¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA…

Aşağa gitmek

ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… Empty ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA…

Mesaj tarafından GökBörü Perş. 25 Haz. 2015 - 21:25

Günümüze en uygun Ziya Paşa’nın söz ve şiirleridir. Ziya Paşa belli ki bugünler için değil gelecek kaç kuşak için söylemiş sözlerini. Söylediği zamanda pek anlayan çıkmamıştır. Bu günde çıkmayacaktır.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Belagat ustaları laflarını evirip çevirip yavuz hırsız ev sahibini bastırır özdeyişine uygun olarak yine üste çıkacaklardır.
Geçiş yollarını temizledikten sonra meydanlarda çalakalem argoyla karışık küfürlerini dinleyenlerin içine sindire sindire veryansın ediyor kimseden de gık çıkmıyor. Dinleyenler memnun. Giderek artan saldırılarını oturdukları koltukları bahşeden atalarına küfür ve hakaretlerle devam ediyor yine ses seda yok. Haliyle dozunu ilerletip Cumhuriyet rejiminin dar geldiğini itiraf ediyor  ve daha çok şeyler yapmak istediğini ama kanunların kendini engellediğini söylüyor. Halk yine zılgıt çekerek ağzı kulaklarında alkışlıyor. Avuçları patlatan alkışlar ve çığlıklar birbirlerine karışıyor. “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahürü az geliyor. Artık dini bütün lider olarak kutsuyorlar. Mübarekleştiriyorlar.

Kendileri fakirleştirilmiş ne yazar!… Aslolan o’nun varlığı deyip kendilerini avutuyorlar. Ülke elden gidiyor ne gam!… Vatan toprağına canını vermiş, kanını vermiş şehitler umurlarında değil… “Canım kim dedi onlara gidip yedi düvelle savaşın deyi. Antep varsın Fransız sömürgesi olsaydı. Batı Yunan’ın, doğu Rusya ya da Ermenistan toprakları içinde kalsaydı. Boğazlar Çanakkale, İstanbul, Trakya Uluslar arası sömürgeleri olsaydı emperyal güçlerin.”

Merak ediyorum, bugün Atatürk’e veryansın edenler Türkiye Cumhuriyeti kurulmasaydı acaba bugün var olacaklar mıydı? Mehmet, Fatma, Bülent, Ramazan mı olacaktı isimleri? Yoksa…  Hangi milletten olacaklardı? Kendi milletine küfreden, ihanet eden keklik misali o zamanda bu hainliği yapacaklar mıydı?

Sözü uzatmadan Ziya Paşa’ya bırakmak en doğrusu….
ZİYA PAŞA’DAN ÖZLÜ SÖZLER VE UNUTULMAZ BEYİTLERİ


“Ne günlere kaldık ey Gâzi Hünkâr,
Katır mühürdâr oldu, eşek defterdâr!”
Tanzimat edebiyatının büyük şairlerinden Ziya Paşa (1825-1880) birer özdeyiş hâline gelmiş beyitleriyle meşhurdur. Ayrıca halkımızın ortak edebî ürünü olan bazı atasözlerini kendisine has üslûbuyla şiirlerinde işlemiş ve unutulmaz beyitler oluşturmuştur.
Ziya Paşanın şiirlerinde lirizm yoktur. Aşk, ölüm, ayrılık, sevgilinin güzelliği gibi temalardan uzak kalmıştır. O daha çok eskilerin “hikemî” dedikleri felsefî, dinî, metafizik meseleler üzerinde durmuştur. Ayrıca halkın bazı meselelerini ve ahlakî kusurları ele alarak okuyucuya öğütler vermeye, halkı bilgilendirip eğitmeye çalışmıştır.

Ziya Paşa amacına ulaşmıştır. Lise mezunu herkes Ziya Paşanın bir veya birkaç beytini kısmen de olsa bilir veya birisi okuduğu zaman o beyitleri hatırlar. Baba ile oğul, ağabey ile kardeş, usta ile çırak, öğretmen ile öğrenci ilişkilerinde sıkça görülen öğüt – azarlama – dayak üçlemesini harikulâde biçimde ifade eden; öğretmenlerin çoğunun bildiği, yeri geldikçe öğrencilerine okuduğu şu beyti işitmeyen yoktur sanırım:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

(Nasihat ile uslanmayanı tekdir etmeli -azarlamalı- , tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir -dayaktır-)
Hiç unutamam; yirmi yıl kadar önce içkili bir ziyafet sofrasında yemek yerken benden çok yaşlı bir bey amca galeyana gelip şu beyti okumuştu:
İç bade güzel sev var ise akl u şuurun
Dünya var imiş ya ki yoğ olmuş ne umurun

(Aklın ve bilincin varsa şarap iç, güzel sev; dünya varmış, yokmuş umurunda olmasın.)
Bu beyti okuyan yaşlı amcaya, cahil biri gibi:

–Amca, çok güzel bir şiir okudun ama ben bir şey anlamadım, bu şiiri bana açıklar mısın? diye sorduğumda on dakika süren bir şiir açıklama dersi dinlemek zorunda kalmıştım. Amcanın dediğine göre meyhane âleminde pek meşhurmuş bu beyit. Şairi kim, diye sorduğumda “Ziya Paşa” cevabını da almıştım. Sohbetimizin sonunda aynı Ziya Paşa’nın bir başka beytini de ben okumuştum ona:
Cânan gide rindân dağıla mey ola rîzan
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde

(Sevgili gitse, rintler -âşıklar- dağılsa, şarap dökülse… Böyle gecenin sabahından ne hayır umulur?)
Bu beyitler Ziya Paşanın 12 bentten oluşan Terkib-i Bent şiirine aittir. Bu şiirin 10. bendinde 10, diğer bentlerinde on birer beyit vardır. Yani Terkib-i Bent 131 beyitten oluşan uzun bir şiirdir. Bu uzun şiirin 4, 5, 9. ve 10. bentleri daha çok sevilmiştir. Yazımın başında söz ettiğim, özdeyiş hâline gelen beyitler bu bentlerdedir.
Ziya Paşa karamsar bir insandır. Talihten şikâyet; bahtsızların, mazlumların asla mutlu olamayacağı, dünyanın çile çekme yeri oluşu gibi fikirleri birçok beyitte işler. Benim de çok sevdiğim, sırası gelince sohbet arkadaşlarıma okuduğum şu beyit en meşhur olanıdır:
Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan

(Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.)
Fakat Ziya Paşaya hak vermemek elde değil. Hiç unutamıyorum, 25 yıl kadar önce yılbaşı yaklaşırken sekiz tane bilet almıştım. Eşim ise komşu üç kadınla ortak tek bir bilet almıştı. Hem de çeyrek bilet… Yılbaşı piyangosu çekilip de kazanan numaralara baktığımda, bırakın büyük ikramiyeleri, amorti bile çıkmamıştı bana. Amorti çıkan biletler son rakamı 2 ve 8 olan biletlerdi. Benim sekiz biletimin hiçbirinin sonunda bu rakamlar yoktu. Fakat bizim dört kafadar bayanın aldığı çeyrek biletin son dört rakamı tuttuğu için onlar –az da olsa- ikramiye kazanmışlardı. En azından benim sekiz bilete verdiğim parayı eşim çeyrek biletin çeyrek ikramiyesiyle kurtarmıştı. Eee, ne demişler; kumarcının kumarcıya beş kuruş hakkı geçmezmiş…
Karamsar insanların dillerine pelesenk ettikleri şu beyitler de Ziya Paşaya aittir:
Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenâdan
Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan

(Faniliğin kan dolu çeşmesinden bir yudum içen, bir daha başını belâ yağmurlarından kurtaramaz.)
Yani yaşadığımız şu fani dünya kötülüklerle doludur. Bu dünyaya gelip de bir yudum su içerek dünya nimetlerinden faydalanan bir insan bir daha başını sıkıntı ve dertlerden kurtaramaz.
Ziya Paşa aynı karamsarlıkla, aynı düşünceyi, farklı kelimelerle tekrar ifade ediyor:
Asude olam dersen eğer gelme bu cihâne
Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan

(Eğer mutlu ve sakin lmak istersen bu dünyaya hiç gelme; çünkü şu hayat meydanına bir defa düşen kaza taşlarından -ızdırap verici dertlerden- kurtulamaz.)
Ziya Paşa, dünyanın fani oluşunu 5. bentte iki mükemmel beyitle ifade ediyor:
Dehrin ne safâ var acaba sîm ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde

(Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk olabilir ki? İnsanlar ahiret yolculuğuna çıkarken bunların hepsini geride bırakır.)
Bu beytin devamı olan beyit daha da meşhurdur ve bir atasözü gibi edebiyat severler tarafından ezbere okunur:
Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde

İslâm mitolojisine göre Hazret-i Süleyman’a peygamberlik gibi yüce bir sıfattan başka çok büyük bir servet de bahşedilmişti. Öyle ki gelmiş geçmiş insanların en zengini oydu. Bunlardan başka Allah’ın bir lûtfu olarak kurda, kuşa, ateşe ve suya hükmedecek güçleri vardı. Bu kudret ve ihtişamın timsali olarak gökyüzünde uçabilen bir tahta sahipti. Ziya Paşa bu beyitte: “Süleyman’ın tahtı hava üzerinde uçuyordu derler, dünyanın geçiciliğine bak ki o muazzam saltanatın bile yerinde şimdi yeller esiyor.” demektedir. Bu konuda halkımızın bir deyişi vardır: Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış… Bu sözde ve Ziya Paşanın beytindeki Süleyman, Kanunî Sultan Süleyman değil, Peygamber Süleyman’dır.
ZİYA PAŞA’NIN UNUTULMAZ BEYİTLERİ
Ziya Paşa maceralı bir hayat yaşamıştır. Sarayda görev yapmış; sadrazamlarla, padişahlarla sohbet etmiş; hükümetler değiştikçe gözden düşmüş, Yeni Osmanlılar Cemiyetine katılarak yurt dışına kaçmak zorunda kalmış, yurt dışında gazete çıkarıp hükümetin aleyhinde yazılar yazmış, hükümet değişince İstanbul’a gelip yüksek mevkilerde görevler üstlenmiştir. Sadrazam Ali Paşayı hicvettiği Zafernâme isimli mesnevisi de o dönemde meşhur bir eserdi. Terkib-i Bentte beceriksiz devlet adamlarını, âlimleri eleştiren harika beyitler vardır.
Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde

(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu görmezler.)
Takdir edersiniz ki Ziya Paşa bu beyitte astronomi ile uğraşan bilim adamlarını eleştirmiyor. Şairin asıl anlatmak istediği, bazı insanların kendilerinden beklenen işlerle uğraşmayıp gerçekleşmesi imkânsız ham hayallerin peşinde koşmaları ve gülünç duruma düşerek başlarına kötü işler açmalarıdır.
Şimdi sıra, dillere pelesenk olmuş sözlerden dediğim bir beyte geldi:
Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

(Kişinin aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.)
Ne kadar doğru bir fikir değil mi? Güzel fikirler güzel biçimlerle ifade edilmelidir. İşte örneği… Ziya Paşa lâfla peynir gemisi yürütenleri, iş değil lâf üretenleri, boş teneke gibi çok ötenleri eleştirmeye devam ediyor:
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde

(Onlar ki dünyaya lâf ile nizam verirler. Onların evlerine gidip bakın, hânelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)
Bu beyitte çizilen insan tiplerinin ne kadar çok olduğunu hepimiz biliyoruz. Lâfa gelince mangalda kül komayan,mahalle muhtarından Cumhurbaşkanına kadar herkesi eleştiren nice insan vardır ki çoluk çocuğuna söz geçiremez, evinde bir huzur ve düzen sağlayamaz.
Ziya Paşa karamsar bir kişiliğe sahiptir fakat vatanına sadıktır ve inançlı bir insandır. Beşinci bendi yine atasözlerinden yararlanarak, özdeyiş hâline dönüştürdüğü güzel bir beyitle bitirir:
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah

(İnsan hayatta tiksinti verici hilelerle, kötülüklerle karşılaşsa bile Allah’a ve vatanına sadakatten vazgeçmemelidir, Allah doğruların yardımcısıdır.
Yine aynı şiirin 8. bendinde aynı fikirleri şu beyitle dile getirir:
Allah’a tevekkül edenin yaveri Haktır
Nâşad gönül bir gün olur şâd olacaktır.

(Allah’a inanıp kaderine sabırla razı olanların yardımcısı Allah’tır, mutsuz gönüller bir gün elbet mutlu olacaktır.)
Ziya Paşanın, atasözleri gibi unutulmayan beyitlerinden biri de “Huyu yumuşak kişilerin gazabından Allah’a sığın; yumuşak huylu atın çiftesi çok serttir.” anlamına gelen aşağıdaki beytidir.
Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.

Devletin kendisine verdiği yetkileri kişisel çıkarları için kullananan yöneticiler vardır. Çıkarları için halka zulmeden, hatta devletin parçalanmasına ve çökmesine göz yuman insanlar her devirde az veya çok mevcut olmuştur. Devletini ve halkını soyan bu insanlar öyle güçlü ve nüfuzludur ki onları halkın çoğunluğu şerefli, vatansever zanneder. Fakat Viktor Hugo’nun Sefiller romanında anlattığı, bir parça ekmek çalan kişi zindanlarda sürünür, kürek mahkûmu olur. Ziya Paşa her devirde, her toplumda görülen bu acı sosyal gerçeği çerçevelenip duvara asılması gereken bir beyitle ifade etmiş:
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir.

(Milyonla çalanlar yüksek ve şerefli mevkilere yükseltilerek baş tacı edilir; birkaç kuruş çalan hırsız ise kürek cezasına çarptırılır.)
Bu beyitte anlatılanların doğruluğu şu son yirmi yılda kaç defa kanıtlandı değil mi? Ziya Paşa uyanıp da günümüze dönse “Hiçbir şey değişmemiş; boşuna yazmışım.” diye hayıflanmaz mı?
Milletimiz asalete, soya önem verir. İnsanları dış görünüşüyle değil karakteriyle değerlendirmeye çalışır. Soysuzları, sonradan görmeleri, dönekleri sevmez. Biçim yönünden başka milletleri taklit edenler, dış görünüşleriyle başkalarını etkilemeye çalışanlar edebiyatımızda sürekli eleştirilmiş ve onlarla alay edilmiştir. Çünkü herkes bilir ki kılık kıyafetle bilgin, komutan, bey, hanımefendi olunamaz. Asalet insanın içindedir. Bir atasözümüzün dediği gibi insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur. Ziya Paşa halkımızın bu konulardaki düşüncelerini özlü ve özgün bir ifadeyle şöyle anlatmış:
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir

(Kötü asıllı –soysuz) birine üniforma soyluluk mu verir; eşeğe altın işlemeli semer vursan yine eşektir. )
Terkib-i Bend’in 10. bendi sosyal içerikli beyitlerden oluşmaktadır. Bu bentlerde konu Batı taklitçiliği, milliyete sırt dönmek, kendi vatanını ve milletini küçük görüp yabancılara şikâyet etmek, hainleri ve hırsızları korumak gibi günümüzde de görülen sorunlardır. Ziya Paşa bazı ters uygulama ve anlayışların yeni çıktığını söylemektedir. Fakat bu olumsuzluklar günümüzde de devam etmektedir. Eski, kemikleşmiş, adeta kangren olmuş sorunlardır bunlar ve derhal neşterle kesilip atılmalıdır. Bu bendin ilk beyti şudur:
İkbâl için ahbabı siayet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı

(Yüksek mevkilere erişebilmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı; önceden bilmezdik, bu türden hüner ve beceri yeni çıktı.)
İş ve memuriyet hayatı olan herkes Ziya Paşanın ne kadar haklı olduğunu çok iyi bilir. Özellikle yükselme hırsıyla yanıp tutuşan bazı insanlar çok çalışıp yeteneklerini göstermek yerine koltuğuna göz diktiği amirlerini, çalışma arkadaşlarını kötülemeye çalışır. Daha sonra koltuk kapma uğruna yağcılık, yardakçılık, kayırma, karalama, itham ve ihanet başlar.
Sadıkları tahkir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı

Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı
Milliyeti nisyan ederek her işimizde
Efkâr-ı Frenge tebaiyyet yeni çıktı
(Allah’a ve vatanına sadık olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural hâline geldi, hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek yeni çıktı.)
(Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.)
(Yaptığımız her işte millî birlik ve şahsiyeti unutarak Avrupalıların fikirlerine uymak yeni çıktı.)
Ziya Paşa nur içinde yatsın. Keşke günümüzde de Ziya Paşalar olsaydı. Olsaydı da çarpıklıkları, kokuşmuşlukları böyle güzel şiirlerle haykırsaydı…
GökBörü
GökBörü
.::Tengri::.


.::Tengri::.


ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… Azerba10
ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… Gencat10
ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Azerbaycan
Lakap Lakap : kaan
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 13/09/80
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Türk Ülküsü
İletiler: İletiler: : 1035
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 16/06/11
ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… Pro1010
ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… 617300
ZİYA PAŞA ŞİİRLERİYLE SÖZÜM BELAGAT USTALARINA… Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz