Dündar Taşer i Hatırlamak

[TRABZON61]

Dündar Taşer, ne yazıktır ki kamuoyunun ve genç nesillerin yakından tanıma şerefine nail olamadıkları bir isimdir.

Ülkü Ocakları’nın kurulmasında hem teoride hem de pratikte ortaya koymuş olduğu çalışmaları, O’nu Ülkücü camia ve Türk milleti açısından ‘abide şahsiyet’ haline getirmiştir.

Türkiye’nin en önemli sosyal hareketlerinden biri olan Ülkü Ocakları’nın kurulması ve gelişmesinde büyük emeği olan Dündar Taşer, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunduğu bir dönemde geçirmiş olduğu talihsiz bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiştir.

1973 yılında meydana gelen bu acı olay, Ülkücü Hareket için yeri asla doldurulamayacak olan büyük bir kaybın sebebi olmuştur. Hayatını kaybettiğinde henüz 48 yaşında olan Taşer’in ani önümü, birçok insanı yasa boğmuş, Ülkücü gençleri ‘Dündar Ağabey’siz bırakmıştır.

Taşer, Devlet Gazetesi’nde haftalık olarak kaleme aldığı makalelerinde yaptığı tespitler, sorunlar karşısında ürettiği çözüm yolları ve geleceği aydınlatan fikirleriyle her zaman Ülkücü camiaya yol gösteren bir münevver olmuştur.

Dündar Taşer’in ileri görüşlülüğü, zamanın sosyal ve siyasi gelişmeleri karşısında takındığı tavır ve getirdiği yorumlar, bugünlerimize de ışık tutabilecek mahiyettedir.

Aydın Tanımlaması
Günümüzde oldukça popüler olan, kendini aydın olarak tanımlayıp, Türklüğe ve dolayısıyla Türk tarihine hakaret etmeyi görev sayanlar 1970’li yıllarda da sıkça görülmekteydi. İşte bu gibi kişilere karşı Dündar Taşer’in 1969 yılında yapmış olduğu tespitler son derece mühimdir:

“480 yıldır süregelen ve bazen halka tahakküm, bazen halka dalkavukluk şeklinde ortada görünen, “kompleks”li aydın sınıfı yerine, milletle beraber, milletten olarak, millete hizmet eden hakiki aydınlar yetişecektir.” (1)

“Cumhuriyet devrinde kapitülasyon yok, tekke yok, medrese yok, meşihat yok. O halde gerileme, neden durmamıştır? Bu soruya cevap vermek “Standart aydın kafası” ile mümkün olmayınca da, dönüp geçmişe hakaret edilmekte, saltanat şöyleydi, cumhuriyet böyleydi diye işin içinden sıyrılmaya çabalanmaktadır.” (2)

Türklük Şuuru İslam Ahlakı
Şiddet yanlısı ideolojilerin revaçta olduğu, gençliğimizin ithal ideolojiler ve ‘emek, eşitlik, özgürlük’ gibi süslü kavramlarla kandırılıp, terör olaylarına karıştırıldığı bir dönemde Dündar Taşer, ‘Türk-İslam ahlakı’na vurgu yaparak henüz yeni kurulmuş bir parti olan MHP’nin dayandığı temeli şu sözlerle ifade etmiştir:

“MHP şeksiz şüphesiz, katkısız bir doktrin partisi olarak Türklük şuuru İslam ahlakı düsturuna milletimizin toplandığı yer olmuştur” (3)

Türklük Düşmanı Olanlar Hakkındaki Düşünceleri
Farklı olabilmek adına, kendi varlıklarını inkar edenlerin hızla arttığı bir dönemde Ülkücülük hakkında çok ciddi tespitlerde bulunan Dündar Taşer, yapmış olduğu özeleştiriyle de harekete yön vermiştir:

“Onların bir tek düşmanı vardır. Türklük
Bir tek usulü vardır, yalan.
Bir tek gayesi vardır, menfaat.
Bizim de bir tek zaafımız vardır, saflık.
Her zaman olduğu gibi onların kurnaz, tesanütü teşkilatlı oluşuna karşılık biz saf, samimi ve dağınık haldeyiz.
Onlar: Basına, sermayeye, ilme (!) hâkimler.
Bizler imana sevgiye, cesarete sahibiz. Fakat onlar kararlı, biz biçareyiz ve onlar hain, biz gafiliz.” (4)

Siyaset Kurumundaki Anlaşmazlıklar
Taşer, siyasi parti liderlerinin anlaşmazlıkları üzerine yapmış olduğu yorumlarla günümüzde de sıkça karşılaşılan bir konuyu çok net özetlemiş ve bu sorunun nedenlerini kendine has üslubuyla ortaya koymuştur:

“Türk siyaset adamları aynı kelimelerle konuşurlar, gene de anlaşamazlar. İlk bakışta, insanı şaşırtan bu durumun altında, ciddi sebepler gizlidir. Çünkü zeminde ittifak yoktur.” (5)

Ülkücü Hareket Yaşayacaktır
Rusya’daki komünist rejimin bir benzerini, Rus milliyetçiliğini esas alarak Türkiye’de şiddet yoluyla hayata geçirmek isteyenlere karşı Taşer’in tavrı net olmuştur. Ülkeyi Türklük’ten arındırmak isteyenlere karşı verdiği cevap hala akıllardadır:

“Türkiye’de yeni bir çağ açılmıştır. Bu, Türkiye’nin kaderini tayin edecektir. Ya milliyetçi bir sistem, milliyetçi bir görüş, milliyetçi bir politika, milliyetçi bir uygulama olacak veya Türk milletinin bütün büyük tarihine rağmen istikbali komünist boyunduruğuna geçecektir. Fakat Allah Türk Milleti’nin istikbalinin hükmünü vermemiştir. Ülkücü gençlik gösteriyor ki Allah bu Millet’in fena bulmasını dilememiştir.
O halde Türk Milleti yaşayacaktır.”(6)

Erol Güngör’ün Gözünden Dündar Taşer
60’lı yıllarda Türk aydınlarının uğrak yerlerinden biri olan İstanbul’daki Marmara Kıraathanesi birçok ünlü ismi ağırlamıştır. Bu mekânın müdavimleri arasında Dündar Taşer, Erol Güngör, İbrahim Kafesoğlu, Ziya Nur Aksun, Nihal Atsız, Osman Yüksel Serdengeçti gibi önemli isimlerin olması kıraathaneyi adeta bir ilim ve irfan yuvasına dönüştürmüştür.

Dündar Taşer’in Marmara Kıraathanesi’nde zaman zaman gerçekleştirdiği sohbetler herkesi etkilemiş, kendisinden yaşça büyük zamanın mütefekkirlerini bile kendisine hayran bırakmıştır. Bunlardan biri olan Erol Güngör’ün, Dündar Taşer hakkındaki sözleri bu hayranlığı şöyle anlatmaktadır:

“Orta boylu, kıvırcık kır saçlı, yüzü daima mütebessim, alnında kış ve yaz ter damlaları eksik olmayan, parlak ve canlı gözlerinde zekâ kıvılcımları tutuşan bir adam konuşurken gözleri yukarıya doğru çevriliyor, sanki oradan kendisine fikirleri ve sözleri en güzel terkipler halinde veren gizli eller var...” (7)

Bozkurt Sembolü ve Taşer
Ülkücü camiada ‘bozkurt’ sembolünün taşıdığı değer ve yaptığı çağrışımlar çok farklıdır. Bir nevi kültür haline gelen ‘bozkurt’un Ülkü Ocakları’nın amblemi olarak kabul edilmesinde de Dündar Taşer’in büyük çabaları vardır. ‘Bozkurt’u ilk olarak CKMP’nin 8-9 Şubat 1969 tarihinde gerçekleştirdiği Adana Kongresi’nde parti amblemi olarak kullanılmasını isteyen Taşer, ‘bozkurt’u şu sözlerle anlatmıştır:

“Kurt, sirklerde soytarılık yapmayan tek hayvandır. Aslan, kaplan ve boa yılanı insanın elinde soytarı haline gelmiştir. Ama, bozkurt boyun eğmez. Siz hiç sirklerde soytarılık yapan bozkurt gördünüz mü? İşte Türk budur.”

Türklüğümüzün sembolü bozkurt gibi; boyun eğmeyen, taviz vermeyen duruşuyla, Dündar Taşer’i vefatının 38.yılında saygı, minnet ve şükranla anıyoruz.


Dipnotlar

(1) 14 Temmuz 1969 tarihli Devlet Gazetesi’nde çıkan makalesinden bir bölüm
(2)19 Ekim 1970 tarihli Devlet Gazetesi’nde çıkan makalesinden bir bölüm
(3) 3 Kasım 1969 tarihli Devlet Gazetesi’nde çıkan makalesinden bir bölüm
(4)17 Ağustos 1970 tarihli Devlet Gazetesi’nde çıkan makalesinden bir bölüm
(5) 7 Şubat 1972 tarihli Devlet Gazetesi’nde çıkan makalesinden bir bölüm
(6)20 Mayıs 1972 tarihinde MHP Mersin Merkez İlçe Kongresi’nde yaptığı konuşmadan bir bölüm
(7) Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul – 1980, s. 135