Milliyetçilerin Birliğini Engellemek için mi Muhsin Yazıcıoğlu şehit edildi?

[erzurumlu25]

Siyasi liderleri kim tasfiye ediyor?

Türkiye’de bir döneme damgasını vuran siyasi liderler tek tek aktif siyaset sahnesinden çekiliyor. Son örnekten başlamak gerekirse; olaylı bir Saadet Partisi kongresi sonrası Erbakan ve ekibine uygulanan tasfiyeyi izliyoruz. Gerçi Saadet cephesinde daha sular durulmadı ama görünen o ki Türkiye’de Türk milleti dışında birileri siyasi arenadaki liderleri etkisizleştiriyor yani tasfiye mi ediyor?

Yazıcıoğlu unutulur mu?
BBP Lideri Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 günü seçim çalışmalarını yürütmek üzere Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinden Yozgat’ın Yerköy ilçesine giderken özel bir firmadan kiralanan helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Elim kazadan ancak 48 saat sonra 27 Mart 2009 günü enkaza ulaşılabildi. Yazıcıoğlu’nun ölümünden önce “muhafazakar bir milli birlik ve beraberlik” için çalıştığını biliyoruz.


Yeniçağ Gazetesi yazarlarından Yavuz Selim Demirağ’a Mart 2007’de verdiği bir röportajda bunu açık açık ifade ediyor; “Türkiye’nin iç ve dış meselelerini belirleyerek bunların tümüne çözüm üretecek bir program kurultayına ihtiyacımız var...


Bunu her şartta gerçekleştireceğiz. Bu arada bir taraftan siyasi partiler rutin çalışmalarını yürütürken, yeni yeni arayışlar ve odaklar da oluştu. Türkiyem Topluluğu olarak başlatılan bir çalışma vardı. Diyalog Grubu, Anadolu Grubu vardı.


Benim bu hareketlerin temsilcileriyle de ayrı ayrı temaslarım oldu. Biz bu inisiyatife katkı sağlayabiliriz, mümkün olabilirse yeni bir siyasal yapılanma oluşturabilir ve tüm milliyetçi unsurları bir araya getirebilecek büyük bir çatı birliği gerçekleştirebiliriz.


Bu çatı birliğinin, zemini ve zamanlaması müsait değilse mevcut partilerden birinde odaklaşabileceğini ve orada yeniden yapılanma süreci başlatabileceğimizi ifade ettim”.
Böyle düşünen ve bu yolda çalışmalar yapan Yazıcıoğlu artık Türk siyasi hareketinde yok! Bitmedi...

Baykal’a kulak verelim
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal diyordu ki;
“Türkiye nasıl bir ülke olacak? Laik bir Cumhuriyet mi, Ilımlı İslam Devleti mi? Hiç şüphe yok ki Erbakan Milli Görüşçüdür, Erdoğan işbirlikçidir. Bu Türkiye’deki Milli Görüş çizgisinde çok önemli bir kırılmadır. Geldiğimiz noktada sırtını dayadıkları desteği Türkiye’nin siyasetine seferber etmeye çalışıyorlar”
(26 Nisan 2008)


“CHP’lisi, AKP’lisi, bağımsızı, başka partilere mensup olan milletvekili arkadaşlarımızla tekrar el ele vereceğiz, ’Bu dayatmalarla olmaz’diyeceğiz. Meclisimizin tekrar bir haysiyet şahlanması gerçekleştirmesine ihtiyaç var”
(28 Nisan 2010)


CHP Lideri Baykal malum şantaj kasetinden sonra istifa konuşmasında, komplo’yu gerçekleştirenlerin siyaset yapmak için gerçekleştirdiklerini ifade ederek “Bunun nasıl bir Türkiye oluşturmakta olduğunu er geç anlayacağız... Benim istifa kararım, hem Türkiye siyasetini hem CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkan tanıyacak, hem de CHP’ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı verecektir. Bu komplo bugünkü siyasi konjonktürün eseridir,” diyecekti.
Bitmedi...

Erbakan’dan saptamalar
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Zaman Gazetesi’nden Emine Dolmacı ile yaptığı röportajda ilginç saptamalarını ortaya koyacaktı;
“Ergenekon’un ne olduğunu bilmiyorum. Okuduğumuz şey (iddianame) roman gibi bir şey. Ne mana çıkaracaksınız? Siz alın okuyun çıkaracak manayı çıkarın.”


“Ulusalcılar Milli Görüş’e yaklaştılar. Memleketini vatanını seven her insan doğru bir teşhis yaparsa Milli Görüş’e yaklaşır. Ulusalcılar dediğimiz arkadaşlarımız Türkiye’de teşhisleri görüyorlar.”
“Mehmet Haberal dostumuzdur, çalışkandır. Her zaman takdir ederiz. Biz hükümetteyken onun çeşitli hastanelerini açmışızdır. Memlekete çok büyük hizmetler yapmıştır.”


“Demirel benim sınıf arkadaşımdır. Şahsen dostumdur, kardeşimdir.”
“Askerle hiçbir sorunumuz yoktu.”
“28 Şubat’ın baş aktörü Warren Christopher’dır. Amerika Dışişleri Bakanı Warren Christopher’ın gizli şifreli kriptosu var. Ankara Büyükelçiliği’ne ve komşu ülkelerin büyükelçiliklerine gönderilmiş. 15 Ekim’de D-8’leri kurmaya karar verdik Çırağan Sarayı’nda. 15 gün sonra hariciye bakanı bütün elçilere bunu gönderiyor. Ne yapıp edip Türkiye’de Refah’ı iktidardan uzaklaştırın ve askerî ihtilal yapın diyor.” (Kriptonun 30 Ekim 1996 tarihli olduğu da yazılmakta kaynak
www.aktifhaber.com)
Bitmedi...

Ve Silivri!..
Halen tutukluluk halleri devam eden, Ergenekon davası olarak adlandırılan soruşturma nedeniyle hapis yatan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Yeni Parti Genel Başkanı Tuncay Özkan, Türkiyem Topluluğu sözcüsü Türk Metal-İş eski Genel Başkanı Mustafa Özbek, Dialog Platformu kurucusu Başkent Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da siyasi konjonktür içerisinde yeni siyasi çözüm arayışları vardı. Onların kamuoyunda yaptıkları konuşmaları da başka bir köşe yazısı.

Sıra kimde (mi)...
Demokratik sistemlerde siyasi parti veya liderlerinin tasfiyeleri ancak seçim sandığında olur. Parti üyeleri, delegeleri ya da seçmen tasfiye eder. Başka hiçbir müdahale söz konusu olamaz. Bağımsız milletler ve ülkeler buna asla izin vermezler. Değilse konuşmak isteyenleri kimse susturamaz. Peki, ayıklanacak başka kimseler kaldı mı?


Nuriye ATABEY
Yeniçağ Gazetesi