ERMENİ MEZALİMİ -1-

[TRABZON61]

“Ecnebilere yaranmak için beni asıyorlar!”
Ermeni Patrikhanesi’nin iftiraları, Nemrut Mustafa’nın hükmü, Mustafa Sabri’nin fetvası, Vahdettin’in onayı ile işgalci İngiliz-Fransız askerleri ve işbirlikçi Damat Ferit Hükümeti nezaretinde idam edilen Kaymakam Kemal Bey, tarihi ihaneti darağacında ilan etti:
Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Nejdet Bilgi, yargılanması hakkında mastır tezi hazırladığı Kemal Bey için “Kesin olan şu ki adalet yerini bulsun diye idam edilmedi” diyor:

KEMAL BEY
Birinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında Yozgat mutasarrıfı ve Boğazlıyan Kaymakamı olarak görev yapan Mehmed Kemal Bey, İttihat ve Terakki iktidarının, Ermeni ihanet ve katliamları karşısında aldığı tehcir kararını uygulayan bürokratlardan biriydi. “Küçük Ermenistan İhtilal Merkezi” kuran Merzifon Amerikan Koleji’nin güdümüne giren Boğazlıyan’daki Ermenileri Suriye’ye sevk etti. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İngiliz Yüksek Komiserliği, Damat Ferit Hükümeti, Ermeni Patrikhanesi ve Divan-ı Harb-i Örfi ittifakı ile idama mahkum edildi. Karar Mustafa Sabri Efendi’nin fetvası ve Vahdettin’in onayı ile 10 Nisan 1919 günü Beyazıt Meydanı’nda infaz edildi.

Kemal Bey, 14 Ekim 1922 günü TBMM’de Mustafa Kemal önderliğinde alınan karar ile “Milli Şehit” ilan edildi.

Divan-i Harb-i Örfi’nin, - “İngilizlerce hazırlanan idam listesi”ni uygulamaya gönüllü Başkanı Nemrut Mustafa (İngiliz Muhipler Cemiyeti Üyesiydi), namına layık bir tonda sordu:

- Memleketimiz dâhilinde yaşayan vatandaşları, birini diğeri üzerine sevk ederek can ve mal tecâvüzüne teşvik etmenin cezâsı nedir, bilir misin?
Az sonra hakkındaki hüküm açıklanacak olan genç adam mağrurdu:
- Îdâmdır Paşam...
Nemrut Mustafa memnun:
- Kendi hükmünü kendi ağzınla verdin, biz de senin için bu karara varmıştık.

KAHROLSUN BÖYLE ADALET
İdam anında Beyazıt Meydanı’na bulunan Hüsamettin Ertürk’ün, “İki Devrin Perde Arkası”nda yazdığına göre “Son sözünün olup olmadığı sorulunca o halka hitap etmişti: -Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugünde budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!..

Bu ses sanki uzak dağlara gitmiş, çarpmış ve oradan aynen geri gelmiş gibi halkın ağzında tekrar edilmişti: Kahrolsun böyle adalet!
Halk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu... ”
Ertesi gün, Kaymakam Kemal Bey’in cenazesine katılan Tıbbiyeli öğrencilerin taşıdığı pankart tek cümlelik “tashihi karar” metni gibiydi:
“Türklerin Büyük Şehidi Kemal Beğ”
Kabri başında imam sordu:

-Merhumu nasıl bilirsiniz
-Büyük vatanperverdir, iyi biliriz, Allah rahmet eylesin!
Türk Milleti’nin böyle sahiplendiği Kemal Bey ne olmuştu da hizmet ettiği devlet eliyle idam edilmişti?

Kaymakam Kemal Bey’in hikayesini, Milli Şehidin ailesinin de “dedemiz hakkındaki birçok gerçeği ondan öğrendik” dediği Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nejdet Bilgi ile konuştuk:

“Soruya kısaca, Osmanlı mağlup olduğu için asıldı; hükümetin daha büyük bedel ödemesini önleyeceği düşünüldüğü için asıldı; veya İsmail Hami Danişmend’in ifadesiyle, “kurban siyaseti” gereği asıldı diye cevaplamak mümkündür. Kesin olan ve asılmasından hoşnut olanların bile söylemediği bir şey var; “adalet yerini bulsun” diye asılmadı. Bu nasıl olur diye düşünebilirsiniz. Olağanüstü dönem ve bu olağanüstü dönemin hakim güçlerinin maksada uygun olmasını arzu ederek kurdukları olağanüstü bir mahkeme düşünün. Bu mahkemenin başına en güvenilen ve “maksada uygun” sonucu en uygun şekilde sağlayacağı düşünülen bir mahkeme başkanı getiriliyor. Daha mahkeme başlamadan davanın savcısı ve sorgu hakimi istifa ediyor.

ERMENİ SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ
Henüz evrakın tamamını görmediğini beyan eden mahkeme başkanı, gazetecilere; Kemal Bey ve benzerlerinin cezalandırılmaları gerektiğini söylüyor. Mahkemenin başka bir üyesi ise mahkemenin tarafsızlıktan uzaklaştığını, adalet ve hakikatin feda edildiğini söylüyor. Hatta mahkemeyi “Ermeni sıkıyönetim mahkemesi” şeklinde adlandırarak, istifa edeceğini belirtiyor. Hükümet mahkemenin yapısında bir düzenleme yaparak, her iki paşayı da görevinden uzaklaştırıyor. “Daha mutemet” kişilerden oluşan yeni bir mahkeme heyeti kuruyor. Fakat bu heyet de bir araya gelemeden istifalarla sarsılıyor. Bütün bu hareketliliğin bir sebebi vardır: Mahkeme üye ve görevlilerinin çoğu, vicdanlarının kaldıramayacağı bir adaletsizlik makinesinin parçası olmak istemiyorlar.”

ANADOLU’DAN PAY ALMA KAVGASI
Bilgi, Kemal Bey’in idamının ne anlama geldiğini üç ayrı açıdan ele alıyor:
“Damat Ferit Hükümeti için, her şeyden önce ve adeta galiplerin gazabından kurtulmak için sunulmuş bir kurban anlamına gelmektedir. İkinci olarak, İttihat ve Terakki düşmanlığının nerelere varabileceğinin açık göstergesidir. Üçüncü olarak da, Ermeni taleplerine meşruiyet kazandırma çabasıdır.

Ermeniler açısından karar barış görüşmelerinde Anadolu topraklarından pay alma kavgasında bir aşama kabul edilebilir. Kısa bir süre sonra dönemin içişleri bakanı, İttihat ve Terakki’nin 800 bin Ermeni’yi katlettiğini iddia etmiştir. Bu karar ve iddia birleştirildiğinde, Ermeni delegasyonunun Paris konferansında nasıl daha yüksek sesle toprak talep ettiğini anlamak mümkün oluyor.

İngilizler için şüphesiz işlerin yolunda gittiği, Damat Ferit Paşa’nın kendi politik hedefleri açısından güvenirlik testlerinden birinden başarıyla geçtiği anlamına gelmiş olmalıdır...”

[TRABZON61]

“Polise yakalatmak için yalan söyledim!...”
Ermeni Patrikhanesi’nin Kemal Bey aleyhinde şahit gösterdiği Alis adlı kadın mahkemede iftiracılığını itiraf etti.
Savcı Sâmi Bey iddianamesinde “Savaş Hükûmeti 1331 senesi Mayısında tehcîre başvurmuş ve yanlış bir düşünceyle bu işi çocuklara ve kadınlara kadar yaygınlaştırmıştı. İşte bu tedbîrsizlik sebebiyle, bâzı kimseler şahsî çıkarlarını düşünerek bilinen fâciâları meydana getirmişlerdi” diyordu.

Bu Kemal Bey’in ilk suçlanışı değildi. İzmit Muhacirin Müdürü olduğu sırada “Ermeni mallarının yağma edilmesindeki ihmali” gerekçe gösterilerek görevinden azledilmiş ancak itirazını değerlendiren Konya İstinaf Mahkemesi, hakkında beraat kararı vermişti. (25 Temmuz 1918)

Divan-i Harbi Örfi, Tetkik-i Seyyiat Komisyonu’nun Konya İstinaf Mahkemesi’ne sunduğu raporda “cinayet” e ilişkin bir tek kaydın bulunmamasına karşın Kemal Bey’i yargılamada sakınca görmedi!
Kararın tek dayanağı “şahitlerin ifadeleri”ydi.

Necdet Sevinç, İstiklal Harbinde Etnik İhanet kitabında “patrikhanenin bulup, patrikhanenin getirip götürdüğü ve hazırladığı” bu şahitlerin “yalancılığı”nı böyle ifşa etmişti:
“Ohannesoğlu İstepan, önce mahallesindeki bütün Ermeniler’in katledildiğini söylemiş, fakat öldürülen bir kimseyi görüp görmediği sorulunca “kimseyi görmedim” demiştir!

ADALETLE DALGA GEÇTİLER
Agop oğlu Artin, önce Kemal Bey’i Keller Köyü’nde nargile içerken gördüğünü söylemiş sonra Sırçatekir’de ayran içerken gördüğünü beyan etmiştir.
İddiasına göre jandarmalar Keller Köyü’nde birçok kişiyi öldürmüşlerdir, kendisi de kaçıp Kayseri’ye gitmiştir.
Savcı Sami Bey, bu beyan üzerine tanığa komisyonda verdiği ifadede bacağından yaralandığını ve ıstırabından ölü gibi yıkıldığını söyleyen bir kimsenin nasıl Kayseri’ye kadar gelebildiğini sormuştur. Agop oğlu Artin’in cevabı şudur:
-Allah tarafından bir kuvvet geldi! Yaranın acısını Kayseri’ye kadar duymadım!
Kemal Bey’in bütün kadınların öldürülmesini emrettiğini söyleyen Ojeni Varvaryan adında, 13-14 yaşlarındaki şahit, bunun üzerine bütün kadınların kesildiğini anlatmıştır. Savcının “bütün kadınların kesilmesi emredildi ise siz nasıl kurtuldunuz” yolundaki sorusuna da “Allah’ın lütfuyla” cevabını vermiştir.
Komisyonda, Yozgatlı olduğunu, tehcir sırasında Yozgat’ta bulunduğunu, Feyyaz Bey’in(Kemal Bey’in suç ortağı!) Ermenileri öldürüp mallarını aldığını gözleriyle gördüğünü anlatan Alis mahkemede Yozgatlı değil İzmit Bahçecikli olduğunu, tehcir sırasında da Yozgat’ta bulunmadığını, Feyyaz Bey’i Yozgat’ta değil, İstanbul’da tanıdığını ifade etmiştir.
Alis önceki ifadesini hatırlatan savcıya şu cevabı vermiştir:
-Feyyaz Bey’i polise yakalatmak için yalan söyledim!”

Kemal Bey’in tarihi savunmasından:
“Düne kadar bir hâkimler hey’eti hâlinde olan sizler, bu dakîkada bir târîh mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının mâtemi Müslümanların yüreklerini sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı mâlûmdur.... Savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyânı durdurmak maksadiyle, iddiâ makâmının da isteği üzere, kurbanlar verilmesi bir siyâset îcâbı sayılıyorsa, bu kurban ben olamam. Siz kurban seçmekle değil, ancak hak ve adâletle hüküm vermek vicdanî görevi taşıyan bir yüksek hey’etsiniz. Mutlakâ kurban aranıyorsa herhalde, bütün bu işlerin tertipçisi ve idârecisi olarak benim gibi küçük bir me’mur bulunacak değildir.”

O yargılamadan adil sonuç beklemek saflık olur
Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Nejdet Bilgi “öyle bir atmosferde adaletin zuhur etmesi zor”
diyor:
“Kemal Bey’in yargılanması sürecinde tespit edilebilen öyle gelişmeler var ki bunların bileşkesinden adil bir sonuç beklemek zaten saflık olur. Yine bu yargılama sürecinde ortaya çıkan bazı gelişmelere, detaya inmeksizin bakıldığında, adil bir sonuç beklemek de mümkündür (mahkemede avukat bulundurulması, yargılamaların ilk kez açık yapılması gibi). Mahkeme heyeti ile ilgili vurgulanan hususlar, süreçte adil yargılamayı en kritik yerinden malül hale getirmektedir.

25 ŞAHİTTEN 22’Sİ ERMENİ
Yargılamayı adil olmaktan çıkaran ikinci önemli husus, yalancı şahitler meselesidir. Dava tutanaklarından tespit edilen 25 şahitten 22’si, savcı ve müşteki olarak yargılamaya müdahil olan Ermenilerin gösterdikleri şahitlerdir. Diğer üçü ise sanıkların şahitleridir. Fakat bu da yanıltıcı bir bilgidir. Zira mahkemede Kemal, Tevfik ve Feyyaz Beyler yargılanmaktadır ve bu savunma şahidinin üçü de, daha sonra beraat edecek olan Feyyaz Bey’in şahitleridir. İdam cezası alan Kemal ve hapis cezası alan Tevfik Beylerin dinlenmesini talep ettikleri hiçbir şahit dinlenmemiştir. Bir başka ve belki de en önemli husus, Mütareke’nin yarattığı siyasi havadır. İngilizler, Ermeniler, Rumlar, Hükümet ve Basın koro halinde yargılamalardan ancak idam kararları çıkarsa adaletin tecelli etmiş olacağı gibi bir atmosfer yaratmışlardır. Böyle bir atmosferden de adalet zuhur etmesi beklenmemelidir.

KAMU VİCDANINDA YARA
Yargılama boyunca birçok şahit Kemal Bey’le ilgili birçok suçlamada bulunmakla beraber, hiçbirinin bu suçların görgü şahidi olduğu ortaya çıkmamıştır. Yani yalancı şahit oldukları ortaya çıkanlar hariç hemen hepsi duyduğunu, işittiğini anlatmıştır... Ancak mahkeme kararında işitmeye dayalı bu ifadeler ile bazı yazışmalardaki bilgiler delil sayılmıştır.
Hakkında birtakım iddialar bulunan birinin yargılanması doğaldır. Ancak yargılamanın ve kararın adil olması, kamu vicdanını yaralamaması gerekir.”

“Suçlu Türk” listelerini o hazırladı
Aralarında Kaymakam Kemal Bey’in de bulunduğu “suçlu Türk”lerin listelerini bizzat hazırlayan kişi dönemin Ermeni Patriği Zaven Efendi’ydi. Ermeni Patrik “Müstakil Ermenistan” için ayaklanma çıkaranları himayesine almış, desteklemiş, komitaların silah, mermi ve para ihtiyaçlarını karşılamıştı.
Ermeni lobi faaliyetlerinin de ilk önderlerinden olan Zaven Efendi, Paris’ten Londra’ya Avrupa’nın birçok şehrini dolaşmış, Lord Curzon’dan İngiltere Kralı V.George’a kadar birçok kişiyle de Osmanlı topraklarından kendilerine “pay” verilmesi konusunda görüşmelerde bulunmuştu.

ERMENİ MEZALİMİ -1-
YARIN: 93 YIL SONRA BU KEZ AİLESİNİ HEDEF ALDILAR

http://tarafsizhaber.blogspot.com/2012/04/ermeni-mezalimi-2.html