NİHAL ATSIZ VE İMAM HATİP OKULLARI, İLÂHİYAT FAKÜLTELERİ
1 sayfadaki 1 sayfası
NİHAL ATSIZ VE İMAM HATİP OKULLARI, İLÂHİYAT FAKÜLTELERİ
DİKKAT ! ATSIZ KONUŞUYOR ! BİLİYORSUNUZ, HER ZAMAN, İLK SÖZÜ O KONUDAKİ SON SÖZ OLMUŞTUR
Kimsenin söyleyemediklerini haykıran, kelimeleri aykırı düşünenlerin yüreğine mızrak gibi saplayan Atsız Ata bakın, 43,5 (44,5) sene önce, o İslâmcı geçinen silik, sinik şahsiyetsiz şahsiyetlerin kendi aralarında bile fısıldayamadıklarını, hepimizin akademisi, Türkçülerin medar-ı iftiharı Ötüken dergisinde, “Konuşmalar 1” başlığı altındaki yazısından aldığımız şu parçada nasıl özetlemiş. Hem de 43,5 (44,5) sene önce yani 1967’de (Ötüken S. 40)… Yani dinsizliğin itibar için şart hattâ moda olduğu, koca camilerde Cuma namazlarının iki üç safla kılındığı günlerde…
“(Öğrencilerimizin hâlini görüp üzülüyorum…) Türkiye’de öğrenci vasfına lâyık topluluk bir dereceye kadar İmam-Hatip Okullarında var. Dinî inançla birlikte eski bir Türk terbiyesini sakladıkları için bu çocuklarda bir üstünlük derhal göze çarpıyor. Bunlar dinî bilgilerle birlikte çağdaş bilimleri de öğrenerek yetiştikten ve halka hitap etmeye başladıktan sonra Türkiye’nin manzarası değişecektir. Eski hocalar ‘milimetre’nin ve ‘Venezuelâ’nın ne olduğunu bilmeyecek kadar cahildiler. Arapçayı da bilmiyorlardı. İmam-Hatip Okulları öğrencileri seçkin ve millî şuurlu öğretmenler elinde yetişirse yurt için büyük kazanç olur. Atatürk medrese ve tekkeleri kapattığı zaman bir yüksek İslam Enstitüsü açsaydı şimdiye kadar yetişmiş olacak olan birkaç bin aydın din adamı Diyanet İşlerinin başında ve sıra görevlerinde bulunur, ‘radyonun içinde melekler vardır; konuşan onlardır’ diyen keko Sait (Said-i Nursî) gibi karacahil yobazların ardından binlerce gafil Türk gitmezdi.”
(11 Ocak 2011 günkü yazımızın dip notudur)
*
Nihal Atsız’ın aynı konuda “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı makalesinden (Ötüken, Mart 1970, Sayı: 75) bir parça:
“İlk önce “Ticanîlik” diye tarikat mı, mezhep mi, ne olduğu anlaşılmayan bir garabet türedi ve bunların, memleketi kurtarmak için yaptıkları tek hareket Atatürk büstlerini kırmaktan ibaret kaldı. Arkadan Nurculuk çıktı. Said-i Kürdî adında cahil bir keko”ün Nur Risalesi diye yazdığı herzeler odalarda topluca okunarak feyz alındı ve bu adamın medresede ancak üç ay kadar okuyarak bütün ilimleri ve fenleri yuttuğu müridleri tarafından iddia edildi. Derken bir de Süleymancılık peyda olarak ötekileri bastırdı. Bunlar, İmam Hatip Okulları öğrencilerini kâfir sayacak kadar sapıttılar. Bunlardan başka Biberiye, Kameriye adlı bir takım güruhlar da işi cinayete kadar vardırdılar.
Türkiye’de vicdan hürriyeti olduğu için bu adamların da vicdanlarına kimse karışmadı. Elde Kur’an varken başka hiç bir okula lüzum olmadığını iddia edecek kadar akıllara durgunluk veren iddialarla ortaya çıkan bu nevzuhurlar demek ki mühendisin, doktorun, kimyacının falan lüzumsuzluğu kanaatindeler ve yalnız ahret için çalışma prensibinin hâkim olması yolunda didinmekteler.
Dinle hiç bir ilgisi olmadığı halde dini inhisara alan bu zavallılara karşı çıkarılacak dinî kuvvet İmam Hatip Okulları ile İlâhiyat Fakültesi veya enstitüleridir. Bizde de, Batıda olduğu gibi birkaç dil bilen, felsefeden veya matematikten yahut biyolojiden doktora vermiş din adamları çıktığı zaman Nurcu, Süleymancı, Biberci, Kamerci tayfası kendiliğinden kaybolacak, dinin tamamen bir inanç ve vicdan işi olduğu anlaşılacaktır.”
Kimsenin söyleyemediklerini haykıran, kelimeleri aykırı düşünenlerin yüreğine mızrak gibi saplayan Atsız Ata bakın, 43,5 (44,5) sene önce, o İslâmcı geçinen silik, sinik şahsiyetsiz şahsiyetlerin kendi aralarında bile fısıldayamadıklarını, hepimizin akademisi, Türkçülerin medar-ı iftiharı Ötüken dergisinde, “Konuşmalar 1” başlığı altındaki yazısından aldığımız şu parçada nasıl özetlemiş. Hem de 43,5 (44,5) sene önce yani 1967’de (Ötüken S. 40)… Yani dinsizliğin itibar için şart hattâ moda olduğu, koca camilerde Cuma namazlarının iki üç safla kılındığı günlerde…
“(Öğrencilerimizin hâlini görüp üzülüyorum…) Türkiye’de öğrenci vasfına lâyık topluluk bir dereceye kadar İmam-Hatip Okullarında var. Dinî inançla birlikte eski bir Türk terbiyesini sakladıkları için bu çocuklarda bir üstünlük derhal göze çarpıyor. Bunlar dinî bilgilerle birlikte çağdaş bilimleri de öğrenerek yetiştikten ve halka hitap etmeye başladıktan sonra Türkiye’nin manzarası değişecektir. Eski hocalar ‘milimetre’nin ve ‘Venezuelâ’nın ne olduğunu bilmeyecek kadar cahildiler. Arapçayı da bilmiyorlardı. İmam-Hatip Okulları öğrencileri seçkin ve millî şuurlu öğretmenler elinde yetişirse yurt için büyük kazanç olur. Atatürk medrese ve tekkeleri kapattığı zaman bir yüksek İslam Enstitüsü açsaydı şimdiye kadar yetişmiş olacak olan birkaç bin aydın din adamı Diyanet İşlerinin başında ve sıra görevlerinde bulunur, ‘radyonun içinde melekler vardır; konuşan onlardır’ diyen keko Sait (Said-i Nursî) gibi karacahil yobazların ardından binlerce gafil Türk gitmezdi.”
(11 Ocak 2011 günkü yazımızın dip notudur)
*
Nihal Atsız’ın aynı konuda “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı makalesinden (Ötüken, Mart 1970, Sayı: 75) bir parça:
“İlk önce “Ticanîlik” diye tarikat mı, mezhep mi, ne olduğu anlaşılmayan bir garabet türedi ve bunların, memleketi kurtarmak için yaptıkları tek hareket Atatürk büstlerini kırmaktan ibaret kaldı. Arkadan Nurculuk çıktı. Said-i Kürdî adında cahil bir keko”ün Nur Risalesi diye yazdığı herzeler odalarda topluca okunarak feyz alındı ve bu adamın medresede ancak üç ay kadar okuyarak bütün ilimleri ve fenleri yuttuğu müridleri tarafından iddia edildi. Derken bir de Süleymancılık peyda olarak ötekileri bastırdı. Bunlar, İmam Hatip Okulları öğrencilerini kâfir sayacak kadar sapıttılar. Bunlardan başka Biberiye, Kameriye adlı bir takım güruhlar da işi cinayete kadar vardırdılar.
Türkiye’de vicdan hürriyeti olduğu için bu adamların da vicdanlarına kimse karışmadı. Elde Kur’an varken başka hiç bir okula lüzum olmadığını iddia edecek kadar akıllara durgunluk veren iddialarla ortaya çıkan bu nevzuhurlar demek ki mühendisin, doktorun, kimyacının falan lüzumsuzluğu kanaatindeler ve yalnız ahret için çalışma prensibinin hâkim olması yolunda didinmekteler.
Dinle hiç bir ilgisi olmadığı halde dini inhisara alan bu zavallılara karşı çıkarılacak dinî kuvvet İmam Hatip Okulları ile İlâhiyat Fakültesi veya enstitüleridir. Bizde de, Batıda olduğu gibi birkaç dil bilen, felsefeden veya matematikten yahut biyolojiden doktora vermiş din adamları çıktığı zaman Nurcu, Süleymancı, Biberci, Kamerci tayfası kendiliğinden kaybolacak, dinin tamamen bir inanç ve vicdan işi olduğu anlaşılacaktır.”
erzurumlu25- .::Tengri::.
-
Yaş : 45
Cinsiyet :
Nerden : Erzurum
Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: : 757
Üyelik Tarihi : 29/12/09
Similar topics
» MİLLİ AHLAK /Hüseyin Nihâl ATSIZ, Atsız Mecmua 1931, 6. Sayı, 121/122
» Hüseyin Nihal Atsız
» Nihal Atsız
» Nihal ATSIZ’ın Türkçülüğü
» NİHÂL ATSIZ'IN SAVUNMASI
» Hüseyin Nihal Atsız
» Nihal Atsız
» Nihal ATSIZ’ın Türkçülüğü
» NİHÂL ATSIZ'IN SAVUNMASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz