Türkçülük karşısında Truva atı ”Osmanlıcılık-Yurtseverlik”

[GökBörü]

Türkçülük karşısında Truva atı ”Osmanlıcılık-Yurtseverlik”

Türkçülük ya da Pan-Türkizm: Rusya, Çin, İran, Irak, Moldova, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Ukrayna, Afganistan ve Türk-i Cumhuriyetlerin egemenliği altındaki Türk milletlerinin; bağımsızlığını ve birliğini savunan ideolojik görüşün adıdır.

Yukarıda varlığımızın sebebini açıklayan ifadelerden sonra bizlerden; İran, Rusya, Çin ve diğer işgalci ülkelerin toprak bütünlüğünü savunmamızı beklemek; inandığımız davaya, ihanet etmemizi istemektir.

Türkiye’de son 20 yılda türeyen ve AKP iktidarının desteklediği basının da gündemde tuttuğu, kendilerini “ulusalcı” olarak addeden bir grup; Türk milliyetçiliği fikrinin içini boşaltarak, sadece aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların birbirinin dertleriyle meşgul olduğu, dış dünyaya kapalı, soydaşlık fikrini inkâr eden yapay bir fikirle bizleri, düşmana kolay lokma haline düşürme derdindedirler.

Soyculuğun hâkim olmadığı bir fikrin en son aşaması, bölgeselciliktir. Türk milletine dâhil olan tüm bireylerin temiz duygularla inandığı ‘’Ulusalcılık-Yurtseverlik’’ masalının bir sonraki ayağı kesinlikle federatif, içinde bölünmüş, dışa bağımlı bir Türkiye’dir.

Örnek vermemiz gerekirse: Türkiye’de ‘’ulusalcı’’ olarak adlandırılan sözde ‘’aydınların’’ Türk milletinden ne denli nefret ettiğini rahatlıkla görebiliriz.

Ulusalcı kesimin önde gelen isimlerinden Yılmaz Özdil’in, 22 Mart tarihli ‘’Nevruz Filan’’ isimli yazısına baktığımızda; bu şahsiyetin, Türklerin, Ergenekon’dan çıkışını simgeleyen ve tüm Türk yurtlarında yeni yılın gelişi olarak kutlanılan Nevruz’u yok sayarak, PKK’lı kekoçülerin sahiplenmesine ön ayak olduğunu ve Türk tarihini bilmeden fikir yürütmeye çalıştığını görebilmekteyiz.

Bir başka vak’a olan Nihat Genç, isimli aslen konu mankeni ama “Ulusalcı-Yurtsever” cephenin sözde en sivri(!) yazarı, bu şahıs; mikrofonu her eline aldığında, milliyetçiliği inkâr ederek “ulusalcılık” diye bir masal ortaya atıyor.

Peki, biz Türk milliyetçileri, bu ulusalcılığı ne kadar biliyoruz da bu sözde ‘’kahramanlara’’ denize düşen yılana sarılır misali sarılıyoruz?

Ulusalcılık fikrinin açıklama alanında; Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılış Dönemi’ni hızlandıran hareketlerden en önemlisi olarak “Osmanlıcılık” fikrini kullanırsak, hiçbir problem kalmaz. Bir kere denenmiş olan bu Osmanlıcılık fikrinin, bir daha kurtarıcı şeklinde gösterilmesine de kimse inanmaz.

Osmanlıcılık; Osmanlı İmparatorluğu içindeki bütün ulusları ve unsurları, Osmanlılık ruhu içinde birleştirmeyi amaçlar. Bu fikir de; bir dönemin fikri manada yozlaşmasında ön ayak olan “Denizlerin” ortaya attığı, “Türkiyelilik” fikrinin bire bir aynısıdır. Sınırları, var olduğu tarih boyunca bulunduğu en küçük alana sıkıştırılan Osmanlı’nın; -son dönemlerinde olmadığı kadar içten ve dıştan kuşatılan bir Türk devletinin- çevresindeki tüm Türk-i devletlere ve topluluklara gözlerini kapatması, tarihine ve geleceğine yapacağı en büyük ihanettir…

Kısacık olan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bile defalarca ayaklanmalarda bulunup Türk’ün malına, namusuna göz koyan ve bu fikrini her platformda dillendirerek, tarihten aldıkları görevi devam ettiren keko ve Ermeni azınlıkların yaptıkları katliamları unutup “Aynı toprak parçasında yaşıyoruz ve bu yüzden kardeşiz.” demek, yarınlara ekilecek en zehirli tohumdur. Bizler Adana’yı, Kars’ı, Erzurum’u unutmadık. Bizler Dağlıca’yı, Eruh’u hafızamızda yaşıyoruz. Bizler; bu katliamı gerçekleştiren grupların amaçlarını ve hedeflerini beynimizin her kıvrımına işledik, zorda kaldıklarında uydurdukları “kardeşlik” masalına inanmayacak kadar da hafızamızı zinde tutuyoruz.

İşte, bu yaşananları unutmayı reddedip “Yurtseverlik ve Ulusalcılık” diye içi boşaltılmış zehirli fikri, bu millete empoze etmeye çalışanlara, sesimizin yettiği kadar doğrularımızı haykıracağız: Bizler “yurt severiz” ama bizim yurt anlayışımız; tarihin başlangıcından beri Türk’ün kanıyla ıslanan, Türk’ün atıyla şekillendirdiği toprakların tamamını kapsar. Bizlerin “Yurt”u Doğu Türkistan’dan başlar Batı Trakya’da son bulur.

Türk coğrafyasındaki, işgal edilen her metre karede bulunan işgalci kuvvetler; bizlerin düşmanı ve kinimizin sebebidir.

Amerika’nın bölgede daha rahat harek
et etmesi için suni savaşlar yaparak; bizleri ilk önce Musul’dan, Kerkük’ten uzaklaştırıp oraları “keko bölgesi” yapmasını unutmadık. İran ile yaşanacak bir sıkıntıda, işgal altındaki Güney Azerbaycan’ın; Arap-keko-Ermeni yerleşim yeri yapılmayacağı ne malum? Fars zulmü altında ezilen Güney Azerbaycanlı kardeşlerimiz, yarın daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden biz, Türk’ün tek dostunun Türk olduğunu biliyor ve saflarımızı buna göre düzenliyoruz. Büyük Türk coğrafyasının merkezi olan Türkiye’de “Anadolu Milliyetçiliği” yapılmasına engel olunması ve bölgeselciliğin ekilen tohumlarına ön ayak olunmaması için, Türk milletinin her ferdini, Türkçü fikirde birleşmeye davet ediyoruz.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin!

Yazar: Hasan Hüseyin Kocabey