Allah için kerhane çalıştıran mücahit.

[GökBörü]

Günümüzün realitesi olgular değil, algılar ve imajlardır.
Öyle olmasaydı, BOP ambalajı ile İslamı Haçlı emperyalizminin yayılma ideolojisi haline getirenler İslam adına kutsanmaz, Türk milliyetçiliğini NATO’nun çıkarlarına endeksleyenler Türklük adına ağzını bile açamazlardı.



Düşünün, bu ülkede küresel hegemonların emrinde ve hizmetinde olduğu ayan-beyan olan enternasyonal dinci şahsiyete saygı ve bağlılık zerre abartısız İslam’ın ve imanın şartı gibi sunulup önemli bir çevrede kabul görebiliyor.

Evet, Türkiye’de geçerli olan mazruf değil zarf yani ambalajdır!

Türk’ün parası ile CIA adına bütün dünyada İngilizce eğitim veren okullar mı açılır?

Üstüne, hemen eğitimde fütuhat masalı diye örtü çekilir ve ahali bunun böyle olduğuna iman eder!

Devletten mi çalınır?

Dar-ül harp yani kafir devletten çalmak ibadettir fetvası uydurulur ve yine kabul görür!

Gencecik kızlar hareme mi alınır?

Maaşını verdiğiniz hanım, dinimize göre cariyeniz hükmündedir safsatasına inanılır ve bir de üstüne helal olsun denilir.

Evet, bu ülkede Allah ve din artık inanç simsarı müptezellerin ahlaksızlıklarına örtü ve sığınaktır.

İlaveten kimi kavram, değer ve kıymet hükmü ayrı şekilde sadece ambalaj malzemesidir.

Yukarıda işaret ettik, Türk milliyetçisi görüntüsü ile Türklüğe ihanet eden yapı ve kadrolar vardır ama onlar da birkaç slogan ile kendilerini rahatlıkla kamufle edebilirler.

Düşünün, Türk Ocağı isimli tarihsel önemi olan bir kurum F Tipi’nin emrine girerek küreselciliğe açıktan katkı yaparken, ne yapıyorsun arkadaş diyebilen yoktur.

Evet, asrımızda egemen reçete, ayinenin iş değil, algı ve imaj olmasıdır.

Kerhane çalıştırsanız bile, ben bunu Allah için yapıyorum dediğiniz an mübarek ve mücahitsiniz!

Yakın geçmişte insanların dolandırdığı tescilli olan Jet Fadıl gibiler sarık sarıp cübbe giydiği için bu toplumdan hala itibar görebiliyorsa, anlayın inancın ne denli keskin bir afyon olduğunu!

Buradan hareketle, bu yanlışa dikilmek ve mücadele etmek için bile algı ve imaj inşasına ihtiyaç var.

AKP’ye karşı yeni bir siyasi alternatif yani Milli Merkez’i inşa ederken bu husus görmezden gelinirse teşebbüs daha başından akamete uğrayacaktır.

***

Tayyip bakın Suriye Türkmenleri’ne ne demiş?

Medyamızın alaka göstermediği Başbakan’ın Suriyeli Türkmen önderleri ile yaptığı görüşmede konuşulanlara dün ulaştık.

Bana birinci elden anlatılanlar eğer doğru ise Tayyip Erdoğan üç hususun altını çizmiş.

- Beşar Esad gidene kadar savaşa devam!
- El Kaide ve Esad’a karşı savaşan diğer İslami gruplarıyla iyi ilişki içinde olun.
- Suriye’nin bütünlüğü Türkiye’nin kırmızı çizgisidir.

Anlatılanları dinleyince bir kere daha eyvah dedim, çünkü:

Suriye’de savaşan El Kaide militanlarının Türkiye’nin himayesinde olduğu bu ifadelerle ortaya çıkmıştır. Öyle olmasa Başbakan Türkmenlere, aman onlardan uzak durun demesi gerekirdi değil mi?

İlaveten, Başbakan’ın Suriye’nin bütünlüğü kırmızı çizgimizdir sözüne güldüm, çünkü hatırlayın aynı sözler Erdoğan tarafından,Irak bağlamında onlarca kez söylenmesine rağmen bugün Irak’ı alenen bölen ve Barzani Kürdistanı’nı yaptığı anlaşmalarla fiilen tanıyan, tek bölge ülkesi Türkiye yani AKP iktidarı değil mi?

Buraya not düşüyorum: Barzani’ye ne verdiyseniz, bunun bir kaç mislini Suriye ve Türkiye’nin bölücü Kürtleri isteyecek!

***

Koç-Ülker ihale ortaklığı nasıl okunmalı?

1) “Tayyip Erdoğan’ın 1 milyar Doları var, bu parayı nereden buldu” sorusunu sorduğu için Türkiye’yi terk etmeye yani dünya turuna çıkmaya adeta mecbur edilen Rahmi Koç’un Tayyip Erdoğan’a teslim olması ya da biat etmesi anlamına geliyor.

2) Son isim Rahmi Koç’un teslimi ile TOBB’dan sonra iş dünyasının en büyük ikinci örgütü olan TÜSİAD da, AKP ile Erdoğan’a karşı artık hazır ol vaziyetindedir.

3) Pek çok ihale ve satışta olduğu gibi Koç-Ülker ihale ortaklığı sürecinde, siyasi irade ne istemişse o olmuş ve hiçbir firma fiyat artırımına yani rekabete veya yarışmaya girememiştir. Bu tablo, Türkiye’deki rejimin vahşi ve buyurgan kapitalizmin olduğunun ispatıdır.

4) Koç-Ülker ihale ortaklığı Türkiye’deki elit jakobenlerle muhafazakarların iki yüzlülüğü ya da sahtekarlığını belgelemiştir, zira malum onlarca yıldır bu ülkede Rahmi Koç küfrün, laikliğin ve kilisenin mümessili diye sunulmasına ve saldırıya uğramasına rağmen Ülker ile yaptığı ortaklık alkışlanabiliyor. Keza, 28 Şubat’ta irtica sermayesi olarak adlandırılan Ülker, Koç tarafından kucaklanabiliyor.

5) Koç-Ülker ortaklığı, Türkiye’deki laik sermaye ile dinci sermayenin aynı küresel efendiye iman ettiklerini kanıtlamıştır.