¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu

Aşağa gitmek

Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Empty Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu

Mesaj tarafından erzurumlu25 Salı 29 Ocak 2013 - 0:11

Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu
Kavram Bilgisi:
Fetih : Bir yeri veya ülkeyi savaşarak almak.
İmar etmek : Bir yeri geliştirip güzelleştirmek, hayat şartlarına uygun duruma getirmek.
Medrese : Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adı.
Türkmen : Oğuzlardan Müslüman olan gruplara verilen genel ad.
Kümbet : Selçuklular Dönemi’ne ait, kendine özgü yapısı olan anıt mezarlardır. Dört duvarının üstü kubbeyle örtülü olanlara türbe; duvarları silindir veya çokgen, çatıları konik veya piramit şeklinde olanlara ise kümbet denir.
Külliye : Cami ile birlikte kurulan medrese, kütüphane ve hastane gibi yapıların bütünüdür.
Bugünkü milli sınırlar içerisinde ve çevresinde devlet kuran Türklerin tarihine Türkiye Tarihi denir. Üzerinde yaşadığımız Anadolu, tarih boyunca çeşitli kavimler tarafından işgal edilmiş ve bu yarımadada birçok devlet kurulmuştur. Ancak bu devletlerin hiç birisi Anadolu'nun tarihi üzerinde Türkler kadar etkili olamamışlardır. Türklerin Anadolu'yu fethederek İslâmlaştırmaları ve burayı vatan yapmaları Türk ve dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir.
Genel Türk Tarihinin devamı olan bu döneme 2.anayurdumuzun adı verilmiştir.
Bu dönem 5 bölüme ayrılır ve günümüze kadar devam eder:
1- Anadolu’ya ilk Oğuz akınları ve ilk Türk Devletleri(Türkmen Beylikleri) devri
2- Anadolu Selçuklu Devleti Devri(1075–1308)
3-Anadolu Türk Beylikleri Devri(1308–1515)
4-Büyük Osmanlı Devleti Devri(1299–1922)
5-Türkiye Cumhuriyeti Devleti Devri(1922-....)


Türklerden Önce Anadolu’nun Durumu
Türklerin Anadolu’ya yerleştiği Xl. yüzyılda bölgede Rum, Ermeni ve Süryani gibi kavimler yaşamaktaydı.
Yıllarca devam eden Sasani - Bizans savaşları Anadolu’nun harabeye dönmesine neden olmuştur. Bu durum bölgede nüfusun azalmasına ve mevcut nüfusun can güvenliği nedeniyle şehirlerde -toplanmasına yol açmıştır.
Bizans İmparatorluğu’nun otoritesinin zayıflamasıyla birlikte Anadolu’nun doğusunda Ermeni ve Gürcü prenslikleri kurulmuştur.
Uyarı: Bizans İmparatorluğu’nun siyasi birliğinin bozulması, Çağrı Bey’in keşif seferlerinin ardından Anadolu’ya yerleşmeyi planlayan Oğuzların işini kolaylaştırmıştır.


ANADOLU'NUN FETHİ
Anadolu'ya İlk Türk Akınları
Anadolu’ya yerleşme amacı ile ilk akınlar Büyük Selçuklular tarafından düzenlenmiştir. Selçuklulardan önce Anadolu’ya akınlar düzenleyen Türkler, buraya yerleşmeyi ve vatan edinmeyi düşünmemişlerdir.
Anadolu’ya düzenlenen Türk akınlarını kronolojik olarak şöyle sıralayabiliriz:
• Anadolu’ya ilk Türk akınlarını İskit Türkleri ve Hunlar düzenlemiştir. Kavimler Göçü sırasında bir Hun akıncı kolu Kafkasya’dan Anadolu’ya girmiştir.
• Anadolu’ya ikinci olarak Sibir (Sabar) Türkleri 6. yüzyılda akınlar düzenlemiştir. Sasanilerle anlaşan Sibirler, Anadolu’nun büyük bir kısmını Bizans’ın elinden almayı başarmışlardır.
• Anadolu’ya Türkler üçüncü kez Abbasi Devleti bünyesinde gelmiştir. Abbasiler tarafından Avasım şehirlerine yerleştirilen Türkler, Bizans’a karşı seferler düzenlemişlerdir.
Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce Tuğrul ve Çağrı Bey idaresindeki Oğuzlar, Maveraünnehir’de Karahanlı ve Gazneli devletlerinin şiddetli baskısı altında bulunuyorlardı. Bu baskıdan kurtulmak amacıyla yeni bir yurt arayışına giren Selçuklular, Anadolu’ya keşif seferleri düzenlemişlerdir.
Çağrı Bey, 1015 yılında Doğu Anadolu’ya girerek Van Gölü çevresinin büyük bir kısmını denetim altına almıştır. Çağrı Bey’in başlattığı bu Anadolu akınlarının temel amacı; Anadolu’yu yakından tanımak ve gelecekte yapılacak olan kesin yerleşmenin nasıl olacağını kararlaştırmaktır.


Malazgirt Savaşı’ndan Sonra Anadolu’da Kurulan İlk Türk Devlet ve Beylikleri
Alp Arslan, Malazgirt Savaşı’ndan sonra, Anadolu’nun fethini tamamlamak amacıyla önemli komutanlarını Anadolu’ya göndererek fethedilen yerleri fethedenin malı sayacağını belirtmiştir.
Uyarı: Bu durum Anadolu’nun kısa sürede fethedilmesini sağladığı gibi merkezi otoriteyi sarsabilecek beyliklerin kurulmasına da neden olmuştur.
Anadolu’da kurulan ilk Türk devletleri ve belli başlı özellikleri şunlardır:
Danişmentliler (1080- 1178)
Melikşah döneminde Danişment Ahmet Gazi tarafından Sivas merkez olarak kuruldu (1080). Zamanla sınırlarını Tokat, Amasya, Çankırı, Kastamonu, Kayseri ve Malatya’ya kadar genişlettiler. Danişmentliler Emir Gazi döneminde en parlak devirlerini yaşadılar. Melik Muhammed’in ölümünden sonra başlayan taht kavgalarıyla zayıflayan devlet Kayseri, Sivas ve Malatya olmak üzere üç kola ayrıldı.
Eski güçlerini kaybeden Danişmentlilerin üç kolu da Türkiye Selçuklu Sultanı Il. Kılıç Arslan tarafından ortadan kaldırılmıştır (1178).
Danişmentlilerin bazı özellikleri şunlardır:
• Anadolu’da kurulan ilk Türk devletlerinin en geniş sınırlara ulaşanı ve en güçlüsüdür.
• Gürcüler, Bizanslılar ve Haçlılarla mücadele ettiler.
• İç Anadolu’ya hakim olan Danişmentliler, bir süre Türkiye Selçuklularını da hakimiyetlerine alarak Anadolu’da en önemli siyasi güç haline geldiler.
• Danişmentlilerden kendi adına para bastıran ilk hüküm- dar Danişment Ahmet Gazi’dir. Danişment Gazi ve daha sonraki hükümdarlar döneminde bastırılan bazı paralarda Grekçe yazılar yer almıştır.
• Danişmentname en önemli destanlarıdır.
Danişmentname:
Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 12. yüzyılda sözlü olarak şekillenen 13. yüzyılda yazıya geçirilen İslami Türk destanlarındandır.
Xl. yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Danişment Gazi’nin hayatını, savaşlarını, Anadolu’daki bazı şehirlerin (Tokat, Zile, Amasya, Çorum, Niksar) fethini anlatmaktadır.
Danişmentname; hikaye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmaları ve Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir.


• Kayseri Ulu Cami, Tokat ve Niksar’da yaptırılan Yağıbasan Medreseleri Danişmentlilerin en önemli eserleri arasında yer almaktadır.
YAĞIBASAN MEDRESELERİ
Yağıbasan Medreselerini yaptıran Nizameddin Yağıbasan, Danişmentlilerin kurucusu Danişment Gazi’nin torunu, ikinci Danişmentli hükümdarı Melik Gazi’nin oğludur. Tokat ve Niksar’da inşa edilen Yağıbasan Medreseleri Anadolu’nun ilk medreseleri olarak kabul edilmektedir.


Saltuklular (1072 -1202)
Alp Arslan’ın komutanlarından Ebul Kasım Saltuk tarafından Erzurum merkez olarak kuruldu (1072).
Saltukluların bazı özellikleri şunlardır:
-Anadolu’da kurulan ilk Türk devletidir.
-Danişmentlilerle birlikte Haçlılara karşı mücadele ettiler.
-Gürcülerle ve Trabzon Rum İmparatorluğu ile savaştılar.
-Erzurum, Bayburt, Kars ve çevresine hakim oldular.
-Önceleri Büyük Selçuklulara bağlı olan Saltuklular, Türkiye Selçuklu hükümdarı Rükneddin Süleyman Şah tarafından yıkıldılar (1202).
-Erzurum, Akdeniz limanlarından Azerbaycan ve Türkistan’a uzanan ticaret yolları üzerinde yer aldığından Saltuklular Döneminde önemli bir ticari merkez olmuştur.
-Erzurum’da bulunan Kale Cami, Tepsi Minare, Mama Hatun Türbesi, 0ç Kümbetler, Ulu Cami Saltuklulardan günümüze ulaşan önemli eserler arasında yer almaktadır.
Mengücekliler (1080 - 1228)
Alp Arslan’ın komutanlarından Mengücek Gazi tarafından Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar’da kuruldu (1080). Anadolu fetihleri sırasında Mengücek Gazi’nin ölümünden sonra beylik Danişmentoğullarına bağlandı ve kısa süre sonra ikiye ayrıldı (1142). Divriği ve Erzincan kolları Moğol istilasından önce 1. Alaeddin Keykubat döneminde Türkiye Selçuklu hakimiyetine girmiştir.
Mengüceklilerin bazı özellikleri şunlardır:
-Gürcüler ve Pontus Rum İmparatorluğu ile mücadele etmiş, Rumların güneye inmesini engellemişlerdir.
-Hakimiyet kurdukları bölgeleri kültür ve ticaret merkezi haline getirmişler, bu bölgeleri mimari eserlerle donatmışlardır. Ancak bölgede meydan gelen depremler, eserlerden birçoğunun günümüze ulaşmasını engellemiştir.
-Divriği (Sivas) Külliyesi Mengücekliler Dönemi’nin en önemli eseridir.


DİVRİĞİ ULU CAMİİ VE DARÜŞŞİFASI
Divriği Ulu Camii, Mengücek Beyi Ahmet Şah tarafından, Şifahane ise Ahmet Şah’ın eşi Melike Turantarafından 1228 - 1229 yıllarında yaptırılmıştır. Her iki eser de, mimari özelliklerinin yanı sıra, sergilediği Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.
Caminin batı kapısında, Ağustos aylarında ikindi vaktinde, kitap okuyan ve namaz kılan insan silueti orta çıkmaktadır.


-Mengücek hükümdarı Davut Şah, ilme karşı duyduğu yakın ilgi dolayısıyla, devrin önden gelen tıp alimi Muvaffakuddin Abdüllatif-i Bağdadi’yi sarayına davet edip kendisine maaş bağlamıştır. Davut Şah’ın ilim adamlarını himaye etmesi nedeniyle Erzincan’da ilim ve kültür düzeyi yükselmiştir.

Artuklular(1102-1409)
Bu devlete adını veren Artuk Bey, Anadolu’nun fethine katılan komutanlardandır. Diyarbakır taraflarına gelen Artuk Bey’in oğulları bu bölgede Artuklular Devletini kurdular. Hasankeyf Artukluları (1102- 1231), Mardin Artukluları (1108 - 1409) ve Harput Artukluları (1112 - 1234) olmak üzere üç kol halinde yaşadılar.
Artukluların bazı özellikleri şunlardır:
• Mardin’de Hatuniye Medresesi, Koçhisar’da Ulu Cami, Şehidiye ve Hüsamiye Medreseleri, Batman ırmağı üzerinde Malabadi Köprüsü, Artuklular Dönemi’nin en önemli eserleri arasında yer almaktadır.
• Halktan çok az vergi alındığı için komşu ülkelerden Artuklu topraklarına göçler yaşanmıştır.
• Dericilik, metal işçiliği, el sanatları oldukça gelişmiştir. Mardin ve civarında pamuk ekimi yapıldığı ve dokumacılığın çok geliştiği, seyyah Marko Polo tarafından ifade edilmektedir.
• Ticari yönden gelişmiş merkezlerin başında Ahlat ve Kızıltepe gelmektedir. Ahlat, Van Gölü üzerinden yapılan ticari nakliyat; Kızıltepe ise Suriye, Anadolu ve İran’dan gelen tüccarların mallarını pazarladığı bir yer olması nedeniyle ticari merkez haline gelmiştir.


Uyarı: İnşa edilen kervansaraylar, medreseler, köprüler, su kanalları Artuklu ülkesindeki iktisadi canlılığın göstergesidir.


EL-CEZERİ
Robotik biliminin babası olarak kabul edilen sibernetik üzerine çalışmalar yapan ilk bilim adamı ve mühendistir.
1136’da Diyarbakır’da doğdu. Artuklu sarayında 32 yıl başmühendislik görevi yaptı.
Değişik haznelerdeki suyun seviyesine göre ne zaman su dökeceğine, ne zaman meyve ve içecek sunacağına karar veren otomatik hizmetçiyi geliştirdi. Bazı makinelerinde hidromekanik etkilerle denge kurma ve harekette bulunma sistemine yönelen Cezeri, bazılarında ise şamandıra ve palangalar arasında dişli çarklar kullanarak karşılıklı etkileme sistemini kurmaya çalıştı.
Kendiliğinden çalışan otomatik sistemlerden sonra su gücü ve basınç etkisinden yararlanarak kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan dengeyi oluşturması, Cezeri’nin otomasyon konusundaki en önemli katkısıdır.

Çaka Bey Devleti (1081 - 1093)
• Selçuklu - Bizans mücadelelerinde Bizans’a esir düşen Çaka Bey, Bizans’tan kurtulduktan sonra zmir’i ele geçirerek burada devletini kurdu.
• Çaka Bey ilk Türk donanmasını kuran ve ilk deniz komutanı olan Türk beyidir.
• Kurduğu donanma ile Bizans’ı mağlup etti ve Midilli, Rodos, Sakız, İstanköy adalarını ele geçirdi.
• Bizans’a karşı Türkiye Selçukluları ve Balkanlardaki Peçeneklerle ittifak yapmaya çalıştı.
• Bizans’ın kışkırtmaları sonucunda 1. Kılıç Arslan, Çaka Bey’i öldürttü. Böylece Batı Anadolu’daki 12 yıllık ilk Türk hakimiyeti sona erdi.





ANADOLU’DA KURULAN DİĞER TÜRK BEYLİKLERİ


BEYLİĞİN ADI
KURUCUSU
KURULDUĞU YER


Tanrıvermişoğulları (1081 - 1093)
Türkmen Beyi Tanrıvermiş
Efes ve çevresi


Çubukoğulları (1085 1213)
Melikşah’ın komutanlarından Çubuk Bey
Harput (Elazığ) ve çevresi


Dilmaçoğulları (1085-1394)
Alp Arslan’ın komutanlarından
Dilmaçoğlu Mehmet Bey
Bitlis ve çevresi


İnaloğulları (1098-1183)
Türkmen emirlerden Sadr


Diyarbakır ve çevresi
Sökmenliler (1110-1207)
Büyük Selçuklu komutanlarından Sökmen bey
Ahlat ve Van Gölü çevresi


C) İLK TÜRK DEVLETLERİNİN (BEYLİKLERİNİN) ANADOLU'NUN TÜRKLEŞMESİNDEKİ ROLLERİ
1-Anadolu'nun fethedilmesinde büyük rol oynamışlardır.
2-Anadolu'nun Türkleşmesini ve İslamlaşmasını hızlandırmışlardır.
3-Bulundukları bölgeleri Bizans, Haçlı, Gürcü, Ermeni ve Rum saldırılarına karşı korumuşlardır.
4-Anadolu'daki küçük yerleşim yerlerini zamanla büyük şehirler haline getirmişlerdir.
5-Anadolu'da yer adlarını Türkçeleştirmeye başlamışlardır. Avrupa bu tarihten itibaren Anadolu’ya Türkiye demeye başlamıştır.


ANADOLU (Türkiye) SELÇUKLU DEVLETİ BÜTÜN BEYLİKLERİ BİRLEŞTİREREK GÜÇLÜ BİR DEVLET KURDU.


TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308)
Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Dönemi
Süleyman Şah Dönemi (1077 - 1086)
SÜLEYMAN ŞAH
Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Süleyman Şah, Selçuklu soyundan gelmektedir. Süleyman Şah’ın babası Kutalmış, Selçuklu sultanı Tuğrul Bey ile Çağrı Bey’in amcaoğluydu.
Kutalmış 1064’te ölünce Süleyman Şah ve kardeşleri, o zamanlar Büyük Selçuklu sınırları dışında kalan, Anadolu’da Toros Dağları yöresine gelerek Türkmen boyları arasında yaşamaya başlamışlardır.
Süleyman Şah, Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Türkmenlerin liderliğini ele geçirmeyi başarmıştır. Bizans sınırlarında idaresini kuran Süleyman Şah, Bizanslılarla mücadele ederek hükmü altındaki toprakların sınırlarını büyütmeyi başarmıştır. 1075’te Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu’da bulunan önemli şehirlerinden İznik (Nicaea) ile İzmit’i (Nicomedia) ele geçirmiş ve Güney Marmara bölgesine tamamen hakim olmuştur. 1 077’de İznik merkezli bir devlet olarak Türkiye Selçuklu Devletini kurmuştur.


-Kutalmış’ın oğulları, babalarının Alp Arslan’a karşı yaptığı saltanat mücadelesini kaybetmesi üzerine Konya, Afyon, Kütahya ve İznik’i alarak Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurdular. Süleyman Şah’ı önce Melikşah daha sonra da Abbasi halifesi hükümdar olarak tanımıştır(1077).
-Süleyman Şah; doğudan gelen Türk göçlerinin devam etmesi i9in uyun ortam oluşturmuş Bizans’ta yaşanan taht kavgalarından yararlanarak Güney Marmara kıyılarını, Kadıköy ve Üsküdar’ı ele geçirip, boğazdan geçen gemilerden gümrük vergisi almıştır.
- Süleyman Şah’ın fetihleri üzerine Bizans barış istemiş ve Dragos Çayı sınır kabul edilerek her yıl Bizans vergi vermesi kararlaştırılmıştır.
-Doğuya yönelen Süleyman Şah, Bizans ve Hıristiyanların elinde bulunan Adana, Tarsus ve Antakya’yı almıştır.
-Süleyman Şah’ın topraklarını genişletmesi ve Halep’i kuşatması, Suriye Selçuklu hükümdarı Tutuş ile savaşmasına neden oldu. Süleyman Şah, Tutuş ile yaptığı mücadeleyi kaybederek savaş meydanında öldü(1086). Cenazesi Suriye’de Ceber Kalesi’nin yanına gömüldü.
Uyarı: Lozan Barış Antlaşması ile Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu yer Türk toprağı olarak kabul edilmiş ve koruyuculuğu Türk askerlerine bırakılmıştır.


-Melikşah, Süleyman Şah’ın ölümü üzerine, Kılıç Arslan ve Kulan Arslan’ı beraberinde İsfahan’a götürdü. Melikşah’ın ölümüne kadar (1092) Süleyman Şah’ın oğulları Melikşah’ın yanında kaldılar. Bu durum Türkiye Selçuklularının Süleyman Şah’tan sonra Fetret Devri yaşamasına neden oldu (1086- 1092).
Uyarı: Melikşah bu tutumuyla, Türkiye Selçuklu tahtını boş bırakarak bu devleti kendi kontrolüne almayı amaçlamıştır.


-Süleyman Şah sefere çıkarken yerine Ebu’l Kasım’ı bırakmıştı. Fetret Devri’nde devleti Ebu’l Kasım yönetmiştir.


1. Kılıç Arslan Dönemi (1092- 1107)
-Melikşah’ın 1092 yılında vefatıyla Anadolu’ya dönen 1. Kılıç Arslan, Türkiye Selçuklu Devleti’nde 1086’dan beri devam eden Fetret Devrine son vererek İznik’te tahta oturdu.
-1. Kılıç Arslan, bozulan devlet işlerini düzelttikten sonra sınırlarını batıya doğru genişletmeye başladı. İlk Türk denizcisi Çaka Bey ile ittifak yaparak Bizans’ı sıkıştırmak istedi. Ancak Bizans’ın kışkırtmalarıyla bu ittifak bozuldu. 1. Kılıç Arslan Çaka Bey’i öldürttü ve bu beylik yıkıldı.
-1. Kılıç Arslan, Bizans ile antlaşma yaparak batı sınırını güvence altına aldı. Bundan sonra doğu seferine çıkarak Malatya’yı kuşattı. Ancak 1. Haçlı Seferi’nin başlamasından dolayı doğu seferinden vazgeçti. Danişmentlilerle ittifak kurarak Haçlılarla başarılı bir şekilde mücadele etmişse de Batı Anadolu’nun Haçlıların eline geçmesini engelleyememiş, başkenti İznik’ten Konya’ya taşımıştır.
-1. Kılıç Arslan, Danişmentlilerden Malatya’yı almış, ayrıca Dilmaçoğulları ve İnaloğulları beyliklerini ortadan kaldırmıştır.
Uyarı:1. Kılıç Arslan’ın bu tutumu, Anadolu Türk birliğini sağlamayı hedeflediğini gösterir.


-Doğudaki devlet ve beylikleri kendine bağlayan 1. Kılıç Arslan, Suriye’ye yönelip Musul’u alınca Muhammet Tapar’ın gönderdiği Büyük Selçuklu ordusuyla savaşmak zorunda kaldı. Savaşta yenilen 1. Kılıç Arslan, ülkesine dönerken Habur Nehri’nde boğuldu. Ölümü üzerine Türkiye Selçuklu tahtı yine hükümdarsız kalmıştır.


1.Mesut Dönemi: (1116 – 1155)
-1. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra Türkiye Selçuklu tahtı bir süre boş kaldı. Şehzadeler arasında taht kavgaları başladı ve devlet zayıfladı. Bu durumdan faydalanmak isteyen Bizans, taarruza geçerek Türkleri Batı Anadolu ile güney ve kuzey sahillerinden uzaklaştırdı. Türkler İç Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldılar.
-Türkiye Selçuklu tahtına önce 1. Kılıç Arslan’ın oğlu Şahin Şah geçti. Ancak kardeşi 1. Mesut, Danişmentli Emir Gazi’nin desteğiyle tahta oturmayı başardı.
-1. Mesut, iktidarı kayınpederi olan Danişment Beyi Emir Gazi’nin yardımlarıyla ele geçirdiği için bir ara Danişmentlilere bağlı kaldı. Bu durum Danişmentlilerin Anadolu’da siyasi üstünlüğü ele geçirmelerine neden olmuştur.
-Danişmentlilerle iş birliği yaparak Bizans’a karşı başarılar kazanan Sultan Mesut, Danişmentlilerin yaşadığı taht kavgalarından yararlanarak Türkiye Selçuklularını bu devletin himayesinden kurtardı.
- II. Haçlı Seferi’ne başarıyla karşı koyan 1. Mesut, Bizans ve Haçlıları yenerek Anadolu’nun güvenli bir Türk yurdu olmasında önemli rol oynadı. Toroslardaki Ermenileri itaat altına aldı.
-1. Mesut, Türkiye Selçuklularında ilk kez imar ve şehirleşme faaliyetlerini başlattı. Takip ettiği adaletli yönetim anlayışı, Bizans egemenliğinde yaşayan Rumlardan bir kısmının Türkiye Selçuklularına bağlanmasına katkıda bulundu.
-1. Mesut döneminde Batı kaynaklarında Anadolu ilk defa Türkiye diye geçmeye başlamıştır.


Uyarı:Anadolu’da ilk kez bayındırlık ve kurumsallaşma çalışmaları 1.Mesut döneminde yapılmıştır. Bu yüzden 1.Mesut Döneminde Batı kaynaklarında ilk defa Anadolu için Türkiye adı kullanılmaya başlanmıştır.


Türkiye Selçukluları Devleti ve Haçlılar
Kavram Bilgisi:
Haçlı Seferleri: Avrupalı Hıristiyanların İslam dünyası üzerine 1096 - 1270 yılları arasında düzenledikleri sekiz büyük sefere Haçlı Seferleri adı verilmiştir. Haçlı Seferleri, tarihi bir kavram halini alarak daha sonraki dönemlerde Hıristiyan dünyası ile İslam dünyası arasında yaşanan mücadeleler için de kullanılmıştır.
Derebeylik: Özellikle Batı Avrupa’da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan Orta Çağ siyasi düzeni, feodalite.
Melik: Selçuklularda hanedana mensup erkek çocuklara verilen unvan.
Skolastik düşünce: İnanç ve bilgiyi dinle bütünleştiren Orta Çağ felsefesi.
Yassı Çimen: Türkiye Selçukluları ile Harzemşahların 10 Ağustos 1230 tarihinde savaş yaptıkları, Erzincan yakınlarında bulunan mevkiinin adı.


HAÇLI SEFERLERİ:
Orta Çağ’da Avrupalıların; batıya doğru ilerleyen Türk İslam akınlarını önlemek, Kudüs başta olmak üzere kutsal saydıkları şehirleri Müslümanlardan geri almak ve doğunun zenginliklerini ele geçirmek amacıyla düzenledikleri seferlere Haçlı Seferleri denir.


Haçlı Seferlerinin dini, ekonomik ve siyasi nedenleri şunlardır:


Dini Nedenler
1-Hıristiyanların, kutsal saydıkları şehirleri Müslümanlardan geri almak istemeleri
2-Papanın, İstanbul’daki Ortodoks Kilisesi’ni hakimiyet altına alarak egemenlik alanını genişletmek istemesi
3-X. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan Kluni tarikatının Hıristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtması
4-Din adamlarının etkisi ile Hıristiyanlarda oluşan koyu taassup
5-Papa ve din adamlarının nüfuzlarını artırmak istemeleri


Ekonomik Nedenler
1* Avrupa’da toprak sahibi olmayan soyluların doğuda toprak elde etmek istemeleri
2* İslam dünyasının zenginliği, Avrupa’nın fakirliği
3* Avrupalıların doğudan gelen ticaret yollarına hakim olmak istemeleri
4* Avrupalıların doğunun zenginliklerine sahip olmak istemeleri


Siyasi Nedenler
1-Bizans’ın, batı yönünde hızla ilerleyen Türkler karşısında Avrupa’dan yardım istemesi
2-Avrupa’da toprak sahibi olmayan soyluların doğuda toprak elde etmek istemeleri
3-Derebeylerin, doğuda da feodalite rejimi kurarak güçlerini artırmak istemeleri, Senyör ve şövalyelerin şöhret kazanma arzuları
4-Avrupalıların Türkleri Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz’den uzaklaştırmak istemeleri


Haçlı Seferlerinin Gelişimi
Haçlı Seferleri 1096 ile 1270 yılları arasında sekiz kez yapılmıştır. Bu seferlerden ilk üçü Anadolu üzerinden yapılmıştır.


1.Haçlı seferi (1096 -1099)
Bizans’ın acil yardım isteği üzerine düzenlenen ilk akının başında Piyer Lermit bulunuyordu. Askerlikten anlamayan insanlardan oluşan bu grubu, Türkiye Selçukluları kolayca ortadan kaldırdı. Arkasından gelen grup hem çok kalabalık hem de nitelikli olduğundan, 1. Kılıç Arslan başarılı olamayarak başkenti İznik’ten Konya’ya taşımak zorunda kaldı.
1. Kılıç Arslan, Anadolu’daki Türk devletlerinden de yardım alarak Haçlı ordusuyla Eskişehir yakınlarında bir meydan savaşı yaptı. Bu savaşı kaybeden 1. Kılıç Arslan bundan sonra savaş taktiğini değiştirerek gerilla (vur - kaç) taktiğini uygulamaya başladı. Bu taktik, Haçlıların büyük kayıplar vermesine neden oldu. Haçlılar, Türkiye Selçukluları Devleti’nin sınırlarından geçtikten sonra Antakya, Kudüs ve Urfa’yı aldı. Kudüs’te krallık, Urfa, Antakya, Yafa ve Şam’da ayrı ayrı kontluklar kurdular.

2. Haçlı Seferi (1147-1149)
Musul Atabeyi Nurettin Mahmut Zengi’nin Urfa’yı alması üzerine 2. Haçlı Seferi düzenlenmiştir. Bu sefere ilk seferde bulunmayan imparatorlar da katılmıştır. 1. Mesut’un, Alman İmparatoru 3. Konrad’ı Eskişehir yakınlarında yenmesi üzerine Fransa Kralı VII. Lui, İznik’e geri dönen 3.Konrad ile birlikte Bizans topraklarından geçerek Antalya’ya gelmiştir. Yol boyunca yapılan Türk saldırıları karşısında ordusunun çoğunluğunu kaybeden Fransa kralı, Antalya’dan deniz yoluyla Şam’a geçerek burayı kuşatmışsa da başarılı olamamıştır.


3. Haçlı Seferi (1189-1192)
Selahattin Eyyubi’nin 1187 Hıttin Savaşı ile Kudüs’ü alması üzerine düzenlenen 3. Haçlı Seferi’nde, Alman İmparatoru Frederik Barbaros Anadolu’dan, Fransa Kralı Filip Ogüst ile İngiliz Kralı Arslan Yürekli Rişar ise denizden Kudüs’e hareket etmiştir.
Alman imparatoru Silifke’ye geldiğinde 2. Kılıç Arslan tarafından ordusunun büyük bir kısmı öldürülmüştü. Frederik Barbaros Silifke’de nehirden geçerken boğulunca, Alman ordusu dağıldı. Kudüs’e ulaşan Haçlılar, Selahaddin Eyyubi’yle yaptıkları savaşlarda başarılı olamadılar.
FİLİSTİN TOPRAKLARI ADALETE KAVUŞUYOR
Orta Doğu’daki tüm Müslüman emirlikleri birleştiren Selahaddin Eyyübi, Hıttin Savaşı’nda Haçlı ordusunu bozguna uğrattı. Haçlılar, 88 yıl önce Kudüs’ü aldıklarında içindeki tüm Müslümanları katletmişlerdi. Bu yüzden de Selahaddin Eyyübi’nin aynı vahşeti kendilerine yapacağını korkuyla bekliyorlardı. Oysa Selahaddin Eyyübi kentteki Hristiyanların hiçbirine dokunmadı. Dahası, sadece Latin (Katolik) Hıristiyanların şehri terk etmelerini emretti “Haçlı” kimliğine sahip olmayan Ortodokslar şehirde yaşamaya ve diledikleri gibi ibadet etmeye devam edebilirlerdi.
İngiliz tarihçi Karen Armstrong, Müslümanların bu ikinci Kudüs fethini şöyle anlatır: “2 Ekim 11 87’de Selahaddin ve ordusu Kudüs’e fatihler olarak girdiler; gelecekteki 800 yıl boyunca şehir bir Müslüman kenti olacaktı. Selahaddin Kur’an’da emredilmiş olduğu gibi şiddetten kaçındı, 1099 yılındaki katliamların öcünü almaya kalkmadı. Tek bir Hıristiyan öldürülmedi, hiçbir yağma yapılmadı. Esirleri serbest bırakmak için istenen fidyeler ise son derece düşük tutuldu. Selahaddin’in kardeşi El-Adil, bin kadar esirin kendi hizmetine verilmesini istedi ve sonra hepsini -acınacak durumda olduklarını gördüğü için- karşılıksız olarak serbest bıraktı.”


EYYÜBİLER (1174- 1250)
Mısır’daki Fatımi egemenliğine son veren Selahaddin Eyyübi tarafından kurulmuştur.
Kısa sürede Filistin, Suriye, lrak ve Güneydoğu Anadolu’yu ele geçiren Selahaddin Eyyübi, Kudüs kralını Hıttin Savaşı’nda bozguna uğratıp Kudus’ü ele geçirdi (1187). Bu olay üzerine düzenlenen 111. Haçlı Seferi’nde Haçlıları yenilgiye uğrattı. 1250 yılında Eyyübi ordusundaki komutanlardan Aybey, yönetimi ele geçirerek Memlükler Devletini kurdu.


4. Haçlı Seferi (1202 - 1204)
Eyyubilerin, Yafa başta olmak üzere Suriye ve Filistin’deki bazı şehirleri Haçlılardan geri almaları üzerine IV. Haçlı Seferi düzenlenmiştir.
Seferde deniz yolunu kullanmak isteyen Haçlılar, Bizans’ta tahta geçmek isteyen Aleksios’un daveti üzerine İstanbul’a geldiler. İstanbul’u yağmalayan Haçlılar, İstanbul’da bir Latin Krallığı kurdular.
Bu durum karşısında, Bizans imparatorluk ailesinin bir kısmı İznik’e giderek İznik Rum İmparatorluğu’nu kurarken d,ğer bir kol Trabzon Rum İmparatorluğu’nu kurmuştur. İznik Rum İmparatorluğu 1261 yılında İstanbul’u Latinlerden almıştır. Trabzon Rum İmparatorluğu’na Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında son vermiştir.


Uyarı: IV. Haçlı Seferinden sonra dört Haçlı Seferi daha düzenlenmiştir. Anadolu üzerinden gerçekleştirilmeyen bu seferler amacına ulaşamamıştır.


ÇOCUKLARIN HAÇLI SEFERİ
Hz. İsa’nın doğduğu şehir olan Kudüs’ü Müslümanlardan almak için yola çıkan Haçlılar, Birinci Haçlı Seferi’nde amaçlarına ulaştılar. Ancak daha sonra düzenledikleri seferlerde başarılı olamadılar.
Din adamları bu başarısızlığın nedenini Haçlı askerlerinin günahkarlığına bağlıyorlardı. Onlara göre, günahsız, masum çocukların katıldığı bir Haçlı Seferi düzenlenirse başarılı olunabilirdi.
1212 yılında, din adamlarının öncülüğünde binlerce çocuk toplandı. Bu çocuklardan birçoğu Marsilya’dan gemiye binemeden yollarda öldü.
Marsilya’ya ulaşanlar ise yedi gemiye bindirilerek yola çıkarıldılar. Gemilerden iki tanesi battı. Sağ kalanlar ise İskenderiye’de köle olarak satıldı.


Haçlı Seferlerinin hem Doğu hem de Batı dünyasında yol açtığı başlıca sonuçları şunlardır:
Dini Sonuçlar
1-Avrupa’da kiliseye ve din adamlarına duyulan güven sarsılmıştır. Kilise ve papa’nın otoritesi sarsılmıştır.
2-Haçlılar, kutsal kabul ettikleri şehirlere uzun süre hakim olamamışlardır.
3-Katolik ve Ortodokslar arasındaki ayrılıklar arttı.


Siyasi Sonuçlar
1-Seferlere katılan derebeyi ve şövalyelerin bir kısmının ölmesi, bir kısmının da ülkelerine döndüklerinde borçları yüzünden mal varlıklarını satmaları feodalite rejiminin zayıflamasına neden olmuştur.
2-Merkezi krallıklar güç kazanmaya başladı.
3-Batı Anadolu’nun Bizans’ın eline geçmesi Anadolu’nun Türkleşme sürecini geciktirmiştir.
4-Türklerin batıya doğru ilerleyişleri bir süre için durdu.


Ekonomik Sonuçlar
1-Doğu ile Batı ülkeleri arasındaki ticari ilişkiler artmıştır. Akdeniz limanları önem kazanmıştır.
2-Papa ve Avrupalı Kralların, Haçlı Seferleri sırasında İtalyan bankerlerden borç para almaları bankacılığın gelişmesine neden olmuştur.
5-Avrupa’da derebeylerin topraklarını satın alan burjuva sınıfı, ticaretin de gelişmesiyle zenginleşmiştir.


Teknolojik ve Kültürel Sonuçlar
1-Avrupalılar, seferler sırasında Türk ve İslam dünyasından öğrendikleri gelişmeleri (cam imalatı, deri işleme, dokuma sanayisi) ve birçok buluşu (barut, pusula, kağıt, matbaa vb.) ülkelerine götürerek kullanmışlardır. Bu durum Avrupa’da bilimsel ve kültürel hayatın canlanmasına katkıda bulunmuştur.
2- Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında Haçlı Seferleri ile birlikte başlayan ticari ve kültürel ilişkiler, ilerleyen dönemde Avrupa’da Rönesans hareketlerine zemin hazırlamıştır.
3-Avrupalılar, Türk ve İslam mimarisinde gördükleri üslupları kendi mimari eserlerinde de kullanmaya başlamışlardır.




ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELME DÖNEMİ
2.Kılıç Arslan Dönemi:
1.Mesut’un vefatından sonra yerine oğlu II. Kılıç Arslan tahta çıktı. O da babasının yolunda giderek, büyük hamleler yaptı. Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı. Bizans’la anlaşma yaparak Doğu seferine çıktı, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti. 2.Kılıç Arslan’ın yaptığı fetihler Bizans’ın gözünü korkuttu. Bizanslılar ve yardımcı kuvvetler 1176’da Miryokefalon’da Türkiye Selçuklu devleti’nin karşısına çıktı.


Miryokefalon Savaşı – 1176 (Anadolu Selçuklu Devleti x Bizans)
Savaşın Sebepleri
1-Anadolu Selçuklularının sınırlarını genişletmesi
2-Bizans’a karşı Türkmen akınlarının sürmesi
3-Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan çıkarmak istemesi
Türklerin Batı Anadolu’da ki faaliyetlerini durdurmak isteyen Bizans büyük bir ordu kurarak 2.Kılıç Arslan’ın üzerine yürüdü. Savaşı 2.Kılıç Arslan büyük bir üstünlükle kazandı.
Savaşın Sonuçları1-Bizans'ın, Malazgirt Savaşı'ndan beri devam eden Anadolu'yu Türklerden geri alma ümitleri tamamen ortadan kalkmıştır. Bundan sonra Bizans savunmaya çekilirken, Türkler taarruza geçmişlerdir.
2-Anadolu kesin olarak Türk yurdu haline gelirken, Hıristiyan dünyası da bu durumu kabullenmiştir. Bu durum Miryokefalon Savaşı’nın “Yurt Tutan savaş” olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.
3-Anadolu'da Haçlı seferleriyle Bizans'a geçen üstünlük tekrar Türkiye Selçukluları'na geçmiştir.
4-III.Haçlı seferinin nedenlerinden biri olmuştur.


SİVAS
Bizans Miryokefalon Savaşı’nda yenilince, Anadolu’nun hâkimiyeti ve buradaki ticari faaliyetler Türkiye Selçuklularının kontrolüne geçti. Anadolu’da ticaret merkezi haline gelen şehirlerden biri Sivas’tır.
1. Alâeddin Keykubat’ın hükümdarlığı döneminde hızla gelişen Sivas’ta, Türkmenlerin dışında çeşitli din ve milletten tüccarların şehre yerleşmesi çok uluslu bir etnik yapı ortaya çıkarmıştır. Sivas’ta sosyal ve ekonomik hayatın gelişmesinde esnaf örgütleri ve tasavvuf cemaatler önemli katkılar sağlamışlardır.
Sivas’ın,
• Karadeniz’in kuzeyi ile Bağdat ve Suriye arasındaki ticaret yolunda uğrak konumunda bulunması
• Asya’dan gelen İpek Yolu’nun, Anadolu’daki kuzey - güney kolunun bu şehirde birleşmesi
gibi özellikleri uluslararası ticari ilişkilerde önemli bir merkez olmasını sağlamıştır.


MİRYOKEFALON ZAFERİ (17 EYLÜL 1176)
Türkiye Selçukluları üzerine yürüyen Bizans İmparatoru Manuelin ordusu, Menderes vadisinden geçerek Eğridir gölü ucundaki Sultandağı’na giden dağlık bölgeye girdi.
Kuşatma araçları, erzak fazlalığı ve ağır arabalar, ordunun ilerlemesini yavaşlatıyordu. Ayrıca geçmek zorunda oldukları bölge, Türkler tarafında tahrip edilmişti.
Bizans ordusunun ilerlediği yol üzerinde, Tribritze denilen ve çıkış yerinde, tahrip edilen Miryokefalon kalesinin bulunduğu bir geçit vardı. Türk ordusu, burada bir dağ yamacında toplu olarak bulunuyordu. Manuel’in ileri görüşlü subayları, bu ağır hareketli orduyu, çukur yoldan geçirmemesi için imparatoru uyardılar. Fakat ordudaki genç ve tecrübesiz prensler, kendilerine güveniyor, şan ve şöhret kazanmak istiyorlardı. Bunlar, imparatora baskı yaparak onu bu yolda ilerlemeye zorladılar.
Kendine bağlı küçük beyliklerden yardımcı kuwetler alan Kılıç Arslan’ın ordusu, Manuel’in ordusuna hemen hemen eşit, ancak daha kötü teçhizatlıydı. Fakat, Türk ordusunun daha fazla hareket imkanı vardı. Bizans öncü kuvvetleri, zor kullanarak geçide girdi (17 Eylül 1176).
Türkler, geri çekilerek dağlara saptılar, sonra da imparatorluk ordusu dar yola girdiği sırada, yamaçlardan aşağı inerek geçit içine saldırdılar. İmparatorun kayınbiraderi, bir süvari alayının başında, Türklere karşı saldırıya geçti. Fakat, bütün adamlarıyla birlikte kılıçtan geçirildi.
Geçidin aşağısında bulunan askerler, onun durumunu görüyorlar, fakat sıkışık durumda oldukları için yardım edemiyorlardı. Manuel, cesaretini kaybederek paniğe kapıldı ve geçitten çıkmak için geriye kaçtı. Bunun üzerine, bütün ordu onu takip etti. Fakat, ağırlıklar yolu kapamıştı. Askerlerden çok azı kurtuldu. Akşama kadar süren savaş sonunda Il. Kılıç Arslan, Manuel’e bir haberci göndererek derhal geri çekilmesi, Eskişehir (Dorylaion) ve Gümüşsu (Sublaion) kalelerini yıkması şartıyla ona barış teklif etti.



II. Kılıç Arslan son dönemlerinde yaşlandığını ve yorulduğunu ileri sürerek ülkeyi Türk hakimiyet anlayışına göre onbir oğlu arasında paylaştırmıştır. Bu durum ülkenin siyasi bütünlüğünü bozdu ve oğulları arasında taht kavgalarının başlamasına neden olurken, aynı tarihlerde 3. Haçlı Seferi başlamıştır. İç mücadelelerin yaşandığı bu dönemde haçlılara karşı yeterince etkili mücadele yapılamamıştır.

Uyarı: II. Kılıç Arslan’ın ülke topraklarını paylaştırdığı oğulları, bulundukları bölgelerde melik unvanını kullanmışlar, kendi emirlerinde ordu bulundurmuşlar, Bizanslılar ile savaş ve barış yapabilmişlerdir. Bu durum II. Kılıç Arslan’ın merkezi otoritesinin iyice zayıfladığını göstermektedir. Melikler, yılda bir kez başkent Konya’ya gidip tabiiyetlerini arz ederek, şeklen de olsa, merkeze bağlı olduklarını göstermişlerdir.


1. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi (1192-1196/1205- 1211)
II. Kılıç Arslan’dan sonra Türkiye Selçuklularının başına 1. Gıyaseddin Keyhüsrev geçti (1192 - 1196). Fakat kardeşleri hükümdarlığını kabul etmeyerek isyan ettiler. Mücadeleler sonunda II. Rükneddin Süleyman Şah, Türkiye Selçuklu hükümdarı oldu. 1204 yılında Rükneddin’in ölümü üzerine Keyhüsrev yeniden tahta çıktı.
1. Gıyaseddin Keyhüsrev ticaretin gelişmesi için aşağıdaki uygulamaları gerçekleştirmiştir:
-Venedik ile ilk ticaret antlaşmasını imzaladı.
-Antalya’yı fethederek (1207) burayı bir ticaret limanı haline getirdi.
-Karadeniz ticaretini engelleyen Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine sefer düzenledi.


Uyarı: Bu durum, 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in askeri hareketlerini iktisadi ve ticari amaçlara yönelik olarak gerçekleştirdiğini gösterir.


Antalya alındıktan sonra, limanın güvenliğini sağlamak ve ticari faaliyetlerin güven içerisinde yürütülmesi amacıyla burada bir donanma oluşturuldu. Böylece Türkiye Selçuklularında denizcilik alanındaki ilk faaliyetler başlamıştır.
Eyyübilerin, Anadolu’ya saldırılarını önleyen 1. Gıyaseddin Keyhüsrev, İznik Rum İmparatorluğu’yla yaptığı Alaşehir yakınlarındaki savaşta şehit olmuştur (1211).


II. Rükneddin Süleyman Şah Dönemi (1196-1204)
II. Rükneddin Süleyman Şah, kısa sürede merkezi otoriteyi güçlendirerek Bizans’ı vergiye bağladı. Çukurova Ermenilerini Torosların güneyine çekilmeye zorladı.
Doğu Anadolu seferine çıkan II. Rükneddin Süleyman Şah, Mengüceklileri ve Artukoğullarından bazı beyleri kendine bağladıktan sonra Erzurum’u alarak Saltuklulara son verdi (1202). Böylece Türkiye Selçukluları Gürcülerle komşu oldular. Sınırlarını genişleten Rükneddin Süleyman Şah, Gürcistan seferi sırasında vefat etti (1204).


l. İzzeddin Keykavus Devri (1211 -1220)
1. Gıyaseddin Keyhüsrev’den sonra tahta 1. İzzeddin Keyk vus geçti. 1. zzeddin Keykvus, babasının takip ettiği ticaret politikasını sürdürdü.
Bu amaçla;
-Sinop Şehri fethedilmiştir. Böylece; Türkiye Selçukluları, Karadeniz'e ulaşırken, şehir ithalat ve ihracat limanı haline getirilmiştir. Etrafı surlarla çevrilerek güvenliği sağlandığı gibi başta tüccarlar olmak üzere birçok Türk de şehre yerleştirilmiştir.
-Kıbrıs Krallığı ve Venedik ile ticaret antlaşmaları imzalamıştır.
-Karadeniz ticaret yolunun güvenliğini sağlamak amacıyla Trabzon Rum imparatorluğu’na hakimiyetini kabul ettirerek vergiye bağlamıştır.
Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Eyyübiler üzerine sefere çıktığı bir sırada Urfa-Viranşehir'de vefat etti. Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti.

Alaeddin Keykubat devri: 1220-1237
Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en rahat ve en parlak devri olarak geçti.
-Bu dönemde Moğol tehlikesi ortaya çıkmıştır. Anadolu'nun emniyeti içi başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine karşı sınırlarda tedbir aldı.
-Bu işleri sırasında fetihlere de devam etti. Askerî ve ticarî önemi büyük olan Kolonoras kalesini kuşatma altına aldı. 1221 senesinde kaleyi fethetti. Buraya, sultanın ismine nispetle Alâiye (Alanya) denildi.
-Sinop’ta bulunan donanmayı Kırım’ın önemli limanlarından Suğdak üzerine gönderdi ve İpek Yolunu Karadeniz’e bağlayan merkezi ele geçirdi. Suğdak seferi Anadolu Selçuklularının denizötesi bir sefer düzenleyecek kadar güçlü bir donanmaya sahip olduğunu göstermiştir.
-Alaeddin Keykubat Çukurova Ermenilerini yenerek vergilerini artırdı. Eyyübi ve Artuklu melikleri mağlup edildi. Mengücek Devleti yıkılarak toprakları Selçuklulara katıldı (1228). Alaeddin Keykubat, Trabzon’u kuşattıysa da kötü hava şartlarından dolayı burayı alamadı.
-Moğol saldırıları nedeniyle parçalanan Harzemşahlar daha batıya göç ederek Doğu Anadolu’ya kadar geldiler. Harzemşahların Moğollarla mücadelesi Selçukluların da işine geldiği için Harzemşahlara yardım ediliyordu. Ancak Harzemşahların Selçuklulara bağlı sanat, bilim ve kültür merkezi olan Ahlat’ı işgal ederek yağmalamaları ilişkilerin bozulmasına neden oldu. İki devlet arasında Erzincan yakınlarında Yassı Çimen Savaşı yapıldı (1230). Bu savaşta mağlup olan Harzemşahlar bir daha toparlanamadılar. Celaleddin Harzemşah’ın ölümüyle bu devlet tarihe karıştı (1231). Bu savaş, Türkiye Selçuklularıyla Moğollar arasındaki tampon bölgenin kalkmasına neden oldu.
Yassıçimen Savaşı 1230 (Anadolu Selçuklu x Harzemşahlar)
Moğollardan kaçarak Doğu Anadolu’ya kadar gelen Harzemşahlarla Anadolu Selçukluları sınır anlaşmazlıkları yüzünden karşı karşıya geldiler.
Savaşı Anadolu Selçukluları kazandı ve Harzemşahlar yıkılma dönemine girdi. Moğollar ile Türkiye Selçukluları arasında bir ara devlet durumunda olan Harzemşahlar'ın yıkılmasıyla Moğollarla Anadolu Selçukluları komşu olmuştur.


-Moğol tehlikesinin yaklaştığı sırada Harzemşahlardan sonra Eyyübiler de Selçuklularla ittifakı bozarak saldırıya geçtiler. Alaeddin Keykubat Eyyübileri mağlup etti. Artukluların Harput kolu yıkıldı (1236). -Moğol tehlikesine karşı tahkim ve askerî tedbirler yanında diplomatik yola da başvuruldu. Moğol Ögedey Kağan'a elçi gönderip barış yaptı. Alâeddin Keykubad, saltanatı zamanında Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu.
-Alaeddin Keykubat Moğol tehlikesinin yaklaştığı sırada Kayseri'de zehirlenerek öldürüldü (1237).


Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.


En son erzurumlu25 tarafından Salı 29 Ocak 2013 - 0:12 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
erzurumlu25
erzurumlu25
.::Tengri::.


.::Tengri::.


Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Turkey10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Gencat10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro10
Yaş Yaş : 45
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Erzurum
Lakap Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: İletiler: : 757
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 29/12/09
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro1010
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu 910
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Ile10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Empty Geri: Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu

Mesaj tarafından erzurumlu25 Salı 29 Ocak 2013 - 0:11

HARZEMŞAHLAR (1097- 1231)
Harzem, Aral gölünün güneyine verilen addır. Burası, coğrafi konumu itibarıyla ticaret kervanlarının geçiş noktasında bulunuyordu. Bu bölgenin idarecilerine Harzemşah adı veriliyordu.
Sultan Alp Arslan zamanında Selçuklular bu bölgeyi ele geçirdiler. Melikşah zamanında bu bölge valiliğine getirilen Anuş Tegin Harzemşahların atasıdır.
İl Arslan, Selçukluların zayıflamasından yararlanarak başkent Ürgenç (Gürgenç) olmak üzere Harzemşahlar Devleti’ni kurdu. Devlet zamanla Maveraünnehir, Azerbaycan ve İran’da hakimiyet kurdu.
Alaeddin Muhammed döneminde bir Moğol kervanında bulunan tüccarların casus olduğu gerekçesiyle Otrar şehrinde öldürülmeleri üzerine Moğollar saldırıya geçtiler.
Alaeddin Muhammed’in yerine geçen Celaleddin Harzemşah, Moğollar karşısında başarılı olamayarak Azerbaycan’a çekildi. Böylece Türkiye Selçukluları ile komşu olan Harzemşahlar, Moğollara karşı oluşturulan Selçuklu - Eyyübi ittifakına katıldı.
Celaleddin Harzemşah, Türkiye Selçuklularına ait Ahlat’ı ele geçirmek isteyince iki devlet arasında Yassı Çimen Savaşı yapıldı. (1230).
Bu savaşı kaybeden Harzemşahlar, 1231 yılında Celaleddin Harzemşah’ın ölümü ile yıkılmışlardır.


TÜRKİYE SELÇUKLULARINDA KÜLTÜR – MEDENİYET ve dağılma dönemi

KAVRAM BİLGİSİ:
Kösedağ: Türkiye Selçukluları ile Moğol ordularının 1 Temmuz 1243 tarihinde karşı karşıya geldikleri, Sivas’ın 80 km doğusunda bulunan mevkinin adı.
Kervansaray: Kervanların gün boyunca süren yorucu yolculuktan sonra konaklamalarını, yolcuların ve hayvanların her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri yapı.
Babailik: Baba İlyas ve müridi Baba İshak KefersudVnin ortaya attığı, bütün dinleri birleştirmeyi hedefleyen mezhep. Şamanizm’den izler taşıyan Babailik mezhebi Anadolu Türkleri arasında taraftar bulmuştur. Babailer, Baba veya resul olarak andıkları Baba İlyas’ın peygamber olduğuna inanırlardı. Xlll. yüzyılda Türkiye Selçuklu Devleti’ni hayli uğraştıran Baba İshak asılarak idam edilmiştir.
Mevlevilik: Adını, kurucusu Sultan Veled’in babası ve tarikatın ilkelerini oluşturan Mevlana Celaleddin Rumi’den alan büyük ve ünlü sufi tarikatlarından biri.


KÜLTÜR VE MEDENİYET
Devlet Yönetimi
Türkiye Selçuklularında devlet teşkilatı, Büyük Selçuklular örnek alınarak düzenlenmiştir. Devletin başında Selçuklu ailesinden gelen bir “sultan” bulunuyordu. Sultanlar 1092 yılına kadar Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı kalmış, Melikşah’ın ölümünden sonra bağımsız hareket etmişlerdir. Türk devlet geleneğine göre, Anadolu Selçuklularında ülke, ailenin ortak malı kabul edilmiş ve şehzadeler arasında paylaştırılarak yönetilmiştir. II. Kılıç Arslan’ın, hayatının son zamanlarında ülkeyi on bir oğlu arasında paylaştırması bu duruma kanıt olarak gösterilebilir.
UYARI:Türk devletlerindeki bu uygulama; sık sık taht kavgalarının çıkmasına, fetihlerin durmasına, Türk devletlerinin zayıflamasına, parçalanmasına ve kısa sürede yıkılmasına neden olmuştur.


Türkiye Selçukluları, Anadolu’nun coğrafi konumundan dolayı, merkeziyetçi bir idare kurma konusunda başarılı olmuşlardır.
Türkiye Selçuklu sultanları, çocuklarını (Melik) vilayetlere yönetici olarak gönderirlerdi. Meliklerin yanlarına atabey adı verilen kişiler gönderilirdi. Atabeyler meliklerin yetişmesine, yönetim ve askerlik alanında tecrübe kazanmasına ve vilayetlerde işlerin yürütülmesine yardım ederlerdi.
- Melikler, sultandan izin alarak, önce sultanın adının yazılması koşuluyla adlarına para bastırabilirler ve önce sultanın adının okunması koşuluyla hutbe okutabilirlerdi. Bu durum Selçuklu sultanlarının merkezi otoriteyi güçlü tutmayı amaçladıklarını gösterir.
-Selçuklu hükümdarları, tahta geçtiklerinde, Abbasi halifesine hükümdarlıklarını onaylatmaya önem vermişlerdir. Selçuklu hükümdarları bu uygulama ile monarşik güçlerini artırmayı amaçlamışlardır.
-Türkiye Selçuklu hükümdarları, Büyük Selçuklu hükümdarlarından farklı olarak keykubat, keyhüsrev, keykavus gibi Farsça unvanlar kullanmışlardır. Bu durum Türkiye Selçuklularının Fars (iran) kültüründen etrkilendiklerini gösterir.
-Türkiye Selçuklularında ilk madeni parayı 1. Mesut, ilk altın parayı ise Il. Kılıç Arslan bastırmıştır.
-Türkiye Selçukluları, Türk İslam devletleri tarafından oluşturulmuş memuriyetleri devam ettirmişlerdir. Bizans İmparatorluğu ve Ermeni sınırlarında, ülke topraklarına saldırıları korumak için oluşturulan uc adı verilen bölgelerin başında uc beyleri bulunurdu. Uc beyleri savaş dönemlerinde orduya katılırlardı.
-Türkiye Selçuklularında devlet işleri, Büyük Divan’da görüşülürdü. Divan’a sultan veya vezir başkanlık yapardı.
Diğer Türk İslam devletlerinde olduğu gibi Türkiye Selçuklularında da Büyük Divan’a bağlı alt divanlar vardı.
Niyabet-i Saltanat Divanı: hükümdar başkentte bulunmadığında devlet işlerini yürütür ve hükümdara vekalet eder,
Divan-ı lstifa mali işleri yürütür,
Divan-ı Arz ordunun ihtiyaçlarını karşılar,
Divan-ı Tuğra iç ve dış yazışmaları yürütür,
Divan-ı İşraf mali işleri denetler, Pervaneci devlete ait toprakların dirliklere ayrılmasını sağlardı.


Ordu
Türkiye Selçukluları ve beyliklerin askeri teşkilatı, Büyük Selçuklu askeri teşkilatına benzemektedir. Türkiye Selçuklularında ikta ve hassa sistemi, askeri teşkilatının temelini oluşturuyordu. Türkiye Selçukluları, gulam sistemini güçlendirerek Türkmen beylerinin etkisini kırmak için uğraştılarsa da başarılı olamadılar.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin ordu bölümleri
1-Hassa birlikleri: Gulam askerleri
2-İkta askerleri : Tımarlı sipahiler
3-Uçlarda Türkmenlerden oluşan kuvvetler
4-Bağlı beylik ve devletlerden alınan askerler
5-Gerektiğinde komşu milletlerden ücretli olarak alınan askerler
şeklinde bölümlere ayrılmıştır.
Türkiye Selçukluları, donanmaya önem verdiler. Sinop Alaiye, Antalya ve Samsun gibi merkezlerde tersaneler kurdular. Ordu komutanına Emir’ül Ümera, donanma komutanına ise Reisü’l Bahr veya Melikü’s Sevahil denirdi.


Sosyal Hayat
Bizans - Abbasi, Selçuklu - Bizans savaşları ve Haçlı Seferleri Anadolu’nun sosyal ve ekonomik hayatını olumsuz yönde etkiledi. Bunun sonucunda yerli halkın büyük bölümü batıya ve sahillere göç etti. Türkiye Selçukluları Maveraünnehir ve Horasan’dan gelen Türklerin büyük bir kısmını boşalan bölgelere yerleştiler. Türkmenlerin bir kısmı da uç bölgelerine yerleştirildi.


Yerli halkın Bizans topraklarına göç etmesi üretimin düşmesine ve vergi gelirlerinin azalmasına yol açınca, Selçuklular kendi yönetimleri altındaki Hıristiyan halkı himaye ettiler. Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmadan adaletli bir yönetim uyguladılar. Hıristiyanlara gösterilen dini hoşgörü Bizans yönetiminin baskısından bunalan Rum, Ermeni ve Süryanilerin Selçuklu topraklarına yerleşmelerine yol açtı. Bu durum üretimin artmasını sağlamıştır
Türkiye Selçukluları Döneminde Anadolu’da yaşayan halkın çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Selçukluların XII. yüzyıldan itibaren sağladıkları huzur ortamı sayesinde Müslümanlar ile Hıristiyanlar, Türkler ile Rum, Ermeni ve Süryaniler barış içinde ve birlikte yaşadılar.
Türkiye Selçuklularında halk, yaşam şekillerine göre konargöçerler, köylüler ve şehirliler olarak üçe ayrılmıştır.
Köylüler :Devlete ait toprakları işleyen köylülerin başında köy kethüdası bulunurdu. Halkın güvenliğini ikta sahibi sağlardı.
Konargöçerler :Daha çok uç bölgelere yerleşerek hayvancılıkla uğraşan göçebe Türkmenlerin bir kısmı zamanla yerleşik hayata geçmiştir.
Şehirliler :Şehir halkını devlet memurları (yönetici ve askerler), ilmiye sınıfı (müderrisler, kadılar, medrese öğrencileri) tüccar, esnaf ve zanaatkârlar oluştururdu.


SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE KONYA:
Konya halkının büyük bir kısmını Türkler oluşturmaktaydı. Türklerin dışında Hristiyan, Rum, Ermeni gibi yerli kavimler, çeşitli din ve milletten tüccarlar, Bizans’tan gelen askerler ve Haçlı Seferlerine katılıp da Anadolu’da kalanlar yaşamaktaydı. Bu durum Konya’da çok zengin bir kültürel yapının ortaya çıkmasına neden olmakla birlikte, halk içinde birlik ve beraberlik duygularının gelişmesini de engellemiştir.
1. Kılıç Arslan’ın, İznik’in Haçlıların eline geçmesi üzerine başkent ilan ettiği Konya; Bizans İmparatorluğu, Latinler ve İznik Rum İmparatorluğu ile sürekli irtibat halindeydi.
Konya’nın zenginliğinin iki kaynağı vardı. Bunlardan birisi ticaret diğeri de Ahi teşkilatının (Aynı meslek grubundan olan kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları mesleki kuruluşlar.) faaliyetleri idi. Hem dini hem de mesleki eğitimin verildiği Ahi teşkilatında aynı zamanda silahlı birlikler de bulunmaktaydı. Türkiye Selçuklularında askeri yönden sorunlarla karşılaşıldığında Konya Ahilerinden yardım istenmiştir.

TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ:
Türkler, Malazgirt Savaşı sonrasında Anadolu’da yaptıkları fetihlerle, burada yaşayan Ermeni, Rum ve Süryani vatandaşları egemenlikleri altına almışlardır. Genellikle ticaret ve çeşitli sanat dallarıyla uğraşan Ermeniler, Selçuklu devlet yönetiminde de görev almışlar, inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilmişlerdir. Bu duruma, Türkiye Selçuklularının Sinop donanmasının başına Hayton adında bir Ermeni’nin getirilmesi, Ermenilerin piskoposların yönettiği kilise toplantıları düzenlemeleri örnek olarak gösterilebilir.

Ahilik
Ahi; evlenmemiş, sanat ve meslek sahibi gençlerden önder kişilere verilen unvandır. Eli açık, cömert, konuksever, kardeş, yiğit anlamlarına da gelmektedir. Ahilik ise; Xlll. yüzyılda Ahi Evran tarafından başta Konya, Kayseri ve Kırşehir’de esnaf birlikleri arasında oluşturulmuş, yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan sosyo ekonomik bir teşkilatlanmadır. Ahilik; siyasi, askeri ve ahlaki alanlarda da önemli bir yere sahipti.


AHİ EVRAN (1171-1261)
Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran, Azerbaycan’ın Hoy kasabasında doğmuştur. Herkesin korkup kaçtığı evran denen büyük bir yılanın onu görünce sakinleşmesi ve itaat etmesi dolayısıyla “Evran” diye anılmıştır. Gençliğinde Ahmed Yesevi’den ilk tasawuf terbiyesi aldıktan sonra zamanın ünlü tasavvuf alimlerinin buluşma yeri olan Bağdat’a gitmeye karar verdi. Bağdat’ta iken delikanlı, yiğit, eli açık anlamlarına gelen Fütüvvet Teşkilatının ileri gelenleri ile tanışarak onlardan yararlanmıştır.
1. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, 1205 yılında Kayseri’ye yerleşerek burada bir deri atölyesi kurdu. Şehirdeki Türk esnafların yerli Ermeni ve Rum meslektaşları ile rekabet etmelerini, meslekte ve ticarette tutunabilmelerini sağlamak için birliğe ve dayanışmaya ihtiyaç hisseden Ahi Evran öncelikle Kayseri esnaflarını bir birlik altında topladı. Devletin desteği ile debbağları (dericileri) ve diğer sanatkarları bir araya getirerek ahi teşkilatının ilk örneğini oluşturdu.


Ahi teşkilatının özelliklerinden bazıları şunlardır:
-Ahi teşkilatının liderliğini Ahi baba unvanı verilen bir kişi yapardı.
-Ahilerin toplandıkları ve toplumsal hizmet verdikleri yere zaviye adı verilmiştir. Burada görevli meslek sahibi bekar gençler, zaviyenin işlerini görürlerdi.
UYARI: İbn-i Batuta Ahileri, “yabancılara yardım etmek, onları konuklayıp yedirip içirmek, bütün ihtiyaçlarını görmek hususunda bir benzeri yoktur.” şeklinde tanımlamıştır.
-Ahilikte yamak, çırak, kalfa ve usta arasında sıkı bir hiyerarşi bulunur, ancak belirli aşama!ardan geçen kişiler bir üst basamağa geçebilirlerdi.
-Ahiler kazançlarının bir kısmını yardıma muhtaç olanlara verirlerdi. Bu durum sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmuştur.
-Yarı göçebe Türkmenler meslek sahibi yapılarak yerleşik yaşama geçmeleri sağlanmıştır.
-Üretim faaliyetleri ihtiyaca göre ayarlanır, üretilen mallar sıkı bir şekilde kontrol edilerek vatandaşın mağdur ol- ması ve kalitesiz mal üretilmesi önlenmeye çalışılırdı.
-Esnaflar kazançlarının bir bölümünü “Orta Sandık” adı verilen yerde toplarlardı. Burada toplanan paralarla ihtiyacı olan esnaflara kredi verilir, esnafların ortak ihtiyaçları karşılanırdı.
-Ahilikte kadınlar da önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.


BACIYAN-I RUM (ANADOLU BACILARI)
Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı, Türkmen hanımlarını örgütleyerek Bacıyan-ı Rum adı verilen bir kadın teşkilatı kurmuştur. Bu teşkilata mensup olan kadınlar genellikle nakışçılık, örgücülük, çadırcılık, kilim ve halı dokumacılığı gibi işlerde çalışmışlar, gerektiğinde eşleri ile birlikte vatan savunmasında görev almışlardır.
Yetim, kimsesiz genç kızları himayesine alan, onların eğitimlerinden ev - bark sahibi olmalarına kadar her türlü yardımı yapan Bacıyan-ı Rum; ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal yardımlarda da bulunmuştur. “işine, aşına ve eşine dikkat et” sözü bu teşkilatın ana prensibi olmuştur.


Din ve İnanış
Türkiye Selçukluları, Moğol baskısı nedeniyle Orta Asya’dan kaçan Türkmenleri Anadolu’ya yerleştirdiler. Gelenler arasında mutasawıflar (tarikat önderleri) da bulunmaktaydı. Bu mutasawıflar arasında yer alan Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Muhyiddin Arabi, Sadrettin Konevi Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında önemli rol oynamıştır.
Xlll. yüzyıldan itibaren Anadolu’da tarikatlar yaygınlaştı. Bunun nedeni ise, dini hayatın gelişmesi ve siyasi düzenin bozulmasıdır. Tarikatlar dini anlayışı, yaşayışı ve toplum yapısını etkilemiştir. Anadolu’da Babailik, Bektaşilik, Ekberilik, Mevlevilik, Rufailik, Nakşibendilik, Kadirilik ve Kübrevilik gibi tarikatlar yayılmıştır.


Hukuk Sistemi
Türkiye Selçukluları hukuk alanında kendilerinden önceki Türk İslam devletlerinin etkisi altında kalmışlardır. Selçuklu kanunlarının yapılmasında hem dinsel hukuk (şer’i hukuk), hem de örfi hukuk (töreler) etkili olmuştur. Türkiye Selçuklularından şer’i davalara Kadılar, askeri davalara Kadıların başkanı da olan Kadı Askerler bakardı.
Örti hukuk sistemi ise devlete isyan etme, asayişi bozma ve yasaları çiğneme ile ilgili davaları kapsardı. Bu davalara emir-i dd bakıyordu. Askeri davalara kadı asker (kadı-yı leşker, kazasker) bakıyordu.
Adalet işlerine önem veren Selçuklularda sivil ve askeri davalar birbirinden ayrılmıştır. Mahkemelerde, kadılar suçluları yargılar ve cezalar uygulanırdı. Ancak, kadı yanlış karar verir ve suçlu karara itiraz ederse, kararlar diğer kadılar tarafından yeniden incelenir ve gereken yapılırdı.


Sanayi
Türkiye Selçuklularında sanayi, büyük ölçüde Ahiler tarafından teşkilatlandırılmıştır. Anadolu’da dokumacılık, çinicilik, savaş araçları, madencilik, temizlik ürünleri, demircilik, bakır işçiliği ve aydınlatma (yağ) maddelerinin üretimi en gelişmiş sanayi kollarıydı. Selçuklu sanayisinin ihtiyacı olan madenlerin çoğu Anadolu’dan temin edilmiştir.
Konya, Ankara, Kayseri ve Denizli önemli birer dokuma merkezi haline gelmiştir. Diyarbakır, Siirt ve Balıkesir gibi merkezlerde işlenen ipek ihraç ediliyordu. Dokumacılıkta kullanılan şap madeni Kütahya ve Giresun’da çıkarılıyordu. Türkiye’de denizciliğin başlaması gemi sanayisini geliştirmiştir. Antalya, Alanya ve Sinop’ta tersaneler kurularak gemi yapımına önem verilmiştir.


Ticaret
Türkiye Selçukluları ticareti devlet politikası haline getirmişti. İran, Bizans, Venedik, Ceneviz, Floransa ve Arap ülkeleriyle canlı bir ticaret ağı kurulmuştu. Doğu - batı ile kuzey - güney arasında transit geçiş yolu üzerinde bulunan Türkiye Selçuklu Devleti, dış ticaretin gelişmesi için birtakım çalışmalar yapmıştır.


KERVANSARAY
Kervanların ticaret yolları üzerindeki konaklama yerlerine kervansaray, daha küçük olanlarına ise han denir. Türk İslam devletleri, kervanların akşamları güvenli bir şekilde konaklaması için ticari yol ağı üzerinde han ve kervansaraylar yapmışlardır.
Kervansaraylar, eşkıyaların saldırılarına karşı kervanları korumak için kale şeklinde yapılmış ve askeri birlikler tarafından korunmuşlardır. Kervansaraylar arasındaki uzaklıklar, deve yürüyüşü ile günde dokuz saat, yani yaklaşık 40 kilometrelik mesafe esas alınarak belirlenmiştir.
Kervansaraylarda kalın taş duvarların içindeki yaşam küçük bir kasabadaki gibiydi. Tüccar ya da yolcuların yatması için odalar, mescit, yıkanma yerleri, çeşmeler ile nalbant, doktor, veteriner, araba ve koşum onarım hizmetleri de yer almaktaydı.
Yolcular din ve ırk farkı gözetilmeden üç gün kalabilir, hasta olanlar tedavi edilebilirdi. Günde iki öğün yemek verilen, banyo ihtiyaçları karşılanan, hayvanlarına bakılan ve hayvanlarına yem temin edilen yolcuların masrafları vakıflar tarafından ücretsiz olarak karşılanırdı.
Türkiye Selçuklularında ilk kervansaray II. Kılıç Arslan döneminde Kayseri - Aksaray yolu üzerinde yapılan Alay Han’dır. Evdir Han, Sultan Han, Alara Han, Hekim Han Türkiye Selçukluları Dönemine ait kervansaraylar arasındadır.
Selçuklu Devleti, dış ticaretin gelişmesi için birtakım çalışmalar yapmıştır.
Bu çalışmalardan bazıları şunlardır:
1-Deniz ticaretinin gelişmesi için Antalya, Sinop, Alanya gibi limanlar fethedilmiştir.
2-Liman kentlerine Türk tüccarlar yerleştirilmiştir.
3-Kıbrıs Krallığı ve Latin (italyan) Cumhuriyetleriyle ticaret antlaşmaları yapılmış, düşük gümrük vergisi alınmıştır.
4-Tüccarların, korsan veya eşkiyadan doğacak olan zararlarına hazine garantisi getirilmiştir (sigortacılık).
5-Şehirler arasında kısa aralıklarla kervansaraylar yapılmıştır. Kervansarayların giderlerini vakıflar karşıladığından verilen hizmetler ücretsizdi.
Şehirlerdeki büyük hanlar ve pazar yerleri ticaretin canlı olduğu mekanlardı. Genellikle aynı cins ham madde ürünleri aynı han içinde satılmaktaydı.
Uclarda yaşayan Türkler kalabalık bir nüfusa sahipti. Türkler, Rumlara ait olan meraları kiralar, Bizans ekonomisine de üretimleriyle katkı sağlardı.
Maliye ve Para
Türkiye Selçuklu Devletinde maliye işlerine Divan-ı İstifa bakmaktaydı. Devlet hazinesi (hazine-i amire) ve iç hazine (hükümdara ait olan hazine-i hassa) adıyla iki hazine bulunmaktaydı.
Devletin başlıca gelir kaynakları olarak aşağıdakileri sıralayabiliriz:
1-Tarım ürünlerinden alınan vergiler (Müslüman halktan alınan ürün vergisine öşür, gayrimüslim halktan alınan ürün vergisine haraç denirdi.)
2-Gayrimüslim halkın sağlam erkeklerinden korunma bedeli olarak alınan cizye vergisi
3-Gümrük gelirleri
4-Hayvan sürülerinden alınan vergiler
5-Pazar yerlerinde alım satımdan alınan vergiler
6-Savaşlarda elde edilen ganimetlerin 115’i
7-Bağlı devlet ve beyliklerden alınan vergiler
Devletin belli başlı giderleri arasında; ordu ve bayındırlık harcamaları, ticaret antlaşmalarından doğan tazminatlar ve memur maaşları sayılabilir.
İlk parayı 1. Mesut, ilk altın parayı ise 1. Alaeddin Keykubat bastırmıştır. Türkiye Selçukluları altın sikkelere dinar, gümüş sikkelere dirhem adını veriyordu. Sikkelerde aslan resimleriyle hükümdarların portreleri bulunmaktaydı.
Türkiye Selçuklularının Kösedağ Savaşı’nı kaybetmesiyle başlayan Moğol istilası döneminde Anadolu’da Moğol paraları kullanılmıştır. Anadolu beylikleri güçlerini artırdıkça kendilerine ait sikkeler bastırarak ekonomik bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Saruhan, Aydın ve Menteşe paralarının İtalyan şehir devletlerinde de kullanılması ticaret bağlantılarının boyutlarını göstermektedir.


Toprak Yönetimi
Selçuklularda toprak yönetimi askeri ve idari kurumların en önemlilerindendi. Anadolu Selçuklularında toprağın büyük bölümünün mülkiyeti devlete aitti. Anadolu Selçuklularında devlete ait topraklar dört bölüme ayrılmıştır:
Has araziler; mülkiyeti ve vergi gelirleri hükümdara ait olan topraklardır.
Mülk araziler; başarılı hizmetleri görülen devlet adamlarına verilen topraklardır.
İkta arazileri; ordu mensuplarına ve memurlara devlete hizmetleri nedeniyle maaş karşılığında verilen topraklardır.
Kanunlara aykırı davrananlardan, toprağı sebepsiz olarak üç yı1 boş bırakanlardan ve görevden azledilen kişilerden ikta toprakları geri alınırdı.


Türkiye Selçukluları ikta sistemini uygulamakla; konar - göçer Türkmenleri yerleşik hayata geçirmiş, devletin gelirlerini ve üretimi artırmış, vergi gelirleriyle güçlü bir ordu kurmayı başarmıştır.


Vakıf araziler; miri ve mülk arazilerinden, eğitim - öğretim, sağlık, konaklama gibi sosyal hizmetlerin görülmesi ve muhtaçlara yardım edilmesi gibi alanlara ayrılan topraklara denir.

Anadolu’da son derece iyi işleyen toprak sistemi, Moğolların Anadolu’yu istila etmesiyle bozulmuştur.

KÜLTÜREL HAYAT DİL VE EDEBİYAT
Türkiye Selçuklularında resmi dil Arapça, edebiyat dili Farsça idi. XIII. Y.y.dan itibaren resmi dilde farsça oldu. Selçuklu Sultanları ve aydınları özellikle fars edebiyatına önem veriyorlardı. Bu dönemde edebiyat ve devlet dili olarak Türkçe saraydan uzak tutulmaktaydı. Bu durum Türk dilindeki gelişmenin yavaşlamasına neden olmuştur.
UYARI: Edebiyat ve resmi dilin farsça olmasının nedeni; Türklere İsl3amiyet’in İran yoluyla geçmesi, iki ülke arasında sıkı ilişkilerin kurulması, İran’dan aydın ve idarecilerin gelmesi ile farsça’nın işlenmiş bir dil olmasıdır.


Malazgirt Savaşı ve Moğol istilasından sonra Anadolu’da Türkçe konuşanların sayısı giderek artmıştır. Moğol istilasından sonra yaşanan sıkıntılı günlerde Anadolu’da yalın bir Türkçe ile tekke edebiyatı gelişmiştir. Sade bir dille şiirler söyleyen şairler, bu edebiyatın gelişmesine katkı sağlamıştır.
Türkçe’yi -yayınladığı fermanla- Anadolu’da ilk defa resmi dil ilan eden Karamanoğlu Mehmet Bey’dir (1227). Türkiye Selçukluları ve beylikler döneminde edebiyat üçe ayrılmıştır.
Halk Edebiyatı: Gaza, cihat, aşk, doğa ve günlük olayları konu alan halk edebiyatı Anadolu’da ozanlarla başlamıştır.
Battalname ve Danişmentname gibi destanları Dede Korkut Hikayeleri izlemiştir. Halk edebiyatının önemli bir unsurunu da Nasrettin Hoca ve Bektaşi fıkraları oluşturmaktadır. Kırşehirli Şeyh Ahmet Gülşehri ve Aşıkpaşa önemli şairlerdir. Halk edebiyatı ürünleri Türkçe yazılmıştır.
Tasvvuf Edebiyatı: Tasavvuf edebiyatının en önemli isimlerinden biri Mevlana Celaleddin-i Rümi’dir. Mevlana mesnevisini Farsça yazmıştır. Mevlana’nın az da olsa Türkçe şiirleri bulunmaktadır. Mevlana, eserlerinde işlediği sevgi, hoşgörü ve dostluk konularıyla uluslararası bir üne sahiptir.
Tasavvuf edebiyatının diğer bir önemli ismi de Yunus Emre’dir. Yunus Emre yazdığı eserlerde sade bir Türkçe kullanmıştır. Yunus Emre’nin eserlerinde işlediği temel konular Allah ve insan sevgisidir.
Divan Edebiyatı: Divan edebiyatı bu dönemde yeterli gelişme gösterememiştir. Divan edebiyatı Osmanlılar dönminde zirveye çıkmıştır. Bu dönemde Hoca Dehhani ve Germiyanlı Ahmedi duru bir Türkçe ile şiir ve kasideler yazmıştır.

UYARI: Ravendi’nin yazdığı Selçuklu Tarihi, İbn-i Bibi’nin 1.Alaeddin Keykubat dönemini kapsayan Türkiye Selçuklu tarihi, Kerimüddin Aksarayi’nin Moğol İşgali altındaki Türkiye Selçukluları’nı anlattığı eseri, Selçuklularda tarih Yazıcılığının geliştiğini gösterir.

BİLİM VE SANAT
Bilim
1. Alaeddin Keykubat döneminde bilim önemli bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde İbn-i Bibi, Mehmet Rvendi ve Kadı Burhanettin Anevi önemli tarihçiler arasındadır. Ayrıca tıp, fizik ve felsefe alanlarında eserler yazan bilim adamları da yetişmiştir.
Akkoyunlularda Uzun Hasan döneminde Türkistan’dan bilim adamları ve sanatçılar davet edilmiştir. Ali Kuşçu, İdris-i Bitlisi ve Mahmut Can önemli bilginlerdendir.
Sanat
Anadolu’da süsleme, çinicilik, hattatlık, minyatür, ciltçilik, tezhip, halıcılık ve el sanatları gelişmiştir. Genellikle vakıf kuruluşları yapan Türkiye Selçuklularında mimari; dini ve sivil mimari olarak ikiye ayrılırdı.
Dini Mimari: Dini mimari eserleri arasında camiler, medreseler, mescitler, kümbetler ve külliyeler yer alırdı. Külliyeler; cami, medrese, darüşşifa (hastane) ve kütüphaneden oluşmaktaydı. Külliyelerin giderleri vakıflar aracılığıyla karşılanırdı.
Sivil Mimari: Köşkler, saraylar, kervansaraylar, kaleler, köprüler sivil mimarinin önde gelen eserleridir.


DARÜŞŞİFA
Darüşşifa, işlevsel olarak bugünkü hastanelere karşılık gelen hizmet kurumudur. Tıbbi tedavi karşılığında hastalardan ücret alınmaz, ilaçlar ücretsiz olarak karşılanır, taburcu edilen hastalara bir aylık masrafını karşılayacak para verilirdi.
Teoriye ve pratiğe dayalı tıp eğitiminin de verildiği darüşşifaların dikkat çeken özelliklerinden biri su sesi, güzel koku ve musiki ile hasta tedavisidir. Örneğin raks makamı felce, buselik makamı baş ağrısı ve göz hastalıklarına, hicaz makamı çocuklarda görülen idrar zorluğuna, uşşak makamı çocukların uykusunu getirmeye, ırak makamı menenjite karşı kullanılmış ve faydalı olduğu tespit edilmiştir.
Şadırvandan fışkıran suların çıkardığı ses, akıl ve ruh hastalarını huzura kavuşturmak amacıyla kullanılmıştır. Aynı dönemde Avrupa’da ise akıl hastalarının ruhuna şeytan girmiş olduğu kabul edilir, içindeki şeytanı çıkarma adına diri diri yakılırdı.


UYARI:Anadolu’da mimari dışında başka sanat dalları da gelişmiştir. Bunlar; çinicilik (Cami, medrese, türbe ve mescitlerin iç ve dış süslemelerinde kullanılmıştır.), resim ve heykelcilik (Saray kapıları, kale surları insan ve hayvan kabartmalarıyla süslenmiştir.Ayrıca dini yapılarda çift başlı kartal kabartmalarına rastlanır.),kitap süsleme (tezhip),hat(güzel yazı) sanatı, minyatür (Çok ince işlenmiş, küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen ad.), halı ve kilim dokumacılığı, ağaç, taş, maden işlemeciliği, ciltçilik, oymacılık, kakmacılık, maden işlemeciliği, musiki ve sahne sanatlarıdır.


Anadolu Selçuklu Devleti’nin Dağılma Dönemi:


2.Gıyasettin Keyhüsrev Devri: 1237 – 1246
Bu dönem Anadolu Selçukluların yıkılma dönemidir. Hükümdar üzerinde etkinlik kuran vezir Sadettin Köpek kendine rakip gördüğü ileri gelen komutanları ve devlet adamlarını öldürtmüş, bu durum devletin zayıflamasına sebep olmuştur.
Anadolu’da çıkan Baba İshak İsyanına kadar Moğollar Anadolu’ya girmeye cesaret edememişlerdi. Ancak dini nitelikli bir isyan olan Baba İshak Ayaklanmasının gereğinden fazla sürmesi ve Keyhüsrevin isyanı sona erdirememesi devletin güçsüzlüğünü ortaya çıkarınca, İlhanlı-Moğol Devleti’nin Anadolu üzerine yürümesine sebep oldu.


Kösedağ Savaşı (1243)
İran ve Kafkasya’nın büyük bir bölümüne hakim olan Moğollar, Anadolu’nun durumunu yakından takip ediyorlardı. 1242 yılında Baycu Noyan komutasında Anadolu’ya giren bir Moğol ordusu önce Erzurum’u, ardından Sivas’ı işgal ederek Kayseri’ye kadar ilerledi. Sivas’ın doğusunda yapılan Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçuklu ordusunu yenilgiye uğrattı.
Kösedağ Savaşı’nın Sonuçları
1-Merkezi otoritesini kaybeden Türkiye Selçukluları dağılma ve yıkılma sürecine girmiştir.
2-Anadolu, Moğolların hakimiyetine girmiş ve Türkiye Selçukluları Moğollara bağlı hale gelmiştir.
3-Anadolu’yu egemenlikleri altına alan Moğollar, Selçuklu hanedanından istediklerini tahta çıkarmışlardır. Bu durum Türkiye Selçuklularının Anadolu’daki etkinliğini azaltmıştır
4-Trabzon Rum imparatorluğu ve Ermeni Krallığı Selçuklu hakimiyetinden çıkmış, Anadolu’nun batı kısımlarında bağımsız Türk beylikleri kurulmuştur. Böylece Anadolu’da kurulan Türk siyasal birliği bozulmuştur.
5-Anadolu’da can ve mal güvenliği kalmamış, ticaret faaliyetleri durma noktasına gelmiş ve üretim azalmıştır. Bu durum Anadolu halkının ekonomik hayatını olumsuz yönde etkilemiştir.
6-Anadolu’daki önemli bilim, sanat ve ticaret merkezleri tahribata uğramış, kültürel gelişmeler durmuştur.
7-Moğolların baskısından kurtulmak isteyen Türkmenler Anadolu’nun batısında yoğunlaşmışlardır. Bu durum Türk kültürünün Anadolu’nun batısında da yayılmasına katkıda bulunmuştur.


Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üzerinde Moğollar, Haçlı istila hareketi neticesi gibi korkunç katliam, yıkım ve dehşet saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal ettiler. Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14. yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hâkimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı.


Türkiye Selçuklu Devleti’nin Yıkılış Dönemi
Kösedağ Savaşı’ndan sonra ağır vergi talebinde bulunan Moğollar, Anadolu’nun büyük bir bölümünü işgal ettikleri gibi, Anadolu’ya gönderdikleri valiler aracılığıyla Türkiye Selçuklu Devletini idare ettiler.
Il. Gıyaseddin Keyhüsrev’den sonra devletin başına geçen Il. İzzeddin Keykavus, iç huzuru sağlamaya çalıştıysa da Moğolların müdahalesiyle ülkeyi kardeşleri arasında paylaştırmak zorunda kalmıştır.
Moğollara karşı ilk zafer kazanan komutan olan Memluk sultanı Baybars, yapılan yardım isteği üzerine Anadolu’ya geldi. Baybars, Moğollara karşı Elbistan Savaşı’nda büyük bir zafer daha kazandı (1277). Anadolu’dan beklediği yardımı alamayan Baybars, ülkesine döndü. Moğollar, Elbistan yenilgisi sonrasında Anadolu’da büyük bir zulüm yaptı.
Bundan sonra Anadolu’da zaman zaman Moğollara karşı başkaldırı olsa da, Moğollar bu isyanları bastırmayı başardılar. Moğollar, 1308 yılında Il. Mesut öldükten sonra yerine herhangi birini sultan ilan etmediler.
Türkiye Selçukluları'nın Yıkılmasında Etkili Olan Nedenler
1-Baba İshak (Babaîler) İsyanı'nın iç karışıklıklara sebep olması,
2-Kösedağ Savaşı'nın kaybedilmesi ile Anadolu'nun Moğol hâkimiyetine girmesi,
3-Merkezi otoritenin bozulması sonucunda Anadolu'da bağımsız beyliklerin kurulması.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin Türk Tarihindeki Rolü ve Önemi
1-Malazgirt Savaşından sonra Anadolu’ya gelen dağınık Türk boyları birleştirerek Anadolu Türk birliğini kurdular.
2-Türk geleneklerini İslami değerlerle birleştirerek Anadolu’nun Türk yurdu olmasını sağladılar
3-Bizans ve Haçlılara karşı yaptıkları mücadeleler ile hem Anadolu’nun Türk yurdu olarak kalmasını sağladılar, hem de Haçlıların İslam dünyasına zarar vermesini önlediler.
4-Bizans ve haçlıların zarar verdiği şehirleri yeniden inşa ederek Türk kültürünün gelişmesini ve yayılmasını sağladılar.


CENGİZ HAN VE MOĞOL İMPARATORLUĞU (1196 - 1227)
Asıl adı Temuçin olan Cengiz Han, bütün Moğol kabilelerini itaat altına alarak Moğol Devletini kurmuştur. Cengiz Han 1216 yılında Pekin’i ele geçirerek Çin’i egemenliği altına almış, 1219 yılında da Harzem Seferi’ne çıkarak Maveraünnehir bölgesini ele geçirmiştir. Bu dönemde Moğol Devleti’nin sınırları; doğuda Büyük Okyanus’tan batıda Anadolu’ya, kuzeyde Sibirya’dan güneyde Himalaya Dağları’na kadar uzanmıştır.
Cengiz Han ölmeden önce ülkeyi oğulları arasında (Ögeday, Cuci, Çağatay, Tuluy) paylaştırmıştır. Cengiz’in ölümü sonrasında Ögeday hükümdar olmuşsa da merkezi otoritenin bozulmasıyla Moğol topraklarında dört büyük devlet kurulmuştur. Bunlardan Altın Orda Devleti Hazar Denizi’nin kuzeyinde, İlhanlı Devleti İran’da, Çağatay Hanlığı Türkistan’da, Kubilay Hanlığı Çin’de hâkimiyet sürmüştür.

ANADOLU’DA BEYLİKLER DÖNEMİ
1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Türkiye Selçuklu Devleti’nin Moğol hakimiyetine girmesi üzerine uc beyleri serbest hareket etmeye ve Türkiye Selçuklu sultanlarını tanımamaya başladılar. Bu beylikler Moğol baskısının azalmasıyla bağımsızlıklarını ilan ederek Anadolu’da “Beylikler Döneminin başlamasına neden olmuşlardır.
Beylikler siyasal gücün parçalanmasına neden olmalarının yanında, Anadolu’nun uç noktalarının Türkleşmesi ve Selçuklu kültür ve uygarlığın devam etmesinde ve yayılmasında önemli rol oynadılar.


Osmanoğulları (1299 — 1922)
Moğolların baskısından dolayı Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Kayılar, Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubat tarafından Ankara’nın batısına Karacadağ bölgesine yerleştirilmiştir. Söğüt ve Domaniç taraflarını ele geçiren Kayılar, 13. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’ni kurdular (1299). Bu konu gelecek bölümlerimizde genişçe ele alınacaktır.


Karamanoğulları (1256 — 1487)
Oğuzların Avşar koluna bağlı olan Karamanoğulları Konya ve Karaman çevresinde beylik kurmuşlardır. Anadolu’da kurulan beyliklerin en güçlüsü olan Karamanoğulları, Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya hâkim olduklarından dolayı kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti’nin varisi olarak görmüşlerdir.
Bu nedenle Karamanoğulları Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da Türk siyasi birliğini sağlama çalışmalarında uzun süre engellemişlerdir.
Karamanoğulları Anadolu’da, Türkçeyi resmi dil ilan ettiler (1277). Karamanoğullarının bu davranışı Türk diline ve kültürüne sahip çıktıklarını, yabancı kültürlerin etkisine karşı olduklarını göstermektedir.

Germiyanoğulları (1299 — 1429)
Germiyanoğulları Beyliği Kütahya ve çevresinde faaliyet göstermiş önemli beyliklerden birisidir. Bu beyliğin topraklarının bir kısmı çeyiz yoluyla, bir kısmı da miras yoluyla Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.


Karesioğulları (1304 — 1360)
Balıkesir ve çevresinde faaliyet gösteren Karesioğulları Beyliği, Kuzeybatı Anadolu sahillerini ele geçirmiş ve denizcilik alanında ilerlemiştir.
Karesioğulları, Osmanlı Devleti’ne katılan ilk beyliktir. Bu olay Anadolu’da siyasal birliği kurma çalışmalarının ilk adımı olmuştur. Karesioğullarının donanması Osmanlı Devleti’nin eline geçmiş, böylece Osmanlı’da denizcilik faaliyetleri başlamış ve Türklerin Rumeli’ye geçişini kolaylaştırmıştır.

Hamitoğulları (1300 — 1423)
Hamitoğulları Beyliği, Isparta, Eğirdir ve Yalvaç çevresinde faaliyet göstermiştir. Hamitoğulları, topraklarının bir bölümünü para karşılığında Osmanlı Devleti’ne satmışlardır.

Aydınoğulları (1358 — 1426)
Aydın ve İzmir çevresinde faaliyet gösteren bir beyliktir. Denizcilik alanında en ileri Anadolu beyliği olarak gösterilebilecek olan Aydınoğulları, Ege Denizi’nde Haçlılarla mücadele etmişlerdir.


Menteşeoğulları (1261 — 1424)
Menteşe Bey tarafından Muğla ve çevresinde kurulan beylik, donanması ile Akdeniz’de fetihler yapmış ve Venediklilerle mücadele etmiştir.

Candaroğulları (1292 — 1461)
Beylik Kastamonu ve Sinop çevresinde faaliyet göstermiştir. Candaroğulları Beyliği denizcilik faaliyetleriyle ilgilenmiştir.

Kadı Burhaneddin Devleti (1381 — 1398)
Eratna Devleti’nin veziri ve Kayseri kadılığını yapan Kadı Burhaneddin, iç karışıklıklardan yararlanarak bağımsızlığını ilan etmiştir (1381). Kadı Burhaneddin, Orta Anadolu’da Sivas merkezli güçlü bir devlet kurdu. Akkoyunlularla yaptığı savaşta ölen Kadı Burhaneddin’den sonra, toprakları Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.

Saruhanoğulları (1313 - 1410)
Saruhan Bey, Manisa’yı alarak burada beyliğini kurdu. Denizcilik faaliyetlerinde bulunan Saruhanoğulları, Aydınoğullarıyla işbirliği yaparak Ege adalarına ve Balkanlara seferler düzenlediler. Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı hâkimiyetine alınan beylik, Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden kuruldu. Çelebi Mehmet Saruhanoğullarını Osmanlı topraklarına kattı (1410).


Dulkadiroğulları (1327 — 1515)
Elbistan ve Maraş çevresinde faaliyet gösteren Dulkadiroğulları Osmanlı Devleti’yle Memlükler arasında anlaşmazlıklara neden olmuştur.
Osmanlı — Akkoyunlu ve Osmanlı — Memlük çatışmalarından yararlanarak varlıklarını uzun süre devam ettiren Dulkadiroğulları, 1515 yılında Osmanlılar tarafından yıkılmıştır. Dulkadiroğullarının yıkılmasından sonra Osmanlı Devleti. Anadolu’da Türk siyasal birliğini kesin olarak kurmuştur.

Ramazanoğulları (1315 — 1608)
Adana ve çevresinde kurulan Ramazanoğulları Beyliği, Karamanoğulları ve Dulkadiroğulları beylikleriyle savaşmış, uzun yıllar Memluk hakimiyeti altında kalmıştır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır (1516). Ramazanoğulları toprakları 1608’de Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Anadolu Beyliklerinin Genel Özellikleri
1- Göçebe Türkmenlere yurt bulabilmek için fetih faaliyetlerinde bulunmuşlardır.Böylece Batı Anadolu’nun Türkleşmesini sağlamışlardır.
2-Moğol tehlikesine karşı Anadolu’da Türk varlığını Türkiye Selçuklularından sonra kesintisiz sürdürmeyi başarmışlardır.
3-Anadolu’da Türk birliğini sağlamak için birbirleriyle mücadele etmişlerdir.
4-Anadolu’yu sosyal, dinsel, askeri ve kültürel eserlerle donatarak bayındır hale getirmişlerdir.
5-Aydınoğulları, Karesioğulları, Menteşeoğulları, Candaroğulları ve Saruhanoğulları beylikleri denizcilik alanında ilerlemişlerdir.
UYARI:Bunların haricinde Anadolu’da; Eşrefoğulları (Beyşehir), Sahip Ataoğulları (Afyonkarahisar), TaceddinouIları (Niksar), Pervaneoğullan (Sinop), Eretna (Orta Anadolu), Kadı Burhaneddin (Orta Anadolu), Karakoyunlular (Erzurum, Erciş, Musul) ve Akkoyunlular (Doğu Anadolu, Azerbaycan) gibi devletler de kurulmuştur.

TÜRKİYE TARİHİ BULMACA ETKİNLİĞİ

18
erzurumlu25
erzurumlu25
.::Tengri::.


.::Tengri::.


Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Turkey10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Gencat10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro10
Yaş Yaş : 45
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Erzurum
Lakap Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: İletiler: : 757
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 29/12/09
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro1010
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu 910
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Ile10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Empty Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde k

Mesaj tarafından erzurumlu25 Salı 29 Ocak 2013 - 0:13

Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.. ATATÜRK.

Türk tarihi, günümüzdeki Türk halklar'ın ve yabancı halkların arasında zamanla erimeden önce Türk dilini konuşmuş olan Türk topluluklarının ortak tarihidir. Göktürklerden önce varolmuş Türk dili konuşan topluluklar bazı tarihçiler tarafından, Türk tabiri yerine Ön Türk tabiri ile anılır.

Türkler'in siyasi bir topluluk olarak ilk tarih sahnesine çıkmalarının Hun (Hiung-nu'lar veya Şiongnu'lar) hükümdarlığı ile olduğuna dair iddialar vardır.[1][2]. Başlangıcı hususunda tartışmalar olsa da Türklerin tarihi, dünya tarihinin önemli bir parçasıdır. Avrasya ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan her halkın tarihi uzaktan veya yakından Türklerin hareketlerinden etkilenmiştir. Türkler doğu kültürlerini batıya ve batı kültürlerini doğuya taşımakla da önemli bir rol oynamışlardır. Kendi dinleri Tengricilik'ten sonra benimsedikleri yabancı dinlerinde çok kez öncüsü ve savunucusu olmuş ve yayılmalarını ve gelişmelerini sağlamışlardır (Mani dini, Musevilik, Budizm, Ortodoks ve Nasturi Hristiyanlığı, İslam).

Türk Tarihinin Başlangıcı

Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının milletleşme süreci onların avcı-toplayıclıktan çiftçi-çobancılığa geçimesi ile başlar.[3]. Türkleri oluşturacak insan topluluklarının m.ö 6000 lerde koyun yetiştiriciliğine başladığı düşünülmektedir. [4] Bu tarih atlı göçebe Türk kültürünün başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu değişiklikler ile ilk Türk kültürü olan anav kültürü ortaya çıkmıştır. Türklerin atalarının MÖ 2500 ile M.Ö. 1700 yılları arasındaki Afanasiyevo kültürü ile başlayan ve MÖ 1700 ile MÖ 1200 yılları arasındaki Andronovo Kültürü ile devam eden dolikosefal mongolitlerle ortak yönleri bulunmayan Brakifesal ırka dayandıığını savunurlar. Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, MÖ 1700 yılları sonrasında kitleler halinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir.[2] Bilinen ilk Türk devleti İskitlerdir.[4][5][6][7][8]


Türk Tarihi M.Ö.3'
M.Ö. 3`üncü yüzyıl

Çu Devleti M.Ö 1200 İskit Saka İmparatorluğu.M.Ö 756

M.Ö.312: Büyük Hun Devleti'nin (Huing nu) kuruluşu ve Çin/Hiung nu arasında Kuzey Şansi Savaşı
M.Ö.240: Bozkır halklarına karşı Çin'in duvar inşası: Çin Seddi
M.Ö.209: Hiung nu lideri Teoman'ın ölümü ve Mete'nin Hiung-nu'ların (Hunların) lideri olması
M.Ö.201: Kırgız halkından ilk kez söz edilmesi


Türk Tarihi M.Ö.2'
M.Ö. 2`nci yüzyıl

M.Ö.187: Çin'in Hiung nu üzerine Pa-i-Teng seferi
M.Ö.177-M.Ö.165: Yue-çilerin Hiung nu'lar tarafından Kansu'dan Baktriane'ye sürülmeleri ve oradaki Helen krallığını ortadan kaldırmaları
M.Ö.177-M.Ö.165: Hiung nu'ların Çin'e akınları
M.Ö.138-M.Ö.126: Baktria'da Çang Kien elçiliği. Çin-İran ilişkileri
M.Ö.2 yüzyılda:Asya Hun Devleti(Büyük Hun Devleti) yıkıldı


Türk Tarihi M.Ö.1'
M.Ö. 1`nci yüzyıl
Türk Tarihi MÖ.65 b.

M.Ö.49-M.Ö.36: Çiçi'nin Talas'a göçü (Batı Hiung-nu)


Türk Tarihi 1nciYY.
1`nci yüzyıl

48: Hiung nu'ların ikiye bölünmeleri (Kuzey Hiung-nu ve Güney Hiung-nu)
93: Hiung nu'ların Sien Pi'ler tarafından mağlup edilmeleri


Türk Tarihi 2'nciYY.
2`nci yüzyıl

Aşağı İtil'de (Hazar denizi'nin kuzeyi) Hun varlığı


Türk Tarihi 300yılı.
3`ncü yüzyıl

260: Şan-şi'nin kuzeyinde Tabgaçlar


Türk Tarihi yıl400.
4`ncü yüzyıl

304-351: Çin'in kuzeyinde Hiung-nu krallıkları (Han Zhao, Hou Zhao)
388-392: Çin'in kuzeyinde Ding ling krallığı (Wei)
374-375: Avrupa Hunlarının Don Nehri'ni geçişi
386-409: Tabgaçlar Kuzey Çin'de (Kuzey Vey)


5`nci yüzyıl
Türk Tarihi 451.

402: Rouran'ın kuruluşu (Yüan Yüan/Avarlar?)
407-431: Çin'in kuzeyinde Hiung-nu krallığı (Xia)
422: Lo-yang'ın Tabgaçlar tarafından alınışı
427: Romalılar ve Hunların ittifakı
434: Bizans ile Hunlar arasında Margos Antlaşması
440: Ak Hun (Eftalit) istilalarının başlaması
451: Attila Galya'da (bugün Fransa)
452: Attila'nın Roma seferi ve Papa I. Leo ile görüşmesi
480: Hazar denizi ile Tuna nehri arasında Ön Bulgarlar
480: Mazdek İsyanları'nda Sasaniler'e Ak Hunların yardım etmesi


Orta Çağ/Türkler
Türk Tarihi yıl500.
6`ncı yüzyıl
Türk Tarihi 565.

531-578: Kafkas Surları'nın İranlı Hüsrev tarafından dikilmesi
534: Tabgaçların (Vey Hanedanlığı) dağılması
552: Tu-kiu'lerin (Türküt'ler/Göktürkler) Rouran egemenliğe karşı ayaklanması. Birinci Göktürk Kağanlığı'nın kuruluşu.
565: Ak Hunların (Eftalitler) Göktürkler tarafından ortadan kaldırılmaları
582: Birinci Göktürk Kağanlığının bölünmesi


Türk Tarihi 600.
7`nci yüzyıl

619: Avarların İstanbul'u I. kuşatması.
626: Avarların İstanbul'u II. kuşatması.
626-627: Doğu Roma İmparatoru Herakleios'un Hazarlar'dan yardım istemesi
639: Göktürk prensi Kürşad'ın ihtilal denemesi.
642: Güneydoğu Avrupa'da (Karadeniz'in kuzeyi'nde) Büyük Bulgarya Hanlığı'nın bölünmesi
673-674: Arapların Maveraünnehir'e ulaşması ve Göktürk şehri Buhara'yı kuşatması.
674: Paralı Türk askerlerinin İslam topraklarında varlığı
680: Ön Bulgarlar Balkan'da
681-744: İkinci Göktürk Kağanlığı'nın kuruluşu


Bulgarların bölünmesi:

Türk Tarihi 650.
Türk Tarihi 678.
Türk Tarihi 680.



Türk Tarihi 700.
8`nci yüzyıl

720-735: Orhun Anıtlarının dikilmesi
744-840: Uygur Kağanlığı'nın kuruluşu
751: Çinlilerin Orta Asya'ya girişi, Talas Savaşı
755: Paralı Türk askerlerin Ngan Lu-Şan'ın Çin'deki isyanı
762-770: Uygurların Mani dini'ni benimsemeleri
780: İtil Bulgar Hanlığı'nın kuruluşu


Türk Tarihi 800yılı.
9`ncu yüzyıl
Hazar Hanlığı gücünün zirvesindeyken

811: Bulgar kralı Han Krum'un Bizans kralı I. Nikephoros'u öldürmesi
833-882: Samerra'da paralı Türk askerlerinin varlığı
840-924: Kırgızların Uygurlara saldırması. Uygurların güneybatıya kaçıp Sincan ve Kansu'ya yerleşmeleri. Moğolistan'da Kırgız egemenliği.
851-863: Aziz Kyrillos'un Hazarlara gelişi
864-865: Bulgar kralı I. Boris'in hıristiyanlığı kabul etmesi. Ön Bulgarların islavlaşması.
868-884: Türkler Mekke'de.
880: Raşid el-Türki'nin Yukarı Mısır seferi
883: Çin'deki Şatuolar



Türk Tarihi 900yılında.
10`ncu yüzyıl

Güneydoğu Avrupa'da Peçenek egemenliği
905: Mısır valisi İhşid
921: İbn Fadlan'ın henüz müslümanlaşmış İdil bulgarlarını elçi olarak ziyareti
923-946: Çin'in kuzeyinde Şa-t'o egemenliği (Hou Tang, Hou Jin)
924: Moğol Hitayların Kırgız Devletini yıkması.
934: Satuk Buğra Han ilk müslüman Türk Hakanı olarak tarihe geçer,
944-1090: Peçeneklerin ardı kesilmeyen Bizans saldırıları
965: Hazar başkenti'nin I. Svyatoslav tarafından alınışı
985: Siri Derya'da Selçuklular
995: Harezmşahlar'ın tek bir çatı altında birleşmeleri
999: Karahanlılar'ın (Uygurlar + Karluklar) Buhara'yı alışı. Karahanlıların müslümanlaşması.


Türk Tarihi 1000.
11`nci yüzyıl

1016: Rus ve Bizanslıların Hazarları ortadan kaldırması.
1026-1090: Bizansa karşı Peçenek saldırıları.
1040: Selçukluların Gaznelileri yenmesi
1059: İsfahan'ın Selçuklular tarafından alınışı
1071: Malazgirt savaşı: Selçukluların Bizanslıları yenmesi.
1071-1076: Türklerin Antakya, Şam, Kudüs ve Mekke'ye gelişi .
1077: Anadolu Selçuklu Devleti'nin (ya da Rum Selçuk Devleti) kuruluşu
1090-1091: Peçeneklerin ve Çaka Beyin İstanbulu kuşatması.
1091: Kıpçakların Bizanslıların yardımına koşup Peçenekleri bozguna uğratışı.
1096: Haçlıların Anadoluya girişi
1099: Kudüs'ün haçlılar tarafından alınışı


Türk Tarihi 1055.
Türk Tarihi-1071.
Türk Tarihi 1092.

Türk Tarihi 1100yılında.
12`nci yüzyıl

1122: Tüm Peçenek halkının Kıpçaklar tarafından katledilmesi
1130-1135: Moğol Hitayların Tunguz Curcenler (Jin) tarafından batıya doğru kaçırılmaları ve Hitayların Orta Asya'da Kara Hıtay'ı kurmaları.
1150: Gaznelilerin Gurlular tarafından ortadan kaldırılmaları.
1157: Büyük Selçukluların sonu
1176: Miryakefalon Savaşı: Bizanslıların Selçuklular tarafından bozguna uğratılmaları.
1187: Gazneliler İmparatorluğunun sonu.


Moğol İmparatorluğu'nun yayılmasından önce son durum
13`ncü yüzyıl
13'ncü yüzyılda Moğol İmparatorluğu'nun yayılması

1200-1220: Harezm İmparatorluğunun altın çağı.
1206: Cengiz Han'in Büyük Han ilan edilişi
1206-1209: Delhi Sultanlığı'nın kuruluşu
1211: Karahıtay Kağanlığının Moğollar tarafından ortadan kaldırılması
1223: Doğu Avrupa'ya Moğol akınları
1230-1231: Otrar Faciası: Moğollar gönderdikleri elçileri kılıçtan geçiren Harezmlere katliam yapıp İranı ele geçiriyorlar.
1230: Yassı Çemen Savaşı: Harezmşahlar / Anadolu Selçuklu - Eyyubi ittifakı arasında savaş.
1241-1242: Moğolların Polonya, Macaristan, Avusturya ve Adriyatik'e gelişi
1243: Kösedağ Savaşı: Anadolu Selçukları ve Moğol İmparatorluğu arasında savaş.
1250: Memlûk Devleti Kahire'de iktidarı ele geçiriyor ve Mekke Türk hakimiyetine giriyor
1255-1260: Moğollar Viyana, Yun-nan, Tonkin, Suriye ve Rusya'da
1290-1320: Delhi Halaci Hanedanlığı
1299: Osmanlı İmparatorluğu'nun doğuşu


Moğol İmparatorluğu'nun bölünmesinden sonra Altın Ordu devleti Türkleşiyor

.
14`ncü yüzyıl

Çağatay Hanlığı 1350 yılından itibaren tamamen Türkleşmiş oluyor.

1320-1424: Delhi'de Tuğluk Hanedanlığı
1346: Osmanlıların Avrupaya geçişi
1361: Edirne'nin Osmanlılar tarafından alınışı
1370: Timur'un iktidarı ele alması
1382: Toktamış'ın Altın Ordu'nun başına geçmesi ve Moskovayı ateşe vermesi
1389: Kosova: Osmanlıların Balkanlar'da egemenlik sağlaması
1389-1403: I. Bayezid hükümdarlığı
1398: Timur'un Hindistan seferi


Türk Tarihi 1400.
15`nci yüzyıl
Delhi Sultanlığı sınırları.

1402: Ankara Savaşı: Timur ile I. Bayezid arasında
1405: Timur'un ölümü
1405-1447: Şahruh'un Herat'a gelişi
1406: Akkoyunlular ile Karakoyunluların tekrar tarih sahnesine çıkışı
1412-1460: Ebu'l Hayr'ın Özbek gücünü kuruşu.
1414-1517: İranileşmiş Türk Hanedanlığı Delhi Seyyidleri.
1430: Kırım Hanlığı'nın kuruluşu
1445: Kazan Hanlığı'nın kuruluşu
1447-1449: Uluğ Bey
1453: Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u alışı
1453-1504: Akkoyunlu devleti'nin altın çağı.
1462-1505: Astrahan Hanlığı'nın kuruluşu
1473: Hüseyin Baykara: Timur Rönesansı


Yeni Çağ
Türk Tarihi 1500.
16`ncı yüzyıl

1500: Muhammed Şeybani ve Maveraünnehir'de Özbekler
1502: Altın Ordu Devleti'nin sonu
1502: İsmail'in İran'da Safevi Hanedanlığını kurması
1510: Muhammed Şeybani'nin İsmail tarafından mağlup edilmesi
1512-1520: I. Selim
1516: Osmanlıların Cezayir'e ayak basması
1516-1517: Suriye ve Mısır'ın Osmanlılar tarafından fethi
1520-1566: "Muhteşem Süleyman" (Kanuni) dönemi
1525: Babür Şah Hindistan'da
1534: Osmanlıların Tunus'a girişi
1551: Osmanlıların Trablusgarp'a gelişi
1552: Kazan'ın Ruslar tarafından alınışı
1555: Astrahan'ın Ruslar tarafından alınışı
1557: Nogay Hanlığı'nın Ruslar tarafından ilhakı
1556-1605: Ekber Hindistan İmparatoru
1571: İnebahtı Savaşı: Osmanlılar ile birleşmiş hıristiyan Orduları arasında dünya tarihinin en büyük deniz savaşı.
1571: Kırım Hanı'nın Moskovayı yakması.
1572: Kasım Hanlığı'nın Ruslar tarafından yıkılması
1584: Sibiryalıların Kozakları mağlup etmesi
1595: Rusların Baraba Türklerini katledip yok etmesi

Türk Tarihi 1600.
17`nci yüzyıl

1600: Sibir Hanlığının mağlup edilmesi.
1606: Osmanlı İmparatorluğunun zirveye ulaşmasını simgeleyen Zitvatorok Antlaşması.
1615-1650: Kırgızların Ruslara karşı mücadelesi.
1628-1658: Hindistan imparatoru Şah Cihan.
1630: Rusların Yakut topraklarına girişi
1658-1707: Hindistan imparatoru Evrengzeb.
1683: Viyana'nın Osmanlılar tarafından kuşatılması.
1699: Karlofça Antlaşması. Osmanlıların gerilemeye başlaması.


18`nci yüzyıl
1700Fertig.

1705: Tunus'un bağımsızlığını kazanması
1713: Kazaklar üzerinde Rus himayesi
1717-1730: Osmanlıların Lâle Devri
1736-1747: Nadir Şah akını
1742-1775: Rusya'da Pugaçev Savaşı (Tatar ayaklanması)
1757: Sincan'ın (Doğu Türkistan) Çin tarafından ilhakı.
1782: Yakut ülkesinin Ruslar tarafından ilhakı.
1783: Kırım'ın Ruslar tarafından ilhakı.
1794: İran'da Kacar Hanedanlığı'nın bir Türk tarafından kuruluşu.
1798-1799: Napoleon Bonaparte'ın Mısır seferi. Türk-Fransız mücadelesi.


19`ncu yüzyıl

1839: Tanzimat Fermanı
1866: Buhara'nın Rus vasalı olması
1869: Süveyş Kanalı'nın açılması
1873: Hive'nin Ruslar tarafından ilhakı
1876: Hokand Hanlığı'ın Ruslar tarafından ilhakı
1876: İlk Türk anayasası
1878: Ayastefanos Antlaşması: Sırbistan, Karadağ, Romanya ve Bulgaristan'ın bağımsızlıklarını kazanması.
1881:Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa'nın doğumu.
1882: Mısır'ın İngiltere tarafından işgali

20`nci yüzyıl
Türk Tarihi 1900.
Anadolu Türkleri 60 yıl kadar bir zaman için tek uzun ömürlü, bağımsız bir devlete sahip Türk topluluğu olarak kalmıştır.

1905: Cedidcilik hareketlerinin başlaması.
1910-1920: Kazakların ve Kırgızların Alaş Orda Hükümeti
1911-1912: Trablusgarp'ın İtalya tarafından işgali
1912: Balkan savaşları
1915-1916: Çanakkale Savaşı
1915-1918: Ermenilerin,Türklere karşı katliamları
1917: Türkistan'ın özerkliğini ilan etmesi
1918: Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında Mondros Mütarekesiimzalandı.
1919-1922: Kurtuluş Savaşı gerçekleşti.
1919-1928: Sovyetlere karşı Basmacı mücadelesi
1921-1944: Tannu Tuva Halk Cumhuriyeti
1922: Türklerin Yunanlara karşı zaferi.
1923: Cumhuriyet'in ilan edilmesi
1932-1934: Çin'de Uygurların Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti
1938: Mustafa Kemal Paşa'nın vefatı.
1944: Rus ordusunun yardımı ile kısa ömürlü bir Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilan edilmesi.
1955: Sincan Uygur Özerk Bölgesi: Sincan'ın (Doğu Türkistan'ın) özerk bölge ilan edilmesi
1971: Avrupalıların Orta Asya'dan çekilmeye başlaması
1974: Türkiye'nin Kıbrıs çıkartması
1983: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etmesi.
1988: Azeri-Ermeni ihtilafının başlaması
1990: Sovyetlerin Bakü baskını
1991: SSCB'nin dağılması. BDT'nin ortaya çıkması.
1992: BDT Türk Cumhuriyetlerinin BM'ye kabülü:
Kazakistan Cumhuriyeti
Özbekistan Cumhuriyeti
Azerbaycan Cumhuriyeti
Türkmenistan Cumhuriyeti
Kırgızistan Cumhuriyeti
1992: 30 Ekim 1992'de Ankara'da ilk Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi'nin yapılması.
1993: Azerbaycan'ın bir kısmının Ermeniler tarafından işgali.
1993: 1993 yılında, Türk Dili Konuşan Ülkelerin kültür ve sanat alanlarında işbirliğini sağlayan Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi'nin Almatı'da kurulması.
1993: Kültürel, ekonomik ve siyasi nitelikte bir forum olan ve tüm Türk devlet ve toplulukları ile akraba toplulukların katıldığı ilk Türk Kurultayı'nın yapılması.


Türk Tarihi 2000.
21`nci yüzyıl

2005: Kırgızistan'da Lale devrimi.
2005: Kazak lider Nursultan Nazarbayev'in yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Orta Asya'da ortak pazar kurulması teklifi.
2005: Özbekistan'da Andican olayları
2006: Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının hizmete girmesi.
2007: Hazar denizinin statüsünün belirlenmesi için kıyıdaş ülkelerin ilk defa bir araya gelmesi.
2008: 21 Kasım 2008 tarihinde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi kurulması.


Kitaplar
Kanuni Sultan Süleyman'ın Nahçivan'a yürüyüşünü gösteren bir minyatur.
Türkçe Kitaplar

Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca Türkler Ansiklopedisi, Adana, 2002.
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ankara, 1983.
Kadir Mısıroğlu, Osmanoğulları'nın Dramı, İstanbul, 1974.
Z. Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970.
Faruk Sümer, Oğuzlar, İstanbul, 1980.
Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1962.
Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, İstanbul, 1978.
Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, Ankara, 1981.
Çeçen Anıl, Tarihte Türk Devletleri, İstanbul, 1986.
O. Esad Arseven, Türk Sanat Tarihi, İstanbul, 1955.
Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, İstanbul, 1977.
Erol Güngör, Tarihte Türkler, İstanbul, 1989.
Abdülkadir İnan, Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1976.
A. Nimet Kurat, Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972.
Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, İstanbul, 1986.
Hüseyin Namık Orkun, Türk Tarihi, Ankara, 1946.
Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefrukesi Tarihi, İstanbul, 1978.
Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Ankara, 1971.
Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara, 1946.
İbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, İstanbul, 1972.
İbrahim Kafesoğlu, Harzemşahlar Devleti Tarihi, Ankara, 1956.
M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara, 1954.
Çağatay Uluçay, İlk Müslüman Türk Devletleri, İstanbul, 1977.
Faruk Sümer, Karakoyunlular, Ankara, 1984.
A.N. Kurat, Peçenek Tarihi, İstanbul, 1937.

Yabancı Kitaplar

R. Grousset, L'Empire des steppes, Paris, 1960 (Türkçe çevirisi:Reşat Uzmen-Bozkır İmparatorluğu, 1996.)
DE. Guignes, Histoire generale des Huns des Turcs et des Mongols, Paris, 1756.
Jean-Paul Roux, Historie des Turcs, 1984.
Jean-Paul Roux, Timur, 1994.
Fayard Paris, Historie des Turcs, 1984.
D.Sinor, Aspects of Altaic Civilization, 1963.
M. Barthold, Turkestan down to the Mongol Invansıon, Londra, 1968.
E. Berl, Historie de l'Europe d'Attila a Tamerlan, Paris, 1946.
M.A. Czaplıcka, The Turks of Central Asia in History and at the Present Day, Oxford, 1918.
W. Eberhard, Kultur und Siedlung der Randvölker China, 1942.
L. Hambis, La Haute-Asie, Paris, 1953.
Hammer-Purgstall, Von, Historie de l'Empire ottoman depuis son origine jusqu!a nos jours, Paris, 1835.
H.H. Howorth, History of the Mongols, Londra, 1876.
Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi - Pazifikten Akdenize 2000 Yıl, 2004

Ayrıca bakınız

Ön Türkler
Türk tarihi literatürü
Tarihteki Türk devletleri
Kurtuluş Savaşı
Anadolu tarihi
Türk tarihi araştırmaları

Kaynakça

^ Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiyenin Yakın Tarihi, İmaj Yayınevi, Ankara, 1996, ISBN 975-7852-18-X, s.1.
^ a b Büyük Larousse, Türkler maddesi, İnterpress
^ Jared Diamond Tüfek, Mikrop ve Çelik Tübitak yayınları ISBN 975-403-271-81997
^ a b Mirfatih Zekiyev Türklerin ve Tatarların kökeni syf; 143-178 Selenge yayınları Ağustos 2007
^ Tarhan, M. Taner - "Ön Asya Dünyası'nda İlk Türkler Kimmerler ve İskitler" Türkler Ansiklopedisi, C. I, Ankara 2002, s. 597
^ Kazi Laypanov/ İsmail Miziyev Türk Halklarının kökeni Selenge yaınları 2008 syf 77-101
^ GÜLER, Ali 2001 Türklük Bilgisi, Tamga Yayıncılık, ANKARA 34
^ MEMİŞ, Ekrem1987 İskitler’ in Tarihi, Selçuk Üniversitesi Yayınları, KONYA syf 79-80
erzurumlu25
erzurumlu25
.::Tengri::.


.::Tengri::.


Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Turkey10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Gencat10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro10
Yaş Yaş : 45
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Erzurum
Lakap Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: İletiler: : 757
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 29/12/09
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro1010
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu 910
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Ile10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Empty Geri: Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu

Mesaj tarafından erzurumlu25 Salı 29 Ocak 2013 - 0:14

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
erzurumlu25
erzurumlu25
.::Tengri::.


.::Tengri::.


Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Turkey10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Gencat10
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro10
Yaş Yaş : 45
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Erzurum
Lakap Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: İletiler: : 757
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 29/12/09
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Pro1010
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu 910
Anadolu’daki İlk Türk Devletleri ve Türkiye Selçuklularının Kuruluşu Ile10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz