Yezit’in Ordusu Hortladı
1 sayfadaki 1 sayfası
Yezit’in Ordusu Hortladı
Hz. Muhammed’in ölümünden hemen sonra İslam içinde başlayan çatlak, Kerbela olayında kırılma noktasına varmıştır. İslam içindeki bu çatışmada her ne kadar kişiler öne çıksa da, kişilerden çok temsil ettikleri olguları anlayarak İslam içindeki çatışmanın kaynağına inebiliriz. Peygamberimiz torunları, Hz.Hasan’ı zehirleten Muaviye ve Hz.Hüseyin’i Kerbela’da şehit ettiren Muaviye’nin oğlu Yezit neyi temsil ediyorlardı, bunu doğru çözümlememiz gerekir. İslam içindeki çatışmanın temellerine inmezsek, bu çatışmanın günümüze yansımasını tam olarak kavrayamayız.
Hz. Ali ve Ehlibeyt; bilginin, emeğin ve sermayenin topluma yayılması; buna karşın Muaviye ise sermayenin ve gücün tek elde toplanması taraftarıydı. Yani Muaviye, askeri ve iktisadi gücü sayesinde cahiliye dönemindeki iktidarına devam etmek isteyen bir kraldı. Peygamberimizin ailesi ise bu gücün hak için halka paylaştırılması taraftarı olan halk önderleriydi. Günümüzdeki emek sermaye çatışması gibi bir çatışma olarak da yorumlanabilecek bir ayrım olan bu çatışma daha belirgin siyasi tanımlamalar ile ele alırsak kapitalizm ile toplumculuğun çatışması idi.
Yezit; dini, siyasi ve iktisadi gücünün sağlamlaştırmak için kullanan ve bu uğurda her türlü zalimliği yapmayı uygun gören bir kişiliği temsil etmektedir. Haksız yere gaspettiği hilafet makamını korumak için peygamber torunlarını, çocuk, kadın demeden katletmiştir. Gözü hırs, servet ve makam aşkı ile kör olmuş bir cani olan Yezit’in benzerleri Dünya döndükçe var olacağa benziyor. Günümüzde, yeni Yezitler ortaklığını ve hizmetkarlığını yaptıkları küresel güçlerle işbirliği halinde çeşitli örgütler kurmuşlardır. Besleyip büyüttükleri bu orduları Müslümanların üzerine salan ve binbir türlü katliamı İslam adına yapan caniler ortaya çıkmıştır. İnsanların başını kesen , masum insanları , çocukları katledenlerin Yezit’in askerlerinden farkı var mıdır?
Bilinen o ki bu katliamları yapan örgütlerin arkasında Suudi sermayesi ve Amerikan aklı vardır. İslam’ı kendi çıkarları uğruna kullanma geleneğini Muavi’den devralan bu zihniyet din adına her türlü katliamı yapmaktadır. Özellikle Alevileri de hedef alan yeni adı Vahabi-Selefi adı altında ki olan bu zihniyetin, yüzyıllardır aynı kinle hareket etmesi ne çarpıcıdır. Halbuki Alevilerden din adına insan yakan , baş kesen , ciğer yiyen , tecavüz eden , insan taşlayan , fetva ile kadınları cariye yapan bulamazsınız. Tarihte olmamıştır. Çünkü Alevilik, İslam’ı toplumun ve insanlığın refahı için yaşama yolunu seçmiştir. Bu sebeple Aleviler, İslam’ı insanlığı yıkmak için değil, insan olmak için yaşamaktırlar. Türklerin çoğunu oluşturan Hanifi Maturudi çizgisi de bu Ehlibeyt duruşunu benimsemiştir.
Atatürk ; Hanifi, Şii, Alevi, Caferi mezheplerin ve başka dinlerden olan tüm Türklerin birlikte yaşamasını sağlayacak laikliği ortaya koymuştur. Din kavgalarının oluşmasına ve dinin sömürülmesine engel teşkil eden bu çözümün kökenlerinin Hz. Muhammed’in Medine anayasasına dayandığını söylenmektedir. Kul ile Allah arasında olan inancın istismarının engellenmesi, toplumlardaki gelişmenin önünü açar. Böyle toplumlar kendi içinde, inanç ekseninde bölünmez. Erklerini başka işlere mesela bilime, sanata ayırırlar ve böylece para ve zaman kazanırlar.
Üzücü olan Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı olan Davutoğlu’nun ve yandaşlarının bu terör eylemi yapan canilere karşı açık tavır koyamamış olmasıdır. Daha da vahimi, Davutoğlu, El Nusra adlı terörist örgütü dostumuzdur diye nitelemiş olmasıdır. Bazı yandaş basın ise Hanefi Türklerin bu canilere, yakınlık beslemesini sağlamak görevini üstlenmiştir. Bu uğurda şeytanın aklına gelmeyecek çarptırmalar da bulunmaktadırlar. Ne var ki Türkler hiçbir zaman Emevileri sevmemiştir. Her zaman peygamberin emaneti olan ehlibeyti korumuştur. Görünen o dur ki emperyalizm Yezit’in ordusunu hortlatmıştır. Onlara Yezit’in mezarını yokeden ve taraftarlarının kökünü kazıyan Timur’un torunlarının hala dimdik ayakta olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
19.6.2014
Tanrıkut
Hz. Ali ve Ehlibeyt; bilginin, emeğin ve sermayenin topluma yayılması; buna karşın Muaviye ise sermayenin ve gücün tek elde toplanması taraftarıydı. Yani Muaviye, askeri ve iktisadi gücü sayesinde cahiliye dönemindeki iktidarına devam etmek isteyen bir kraldı. Peygamberimizin ailesi ise bu gücün hak için halka paylaştırılması taraftarı olan halk önderleriydi. Günümüzdeki emek sermaye çatışması gibi bir çatışma olarak da yorumlanabilecek bir ayrım olan bu çatışma daha belirgin siyasi tanımlamalar ile ele alırsak kapitalizm ile toplumculuğun çatışması idi.
Yezit; dini, siyasi ve iktisadi gücünün sağlamlaştırmak için kullanan ve bu uğurda her türlü zalimliği yapmayı uygun gören bir kişiliği temsil etmektedir. Haksız yere gaspettiği hilafet makamını korumak için peygamber torunlarını, çocuk, kadın demeden katletmiştir. Gözü hırs, servet ve makam aşkı ile kör olmuş bir cani olan Yezit’in benzerleri Dünya döndükçe var olacağa benziyor. Günümüzde, yeni Yezitler ortaklığını ve hizmetkarlığını yaptıkları küresel güçlerle işbirliği halinde çeşitli örgütler kurmuşlardır. Besleyip büyüttükleri bu orduları Müslümanların üzerine salan ve binbir türlü katliamı İslam adına yapan caniler ortaya çıkmıştır. İnsanların başını kesen , masum insanları , çocukları katledenlerin Yezit’in askerlerinden farkı var mıdır?
Bilinen o ki bu katliamları yapan örgütlerin arkasında Suudi sermayesi ve Amerikan aklı vardır. İslam’ı kendi çıkarları uğruna kullanma geleneğini Muavi’den devralan bu zihniyet din adına her türlü katliamı yapmaktadır. Özellikle Alevileri de hedef alan yeni adı Vahabi-Selefi adı altında ki olan bu zihniyetin, yüzyıllardır aynı kinle hareket etmesi ne çarpıcıdır. Halbuki Alevilerden din adına insan yakan , baş kesen , ciğer yiyen , tecavüz eden , insan taşlayan , fetva ile kadınları cariye yapan bulamazsınız. Tarihte olmamıştır. Çünkü Alevilik, İslam’ı toplumun ve insanlığın refahı için yaşama yolunu seçmiştir. Bu sebeple Aleviler, İslam’ı insanlığı yıkmak için değil, insan olmak için yaşamaktırlar. Türklerin çoğunu oluşturan Hanifi Maturudi çizgisi de bu Ehlibeyt duruşunu benimsemiştir.
Atatürk ; Hanifi, Şii, Alevi, Caferi mezheplerin ve başka dinlerden olan tüm Türklerin birlikte yaşamasını sağlayacak laikliği ortaya koymuştur. Din kavgalarının oluşmasına ve dinin sömürülmesine engel teşkil eden bu çözümün kökenlerinin Hz. Muhammed’in Medine anayasasına dayandığını söylenmektedir. Kul ile Allah arasında olan inancın istismarının engellenmesi, toplumlardaki gelişmenin önünü açar. Böyle toplumlar kendi içinde, inanç ekseninde bölünmez. Erklerini başka işlere mesela bilime, sanata ayırırlar ve böylece para ve zaman kazanırlar.
Üzücü olan Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı olan Davutoğlu’nun ve yandaşlarının bu terör eylemi yapan canilere karşı açık tavır koyamamış olmasıdır. Daha da vahimi, Davutoğlu, El Nusra adlı terörist örgütü dostumuzdur diye nitelemiş olmasıdır. Bazı yandaş basın ise Hanefi Türklerin bu canilere, yakınlık beslemesini sağlamak görevini üstlenmiştir. Bu uğurda şeytanın aklına gelmeyecek çarptırmalar da bulunmaktadırlar. Ne var ki Türkler hiçbir zaman Emevileri sevmemiştir. Her zaman peygamberin emaneti olan ehlibeyti korumuştur. Görünen o dur ki emperyalizm Yezit’in ordusunu hortlatmıştır. Onlara Yezit’in mezarını yokeden ve taraftarlarının kökünü kazıyan Timur’un torunlarının hala dimdik ayakta olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
19.6.2014
Tanrıkut
Similar topics
» "Türkiye'yi Attila'nın ordusu
» Erdoğan ‘Türk ordusu işgalci değildir diyemedi!
» Alparslan, Malazgirt ve Türk Ordusu
» Türk Ordusu Kerkük’e Girmelidir / Necdet SEVİNÇ
» “ Bu Ülkenin Milli Ordusu’na KUMPAS kurdular.”
» Erdoğan ‘Türk ordusu işgalci değildir diyemedi!
» Alparslan, Malazgirt ve Türk Ordusu
» Türk Ordusu Kerkük’e Girmelidir / Necdet SEVİNÇ
» “ Bu Ülkenin Milli Ordusu’na KUMPAS kurdular.”
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz