DÜNYA BANKASI, IMF VE DTÖ
1 sayfadaki 1 sayfası
DÜNYA BANKASI, IMF VE DTÖ
İnsanların keklenmesi tarih boyunca durmadı, kâh din adamları, kâh politikacılar,kâh filozof olarak yutturulan insanlar bu uğurda her türlü yolu kullandılar… Yahudi Karl Marks’a göre, sanayileşen ülkelerde toprak sahibi ağaların aristokratların ya da bize uyarlanan tabirle patron ve ağaların yerini kapitalistler, burjuvalar alacak,sanayileşmenin sonucunda burada emekleriyle yer alan proletarya yani işçi sınıfı oluşacak, aristokratlar yerlerini kapitalistlere bırakınca ortada, kapitalistlerle proletaryadan oluşan iki sınıf kalacaktı. Bundan sonra ne mi olacaktı?
Marks; Kapitalistler ve proletaryadan oluşan bir toplumun doğacağını ve bukutuplaşmanın toplumun büyük bir bölümünü oluşturacak proletaryanın ihtilal yoluyla yönetici konumundaki kapitalist sınıfı devireceğini iddia ediyordu.Olmadı, olamadı; inşallah bir başka bahara…
*****
Neyse; 1944 yılında Bretton Woods antlaşması sonucu Dünyanın tefecilik konusunda ikiz kuruluşları olarak tanınan Dünya Bankası (WB) ile Uluslararası Para Fonu yani bilinen adıyla IMF kuruldu. ABD ve Avrupa ile yapılan anlaşmaların ardından
Dünya Bankası’nın Başkanlığı ABD’ye, IMF Başkanlığı ise Avrupa’ya verildi.Ancak her iki kurumda da patron Amerika’ydı.Ve Amerika’nın istemi dışında hiçbir şey olmuyordu.Bu hal, uluslararası tefecilerin fakir ülkeleri ilikleri kemiklerine kadar sömürmede
nasıl ortak olduklarının da bir göstergesiydi.Amerika ve yandaşları dünya ülkelerine öyle bir mengene takmışlardı ki,kolay kolay başta gelişmekte olan ülkeler dahil hiçbir ülke karşı çıkamıyordu.Sadece, Rusya, Çin, Venezuela, Fransa gibi ülkeler kısıtlı durumlardabaşkaldırıyorlardı. 1995 yılında, Türkiye dahil 155 ülkenin üye olduğu Dünya Ticaret Örgütü kuruldu.Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasının amaçları şöyleydi:“Hayat standartlarını yükseltmek, istihdamı ve reel ve gerçek talep hacmini sağlamak,mal ve hizmet üretim ticaretini geliştirmek, dünya kaynaklarının sürdürülebilirkalkınma hedefine en uygun bir şekilde kullanımına imkân vermek ve çevreyikorumak… Gelişme yolundaki ülkelerin dünya ticaretinde kalkınmaları için gerekli kaynak için orantılı bir pay elde etmelerini sağlamak…
*****
Karşılıklı çıkar esasına dayalı ve gümrük tarifelerinde ve ticaretin karşılaştığı diğer engellerde önemli, indirimler sağlayan ve uluslararası ticaret ilişkilerinde kayırma işlemleri ortadan kaldıran anlaşmalar yapmak, uygulanabilir ve kalıcı birçok taraflı ticaret sistemini geliştirmek… Dünya Ticaret Örgütüne bağlı ve bu amaca ulaşmak için gelişmekte olan ülkelerden herhangi biri ABD aleyhine karar aldığında veya görüş bildirdiğinde hatta girişimde bulunduğunda bu hareketi, kredi istemek için IMF veya Dünya Bankası’na başvurduğunda karşısına çıkıyordu.Kredi ancak ABD’ye koşulsuz biate dönünce gerçekleşebiliyordu.Tabii ki bu arada birçok kayıpla…
*****
IMF ve Dünya Bankası verdikleri kredilerde öncelikle ABD’ye kesin itaati şart koşuyordu. Sözde yardım paketi için bir diğer koşul IMF ve ilgili ülkenin üstünde uzlaşma sağladığı bir 3 yıllık uyum programının varlığıydı.IMF, kredi verdiği ülkenin refaha kavuşması için vaat ettiği yol gösterme dahil hiçbir şartları yerine getirmiyor, sorun iyice büyüdükten sonra adeta o ülkenin batması için her ortamı hazırlıyordu. IMF Başkanına kurulan tuzak 2000’li yıllarda IMF Başkanlığına gelen Fransız vatandaşı D. Strauss Kahn, Amerikan politikasını onayı anlamına gelen Washington Konsensüs’ünü kabullenmeyen ülkelere kolaylaştırıcı fonları vermeyi reddeden şartı kaldırmış, böylece IMF acımasız tefecilikten, özel koşul aramadan kredi verir bir kurum haline gelmişti.Gelirleri, üç kat artırılan IMF birikmiş altınlarını da satma izni alıyor, 750 milyar dolarlık kaynak birikimiyle Strauss Kahn’ın tanımlamasıyla artık “yeterli cephaneye”sahip oluyordu. IMF bundan sonra, gelişmekte olan ülkelere daha ağırlık verecek,kötü tefeciler gibi kriz sonrası değil kriz öncesi devreye girecek kriz daha gelmeden önlem alınacaktı. Stand-by belgesi istenmeksizin para yardımı yapılacaktı.D. Strauss Kahn’ın getirdiği bu yenilikler, IMF tarihinde bir devrim olarak nitelenmişti.Ancak, bu durum borç alanların lehine olup, ABD’nin çıkarlarını zedeleyince Kahn’a tüm dünyanın gözleri önünde otel tezgâhı kuruldu. 100 dolara kiralanan bir hayat kadınının iftiralarıyla Kahn tacizden gözaltına alındı,ardından IMF Başkanlığı’ndan ayrılmaya zorlandı.Strauss Kahn’ın ayrılmasından sonra başkan olan Christine Lagarde ilk iş olarak özel koşul yani ABD politikalarına bağlı kalma şartını tekrar getirdi.Böylece Hıristiyan ve Yahudilerin kutsal kitaplarında yer alan,“Sahip olana, daha fazla verilecektir.
*****
Olmayanınsa, hiçbir şeyi olmayacaktır” ilkesi devam ettirildi.Şimdi aklıevvelin biri çıkıp diyor ya, “IMF borçlarını sıfırladık” inanmayın.Yalan! Hem de kuyruklu bir yalan…200 milyar bile olmayan dış borç buğun 400 milyara yanaşmış,bu borcun hemen hemen tamamı WB’ye yani açık ve net deyişle ikiz kardeş IMF’yedir…Bu borcu aynı oranda iç borçlar takip etmektedir.Çok yakında battığımız açıklanmak zorunda kalınacaktır.
Marks; Kapitalistler ve proletaryadan oluşan bir toplumun doğacağını ve bukutuplaşmanın toplumun büyük bir bölümünü oluşturacak proletaryanın ihtilal yoluyla yönetici konumundaki kapitalist sınıfı devireceğini iddia ediyordu.Olmadı, olamadı; inşallah bir başka bahara…
*****
Neyse; 1944 yılında Bretton Woods antlaşması sonucu Dünyanın tefecilik konusunda ikiz kuruluşları olarak tanınan Dünya Bankası (WB) ile Uluslararası Para Fonu yani bilinen adıyla IMF kuruldu. ABD ve Avrupa ile yapılan anlaşmaların ardından
Dünya Bankası’nın Başkanlığı ABD’ye, IMF Başkanlığı ise Avrupa’ya verildi.Ancak her iki kurumda da patron Amerika’ydı.Ve Amerika’nın istemi dışında hiçbir şey olmuyordu.Bu hal, uluslararası tefecilerin fakir ülkeleri ilikleri kemiklerine kadar sömürmede
nasıl ortak olduklarının da bir göstergesiydi.Amerika ve yandaşları dünya ülkelerine öyle bir mengene takmışlardı ki,kolay kolay başta gelişmekte olan ülkeler dahil hiçbir ülke karşı çıkamıyordu.Sadece, Rusya, Çin, Venezuela, Fransa gibi ülkeler kısıtlı durumlardabaşkaldırıyorlardı. 1995 yılında, Türkiye dahil 155 ülkenin üye olduğu Dünya Ticaret Örgütü kuruldu.Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasının amaçları şöyleydi:“Hayat standartlarını yükseltmek, istihdamı ve reel ve gerçek talep hacmini sağlamak,mal ve hizmet üretim ticaretini geliştirmek, dünya kaynaklarının sürdürülebilirkalkınma hedefine en uygun bir şekilde kullanımına imkân vermek ve çevreyikorumak… Gelişme yolundaki ülkelerin dünya ticaretinde kalkınmaları için gerekli kaynak için orantılı bir pay elde etmelerini sağlamak…
*****
Karşılıklı çıkar esasına dayalı ve gümrük tarifelerinde ve ticaretin karşılaştığı diğer engellerde önemli, indirimler sağlayan ve uluslararası ticaret ilişkilerinde kayırma işlemleri ortadan kaldıran anlaşmalar yapmak, uygulanabilir ve kalıcı birçok taraflı ticaret sistemini geliştirmek… Dünya Ticaret Örgütüne bağlı ve bu amaca ulaşmak için gelişmekte olan ülkelerden herhangi biri ABD aleyhine karar aldığında veya görüş bildirdiğinde hatta girişimde bulunduğunda bu hareketi, kredi istemek için IMF veya Dünya Bankası’na başvurduğunda karşısına çıkıyordu.Kredi ancak ABD’ye koşulsuz biate dönünce gerçekleşebiliyordu.Tabii ki bu arada birçok kayıpla…
*****
IMF ve Dünya Bankası verdikleri kredilerde öncelikle ABD’ye kesin itaati şart koşuyordu. Sözde yardım paketi için bir diğer koşul IMF ve ilgili ülkenin üstünde uzlaşma sağladığı bir 3 yıllık uyum programının varlığıydı.IMF, kredi verdiği ülkenin refaha kavuşması için vaat ettiği yol gösterme dahil hiçbir şartları yerine getirmiyor, sorun iyice büyüdükten sonra adeta o ülkenin batması için her ortamı hazırlıyordu. IMF Başkanına kurulan tuzak 2000’li yıllarda IMF Başkanlığına gelen Fransız vatandaşı D. Strauss Kahn, Amerikan politikasını onayı anlamına gelen Washington Konsensüs’ünü kabullenmeyen ülkelere kolaylaştırıcı fonları vermeyi reddeden şartı kaldırmış, böylece IMF acımasız tefecilikten, özel koşul aramadan kredi verir bir kurum haline gelmişti.Gelirleri, üç kat artırılan IMF birikmiş altınlarını da satma izni alıyor, 750 milyar dolarlık kaynak birikimiyle Strauss Kahn’ın tanımlamasıyla artık “yeterli cephaneye”sahip oluyordu. IMF bundan sonra, gelişmekte olan ülkelere daha ağırlık verecek,kötü tefeciler gibi kriz sonrası değil kriz öncesi devreye girecek kriz daha gelmeden önlem alınacaktı. Stand-by belgesi istenmeksizin para yardımı yapılacaktı.D. Strauss Kahn’ın getirdiği bu yenilikler, IMF tarihinde bir devrim olarak nitelenmişti.Ancak, bu durum borç alanların lehine olup, ABD’nin çıkarlarını zedeleyince Kahn’a tüm dünyanın gözleri önünde otel tezgâhı kuruldu. 100 dolara kiralanan bir hayat kadınının iftiralarıyla Kahn tacizden gözaltına alındı,ardından IMF Başkanlığı’ndan ayrılmaya zorlandı.Strauss Kahn’ın ayrılmasından sonra başkan olan Christine Lagarde ilk iş olarak özel koşul yani ABD politikalarına bağlı kalma şartını tekrar getirdi.Böylece Hıristiyan ve Yahudilerin kutsal kitaplarında yer alan,“Sahip olana, daha fazla verilecektir.
*****
Olmayanınsa, hiçbir şeyi olmayacaktır” ilkesi devam ettirildi.Şimdi aklıevvelin biri çıkıp diyor ya, “IMF borçlarını sıfırladık” inanmayın.Yalan! Hem de kuyruklu bir yalan…200 milyar bile olmayan dış borç buğun 400 milyara yanaşmış,bu borcun hemen hemen tamamı WB’ye yani açık ve net deyişle ikiz kardeş IMF’yedir…Bu borcu aynı oranda iç borçlar takip etmektedir.Çok yakında battığımız açıklanmak zorunda kalınacaktır.
Similar topics
» Ziraat Bankası’nın yandaşlara reklam kıyağı
» Yeraltı Ruhları (Şamanizm)
» Dünya ülkeleri arasında yolsuzlukta durumumuz ne
» DÜNYA EGEMENLİĞİNİN EN ÖNEMLİ AYAĞI: DİNİ SÖMÜRÜ ARGÜMANLARI
» Dünya Tarihinde Görülmüş mü Böyle Bir Soysuz??
» Yeraltı Ruhları (Şamanizm)
» Dünya ülkeleri arasında yolsuzlukta durumumuz ne
» DÜNYA EGEMENLİĞİNİN EN ÖNEMLİ AYAĞI: DİNİ SÖMÜRÜ ARGÜMANLARI
» Dünya Tarihinde Görülmüş mü Böyle Bir Soysuz??
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz