YA ŞÖYLE OLSAYDI?

[GökBörü]

1919 tarihini hatırlıyoruz değil mi?


Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı, Kazım Karabekir Paşa'nın "Askerimle emrinizdeyim paşam" deyişi ve millî mücadelenin başlaması...

Tarih bize hep ders verir tabii almak isteyene...
Mesele geçmişte sıkışıp kalmayıp, geçmişten alacağımız derslerle geleceğimizi dizayn etmektedir...

Şimdi size iki tarihi olaydan bahsedeceğim fakat olduğu gibi değil de, "ya şöyle olsaydı" diye...


Sonrasında her olayın sonunda yorumlarda bulunacağım...


Bakalım günümüzü ve derdimi anlatabilecek miyim?

Ya Şöyle Olsaydı I...
Sevr anlaşması denen paçavra imzalanmış, Vatan bölünmüştür.
Bu şartlar içerisinde Yaveri Mustafa Kemal Paşa'ya sorar...


Yaver: Paşam, sevr anlaşmasıyla yurdumuzu böldüler, ne yapmalıyız?


Mustafa Kemal: Hey gidi hey...
Biz eskiden İstanbul'u fethetmiş bir millettik. Çok güçlüydük, disiplinli ve koordineliydik.
Ben sana Trablusgarp Cephesi'ni anlatmış mıydım? 
Çok can gitti, çok uğraştık, ne savaştık be?


Yaver: Paşam ben günümüzden bahsediyorum. Ülke bölünüyor ne yapalım?


Mustafa Kemal: Ha bugün mü? Sakın "oyuna gelmeyin"... 
Biz çok bedel ödedik siz oturup seyredin...


Ya böyle olsaydı???


Geçmişten ders çıkarıp gelecek için çalışmak yerine, geçmişte tıkanıp kalıp,
Vatan yangın yeri iken, "biz eskiden şöyle büyüktük, böyle iyiydik" deyip de, k.çlarını sıcak kanapelerinden kaldırmayanlar,
BENİM BÜYÜĞÜM O L A M A Z !


Açık ve net...
Gittiği yere...


 
Ya Şöyle Olsaydı II...
Yıl 1919...
Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıkmış ve silahını teslim etmemiş tek askeri birliğin başındaki Kazım Karabekir Paşa'ya "yanımda ol" demiştir.
 

Bu mesajı Kazım Karabekir Paşa'ya getiren Yaver ile Paşa arasındaki konuşma;

 
Yaver: Kazım Paşam, Mustafa Kemal Paşa İstanbul'dan Samsun'a gelmiş. Biliyorsunuz "silahlı" kalan tek asker bizde. Ne yapmayı düşünüyorsunuz...


Kazım Karabekir Paşa: Bu hâle gelmemizin sebebi hep Damat Ferit ve taraftarları. Gelsinler Onlar kurtarsınlar vatanı.
Tüüü Onlara, .... Onlara... (küfür)
Oooh rahatladım..


Yaver: Paşam yani ne yapacağız?


Kazım Karabekir Paşa: Birileri soruyor "Kazım Paşa" nerede diye?
Defalarca dediydim, yapmayın bak ülke bölünür diye. Dinlemediler beni. Bana ne, gelsin Damat Ferit ile taraftarları kurtarsın ülkeyi...


Yaver: Paşam, vatan bölünüyor ama...


Kazım Karabekir Paşa: Millet dinlemedi bizi yaver. Otur oturduğun yerde...
 
Ya böyle olsaydı???


Milliyetçilik, Türk Milleti'ne karşı görevli olmaktır.

Velev ki, görev verilmese,
Velev ki, Milletin çoğunluğu gaflette olsa,
Velev ki, haine teveccüh edenler olsa bile...


Milliyetçisiyim diyeceksin, sonra vatan yangın yeri iken, "bütün bunların sebebi filanca, gelsin dantelliler ilgilensin"...v.s gibi SAÇMA SAPAN sözler söyleyeceksin...


Yerim la senin Milliyetçiliği'ni...
Papucumun Milliyetçisi...


Sen otur küfretmeye ve kızmaya devam et...
 
...
 
Neden bunları yazdım biliyor musunuz?


 
Bir fotoğraf gördüm bugün...


"Sokağa çıkma kana engel ol" diyor...
"Siyasi görüşün ne olursa olsun, seni kim çağırırsa çağırsın, sokağa çıkma" diye ekliyor...


Biz masum kanı isteyecek kadar psikopat değiliz...
Devletin kolluk kuvveti de değiliz...


Fakat bu fotoğrafı, dün gece Gaziantep'de evinde 10 aylık bebeğiyle televizyon seyrederken, şerefsizler tarafından sokakta atılan silahın kurşunun başına isabet etmesiyle vefat eden Sevgi Balcı kardeşimin çocuğuna ve kocasına göstersek ne der?


Bu kadıncağız bizim akrabamız olsa ne derdik?


Sokağa eğer bireysel ve teşkilatsız çıkarsak, "evet akan kanın çoğu bizim olur",
Amma 80 öncesi Başbuğumun bir milyon Türk Milliyetçisi'ni yürüttüğü hatta göz dağı verdiği Tandoğan Yürüyüşü gibi bir yürüyüş yapsak, tepkimizi dile getirsek, kısacası teşkilatlı bir şekilde gerekeni yapsak,


Bu aymazlıkta "yavaş" kalan kolluk kuvvetleri de,
Bu şerefsizliği yapanlar da, şöyle bir toparlanmazlar mı?


Sokağa çıkma demek kolay...
Peki sokak artık senin sokağın değilse, ne zaman çıkacaksın?


 
Etrafta Türk Milliyetçisiyim deyip saçma sapan konuşanlar var.
Başbuğ Alparslan Türkeş, 78 Tandoğan yürüyüşünde, bir tane bile Türk'ün burnu kanamadan bir milyon Türk Milliyetçisi'ni Tandoğan'dan yürütüp Türk düşmanlarına ve "gevşek" kalan kolluk kuvvetlerine göz dağı verdiğinde "oyuna gelmiş" mi oluyordu?


Evde oturacaksan otur fakat bir şeyler yapmaya çalışanları sıcak koltuğundan eleştirme!
Sokağa çıkmayı da SADECE "eline satır almak, silah almak" diye de anlama.
Ya yanlarında ol ya da sesini kes otur...

Aslında yaklaşık yarım saat önce Abdullah Alagöz Hocam'ın bir cümlesini gördüm, bu yazıyı yazmama bile gerek yoktu zirâ Hocam yine bir cümle ile işi bitirmiş.


Aynen şöyle demiş, Abdullah Alagöz Hoca;

"ÜLKÜCÜ "ATALET" ENGELLENEMEZ!.."

Bu cümle üzerine bir şey söylenebilir mi?
Hayır, her şeyi net bir şekilde anlatıyor...
 
Neden bu hâldeyiz?
Ne zaman bitecek sorularının da cevabı da benden gelsin...
 
BİR MİLYON TÜRK MİLLİYETÇİSİ TANDOĞAN'DA YÜRÜMEDİKÇE,
BU REZİLLİK BİTMEEEZ!!!
 
Biraz da Mehmet Akîf'e kulak verelim,

"Vatanın tâkati yoktur yeniden ihmâle: 
Doludizgin gidiyor baksana izmihlâle!
Ey cemâat, uyanın, elverir artık uyku!
Yok mu sizlerde vatan nâmına hiçbir duygu?..." 
 
Benim de bağırasım geliyor Mehmed Akîf gibi, "Ey cemâat, uyanın!.." diye...

Mustafa Aslan Hocam'ın dediği gibi; "Türk Türk'ü korumazsa, Tanrı Türk'ü korur mu?."
 
Korur mu kardeşim sen cevap ver...

Selam ile...
Murat ÇALIK