BATI AVRUPA'DA TÜRK VARLIGI
1 sayfadaki 1 sayfası
BATI AVRUPA'DA TÜRK VARLIGI
Grekçe "tohum saçmak" anlamına gelen diyaspora kavramı, ilk önce
Babil'den sürüldükleri kabul edilen Yahudiler için kullanılmıstır. Yakın zamanlara kadar da bu kullanım biçimi süregelmistir. 1980'li yıllardan itibarendiyaspora tabiri, Yahudi diyasporasının yanısıra A.B.D'de ya
sayan Ermeni, Rum ve Afrikalı topluluklar için de yaygın olarak kullanılmaya baslanmıs,(BUTLER, 2001) 2000'li yıllarda, bu topluluklara yenileri eklenmi
stir. Üçüncükusagın tamamı Avrupa dogumlu olan Batı Avrupalı göçmen Türk topluluklarının da diyaspora olarak adlandırılmaları artık gündemdedir. Robin Cohen'in
tipolojisine göre, diyasporalar bes türe ayrılır: Kurban, emek, ticaret, emperyal ve kültürel (COHEN, 1987). 1960'lı yıllardan sonra Amerika ve Avrupa'da ticaret
ve emege dayalı diyasporaların daha da yaygınlastıgı ifade edilebilir. Etnik-milli birer topluluk olan diyasporalar, din, dil, fenotip gibi tipik etnik
özelliklere göre ayırt edilirler. Ancak, diyasporaları etnik ya da dini azınlıklardan
farklı kılan temel özellik, diyasporik toplulugun anayurtla baglantısıdır. Anayurtla iliski ya da bir anayurt tasavvuru diyasporik kimligi ayakta tutantemel unsurdur. Bu ba
glantı ya da tasavvur yerel etnik kimliklerden diyaspora kimligini farklı kılar. Anayurtla iliski diyasporadan diyasporaya farklılık gösterir.(BUTLER, 2001). Diyaspora diye anılan toplulukların anayurt dı
sında birden fazla ülkeye yayılma nedenleri oldukça çesitlidir. Birden fazla ülkeye yayılmaklabirlikte ortak kültürel kimlik ve anayurt tasavvurunun payla
sımı, bu toplulukları bir arada ve dayanısma içerisinde tutar. Diyasporalar, anayurtlaba
glantılarına izafeten tanınırlar. Eger anayurt sayılabilecek gerçek cografi bir mekan yok ise, bu bir tasavvur olarak sürdürülür. Anayurt bir toprak parçası
olmaktan ziyade bir metafordur. Diyasporalar ulus-devlet olarak tanınmak ihtiyacında
degildir. Bir nüfus kategorisi olmaları hasebiyle, etno-milli bir topluluk
seklinde ve genellikle de azınlık konumunda varlıklarını devam ettirirler. Diyasporaları anayurttan ayrılmaları ya sürgün ya da gönüllü yayılma seklindeolur. Ayrıldıkları ülkeyle bulundukları ülkelerdeki statüleri genellikle de
giskenlik arzeder. (ANTHIAS,1998).
Bir topluluk için diyaspora tabirini kullanırken, genelde su özelliklerinöne çıktıgını söyleyebiliriz. 1. Anayurttan birden fazla ülkeye yayılma,
2. Ev sahibi ülkede çogunlugu teskil eden toplumla iliskilerde problemler yasanması, ayrımcılık ve yabancı düsmanlıgı gibi.
* Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Ögretim Üyesi
44
3. Milli sınırları asan bir toplum duygusu. 4. Toplumun çogunlugundan ayırt edilen etno-milli kültürel kimlik5. Dönülecek de
gil, geri dönülmesi mümkün olan bir ülkenin varlıgı ya da ortak bir anayurt mitolojisi.
6. Birden fazla kusagın ev sahibi ülkelerde yasıyor olması. Her milli ya da etnik toplumun yasadıgı bir siyasi cografya mevcuttur.Diyasporalar, sadece etno-milli topluluklar olma özelli
gi göstermezler, aynı zamanda ulusasırı topluluklardır, ait oldukları milletin dahili yapısında degil,siyasi sınırlarının ötesinde ya
sarlar (BUTLER, 2001). 2000'li yıllarda Batı Avrupa ülkelerinde yasayan Türk topluluklarını, birazönce saydı
gım özellikler dikkate alındıgında, diyaspora olarak tanımlamanın daha yerinde olacagı kanaatindeyim. Bugün sözünü ettigimiz Türk diyasporası,Türkiye'nin de taraf oldu
gu uluslar arası antlasmalar yoluyla gerçeklesen ülkeler arası emek hareketliligi sonucunda dogmustur. Batı Avrupa'da Türk diyasporasının bulundugu baslıca ülkeler Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika,
sviçre, Fransa, Danimarka, Norveç ve sveç'tir. Türk diyasporasının olusum sürecine bakıldıgında, Batı Avrupa ülkelerine emek göçü, 1960'lı yıllardaba
slamıs, 1973 yılında Dünya petrol bunalımı sonucu, Avrupa ülkelerinin isçi alımları duraksamaya ugramıstır. Baslangıçta yurt dısına genç, erkek ve bekâri
sçiler gitmekte iken, gidilen ülkelerde uzun müddet bulunmak durumunda kalınılması ve karsılasılan birçok güçlük, evli isçilerin oranının yükselmesineyol açmı
stır(TURKDOGAN, 1977). Parçalanmıs ailelerin birlestirilmesinin uygulamaya konulmasıyla birlikte, isçiler yakın akraba, es ve çocuklarını yanlarınaalmı
slardır. Genelde evlilik dıs göçleri olumlu yönde etkilemis, yurt dısında kalısın zamanla sürekli hale gelmesiyle, geçicilik kalıcılıga dönüsmüstür. Ailegöçüne dönü
sen dıs göç sayesinde göçmen isçilerden sonra ikinci ve üçüncü kusak göçmen Türk nüfus kitlesi de Batı Avrupa ülkelerinde yerlesik hale gelmis
ve hemen hemen hayatının tamamını yurt dısında geçirmis bir vatandas tipiortaya çıkmıstır(ABADAN-UNAT, 2002). Bugün Batı Avrupa ülkelerinde yasayan Türk diyasporasının tahmini nüfusu 3.5 - 4 milyon civarındadır.
Türk isgücü göçünün geçicilikten kalıcılıga dönüsmesi, Türk göçmen ailelerineyönelik dı
slanma ve ayrımcılıgı arttırmıstır. Diyasporanın olusumundan itibaren karsı karsıya kalınan süreç, içice üç asamalı bir süreçtir.1. Ayrımcılık ve yabancı dü
smanlıgı 2. Entegrasyon politikaları
3. Tanıma siyaseti
Türk göçmen kitlesinin dıslanma, ayrımcılık ve zaman zaman siddete dönüsen yabancı düsmanlıgı olgusuyla karsı karsıya kalmasında en önemli etken,Batı Avrupalı toplumların ço
gunun dini ve etnik azınlıklarla bir arada yasama tecrübesinin eksik olmasıdır. Bu olguyu takiben izlenilen entegrasyon politikaları
da aynı etkenin izlerini tasır. Entegrasyon politikaları, göçmen kimlik de45
gerlerini gözardı eden, sadece bir arada yasamanın temel sartlarını olusturma degil, yerli çogunlugun deger ve normlarına uyumu öngören bir muhteva tasırlar.Di
ger bir ifadeyle, bu politikalar, göçmen kimligini çogunluk toplumun kimligiyle olabildigi ölçüde benzestirmeyi amaçlarlar. Daha sonra gündemegelen göçmen kimli
gini tanıma siyaseti ise, dini alanda tanımayı öngörür ve entegrasyon politikalarının bir uzantısıdır. Bu tanıma siyaseti, Alman slamı,Fransız
slamı gibi ya da genelde Avrupa slamı gibi tanımlamalara dayanır.Avrupa slamı, göçmenlerin dini inançlarını kendi dilleriyle degil, bir Avrupa diliyle ifade etme ve aktarma imkanını vermekte, referans çerçevesi olarak da
Avrupa'nın ortak degerlerini esas almaktadır. Tanınan slam, gelenek ve dinikültür mirasıyla ba
gı önemli ölçüde kesilmis bir slamdır. Avrupa Birligi'ne üye ülkeler, gelecekte muhtemel parçalanma ve çatısmalarınönüne geçebilmek ve Avrupa Birli
gi’nin sürekliligini saglıyabilmek için bir Avrupa Kimligi insa etme çabasındadırlar. Avrupa Kimligi, kültürelfarklılıkları yadsıyan de
gil, ortak deger ve haklar çerçevesinde katılım ve paylasımı esas alan daha kusatıcı bir kimliktir. Hem olusum hem de tartısma asamasındaolan Avrupa Kimli
gi, çok dilli ve çok kültürlü bir kimliktir. Bu kimlik tartısmalarında, göçmen toplulukların kimlik problemlerine henüz yeterince yerverilmedi
gini görmekteyiz. Batı Uygarlıgının tarihi kültürel arkaplanınınGreko-Latin kültürü ve Hristiyanlık olusturur, ancak günümüz Avrupa Uygarlıgının temel referans çerçevesi insan haklan ve demokrasidir. Müslüman
diyasporalann varlıgı Batının tarihi kültürel arkaplanı açısından bir gerilim kaynagı olurken, Batının temel referans çerçevesi bakımından ise varlıklarının tanınmasında
bir mesruiyet zemini olusturur. Diyasporalan dıslayan bir AvrupaKimli
gi, bu referans çerçevesiyle tezat teskil eder. Avrupa kimligi, kültürel çogulculuk baglamında insan hakları ve demokratik katılım üzerinde yükselirken,birle
sen Avrupa'da "farklı olma hakkı" sadece yerli toplum ve topluluklar için degil, göçmen diyasporalar için de geçerli olmak durumundadır. Avrupavatanda
slıgı ve Avrupa Birligi için geçerli ilke ve ölçütlerin diyasporalara yönelik entegrasyon politikalarına da yansıması, göçmen toplulukların en temel beklentisidir.
Avrupa kimliginin bir uzantısı olarak gelistirilen Avrupa vatandaslıgı söylemi iki temel boyuta sahiptir: Haklar ve kimlik - aidiyet. Haklar, bireyin hakları
ve grup hakları olmak üzere iki ana kategoriye ayrılırken, kimlik-aidiyet boyutu
ise, Avrupa kimligi ile Avrupa Birligi içerisinde yer alan milli ve etnik topluluklarının kimlikleri olmak üzere iki düzeyde ele alınır. Avrupa vatandaslıgınındaha çok bir kültürel yurtta
slık olarak algılandıgı ifade edilebilir. Kültürel yurttaslıgın temeli, bir toplulugun "farklı olma hakkına" sahip olmasına vedemokratik hayata katılımına dayanır(DELGADO-MORE
RA, 1997). Yeni Avrupa Kimligi çerçevesinde göçmen topluluklarının kültürünün bir kültürelala
sım olarak degerlendirilmesi, gerçekte "farklı olma hakkını" göz ardı eden 46
bir yaklasımdır(VASSAF,2002). Farklı olma hakkı, bir kültürel alasım olussa dahi Avrupa Kimligi'nin dayandıgı temel referans çerçevesi geregi tanınmasıgereken bir haktır. Gerçek bir ala
sım, birbirine denk ve esit seviyede gerçeklesir. Hakim kültür havzası içerisinde, farklı olma hakkına sınırlar konulmus birtoplulu
gun, sonunda bu alasım olma özelligini de kaybetmesi ve hakim kültürün içinde erimesi mukadderdir. Avrupa'daki Müslüman diyasporalar, artık Avrupa
Birligi'nin yadsıyamıyacagı bir gerçekliktir. Bu toplulukları Avrupa toplumlarından ayrıt edici özellikleri sadece dini inançları degil, aynı zamanda dilleri vedi
ger etno-milli özellikleridir. Avrupa Birligi'ne üye bazı ülkelerin nüfusları kadar Türkçe ve Arapça konusan göçmen topluluklar bulunmaktadır. Bir Avrupaülkesine vatanda
slık bagıyla baglı oldukları halde, bugün için göçmen toplulukların kültürel kimliklerini ifade etme ve yeterli ölçüde kültürel tanınma imkanına
kavustuklarından bahsedilemez. Bu sartlarda diger Müslüman diyaspora topluluklarında oldugu gibi Türkdiasporik kimli
ginin gerçek anlamda insası, göçmenlere yönelik entegrasyon politikalarında "farklı olma hakkının" tanınma derecesi ölçüsünde mümkün
olabilecektir. Entegrasyon ve tanıma politikaları arasında kalan diasporik Türk
kimliginin insasında sivil alanın islevselliginin tasıdıgı önem son derece büyüktür. Türk sivil kurulusları, dini bilgi ve kültürün aktarımı, anadilin yeni kusaklarakazandırılması, anavatanla psikolojik ba
gın kusaklar boyu sürdürülmesinde rol oynayacak bir tarih bilincinin olusturulması hususlarında, islevsel olabilmekiçin yeniden örgütlenme ihtiyacı ile kar
sı karsıyadır. Hem Avrupa Birligi'nin ortak deger ve normlarının göçmen topluluklar için de cari olabilmesi, hem dediasporik kimli
gin insası ve korunması açılarından Türk sivil kuruluslarına büyük görevler düsmektedir.
Su ana kadar söylenenlere ilave olarak bir hakkı teslim etmek bakımından son bir hususu belirtmeden geçemiyecegim. O da, bu toplantının düzenlenmesindepayı olan Hollanda Türkevi Derne
gi'nin, Batı Avrupa'da bir Türk sivil kurulusunun nasıl islevsel olabilecegine cevap olusturacak örnek faaliyetlerde bulundugudur.
KAYNAKLAR
Floya Anthias, "Evaluating Diyaspora: Beyond Ethnicity?" Sociology, Vol:32, No:3, 1998
Gündüz Vassaf, Daha Sesimizi Duyuramadık, Almanya'da Türk sçi Çocukları, stanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı, 2002.
Juan M. Delgado-Moreira, "Cultural Citizenship and the Creation of European Identity"
Electronic Journal of Sociology, 1997.
Kim D. Butler, Diyaspora: A Journal of Transnational Studies, 10:2, Ontario, 2001.
Nermin Abadan-Unat, Bitmeyen Göç, Bilgi Üniversitesi Yayınlan, 2. Baskı, 2002.
Robin Cohen, Global Diyasporas: An Introduction., USA: Routledge, 1987.
Orhan Türkdogan, Batı Almanya'da Köy Kalkınma Modelleri ve Türk sçilerinin Sosyo- Ekonomik Yapısı, Dede Korkut Yayınevi, stanbul, 1977
Babil'den sürüldükleri kabul edilen Yahudiler için kullanılmıstır. Yakın zamanlara kadar da bu kullanım biçimi süregelmistir. 1980'li yıllardan itibarendiyaspora tabiri, Yahudi diyasporasının yanısıra A.B.D'de ya
sayan Ermeni, Rum ve Afrikalı topluluklar için de yaygın olarak kullanılmaya baslanmıs,(BUTLER, 2001) 2000'li yıllarda, bu topluluklara yenileri eklenmi
stir. Üçüncükusagın tamamı Avrupa dogumlu olan Batı Avrupalı göçmen Türk topluluklarının da diyaspora olarak adlandırılmaları artık gündemdedir. Robin Cohen'in
tipolojisine göre, diyasporalar bes türe ayrılır: Kurban, emek, ticaret, emperyal ve kültürel (COHEN, 1987). 1960'lı yıllardan sonra Amerika ve Avrupa'da ticaret
ve emege dayalı diyasporaların daha da yaygınlastıgı ifade edilebilir. Etnik-milli birer topluluk olan diyasporalar, din, dil, fenotip gibi tipik etnik
özelliklere göre ayırt edilirler. Ancak, diyasporaları etnik ya da dini azınlıklardan
farklı kılan temel özellik, diyasporik toplulugun anayurtla baglantısıdır. Anayurtla iliski ya da bir anayurt tasavvuru diyasporik kimligi ayakta tutantemel unsurdur. Bu ba
glantı ya da tasavvur yerel etnik kimliklerden diyaspora kimligini farklı kılar. Anayurtla iliski diyasporadan diyasporaya farklılık gösterir.(BUTLER, 2001). Diyaspora diye anılan toplulukların anayurt dı
sında birden fazla ülkeye yayılma nedenleri oldukça çesitlidir. Birden fazla ülkeye yayılmaklabirlikte ortak kültürel kimlik ve anayurt tasavvurunun payla
sımı, bu toplulukları bir arada ve dayanısma içerisinde tutar. Diyasporalar, anayurtlaba
glantılarına izafeten tanınırlar. Eger anayurt sayılabilecek gerçek cografi bir mekan yok ise, bu bir tasavvur olarak sürdürülür. Anayurt bir toprak parçası
olmaktan ziyade bir metafordur. Diyasporalar ulus-devlet olarak tanınmak ihtiyacında
degildir. Bir nüfus kategorisi olmaları hasebiyle, etno-milli bir topluluk
seklinde ve genellikle de azınlık konumunda varlıklarını devam ettirirler. Diyasporaları anayurttan ayrılmaları ya sürgün ya da gönüllü yayılma seklindeolur. Ayrıldıkları ülkeyle bulundukları ülkelerdeki statüleri genellikle de
giskenlik arzeder. (ANTHIAS,1998).
Bir topluluk için diyaspora tabirini kullanırken, genelde su özelliklerinöne çıktıgını söyleyebiliriz. 1. Anayurttan birden fazla ülkeye yayılma,
2. Ev sahibi ülkede çogunlugu teskil eden toplumla iliskilerde problemler yasanması, ayrımcılık ve yabancı düsmanlıgı gibi.
* Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Ögretim Üyesi
44
3. Milli sınırları asan bir toplum duygusu. 4. Toplumun çogunlugundan ayırt edilen etno-milli kültürel kimlik5. Dönülecek de
gil, geri dönülmesi mümkün olan bir ülkenin varlıgı ya da ortak bir anayurt mitolojisi.
6. Birden fazla kusagın ev sahibi ülkelerde yasıyor olması. Her milli ya da etnik toplumun yasadıgı bir siyasi cografya mevcuttur.Diyasporalar, sadece etno-milli topluluklar olma özelli
gi göstermezler, aynı zamanda ulusasırı topluluklardır, ait oldukları milletin dahili yapısında degil,siyasi sınırlarının ötesinde ya
sarlar (BUTLER, 2001). 2000'li yıllarda Batı Avrupa ülkelerinde yasayan Türk topluluklarını, birazönce saydı
gım özellikler dikkate alındıgında, diyaspora olarak tanımlamanın daha yerinde olacagı kanaatindeyim. Bugün sözünü ettigimiz Türk diyasporası,Türkiye'nin de taraf oldu
gu uluslar arası antlasmalar yoluyla gerçeklesen ülkeler arası emek hareketliligi sonucunda dogmustur. Batı Avrupa'da Türk diyasporasının bulundugu baslıca ülkeler Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika,
sviçre, Fransa, Danimarka, Norveç ve sveç'tir. Türk diyasporasının olusum sürecine bakıldıgında, Batı Avrupa ülkelerine emek göçü, 1960'lı yıllardaba
slamıs, 1973 yılında Dünya petrol bunalımı sonucu, Avrupa ülkelerinin isçi alımları duraksamaya ugramıstır. Baslangıçta yurt dısına genç, erkek ve bekâri
sçiler gitmekte iken, gidilen ülkelerde uzun müddet bulunmak durumunda kalınılması ve karsılasılan birçok güçlük, evli isçilerin oranının yükselmesineyol açmı
stır(TURKDOGAN, 1977). Parçalanmıs ailelerin birlestirilmesinin uygulamaya konulmasıyla birlikte, isçiler yakın akraba, es ve çocuklarını yanlarınaalmı
slardır. Genelde evlilik dıs göçleri olumlu yönde etkilemis, yurt dısında kalısın zamanla sürekli hale gelmesiyle, geçicilik kalıcılıga dönüsmüstür. Ailegöçüne dönü
sen dıs göç sayesinde göçmen isçilerden sonra ikinci ve üçüncü kusak göçmen Türk nüfus kitlesi de Batı Avrupa ülkelerinde yerlesik hale gelmis
ve hemen hemen hayatının tamamını yurt dısında geçirmis bir vatandas tipiortaya çıkmıstır(ABADAN-UNAT, 2002). Bugün Batı Avrupa ülkelerinde yasayan Türk diyasporasının tahmini nüfusu 3.5 - 4 milyon civarındadır.
Türk isgücü göçünün geçicilikten kalıcılıga dönüsmesi, Türk göçmen ailelerineyönelik dı
slanma ve ayrımcılıgı arttırmıstır. Diyasporanın olusumundan itibaren karsı karsıya kalınan süreç, içice üç asamalı bir süreçtir.1. Ayrımcılık ve yabancı dü
smanlıgı 2. Entegrasyon politikaları
3. Tanıma siyaseti
Türk göçmen kitlesinin dıslanma, ayrımcılık ve zaman zaman siddete dönüsen yabancı düsmanlıgı olgusuyla karsı karsıya kalmasında en önemli etken,Batı Avrupalı toplumların ço
gunun dini ve etnik azınlıklarla bir arada yasama tecrübesinin eksik olmasıdır. Bu olguyu takiben izlenilen entegrasyon politikaları
da aynı etkenin izlerini tasır. Entegrasyon politikaları, göçmen kimlik de45
gerlerini gözardı eden, sadece bir arada yasamanın temel sartlarını olusturma degil, yerli çogunlugun deger ve normlarına uyumu öngören bir muhteva tasırlar.Di
ger bir ifadeyle, bu politikalar, göçmen kimligini çogunluk toplumun kimligiyle olabildigi ölçüde benzestirmeyi amaçlarlar. Daha sonra gündemegelen göçmen kimli
gini tanıma siyaseti ise, dini alanda tanımayı öngörür ve entegrasyon politikalarının bir uzantısıdır. Bu tanıma siyaseti, Alman slamı,Fransız
slamı gibi ya da genelde Avrupa slamı gibi tanımlamalara dayanır.Avrupa slamı, göçmenlerin dini inançlarını kendi dilleriyle degil, bir Avrupa diliyle ifade etme ve aktarma imkanını vermekte, referans çerçevesi olarak da
Avrupa'nın ortak degerlerini esas almaktadır. Tanınan slam, gelenek ve dinikültür mirasıyla ba
gı önemli ölçüde kesilmis bir slamdır. Avrupa Birligi'ne üye ülkeler, gelecekte muhtemel parçalanma ve çatısmalarınönüne geçebilmek ve Avrupa Birli
gi’nin sürekliligini saglıyabilmek için bir Avrupa Kimligi insa etme çabasındadırlar. Avrupa Kimligi, kültürelfarklılıkları yadsıyan de
gil, ortak deger ve haklar çerçevesinde katılım ve paylasımı esas alan daha kusatıcı bir kimliktir. Hem olusum hem de tartısma asamasındaolan Avrupa Kimli
gi, çok dilli ve çok kültürlü bir kimliktir. Bu kimlik tartısmalarında, göçmen toplulukların kimlik problemlerine henüz yeterince yerverilmedi
gini görmekteyiz. Batı Uygarlıgının tarihi kültürel arkaplanınınGreko-Latin kültürü ve Hristiyanlık olusturur, ancak günümüz Avrupa Uygarlıgının temel referans çerçevesi insan haklan ve demokrasidir. Müslüman
diyasporalann varlıgı Batının tarihi kültürel arkaplanı açısından bir gerilim kaynagı olurken, Batının temel referans çerçevesi bakımından ise varlıklarının tanınmasında
bir mesruiyet zemini olusturur. Diyasporalan dıslayan bir AvrupaKimli
gi, bu referans çerçevesiyle tezat teskil eder. Avrupa kimligi, kültürel çogulculuk baglamında insan hakları ve demokratik katılım üzerinde yükselirken,birle
sen Avrupa'da "farklı olma hakkı" sadece yerli toplum ve topluluklar için degil, göçmen diyasporalar için de geçerli olmak durumundadır. Avrupavatanda
slıgı ve Avrupa Birligi için geçerli ilke ve ölçütlerin diyasporalara yönelik entegrasyon politikalarına da yansıması, göçmen toplulukların en temel beklentisidir.
Avrupa kimliginin bir uzantısı olarak gelistirilen Avrupa vatandaslıgı söylemi iki temel boyuta sahiptir: Haklar ve kimlik - aidiyet. Haklar, bireyin hakları
ve grup hakları olmak üzere iki ana kategoriye ayrılırken, kimlik-aidiyet boyutu
ise, Avrupa kimligi ile Avrupa Birligi içerisinde yer alan milli ve etnik topluluklarının kimlikleri olmak üzere iki düzeyde ele alınır. Avrupa vatandaslıgınındaha çok bir kültürel yurtta
slık olarak algılandıgı ifade edilebilir. Kültürel yurttaslıgın temeli, bir toplulugun "farklı olma hakkına" sahip olmasına vedemokratik hayata katılımına dayanır(DELGADO-MORE
RA, 1997). Yeni Avrupa Kimligi çerçevesinde göçmen topluluklarının kültürünün bir kültürelala
sım olarak degerlendirilmesi, gerçekte "farklı olma hakkını" göz ardı eden 46
bir yaklasımdır(VASSAF,2002). Farklı olma hakkı, bir kültürel alasım olussa dahi Avrupa Kimligi'nin dayandıgı temel referans çerçevesi geregi tanınmasıgereken bir haktır. Gerçek bir ala
sım, birbirine denk ve esit seviyede gerçeklesir. Hakim kültür havzası içerisinde, farklı olma hakkına sınırlar konulmus birtoplulu
gun, sonunda bu alasım olma özelligini de kaybetmesi ve hakim kültürün içinde erimesi mukadderdir. Avrupa'daki Müslüman diyasporalar, artık Avrupa
Birligi'nin yadsıyamıyacagı bir gerçekliktir. Bu toplulukları Avrupa toplumlarından ayrıt edici özellikleri sadece dini inançları degil, aynı zamanda dilleri vedi
ger etno-milli özellikleridir. Avrupa Birligi'ne üye bazı ülkelerin nüfusları kadar Türkçe ve Arapça konusan göçmen topluluklar bulunmaktadır. Bir Avrupaülkesine vatanda
slık bagıyla baglı oldukları halde, bugün için göçmen toplulukların kültürel kimliklerini ifade etme ve yeterli ölçüde kültürel tanınma imkanına
kavustuklarından bahsedilemez. Bu sartlarda diger Müslüman diyaspora topluluklarında oldugu gibi Türkdiasporik kimli
ginin gerçek anlamda insası, göçmenlere yönelik entegrasyon politikalarında "farklı olma hakkının" tanınma derecesi ölçüsünde mümkün
olabilecektir. Entegrasyon ve tanıma politikaları arasında kalan diasporik Türk
kimliginin insasında sivil alanın islevselliginin tasıdıgı önem son derece büyüktür. Türk sivil kurulusları, dini bilgi ve kültürün aktarımı, anadilin yeni kusaklarakazandırılması, anavatanla psikolojik ba
gın kusaklar boyu sürdürülmesinde rol oynayacak bir tarih bilincinin olusturulması hususlarında, islevsel olabilmekiçin yeniden örgütlenme ihtiyacı ile kar
sı karsıyadır. Hem Avrupa Birligi'nin ortak deger ve normlarının göçmen topluluklar için de cari olabilmesi, hem dediasporik kimli
gin insası ve korunması açılarından Türk sivil kuruluslarına büyük görevler düsmektedir.
Su ana kadar söylenenlere ilave olarak bir hakkı teslim etmek bakımından son bir hususu belirtmeden geçemiyecegim. O da, bu toplantının düzenlenmesindepayı olan Hollanda Türkevi Derne
gi'nin, Batı Avrupa'da bir Türk sivil kurulusunun nasıl islevsel olabilecegine cevap olusturacak örnek faaliyetlerde bulundugudur.
KAYNAKLAR
Floya Anthias, "Evaluating Diyaspora: Beyond Ethnicity?" Sociology, Vol:32, No:3, 1998
Gündüz Vassaf, Daha Sesimizi Duyuramadık, Almanya'da Türk sçi Çocukları, stanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı, 2002.
Juan M. Delgado-Moreira, "Cultural Citizenship and the Creation of European Identity"
Electronic Journal of Sociology, 1997.
Kim D. Butler, Diyaspora: A Journal of Transnational Studies, 10:2, Ontario, 2001.
Nermin Abadan-Unat, Bitmeyen Göç, Bilgi Üniversitesi Yayınlan, 2. Baskı, 2002.
Robin Cohen, Global Diyasporas: An Introduction., USA: Routledge, 1987.
Orhan Türkdogan, Batı Almanya'da Köy Kalkınma Modelleri ve Türk sçilerinin Sosyo- Ekonomik Yapısı, Dede Korkut Yayınevi, stanbul, 1977
Prof. Dr. Musa TAŞDELEN
Similar topics
» Batı anadolu'nun Türklüğü batı Türkler'i silmek ister!..
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» Türk ülkesinde Türk fakir Türk kimsesiz
» Batı Hun İmparatorluğu
» Batı’nın Kıskacındaki Ülke; Türkiye
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» Türk ülkesinde Türk fakir Türk kimsesiz
» Batı Hun İmparatorluğu
» Batı’nın Kıskacındaki Ülke; Türkiye
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz