Türk yargısının ruhuna el Fatiha
1 sayfadaki 1 sayfası
Türk yargısının ruhuna el Fatiha
Yargıtay Başkanı Gerçeker Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ya Meclis’in üye seçmesine karşı çıktı: Biz AB tipi demokrasi değiliz. Adli yılın açılışında konuşan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in sözleri, yargıda neden acil reforma ihtiyaç duyulduğunu özetler gibiydi. Gerçeker, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ne Meclis’in üye seçmesini “Demokrasi bilincimiz Avrupa düzeyinde değil” diyerek karşı çıktı. Gerçeker yazılı metinde yer alan “Yandaş yargı olmamalı” sözünü konuşmasında kullanmadı. Ergenekon için “Dedikodu kanıt değildir” dedi. Öte yandan Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Gül hakkındaki ‘kayıp trilyon’ davasının kamu yararına bozulmasını talep etti
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, 2009-2010 adli yıl açış konuşmasında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yargı reformunu eleştiri yağmuruna tuttu. Özellikle Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yapılması öngörülen değişiklikle yargının siyasallaşacağını savunan Gerçeker, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili de mesajlar verdi:
Niye yeniden deneyelim
“Anayasa Mahkemesi’nin mevcut üye sayısı çoğaltılabilir. Ancak, Parlamento tarafından Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilmesi yerinde değildir. 1961 Anayasa’sı döneminde getirilen bu şekildeki düzenleme ortaya çıkan birçok sakıncalar nedeniyle 1971 yılında yapılan değişiklikle terk edilmiştir. Uygulanmış fakat olumsuzlukları nedeniyle terk edilmiş bulunan bir konunun yeniden gündeme getirilmesi doğru görülmemektedir. Böyle bir uygulama kaçınılmaz olarak yargının siyasallaşması eleştirilerini de beraberinde gündeme getirecektir.
Yargı bağımsızlığı
Hakim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükseltme, birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, görevden uzaklaştırma işlemleri bakımından tam yetkili olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na, Adalet Bakanı’nın başkanlık etmesi yargı bağımsızlığını zedeleyen bir olgudur. Her ne kadar hakim sınıfından olsa da, konumu itibariyle yürütme erkinin içinde bulunan Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın Kurul’un doğal üyesi olması da yargı bağımsızlığı ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Geriye gidiyoruz
Yargı Reformu Stratejisi taslağında bu yönde bir ilerlemeye rastlanmadığı gibi; aksine, Kurul’un oluşumunda Yasama ve Yürütme organı (Cumhurbaşkanı) tarafından üye seçimi planlandığı belirtilmiş olmakla yargı bağımsızlığı noktasında mevcut durumun dahi gerisine düşülmesi olasılığı söz konusudur.
Demokrasi bilinci yok
Taslakta ‘Diğer bazı Avrupa devletlerinde’ parlamentonun Yüksek Kurul’a üye seçme yetkisi bulunduğundan bahsedilmektedir. Ancak söz konusu ülkelerde demokratik parlamenter sistem bütün kural, kurum ve kuruluşlarıyla benimsenmiş ve uygulanmaktadır. Oysa ülkemizde yargı bağımsızlığı hakim-savcı teminatı, hukukun üstünlüğü, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti gibi anayasal ilkeler halen tartışma konusudur. Parlamentonun oluşum ve işleyişinde etkin biçimde söz sahibi olanlar, siyasi parti genel başkanlarıdır. Bu tabloda yasama organı tarafından seçilecek kurul üyeleri yönünden daha seçim aşamasında ve işin başında siyasallaşma söz konusu olacak, bazen tek partinin çoğunluk sağlayamadığı hallerde, uygulamada Sayıştay üyeleri seçimlerinde olduğu gibi uzun süre seçim dahi yapılamayacaktır, Ülkemizin bu konudaki özgün koşulları, demokrasi bilincinin yeterince gelişmemiş olması dikkate alındığında Parlamento’nun Yüksek Kurul’a üye seçmesi, keza yürütme organının temsilcisi Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın ve hatta etkin biçimde Adalet Bakanı’nın Kurulda yer alması isabetli olmayacaktır.
Yüce Divan yetkisi
Yargıtay’ın yıllardan beri baktığı davaların nitelikleri ve sayıları, Yargıtay üyelerinin yetişme biçimleri ile donanımları nazara alındığında Yüce Divan görevinin, yargılama birliğinin bir gereği olarak, yargılanacak kişiler bakımından oluşturacağı hukuksal güvence de dikkate alınmak suretiyle Yargıtay’a verilmesi zorunlu hale gelmiştir ve doğru olan da budur. Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş amacı Anayasa Yargısı olduğuna göre işlevinin de Anayasa Yargısı ile sınırlı olması gerekir.”
Dedikodu kanıt değildir
Konuşmasında Ergenekon soruşturmasına da değinen Yargıtay Başkanı Gerçeker, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un şu yazısını okudu: “...Bir tutamcık siyaset yargıya karışırsa, virüse dönüşür. Yargı hastalanır, kirli adalet salgılar. Soruşturmanın gizliliği gerekçesi çok insancadır, çok güçlüdür, çok tutarlıdır. Kuşkulunun öz saygısı, şerefi örselenmemeli. Suç işledikleri sanılan insanlar incitilmemeli, lekelenmemeli. Ön soruşturma asla bir güç gösterisine dönüştürülmemeli... Dedikodu kanıt değildir. İddianamenin dayanakları arasında yer alamaz.”
Yargıtay Başkanı Gerçeker, Selçuk’un bu sözlerinin altına, herkesin imza atacağını söyledi.
‘Yandaş yargı’ diye yazdı ama okumadı
Yeni adli yılın açılışında konuşan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, söylediklerinden çok söylemedikleriyle törene damgasını vurdu. Yargı reformu, Anayasa değişikliği ve Ergenekon soruşturması konusunda sert eleştirilerde bulunan Gerçeker, konuşma metninde bulunan “yandaş yargı” ifadesini kullanmaktan son anda kaçındı.
Bu bölümü okumadı
Gerçeker’in okumadığı bölüm şöyle: “Yandaş yargıyı değil, tam bağımsız ve tarafsız yargıyı oluşturmak için uğraş vermeliyiz. Özgürlükçü demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin toplumun tüm bireyleri için gelişip gerçekleşmesi ancak, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkelerinin bağımsız yargı temelinde bütün kurum ve kuralları ile hayata geçirilmesi suretiyle mümkün olabilir.”
Gazetecilerin, “‘Yandaş yargı’ ifadesini konuşma metnine koydunuz, ancak okumadınız. Böyle bir kaygınız mı var?” sorusunu yanıtlayan Gerçeker, “Konuşma uzundu. Zaman zaman bazı yerleri atladık. Orayı da atlamış olabilirim” dedi. Gerçeker, “Böyle bir gözleminiz mi var?” sorusu üzerine şöyle devam etti: “Olmaması gerekir, diyorum. Kimseyi suçlayıcı bir tavır içinde olmadık, zaten. Olmaması gerektiğini söylüyoruz. Öyle değil mi? Yargı bağımsız olacaksa, yandaş yargı olmaması gerekir. Bu, bugün için de geçerli, yarın için de geçerli, geçmişte de geçerli olan bir şey. Olmaması için uğraşıyoruz. Herkesin de uğraş vermesi gerekir.”
Gazetecilerin, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan ile yargı reformu taslağı konusunda konuşup konuşmadıklarını sorması üzerine Gerçeker, “Orada bir şey konuşma imkanı yok. Söyleyeceklerimizi zaten söyledik. Yargıtay olarak yargı bağımsızlığından ne anladığımızı ortaya koyduk” dedi.
Gül’ün dosyası Yargıtay’da
Öte yandan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Gül hakkında “Kayıp Trilyon Davası”nda verilen takipsizlik kararının kaldırmasına ilişkin kararın kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay’a gönderildiğini söyledi. Adlî yıl açılışı nedeniyle TBMM’deki resepsiyonda gazetecilerin soruları yanıtlayan Ergin, “Herkes kendi arşivine baksın, dosya bizden gideli çok oldu” dedi. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ise aynı soru üzerine “Yarın bakar haber veririm” dedi.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, 2009-2010 adli yıl açış konuşmasında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yargı reformunu eleştiri yağmuruna tuttu. Özellikle Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yapılması öngörülen değişiklikle yargının siyasallaşacağını savunan Gerçeker, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili de mesajlar verdi:
Niye yeniden deneyelim
“Anayasa Mahkemesi’nin mevcut üye sayısı çoğaltılabilir. Ancak, Parlamento tarafından Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilmesi yerinde değildir. 1961 Anayasa’sı döneminde getirilen bu şekildeki düzenleme ortaya çıkan birçok sakıncalar nedeniyle 1971 yılında yapılan değişiklikle terk edilmiştir. Uygulanmış fakat olumsuzlukları nedeniyle terk edilmiş bulunan bir konunun yeniden gündeme getirilmesi doğru görülmemektedir. Böyle bir uygulama kaçınılmaz olarak yargının siyasallaşması eleştirilerini de beraberinde gündeme getirecektir.
Yargı bağımsızlığı
Hakim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükseltme, birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, görevden uzaklaştırma işlemleri bakımından tam yetkili olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na, Adalet Bakanı’nın başkanlık etmesi yargı bağımsızlığını zedeleyen bir olgudur. Her ne kadar hakim sınıfından olsa da, konumu itibariyle yürütme erkinin içinde bulunan Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın Kurul’un doğal üyesi olması da yargı bağımsızlığı ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Geriye gidiyoruz
Yargı Reformu Stratejisi taslağında bu yönde bir ilerlemeye rastlanmadığı gibi; aksine, Kurul’un oluşumunda Yasama ve Yürütme organı (Cumhurbaşkanı) tarafından üye seçimi planlandığı belirtilmiş olmakla yargı bağımsızlığı noktasında mevcut durumun dahi gerisine düşülmesi olasılığı söz konusudur.
Demokrasi bilinci yok
Taslakta ‘Diğer bazı Avrupa devletlerinde’ parlamentonun Yüksek Kurul’a üye seçme yetkisi bulunduğundan bahsedilmektedir. Ancak söz konusu ülkelerde demokratik parlamenter sistem bütün kural, kurum ve kuruluşlarıyla benimsenmiş ve uygulanmaktadır. Oysa ülkemizde yargı bağımsızlığı hakim-savcı teminatı, hukukun üstünlüğü, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti gibi anayasal ilkeler halen tartışma konusudur. Parlamentonun oluşum ve işleyişinde etkin biçimde söz sahibi olanlar, siyasi parti genel başkanlarıdır. Bu tabloda yasama organı tarafından seçilecek kurul üyeleri yönünden daha seçim aşamasında ve işin başında siyasallaşma söz konusu olacak, bazen tek partinin çoğunluk sağlayamadığı hallerde, uygulamada Sayıştay üyeleri seçimlerinde olduğu gibi uzun süre seçim dahi yapılamayacaktır, Ülkemizin bu konudaki özgün koşulları, demokrasi bilincinin yeterince gelişmemiş olması dikkate alındığında Parlamento’nun Yüksek Kurul’a üye seçmesi, keza yürütme organının temsilcisi Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın ve hatta etkin biçimde Adalet Bakanı’nın Kurulda yer alması isabetli olmayacaktır.
Yüce Divan yetkisi
Yargıtay’ın yıllardan beri baktığı davaların nitelikleri ve sayıları, Yargıtay üyelerinin yetişme biçimleri ile donanımları nazara alındığında Yüce Divan görevinin, yargılama birliğinin bir gereği olarak, yargılanacak kişiler bakımından oluşturacağı hukuksal güvence de dikkate alınmak suretiyle Yargıtay’a verilmesi zorunlu hale gelmiştir ve doğru olan da budur. Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş amacı Anayasa Yargısı olduğuna göre işlevinin de Anayasa Yargısı ile sınırlı olması gerekir.”
Dedikodu kanıt değildir
Konuşmasında Ergenekon soruşturmasına da değinen Yargıtay Başkanı Gerçeker, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un şu yazısını okudu: “...Bir tutamcık siyaset yargıya karışırsa, virüse dönüşür. Yargı hastalanır, kirli adalet salgılar. Soruşturmanın gizliliği gerekçesi çok insancadır, çok güçlüdür, çok tutarlıdır. Kuşkulunun öz saygısı, şerefi örselenmemeli. Suç işledikleri sanılan insanlar incitilmemeli, lekelenmemeli. Ön soruşturma asla bir güç gösterisine dönüştürülmemeli... Dedikodu kanıt değildir. İddianamenin dayanakları arasında yer alamaz.”
Yargıtay Başkanı Gerçeker, Selçuk’un bu sözlerinin altına, herkesin imza atacağını söyledi.
‘Yandaş yargı’ diye yazdı ama okumadı
Yeni adli yılın açılışında konuşan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, söylediklerinden çok söylemedikleriyle törene damgasını vurdu. Yargı reformu, Anayasa değişikliği ve Ergenekon soruşturması konusunda sert eleştirilerde bulunan Gerçeker, konuşma metninde bulunan “yandaş yargı” ifadesini kullanmaktan son anda kaçındı.
Bu bölümü okumadı
Gerçeker’in okumadığı bölüm şöyle: “Yandaş yargıyı değil, tam bağımsız ve tarafsız yargıyı oluşturmak için uğraş vermeliyiz. Özgürlükçü demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin toplumun tüm bireyleri için gelişip gerçekleşmesi ancak, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkelerinin bağımsız yargı temelinde bütün kurum ve kuralları ile hayata geçirilmesi suretiyle mümkün olabilir.”
Gazetecilerin, “‘Yandaş yargı’ ifadesini konuşma metnine koydunuz, ancak okumadınız. Böyle bir kaygınız mı var?” sorusunu yanıtlayan Gerçeker, “Konuşma uzundu. Zaman zaman bazı yerleri atladık. Orayı da atlamış olabilirim” dedi. Gerçeker, “Böyle bir gözleminiz mi var?” sorusu üzerine şöyle devam etti: “Olmaması gerekir, diyorum. Kimseyi suçlayıcı bir tavır içinde olmadık, zaten. Olmaması gerektiğini söylüyoruz. Öyle değil mi? Yargı bağımsız olacaksa, yandaş yargı olmaması gerekir. Bu, bugün için de geçerli, yarın için de geçerli, geçmişte de geçerli olan bir şey. Olmaması için uğraşıyoruz. Herkesin de uğraş vermesi gerekir.”
Gazetecilerin, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan ile yargı reformu taslağı konusunda konuşup konuşmadıklarını sorması üzerine Gerçeker, “Orada bir şey konuşma imkanı yok. Söyleyeceklerimizi zaten söyledik. Yargıtay olarak yargı bağımsızlığından ne anladığımızı ortaya koyduk” dedi.
Gül’ün dosyası Yargıtay’da
Öte yandan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Gül hakkında “Kayıp Trilyon Davası”nda verilen takipsizlik kararının kaldırmasına ilişkin kararın kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay’a gönderildiğini söyledi. Adlî yıl açılışı nedeniyle TBMM’deki resepsiyonda gazetecilerin soruları yanıtlayan Ergin, “Herkes kendi arşivine baksın, dosya bizden gideli çok oldu” dedi. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ise aynı soru üzerine “Yarın bakar haber veririm” dedi.
Similar topics
» Atsız,fedakâkarlık ve feragat ruhuna sahip olmayı Türkçülüğün
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» Türk ülkesinde Türk fakir Türk kimsesiz
» Eski Türk Dini Olan Göktanrı İnancı Ve Türk Alevîlik- Bektaşiliğinin
» Diyarbakır...dört Türk devletine başkentlik yapmış kadim Türk şehridir
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» Türk ülkesinde Türk fakir Türk kimsesiz
» Eski Türk Dini Olan Göktanrı İnancı Ve Türk Alevîlik- Bektaşiliğinin
» Diyarbakır...dört Türk devletine başkentlik yapmış kadim Türk şehridir
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz