¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Danone Yoğurtlarına DİKKAT!

Aşağa gitmek

Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Empty Danone Yoğurtlarına DİKKAT!

Mesaj tarafından İlteriş Kağan C.tesi 7 Kas. 2009 - 0:00

Amerikada faaliyet gösteren bir Web sayfasında Kanada’da üretilen DANONE yoğurtlarında haram olan jelatinin katkı maddesi olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. Aynı patentle ülkemizde faaliyet gösteren DANONE ürünlerini üreten firma acaba, kendi ürünleri için ne diyecek? Açıklama yaparsa biz de sitemizde yayınlarız.
Haberin İngilizce aslı: Gelatin in most Danone yogurts

A routine check of select products at supermarkets has found that most Danone yogurts in Canada contain gelatin. Gelatin is an odorless and tasteless protein substance like glue or jelly, and is obtained by boiling the bones, hoofs, and other waste parts of animals. It dissolves easily in hot water and is used in making foods such as jellied salads and desserts.”


Bu haberimiz 13.09.2003’te yayına girmiş ve haber arşivimizde de halen mevcut bulunmaktadır. Haberimizde de belirttiğimiz gibi aynı patentle üretim yapan Türkiye’deki DANONE firmasından bir açıklama bekledik. Fakat 18 ay geçmesine rağmen bir cevap alamadık. Ancak 19.Haziran 2005 tarihli SABAH Gazetesi ekinde DANONE Yoğurtlarının tarihi geçmişi ile ilgili ilginç bir yazı yayınlandı. Kısaltarak alıntıladığımız bu yazıyı dikkatlerinize sunuyoruz.

DANONE YOĞURTLARI

Selanik'ten 1912'de İspanya'ya göç eden ünlü Karasu ailesinden Dr. İzak Karasu, adını Isaac, soyadını da Carasso olarak değiştirdi. 1. Dünya Savaşı'nda bağırsak enfeksiyonundan ölen çocuklara çare ararken çocukluğunda kendilerine yoğurt satan Selanikli'yi hatırladı. Evinin bodrumunu mandıra yaptı ve 1919'da yoğurdu ilaç olarak geliştirip eczanelerde sattı. İlacın adını oğlunun isminden esinlenerek Danone koydu. Bir sanayi devi işte böyle doğdu.

27 Nisan 1909 Salı günü öğleden sonra Yıldız Sarayı'nın ardına kadar açılmış büyük demir kapısından içeri yağız atların çektiği peş peşe dört kupe fayton girdi. Serin, zaman zaman yağmurun çiselediği bir gündü. Mabeynciler dört faytondan inen Meclis-i Milli heyetini saygıyla selamladıktan sonra önlerine düşüp sarayın arz salonuna yönlendirdiler. Osmanlı İmparatorluğu'nu 33 yıldır yönetmekte olan 34'üncü padişah II. Abdülhamit geniş pencerelerden Boğaz'ı seyrediyordu. Dalgın ve hüzünlü.çökmüş ve kamburu çıkmış. Başmabeyinci konukları haber verdi. Ağır adımlarla koltuğa oturdu. Tahtlar çoktan, kendisinden çok önce Topkapı Sarayı'nın hazine dairesine kaldırılmıştı. Dört kişilik heyet içeri girdi. Biri başkan olduğunu vurgulamak için diğerlerinden bir adım önde. Başlarını hafifçe öne eğerek II. Abdülhamit'i selamladılar. Padişah gelişmeleri biliyordu, heyetin kimlerden oluştuğunu da mabeyn başkâtibi Cevat Bey'den öğrenmişti. Kısa bir sessizlikten sonra heyetin başkanı ya da sözcüsü sebeb-i ziyaretlerini anlatmaya başladı. O sözcünün adı Emanuel Karasu'ydu. Selanik Mebusu Karasu özetle Meclis-i Milli'nin Abdülhamit'in hal'ine karar verdiğini, kendilerinin bunu tebliğle görevlendirildiklerini söyledi ve hükmü üç sözcükle özetledi: "Millet sizi istemiyor." Abdülhamit'in gizlemeye çalıştığı acıyı ela gözlerinden bir anlığına gelip geçen keder bulutları ele verdi. Gözlerini heyet üyelerinin üstünde gezdirdi. Sırayla. Sonra tane tane konuştu: "Bir Türk padişahına ve İslam halifesine hal' kararını bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?" Emanuel Karasu (Yahudi), Aram Efendi (Ermeni), Esat Toptani (Arnavut) ve Ahmet Hikmet Paşa (Abdülhamit'in uzun süre yaverliğini yaptıktan sonra muhalefet saflarına geçen Gürcü) hiç tepki vermediler.

Abdülhamit ve yakınları hemen o gece Sirkeci'den trene bindirilip Selanik'e gönderildi. Selanikli Emanuel Karasu da yıllarca düşlediği bu "son"u görmenin mutluluğuyla, hayatının en unutulmaz gecelerinden birini yaşadı. Emanuel Karasu, Selanik'te doğup büyümüş bir Yahudi'ydi. 400 yıl önce, 1492'de İspanya'dan sürülmüş ve Sultan II. Beyazıt'ın izniyle Selanik'e yerleşmiş Sefarad'lardan idi. Hukuk öğrenimi görmüştü. Avukatlık yapıyordu ve meslektaşlarının cesaret edemediği garip davaları alıp müvekkillerine kazandırmasıyla ün yapmıştı. Bir ayağı İtalya'daydı o sıralar. İtalyan vatandaşlığına geçtiği çok yıllar sonra ortaya çıktı. Roma ama özellikle Venedik'te kurduğu dostluklar onun bir "ilk"e imza atarak tarihe girmesini sağladı. Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk mason localarını o örgütledi. Önce Selanik'te, ardından İzmir'de, Bursa'da, İstanbul'da; hatta Osmanlı'nın artık pek hükmünün geçmediği Kahire'de şubeler açtı. Locaların ortak genel kurulunda, Türkiye Süprem (Yüksek) Konseyi şöyle oluştu: Prens Aziz Hasan Paşa (general), Cavit Bey (İttihat ve Terakki döneminde Maliye Nazırı oldu, Lozan'daki Türk heyetinde görev aldı, Atatürk'e İzmir'deki suikast girişiminin ardından İttihatçılar'ı temizleme operasyonunda idam edildi), Jozef Sakakini Bey (Kahire locasından), Süleyman Faik Paşa (ordu komutanı), Mehmet Talat Paşa (eski Başvekil), David J. Kohen, Mişel A. Noradungyan, Osman Talat Bey (avukat), Emanuel Karasu (avukat), Dr. Rıza Tevfik Bey (senatör, filozof), Mehmet Arif (avukat), Galip Paşa (general, Emniyet Genel Müdürü), Mehmet Fuat Hulusi Bey (milletvekili, avukat), Sarim Kibar (tüccar), Mithat Şükrü Bey (milletvekili), Rahmi Bey (milletvekili, vali), Katipzade Sabri Bey (tüccar). Bir de loca yönetiminde olmayan perde arkasındaki güçlü isimler vardı Karasu'nun çevresinde. Örneğin Talat Paşa. O yıllarda gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki'ye toplantıları için Selanik'teki mason locasının (Bir İtalyan'ın mülkü olduğu için kapitülasyonlar uyarınca polis, mahkemeden özel izin almadan giremiyordu) kapılarını açtı. O da katıldı örgüte. Çabuk parladı. Uzatmayalım. Emanuel Karasu, 1912 ve 1914 seçimlerinde de İstanbul temsilcisi olarak Meclis-i Mebusan'da yer aldı. İttihat Terakki iktidarında çok zengin oldu. Denildiğine göre, devletin alım ve satımlarında aracılık yaparak komisyon alıyordu. İttihat ve Terakki'nin çöküşünden ve tüm liderlerinin yurtdışına kaçmalarından sonra o nedense İstanbul'da kaldı. Servetinin önemli bir bölümüne el konuldu. İşgal yıllarında İtalya'ya gitti. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1930'larda döndü. 1934'te son nefesini verdi. Arnavutköy'deki Sefarat Mezarlığı'nda gömülü. Adının çift m ile yazıldığı mezar taşında şöyle deniyor: "İkinci Meşrutiyet'in ileri simalarından İstanbul Mebusu Emmanuel Karasu. Ölüm tarihi: 1934." Mezarlığın kayıtlarına göre 1 Haziran 1934'te toprağa verildi.

O dönemde 80 bin Yahudi ve 20 bin kadar Sabetaycı'nın yaşadığı Selanik'te Karasu'lar önde gelen ailelerden biriydi. Emanuel Efendi'nin hukuk okuduğu yıllarda amcasının oğlu İzak Karasu tıp öğrenimini tercih etti. Muayenehane açtı. Evlendi. Bir oğlu oldu. Adını Daniel koydu. Sonra iki de kızı dünyaya gelecekti. Balkan Savaşları'nda Selanik düşünce, yani Yunanistan tarafından işgal edilince, Yahudi toplulukta büyük bir panik patlak verdi. Çoğu Avrupa yollarına düştü. Yunanlıların Selanik'e girmelerinden kısa bir süre sonra İzak Karasu, eşi ve oğluyla birlikte İspanya'ya göç etti. Tam 420 yıl sonra, kovuldukları topraklara geri dönüyorlardı. İlginç ayrıntı; İspanya 1492'de Yahudileri topluca sürmüş ama vatandaşlıktan çıkarmamıştı. Karasu ailesi Barselona'ya yerleşti. Yıl: 1912. Önce adını Latin alfabesine uyarladı. İzak oldu Isaac, Karasu ise Carasso. Sonra bir muayenehane açtı. Çok az hastası vardı, ailesini geçindirmek için zeytinyağı ticaretine de girişti. Tam da o günlerde Barselona'da çocuklar arasında salgın halinde bağırsak hastalıkları patlak vermesin mi! bir ses yankılandı belleğinde: "Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var." İrkildi. Selanik'te gün aşırı evlerine bir tepsi kaymaklı yoğurt bırakan Türk satıcının sesiydi bu. "Tabii ya" dedi, "Tabii ya." Selanik'te bağırsak hastalıklarının tedavisinde yoğurt kullanıldığını anımsamıştı. Günde üç öğün birer kâse yoğurt yediriyorlardı hastaya ve birkaç günde sağlığına kavuşuyordu. Yoğurdun nasıl yapıldığını biliyordu. Hemen ertesi gün, evinin bodrumunu hazırlamaya koyuldu. Orası artık mandıraydı. Birkaç çiftlikten topladığı sütle yoğurt imalatına girişti. Yıl:1919.

Ancak bir sorun vardı. Avrupa'da yoğurt bilinmiyordu. Evet, 1500'lerin ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman bağırsak enfeksiyonuna yakalanan dostu Fransa Kralı I. François'ya bir yoğurtçu göndermişti. Ne var ki, kral iyileşince yoğurtçu sırlarıyla birlikte İstanbul'a dönmüştü. Kayıtlarda öyle yazıyordu. Isaac Carasso, ürettiği şeyin Balkanlar'da ve Anadolu'da yaygın bir tüketim maddesi olduğunu nasıl anlatabilirdi? Çareyi yoğurdunu ilaç olarak kabul ettirmekte buldu. Ve Carasso'nun yoğurdu eczanelerde satılmaya başladı! Hasta çocuklarda etkisi çok çabuk ortaya çıktı Ama Isaac Carasso bu buluşun önemini pek kavrayamayacaktı. "İlaç" tutunca, Isaac özel ambalajlar yapmayı akıl etti. Kapakları porselen, cam kaseler yaptırdı. Sıra artık ilaca patent almaya gelmişti. Onun için de bir ad koymaya. Bir ışık çaktı; neden oğlunun adı olmasın? Yani minik Daniel'in? Yaşadıkları Barselona'nın yaygın dili Katalanca'da küçük Daniel'in ya da "Daniel'cik"in karşılığı çok hoştu doğrusu: "Danon!" Ancak bu özel ad olduğu ve marka namıyla tescil edemeyeceği için sonuna bir "e" ekledi. Hoşgeldin "Danone" yoğurtları! Yoğurtçuluk çok kısa sürede Isaac'ın asıl mesleği haline gelince oğlu Daniel'i onun "tahsili" ni yapmaya gönderdi Fransa'ya. Daniel öğreniminden sonra Fransa'da kaldı, çünkü babası, Isaac Carasso dünyadan göçmüştü. 6 Şubat 1929'da, Paris'te 18'inci bölgedeki bir dükkanda "Danone Yoğurtları Paris Şirketi" kapılarını açtı. Onu 1932'de Levallois-Perret'te ilk fabrika izledi. Danone imparatorluğu işte böyle doğdu. Bugün öyle bir imparatorluk ki, o 5 kıtada at koşturuyor. Cirosu 15 milyar euro'nun üstünde. 100 bin kişi çalıştırıyor.
- Sütlü ürünlerde dünya birincisi: 18 ülkede (Türkiye dahil) 48 fabrikası var.
- Şişe suyunda dünya ikincisi: 13 ülkede (Türkiye dahil) 97 fabrikası var. - Bisküvi ve tahıllı kahvaltı ürünlerinde dünya ikincisi: 21 ülkede 53 fabrikası var.
İmparatorluğa -babasının sayesinde- adını verilen Daniel Carasso, Daniel'cik, Danone hala hayatta. 99 yaşında. Barselona'da yaşıyor. Uzun yaşamasının sırrı mı? Herhalde söylemeye gerek yok; her gün birkaç kase yoğurt!
Ve Daniel'in kulaklarında -babasının anlattığı- Selanikli yoğurtçunun evlerinin kapısını çalarken seslenişi yankılanıyor: "Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var..."
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Turkey10
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Gencat10
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Pro1010
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! 290407


Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Empty Danone, Kendini Aklamaya mı Çalışıyor?…

Mesaj tarafından İlteriş Kağan C.tesi 7 Kas. 2009 - 0:02

Danone, Kendini Aklamaya mı Çalışıyor?…

Danone, ürünlerinin içinde sağlığa zararlı ve dini inançlarımızca şüphe uyandıran maddeler olduğu iddiası yüzünden kaybettiği itibarı ve müşteriyi geri kazanmak için kampanya başlattı. Peki Danone'nin kendini aklaması mümkün mü? Prof. Dr. Ahmet Aydın yorumluyor…

İlk kuruluşu İspanya’da başlatılan, daha sonra Fransa’da dünya firması haline gelen ve ilk kurucusunun cennet mekan llAbdulhamit hanın halline gelen heyette bulunan yahudi Emanuel Karasu’nun amca oğlu İzak Karasu olan Danone firmasının ürünlerinde kullandığı en önemli slogan, ürünlerinin ilaç imajını vurgulamasıdır. Ayrıca ürünlerinde jelatin kullandığı Kanada mahreçli bir haberimizde de duyurulmuştu. Bu konu ile ilgili ilk haberimiz sitemizde 13.09.2003 yayına girmiş, 09.07.2005 te ikinci haberimiz yayınlanmıştı. Firmanın Türkiye’deki patentli üreticisi tarafından bugüne kadar da bir açıklama yapılmamıştı. Daha sonra Prof. Dr. Turan Karadeniz imzalı bir mail, Danone ürünlerinin "narkotik" maddeler taşıdığını ilan ediyordu.

Bu haberlerin yayılması ile anneler çocuklarını Danone ürünlerinden uzak tutmaya başladı. Sitemizdeki haber ise bugüne kadar 40 971 defa ziyaret edilimiş ve anketimizde ise “NE DERSİNİZ MÜSLÜMAN KARDEŞİMİZ, İLAÇ(!) NİYETİNE DANONE YOĞURTLARINI YEMEYE DEVAM EDELİM Mİ? Sorumuza “yemeye devam etmeyelim” diyenlerin oranı %84.65 olurken ”yemeye devam edelim” diyenlerin oranı %15.35te kaldı. Danone'nin satışları gözle görülür biçimde gerilemiş olduğu anlaşılmaktadır.

Prof. Dr. Turan Karadeniz'i de yanlarına katan Danone ekibi kendini aklamak için medyada boy gösteriyor. Ürünlerinin laboratuar sonuçlarını göstererek iade-i itibar kazanmaya çalışıyor. Peki Danone kendini aklayabilecek mi?

Prof. Dr. Ahmet Aydın iyibilgi'ye Danone'nin aklama kampanyasını şöyle yorumluyor:

İçinde """"" yok ama şeker var!

"Danone, ürünlerinde narkotik madde bulunmadığını anlatıyor bu kampanya ile. Danone ürünlerinin içinde """"", """"" benzeri narkotik maddeler olmayabilir. Fakat içinde şeker var. Ve bu ürünlere katılan şekerler bağımlılık yaratıyor. Bir çocuğu bakkala götürün, çocuğun gözü dönmüş bir şekilde şekerli ürünlere saldırdığını göreceksiniz. Bu da şekerin kendisinin bağımlılık yaratan bir uyuşturucu olduğunun ispatıdır. Bu öldürücü maddeyi içeren yoğurtları işin kötüsü doktorlar bedava dağıtıyorlar. "

Hayatımız tüketiliyor…

Doktorların bu ürünleri tavsiye etmesinden dolayı yaptığı eleştiri yüzünden üyesi olduğu Pediatri Kurumu'ndan atıldığını anlatan Aydın, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Danone'nin tavrı davayı sulh ile çözmek. Çatışmaya girmiyor. Dikkatli hareket ederek satışlarında yüzde 30- 40'a varan azalmayı durdurmaya ve kaybettikleri müşterileri geri kazanmaya çalışıyorlar. Bize düşen bu noktada şekerli yiyeceklere karşı savaş başlatmak. Üstelik meyveli yoğurt üreticileri, yoğurtların içlerine meyve değil, meyve esansı koyuyor, ekşimesi yavaşlasın diye yoğurtların içine bir çok katkı maddesi ekliyorlar. Gıdalar gittikçe daha yavaş bozuluyor ve daha kalitesiz hale geliyor. Bu bilgileri gıda üreticilerinin kendilerinden ediniyorum."

Zehir eşiği

"Savunmaları ise yoğurtlara koydukları katkı maddelerinin miktarının zehirlemeyecek derecede az olması. Fakat raflarda aynı maddeleri bulunduran bir çok ürün var. Bu ürünlerden bir sürü çocuk her gün bir kaç tane tüketiyor. Ve zehir eşiğini aşmış oluyor. Üreticiler diğer ürünler beni ilgilendirmez diyemez, dememelidir. 'Tarım Köy İşleri Bakanlığı normlarına uyuyoruz' bahanesinin ardına saklanmamalıdır. Bu yüzden çocuklarımız hiperaktif, otistik oluyor gitgide... Ucuzluk uğruna hayatımız tüketiliyor."

Kaynak : İYİBİLGİ
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Turkey10
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Gencat10
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Pro1010
Danone Yoğurtlarına DİKKAT! 290407


Danone Yoğurtlarına DİKKAT! Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz