Nerede bu devlet, nerede bu hukuk?
1 sayfadaki 1 sayfası
Nerede bu devlet, nerede bu hukuk?
AKP, İmralı ve PKK üçgeninde markaja alınan DTP kökenli milletvekilleri, istifa etmekten vazgeçtiler ve yeni bir partiyle yola devam kararı aldılar. Bu karar siyaset zeminin işlemesi yönüyle isabetli gibi görünse de, şekil ve sonuç bakımından bölücülüğün ve ihanetin biraz daha ileri gitmesinden başka bir sonuç doğurmamıştır. Zira bu karar DTP kökenli milletvekillerinin kendi iradeleriyle alınmamıştır. AKP ile sürdürülen pazarlıklar sonucunda varılan mutabakat gereği ve İmralı'nın talimatıyla bu noktaya gelinmiştir. Ahmet Türk, "Sayın Öcalan da parlamento zemininin terk edilmesinin doğru olmadığını ve mücadelenin devam etmesini istediğini bize ilettiler" sözleriyle, bu gerçeği net biçimde ilan etmiştir.
Hani DTP ile görüşmüyordun!
DTP'nin kapatılmasından sonra alınan meclisten çekilme kararını durdurmak için en yoğun çabayı AKP'nin gösterdiği, herkesin malumudur. Parti yetkilileri sadece beyanlarıyla değil, gizli veya açık yürüttükleri temaslarla da bu kararın değişmesi için yoğun gayret göstermişlerdir. Gerekirse milletvekilliğini bırakabileceğini söyleyen AKP'liler olmuştur. Nitekim, son sözü kimin söyleyeceğini çok iyi bildikleri için, bir şekilde İmralı canisi ile temas kurmuş olmaları da oldukça yüksek ihtimaldir. Çok iyi hatırlanacağı gibi, başbakan kısa bir süre öncesine kadar "terörü destekliyorlar, İmralı'dan talimat alıyorlar" diye, DTP'lilerle görüşmüyordu. Şimdi dolaylı da olsa İmralı canisi muhatap alınıyor. Milletin kafasını karıştırmak, gerçekleri gizlemek için ifrat ve tefritte hangi noktaya kadar gidebileceklerinin bundan daha güzel bir örneği olabilir mi? Aynı başbakan, 2007 yılında Genelkurmay Başkanı çıkıp Irak'taki terör unsurlara karşı operasyon yapılması gerektiğini söylediği zaman da, "içerideki 3 bin 500 teröristi hallettik de, dışarıdaki 500 teröriste mi sıra geldi?" gibi akıl ve mantık ölçülerini çok zorlayan bir değerlendirme yapmıştı. O dışarıdaki teröristlere hiçbir zaman sıra gelmedi. Hatta saldırmadıkları takdirde operasyon yapılmayacağı garantisi de verildi. İçerideki teröristleri nasıl hallettiğini ise hep birlikte görüyoruz.
Hukuk seyrediyor
Gelinen noktada bölücülük, ihanet, terörizm, devlete meydan okuma, hukuku tanımama, isyan provaları yapma, kurtarılmış bölgeler tesis etme fiili olarak suç olmaktan çıkmıştır. AKP zihniyetine göre ülkeyi ayrıştırmak ve bölmek, bölücübaşı ile muhatap olmak bir demokratik hak olmuştur. Daha 6 ay önce İmralı'daki katile "sayın" demek bile suçtu. Bu ifadeyi kullananlar yargılanıyor ve ceza alıyordu. Başbakanda bölücübaşına "sayın" diyerek onu yüceltem suçundan dolayı yargılandı ve ceza aldı. Bugün yapılan ve söylenenlerin yanında bu ifade çok basit kalıyor. Ahmet Türk bütün medyanın önünde açık ve net bir şekilde "Sayın" demekle kalmıyor, İmralı canisinden aldıkları talimatla hareket ettiklerini ilan ediyor. İktidar da, devlet de, hukuk da bunu seyrediyor.
Anayasa mı değişti?
Terörün başı, 40 bin kişinin katili, idama hüküm giymiş bir azılı terörist, yattığı yerden örgüte talimat veriyor, ülkeyi karıştırıyor. Bu da yetmiyor, TBMM'de parti yönetiyor. Anayasamıza ve kanunlarımıza göre açık ve kesin şekilde suç işleniyor. Bu suç parti kapatmaya da, siyasetten men edilmeye de, hatta ağır ceza almalarına da fazlasıyla yeter. Anayasa ve kanunlar değiştirilerek bu durum suç olmaktan çıkarıldı mı? Hayır. O halde nerede bu devlet? Nerede bu Cumhuriyet Savcıları? Nerede bu hukuk? Bu devlet işinden olmamak için, evine ekmek götürmek için çırpınanları, ülkesine milletine sahip çıkanları, evladının katillerini törenlerle karşılayanlara isyan eden şehit analarını, her türlü zorbalıkla susturmak için mi var? Bu nasıl adalettir? Bu nasıl demokrasidir? Bu nasıl vicdandır? Bu nasıl düzendir?
Al sana milli birlik!
Böyle bir hükümetin varlığını fırsat bilerek halay edemeyecekleri mesafeler kat eden hainler, "meclisten çekilme" oyunuyla ve bu oyuna alet olan iktidarın teslimiyetiyle, bir adım daha ileri gitme imkanı bulmuşlardır. Hükümeti İmralı canisi ile açık şekilde muhatap etmişlerdir. İmralı artık bir parti genel merkezine dönüşmüş ve meclisin içine kadar girmiştir. Olup bitenler karşısında gereğini yapmayan, sesiz kalan iktidar bu durumu kabullenmiş görünüyor. Bir fiili durum oluşturulmuştur. Başbakanın "milli birlik ve kardeşlik" dediği şey işte budur. Kiminle birlik kurduğu, kiminle kardeş olduğu meydandadır. Bağırıp çağırarak, istismar ederek, kafa karıştırarak, sağa sola saldırarak bu gerçeği örtemeye çalışması bir şeyi değiştirmez.
Daha nereye kadar?
DTP'nin kapatılması ve ardından da BDP'ye dönüşmesi bölücüler için bir kayıp değil, hükümetin gayretleri ve katkıları sayesinde biraz daha ileri gitmenin, biraz daha sonuca yaklaşmanın fırsatı olmuştur. Yargının üzerinde niçin bu kadar ağır baskı oluşturulduğu bir defa daha ortaya çıkmıştır. Kapatma kararı veren Anayasa Mahkemesi'nin iktidar ve yandaşları tarafından neredeyse suçlu ilan edilmesi, anında sonuçlarını vermiştir. Açık ve aleni bir şekilde Anayasal suç işlendiği halde, bu ağır baskıdan dolayı hukuk ve hukuk adamları görevini yapamaz duruma düşmüştür. Türkiye gün geçtikçe kan kaybediyor. Türkiye gün geçtikçe uçurumun kenarına itiliyor. Kurumlar işlemez hale geliyor. Bu iktidarla yarın ne olacağını, hangi kayıplarla, hangi teslimiyetlerle uyanacağımızı kimse kestiremez. Hainlerin, bölücülerin yarın hangi cüreti gösterip, hangi ihaneti yapacaklarını kimse tahmin edemez. Kesin olan şey bu fırsatı kullanacakları ve çok daha ileri gidecekleridir. Bugün dünden çok daha endişeli ve tedirginiz. Yarın bugünümüzü de arayacağız. Daha nereye kadar?
DAHA BU AKPKK OY VERECEK VARSA ONUN KANINI ?? ŞEREFSİZİN BEBESİ RECEP TAYİP BÖLÜCÜ PİC
http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?yid=&makale=Nerede+bu+devlet%2C+nerede+bu+hukuk%3F&id=5432
Hani DTP ile görüşmüyordun!
DTP'nin kapatılmasından sonra alınan meclisten çekilme kararını durdurmak için en yoğun çabayı AKP'nin gösterdiği, herkesin malumudur. Parti yetkilileri sadece beyanlarıyla değil, gizli veya açık yürüttükleri temaslarla da bu kararın değişmesi için yoğun gayret göstermişlerdir. Gerekirse milletvekilliğini bırakabileceğini söyleyen AKP'liler olmuştur. Nitekim, son sözü kimin söyleyeceğini çok iyi bildikleri için, bir şekilde İmralı canisi ile temas kurmuş olmaları da oldukça yüksek ihtimaldir. Çok iyi hatırlanacağı gibi, başbakan kısa bir süre öncesine kadar "terörü destekliyorlar, İmralı'dan talimat alıyorlar" diye, DTP'lilerle görüşmüyordu. Şimdi dolaylı da olsa İmralı canisi muhatap alınıyor. Milletin kafasını karıştırmak, gerçekleri gizlemek için ifrat ve tefritte hangi noktaya kadar gidebileceklerinin bundan daha güzel bir örneği olabilir mi? Aynı başbakan, 2007 yılında Genelkurmay Başkanı çıkıp Irak'taki terör unsurlara karşı operasyon yapılması gerektiğini söylediği zaman da, "içerideki 3 bin 500 teröristi hallettik de, dışarıdaki 500 teröriste mi sıra geldi?" gibi akıl ve mantık ölçülerini çok zorlayan bir değerlendirme yapmıştı. O dışarıdaki teröristlere hiçbir zaman sıra gelmedi. Hatta saldırmadıkları takdirde operasyon yapılmayacağı garantisi de verildi. İçerideki teröristleri nasıl hallettiğini ise hep birlikte görüyoruz.
Hukuk seyrediyor
Gelinen noktada bölücülük, ihanet, terörizm, devlete meydan okuma, hukuku tanımama, isyan provaları yapma, kurtarılmış bölgeler tesis etme fiili olarak suç olmaktan çıkmıştır. AKP zihniyetine göre ülkeyi ayrıştırmak ve bölmek, bölücübaşı ile muhatap olmak bir demokratik hak olmuştur. Daha 6 ay önce İmralı'daki katile "sayın" demek bile suçtu. Bu ifadeyi kullananlar yargılanıyor ve ceza alıyordu. Başbakanda bölücübaşına "sayın" diyerek onu yüceltem suçundan dolayı yargılandı ve ceza aldı. Bugün yapılan ve söylenenlerin yanında bu ifade çok basit kalıyor. Ahmet Türk bütün medyanın önünde açık ve net bir şekilde "Sayın" demekle kalmıyor, İmralı canisinden aldıkları talimatla hareket ettiklerini ilan ediyor. İktidar da, devlet de, hukuk da bunu seyrediyor.
Anayasa mı değişti?
Terörün başı, 40 bin kişinin katili, idama hüküm giymiş bir azılı terörist, yattığı yerden örgüte talimat veriyor, ülkeyi karıştırıyor. Bu da yetmiyor, TBMM'de parti yönetiyor. Anayasamıza ve kanunlarımıza göre açık ve kesin şekilde suç işleniyor. Bu suç parti kapatmaya da, siyasetten men edilmeye de, hatta ağır ceza almalarına da fazlasıyla yeter. Anayasa ve kanunlar değiştirilerek bu durum suç olmaktan çıkarıldı mı? Hayır. O halde nerede bu devlet? Nerede bu Cumhuriyet Savcıları? Nerede bu hukuk? Bu devlet işinden olmamak için, evine ekmek götürmek için çırpınanları, ülkesine milletine sahip çıkanları, evladının katillerini törenlerle karşılayanlara isyan eden şehit analarını, her türlü zorbalıkla susturmak için mi var? Bu nasıl adalettir? Bu nasıl demokrasidir? Bu nasıl vicdandır? Bu nasıl düzendir?
Al sana milli birlik!
Böyle bir hükümetin varlığını fırsat bilerek halay edemeyecekleri mesafeler kat eden hainler, "meclisten çekilme" oyunuyla ve bu oyuna alet olan iktidarın teslimiyetiyle, bir adım daha ileri gitme imkanı bulmuşlardır. Hükümeti İmralı canisi ile açık şekilde muhatap etmişlerdir. İmralı artık bir parti genel merkezine dönüşmüş ve meclisin içine kadar girmiştir. Olup bitenler karşısında gereğini yapmayan, sesiz kalan iktidar bu durumu kabullenmiş görünüyor. Bir fiili durum oluşturulmuştur. Başbakanın "milli birlik ve kardeşlik" dediği şey işte budur. Kiminle birlik kurduğu, kiminle kardeş olduğu meydandadır. Bağırıp çağırarak, istismar ederek, kafa karıştırarak, sağa sola saldırarak bu gerçeği örtemeye çalışması bir şeyi değiştirmez.
Daha nereye kadar?
DTP'nin kapatılması ve ardından da BDP'ye dönüşmesi bölücüler için bir kayıp değil, hükümetin gayretleri ve katkıları sayesinde biraz daha ileri gitmenin, biraz daha sonuca yaklaşmanın fırsatı olmuştur. Yargının üzerinde niçin bu kadar ağır baskı oluşturulduğu bir defa daha ortaya çıkmıştır. Kapatma kararı veren Anayasa Mahkemesi'nin iktidar ve yandaşları tarafından neredeyse suçlu ilan edilmesi, anında sonuçlarını vermiştir. Açık ve aleni bir şekilde Anayasal suç işlendiği halde, bu ağır baskıdan dolayı hukuk ve hukuk adamları görevini yapamaz duruma düşmüştür. Türkiye gün geçtikçe kan kaybediyor. Türkiye gün geçtikçe uçurumun kenarına itiliyor. Kurumlar işlemez hale geliyor. Bu iktidarla yarın ne olacağını, hangi kayıplarla, hangi teslimiyetlerle uyanacağımızı kimse kestiremez. Hainlerin, bölücülerin yarın hangi cüreti gösterip, hangi ihaneti yapacaklarını kimse tahmin edemez. Kesin olan şey bu fırsatı kullanacakları ve çok daha ileri gidecekleridir. Bugün dünden çok daha endişeli ve tedirginiz. Yarın bugünümüzü de arayacağız. Daha nereye kadar?
DAHA BU AKPKK OY VERECEK VARSA ONUN KANINI ?? ŞEREFSİZİN BEBESİ RECEP TAYİP BÖLÜCÜ PİC
http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?yid=&makale=Nerede+bu+devlet%2C+nerede+bu+hukuk%3F&id=5432
Similar topics
» T.C. Hükümeti Nerede?
» ABD nerede, Türkiye orada!..
» UYDU Göktürk 1 nerede birader?
» Turkcell, nerede olduğunuzu söylüyor!
» BU ÜLKEDE HUKUK KATLEDİLMİŞTİR. HAK, HUKUK VE ADALET TÜKENMİŞTİR.
» ABD nerede, Türkiye orada!..
» UYDU Göktürk 1 nerede birader?
» Turkcell, nerede olduğunuzu söylüyor!
» BU ÜLKEDE HUKUK KATLEDİLMİŞTİR. HAK, HUKUK VE ADALET TÜKENMİŞTİR.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz