DALKAVUKLARI CELLÂT YAPMAYA ÇALIŞAN: MUSTAFA ÇALIK
1 sayfadaki 1 sayfası
DALKAVUKLARI CELLÂT YAPMAYA ÇALIŞAN: MUSTAFA ÇALIK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefete “Size 3 gün süre. Evet, hayır, bildirin, gereğini yapıyoruz.” şeklinde seslenerek başlattığı ve bunun üzerine muhalefetin hiçbir uzlaşma önerisine yanaşmadığı Anayasa değişikliği süreci, sona doğru yaklaşıyor. Ağızlarından demokrasiyi düşürmeyen AKP iktidarı, süreci başlatırken bile bu anti-demokratik tutumu sergilemiştir. Bir de referandumdan sonra eğer istedikleri sonuç çıkarsa, Türkiye’nin geleceğini siz düşünün…
Recep Tayyip Erdoğan daha da ileri gidip, Anayasa Değişikliğini “Hepsini hap gibi yutacaksınız.” diye dayatarak, bunun bir AKP Anayasası olduğunu göstermiştir. “Bana destek vermezsen bertaraf olursun.” sözü ile kurumları ve kişileri hedef alan AKP, demokrasi değil, diktatörlüğün zemin çalışmasını yapmaktadır. Bu Anayasa Değişikliği için yapılan referandumun sonucunda “Evet” çıkarsa, AKP’nin diktatörlük tohumları artık filizlenmeye başlayacaktır. AKP’nin amacı, hedefi budur. Zekâsı, vicdanı ve ülkenin geleceği adına kaygısı olan herkes bunu anlayabilmektedir. AKP’nin küresel vazifeleri içinde yer alan, Türkiye’nin bölünme süreci ve bu süreci hızlandırmak için AKP’nin diktatörlük kurma hevesi birbirine bağlı gelişmeler olacaktır. Zaten sürecin başlamasındaki tehditler ve Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anayasa değişikliği sürecini Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin önemli bir adımı olarak da değerlendiriyoruz. Bununla orada uzun vadede atacağımız adımların önü açılıyor.'' ifadesi her şeyin itirafıdır.
Ama bazıları bu itiraflardan, AKP’nin gizli gündemini gerçekleştirmek için yaptığı dayatmalardan bihaber olarak demokrasi, özgürlük nutukları atıyor. En acısı da herhalde milliyetçi-ülkücü kimliğini kullanılarak AKP’ye koltuk değneği olanların durumudur. AKP’nin yandaş medyasında sergiye açılan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tabiriyle “Evet Bülbülleri” içinde bir tane MHP’li-Ülkücü yoktur. MHP ile uzaktan yakından hiçbir ilişkisi kalmamış, yıllar önce Ülkücü Harekete sırtını dönmüş bu insanlar, bugün ne hikmetse AKP’nin kafesinde “Evet Bülbülü” olmuşlardır. Adam zaten AKP’li olmuş; Türk milliyetçiliğine, Ülkücülüğüne sırtını dönmüş, bu kimliğin düşmanlarının yanında Recep Tayyip Erdoğan’a düşünce uşaklığı yapıyor, ama MHP’nin tabanına, Ülkücü Hareketin içine fitne yayma figüranlığını da asla terk etmiyor.
Şu an medyada sürekli konuşturulan 10 tane kişi var… Bunların bir tanesi bile MHP’li değil…
Bunları, Türk-İslam düşmanlığında en geniş sicil sahibi olan AKP’yi herhangi bir konuda eleştirirken gören olmamıştır. Ne AKP’nin Türklüğe karşı saldırılarında milliyetçilikleri, ne de AKP’nin İslam’a ihanetleri karşısında Müslümanlıkları akıllarına gelir. Sağdan say 10 kişi, soldan say 10 kişi olan bu figüranlar, AKP’nin gizli gündemini gerçekleştirmek için adeta rollerinin hakkını vermektedir. Türk milliyetçiliği ve Ülkücü düşmanlığı eylem ve söylemleri ile sabit olan bir partiye Milliyetçi-Ülkücü kimlikle destek veren kim olursa olsun, bu süreçte maskeli gösteri yapan, samimi olmayan birisidir.
Bu süreçte, bu tür kişilerle mücadele etmek için faydalı olacağına inandığım bir kitabı okumaya başladım. Bu kitabın özetinden öğrendiğim sonuç şudur: “Bellek ve unutma arasındaki ilişki, yaşam ile ölüm arasındaki ilişkidir. Belleği silinmiş ve unutma, unutturma duruşu sergileyen insanların hayatları hep çelişkidir, yanılgıdır. Çizgileri hep zikzaklıdır.”
Bu kitap Fransız düşünür Marc Auge’neye ait olan “Unutma Biçimleri” isimli kitaptır. Bu kitabın bir bölümünde “Kötü bir bellek, bizi şimdiki zamana bağlayarak aldatıcı görüntüler verir ve sanki bize perspektif duygusu kazandıracakmış gibi en yakınımızda bulunan şeyleri bizden uzaklaştırır.” cümlesini okurken, aynı gün AKP’nin yandaş medyasında ‘Cellâtlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz’ başlığı altında söyleşi yapan ve referandumda ‘Evet’ oyu vereceğini süslü cümlelerle anlatan Sayın Mustafa Çalık aklıma geldi…
Bir zamanlar televizyonlarda milli duruşun hiddetlenen, kızan ve tavır gösteren sesi olan, milli kaygıları, milli hedefleri, milli ülküleri olan bir Mustafa Çalık gitmiş yerine AKP’nin ihanetlerini ve istismarlarını meşrulaştıran bir Mustafa Çalık gelmiştir. AKP yandaşı gazetede gerçekleşen söyleşi içerisinde Ülkücülüğü “Ülkücülük benim anlayışıma göre, içerisinde milliyetçiliği, mukaddesatçılığı, Osmanlıcılığı, demokratlık iddiasını ve hukuka bağlılık şuurunu ihtiva edecek kadar şumûllü (kapsayıcı) ve zengin bir kavramdır.” şeklinde tarif ettiği halde, küresel ilişkiler çerçevesinde Türklüğe, İslam’a her türlü ihaneti etmiş, demokratlığını sadece kendi siyasi menfaatleri söz konusu olunca hatırlayan, hukuk kurallarını adeta hiçe sayan bir siyasi yapıya, yine bu kavramlara zarar vermek için gerçekleştirmeye çalıştığı Anayasa Değişikliği için destek vererek, nasıl bir “kötü bellek” sahibi olduğunu göstermekte ve bu değerli kavramları kendisinden uzaklaştırmaktadır.
AKP’nin “12 Eylül 1980 darbesinin hesabını soracağız.” şeklinde tasarladığı tuzağa düştüğü her halinden anlaşılan Sayın Çalık, “Arkadaşlarımızı, ülküdaşlarımızı nâhak yere katleden bir unsurla aynı safta gözükmek tavrını zül addettiğimiz için "evet" diyeceğiz. Kısacası, cellâtlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz.” demiş söyleşi içerisinde…
Cellâtlara dalkavukluk etmeyeceğini söyleyen Mustafa Çalık, hesap sorulacağı söylenen Kenan Evren Çankaya köşkünde baş konuk edilince, onunla aynı düğünlerde buluşulunca, onunla aynı kurdeleler tutulup açılışlar yapılınca, o hastaneye kaldırıldığında şu an desteklediği kişiler ilk koşanlar olunca acaba “Ülküdaşım” dediği kişiler aklına gelmiş midir? Kenan Evren AKP’nin tüm politikalarına destek verirken, AKP de ona her manada sahip çıkarken dalkavukluğun tarifini herhalde sil baştan bir daha değerlendirecektir. Darbecilerle, cuntacılarla ve e-muhtıracılarla her türlü işbirliği içindeki iktidarın kirini temizlemeye ne Mustafa Çalık’ın ne de bir başkasının gücü yeter.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Ülkücülere yönelik “Kafatasçı, Irkçı, Mafya Bozuntuları, Kandan Beslenenler, İt-kopuk” diyerek düşmanca kullandığı çirkin sıfatlar tarihe geçmişken, çıkıp Ülkücü şehitlerin mektubunu okuması ve ağlama numarası yapması istismarın daniskasıdır. Ama “Kötü Bellek” sahibi Mustafa Çalık, 12 Eylül 1980 tarihinde AKP’nin kadim dostu Kenan Evren tarafından asılan Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken ağlama numarası yapan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirenlere de, "Ne yapmalıydı? Davul, zurna mı çalması lazımdı? Şarkı mı söylemeliydi? O mektubu okuyup da duygulanmaması için insanın eşek olması lazım." diye seslenmiş… Sayın Mustafa Çalık, mektup okumanın bir kurgu, istismar olduğunu anlayacak birikimde biridir. Aynı zamanda Ülkücülere her türlü hakareti ve düşmanlığı yapmış Recep Tayyip Erdoğan’ın bu istismarını samimi görmek için gerçekten eşek olunması gerektiğini herhalde en iyi kendisi bilir. Milliyetçilik-Ülkücülük adına ahkâm kesen Mustafa Çalık’ın mektup okuma kurgusunda eleştiri yapması gereken konu, Başbakan’ın şehidimizin mektubunun özellikle “Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır.” cümlelerini niçin sansüre uğrattığı olmalıydı.
Ülkücülere bugüne kadar hakaret eden, küfür eden birisi çıkıp sansüre uğratarak bir Ülkücü şehidin mektubunu ağlama rolü yaparak okuyor da, Mustafa Çalık buna inanıp kamuoyunu inandırmaya çalışıyorsa, ona “Yazıklar Olsun” demek gerekir.
Türk milliyetçiliği ve Ülkücü etiketi ile konuşan-konuşturulan Mustafa Çalık, Türk milliyetçiliği ve Ülkücü düşmanlığında bir kabiliyeti olan merhum Turgut Özal’a da yakınlık duymaktadır. Bugün ise Özal’ın çizgisinden gittiğini söyleyen (Batının ahlaksızlığını getirmekle suçluyordu) Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi oyunlarına destek veren Mustafa Çalık, kendi durduğu noktayı sorgulamak yerine “Ne var ki, bugün bulunduğumuz noktada ve yaşadığımız hazin manzaraya bakınca, MHP'nin bir parti ve hareket olarak ülkücülüğün manevî, tarihî ve millî muhayyilesini, iddialarını ve kuşatıcılığını temsil edip edemediği sorulmaya değer bir suâl haline gelmiştir.” demesi, aslında kendisinin farkında olduğu “Kötü Bellek” kompleksidir.
Beşir Ayvazoğlu’nun Aksiyon Dergisi’ndeki “Mustafa Çalık” başlıklı yazısında şimdi “Evet’çi” safının propagandacısı olan Mustafa Çalık şu şekilde tarif ediliyordu: “Ortaokul üçüncü sınıfta kendini birden MHP hareketinin içinde bulur. Giriş o giriş! MHP, Mustafa'ya, Ortegay Gasset'nin ifadesiyle, "hem yuva, hem mahpushane" olacaktır; çok daha önce başlayan fikrî ve siyasî farklılaşmaların tabii sonucu olarak bağlarını bütünüyle kopardığı 1983 yılına kadar... Mustafa, galiba, Mülkiye'nin ikinci sınıfındayken verdiği siyasetle uğraşmama kararını Turgut Özal'la tanıştıktan sonra bozdu. Parti programı üzerinde birlikte çalıştıklarını biliyorum. Eğer Özal yaşasaydı, Mustafa şu anda belki de aktif siyasetin içinde olacaktı.”
Herhalde Mustafa Çalık, “Artık Turgut Özal yok, onun yolundan gittiğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan var.” demektedir.
“Cellâtlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz.” diyen Mustafa Çalık acaba AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız.” açıklamasıyla AKP’nin niyetini ortaya koyarken, Türkiye’nin cellâtları ile nasıl bir ilişki yaşamış oluyor?
Ortadoğu Bölgesi’nde 22 İslam ülkesinin haritasını, rejimini ve sınırlarını değiştireceğini söyleyen ABD’nin bu hedefine hizmet eden ve ABD’nin kanlı projelerinde “Eşbaşkanlık” yapanlar, Türk-İslam dünyasının cellâdı olunca, Mustafa Çalık AKP’nin neyi olmaktadır?
Bu son söylediklerim ışığında, çeşitli kişilerin yan yana gelerek çıkardığı “Milliyetçilik Ufku” isimli kitapta “Hangi Milliyetçilikle Nereye Kadar” başlıklı yazıda “Türk milliyetçiliği Türk’e, Türklüğe, Türk vatanına, İslam dünyasına ve insanlığa hizmeti bütünlüklü bir felsefi anlayış haline getirmedikçe, en başta Türkiye ve Türklükten bile tecrit edileceğini kavramak zorundadır!” diyen Mustafa Çalık’ın Türk milliyetçilerine yol haritaları çizerken, bir gün olsun AKP’ye Türk-İslam değerlerine yaptığı düşmanlık adına, Haçlı ordularına yardım etmesi adına, Hıristiyan ve Yahudi projelere taşeronluk yapması adına bir yol haritası çizerken gören, duyan olmuş mudur?
MHP hangi küresel projelere taşeronluk yapmış, hangi Müslüman katliamına ortak olmuş, hangi gün Türklüğe ihanet etmiş, hangi gün PKK’lıları davulla-zurnayla karşılamış ki, Mustafa Çalık MHP’nin duruşunu sorgulamaya kalkıyor?
Mustafa Çalık, bugüne kadar televizyonlarda anlattıkları, kitap ve dergilerde yazdıkları ile çelişkiye düşmüş ve Türk milliyetçiliği düşmanlığını varlık sebebi olarak gören AKP’nin tezgâhına son düşenlerden birisi olmuştur.
Türk-İslam değerleri hiçbir zaman AKP iktidarında olduğu kadar ihanete uğramamıştı. Türklük düşmanlığı açıktan yapıldı. Her türlü kokuşmuşluk, her türlü çürümüşlük ise İslam maskesi ile kapatılmaya çalışıldı. Ama Mustafa Çalık, bu değerlerin cellâtlarına şirin gözükmek adına kendi tabiriyle resmen dalkavukluk yapmaktadır.
Yine “Milliyetçilik Ufku” isimli kitabın bir bölümünde “Cemiyet meydanını terk edip cemaatçiliğin dar ve izbe sokaklarında çare ve teselli arayarak da enerjisini tüketmez.” diyerek milliyetçilere akıl veren Mustafa Çalık, şimdi Naci Bostancı ve Mümtazer Türköne gibi isimlerle aynı safta, aynı çizgide çare ve teselliyi cemaatlerin içerisinde aramaktadır.
Nedense bunların hepsi tek kalıp cümlelerle Türk-İslam düşmanı unsurların yolunun açılması için çareler aramaktadırlar. Onların hedeflerinde gecikmeler olunca, teselliyi bunlar vermektedir. Bölücüler Apo’nun serbest bırakılmasını istiyor, AKP bunun için geçtiğimiz yıllarda resmi girişimlerde bulunuyor. Bir bakıyorsunuz Mustafa Çalık’ın düşünce ikizi Mümtazer Türköne “APO’ ya paşalık verelim, Bodrum’a gönderelim” diyebiliyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması geciktikçe bunlar kahroluyor, kiliseler onarılıp açıldıkça da bunlar mutluluktan uçuyorlar.
“Milliyetçi aydın” sıfatıyla konuşmadıkları gazete ve televizyon yok. Ama ne hikmetse Türk milliyetçiliği değil, Rum, Ermeni, Peşmerge, ABD, AB milliyetçiliği yapmaktadırlar.
Mustafa Çalık da gecikmiş bir hamle yaparak “Dalkavukları Cellât Yapmaya Çalışan” Mümtazer Türköne, Naci Bostancı gibi değerli arkadaşlarının safına katılmıştır.
Mustafa Çalık, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan sevdasından kafasını kaldırıp Türk milliyetçiliği düşüncesinin eyleminde ve söyleminde sabit kalırsa, o zaman Türk milliyetçisi olacaktır. İşte o günden sonra dalkavukları cellât yapanların safından kurtulacaktır.
Türk milliyetçisi ve Ülkücüsü olmayı AKP’ye destek vererek yapanlar, akıl sınırlarını zorlamaktadır. Sayın Mustafa Çalık da bu sınırı zorlayanlardan olmamalıdır.
AKP iktidarına ait kötü bir bellek oluşturarak AKP savunuculuğuna soyunan Mustafa Çalık’ın sağlıklı bir bellek sahibi olması temennimizdir.
Recep Tayyip Erdoğan daha da ileri gidip, Anayasa Değişikliğini “Hepsini hap gibi yutacaksınız.” diye dayatarak, bunun bir AKP Anayasası olduğunu göstermiştir. “Bana destek vermezsen bertaraf olursun.” sözü ile kurumları ve kişileri hedef alan AKP, demokrasi değil, diktatörlüğün zemin çalışmasını yapmaktadır. Bu Anayasa Değişikliği için yapılan referandumun sonucunda “Evet” çıkarsa, AKP’nin diktatörlük tohumları artık filizlenmeye başlayacaktır. AKP’nin amacı, hedefi budur. Zekâsı, vicdanı ve ülkenin geleceği adına kaygısı olan herkes bunu anlayabilmektedir. AKP’nin küresel vazifeleri içinde yer alan, Türkiye’nin bölünme süreci ve bu süreci hızlandırmak için AKP’nin diktatörlük kurma hevesi birbirine bağlı gelişmeler olacaktır. Zaten sürecin başlamasındaki tehditler ve Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anayasa değişikliği sürecini Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin önemli bir adımı olarak da değerlendiriyoruz. Bununla orada uzun vadede atacağımız adımların önü açılıyor.'' ifadesi her şeyin itirafıdır.
Ama bazıları bu itiraflardan, AKP’nin gizli gündemini gerçekleştirmek için yaptığı dayatmalardan bihaber olarak demokrasi, özgürlük nutukları atıyor. En acısı da herhalde milliyetçi-ülkücü kimliğini kullanılarak AKP’ye koltuk değneği olanların durumudur. AKP’nin yandaş medyasında sergiye açılan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tabiriyle “Evet Bülbülleri” içinde bir tane MHP’li-Ülkücü yoktur. MHP ile uzaktan yakından hiçbir ilişkisi kalmamış, yıllar önce Ülkücü Harekete sırtını dönmüş bu insanlar, bugün ne hikmetse AKP’nin kafesinde “Evet Bülbülü” olmuşlardır. Adam zaten AKP’li olmuş; Türk milliyetçiliğine, Ülkücülüğüne sırtını dönmüş, bu kimliğin düşmanlarının yanında Recep Tayyip Erdoğan’a düşünce uşaklığı yapıyor, ama MHP’nin tabanına, Ülkücü Hareketin içine fitne yayma figüranlığını da asla terk etmiyor.
Şu an medyada sürekli konuşturulan 10 tane kişi var… Bunların bir tanesi bile MHP’li değil…
Bunları, Türk-İslam düşmanlığında en geniş sicil sahibi olan AKP’yi herhangi bir konuda eleştirirken gören olmamıştır. Ne AKP’nin Türklüğe karşı saldırılarında milliyetçilikleri, ne de AKP’nin İslam’a ihanetleri karşısında Müslümanlıkları akıllarına gelir. Sağdan say 10 kişi, soldan say 10 kişi olan bu figüranlar, AKP’nin gizli gündemini gerçekleştirmek için adeta rollerinin hakkını vermektedir. Türk milliyetçiliği ve Ülkücü düşmanlığı eylem ve söylemleri ile sabit olan bir partiye Milliyetçi-Ülkücü kimlikle destek veren kim olursa olsun, bu süreçte maskeli gösteri yapan, samimi olmayan birisidir.
Bu süreçte, bu tür kişilerle mücadele etmek için faydalı olacağına inandığım bir kitabı okumaya başladım. Bu kitabın özetinden öğrendiğim sonuç şudur: “Bellek ve unutma arasındaki ilişki, yaşam ile ölüm arasındaki ilişkidir. Belleği silinmiş ve unutma, unutturma duruşu sergileyen insanların hayatları hep çelişkidir, yanılgıdır. Çizgileri hep zikzaklıdır.”
Bu kitap Fransız düşünür Marc Auge’neye ait olan “Unutma Biçimleri” isimli kitaptır. Bu kitabın bir bölümünde “Kötü bir bellek, bizi şimdiki zamana bağlayarak aldatıcı görüntüler verir ve sanki bize perspektif duygusu kazandıracakmış gibi en yakınımızda bulunan şeyleri bizden uzaklaştırır.” cümlesini okurken, aynı gün AKP’nin yandaş medyasında ‘Cellâtlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz’ başlığı altında söyleşi yapan ve referandumda ‘Evet’ oyu vereceğini süslü cümlelerle anlatan Sayın Mustafa Çalık aklıma geldi…
Bir zamanlar televizyonlarda milli duruşun hiddetlenen, kızan ve tavır gösteren sesi olan, milli kaygıları, milli hedefleri, milli ülküleri olan bir Mustafa Çalık gitmiş yerine AKP’nin ihanetlerini ve istismarlarını meşrulaştıran bir Mustafa Çalık gelmiştir. AKP yandaşı gazetede gerçekleşen söyleşi içerisinde Ülkücülüğü “Ülkücülük benim anlayışıma göre, içerisinde milliyetçiliği, mukaddesatçılığı, Osmanlıcılığı, demokratlık iddiasını ve hukuka bağlılık şuurunu ihtiva edecek kadar şumûllü (kapsayıcı) ve zengin bir kavramdır.” şeklinde tarif ettiği halde, küresel ilişkiler çerçevesinde Türklüğe, İslam’a her türlü ihaneti etmiş, demokratlığını sadece kendi siyasi menfaatleri söz konusu olunca hatırlayan, hukuk kurallarını adeta hiçe sayan bir siyasi yapıya, yine bu kavramlara zarar vermek için gerçekleştirmeye çalıştığı Anayasa Değişikliği için destek vererek, nasıl bir “kötü bellek” sahibi olduğunu göstermekte ve bu değerli kavramları kendisinden uzaklaştırmaktadır.
AKP’nin “12 Eylül 1980 darbesinin hesabını soracağız.” şeklinde tasarladığı tuzağa düştüğü her halinden anlaşılan Sayın Çalık, “Arkadaşlarımızı, ülküdaşlarımızı nâhak yere katleden bir unsurla aynı safta gözükmek tavrını zül addettiğimiz için "evet" diyeceğiz. Kısacası, cellâtlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz.” demiş söyleşi içerisinde…
Cellâtlara dalkavukluk etmeyeceğini söyleyen Mustafa Çalık, hesap sorulacağı söylenen Kenan Evren Çankaya köşkünde baş konuk edilince, onunla aynı düğünlerde buluşulunca, onunla aynı kurdeleler tutulup açılışlar yapılınca, o hastaneye kaldırıldığında şu an desteklediği kişiler ilk koşanlar olunca acaba “Ülküdaşım” dediği kişiler aklına gelmiş midir? Kenan Evren AKP’nin tüm politikalarına destek verirken, AKP de ona her manada sahip çıkarken dalkavukluğun tarifini herhalde sil baştan bir daha değerlendirecektir. Darbecilerle, cuntacılarla ve e-muhtıracılarla her türlü işbirliği içindeki iktidarın kirini temizlemeye ne Mustafa Çalık’ın ne de bir başkasının gücü yeter.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Ülkücülere yönelik “Kafatasçı, Irkçı, Mafya Bozuntuları, Kandan Beslenenler, İt-kopuk” diyerek düşmanca kullandığı çirkin sıfatlar tarihe geçmişken, çıkıp Ülkücü şehitlerin mektubunu okuması ve ağlama numarası yapması istismarın daniskasıdır. Ama “Kötü Bellek” sahibi Mustafa Çalık, 12 Eylül 1980 tarihinde AKP’nin kadim dostu Kenan Evren tarafından asılan Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken ağlama numarası yapan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirenlere de, "Ne yapmalıydı? Davul, zurna mı çalması lazımdı? Şarkı mı söylemeliydi? O mektubu okuyup da duygulanmaması için insanın eşek olması lazım." diye seslenmiş… Sayın Mustafa Çalık, mektup okumanın bir kurgu, istismar olduğunu anlayacak birikimde biridir. Aynı zamanda Ülkücülere her türlü hakareti ve düşmanlığı yapmış Recep Tayyip Erdoğan’ın bu istismarını samimi görmek için gerçekten eşek olunması gerektiğini herhalde en iyi kendisi bilir. Milliyetçilik-Ülkücülük adına ahkâm kesen Mustafa Çalık’ın mektup okuma kurgusunda eleştiri yapması gereken konu, Başbakan’ın şehidimizin mektubunun özellikle “Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır.” cümlelerini niçin sansüre uğrattığı olmalıydı.
Ülkücülere bugüne kadar hakaret eden, küfür eden birisi çıkıp sansüre uğratarak bir Ülkücü şehidin mektubunu ağlama rolü yaparak okuyor da, Mustafa Çalık buna inanıp kamuoyunu inandırmaya çalışıyorsa, ona “Yazıklar Olsun” demek gerekir.
Türk milliyetçiliği ve Ülkücü etiketi ile konuşan-konuşturulan Mustafa Çalık, Türk milliyetçiliği ve Ülkücü düşmanlığında bir kabiliyeti olan merhum Turgut Özal’a da yakınlık duymaktadır. Bugün ise Özal’ın çizgisinden gittiğini söyleyen (Batının ahlaksızlığını getirmekle suçluyordu) Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi oyunlarına destek veren Mustafa Çalık, kendi durduğu noktayı sorgulamak yerine “Ne var ki, bugün bulunduğumuz noktada ve yaşadığımız hazin manzaraya bakınca, MHP'nin bir parti ve hareket olarak ülkücülüğün manevî, tarihî ve millî muhayyilesini, iddialarını ve kuşatıcılığını temsil edip edemediği sorulmaya değer bir suâl haline gelmiştir.” demesi, aslında kendisinin farkında olduğu “Kötü Bellek” kompleksidir.
Beşir Ayvazoğlu’nun Aksiyon Dergisi’ndeki “Mustafa Çalık” başlıklı yazısında şimdi “Evet’çi” safının propagandacısı olan Mustafa Çalık şu şekilde tarif ediliyordu: “Ortaokul üçüncü sınıfta kendini birden MHP hareketinin içinde bulur. Giriş o giriş! MHP, Mustafa'ya, Ortegay Gasset'nin ifadesiyle, "hem yuva, hem mahpushane" olacaktır; çok daha önce başlayan fikrî ve siyasî farklılaşmaların tabii sonucu olarak bağlarını bütünüyle kopardığı 1983 yılına kadar... Mustafa, galiba, Mülkiye'nin ikinci sınıfındayken verdiği siyasetle uğraşmama kararını Turgut Özal'la tanıştıktan sonra bozdu. Parti programı üzerinde birlikte çalıştıklarını biliyorum. Eğer Özal yaşasaydı, Mustafa şu anda belki de aktif siyasetin içinde olacaktı.”
Herhalde Mustafa Çalık, “Artık Turgut Özal yok, onun yolundan gittiğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan var.” demektedir.
“Cellâtlarımıza dalkavukluk etmeyeceğiz.” diyen Mustafa Çalık acaba AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız.” açıklamasıyla AKP’nin niyetini ortaya koyarken, Türkiye’nin cellâtları ile nasıl bir ilişki yaşamış oluyor?
Ortadoğu Bölgesi’nde 22 İslam ülkesinin haritasını, rejimini ve sınırlarını değiştireceğini söyleyen ABD’nin bu hedefine hizmet eden ve ABD’nin kanlı projelerinde “Eşbaşkanlık” yapanlar, Türk-İslam dünyasının cellâdı olunca, Mustafa Çalık AKP’nin neyi olmaktadır?
Bu son söylediklerim ışığında, çeşitli kişilerin yan yana gelerek çıkardığı “Milliyetçilik Ufku” isimli kitapta “Hangi Milliyetçilikle Nereye Kadar” başlıklı yazıda “Türk milliyetçiliği Türk’e, Türklüğe, Türk vatanına, İslam dünyasına ve insanlığa hizmeti bütünlüklü bir felsefi anlayış haline getirmedikçe, en başta Türkiye ve Türklükten bile tecrit edileceğini kavramak zorundadır!” diyen Mustafa Çalık’ın Türk milliyetçilerine yol haritaları çizerken, bir gün olsun AKP’ye Türk-İslam değerlerine yaptığı düşmanlık adına, Haçlı ordularına yardım etmesi adına, Hıristiyan ve Yahudi projelere taşeronluk yapması adına bir yol haritası çizerken gören, duyan olmuş mudur?
MHP hangi küresel projelere taşeronluk yapmış, hangi Müslüman katliamına ortak olmuş, hangi gün Türklüğe ihanet etmiş, hangi gün PKK’lıları davulla-zurnayla karşılamış ki, Mustafa Çalık MHP’nin duruşunu sorgulamaya kalkıyor?
Mustafa Çalık, bugüne kadar televizyonlarda anlattıkları, kitap ve dergilerde yazdıkları ile çelişkiye düşmüş ve Türk milliyetçiliği düşmanlığını varlık sebebi olarak gören AKP’nin tezgâhına son düşenlerden birisi olmuştur.
Türk-İslam değerleri hiçbir zaman AKP iktidarında olduğu kadar ihanete uğramamıştı. Türklük düşmanlığı açıktan yapıldı. Her türlü kokuşmuşluk, her türlü çürümüşlük ise İslam maskesi ile kapatılmaya çalışıldı. Ama Mustafa Çalık, bu değerlerin cellâtlarına şirin gözükmek adına kendi tabiriyle resmen dalkavukluk yapmaktadır.
Yine “Milliyetçilik Ufku” isimli kitabın bir bölümünde “Cemiyet meydanını terk edip cemaatçiliğin dar ve izbe sokaklarında çare ve teselli arayarak da enerjisini tüketmez.” diyerek milliyetçilere akıl veren Mustafa Çalık, şimdi Naci Bostancı ve Mümtazer Türköne gibi isimlerle aynı safta, aynı çizgide çare ve teselliyi cemaatlerin içerisinde aramaktadır.
Nedense bunların hepsi tek kalıp cümlelerle Türk-İslam düşmanı unsurların yolunun açılması için çareler aramaktadırlar. Onların hedeflerinde gecikmeler olunca, teselliyi bunlar vermektedir. Bölücüler Apo’nun serbest bırakılmasını istiyor, AKP bunun için geçtiğimiz yıllarda resmi girişimlerde bulunuyor. Bir bakıyorsunuz Mustafa Çalık’ın düşünce ikizi Mümtazer Türköne “APO’ ya paşalık verelim, Bodrum’a gönderelim” diyebiliyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması geciktikçe bunlar kahroluyor, kiliseler onarılıp açıldıkça da bunlar mutluluktan uçuyorlar.
“Milliyetçi aydın” sıfatıyla konuşmadıkları gazete ve televizyon yok. Ama ne hikmetse Türk milliyetçiliği değil, Rum, Ermeni, Peşmerge, ABD, AB milliyetçiliği yapmaktadırlar.
Mustafa Çalık da gecikmiş bir hamle yaparak “Dalkavukları Cellât Yapmaya Çalışan” Mümtazer Türköne, Naci Bostancı gibi değerli arkadaşlarının safına katılmıştır.
Mustafa Çalık, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan sevdasından kafasını kaldırıp Türk milliyetçiliği düşüncesinin eyleminde ve söyleminde sabit kalırsa, o zaman Türk milliyetçisi olacaktır. İşte o günden sonra dalkavukları cellât yapanların safından kurtulacaktır.
Türk milliyetçisi ve Ülkücüsü olmayı AKP’ye destek vererek yapanlar, akıl sınırlarını zorlamaktadır. Sayın Mustafa Çalık da bu sınırı zorlayanlardan olmamalıdır.
AKP iktidarına ait kötü bir bellek oluşturarak AKP savunuculuğuna soyunan Mustafa Çalık’ın sağlıklı bir bellek sahibi olması temennimizdir.
Similar topics
» Moskof’un Yapamadığını Yapmaya Çalışıyoruz / Necdet SEVİNÇ
» New York Times:' Açgözlü Türkler'in harcama yapmaya ve borç almaya dev
» Vista'da çalışan programlar
» WinRAR 3.80 Final Türkce 1.1o.o8 Çalisan Keygen
» ASKER EŞLERİNE ÇAMUR ATMAYA ÇALIŞAN YARATIKLAR
» New York Times:' Açgözlü Türkler'in harcama yapmaya ve borç almaya dev
» Vista'da çalışan programlar
» WinRAR 3.80 Final Türkce 1.1o.o8 Çalisan Keygen
» ASKER EŞLERİNE ÇAMUR ATMAYA ÇALIŞAN YARATIKLAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz