Maksatları Tuna Boylarında Tek Türk Bırakmamaktı
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Maksatları Tuna Boylarında Tek Türk Bırakmamaktı
Bulgaristan’dan 1989-1990 Göçü
Bulgaristan’daki Komünist Rejim, 1970 yılından itibaren uygulamaya koyduğu “Bulgarlaştırma” politikasıyla azınlığı zorla eritecek, böylece Tuna boylarında bir tek Türk’ün bile olmadığını bütün dünyaya aklınca ilan edecekti.
Bu siyasetin ilk safhası olarak Türk okulları kapatılmaya başlamış, Türkçe konuşulması yasaklanmış, camiler yıkılmış veya başka amaçlara tahsis edilmiş, ibadet, kültürel faaliyetler, örf ve adetlerin sürdürülmesi men edilmiştir. Komünist rejim sadece Türk nüfusu eritmek değil, aynı zamanda bütün Türklüğün izlerinin Rumeli’den tamamen silip kaldırmak için akıl almaz baskı ve tahrik yöntemlerine, çağ dışı uygulamalara başvurmaya başlamıştır.
Müslüman Türklerin mezar taşları üzerindeki asırlık yazı ve semboller de kazınmış, Müslümanların ölülerini dinlerin gereklerine uygun şekilde defnetmelerine izin verilmemiştir.
Bir yandan her türlü uluslar arası anlaşmalara imza atarak taahhüde girmiş, diğer yandan büyük bir umursamazlıkla verdiği sözün tam tersi olan davranışlar sergilemiştir. Kurduğu dehşet düzeni içinde bütün baskı operasyonlarını asker, polis ve gizli servis elemanı binlerce Bulgar görevlisi vasıtasıyla yönetip yönlendirilmiş ve uygulamaya koymuştur.
Kılık – Kıyafete Dahi Baskı
Türk azınlığı milli benliğinden koparılmak için örf ve adetler yasaklanmış, evlerin içinde çeyiz sandıklarına kadar uzanan Bulgar eli, ninelerin sandıklarında buldukları Türk Milli Rumeli kıyafetleri arasında nadide şalvarların paçalarını bile makaslamıştır. Kılık kıyafet konusuna getirilen yasak, Türk kadınlarının şalvar yerine etek veya pantolon giymeleri mecburi kılmış, yaşlıların bile başları açtırılmıştır.
Bulgaristandan Türk Göçü
Askere gitme ve terhis olma, çocuklara isim koyma ve düğünlerdeki gelin olma törenlerinde uygulanan adetler kaldırılmıştır. Türkçe halk oyunları, şarkı ve türküler men edilmiş, Türk azınlığı Bulgar dansları öğrenmesi ve oynaması özendirilmek istenmiştir. Türkçe gazete, dergi, kitap okumak ve bulundurmak suç haline getirilmiş, Türkiye radyolarının dinlenmesi engellenmiş, evlerin aranması sırasında Türkçe kaset ve plaklar toplatılmıştır.
Bulgaristan’ın dört bir yanını ağ gibi saran kreş ve çocuk yuvalarında, daha bebeklerden başlayarak tarih tarif edilerek öğretilmiş, Türk düşmanlığı çocuklara sistemli bir şekilde aşılanmıştır. Bu kreş ve yuvalara Türklerin de çocuklarını göndermeleri zorunlu tutulmuş, böylece Türk çocuklarının dil, din, örf ve adetlerini öğrenmeleri engellenmek istenmiştir. Türk kız çocuklan Bulgar askerleri tarafından özellikle kandırılmış, bir kısmı bu askerlerle evlenmek zorunda bırakılmıştır.
Bulgaristan’daki Jivkov yönetimi, ülkede yaşayan Türklerin benliklerini ve ruhlarını yok etmek için en ağır psikolojik baskılan uygularken, bu baskılara boyun eğmeyenlerin bedenlerini de yok etmeye başlamıştır.
Türkler Direniyor…
Bulgaristan’da ki soydaşlarımız dayanılmaz hale gelen baskılar karşısında meşru direnme hareketlerine başlatmışlar, 19 Mayıs 1989 Güney Bulgaristan ve 20 -21 Mayıs 1989′da da Kuzey Bulgaristan’da “Türklüğümüzden asla vazgeçmeyiz, Bulgar isimlerini almayız” diye başlayan protesto gösterileri ve açlık grevleri kısa sürede bütün Bulgaristan’a yayılmıştır.
Türkler, baskılara son verilmesi ve haklarının iade edilmesi amacıyla toplu açlık grevleri ve barışçı gösteriler düzenlerken Bulgar askerleri ve milisleri tarafından ateş açılmış, altmıştan çok Türk öldürülmüş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştır. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler Bulgar ordusu ve tankları tarafından kuşatılmıştır.
1984′den beri devam eden baskı politikalarının ters sonuç verdiği, bu dönemde çok açık şekilde görülmüştür. Türk azınlığın, asimile olmak bir yana, daha gelişmiş bir Türklük şuuruna ve direnme gücüne kavuşmuştur. Bulgar kökenlilerin kurduğu insan haklan dernekleri daha fazla özgürlük için yönetime baskı yapmaya başlamışlar ve Türk kökenli Bulgar vatandaşları da bu dernekler içinde aktif görevler almışlardır. Daha sonra Türklerde kendi aralarında örgütlenerek Bulgaristan’ın uyguladığı baskı rejimine karşı açıktan direnişe geçmişlerdir.
Bu gelişmeler, Bulgar Yönetimi’nin Türk azınlığa karşı olan kuşkularını daha da arttırmış ve Türkleri göçe zorlama hızla yürürlüğe konulmuştur. Bulgaristan’ın yaşlı devlet Başkanı Todor Jivkov, bir yandan Türkiye’nin yoğun baskılan ve uluslararası tepkiler, diğer yandan Bulgaristan’da ki Türklerin yürekli ve kararlı direnişi karşısında köşeye sıkışmış, bu şartlar altında daha homojen bir nüfus yapısı meydana getirmek gayesine ulaşmasının mümkün olmadığını görmüş ve 2 Haziran 1989 günü televizyonda yaptığı konuşmada, Türkiye’yi kapılarını açmaya çağırarak, ” Pasaportlarını vereceğiz, Türkiye kapılarım açsın kalmak istemeyen çekip gitsin” demiştir.
Bu arada, Bulgarların yeni pasaport kanunundan yararlanmak isteyen 600 bine yakın Türk pasaport almak için Bulgar makamlarına başvurmuştur. Bu beklenmedik baskı karşısında zamanın Dışişleri Bakanı, isteyene Türkiye’ye gitmesi için serbestçe çıkış verileceğini açıklamıştır. Fakat bu göç, isteğe bağlı göç olmamış, Bulgar Yönetimi kendi tespit ettiği Türkleri olmadık zorbalıklarla, aileleri parçalayarak, mallarına ve yüklerine el koyarak Türkiye’ye göçe zorlamıştır.
II. Dünya Savaşından Sonra En Büyük Göç
Böylece, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük kitlesel göç olayı, Bulgaristan’ın çağ dışı bu ayıbı yirminci yüzyılın sonlarında insanlık trajedisi olarak tarihe geçmiştir.
1989 yazında Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımızın yerleştikleri iller arasında ilk sırayı Bursa almaktadır. Gelen göçmenler çoğunlukla Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Görükle, İnegöl’ün Yenice, Kestel, Orhangazi ilçelerine ve Bursa merkez Binelli Konutlarına yerleştirilmişlerdir. Bursa’nın yerleşmek için birinci derece tercih sebebi, soydaşların akraba ve yakınlarının daha çok bu ilde bulunması, onlarla birlikte yaşama ve çalışma isteğidir. 1989 yılında zorunlu göçle gelen her dört soydaştan biri Bursa’ya yerleşmiştir. Bursa’ya yerleşenlerin sayısı 52.997′dir.
Yard. Doç. Dr. İsmail Selimoğlu
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bulgaristan’daki Komünist Rejim, 1970 yılından itibaren uygulamaya koyduğu “Bulgarlaştırma” politikasıyla azınlığı zorla eritecek, böylece Tuna boylarında bir tek Türk’ün bile olmadığını bütün dünyaya aklınca ilan edecekti.
Bu siyasetin ilk safhası olarak Türk okulları kapatılmaya başlamış, Türkçe konuşulması yasaklanmış, camiler yıkılmış veya başka amaçlara tahsis edilmiş, ibadet, kültürel faaliyetler, örf ve adetlerin sürdürülmesi men edilmiştir. Komünist rejim sadece Türk nüfusu eritmek değil, aynı zamanda bütün Türklüğün izlerinin Rumeli’den tamamen silip kaldırmak için akıl almaz baskı ve tahrik yöntemlerine, çağ dışı uygulamalara başvurmaya başlamıştır.
Müslüman Türklerin mezar taşları üzerindeki asırlık yazı ve semboller de kazınmış, Müslümanların ölülerini dinlerin gereklerine uygun şekilde defnetmelerine izin verilmemiştir.
Bir yandan her türlü uluslar arası anlaşmalara imza atarak taahhüde girmiş, diğer yandan büyük bir umursamazlıkla verdiği sözün tam tersi olan davranışlar sergilemiştir. Kurduğu dehşet düzeni içinde bütün baskı operasyonlarını asker, polis ve gizli servis elemanı binlerce Bulgar görevlisi vasıtasıyla yönetip yönlendirilmiş ve uygulamaya koymuştur.
Kılık – Kıyafete Dahi Baskı
Türk azınlığı milli benliğinden koparılmak için örf ve adetler yasaklanmış, evlerin içinde çeyiz sandıklarına kadar uzanan Bulgar eli, ninelerin sandıklarında buldukları Türk Milli Rumeli kıyafetleri arasında nadide şalvarların paçalarını bile makaslamıştır. Kılık kıyafet konusuna getirilen yasak, Türk kadınlarının şalvar yerine etek veya pantolon giymeleri mecburi kılmış, yaşlıların bile başları açtırılmıştır.
Bulgaristandan Türk Göçü
Askere gitme ve terhis olma, çocuklara isim koyma ve düğünlerdeki gelin olma törenlerinde uygulanan adetler kaldırılmıştır. Türkçe halk oyunları, şarkı ve türküler men edilmiş, Türk azınlığı Bulgar dansları öğrenmesi ve oynaması özendirilmek istenmiştir. Türkçe gazete, dergi, kitap okumak ve bulundurmak suç haline getirilmiş, Türkiye radyolarının dinlenmesi engellenmiş, evlerin aranması sırasında Türkçe kaset ve plaklar toplatılmıştır.
Bulgaristan’ın dört bir yanını ağ gibi saran kreş ve çocuk yuvalarında, daha bebeklerden başlayarak tarih tarif edilerek öğretilmiş, Türk düşmanlığı çocuklara sistemli bir şekilde aşılanmıştır. Bu kreş ve yuvalara Türklerin de çocuklarını göndermeleri zorunlu tutulmuş, böylece Türk çocuklarının dil, din, örf ve adetlerini öğrenmeleri engellenmek istenmiştir. Türk kız çocuklan Bulgar askerleri tarafından özellikle kandırılmış, bir kısmı bu askerlerle evlenmek zorunda bırakılmıştır.
Bulgaristan’daki Jivkov yönetimi, ülkede yaşayan Türklerin benliklerini ve ruhlarını yok etmek için en ağır psikolojik baskılan uygularken, bu baskılara boyun eğmeyenlerin bedenlerini de yok etmeye başlamıştır.
Türkler Direniyor…
Bulgaristan’da ki soydaşlarımız dayanılmaz hale gelen baskılar karşısında meşru direnme hareketlerine başlatmışlar, 19 Mayıs 1989 Güney Bulgaristan ve 20 -21 Mayıs 1989′da da Kuzey Bulgaristan’da “Türklüğümüzden asla vazgeçmeyiz, Bulgar isimlerini almayız” diye başlayan protesto gösterileri ve açlık grevleri kısa sürede bütün Bulgaristan’a yayılmıştır.
Türkler, baskılara son verilmesi ve haklarının iade edilmesi amacıyla toplu açlık grevleri ve barışçı gösteriler düzenlerken Bulgar askerleri ve milisleri tarafından ateş açılmış, altmıştan çok Türk öldürülmüş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştır. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler Bulgar ordusu ve tankları tarafından kuşatılmıştır.
1984′den beri devam eden baskı politikalarının ters sonuç verdiği, bu dönemde çok açık şekilde görülmüştür. Türk azınlığın, asimile olmak bir yana, daha gelişmiş bir Türklük şuuruna ve direnme gücüne kavuşmuştur. Bulgar kökenlilerin kurduğu insan haklan dernekleri daha fazla özgürlük için yönetime baskı yapmaya başlamışlar ve Türk kökenli Bulgar vatandaşları da bu dernekler içinde aktif görevler almışlardır. Daha sonra Türklerde kendi aralarında örgütlenerek Bulgaristan’ın uyguladığı baskı rejimine karşı açıktan direnişe geçmişlerdir.
Bu gelişmeler, Bulgar Yönetimi’nin Türk azınlığa karşı olan kuşkularını daha da arttırmış ve Türkleri göçe zorlama hızla yürürlüğe konulmuştur. Bulgaristan’ın yaşlı devlet Başkanı Todor Jivkov, bir yandan Türkiye’nin yoğun baskılan ve uluslararası tepkiler, diğer yandan Bulgaristan’da ki Türklerin yürekli ve kararlı direnişi karşısında köşeye sıkışmış, bu şartlar altında daha homojen bir nüfus yapısı meydana getirmek gayesine ulaşmasının mümkün olmadığını görmüş ve 2 Haziran 1989 günü televizyonda yaptığı konuşmada, Türkiye’yi kapılarını açmaya çağırarak, ” Pasaportlarını vereceğiz, Türkiye kapılarım açsın kalmak istemeyen çekip gitsin” demiştir.
Bu arada, Bulgarların yeni pasaport kanunundan yararlanmak isteyen 600 bine yakın Türk pasaport almak için Bulgar makamlarına başvurmuştur. Bu beklenmedik baskı karşısında zamanın Dışişleri Bakanı, isteyene Türkiye’ye gitmesi için serbestçe çıkış verileceğini açıklamıştır. Fakat bu göç, isteğe bağlı göç olmamış, Bulgar Yönetimi kendi tespit ettiği Türkleri olmadık zorbalıklarla, aileleri parçalayarak, mallarına ve yüklerine el koyarak Türkiye’ye göçe zorlamıştır.
II. Dünya Savaşından Sonra En Büyük Göç
Böylece, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük kitlesel göç olayı, Bulgaristan’ın çağ dışı bu ayıbı yirminci yüzyılın sonlarında insanlık trajedisi olarak tarihe geçmiştir.
1989 yazında Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımızın yerleştikleri iller arasında ilk sırayı Bursa almaktadır. Gelen göçmenler çoğunlukla Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Görükle, İnegöl’ün Yenice, Kestel, Orhangazi ilçelerine ve Bursa merkez Binelli Konutlarına yerleştirilmişlerdir. Bursa’nın yerleşmek için birinci derece tercih sebebi, soydaşların akraba ve yakınlarının daha çok bu ilde bulunması, onlarla birlikte yaşama ve çalışma isteğidir. 1989 yılında zorunlu göçle gelen her dört soydaştan biri Bursa’ya yerleşmiştir. Bursa’ya yerleşenlerin sayısı 52.997′dir.
Yard. Doç. Dr. İsmail Selimoğlu
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Similar topics
» Türk Boylarında Tamgalar
» Tuna Koç Kanal A Ve Ülke Tvde Konuştu
» B.B.P Genel Başkan Adayı Tuna KOÇ Kimdir?
» Tuna Koç BBP Genel Başkanlık Adaylığını Resmen Açıkladı.. Hayırlı, Uğurlu Olsun...
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» Tuna Koç Kanal A Ve Ülke Tvde Konuştu
» B.B.P Genel Başkan Adayı Tuna KOÇ Kimdir?
» Tuna Koç BBP Genel Başkanlık Adaylığını Resmen Açıkladı.. Hayırlı, Uğurlu Olsun...
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz