Türkiye’de Kişi Ad ve Soyadları
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Türkiye’de Kişi Ad ve Soyadları
Türkler müslüman olduktan sonra, yoğun bir şekilde İslam kültüründen etkilenmişlerdir. Elbette bu etkilenme genellikle olumlu biçimde olmuştur. Eski Türk inancı ile İslam inancının değerleri karıştırılarak yeni bir Türk-İslam kültürü oluşturulmuştur. Türkler, İslam’ı aldıkları toplumlardan yalnızca “din” boyutunda bir şeyler almaya çalışmışlarsa da, ister istemez benzer inanç yapılarına sahip toplumların diğer özelliklerinden de etkilenmişlerdir.
Zamanla uçlara gidebilecek kadar aşırı bir şekilde dini yaşamaya çalışan insanlar, İslam’ı yaşamak ile Arap kültürünü yaşatmayı birbirine karıştıracak duruma gelmişlerdir. Bu yanılgıların en belirgin örneği de çocuklara verilen adların Arapça – Farsçadan seçilmeye çalışılmasıdır. Dindar insanlar hep şöyle derler: “Kutsal kitabımız olan Kur’an-i Kerim’de geçen adları çocuklarımıza vermek daha güzel, doğru ve sevap olur. Kur’an’da geçmeyen adları kullanmak, pek doğru değildir.” Bu düşünce, Türkler’i Araplaştırmaya çalışmaktan başka hiçbir amaçla söylenmiş olamaz. “Ne ilgisi var?” diyebilirsiniz. Şöyle açıklayayım: Türkiye’de herkes Kur’an’da geçen adları çocuklarına verse, Türk Yurdu‘nda yaşayan hiç Türk adlı birisi kalır mı? Bizi biz yapan, benlik değerlerimizi Araplarınkine yaklaştırınca, bizim Araplar’dan bir farkımız kalır mı? Kalmaz.
İslam, güzelliklerin dinidir ve hiçbir zaman insanları zora sokacak dayatmaları içermez. Her zaman kolaylıklarla inancımızı yaşamaya uygun bir yapıya sahiptir. Tanrı (Allah), bize hiçbir zaman “Bir müslümanın çocuğunun adı Arapça olmalıdır.” diye bir şey dememiştir. Çok doğaldır ki, bir Çinli budizmden vazgeçip müslüman olursa, çocuğuna Arapça ad koymak zorunda değildir. Aynı şekilde toplu olarak İslam’ı seçen biz Türkler’in de çocuklarımıza Öz Türkçe adlar vermemizde hiç sakınca yoktur ve doğru olanı da kuşkusuz budur.
Türkiye‘deki kişi adlarında büyük oranda bir yabancılaşma var. Kişi adlarının kökenlerine göre sıralaması çoktan aza doğru şöyle: Arapça, Türkçe, Farsça… (ve şimdilerde biraz İngilizce, Fransızca) Bu oranı birisine gösterdiğinizde size büyük olasılıkla şu savunmayı yapar: “Toplumlar etkileşim içerisindedirler. Bunun için aralarında sıkı bir alışveriş olabilir. Bundan doğal bir şey yoktur.” Peki soruyorum böyle düşünenlere: “Hiç Türk adlı bir Arap gördünüz mü?” Arapların kendilerine Türkçe ad vermesi kadar saçma olan durum, Türkler’in çocuklarına Arapça ad vermesinden farksızdır. Öz Türkçe kökenli binlerce, on binlerce kişi adı varken; Türkçe türetmelerle, benzetmelerle yeni adlar oluşturmaya uygun ve bunu başarabilecek güçte bir dilken, neden gidip de el dilinden sözcükleri çekip çocuklarımıza bu adları veririz ki? Hadi Türkiye’deki nüfusları 300-400 bin, bilemediniz 500 bin, taş çatlasa 1 milyon Arap kökenli vatandaşın çocuklarına Arapça ad vermesini doğal karşılayalım. Peki Türk kökenliler niye çocuklarına Arapça ad veriyorlar dersiniz?
Şaşırtıcı bir konuya değineyim. Türkiye’de dönemlere göre çocuklara verilen adlar sıralamasında en üstte bulunan beş adı yazayım:
Gördüğünüz gibi, 1980 – 2002 arasındaki dönemlerde çocuklara en çok verilen adlardan yalnızca “Emre” Türkçe kökenli. Diğerlerinin hepsi “Arapça“… Buradaki sindirilemeyecek durumu yeniden açıklamama gerek yok. Şimdi bir de soyadlarımıza bakalım:
Gördüğünüz üzere, en yaygın soyadımızdan yalnızca “Şahin” Farsça kökenlidir. Diğerleri hep Türkçe kökenlidir. Rüştü Erata konuya şöyle yaklaşıyor:
Soyadı Yasası’nın Cumhuriyet devrimleri arasındaki önemi, din, mezhep, sınıf ve altkimlik gibi ayrımları gizleyerek tek bir ulusal kimliğin içselleştirilmesi olarak gösteriliyordu. (…) Ancak belki daha da önemlisi yeni soy adlarının, Türkleri hemen hemen aynı adları taşıyan Arap ve Acem dindaşlarından açık bir şekilde ayırmasıydı. Tekin Alp’in ifadesiyle Türk kimliği, “yeni kafası, yeni kültürü, yeni ruhu binlerce yıllık ulusal tairihine doğru geri giderek ırk ve kan kardeşlerine ulaşıyor, oysa adı onu binlerce yıllık ulusal tarihine ve Batı uygarlığına erişmek için kültür bakımından kendilerinden ayrıldığı Müslüman uluslar ailesi ile karıştırıyordu. Bu, geçmişten bir gölge idi ve psikolojik etkisi kesindi”. Soyadı Yasası, bu bağlantıyı koparan önemli bir adım olmuştu.
Gerçekten şaşırtıcı. Vatandaşlarımızın soyadlarının neredeyse hepsi Türkçe kökenli, bu toprağın insanının ürünü olduğu hâlde, adları Arapça ve Farsça… Soyadlarımızdaki köklülüğün ve soyluluğun en belirgin örneğini Cumhurbaşkanlarımızın soyadlarına bakarak görebiliriz:
“Türkler Orta Asya‘dan batıya, Anadolu’ya doğru ilerlerken İslam kimliğini benimsemişler, adlarını bile (Arapça, Farsça) değiştirerek, girdikleri daha ileri uygarlık ve kültür ortamlarından önemli ölçüde etkilenmişlerdir. Zamanla unutacakları köken ve tarihlerini ancak 19. yüzyılın sonuna doğru, o da Avrupalıların katkısıyla keşfedeceklerdir.” (Ömer Demircan, Dünden Bugüne Türkiye’de Yabancı Dil)
“Türkler, Müslüman olduktan sonra kendi yazılarını değiştirip Arap yazısı ile Türkçe yazmaya başladıkları gibi, kendi Türk kökenli adlarını değiştirip Arap adları almaya başladılar. Bunun sonucu olarak da “Muhammed” sözcüğü Türk dilinde “Mehmed”, “Mehmet”, “Memet”, “Memiş”…. oldu. (…) Türkiye’den başka hiçbir Müslüman ülkede “Mehmet” adı yoktur. (…) Biz, “Muhammed“in Müslüman ülkeler arasında ortaya çıkardığı seslendirme bulanıklığından kaynaklanan bir durum olarak niteliyoruz. Tıpkı “Eba Yezid” adının da Türklerin dilinde yuvarlanıp önce “Bayezid” sonra “Beyazıt” olduğu gibi… Türklerden başka hiçbir Arap (Müslüman) ülkesinde “Bayezid” diye bir ad yoktur. (Cengiz Özakıncı, Dil ve Din)
Anlattıklarımdan çıkarılması gereken şey şudur ki: İslam kültürü ile Arap kültürünü birbirine karıştırmamalıyız. Çocuklarımıza ad verirken her zaman Türkçeden yana olmalı, Kur’an’da geçiyor mu geçmiyor mu diye kaygılanmamalıyız. Ben, Türkçe kökenli bir ad olan “Yavuz” adına sahip olmaktan gurur duyuyorum ve bugüne kadar hiç “Adım keşke Kur’an’da geçseydi.” demedim. Çünkü bunun olanaksız ve mantıksız olacağını biliyorum. Eğer ileride bir çocuğum olursa, ona doğal ve gururlu olarak Türkçe ad vereceğim. Yavuz Tanyeri
Umuyorum ki herkes öz dilinden vazgeçip de el dilinden adlar kullanmaz, kullandırmaz.
Zamanla uçlara gidebilecek kadar aşırı bir şekilde dini yaşamaya çalışan insanlar, İslam’ı yaşamak ile Arap kültürünü yaşatmayı birbirine karıştıracak duruma gelmişlerdir. Bu yanılgıların en belirgin örneği de çocuklara verilen adların Arapça – Farsçadan seçilmeye çalışılmasıdır. Dindar insanlar hep şöyle derler: “Kutsal kitabımız olan Kur’an-i Kerim’de geçen adları çocuklarımıza vermek daha güzel, doğru ve sevap olur. Kur’an’da geçmeyen adları kullanmak, pek doğru değildir.” Bu düşünce, Türkler’i Araplaştırmaya çalışmaktan başka hiçbir amaçla söylenmiş olamaz. “Ne ilgisi var?” diyebilirsiniz. Şöyle açıklayayım: Türkiye’de herkes Kur’an’da geçen adları çocuklarına verse, Türk Yurdu‘nda yaşayan hiç Türk adlı birisi kalır mı? Bizi biz yapan, benlik değerlerimizi Araplarınkine yaklaştırınca, bizim Araplar’dan bir farkımız kalır mı? Kalmaz.
İslam, güzelliklerin dinidir ve hiçbir zaman insanları zora sokacak dayatmaları içermez. Her zaman kolaylıklarla inancımızı yaşamaya uygun bir yapıya sahiptir. Tanrı (Allah), bize hiçbir zaman “Bir müslümanın çocuğunun adı Arapça olmalıdır.” diye bir şey dememiştir. Çok doğaldır ki, bir Çinli budizmden vazgeçip müslüman olursa, çocuğuna Arapça ad koymak zorunda değildir. Aynı şekilde toplu olarak İslam’ı seçen biz Türkler’in de çocuklarımıza Öz Türkçe adlar vermemizde hiç sakınca yoktur ve doğru olanı da kuşkusuz budur.
Türkiye‘deki kişi adlarında büyük oranda bir yabancılaşma var. Kişi adlarının kökenlerine göre sıralaması çoktan aza doğru şöyle: Arapça, Türkçe, Farsça… (ve şimdilerde biraz İngilizce, Fransızca) Bu oranı birisine gösterdiğinizde size büyük olasılıkla şu savunmayı yapar: “Toplumlar etkileşim içerisindedirler. Bunun için aralarında sıkı bir alışveriş olabilir. Bundan doğal bir şey yoktur.” Peki soruyorum böyle düşünenlere: “Hiç Türk adlı bir Arap gördünüz mü?” Arapların kendilerine Türkçe ad vermesi kadar saçma olan durum, Türkler’in çocuklarına Arapça ad vermesinden farksızdır. Öz Türkçe kökenli binlerce, on binlerce kişi adı varken; Türkçe türetmelerle, benzetmelerle yeni adlar oluşturmaya uygun ve bunu başarabilecek güçte bir dilken, neden gidip de el dilinden sözcükleri çekip çocuklarımıza bu adları veririz ki? Hadi Türkiye’deki nüfusları 300-400 bin, bilemediniz 500 bin, taş çatlasa 1 milyon Arap kökenli vatandaşın çocuklarına Arapça ad vermesini doğal karşılayalım. Peki Türk kökenliler niye çocuklarına Arapça ad veriyorlar dersiniz?
Şaşırtıcı bir konuya değineyim. Türkiye’de dönemlere göre çocuklara verilen adlar sıralamasında en üstte bulunan beş adı yazayım:
1980 – 1990 Döneminde Doğan Çocuklara Verilen Adlar | |
Erkek | Kız |
1) Mehmet 2) Mustafa 3) Murat 4) Ahmet 5) Ali | 1) Fatma 2) Ayşe 3) Emine 4) Hatice 5) Zeynep |
1991 – 2002 Döneminde Doğan Çocuklara Verilen Adlar | |
Erkek | Kız |
1) Mehmet 2) Mustafa 3) Ahmet 4) Emre 5) Ali | 1) Merve 2) Fatma 3) Büşra 4) Elif 5) Kübra |
2003 Yılındaki Sayımlamalara Göre Soyadlarımız |
1) Yılmaz 2) Kaya 3) Demir 4) Şahin 5) Çelik |
Soyadı Yasası’nın Cumhuriyet devrimleri arasındaki önemi, din, mezhep, sınıf ve altkimlik gibi ayrımları gizleyerek tek bir ulusal kimliğin içselleştirilmesi olarak gösteriliyordu. (…) Ancak belki daha da önemlisi yeni soy adlarının, Türkleri hemen hemen aynı adları taşıyan Arap ve Acem dindaşlarından açık bir şekilde ayırmasıydı. Tekin Alp’in ifadesiyle Türk kimliği, “yeni kafası, yeni kültürü, yeni ruhu binlerce yıllık ulusal tairihine doğru geri giderek ırk ve kan kardeşlerine ulaşıyor, oysa adı onu binlerce yıllık ulusal tarihine ve Batı uygarlığına erişmek için kültür bakımından kendilerinden ayrıldığı Müslüman uluslar ailesi ile karıştırıyordu. Bu, geçmişten bir gölge idi ve psikolojik etkisi kesindi”. Soyadı Yasası, bu bağlantıyı koparan önemli bir adım olmuştu.
Gerçekten şaşırtıcı. Vatandaşlarımızın soyadlarının neredeyse hepsi Türkçe kökenli, bu toprağın insanının ürünü olduğu hâlde, adları Arapça ve Farsça… Soyadlarımızdaki köklülüğün ve soyluluğun en belirgin örneğini Cumhurbaşkanlarımızın soyadlarına bakarak görebiliriz:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanları | |
Mustafa Kemal Atatürk İsmet İnönü Celal Bayar Cemal Gürsel Cevdet Sunay Fahri Korutürk Kenan Evren Turgut Özal Süleyman Demirel Ahmet Necdet Sezer Abdullah Gül | Türkçe, “Türklerin Atası” Türkçe, “in-önü” Türkçe, “ulu, yüce, saygın kimse” Türkçe, “bol bulunan güçlü sel” Türkçe, “sun-ay” Türkçe, “koru-Türk (Türk’ü koru)” Türkçe, “gök varlıklarının tümü” Türkçe, “öz-al, özü kırmızı” Türkçe, “demir gibi güçlü eli olan” Türkçe, “duygulu, anlayışlı” Farsça, “Kokulu bir bitki” |
“Türkler, Müslüman olduktan sonra kendi yazılarını değiştirip Arap yazısı ile Türkçe yazmaya başladıkları gibi, kendi Türk kökenli adlarını değiştirip Arap adları almaya başladılar. Bunun sonucu olarak da “Muhammed” sözcüğü Türk dilinde “Mehmed”, “Mehmet”, “Memet”, “Memiş”…. oldu. (…) Türkiye’den başka hiçbir Müslüman ülkede “Mehmet” adı yoktur. (…) Biz, “Muhammed“in Müslüman ülkeler arasında ortaya çıkardığı seslendirme bulanıklığından kaynaklanan bir durum olarak niteliyoruz. Tıpkı “Eba Yezid” adının da Türklerin dilinde yuvarlanıp önce “Bayezid” sonra “Beyazıt” olduğu gibi… Türklerden başka hiçbir Arap (Müslüman) ülkesinde “Bayezid” diye bir ad yoktur. (Cengiz Özakıncı, Dil ve Din)
Anlattıklarımdan çıkarılması gereken şey şudur ki: İslam kültürü ile Arap kültürünü birbirine karıştırmamalıyız. Çocuklarımıza ad verirken her zaman Türkçeden yana olmalı, Kur’an’da geçiyor mu geçmiyor mu diye kaygılanmamalıyız. Ben, Türkçe kökenli bir ad olan “Yavuz” adına sahip olmaktan gurur duyuyorum ve bugüne kadar hiç “Adım keşke Kur’an’da geçseydi.” demedim. Çünkü bunun olanaksız ve mantıksız olacağını biliyorum. Eğer ileride bir çocuğum olursa, ona doğal ve gururlu olarak Türkçe ad vereceğim. Yavuz Tanyeri
Umuyorum ki herkes öz dilinden vazgeçip de el dilinden adlar kullanmaz, kullandırmaz.
Similar topics
» IŞİD AMERİKA’NIN ORTADOĞU’DA KULLANDIĞI BİR MAŞADIR
» Türkiye’ye Yönelik Tehditler ve Türkiye Milli Birleşik Cephesi’nin İn
» ÖSS'de 713 bin kişi tercih yapacak
» Er Kişi (Aydil Erol)
» Messenger Kişi Listesi ÇaLma!
» Türkiye’ye Yönelik Tehditler ve Türkiye Milli Birleşik Cephesi’nin İn
» ÖSS'de 713 bin kişi tercih yapacak
» Er Kişi (Aydil Erol)
» Messenger Kişi Listesi ÇaLma!
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz