Irak Türkmenlerinin Kerkük'te uğradıkları en büyük katliam: 14 TEMMUZ
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Irak Türkmenlerinin Kerkük'te uğradıkları en büyük katliam: 14 TEMMUZ
14 TEMMUZ 1959 KERKÜK KATLİAMI
Türkmenler kadar; tarihte hiçbir millet yoktur ki neredeyse her şehri bir katliamla anılmasın... Tarihte hiçbir millet yoktur ki yıllar itibariyle bakıldığında, sistematik olarak katledilmesin... Tarihte hiçbir millet yoktur ki soykırıma ve asimilasyona bu kadar maruz kalmasın..
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Osmanlının uzantısı, Türkiye'nin devamı bir coğrafyada yaşayan bu insanların tek suçları Türk asıllı olmalarıdır. Irak'taki hemen hemen bütün yönetimlerin, Türkiye'ye olan hırslarını ve hınçlarını Türkmenlerden çıkardıklarını söylemek yalan ve yanlış olmaz.. Buna karşın bu milletin, Türklüklerini korumak için verdiği mücadele çoğu zaman fark edilmemiştir...
Türkmenlerin katline, 1920'de Irak'ın Osmanlıdan kopup İngiliz denetimine geçmesiyle birlikte başlanmıştır.. Bundan sonra da Türkmenler, 85 yıl süreyle, Irak'ta hangi rejim ve kim gelirse gelsin, bu makus talihi yenememişlerdir.
İngiliz mandasındaki "İdare"den Krallığa; Krallıktan Cumhuriyete; Cumhuriyetten Diktatörlüğe; ezilen ve yok edilmek istenen tek millet, Türkmenler olmuştur. Çok sayıda münferit katliam vardır... Ancak kitlesel katliamları unutmak mümkün değildir. Bu nedenle Türkmenlerin katliamı ve toplu idamları sırayla; 1920, 1924, 1946, 1959, 1979, 1980, 1991, 1996 yıllarında ve hatta Irak'ın işgalinden sonra da sürmüştür.. Ama Irak Türkleri, bunların içinde 1959 ve 1980'i hiç unutamazlar… Ve bütün şehitlerini de 1959'daki Kerkük katliamının yıldönümünde anarlar..
Irak Türkleri, tarihlerinin en büyük ve en korkunç katliamını, 14 Temmuz 1959'da yaşadılar. Irak'ta Tümgeneral Abdülkerim Kasım, Kraliyeti devirmiş ve Cumhuriyet ilan edilmiştir. Irak'ta bu ihtilal, 30 yıldan beri zulüm altında yaşayan Irak Türkleri için bir umut olmuştur. Cumhuriyetin ilanının birinci yıldönümünde, bu coşkuyu yaşamak onların da hakkıdır. Ne yazık ki bu sevinç ve ümit çok geçmeden yerini büyük bir hayal kırıklığına bırakır. Irak Türklerine bu yıldönümü şenlikleri zehir olur. Bir kalleş baskının kurbanı olurlar...
Katliam öncesinde, Irak Türklerinin önde gelenleri tutuklanarak, tecrit kamplarına gönderilirler… Bu yetmiyormuş gibi, 14 Temmuz 1959 günü saat 17:00 civarında, gözü dönmüş caniler, şenliğin birinci yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Türkmen halkına saldırırlar. İlk şehit Osman Hıdır olur. Daha sonra konan sokağa çıkma yasağı da sadece Türkmenlere uygulanır. Bu vahşet 3 gün 3 gece sürer. Kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden yüzlerce kişi boğazlanır, iplerle caddelerde sürüklenerek katledilir... Çok daha fazlası da yaralanır, sakat kalır. Cana kast edenler, mala da göz dikmişlerdir… Bu süreçte, Türkmenlere ait işyerleri ve mağazalar da yağmalanır...
Bağdat'taki rejim ise bütün bu olup bitenleri görmezden geldiği gibi Türkiye'den de ses çıkmaz... Üstelik, Kerkük'te yaşanan insanlık tarihinin en acımasız vahşeti, Türk kamuoyundan da gizlenir... Bu tutum, Irak Türkleri için karşılaştıkları katliamlardan daha acı ve daha hazin olmuştur. 1959 Kerkük katliamı, bugün dahi Türkiye’de esefle hatırlanmaktadır.
Sonraki yıllarda, soykırımın aktörleri değişecek ama Türkmeneli yöresi ve Türkmenler için akıbet değişmeyecektir. 1968'de Baas partisi iktidara gelecek ve Türkmenler bu kez Irak'ın işgaline kadar Saddam Hüseyin'in korkusuyla yaşayacaklardır.
Saddam döneminin katliamları da saymakla bitmez... Ancak, 16 Ocak 1980 tarihinde, 4 Türkmen liderin (Türkmen Kardeşlik Ocağı Başkanı Emekli Albay Abdullah Abdurrahman, Doç. Dr. Necdet Koçak ve İşadamı Adil Şerif ile zindana atılan ve bir daha izine rastlanamayan Dr. Rıza Demirci) idamları da asla unutulmaz... Bu bir dönüm veya kırılma noktası olmuştur. Bu katliamda, Türkmen - Türkiye ilişkilerinde tedavisi uzun yıllar alacak bir yara açmıştır. Bu tarihte Türkmenler, ilk kez Türkiye' den umutlarını kesmişler ve bir sahipsizlik duygusuna kapılmışlardır…
İsimlerini saymakla bitmeyen şehitlerimiz vardır... Katliamlara ise tarihi bir perspektiften bakacak olursak şöyle sıralanabilir:
01- Kaçakaç Katliamı, Telafer - 1920
02- Levi Katliamı, Kerkük -1924
03- Gavurbağı Katliamı, Kerkük - 1946
04- Kerkük katliamı, 14-17 Temmuz 1959
05- Tazehurmatu Katliamı-1, 1979
06- Türkmen Liderlerin Katliamı, 16 Ocak 1980
07- Tazehurmatu Katliamı-2, 25 Mart 1991
08- Altunköprü Katliamı 28 Mart 1991
09- Erbil Katliamı, 31 Ağustos 1996
10- Tuzhurmatu Katliamı 22 Ağustos 2003
11- Telafer katliamı-1, 09 Eylül 2004
12- Telafer Katliamı-2, 21.02.2005
13- Musul katliamı, 24 Eylül 2005
14- Yengice Katliamı, 10 Mart 2006
15- Karatepe Katliamı, 04 Haziran 2006
16- Kerkük Terör Katliamı, 13 Haziran 2006
ABD ve koalisyon güçlerinin işgali altındaki topraklarda saldırılar hız kesmemiş, üstüne üstlük toplu katliamların yanında münferit cinayetler işlenmeye devam etmiştir. Saldırılar bu kez, ITC mensuplarına ve Türkmen kanaat önderlerine yönelmiştir. Bu dönemde işlenen münferit cinayetlerde; suikastlar ve yargısız infazlar ile trafik kazaları gibi şüpheli ölümler dikkati çekmektedir.
Bunlar arasında; M.Kemal Yayçılı (1 Mayıs 2004), Dr. Ferik Sait Efendi, İhsan Abdullah Efendi, Ahmet Arafat ve Azad Erbilli (23 Nisan 2004), İsmail Tuzlu, Yaşar Cengiz (8 Ocak 2005), Sabah Ketene (22 Nisan 2006) sayılabilir..
Bütün bunlar göstermektedir ki Türkmenler, Irak'ta sürekli baskı ve zulme maruz kalmaktadır. Nihai hedef, Türkmenleri yok etmek, yok edilemeseler bile, Türkiye'den, Türk milletinden ve hatta Türk dünyasından koparmaktır.
Şehitlerimiz
1- Ata Hayrullah- Albay
2-İhsan Hayrullah- Yarbay Doktor
3-Salahattin Avcı - İş adamı
4-Mehmet Avcı .... Memur
5-Nihat Fuat Muhtar. Öğretmen
6-Cihat Fuat Muhtar.. Öğrenci
7-Emel Fuat Muhtar .. Öğrenci 12 yaşında
8-Kasım Neftçi .. Arazi Sahibi
9-Ali Neftçi .. Serbest Meslek
10- Osman Hıdır .. Kahve Sahibi
11-Cahit Fahrettin ..Öğrenci
12- Zuhur İzzet Casim Çaycı..Kahve Sahibi
13-Şakır Zeynel .. Kahve Sahibi
14-Gani Nakib ..Memur
15- Kemal Abdul Samet ..Mühendis
16-Fatih Yunus Ali..Teknisyen
17-Cuma Kamber ..Teknisyen
18-Enver Abbas ..Öğrenci
19-Kazım Abbas Bektaş ..Öğrenci
20- Hacı Necmettin Abdullah .Serbest Meslek
21-Hasib Ali ..İşçi
22-Nurettin Aziz .. İşçi
23- İbrahim Ramazan ...Tamirci
24-Abdul Halik İsmail ...Öğrenci
25- Abdullah Ali Bayatlı..Teknisyen
26-Salahattin Kayacı..İşçi
27- Abbas Kadir ...Öğrenci
28-Salahattin Köprülü ...Polis
29-İbrahim Hemze ...Kasap Kemal’in Annesi olarak tanılan yaşlı bir ev hanımı
30- Adil Abdülhamit .. Öğretmen
31-Abdullah Ahmet...İşçi
32-Habib Ali ..
33- Abdul Gani Seyit Mehmet..
34- Sadık Kaleli...
35-Halil Şakır ...Serbest İş
36-Salah Terzi ..Serbest İş.
Alıntıdır.
14 TEMMUZ 1959 KERKÜK KATLİAMI TÜRKİYE'DE NASIL DUYULDU?!
TÜRK MİLLETİ FACİAYI BÜYÜK BİR NEFRETLE KARŞILAMIŞTI.CELAL TALABANİ KATLİAMA KATILMIŞ MI İDİ ?
Olaylar, Irak Türkleri'nin merkezi sayılan Kerkük'te soydaşlarımızın krallık rejimine son veren 14 Temmuz 1958 Irak ihtilalinin birinci yıl dönümü kutlamaları için şehrin ana caddelerinde yürüyüşe hazırlanırken, gafil avlanarak, fanatik Kürtler'in ve komünistlerin silahlı saldırısına uğramaları ile patlak vermiş, ardından askeri araçlardan hoparlörle sokağa çıkma yasağının ilan edildiği halka duyurulmuştur. Kanun ve nizamlara itaatkar olan Türkler, haklarında hazırlanan kanlı planların farkına varmadan sokağa çıkma yasağına uyarak evlerine çekiliyorlar. Müteakiben komünistlerle fanatik Kürtler, ordu birliklerinde de destek görerek, Türklerin ileri gelenlerini önceden tespit edilen evlerine giderek kendilerinin ordu komutanlığınca istendiğini söyleyip, dışarı çıkmalarını sağladılar. Evlerinden çıkan Türkler hemen oracıkta ailelerinin ve çocuklarının gözü önünde kurşunlanarak şehit dildiler.Bununla yetinmeyen gözleri dönmüş katiller, öldürdükleri Türklerin bazılarının cesetlerini ayrı istikamete giden iki cipe bağlayarak parçalamışlar ve sokaklarda dolaştırdıktan sonra elektrik direklerine asmak suretiyle vahşiyane arzularını tatmin ediyorlar. Bu şekilde öldürülen Türkler arasında lider durumundaki Emekli Binbaşı Ata Hayrullah, kardeşi Doktor İhsan Hayrullah, Salah ve Mehmet Avcı kardeşler, Kasım neftçi, Cihat, Muhtar Fuad'ın çocukları Cihat, Nihat ve Emel ( Emel 14 yaşında idi), Osman Hıdır (ilk şehit edilen soydaşımız olup, Aslan Yuvası Gazinosunun sahibi idi) gençlerden Cahit Fahrettin'den başka hasta ve yaşlı insanların da bulunduğu birçok kişi daha vardı. Katliam tam üç gün üç gece sürmüştü.
Akıllara durgunluk veren bu vahşetle ilgili haberler, çok geçmeden dünyanın her tarafında duyulmaya başlamış, Avrupa'da birçok TV katliamda öldürülen Türklerin sokaklardaki cesetlerini haber bültenlerinde göstermiş ve bütün dünya adeta şoke olmuştur. Türkiye'ye gelince ne yazık ki, Türk radyoları bu konuda bir müddet suskunluğunu sürdürmüştür. Ardından bir da ne duyulsun beğenirsiniz! Reuter Ajansının Ankara Radyosunda okunan haberinde, Kerkük'te kanlı çatışmalar olduğu, ancak, Petrol Şirketinde çalışan İngilizler'in güvenlikte oldukları bildiriliyordu. İşte Türkleri kahreden bu haber olmuştur. Derken basında katliamla ilgili olarak Tel-Aviv, Şam ve Kahire mahreçli haberler yayınlamaya başlayınca, Türk milleti büyük bir infial göstererek soydaşları hunharca katledilmesinden dolayı derin üzüntü ve kedere gark oldu. Bu arada Moskova radyosu, Yavuz hırsız misali Kerkük olayının, Musul Petrol bölgesini ilhak etmek isteyen Türkiye'nin eseri olduğunu iddia etmez mi? Bunun üzerine Türk hükümeti 28 Temmuz 1959 günü yayınladığı resmi bir açıklama ile Kerkük'teki kanlı hadiselerin yegane sorumlusunun beynelmilel Komünizm olduğunu, Moskova Radyosunun bu konudaki iddialarının hezeyandan başka bir şey olmadığını sert bir dille ifade etti.
Türk milleti büyük endişe ve heyecan içinde beklerken bir gelişme daha oldu, o da şu idi:
Tam anlamı ile kapalı bir kutu olan Irak'tan katliam hakkında herhangi bir soydaşımız Irak'dan kaçarak İstanbul'a gelmeyi başarıyor. Üniversite öğrenimini Türkiye'de yapan Dr.A.Haluk Beyatlı bu genç, 24 Temmuz 1959 günü Cağaloğu'ndaki eski halkevi binasında bir basın toplantısı yapmak istemiş, ancak polis, bir gerekçe göstermeden basın toplantısının yapılmasını yasaklayarak, merakla gelen gazeteciler ve Kerkük'lü gençleri dağıtmıştır.
Bunun üzerine, bu satırların yazarı, o sırada çalıştığı Türk Haberler Ajansı vasıtası ile aynı gün akşamı adı geçenden katliamla ilgili özel bir beyanat almayı başarmış ve kanlı olay ertesi günü gazetelerde bütün detayları ile Türk kamoyuna duyurulmuştu. Başta Milli Türk Talebe Birliği olmak üzere bir çok taşakkül, soydaşlarımızın maruz kaldıkları bu menfur olayı kınamış ve facia, Niğde Milletvekili Asım Eren tarafından TBMM'ye getirilerek Dışişleri Bakanı'ndan bu konuda açıklama yapması istenmiştir. Basında da Türk kanının akıtılması olayı karşısında adeta fırtınalar kopartılmış ve başta Milliyet Gazetesi olmak üzere, olayın aydınlatılması için Bağdat'a özel muhabirlerini yollamışlardır. 25 Temmuz günü de Milliyet Gazetesi muhabiri Turam Aytul'un Bağdat'tan gönderdiği "Kerkük'te Türkler hunharca öldürüldü" başlıklı haberi ile olay doğrulanınca Türk hükümeti 26 Temmuz günü gazetelerde yayınlanan resmi bir açıklama yapmıştır. Söz konusu açıklamada: "Kerkük2te bazı müessif hadiselerin vukua geldiği ve bu arada maatteessüf otuza yakın Irak vatandaşı soydaşımızın öldüğü malumdur" dendikten sonra Türk hükümetinin konu ile ilgili olarak Bağdat nezrinde teşebbüste bulunduğu ve Irak hükümetinden teminat aldığı belirtilmiştir. Gerçekten de bir iki gün sonra (29 Temmuz) Irak Başbakanı General Kasım bir basın toplantısı yaparak Kerkük'te komünistlerin Türklere yaptıkları mezalimi dünyanın en alçak cinayetleri olarak vasıflandırmış ve faşistlerin bile bu kadar vahşice davranmadıklarını söylemiş ve Kerkük hadiseleri sırasında çekilen bazı fotoğrafları cebinden çıkararak gazetecilere göstermiştir.
Türk hükümetinde Sağlık Bakanı olan Kerküklü merhum Dr. Lütfü Kırdar'dan bizzat duyduğuma göre, Türk hükümet, General Kasım'ın böyle bir açıklama yapması için Irak'a diplomatik kanaldan baskı yapmış, ancak Ankara'nın bu açıklama ile tatmin olmaması üzerine, Irak Başbakanı 3 Ağustos günü ikinci bir açıklama yaparak, Kerkük hadiseleri sırasında çekilen 750 fotoğrafın eline bulunduğunu, bu olaylarda bir çok Türk'ün diri diri toprağa gömüldüğünü, cinayet faillerini şiddetle cezalandıracaklarını ifade etmiştir. Zamanla Kerkük Katliamında şehit edilen Türklerin fotoğrafları Türkiye'ye ulaşınca bu fotoğraflar basında çıkmaya başladı, bu konuda bir çok haber, yazı ve röportaj yayınlandı. Ancak 22 Ekim 1959 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan kısa bir haber, olayları izleyenleri hayretini mucip olmuştur. Haberde aynen şöyle deniliyordu: "Ankara, 21 (cumhuriyet-teleks):14-16 Temmuz 1959 tarihleri arasında Irak'ta Kerkük belgesine Türklerin katliamı ile sona eren olayla ilgili resim, film v.s. döküm anların yurda sokulması veya dağıtılması bakanlar kurulu kararıyla men edilmiştir. Söz konusu yasak, 27 Mayıs 1960 ihtilali ile basına konan bütün yasakların kaldırılması ile birlikte kalkmış olup, bu tarihten sonra Türk basınında katliamdaki vahşeti gösteren fotoğraflar serbestçe yayınlanmıştır. Kerkük katliamının hala karanlıkta kalan pek çok yanını bulunduğuna kanıyız. Bunların aydınlığa kavuşturulması gerekir. Örneğin; ?? liderlerinden Celal Talabani'nin de katliam sırasında elinde silah Kerkük sokaklarında dolaştığı ve kendisinin ordu karargahından çıkarken görüldüğü, sözüne güvenilir kimselerden bizzat duydum. Celal Talabani bu hususta acaba ne diyecektir? Ne işi vardı Kışla'da? Gerçi kendisi, bu olaylar oldu bir kere, artık unutulması lazım" diyor ise de, kerküklü Türklerin, bir çok masum Türk'ün kanının boş yere akıtıldığı ve yüzlerce ailenin sönmesine neden olan bu faciayı unutması pek kolay değildir. Bu katliamı Türkler işlemiş olsalardı acaba onlar bunu unuturlarmı idi? Kandileri Halepçe katliamını unutabildiler mi? Talabani isterse bu şahsın ismini açıklayabilirim. Halen İstanbul'da Pendik'te oturmaktadır. Ayrıca Bağdat Hukuk Fakültesi'nde öğrenci iken Türkmenler aleyhindeki faaliyetinden dolayı bir Türkmen gencinden yediği tokadı da hatırlıyor mu? Şehitlerimizin aziz ruhları önünde bir yıl dönümünden daha saygı ile eğilir, Tanri'dan kendilerine rahmet dileriz.
Kaynak:
İzzettin Kerkük (Kerkük Vakfı Başkanı)
Kerkük Dergisi- yıl 2, sayı 5, Temmuz 1998
14 TEMMUZ 1959 KERKÜK KATLİAMI TÜRKİYE
Türkmenler kadar; tarihte hiçbir millet yoktur ki neredeyse her şehri bir katliamla anılmasın... Tarihte hiçbir millet yoktur ki yıllar itibariyle bakıldığında, sistematik olarak katledilmesin... Tarihte hiçbir millet yoktur ki soykırıma ve asimilasyona bu kadar maruz kalmasın..
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Osmanlının uzantısı, Türkiye'nin devamı bir coğrafyada yaşayan bu insanların tek suçları Türk asıllı olmalarıdır. Irak'taki hemen hemen bütün yönetimlerin, Türkiye'ye olan hırslarını ve hınçlarını Türkmenlerden çıkardıklarını söylemek yalan ve yanlış olmaz.. Buna karşın bu milletin, Türklüklerini korumak için verdiği mücadele çoğu zaman fark edilmemiştir...
Türkmenlerin katline, 1920'de Irak'ın Osmanlıdan kopup İngiliz denetimine geçmesiyle birlikte başlanmıştır.. Bundan sonra da Türkmenler, 85 yıl süreyle, Irak'ta hangi rejim ve kim gelirse gelsin, bu makus talihi yenememişlerdir.
İngiliz mandasındaki "İdare"den Krallığa; Krallıktan Cumhuriyete; Cumhuriyetten Diktatörlüğe; ezilen ve yok edilmek istenen tek millet, Türkmenler olmuştur. Çok sayıda münferit katliam vardır... Ancak kitlesel katliamları unutmak mümkün değildir. Bu nedenle Türkmenlerin katliamı ve toplu idamları sırayla; 1920, 1924, 1946, 1959, 1979, 1980, 1991, 1996 yıllarında ve hatta Irak'ın işgalinden sonra da sürmüştür.. Ama Irak Türkleri, bunların içinde 1959 ve 1980'i hiç unutamazlar… Ve bütün şehitlerini de 1959'daki Kerkük katliamının yıldönümünde anarlar..
Irak Türkleri, tarihlerinin en büyük ve en korkunç katliamını, 14 Temmuz 1959'da yaşadılar. Irak'ta Tümgeneral Abdülkerim Kasım, Kraliyeti devirmiş ve Cumhuriyet ilan edilmiştir. Irak'ta bu ihtilal, 30 yıldan beri zulüm altında yaşayan Irak Türkleri için bir umut olmuştur. Cumhuriyetin ilanının birinci yıldönümünde, bu coşkuyu yaşamak onların da hakkıdır. Ne yazık ki bu sevinç ve ümit çok geçmeden yerini büyük bir hayal kırıklığına bırakır. Irak Türklerine bu yıldönümü şenlikleri zehir olur. Bir kalleş baskının kurbanı olurlar...
Katliam öncesinde, Irak Türklerinin önde gelenleri tutuklanarak, tecrit kamplarına gönderilirler… Bu yetmiyormuş gibi, 14 Temmuz 1959 günü saat 17:00 civarında, gözü dönmüş caniler, şenliğin birinci yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Türkmen halkına saldırırlar. İlk şehit Osman Hıdır olur. Daha sonra konan sokağa çıkma yasağı da sadece Türkmenlere uygulanır. Bu vahşet 3 gün 3 gece sürer. Kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden yüzlerce kişi boğazlanır, iplerle caddelerde sürüklenerek katledilir... Çok daha fazlası da yaralanır, sakat kalır. Cana kast edenler, mala da göz dikmişlerdir… Bu süreçte, Türkmenlere ait işyerleri ve mağazalar da yağmalanır...
Bağdat'taki rejim ise bütün bu olup bitenleri görmezden geldiği gibi Türkiye'den de ses çıkmaz... Üstelik, Kerkük'te yaşanan insanlık tarihinin en acımasız vahşeti, Türk kamuoyundan da gizlenir... Bu tutum, Irak Türkleri için karşılaştıkları katliamlardan daha acı ve daha hazin olmuştur. 1959 Kerkük katliamı, bugün dahi Türkiye’de esefle hatırlanmaktadır.
Sonraki yıllarda, soykırımın aktörleri değişecek ama Türkmeneli yöresi ve Türkmenler için akıbet değişmeyecektir. 1968'de Baas partisi iktidara gelecek ve Türkmenler bu kez Irak'ın işgaline kadar Saddam Hüseyin'in korkusuyla yaşayacaklardır.
Saddam döneminin katliamları da saymakla bitmez... Ancak, 16 Ocak 1980 tarihinde, 4 Türkmen liderin (Türkmen Kardeşlik Ocağı Başkanı Emekli Albay Abdullah Abdurrahman, Doç. Dr. Necdet Koçak ve İşadamı Adil Şerif ile zindana atılan ve bir daha izine rastlanamayan Dr. Rıza Demirci) idamları da asla unutulmaz... Bu bir dönüm veya kırılma noktası olmuştur. Bu katliamda, Türkmen - Türkiye ilişkilerinde tedavisi uzun yıllar alacak bir yara açmıştır. Bu tarihte Türkmenler, ilk kez Türkiye' den umutlarını kesmişler ve bir sahipsizlik duygusuna kapılmışlardır…
İsimlerini saymakla bitmeyen şehitlerimiz vardır... Katliamlara ise tarihi bir perspektiften bakacak olursak şöyle sıralanabilir:
01- Kaçakaç Katliamı, Telafer - 1920
02- Levi Katliamı, Kerkük -1924
03- Gavurbağı Katliamı, Kerkük - 1946
04- Kerkük katliamı, 14-17 Temmuz 1959
05- Tazehurmatu Katliamı-1, 1979
06- Türkmen Liderlerin Katliamı, 16 Ocak 1980
07- Tazehurmatu Katliamı-2, 25 Mart 1991
08- Altunköprü Katliamı 28 Mart 1991
09- Erbil Katliamı, 31 Ağustos 1996
10- Tuzhurmatu Katliamı 22 Ağustos 2003
11- Telafer katliamı-1, 09 Eylül 2004
12- Telafer Katliamı-2, 21.02.2005
13- Musul katliamı, 24 Eylül 2005
14- Yengice Katliamı, 10 Mart 2006
15- Karatepe Katliamı, 04 Haziran 2006
16- Kerkük Terör Katliamı, 13 Haziran 2006
ABD ve koalisyon güçlerinin işgali altındaki topraklarda saldırılar hız kesmemiş, üstüne üstlük toplu katliamların yanında münferit cinayetler işlenmeye devam etmiştir. Saldırılar bu kez, ITC mensuplarına ve Türkmen kanaat önderlerine yönelmiştir. Bu dönemde işlenen münferit cinayetlerde; suikastlar ve yargısız infazlar ile trafik kazaları gibi şüpheli ölümler dikkati çekmektedir.
Bunlar arasında; M.Kemal Yayçılı (1 Mayıs 2004), Dr. Ferik Sait Efendi, İhsan Abdullah Efendi, Ahmet Arafat ve Azad Erbilli (23 Nisan 2004), İsmail Tuzlu, Yaşar Cengiz (8 Ocak 2005), Sabah Ketene (22 Nisan 2006) sayılabilir..
Bütün bunlar göstermektedir ki Türkmenler, Irak'ta sürekli baskı ve zulme maruz kalmaktadır. Nihai hedef, Türkmenleri yok etmek, yok edilemeseler bile, Türkiye'den, Türk milletinden ve hatta Türk dünyasından koparmaktır.
Şehitlerimiz
1- Ata Hayrullah- Albay
2-İhsan Hayrullah- Yarbay Doktor
3-Salahattin Avcı - İş adamı
4-Mehmet Avcı .... Memur
5-Nihat Fuat Muhtar. Öğretmen
6-Cihat Fuat Muhtar.. Öğrenci
7-Emel Fuat Muhtar .. Öğrenci 12 yaşında
8-Kasım Neftçi .. Arazi Sahibi
9-Ali Neftçi .. Serbest Meslek
10- Osman Hıdır .. Kahve Sahibi
11-Cahit Fahrettin ..Öğrenci
12- Zuhur İzzet Casim Çaycı..Kahve Sahibi
13-Şakır Zeynel .. Kahve Sahibi
14-Gani Nakib ..Memur
15- Kemal Abdul Samet ..Mühendis
16-Fatih Yunus Ali..Teknisyen
17-Cuma Kamber ..Teknisyen
18-Enver Abbas ..Öğrenci
19-Kazım Abbas Bektaş ..Öğrenci
20- Hacı Necmettin Abdullah .Serbest Meslek
21-Hasib Ali ..İşçi
22-Nurettin Aziz .. İşçi
23- İbrahim Ramazan ...Tamirci
24-Abdul Halik İsmail ...Öğrenci
25- Abdullah Ali Bayatlı..Teknisyen
26-Salahattin Kayacı..İşçi
27- Abbas Kadir ...Öğrenci
28-Salahattin Köprülü ...Polis
29-İbrahim Hemze ...Kasap Kemal’in Annesi olarak tanılan yaşlı bir ev hanımı
30- Adil Abdülhamit .. Öğretmen
31-Abdullah Ahmet...İşçi
32-Habib Ali ..
33- Abdul Gani Seyit Mehmet..
34- Sadık Kaleli...
35-Halil Şakır ...Serbest İş
36-Salah Terzi ..Serbest İş.
Alıntıdır.
14 TEMMUZ 1959 KERKÜK KATLİAMI TÜRKİYE'DE NASIL DUYULDU?!
TÜRK MİLLETİ FACİAYI BÜYÜK BİR NEFRETLE KARŞILAMIŞTI.CELAL TALABANİ KATLİAMA KATILMIŞ MI İDİ ?
Olaylar, Irak Türkleri'nin merkezi sayılan Kerkük'te soydaşlarımızın krallık rejimine son veren 14 Temmuz 1958 Irak ihtilalinin birinci yıl dönümü kutlamaları için şehrin ana caddelerinde yürüyüşe hazırlanırken, gafil avlanarak, fanatik Kürtler'in ve komünistlerin silahlı saldırısına uğramaları ile patlak vermiş, ardından askeri araçlardan hoparlörle sokağa çıkma yasağının ilan edildiği halka duyurulmuştur. Kanun ve nizamlara itaatkar olan Türkler, haklarında hazırlanan kanlı planların farkına varmadan sokağa çıkma yasağına uyarak evlerine çekiliyorlar. Müteakiben komünistlerle fanatik Kürtler, ordu birliklerinde de destek görerek, Türklerin ileri gelenlerini önceden tespit edilen evlerine giderek kendilerinin ordu komutanlığınca istendiğini söyleyip, dışarı çıkmalarını sağladılar. Evlerinden çıkan Türkler hemen oracıkta ailelerinin ve çocuklarının gözü önünde kurşunlanarak şehit dildiler.Bununla yetinmeyen gözleri dönmüş katiller, öldürdükleri Türklerin bazılarının cesetlerini ayrı istikamete giden iki cipe bağlayarak parçalamışlar ve sokaklarda dolaştırdıktan sonra elektrik direklerine asmak suretiyle vahşiyane arzularını tatmin ediyorlar. Bu şekilde öldürülen Türkler arasında lider durumundaki Emekli Binbaşı Ata Hayrullah, kardeşi Doktor İhsan Hayrullah, Salah ve Mehmet Avcı kardeşler, Kasım neftçi, Cihat, Muhtar Fuad'ın çocukları Cihat, Nihat ve Emel ( Emel 14 yaşında idi), Osman Hıdır (ilk şehit edilen soydaşımız olup, Aslan Yuvası Gazinosunun sahibi idi) gençlerden Cahit Fahrettin'den başka hasta ve yaşlı insanların da bulunduğu birçok kişi daha vardı. Katliam tam üç gün üç gece sürmüştü.
Akıllara durgunluk veren bu vahşetle ilgili haberler, çok geçmeden dünyanın her tarafında duyulmaya başlamış, Avrupa'da birçok TV katliamda öldürülen Türklerin sokaklardaki cesetlerini haber bültenlerinde göstermiş ve bütün dünya adeta şoke olmuştur. Türkiye'ye gelince ne yazık ki, Türk radyoları bu konuda bir müddet suskunluğunu sürdürmüştür. Ardından bir da ne duyulsun beğenirsiniz! Reuter Ajansının Ankara Radyosunda okunan haberinde, Kerkük'te kanlı çatışmalar olduğu, ancak, Petrol Şirketinde çalışan İngilizler'in güvenlikte oldukları bildiriliyordu. İşte Türkleri kahreden bu haber olmuştur. Derken basında katliamla ilgili olarak Tel-Aviv, Şam ve Kahire mahreçli haberler yayınlamaya başlayınca, Türk milleti büyük bir infial göstererek soydaşları hunharca katledilmesinden dolayı derin üzüntü ve kedere gark oldu. Bu arada Moskova radyosu, Yavuz hırsız misali Kerkük olayının, Musul Petrol bölgesini ilhak etmek isteyen Türkiye'nin eseri olduğunu iddia etmez mi? Bunun üzerine Türk hükümeti 28 Temmuz 1959 günü yayınladığı resmi bir açıklama ile Kerkük'teki kanlı hadiselerin yegane sorumlusunun beynelmilel Komünizm olduğunu, Moskova Radyosunun bu konudaki iddialarının hezeyandan başka bir şey olmadığını sert bir dille ifade etti.
Türk milleti büyük endişe ve heyecan içinde beklerken bir gelişme daha oldu, o da şu idi:
Tam anlamı ile kapalı bir kutu olan Irak'tan katliam hakkında herhangi bir soydaşımız Irak'dan kaçarak İstanbul'a gelmeyi başarıyor. Üniversite öğrenimini Türkiye'de yapan Dr.A.Haluk Beyatlı bu genç, 24 Temmuz 1959 günü Cağaloğu'ndaki eski halkevi binasında bir basın toplantısı yapmak istemiş, ancak polis, bir gerekçe göstermeden basın toplantısının yapılmasını yasaklayarak, merakla gelen gazeteciler ve Kerkük'lü gençleri dağıtmıştır.
Bunun üzerine, bu satırların yazarı, o sırada çalıştığı Türk Haberler Ajansı vasıtası ile aynı gün akşamı adı geçenden katliamla ilgili özel bir beyanat almayı başarmış ve kanlı olay ertesi günü gazetelerde bütün detayları ile Türk kamoyuna duyurulmuştu. Başta Milli Türk Talebe Birliği olmak üzere bir çok taşakkül, soydaşlarımızın maruz kaldıkları bu menfur olayı kınamış ve facia, Niğde Milletvekili Asım Eren tarafından TBMM'ye getirilerek Dışişleri Bakanı'ndan bu konuda açıklama yapması istenmiştir. Basında da Türk kanının akıtılması olayı karşısında adeta fırtınalar kopartılmış ve başta Milliyet Gazetesi olmak üzere, olayın aydınlatılması için Bağdat'a özel muhabirlerini yollamışlardır. 25 Temmuz günü de Milliyet Gazetesi muhabiri Turam Aytul'un Bağdat'tan gönderdiği "Kerkük'te Türkler hunharca öldürüldü" başlıklı haberi ile olay doğrulanınca Türk hükümeti 26 Temmuz günü gazetelerde yayınlanan resmi bir açıklama yapmıştır. Söz konusu açıklamada: "Kerkük2te bazı müessif hadiselerin vukua geldiği ve bu arada maatteessüf otuza yakın Irak vatandaşı soydaşımızın öldüğü malumdur" dendikten sonra Türk hükümetinin konu ile ilgili olarak Bağdat nezrinde teşebbüste bulunduğu ve Irak hükümetinden teminat aldığı belirtilmiştir. Gerçekten de bir iki gün sonra (29 Temmuz) Irak Başbakanı General Kasım bir basın toplantısı yaparak Kerkük'te komünistlerin Türklere yaptıkları mezalimi dünyanın en alçak cinayetleri olarak vasıflandırmış ve faşistlerin bile bu kadar vahşice davranmadıklarını söylemiş ve Kerkük hadiseleri sırasında çekilen bazı fotoğrafları cebinden çıkararak gazetecilere göstermiştir.
Türk hükümetinde Sağlık Bakanı olan Kerküklü merhum Dr. Lütfü Kırdar'dan bizzat duyduğuma göre, Türk hükümet, General Kasım'ın böyle bir açıklama yapması için Irak'a diplomatik kanaldan baskı yapmış, ancak Ankara'nın bu açıklama ile tatmin olmaması üzerine, Irak Başbakanı 3 Ağustos günü ikinci bir açıklama yaparak, Kerkük hadiseleri sırasında çekilen 750 fotoğrafın eline bulunduğunu, bu olaylarda bir çok Türk'ün diri diri toprağa gömüldüğünü, cinayet faillerini şiddetle cezalandıracaklarını ifade etmiştir. Zamanla Kerkük Katliamında şehit edilen Türklerin fotoğrafları Türkiye'ye ulaşınca bu fotoğraflar basında çıkmaya başladı, bu konuda bir çok haber, yazı ve röportaj yayınlandı. Ancak 22 Ekim 1959 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan kısa bir haber, olayları izleyenleri hayretini mucip olmuştur. Haberde aynen şöyle deniliyordu: "Ankara, 21 (cumhuriyet-teleks):14-16 Temmuz 1959 tarihleri arasında Irak'ta Kerkük belgesine Türklerin katliamı ile sona eren olayla ilgili resim, film v.s. döküm anların yurda sokulması veya dağıtılması bakanlar kurulu kararıyla men edilmiştir. Söz konusu yasak, 27 Mayıs 1960 ihtilali ile basına konan bütün yasakların kaldırılması ile birlikte kalkmış olup, bu tarihten sonra Türk basınında katliamdaki vahşeti gösteren fotoğraflar serbestçe yayınlanmıştır. Kerkük katliamının hala karanlıkta kalan pek çok yanını bulunduğuna kanıyız. Bunların aydınlığa kavuşturulması gerekir. Örneğin; ?? liderlerinden Celal Talabani'nin de katliam sırasında elinde silah Kerkük sokaklarında dolaştığı ve kendisinin ordu karargahından çıkarken görüldüğü, sözüne güvenilir kimselerden bizzat duydum. Celal Talabani bu hususta acaba ne diyecektir? Ne işi vardı Kışla'da? Gerçi kendisi, bu olaylar oldu bir kere, artık unutulması lazım" diyor ise de, kerküklü Türklerin, bir çok masum Türk'ün kanının boş yere akıtıldığı ve yüzlerce ailenin sönmesine neden olan bu faciayı unutması pek kolay değildir. Bu katliamı Türkler işlemiş olsalardı acaba onlar bunu unuturlarmı idi? Kandileri Halepçe katliamını unutabildiler mi? Talabani isterse bu şahsın ismini açıklayabilirim. Halen İstanbul'da Pendik'te oturmaktadır. Ayrıca Bağdat Hukuk Fakültesi'nde öğrenci iken Türkmenler aleyhindeki faaliyetinden dolayı bir Türkmen gencinden yediği tokadı da hatırlıyor mu? Şehitlerimizin aziz ruhları önünde bir yıl dönümünden daha saygı ile eğilir, Tanri'dan kendilerine rahmet dileriz.
Kaynak:
İzzettin Kerkük (Kerkük Vakfı Başkanı)
Kerkük Dergisi- yıl 2, sayı 5, Temmuz 1998
14 TEMMUZ 1959 KERKÜK KATLİAMI TÜRKİYE
Similar topics
» eski türk Devletleri
» Büyük Türkçü Atsız Kimdir? Türkçülük'deki Büyük Rolü Nedir?
» Büyük tarihçi İsmail Hâmi Danişmend aynı zamanda çok büyük bir âşıkmış
» Büyük Türkçü Atsız Kimdir Türkçülük'deki Büyük Rolü Nedir?
» Azerbaycan Türkleri'nin Uğradıkları Tehcirler ve Soykırımlar
» Büyük Türkçü Atsız Kimdir? Türkçülük'deki Büyük Rolü Nedir?
» Büyük tarihçi İsmail Hâmi Danişmend aynı zamanda çok büyük bir âşıkmış
» Büyük Türkçü Atsız Kimdir Türkçülük'deki Büyük Rolü Nedir?
» Azerbaycan Türkleri'nin Uğradıkları Tehcirler ve Soykırımlar
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz