Papaz, cumhuriyet değerlerine saldırdı
1 sayfadaki 1 sayfası
Papaz, cumhuriyet değerlerine saldırdı
SÖzde ekümenikliğinin 20. yılını, nazire yapar gibi Ata’nın köşkünde kutlayan Rum papazı tepkilere neden oldu. MHP’li Semih Yalçın: Bartholomeos’un bu davranışı cumhuriyetin değerleriyle dalga geçmektir!
CHP’li Şahin Mengü ise olayın vahim olduğunu ve protesto edilmesi gerektiğini belirterek “Kendisi Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı bir memur iken, devlet başkanı muamelesi görüyor” ifadelerini kullandı.
Papaz, cumhuriyetin değerleriyle dalga geçiyor
Haber : Halime Öztürk
Patrik seçilişinin 20. yıldönümünü Florya’da bulunan Atatürk Köşkü’ndeki TBMM tesislerinde kutlayan Fener Rum papazı Bartholomeos’a MHP ve CHP’lilerden tepki geldi. Muhalefet milletvekilleri iktidarın Lozan’ın dışında statü tanıdığı Fener papazının cumhuriyete meydan okuduğunu söyledi. MHP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Edip Semih Yalçın, Bartholomeos’un davranışının Cumhuriyet’in değerleri ile dalga geçmek olduğunu ifade etti. Yalçın, azınlık vakıflarının mallarına devlet tarafından el konulması hakkı tanıyan Yargıtay kararının dönemin şartlarına göre alındığını söyledi. Türkiye’de ve eski Osmanlı topraklarında azınlık haklarının Lozan Antlaşması’yla mütekabiliyet yani karşılıklılık ilkesi çerçevesinde düzenlendiğini belirten Yalçın, AB üyesi olan Yunanistan’da yaşayan Türklerin kendi müftülerini seçme hakkının bile olmadığını ifade etti.
Zaafların takipçisi
Yalçın, azınlık vakıflarına ait taşınmazların iadesinin, bazı çevrelerin yorumladığı gibi bir jest olmadığına işaret ederek, “Aksine, AB’nin dayatmalarının ve vesayetçi politikalarının kabulüdür. Üstelik AKP iktidarı bunu büyük devlet politikası zannetmektedir. İktidar partisi, büyük devlet politikasıyla vesayet altında yaşamayı birbirine karıştırmaktadır. AKP hükümetinin siyasî zaaflarının kaynağı bellidir. İktidar, Osmanlı dönemine nazire yaparcasına zamansız geri verdiği bu haklarla Osmanlı gücünün değil, zaaflarının takipçisi olduğunu göstermiştir. Siyasî iktidar, 19. yüzyıl Osmanlı döneminin hastalık ve zaaflarıyla maluldür” dedi. AB’nin, alacağı kararlarla demokratikleşme makyajı altında Türkiye’yi daha fazla açılıma, daha fazla toplumsal estetik ameliyata zorlayacağını kaydeden Yalçın, AB’nin amacının hoyrat emperyalizmin ağababalarına rağmen bağımsızlığı seçen cumhuriyetin namusunu adım adım payimal etmek olduğunu kaydetti.
Yalçın, “Azınlık vakıfları meselesinin daha geniş boyutu olan bütün Balkanlar coğrafyasındaki ata yadigârı vakıf eserlerin hazin durumu ise apayrı bir üzüntü kaynağıdır. Ne yazık ki bazı çevreler, Yargıtay’ın azınlık vakıflarıyla ilgili 37 yıllık kararının hükümet tarafından kaldırılmasını, çok olumlu ve devrim niteliğinde bir karar zannederek çılgınca alkışlamaktadır. Oysa gerçek şudur: Filistin’e yönelik dış politika mesaisinin onda birini dahi Balkanlardaki Türk ve Müslüman varlığına ayırmayan AKP iktidarı, milletsiz, milliyetsiz, ilkesiz ve omurgasız bir yönetim anlayışına sahip olduğunu bir kez daha ispat etmiştir” şeklinde konuştu.
Vahim bir olay
Eski CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise “Bartholomeos’a Lozan anlaşması dışında bir statü tanındığın belirterek, “Kendisi bizim Eyüp Kaymakamlığımıza bağlı sıradan bir devlet memurudur. Devlet başkanı muamelesi yapılıyor. Yemeğin Atatürk’ün yazlık köşk olarak kullandığı yerde verilmesi çok vahim bir olaydır. Bartholomeos gider başka bir yerde de yemek yer. Buna kimse bir şey diyemez ama bunu Atatürk’ün köşkünde yapıyorsa bu (biz Lozan’ı tanımıyoruz) demektir. Bunun protesto edilmesi gerekir” diye konuştu.
Yalçın: İktidar, zamansız geri verdiği bu haklarla Osmanlı gücünün değil, zaaflarının takipçisi olduğunu göstermiştir Mengü: Bartholomeos, Eyüp Kaymakamlığımıza bağlı sıradan bir devlet memurudur.
Mutabakat’ı yok sayıyor
Eski CHP milletvekili Onur Öymen, geçtiğimiz ay Fener kilisesinin Türk iç politikasıyla ilgili görüşlerini ABD elçisiyle paylaşmasının ortaya çıkmasının ardından patriğin Lozan’ı ihlal ettiğini açıklamıştı. Lozan’da Türkiye’de patrikhanenin yurt dışına çıkarılmasının istendiğini vurgulayan Öymen, “Sonunda İsmet Paşa, İngiliz Dışişleri Bakanı’nın patrikhanenin dünya işlerine karışmayacağı yolundaki sözlerini senet saydığını belirterek patrikhanenin İstanbul’da kalmasına razı olmuştu” ifadesini kullanmıştı. Öymen, “Patriğin şimdi iç politikaya karışması Lozan’daki mutabakata açıkça aykırıdır. Hükümetin, muhalefetin, basının buna ne tepki göstereceğini göreceğiz” demişti.
CHP’li Şahin Mengü ise olayın vahim olduğunu ve protesto edilmesi gerektiğini belirterek “Kendisi Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı bir memur iken, devlet başkanı muamelesi görüyor” ifadelerini kullandı.
Papaz, cumhuriyetin değerleriyle dalga geçiyor
Haber : Halime Öztürk
Patrik seçilişinin 20. yıldönümünü Florya’da bulunan Atatürk Köşkü’ndeki TBMM tesislerinde kutlayan Fener Rum papazı Bartholomeos’a MHP ve CHP’lilerden tepki geldi. Muhalefet milletvekilleri iktidarın Lozan’ın dışında statü tanıdığı Fener papazının cumhuriyete meydan okuduğunu söyledi. MHP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Edip Semih Yalçın, Bartholomeos’un davranışının Cumhuriyet’in değerleri ile dalga geçmek olduğunu ifade etti. Yalçın, azınlık vakıflarının mallarına devlet tarafından el konulması hakkı tanıyan Yargıtay kararının dönemin şartlarına göre alındığını söyledi. Türkiye’de ve eski Osmanlı topraklarında azınlık haklarının Lozan Antlaşması’yla mütekabiliyet yani karşılıklılık ilkesi çerçevesinde düzenlendiğini belirten Yalçın, AB üyesi olan Yunanistan’da yaşayan Türklerin kendi müftülerini seçme hakkının bile olmadığını ifade etti.
Zaafların takipçisi
Yalçın, azınlık vakıflarına ait taşınmazların iadesinin, bazı çevrelerin yorumladığı gibi bir jest olmadığına işaret ederek, “Aksine, AB’nin dayatmalarının ve vesayetçi politikalarının kabulüdür. Üstelik AKP iktidarı bunu büyük devlet politikası zannetmektedir. İktidar partisi, büyük devlet politikasıyla vesayet altında yaşamayı birbirine karıştırmaktadır. AKP hükümetinin siyasî zaaflarının kaynağı bellidir. İktidar, Osmanlı dönemine nazire yaparcasına zamansız geri verdiği bu haklarla Osmanlı gücünün değil, zaaflarının takipçisi olduğunu göstermiştir. Siyasî iktidar, 19. yüzyıl Osmanlı döneminin hastalık ve zaaflarıyla maluldür” dedi. AB’nin, alacağı kararlarla demokratikleşme makyajı altında Türkiye’yi daha fazla açılıma, daha fazla toplumsal estetik ameliyata zorlayacağını kaydeden Yalçın, AB’nin amacının hoyrat emperyalizmin ağababalarına rağmen bağımsızlığı seçen cumhuriyetin namusunu adım adım payimal etmek olduğunu kaydetti.
Yalçın, “Azınlık vakıfları meselesinin daha geniş boyutu olan bütün Balkanlar coğrafyasındaki ata yadigârı vakıf eserlerin hazin durumu ise apayrı bir üzüntü kaynağıdır. Ne yazık ki bazı çevreler, Yargıtay’ın azınlık vakıflarıyla ilgili 37 yıllık kararının hükümet tarafından kaldırılmasını, çok olumlu ve devrim niteliğinde bir karar zannederek çılgınca alkışlamaktadır. Oysa gerçek şudur: Filistin’e yönelik dış politika mesaisinin onda birini dahi Balkanlardaki Türk ve Müslüman varlığına ayırmayan AKP iktidarı, milletsiz, milliyetsiz, ilkesiz ve omurgasız bir yönetim anlayışına sahip olduğunu bir kez daha ispat etmiştir” şeklinde konuştu.
Vahim bir olay
Eski CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise “Bartholomeos’a Lozan anlaşması dışında bir statü tanındığın belirterek, “Kendisi bizim Eyüp Kaymakamlığımıza bağlı sıradan bir devlet memurudur. Devlet başkanı muamelesi yapılıyor. Yemeğin Atatürk’ün yazlık köşk olarak kullandığı yerde verilmesi çok vahim bir olaydır. Bartholomeos gider başka bir yerde de yemek yer. Buna kimse bir şey diyemez ama bunu Atatürk’ün köşkünde yapıyorsa bu (biz Lozan’ı tanımıyoruz) demektir. Bunun protesto edilmesi gerekir” diye konuştu.
Yalçın: İktidar, zamansız geri verdiği bu haklarla Osmanlı gücünün değil, zaaflarının takipçisi olduğunu göstermiştir Mengü: Bartholomeos, Eyüp Kaymakamlığımıza bağlı sıradan bir devlet memurudur.
Mutabakat’ı yok sayıyor
Eski CHP milletvekili Onur Öymen, geçtiğimiz ay Fener kilisesinin Türk iç politikasıyla ilgili görüşlerini ABD elçisiyle paylaşmasının ortaya çıkmasının ardından patriğin Lozan’ı ihlal ettiğini açıklamıştı. Lozan’da Türkiye’de patrikhanenin yurt dışına çıkarılmasının istendiğini vurgulayan Öymen, “Sonunda İsmet Paşa, İngiliz Dışişleri Bakanı’nın patrikhanenin dünya işlerine karışmayacağı yolundaki sözlerini senet saydığını belirterek patrikhanenin İstanbul’da kalmasına razı olmuştu” ifadesini kullanmıştı. Öymen, “Patriğin şimdi iç politikaya karışması Lozan’daki mutabakata açıkça aykırıdır. Hükümetin, muhalefetin, basının buna ne tepki göstereceğini göreceğiz” demişti.
Orhan Pamuk’a yargı tokadı
Türkler, 30 bin ?? ve 1 milyon Ermeniyi öldürdü” sözleri, ortada kalmadı. İftiranın bedelini, tazminata mahkum olarak ödedi!
Nobel’i ve parayı kaptı!
Türklere attığı iftira sonrası Nobel’in yanı sıra büyük para ödülü kazanan yazar Orhan Pamuk’un tazminat cezası, Yargıtay tarafından onandı. Pamuk, bu iftira sonrası dava açan 6 kişiye toplam 12 bin 527 lira ödemeye mahkum oldu.
Sonradan cesareti kırıldı
İftirayI gerçek gibi savunan ve “Kimse söylemeye cesaret edemiyor, ben ediyorum” diyen Orhan Pamuk, dava açılınca yan çizdi ve avukatı aracılığıyla ’röportajdaki sözlerinin bilgisi dışında yanlış çevrildiğini ve tahrif edildiğini’iddia etti.
İsteyenler dava açabilir
İftİrasIyla belli kesimlerin iddialarına güç kazandıran ve tüm Türk milletini karalayarak herkesin kişilik haklarına saldıran Pamuk için yargı kararını verdi. Zaman aşımı olan Şubat 2013’e kadar her Türk, Pamuk’a tazminat davası açabilir.
İftiracı Pamuk’a Yargıtay tokadı
Yargıtay, “Türkler, 30 bin ?? ve 1 milyon Ermeni öldürdü” yalanı nedeniyle tazminata mahkum edilen Orhan Pamuk’un itirazını reddetti.
Haber : Salim Yavaşoğlu
“Türkler, bu topraklarda 30 bin ??’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdü” iftirasının ardından Avrupalılar tarafından Nobel’le ödüllendirilen yazar Orhan Pamuk, kendisine “Türk vatandaşı” ve “şehit ailesi” sıfatıyla dava açan 6 kişiye, toplam 12 bin 527 lira 93 kuruş tazminat ödedi. Ümraniye davasının tutuklu sanıklarından avukat Kemal Kerinçsiz ve şehit yakını 5 kişinin açtığı davaya bakan Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Pamuk’un 6 kişiye toplam 6 bin lira tazminat ödemesine karar verdi. Bunun üzerine Pamuk, avukatları aracılığı ile süresi içinde başvurarak kararın temyiz edilmesi için Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Pamuk’un itirazını reddederek; “Tük Milleti” ile atalarımıza iftira atmak suretiyle hakaret etmek, katil ilan etmek, yurt dışında yabancı milletler karşısında zor duruma düşürmek, Ermeni iddialarına güç kazandırmak ve “Türk Milleti’nin yaşayan her ferdinin kişilik haklarına” saldırmak gibi suçlardan verilen mahkumiyet kararını onayarak kesinleştirdi.
Suç duyurusu yapılmıştı
Daire, tazminat davasında çaptırıldığı para cezalarının mahkeme masrafları ve faiziyle birlikte davacılar avukat Kemal Kerinçiz, şehit yakınları Pakize Alp Akbaba, Fatma Terzi, Emine Ermiş, Nuray Yaylan ve Ermeni teröründen zarar gören Turgut Kobaza’ya ayrı ayrı ödenmesine hükmetti. Orhan Pamuk’un, 2004 yılı Aralık ayında İsviçre’de en çok satan Tages Anzeiger adlı gazetenin haftalık magazin eki Das Magazin’e verdiği röportaj 5 Şubat 2005 tarihinde yayınlandı. 23 Şubat 2005 tarihinde de aynı röportajdaki sözlere Türkiye’de yayınlanan haftalık Aktüel dergisi yer verdi. Pamuk, “Türkler, bu topraklarda 30 bin ??’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdü. Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum” demişti. Bunun üzerine avukat Kemal Kerinçsiz, bazı şehit yakınlarıyla birlikte, Pamuk hakkında “Türk milletini topyekün itham altına soktuğu” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş, kişilik haklarına saldırı yapıldığı gerekçesiyle tazminat talep etmişti.
Kişilik haklarına saldırı
Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi daha önce “Davacıların salt Türk milletinin bir ferdi olmaları nedeniyle yansıma yoluyla kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yönünden reddine karar verilmiştir” diyerek dava açılmasını reddetmişti. Avukat Kerinçsiz de davayı temyiz etmek için Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne itirazda bulunmuştu. Daire, yerel mahkemenin bu ret kararının bozulmasını ve Pamuk’a dava açılmasını isteyerek dosyayı Şişli 3. Asliye Hukuk’a geri göndermişti. 4. Hukuk dairesi, hukuk tarihinde Anayasa’nın 66. maddesindeki “Türk Devleti’ne bağlı herkes Türktür” hükmüne atfen ilk kez bu yönde sarfedilen sözlerin Türk Milleti’nin her bir ferdinin kişilik haklarına saldırı olduğuna da karar vermişti.
Türk yargısının karşısında cesareti kırıldı
İsviçre gazetesine “Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum” şeklinde konuşan Pamuk’un, Türk yargısının karşısında ise cesareti kırıldı. Mahkeme kararı ve Yargıtay’daki savunmasında Pamuk’un avukatı, “müvekkilinin söylediği cümlenin davacılar tarafından tahrif edildiğini” söyledi. Röportajın, Pumuk’un bilgisi dışında Türkçeye çeviri hataları ile çevirildiğini ileri sürüp, “Dava müvekkilin söylemediği ve tahrif edildiği bir cümleye dayandığı için maddi dayanaktan yoksundur. Davacılara karşı doğrudan veya dolaylı olarak şahsi haklarını haleldar eden bir açıklama söz konusu değildir. Söylediği cümle bir kanaaat cümlesidir” dedi.
Kerinçsiz: Herkes dava açabilir
Kemal Kerinçsiz’in avukatı Gönül Kerinçsiz, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, davanın görülmesi için verdiği kararın hukuk tarihinde bir devrim olduğunu söyledi. Gönül Kerinçsiz şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu karar, anayasal anlamda 72 milyon Türk vatandaşına, milli kimliğine hakaret kastı içerdiği düşünülen eylemlere karşı bireysel olarak mahkemelerde dava açma hakkı tanımıştır. Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından onanması ile bundan sonra Türk milletinin hakları, her bireyinin kişilik hakkı olmuştur. Bu ve benzeri konularda her Türk vatandaşı, kişilik hakkına hakaret edildiği için tazminat davası açma hakkına kavuşmuştur. Herkes 8 yıllık cezai zamanaşımı süresinin dolacağı 2013 yılı Şubat ayına kadar iftiracı Orhan Pamuk’a tazminat davası açabilir.”
Nobel’i ve parayı kaptı!
Türklere attığı iftira sonrası Nobel’in yanı sıra büyük para ödülü kazanan yazar Orhan Pamuk’un tazminat cezası, Yargıtay tarafından onandı. Pamuk, bu iftira sonrası dava açan 6 kişiye toplam 12 bin 527 lira ödemeye mahkum oldu.
Sonradan cesareti kırıldı
İftirayI gerçek gibi savunan ve “Kimse söylemeye cesaret edemiyor, ben ediyorum” diyen Orhan Pamuk, dava açılınca yan çizdi ve avukatı aracılığıyla ’röportajdaki sözlerinin bilgisi dışında yanlış çevrildiğini ve tahrif edildiğini’iddia etti.
İsteyenler dava açabilir
İftİrasIyla belli kesimlerin iddialarına güç kazandıran ve tüm Türk milletini karalayarak herkesin kişilik haklarına saldıran Pamuk için yargı kararını verdi. Zaman aşımı olan Şubat 2013’e kadar her Türk, Pamuk’a tazminat davası açabilir.
İftiracı Pamuk’a Yargıtay tokadı
Yargıtay, “Türkler, 30 bin ?? ve 1 milyon Ermeni öldürdü” yalanı nedeniyle tazminata mahkum edilen Orhan Pamuk’un itirazını reddetti.
Haber : Salim Yavaşoğlu
“Türkler, bu topraklarda 30 bin ??’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdü” iftirasının ardından Avrupalılar tarafından Nobel’le ödüllendirilen yazar Orhan Pamuk, kendisine “Türk vatandaşı” ve “şehit ailesi” sıfatıyla dava açan 6 kişiye, toplam 12 bin 527 lira 93 kuruş tazminat ödedi. Ümraniye davasının tutuklu sanıklarından avukat Kemal Kerinçsiz ve şehit yakını 5 kişinin açtığı davaya bakan Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Pamuk’un 6 kişiye toplam 6 bin lira tazminat ödemesine karar verdi. Bunun üzerine Pamuk, avukatları aracılığı ile süresi içinde başvurarak kararın temyiz edilmesi için Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Pamuk’un itirazını reddederek; “Tük Milleti” ile atalarımıza iftira atmak suretiyle hakaret etmek, katil ilan etmek, yurt dışında yabancı milletler karşısında zor duruma düşürmek, Ermeni iddialarına güç kazandırmak ve “Türk Milleti’nin yaşayan her ferdinin kişilik haklarına” saldırmak gibi suçlardan verilen mahkumiyet kararını onayarak kesinleştirdi.
Suç duyurusu yapılmıştı
Daire, tazminat davasında çaptırıldığı para cezalarının mahkeme masrafları ve faiziyle birlikte davacılar avukat Kemal Kerinçiz, şehit yakınları Pakize Alp Akbaba, Fatma Terzi, Emine Ermiş, Nuray Yaylan ve Ermeni teröründen zarar gören Turgut Kobaza’ya ayrı ayrı ödenmesine hükmetti. Orhan Pamuk’un, 2004 yılı Aralık ayında İsviçre’de en çok satan Tages Anzeiger adlı gazetenin haftalık magazin eki Das Magazin’e verdiği röportaj 5 Şubat 2005 tarihinde yayınlandı. 23 Şubat 2005 tarihinde de aynı röportajdaki sözlere Türkiye’de yayınlanan haftalık Aktüel dergisi yer verdi. Pamuk, “Türkler, bu topraklarda 30 bin ??’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdü. Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum” demişti. Bunun üzerine avukat Kemal Kerinçsiz, bazı şehit yakınlarıyla birlikte, Pamuk hakkında “Türk milletini topyekün itham altına soktuğu” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş, kişilik haklarına saldırı yapıldığı gerekçesiyle tazminat talep etmişti.
Kişilik haklarına saldırı
Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi daha önce “Davacıların salt Türk milletinin bir ferdi olmaları nedeniyle yansıma yoluyla kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yönünden reddine karar verilmiştir” diyerek dava açılmasını reddetmişti. Avukat Kerinçsiz de davayı temyiz etmek için Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne itirazda bulunmuştu. Daire, yerel mahkemenin bu ret kararının bozulmasını ve Pamuk’a dava açılmasını isteyerek dosyayı Şişli 3. Asliye Hukuk’a geri göndermişti. 4. Hukuk dairesi, hukuk tarihinde Anayasa’nın 66. maddesindeki “Türk Devleti’ne bağlı herkes Türktür” hükmüne atfen ilk kez bu yönde sarfedilen sözlerin Türk Milleti’nin her bir ferdinin kişilik haklarına saldırı olduğuna da karar vermişti.
Türk yargısının karşısında cesareti kırıldı
İsviçre gazetesine “Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum” şeklinde konuşan Pamuk’un, Türk yargısının karşısında ise cesareti kırıldı. Mahkeme kararı ve Yargıtay’daki savunmasında Pamuk’un avukatı, “müvekkilinin söylediği cümlenin davacılar tarafından tahrif edildiğini” söyledi. Röportajın, Pumuk’un bilgisi dışında Türkçeye çeviri hataları ile çevirildiğini ileri sürüp, “Dava müvekkilin söylemediği ve tahrif edildiği bir cümleye dayandığı için maddi dayanaktan yoksundur. Davacılara karşı doğrudan veya dolaylı olarak şahsi haklarını haleldar eden bir açıklama söz konusu değildir. Söylediği cümle bir kanaaat cümlesidir” dedi.
Kerinçsiz: Herkes dava açabilir
Kemal Kerinçsiz’in avukatı Gönül Kerinçsiz, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, davanın görülmesi için verdiği kararın hukuk tarihinde bir devrim olduğunu söyledi. Gönül Kerinçsiz şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu karar, anayasal anlamda 72 milyon Türk vatandaşına, milli kimliğine hakaret kastı içerdiği düşünülen eylemlere karşı bireysel olarak mahkemelerde dava açma hakkı tanımıştır. Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından onanması ile bundan sonra Türk milletinin hakları, her bireyinin kişilik hakkı olmuştur. Bu ve benzeri konularda her Türk vatandaşı, kişilik hakkına hakaret edildiği için tazminat davası açma hakkına kavuşmuştur. Herkes 8 yıllık cezai zamanaşımı süresinin dolacağı 2013 yılı Şubat ayına kadar iftiracı Orhan Pamuk’a tazminat davası açabilir.”
Padişahım çok yaşa!
Benim meraj etiğim osmanlıyı arayanlar gayrı Türkler yani Türk olmayan şerefsizler osmanlıda devşirme tayyip aslı gürcü gavat
“Yeni Osmanlı” hayali için yanıp tutuşan AKP, Meclis organizasyonu ile ’reformcu’ padişah Abdülmecit’i anacak.
Gün geçmiyor ki, AKP Yeni Osmanlı hayali yolunda yeni bir adım atmasın... Önceki gün “Harem ve Cariyelik” kitabını tanıtan Meclis kanalıyla düzenlenen yeni organizasyon, ’reformcu’ padişah Abdülmecit’i 150. ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlikle anmak olacak.
TBMM tarihinde ilk kez bir Osmanlı padişahı için sempozyum düzenlenecek. Ev sahibi konumundaki Meclis Başkanı Çiçek, bu organizasyon için vekillere tuğralı davetiye gönderdi. Abdülmecid, kendi yaptırdığı Dolmabahçe Sarayı’nda sempozyum ve konserle övülecek.,
Harem-cariye kitabını tuğralı davetiye izledi!
Osmanlı’yı hayata geçirme çabasındaki iktidar Dolmabahçe Sarayı’nda Abdülmecit sempozyumu düzenledi. TBMM Başkanı Çiçek, tuğralı davetiyeleri vekillere gönderdi.
Gün geçmiyor ki AKP Osmanlı hayali yolunda bir adım atmasın... Söylem ve icraatlarıyla Osmanlı’yı yeniden hayata geçirme çabasındaki iktidar bu kez TBMM bünyesinde “Padişahım çok yaşa” diyecek. Önceki gün Dolmabahçe Sarayı’nda “Harem ve Cariyelik” kitabının tanıtım toplantısına katılan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bu kez de Padişah 1. Abdülmecit’in övüleceği Dolmabahçe Sarayı’ndaki sempozyum için milletvekillerine tuğralı davetiye gönderdi. TBMM tarihinde ilk kez bir Osmanlı padişahı için düzenlenecek sempozyuma imza atan Cemil Çiçek, reformcu dediği Abdülmecit için, ölümünün 150’nci yılında anma töreni düzenleyecek. Abdülmecit döneminde yaptırılan Dolmabahçe Sarayı’nda, “Abdülmecit ve Dönemi” sempozyumu için TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in imzasını taşıyan tuğralı davetiyeler, milletvekillerine gönderildi. Abdülmecit ve döneminin anlatılacağı sempozyum, 17 Kasım’da, TBMM’ye bağlı olan Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilecek.
İlk kez yapılıyor
Çiçek tarafından vekillere gönderilen davetiyede “TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Sultan Abdülmecit ve Dönemi Sempozyumu Kapsamında Ahmet Özhan konserini onurlandırmanızı diler” ifadesi yer aldı. l. Abdülmecid 17 yaşında tahta oturdu. Padişahlığının dördüncü ayında Abdülmecid, Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu ilan etti. “Tanzimat Dönemi Padişahı” olarak tarihe geçen Abdülmecit döneminde Türkçe’nin sadeleştirilmesi çalışmalarına başlandı ve Ceride-i Havadis gazetesi yayın hayatına başladı.
Kitap tanıtmıştı
Cemil Çiçek önceki gün de, Dolmabahçe Sarayı’nda “Harem ve Cariyelik” kitabının tanıtım toplantısına katılmıştı. Çiçek, haremde cariyelik konusunun televizyon dizilerinde de gündeme gelmesinin toplumda bir merak yarattığını belirterek, “Harem konusu sadece özel hayatla ilgili kavram değil, aynı zamanda devlet idaresiyle de ilgili önemli bir kurumdur” demişti.
Hareme övgü yağdırmıştı
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, önceki gün katıldığı “Harem ve Cariyelik” adlı TBMM tarafından hazırlanan kitabın tanıtım toplantısında, “Harem konusu sadece özel hayatla ilgili kavram değil, aynı zamanda devlet idaresiyle de ilgili, önemli bir kurumdur” ifadelerini kullanmıştı.
Osmanlı hedefine adım adım
Osmanlı vurgusunu yapan ilk isim Abdullah Gül olmuştu. Gül, Refah Partisi millitvekili olduğu 19 Aralık 1992’de Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3’üncü İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “İkinci cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı olarak görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum” ifadesini kullanmıştı.
Edelman’a brifing
Gittiği bütün ülkeleri karıştıran ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, 2003 Ekim ayında göreve başlar başlamaz, Yeni Osmanlı birifingi verdirtmişti. 10 gazeteci ve 3 tarihçinin katıldığı brifingi elçilik basın müsteşarı Joseph Hullington ve Kuzey Irak’taki ?? parlamentosunun fikir babası Nicholas Kass brifing vermişti. ABD’deki Wisconsin Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölüm Başkanı Kemal Karpat’ın da katıldığı toplantıda Irak’ın ve Orta Doğu’nun geleceği tartışılmıştı.
Büyükanıt’tan övgü
“Osmanlıcılık” söylemi Başbakan Erdoğan’la, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt arasında 2007 Mayıs’ında Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilen ikili görüşmenin ardından daha yüksek bir sesle dillendirilmeye başlandı. Büyükanıt da, Mayıs 2008’de Osmanlı modeline övgüler yağdırmıştı. Harp Akademileri Komutanlığı’nda düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, bir gazetecinin, “İlk defa konuşmanızda Osmanlı dönemine atıf yaptınız” sözleri üzerine, bunun doğru olduğunu, Osmanlı egemenliği sırasında Orta Doğu’da mezhepler arasında çatışma olmadığını vurgulamıştı.
2007 yılında, yeni Anayasa çalışması yapan Prof. Dr. Ergün Özbudun, Büyük Önder Mustafa Kemal tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esaslarının değiştirilmesini talep eden bir Anayasa taslağı hazırladı. Cumhuriyetin temelini oluşturan Atatürk ilke ve İnkılaplarının, yani Altı Ok’un Anayasa’dan çıkartılmasını istedi. Bu çalışmayla Osmanlı benzeri bir sisteme geçilmesi öngörülüyor. Bunun ardından da AKP’li Zafer Üskül, Atatürk inkılaplarının Anayasadan çıkarılmasını istedi.
Erdoğan itiraf etti
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçen yıl Ramazan ayında gazete ve TV kanallarının genel yayın yönetmenlerine Dolmabahçe’de verdiği iftar yemeğinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı’nın güçlü, ayakları yere basan dönemlerini hedef göstermişti. Yemeğin ardından yaptığı açıklamada Yeni Osmanlıcılık özlemini dile getiren Erdoğan “Bizim şu anda üniter yapımızı çok güçlü kılmamız lazım. Ama şimdi şöyle bir Osmanlı’ya baktığımız zaman, Osmanlı bu noktada çok rahattı. Çünkü ayakları yere zaten sağlam basmıştı. Ondan sonra pergelin bir ucu her tarafa rahatlıkla dönebiliyordu. Bu noktadaydı. Şimdi bizim Türkiye Cumhuriyetimizi o noktaya getirmemiz lazım” demişti.
Gül-1992: İkinci cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini
ben çok sağlıklı olarak görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum
“Yeni Osmanlı” hayali için yanıp tutuşan AKP, Meclis organizasyonu ile ’reformcu’ padişah Abdülmecit’i anacak.
Gün geçmiyor ki, AKP Yeni Osmanlı hayali yolunda yeni bir adım atmasın... Önceki gün “Harem ve Cariyelik” kitabını tanıtan Meclis kanalıyla düzenlenen yeni organizasyon, ’reformcu’ padişah Abdülmecit’i 150. ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlikle anmak olacak.
TBMM tarihinde ilk kez bir Osmanlı padişahı için sempozyum düzenlenecek. Ev sahibi konumundaki Meclis Başkanı Çiçek, bu organizasyon için vekillere tuğralı davetiye gönderdi. Abdülmecid, kendi yaptırdığı Dolmabahçe Sarayı’nda sempozyum ve konserle övülecek.,
Harem-cariye kitabını tuğralı davetiye izledi!
Osmanlı’yı hayata geçirme çabasındaki iktidar Dolmabahçe Sarayı’nda Abdülmecit sempozyumu düzenledi. TBMM Başkanı Çiçek, tuğralı davetiyeleri vekillere gönderdi.
Gün geçmiyor ki AKP Osmanlı hayali yolunda bir adım atmasın... Söylem ve icraatlarıyla Osmanlı’yı yeniden hayata geçirme çabasındaki iktidar bu kez TBMM bünyesinde “Padişahım çok yaşa” diyecek. Önceki gün Dolmabahçe Sarayı’nda “Harem ve Cariyelik” kitabının tanıtım toplantısına katılan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bu kez de Padişah 1. Abdülmecit’in övüleceği Dolmabahçe Sarayı’ndaki sempozyum için milletvekillerine tuğralı davetiye gönderdi. TBMM tarihinde ilk kez bir Osmanlı padişahı için düzenlenecek sempozyuma imza atan Cemil Çiçek, reformcu dediği Abdülmecit için, ölümünün 150’nci yılında anma töreni düzenleyecek. Abdülmecit döneminde yaptırılan Dolmabahçe Sarayı’nda, “Abdülmecit ve Dönemi” sempozyumu için TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in imzasını taşıyan tuğralı davetiyeler, milletvekillerine gönderildi. Abdülmecit ve döneminin anlatılacağı sempozyum, 17 Kasım’da, TBMM’ye bağlı olan Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilecek.
İlk kez yapılıyor
Çiçek tarafından vekillere gönderilen davetiyede “TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Sultan Abdülmecit ve Dönemi Sempozyumu Kapsamında Ahmet Özhan konserini onurlandırmanızı diler” ifadesi yer aldı. l. Abdülmecid 17 yaşında tahta oturdu. Padişahlığının dördüncü ayında Abdülmecid, Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu ilan etti. “Tanzimat Dönemi Padişahı” olarak tarihe geçen Abdülmecit döneminde Türkçe’nin sadeleştirilmesi çalışmalarına başlandı ve Ceride-i Havadis gazetesi yayın hayatına başladı.
Kitap tanıtmıştı
Cemil Çiçek önceki gün de, Dolmabahçe Sarayı’nda “Harem ve Cariyelik” kitabının tanıtım toplantısına katılmıştı. Çiçek, haremde cariyelik konusunun televizyon dizilerinde de gündeme gelmesinin toplumda bir merak yarattığını belirterek, “Harem konusu sadece özel hayatla ilgili kavram değil, aynı zamanda devlet idaresiyle de ilgili önemli bir kurumdur” demişti.
Hareme övgü yağdırmıştı
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, önceki gün katıldığı “Harem ve Cariyelik” adlı TBMM tarafından hazırlanan kitabın tanıtım toplantısında, “Harem konusu sadece özel hayatla ilgili kavram değil, aynı zamanda devlet idaresiyle de ilgili, önemli bir kurumdur” ifadelerini kullanmıştı.
Osmanlı hedefine adım adım
Osmanlı vurgusunu yapan ilk isim Abdullah Gül olmuştu. Gül, Refah Partisi millitvekili olduğu 19 Aralık 1992’de Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3’üncü İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “İkinci cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı olarak görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum” ifadesini kullanmıştı.
Edelman’a brifing
Gittiği bütün ülkeleri karıştıran ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, 2003 Ekim ayında göreve başlar başlamaz, Yeni Osmanlı birifingi verdirtmişti. 10 gazeteci ve 3 tarihçinin katıldığı brifingi elçilik basın müsteşarı Joseph Hullington ve Kuzey Irak’taki ?? parlamentosunun fikir babası Nicholas Kass brifing vermişti. ABD’deki Wisconsin Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölüm Başkanı Kemal Karpat’ın da katıldığı toplantıda Irak’ın ve Orta Doğu’nun geleceği tartışılmıştı.
Büyükanıt’tan övgü
“Osmanlıcılık” söylemi Başbakan Erdoğan’la, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt arasında 2007 Mayıs’ında Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilen ikili görüşmenin ardından daha yüksek bir sesle dillendirilmeye başlandı. Büyükanıt da, Mayıs 2008’de Osmanlı modeline övgüler yağdırmıştı. Harp Akademileri Komutanlığı’nda düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, bir gazetecinin, “İlk defa konuşmanızda Osmanlı dönemine atıf yaptınız” sözleri üzerine, bunun doğru olduğunu, Osmanlı egemenliği sırasında Orta Doğu’da mezhepler arasında çatışma olmadığını vurgulamıştı.
2007 yılında, yeni Anayasa çalışması yapan Prof. Dr. Ergün Özbudun, Büyük Önder Mustafa Kemal tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esaslarının değiştirilmesini talep eden bir Anayasa taslağı hazırladı. Cumhuriyetin temelini oluşturan Atatürk ilke ve İnkılaplarının, yani Altı Ok’un Anayasa’dan çıkartılmasını istedi. Bu çalışmayla Osmanlı benzeri bir sisteme geçilmesi öngörülüyor. Bunun ardından da AKP’li Zafer Üskül, Atatürk inkılaplarının Anayasadan çıkarılmasını istedi.
Erdoğan itiraf etti
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçen yıl Ramazan ayında gazete ve TV kanallarının genel yayın yönetmenlerine Dolmabahçe’de verdiği iftar yemeğinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı’nın güçlü, ayakları yere basan dönemlerini hedef göstermişti. Yemeğin ardından yaptığı açıklamada Yeni Osmanlıcılık özlemini dile getiren Erdoğan “Bizim şu anda üniter yapımızı çok güçlü kılmamız lazım. Ama şimdi şöyle bir Osmanlı’ya baktığımız zaman, Osmanlı bu noktada çok rahattı. Çünkü ayakları yere zaten sağlam basmıştı. Ondan sonra pergelin bir ucu her tarafa rahatlıkla dönebiliyordu. Bu noktadaydı. Şimdi bizim Türkiye Cumhuriyetimizi o noktaya getirmemiz lazım” demişti.
Gül-1992: İkinci cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini
ben çok sağlıklı olarak görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum
Similar topics
» Türkiye’ye Yönelik Tehditler ve Türkiye Milli Birleşik Cephesi’nin İn
» Atatürk’ün köşkünde Rum papaz saltanatı
» Kuran'ı ayakaltına alan Papaz ve Tayyip Erdoğan
» "İktidar İçin Papaz Elbisesi De Giyerim" Diyen Aday
» Cumhuriyet'in ilanı
» Atatürk’ün köşkünde Rum papaz saltanatı
» Kuran'ı ayakaltına alan Papaz ve Tayyip Erdoğan
» "İktidar İçin Papaz Elbisesi De Giyerim" Diyen Aday
» Cumhuriyet'in ilanı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz