Çankaya Köşkü’nde esrarengiz buluşma

[İlteriş Kağan]

CIA ajanı Abramowitz’in yönettiği sözde düşünce kuruluşu CFR heyeti, Gül ile kapalı kapılar ardında görüştü.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya’da ABD’nin en büyük sivil (!) kuruluşu “Council on Foreign Relations” (Dış İlişkiler Komisyonu) üyeleriyle içeriği de açıklanmayan bir toplantı yaptı.

Erdoğan ve Gül’ü keşfetmişti
Onursal Başkanlığı’nı Soros’un yaptığı CFR, dünya siyasetini yönlendirme amacında. CFR’nin önemli ismi Abramowitz, Erdoğan ve Gül’ü AKP’nin lideri olarak keşfeden isim olarak biliniyor.

Çankaya’da kapalı kapılar ardında görüşme
Cumhurbaşkanı Gül, Abramowitz’in akıl hocalığını yaptığı, Soros’un üyesi olduğu CFR heyetiyle Köşk’te basına kapalı bir görüşme yaptı.

Haber: Salim Yavaşoğlu
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi” heyetini kabul etti. Çankaya Köşkü’ndeki kabul, basına kapalı gerçekleştirildi. Köşk’ten, görüşmenin içeriğiyle ilgili herhangi bir bilgi verilmezken, toplantıya CFR üyelerinden hangi isimlerin katıldığı da açıklığa kavuşmadı.

CFR nedir?
ABD’deki “Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi CFR’nin beyninin Morton Abramowitz olduğu biliniyor. Gizli Dünya Devleti’nin en önemli organlarından biri olduğu iddia edilen CFR, Yuvarlak Masa teorisine göre şekillendirilmiş organizasyonların da eskilerinden. Illuminati şebekesi ise Tapınak Şövalyeleri’nin Ortaçağda ortaya çıkardıkları bir tür siyonizm hareketi. CFR, 21 Temmuz 1921’de New York’ta kuruldu. Kuruluşunda Walter Lippmann’ın önemli rolü oldu. Foreign Affairs adlı ünlü dergi bu örgütün yayın organı. CFR, bu dergi vasıtasıyla dünya kamuoyu üzerinde politik yönlendirme yapmaya çalışıyor. Görünüşte CFR’nin çalışmalarının pek gizli olmadığı ileri sürülüyor. Gerçekte ise diğer Gizli Dünya Devleti organları gibi son derece gizli çalışıyor. CFR’nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarında en etkin konumlarda bulunan 3500 civarında üyesinin olduğu sanılıyor. Darbe sponsoru George Soros da CFR üyesi. CFR üyelerinin birçokları aynı zamanda Bilderberg ve/veya SBS üyesi. CFR’nin Türkiye’den de üyeleri mevcut.

Erdoğan’ı keşfetmişti
Siyonizm’in Türkiye ve Orta Doğu stratejisti Morton Abramowitz ABD’nin Ankara Büyükelçisi olduğu dönemde Erdoğan’ı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında ziyaret etmişti. Abramowitz’in, “Siz İstanbul’u yönetip yıldızınızı parlatabildiğinize göre, Türkiye için de çok şey yapabilirsiniz!..” sözleri basında yer almıştı. Abramowitz’in Gül’e de, “Tayyip Erdoğan’ın önünü açmak gerekiyor. Ama siyasi yasağı kalkmazsa, başkan sen olursun” dediği kamuoyuna yansımıştı.
CHATHAM HOUSE ÖDÜLÜ' NEDİR NEDEN ABDULLAH GÜL'E VERİLDİ



Osmanlı imparatorluğunu yıllar süren planlamalarla, ortadoğu’da balkanlarda bozguna uğratıp en sonunda parçalayan, başkent istanbul’u işgal eden, yüzbinlerce türk askerini öldüren ve yine yüzbinlercesini dünyanın farklı coğrafyalarına esir olarak götürüp oralarda çalıştırıp sonra katleden ingilizler, kendilerine hizmet eden sadık kişileri zaman zaman ödüllendirirler.

Chatham house'da buna aracılık yapan bir kurumdur. 1900’lerin başında oluşturulan ancak 1920’de resmiyete dökülen kuruluşun ilk adı “yuvarlak masacılar”dı. Bu masa, israil devletinin kuruluşuna öncülük etmiş, osmanlı’yla, orta doğu’yu ilk parçalayan saykos-pikos haritalarını çizmiş ve sevr’i yapmıştı.

Peki chatham house gül'e niye ödül veriyor. Cumhurbaşkanı abdullah gül, bölünmüş kıbrıs’ın bütünleşmesi konusunda çok önemli adımlar atması, türkiye ile ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi için başrol oynaması, ırak ve afganistan'daki katkıları nedeniyle bu ödüle layık görüldü. Ve “bu ödülü sevgili ülkem

[İlteriş Kağan]

MHP ve CHP’li vekiller, TBMM tesislerinde Cumhuriyet’e meydan okuyan Bartho’ya kimin izin verdiğini
Meclis Başkan Vekili’ne sordu...


Başkanın izni var mı?
MHP MYK üyesi Lütfü Türkkan, TBMM Genel Kurulu’nun önceki geceki oturumunda söz alarak Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu’ya sordu: Bartholomeos’un patrikliğinin 20. yılı nedeniyle TBMM’nin tesislerinde yaptığı kutlamaya Meclis Başkanı’nın izni var mı?
Papaz evine çevirdiniz
MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural da “Olay spontane gelişti” diyen Meclis Genel Sekreter Yardımcısı Sadık Yamaç’a, “Atatürk Köşkü’nü papaz evine çevirdiniz” dedi. CHP Milletvekili Tanju Özcan da, konuyu Başkanlık Divanı’na taşıyacağını söyledi. ‰ 10’da



Alain Juppe de papaza koştu
Lozan’da cemaat lideri olarak sınırı çizilen Fener papazını ekümenik gösterme çabasına Fransa Dışişleri Bakanı da katıldı. İstanbul’a gelen Alain Juppe, ayağının tozuyla Bartho’nun yanına koştu.

Atatürk’ün Köşkü’nü papaz evine çevirdiniz
Fener Rum Kilisesi Papazı Bartho’nun Florya’daki Atatürk Köşkü’nde ayin düzenlemesine MHP ve CHP’li vekiller isyan etti.
Haber-Analiz: Ahmet Demiröz
Fener Rum Kilisesi papazı Bartholomeos’un, içinde Atatürk Köşkü’nün de yer aldığı İstanbul Florya’daki TBMM tesislerinde yaptığı yemekli ayin Meclis Genel Kurul’una taşındı. 12 Kasım’da yapılan ayin küstahlığını okuyucuya ilk kez Yeniçağ duyurmuştu. Meclis sosyal tesisi olarak kullanılan Köşk’teki yemeği, Meclis’e taşıyan ilk isim MHP Milletvekili Lütfi Türkkan oldu. Bartholomeos’un, patrik seçilişinin 20. yılını ilahilerle kutladığını söyleyen Türkkan, Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu’ya “Meclis Başkanlığı’ndan izinleri olduğunu söyleyen bu grup izinsiz ayin yapmıştır. Meclis Başkanı’nın izni var mı” diye sordu. Mumcu ise konunun inceleneceğini belirterek “Ben şu anda cevap veremem” dedi.

Bu bir başkaldırıdır
MHP Grup Başkan vekili Oktay Vural da Meclis Genel Sekreter Yardımcısı Sadık Yamaç’a aynı soruyu yöneltti. Yamaç ekibin müzeyi gezip yemek yediğini, ayin için önceden izin alınmadığını söyleyince Vural “Atatürk Köşkü’nü papaz evine çevirdiniz. Yakında Meclis’in mescidini de papaz evine çevirirsiniz” dedi. Bunun bir başkaldırı olduğunu iddia eden Vural, şunları söyledi: “Atatürk’ün Nutuk’ta da ekümenik ile ilgili sözleri vardır. Patrik ekümenik iddiasıyla, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesinin karşısında ayin yaparak, ‘Gördün mü, sen bana karşı çıktın ben bugün buradayım’ anlamında bir mesaj veriyor. Bu Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine meydan okumadır. Meclis buna zemin hazırlamıştır. “Hükümetin camileri kiliseye çevirdiğini, Atatürk Köşkü’nde ayin düzenlettiğini öne süren Vural, “Hükümet böylece bir yerlere mesaj veriyor” diye konuştu. Başkanlık Divanı’nın CHP’li üyesi Tanju Özcan da konuyu Divan’a taşıyacağını belirterek “Laik bir ülkede bu nasıl yaşanır? Orada mevlit düzenlemek isteyene de izin mi verilecek? Orası bir kilise değil. Meclis tesisin bu olay için seçilmesine göz yumamayız. Sorumlu bürokratın görevden alınmasını bekliyoruz” açıklaması yaptı. Atatürk Köşkü’nde yapılan küstah ayini Yeniçağ manşetinden duyurmuş ve “AKP’nin Lozan’ı çiğnemesine seyirci kaldığı Bartholomeos, sözde ekümenikliğini kutlamak için 10 Kasım’ın hemen sonrasını, yer olarak da Atatürk Köşkü’nü seçti” ifadesini kullanmıştı.

Bari haç da çıkarsaydınız!
Bu arada Rum kilisesi sözcüsü Dositheos Anagnostopulos, Bartholomeos için Florya TBMM tesislerinde yapılan kutlamayı doğruladı. Habertürk’ün haberine göre, Anagnostopulos, “Patrik için 20 mum dikili pasta kestik. Onun için yazılan ve bestelenen Rumca bir şiiri şarkı olarak söyledik. Ben de oradaydım. Kesinlikle ayin yapılmadı. Ayin yapılsaydı, haç çıkarılırdı. Kimse haç falan da çıkarmadı” dedi.

Cumhuriyete meydan okuyorlar
Fener Rum Kilisesi papazı Bartholomeos, beraberindeki 30 kişilik bir grupla, 12 Kasım günü Atatürk’ün Köşkü’nün de içerisinde bulunduğu İstanbul Florya’daki TBMM Sosyal Tesisleri’nde patrikliğinin 20. yılını ayinle kutlamıştı. Bartholomeos ve beraberindekiler, halka açık olan müzeyi ziyaret talebiyle geldikleri tesislerde Atatürk’ün kahve içerken fotoğrafının bulunduğu tablonun tam önünde yedikleri yemek sırasında konuklara aldırmadan ayağa kalkarak yüksek sesle ilahi söyleyip dua etmişti. O sırada tesislerde bulunan eski MHP milletvekilleri Ahmet Çakar ve merhum Mehmet Gül’ün oğulları Atilla Çakar ve Şeref Gül, durumu protesto ederek tesis yönetiminden rezaleti önlemelerini istemişti.

Şarkı söylemişler!
Yöneticilerin itirazlara aldırmaması üzerine tesisleri terk eden Atilla Çakar ve Şeref Gül’den rezaleti öğrenen Ahmet Çakar, papazların tavrını cumhuriyete meydan okuma olarak değerlendirmişti. Telefonla görüştüğümüz Florya TBMM Tesisleri Sorumlusu Firdevs Sarak ise Bartholomeos ve beraberindekilerin tesislerde yemek yediğini doğrulamış, ayin iddialarına karşı çıkarak “Sadece şarkı söylediler” ifadesini kullanmıştı. Sarak, Bartholomeos’a ayrılan ve arka planda Atatürk’ün kahve içerken resminin bulunduğu yerin TBMM Başkanı için ayrılan yer olduğu iddiasını da reddederek isteyen her konuğun burada oturabileceğini söylemişti. Firdevs Sarak ayrıca, tesislerin konaklama kısmının sadece TBMM mensuplarına ait olduğunu, restoran bölümünde isteyen her vatandaşın yemek yiyebileceğini öne sürmüştü.

Papaz içeri, vekil dışarı
Fener Papazı Bartholomeos ve beraberindeki 30 kişinin TBMM’ye ait Florya’daki Atatürk Köşkü’nde yaptığı ayine ilk tepkiyi veren eski TBMM İdare Amiri ve eski MHP Milletvekili Ahmet Çakar’ın tesis içinde yapmak istediği basın toplantısı engellendi. Çakar, oğlu Atilla Çakar ve davet ettiği gazetecilerle birlikte Florya’daki TBMM Tesisleri’ne gitti. Müze güvenlik amirine Bartholomeos’un müzeyi ziyaret edip etmediğini soran Çakar, “Patrik’in geldiğini görmedim” cevabı üzerine restoran kısmına geçti. Bartho’nun oturduğu masanın üzerinde “TBMM Başkanı’na özel” yazısını gören Çakar, garsonlara bu masaya oturup oturamayacağını sordu. “Amirim oturabilirsiniz” cevabı üzerine Çakar, “Sen bana saygından dolayı böyle söylüyorsun” diyerek bir başka masaya oturdu. Bir süre sonra “TBMM Başkanı’na özel” yazılı tabelanın kaldırıldığını gören Çakar müdahale ederek, “Tabelayı yerine koyun. Geleneklerimize göre orası TBMM Başkanı’na ait” dedi.

Öfke ve özlemini sergiledi
Meclis Mili Saraylar Daire Başkanı Yasin Yıldırım’ı telefonla arayan Çakar, gazetecileri içeri alıp alamayacağını sordu. Dilek’in “Ankara’yı arayın” demesi üzerine Meclis Genel Sekreter Yardımcısı Sadık Yakut’u arayan Çakar, olumsuz cevap alınca basın toplantısını tesislerin önünde yaptı. Parlamento muhabirlerinin Meclis’te her yere girebildiklerini hatırlatan Çakar, “TBMM’ye ait tesisi papaza açanlar, milletvekiline tesis içinde açıklamayı yasakladılar” diye tepkisini gösterdi. Çakar, şöyle dedi: “Bartholomeos bu eylemiyle ‘Patrikhane fesat yuvası’ diyen Atatürk’e ve Türk milletine öfkesini dökerken, Megalo İdea özlemini de sergiledi. Bu olay Atatürk’ün patrikhaneyle ilgili sözlerinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha belgeledi.”

Papaz, cumhuriyet değerlerine saldırdı

[İlteriş Kağan]

AKP’nin yeni anayasa çalışmalarını yürüten Cemil Çiçek, teslimiyetçi Abdülmecit’in anılmasına öncülük yaptı.



Atatürk’ün, “Batı’nın baskısına boyun eğdi. Gayrimüslim unsurları memnun etmeye çalıştı, ülkeyi vesayet noktasına getirdi” dediği Abdülmecit’i “Açılımcı padişah” diye sunan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Dolmabahçe Sarayı’ndaki sempozyumun açılışında konuştu. Çiçek, “Yeni adımlar atabilmek için tarihimizi iyi bilmeliyiz” dedi.

Anayasa kılavuzları Abdülmecid
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, kendisine bağlı Milli Saraylar Daire Başkanlığı tarafından organize edilen “Vefatının 150. Yılında Sultan Abdülmecid ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu”nun açılışında yaptığı konuşmada, “Bugünü daha iyi anlayabilmek için tarihi daha doğru anlamak bir zorunluluktur” dedi. AKP iktidarının yeni anayasa çalışmalarına öncülük eden Cemil Çiçek, teslimiyetçi Abdülmecit’in anılmasına evsahipliği yaptığı sempozyumda şöyle konuştu: “Osmanlı ile Cumhuriyeti karşı karşıya getirerek bir yere varmamız söz konusu olmaz. Kimse yanlış noktalardan giriş yaparak, bir istismar yapma çabasına, gayretine girmesin. Amacımız ne geçmişi kutsamak ne de haksız ve mantıksız karalamalarla lüzumsuz bir tartışma başlatmaktır. Tek hedefimiz, tarihi geçmişimizle, metodolojik, kaliteli, adil ve insaflı bir diyalog kurmaktır. Bugün hoşumuza gitmeyecek olsa dahi, tarihi hakikatlere ulaşıp, bugünümüzü daha iyi anlayıp yarınlara daha hazır olmaktır.”

Bugünü anlamak için
Bu toplantıyı önemsediğini söyleyen Çiçek, bin yıllık süre içinde, Türk milletinin, iftihar ettiği dönemler olduğu gibi çok karalandığı, ithama maruz kaldığı dönemlerin de olduğunu dile getirdi. Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz tarihimizle daha derin tartışmaya, tarihimizle yüzleşmeye, doğrularımızı dosdoğru savunmaya, eksikliklerimiz, yanlışlarımız varsa bunlardan yola çıkarak, bir gelecek inşasına mecburuz. Bugünü daha iyi anlayabilmek için elbette Osmanlı’yı ve bu kültürel mirası daha iyi analiz etmeliyiz. Bu toplantılar, bundan sonra da ister burada, ister üniversitelerde, isterse sivil toplum örgütleri tarafından yapılmasında fayda görüyorum. Eksik, yanlış hüküm tesis etmek yerine, kutuplaşma, gerginlik çıkarmak yerine bilim adamlarımızın ortaya koyduğu gerçekler üzerinden, konuları tartışmak ve gelecek inşa etmenin daha doğru olacağına inanıyorum.”

http://tarafsizhaber.blogspot.com/2011/11/vahdettin-coolidge-yetis-halifelik.html

Vahdettin: Coolidge yetiş! Halifelik gidiyor!

http://tarafsizhaber.blogspot.com/2011/11/atadan-tarihi-ders.html
Ata’dan tarihi ders

[İlteriş Kağan]

Bursa Türk Ocağı’nın düzenlediği “Psikolojik Harekâtta Medyanın Rolü” konulu konferans için konuşma planlaması yapıyordum. Gerçi gerek de yoktu.. Meselâ son bir ay içinde sürdürülen Atatürk’ü karalama operasyonu, tam bir psikolojik harekâttır. Önce “Atatürk bir diktatör müydü” diye başladılar, sonra CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “Dersim katliamından Atatürk de haberdardı” mesajıyla yayınlanan açıklaması, Atatürk’ün şahsında Türklüğe kin ve nefret besleyen kriptoların onu bir suçlu gibi göstermek için yaygaraya başlaması, eş zamanlı olarak, herkesin Atatürk’e sahip çıkmasını Stockholm sendromu olarak yorumlamaları bu harekâtın ürünüdür.


Aslında düğmeye bizzat Tayyip Erdoğan basmıştı ve “Dersim belgelerini açıklarım” diyerek, kendisinin Başbakanı olduğu ülkeyi suçlamıştı.. Bu tutumu bir eleştiri olarak kabul edemezsiniz. Çünkü, aynı konuşmaların içinde PKK’nın da sık kullandığı, “asimilasyon, ret ve inkâr politikaları” gibi ifadeler de vardı.. Bunların üzerine de Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptal edilmesi ama Batı’ya tam teslimiyeti başlatan Abdülmecit’in, Atatürk’ün hayatını kaybettiği Dolmabahçe Sarayı’nda 10 Kasım’dan bir hafta sonra ve Vahdettin’in Türkiye’den kaçış tarihi olan 17 Kasım’da anılması, yine Florya’daki Atatürk Köşkü’nde Fener Rum Patriği’nin ayin düzenlemesini de eklerseniz fotoğraf daha net görünür..

***

Batı, Atatürk’ten sembolik olarak intikam alıyordu zaten.. Meselâ, 29 Ekim 2004’te Türk yıldızları Ankara semalarında gösteri yapar ve devlet erkânı resmi bayram kutlamalarında bulunurken de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türk düşmanı Papa’nın heykeli altında Avrupa Anayasası’nı imzalıyordu.
Bu, aynı zamanda bir psikolojik harekâttı..


Graham Fuller ve Paul Henze de 1980’li yıllardan itibaren, “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam’dır. Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” demeye başlamıştı. Sonuçta, dönüştürme projeleri birbiri ardına uygulandı ve projeyi kabul edenler Türkiye’de tek başına iktidar yapıldı.


Önce Turgut Özal’ı iktidar yaptılar, Özal, konuyu “Federasyonu tartışalım” noktasına kadar götürdü ve kendisine bağlı özel bir istihbarat örgütü kurmaya çalışarak, Ilımlı İslam projesini hayata geçirdi. Zaman içinde bu proje kapsamında eğitimden geçen nesiller, ağırlıklı olarak ANAP ve Refah Partisi’ne egemen oldu. ANAP iktidardaki teslimiyetçi ve vurguncu politikalar yüzünden yıpranınca, kadrolar Refah ve sonra Fazilet Partisi içinde kendisini gösterdi. Fazilet Partisi içinde “Yenilikçi kanat” adını alan dönüşüme uğramış kadrolar, Graham Fuller’in açık teşviki ile AKP’yi kurarak, liberalleşmeyi ve ABD politikalarını savunmaya başladı. Parti programlarına bile kendilerine ABD’den gönderilmiş gizli CFR memorandumunu hemen hemen aynen aldılar.


Medya üzerinden sürdürülen Türkiye’nin temel değerlerini çökertme eksenli psikolojik harekâtlar, bu projenin ürünüdür ve kampanyada kullanılan kişiler, ya Türk düşmanlığından gözü dönmüş kriptolar, ya yaptığı işi İslâma hizmet zanneden gönüllüler ya da sadece para hırsıyla hareket eden maddiyatçılardır..

***

İkinci sıradakilerin yani Müslümanların uyanacağını umut ederek, Suat İlhan’ın tarihi bir tespitini, yeri gelmişken bir defa daha hatırlatayım:
“Atatürk devriminden yani 1920’den önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür.
İslam dünyası ise 1920’de 1.8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te İslam dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”
İslâm dünyasının ve diğer mazlum milletlerin önündeki tek bağımsızlık modeli de Atatürk modelidir.. İşte Batı’nın Atatürk’ü yıkarak ulaşmak istediği hedef, İslam topraklarının ve servetinin tapusunu Müslümanların elinden almaktır. Hem de Türkiyeli Müslümanları kullanarak.. Arap Baharı’nda olduğu gibi...
Arslan BULUT