Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Genel Türk Tarih :: Büyük Türk Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Konuya girmeden önce bu devirdeki budunlar hakkında biraz bilgi vermek yerinde olacaktır.
Orhun kitabelerinde yerli-yabancı, göçebe-yerleşik bütün siyasi ve kavmi topluluklar için budun kelimesi kullanılıyor; Türük budun, Ediz budun, On Ok budun, Tabgaç budun(Çin kavmi), Suğdak budun (Soğd kavmi). Kaşgarlı budun kelimesini arabçaya kavim sözü ile tercüme etmiştir. Avrupalı alimler de budunu people, volk sözleri ile karşılıyorlar.
Budunlar kavmi ve siyasi bakımdan birbirlerinden ayrı topluluklardır. Her budunun kutsal sayılan bir yurdu, kendisini yöneten bir hükümdarı vardır. Göçebe budunlar iki veya daha fazla boylardan meydana gelmişlerdir. Bir budunun kaç boydan meydana geldiği sayı ile ifade ediliyor: İki Ediz (iki boylu Ediz budunu), Üç Kurluk (üç boylu Karluk budunu), Tokuz Oğuz, On Uygur.
Göçebe budunlardan çoğu Gök Türkler'e tabi idiler. Tabi budunlar her yıl kağanlara vergi verirlerdi. Bu vergiler, herhalde yılkı ve koyun sürüleri şeklinde ödeniyordu. Kağanların yendikleri budunların topraklarını ülkelerine katmak siyasetini gütmedikleri görülüyor. Bilakis onlar o topraklar ve sular idisiz yani sahipsiz kalmasın diye yenilmiş budunu düzenleyip başına bir başbuğ geçirerek o toprakları sahiplerine geri veriyorlardı.
Kitabelerde Gök Türklerinkinden başka dört budunun hükümdarı da kağan unvanı ile anılır: Tabgaç Kağan, Tübüt (Tibet) Kağan, Türgiş Kağan ve Kırkız Kağan. Diğer budunların başbuğlarından birçoğu için ise İl-teber unvanı kullanılır. Bayırku başbuğunun da Uluğ İrkin ünvanını kullandığını biliyoruz. Bir de Tölis (Töliş ?) ve Tarduş budunları vardır. Bu sonuncular doğrudan doğruya kağanlığa bağlı budunlar olup, hanedana mensup yabgu ve şad unvanlı prensler tarafından idare olunuyorlardı. Daha sonra Uygur kağanlarının aynı şekilde hareket ettikleri görülür.
Budun sözü, umumiyetle, bir topluluğun bütün zümreleri için kullanılıyor. Halk kitlesi söylenmek istenirse Kara kamag budun deniliyor: Türk kara kamag budun ança timiş. Halk kitlesi için kara budun sözü de kullanılıyor. Budun bazan sadece halk kitlesi anlamım da taşıyor: Türük beğler, budun bunu eşidin, Tokuz Oğuz beğleri, budunı bu sabimin edguti eşid katıgdı tınla".
Kitabelerde bod (=boy) sözü de geçiyor. Fakat bu söz ile herhangi bir topluluk anılmıyor ve umumi manada kullanılıyor.
Yine kitabelerde tat kelimesi de görülür: taş tokıtdım gönülteki sabimin urturtum. On Ok oğlına, tatı tegi bum körü bılin= taşı yontturdum, gönüldeki sözümü vurdurdum. On Ok Oğluna ve yabancılara kadar bunu görüp bilin.
Buradaki tat kelimesi, Türkçe bilmeyen yabancı anlamında kullanılmış olmalıdır. XI. yüzyılda sadece Orta Asya İranlıları'na değil, Uygurlar'a da tat deniliyordu. Uygurlar içinde tat sözünün kullanılması, bize göre, onların yerleşik olmaları İle İlgilidir; şehir ve köylerde oturdukları için onlara tat denilmiştir. Din ayrılığının bu adın verilmesinde amil olduğu pek düşünülemez. Safeviler devrinde İran'daki Türkler de Farslara tat dedikleri gibi, Memlük Türkleri'nin de Mısır'daki Fellahlar için aynı kelimeyi kullandıkları görülür.
Köl Tigin'in yas törenine katılan elçiler arasında Soğd ve Buhara temsilcileri de vardı:
"Kurlya künbatsıkdakı Soğd B.r.ç.k.r Bukarak Uluş Budunda Enia Sentin Oğul Tarkan kelti- Batıda Gün batısından Soğudlu B.r.ç.k.r ve Buhara Şehri fcaifcmAan Enlik Senün İle Oğul Tarhan geldiler". Kitabeleri yayınlamış ve muhtelif dillere çevirmiş olan mütehassısların hepsi veya çoğuna göre buradaki Berçeker veya Berçik er Farslar'ı ifade etmektedir. Fakat bu görüşe katılmak mümkün değildir. Çünkü, yukarıdaki tercümede de gösterildiği gibi, B.r.ç.k.r Soğd elçisinin adıdır. Soğd B.r.ç.k.r Soğdlu, Soğd kavminden B.r.ç.k.r demektir; yine kitabelerdeki Törük Bilge Kağan, Oğuz Bilge Tamgaçı. Tabgaç Ong Tutuk, Yir Bayırku Ulug Irkın gibi. Sonra Türklerin Farslar"ı bu isimle (Berçeker, Berçiker?) andıkları asla düşünülemez. Esasen o zamanlar (VIII. yüzyılda) Farslar (İranlılar)'m devletleri yoktu ki elçi göndersinler. Soğdlu Berçeker Soğd (Suğdak) yani Semerkand bölgesi hükümdarının elçisi idi.
Bu hususları böylece belirttikten sonra bazı budunlar hakkında bilgi verelim.
Türük(Türk)Budun: Gök Türk devletini kuran, kağanların mensup bulundukları ve dayandıkları budundur. Kağanların bu budundan çıktıklarım göstermek için, bazan bu ad ile vasıflandırılır: Türük Tamı Kağan, Türk Bilge Kağan. Türük adının türü-(yahut törü-) fiilinden -k eki ile yapılmış bir isim olduğu görülüyor. Kuvvetli anlamındaki Türk sözüne gelince bu, Gök Türklerden çok sonra, X-XD1. yüzyıllara alt Uygur metinlerinde geçmektedir. Yani kuvvetli ve kudretli anlamındaki Türke Türk adının ortaya çıkışından çok sonra, geç bir zamanda ve tek bir Türk kavmine ait bazı metinlerde rastgelinmiştir, fakat ne kitabelerde, ne Divanu lugati't- Türk de ve ne de diğer eserlerde olmadığı gibi, şimdiki Türk lehçelerinde de görülemiyor. Fazla olarak Türk kelimesinin Uygurlar arasında kuvvetli ve kudretli anlamında kullanılması, Gök Türkler'in şerefli hatıralarından, büyük ünlerinden gelmiş olabilir. Bu sebeblerle Türük (Türk; kavim adının tür fiilinden geldiği hakkındaki İlk defa A. Vambery tarafından ileri sürülmüş olan görüşün gerçeği ifade ettiğinden asla şüphe etmiyoruz. Göçebe demek olan Yörük kelimesi de XIV. veya XV. yüzyılda Anadolu'da, yörü fiilinden, böyle meydana gelmişti.
Türük (Türk) yaratılmış, doğmuş, türemiş demektir:
"kişi oğlı kop ölgeli türümiş-insan oğlu sadece ölmek için doğmuş".
Doğu Gök Türk budununu meydana getiren boylar hakkında bilgimiz yoktur. Çin kaynaklarındaki Gök Türklerin aslı hakkında verilen efsanevi haberler, Türük budununun, batıdaki gibi On boydan teşekkül ettiğini telkin ediyor.
Fakat daha mühim olan haber şudur:
"Uygur Tenride Bolmış İl İtmiş Bilge Kağan'ın son kitabesinde Türk budunu Üç tuglıg Türük Budun" şeklinde anılmıştır.
Bu Üç Tuglıg sözü Türk budununun üç boydan (yahut üç bölük ve ya kümeden) meydana geldiğini gösterebilir. Üç Tuglıg=Üç askeri birlik manasına da gelebilir.
Oğuzlar: Tula (Tuğla) boylarında, ırmağın kuzeye doğru kıvrım yaptığı kısımında yaşadıkları anlaşılıyor. Kitabelerde Oğuzlar kuzeyde yaşayan bir budun olarak gösteriliyorlar. Onların doğu komşuları Tatarlar idi. Dokuz boydan meydana gelmiş bir budun olduğu için bazan onlara Tokuz Oğuz budun denilir. Biz bu dokuz boydan ancak ikisinin adını biliyoruz. Bunlar da Kum ve Tonra boylarıdır.
Aşağıda ayrıca söz edileceği üzere İl Tiriş Kağan, Türk devletini yeniden kurmak için uğraşırken karşısında en güçlü budun olarak Oğuzları bulmuştu. Onlar kağan unvanlı bir hükümdar tarafından idare olunuyorlardı. Bu sebeble Oğuzlar ile 5 defa savaşıldı. Baz Kağan unvanlı hükümdarları, beşinci savaşta yenilip bertaraf edilerek Oğuz devleti yıkıldı. Böylece Oğuzlar itaat altına alındılar. Fakat bir çok buduna yapıldığı gibi, başlarına kendilerinden ve ya hanedandan biri geçirilmedi; Türk budunu gibi doğrudan doğruya kağana bağlandılar. Türk budunundan farksız veya az farklı bir hukuki duruma sahip oldular.
Bundan dolayı Tonyukuk kitabesinde "Türük Bilge Kağan Türük Sir Budunug, Oğuz Budunug İgidü olurur" dediği gibi Bilge Kağan da Türk budununa olduğu üzere Oğuz budununa ve beylerine birlikte hitap etmektedir:
"Türük, Oğuz beğleri, budun eşidin". Bilge Kağan ayrıca, "Tokuz Oğuz budun kentü budunum erti" demiştir. Bu sözlerin kağan ile Oğuzlar arasında kavmi bir akrabalığı gösterdiği sanılmış ve Gök Türk devleti de bir Oğuz devleti sayılmıştır. Fakat, gerçekte kağan sözü ile hukuki bir münasebeti ifade etmiştir, yani Tokuz Oğuz budun, "Türük budun gibi, doğrudan doğruya bana bağlı, benim idaremde demiştir. Türük budun üçün tün udımadım, küntüz oturmadım. İnim Köl Tigin birle İki şad birle ölü yitti kazgandım diyen", Türük Bilge Kağan nasıl olur da Tokuz Oğuz budununa mensup olabilirdi! Bilge Kağan için dikilen kitabede Oğuzlar "Sir Tokuz Oğuz" şeklinde zikredilmişlerdir. Tonyukuk'un kitabesinde de Türük budun aynı kelime ile vasıflandırılmıştı. Buna göre zamanla Oğuzlar'ın derecesi yükselmiş bulunuyor. Fakat sahibine şeref veren bu sıfatın (yani sır sözünün) manası iyice anlaşılamamıştır.
Kaynakça
Kitap: OĞUZLAR
Yazar: Faruk SÜMER
Konuya girmeden önce bu devirdeki budunlar hakkında biraz bilgi vermek yerinde olacaktır.
Orhun kitabelerinde yerli-yabancı, göçebe-yerleşik bütün siyasi ve kavmi topluluklar için budun kelimesi kullanılıyor; Türük budun, Ediz budun, On Ok budun, Tabgaç budun(Çin kavmi), Suğdak budun (Soğd kavmi). Kaşgarlı budun kelimesini arabçaya kavim sözü ile tercüme etmiştir. Avrupalı alimler de budunu people, volk sözleri ile karşılıyorlar.
Budunlar kavmi ve siyasi bakımdan birbirlerinden ayrı topluluklardır. Her budunun kutsal sayılan bir yurdu, kendisini yöneten bir hükümdarı vardır. Göçebe budunlar iki veya daha fazla boylardan meydana gelmişlerdir. Bir budunun kaç boydan meydana geldiği sayı ile ifade ediliyor: İki Ediz (iki boylu Ediz budunu), Üç Kurluk (üç boylu Karluk budunu), Tokuz Oğuz, On Uygur.
Göçebe budunlardan çoğu Gök Türkler'e tabi idiler. Tabi budunlar her yıl kağanlara vergi verirlerdi. Bu vergiler, herhalde yılkı ve koyun sürüleri şeklinde ödeniyordu. Kağanların yendikleri budunların topraklarını ülkelerine katmak siyasetini gütmedikleri görülüyor. Bilakis onlar o topraklar ve sular idisiz yani sahipsiz kalmasın diye yenilmiş budunu düzenleyip başına bir başbuğ geçirerek o toprakları sahiplerine geri veriyorlardı.
Kitabelerde Gök Türklerinkinden başka dört budunun hükümdarı da kağan unvanı ile anılır: Tabgaç Kağan, Tübüt (Tibet) Kağan, Türgiş Kağan ve Kırkız Kağan. Diğer budunların başbuğlarından birçoğu için ise İl-teber unvanı kullanılır. Bayırku başbuğunun da Uluğ İrkin ünvanını kullandığını biliyoruz. Bir de Tölis (Töliş ?) ve Tarduş budunları vardır. Bu sonuncular doğrudan doğruya kağanlığa bağlı budunlar olup, hanedana mensup yabgu ve şad unvanlı prensler tarafından idare olunuyorlardı. Daha sonra Uygur kağanlarının aynı şekilde hareket ettikleri görülür.
Budun sözü, umumiyetle, bir topluluğun bütün zümreleri için kullanılıyor. Halk kitlesi söylenmek istenirse Kara kamag budun deniliyor: Türk kara kamag budun ança timiş. Halk kitlesi için kara budun sözü de kullanılıyor. Budun bazan sadece halk kitlesi anlamım da taşıyor: Türük beğler, budun bunu eşidin, Tokuz Oğuz beğleri, budunı bu sabimin edguti eşid katıgdı tınla".
Kitabelerde bod (=boy) sözü de geçiyor. Fakat bu söz ile herhangi bir topluluk anılmıyor ve umumi manada kullanılıyor.
Yine kitabelerde tat kelimesi de görülür: taş tokıtdım gönülteki sabimin urturtum. On Ok oğlına, tatı tegi bum körü bılin= taşı yontturdum, gönüldeki sözümü vurdurdum. On Ok Oğluna ve yabancılara kadar bunu görüp bilin.
Buradaki tat kelimesi, Türkçe bilmeyen yabancı anlamında kullanılmış olmalıdır. XI. yüzyılda sadece Orta Asya İranlıları'na değil, Uygurlar'a da tat deniliyordu. Uygurlar içinde tat sözünün kullanılması, bize göre, onların yerleşik olmaları İle İlgilidir; şehir ve köylerde oturdukları için onlara tat denilmiştir. Din ayrılığının bu adın verilmesinde amil olduğu pek düşünülemez. Safeviler devrinde İran'daki Türkler de Farslara tat dedikleri gibi, Memlük Türkleri'nin de Mısır'daki Fellahlar için aynı kelimeyi kullandıkları görülür.
Köl Tigin'in yas törenine katılan elçiler arasında Soğd ve Buhara temsilcileri de vardı:
"Kurlya künbatsıkdakı Soğd B.r.ç.k.r Bukarak Uluş Budunda Enia Sentin Oğul Tarkan kelti- Batıda Gün batısından Soğudlu B.r.ç.k.r ve Buhara Şehri fcaifcmAan Enlik Senün İle Oğul Tarhan geldiler". Kitabeleri yayınlamış ve muhtelif dillere çevirmiş olan mütehassısların hepsi veya çoğuna göre buradaki Berçeker veya Berçik er Farslar'ı ifade etmektedir. Fakat bu görüşe katılmak mümkün değildir. Çünkü, yukarıdaki tercümede de gösterildiği gibi, B.r.ç.k.r Soğd elçisinin adıdır. Soğd B.r.ç.k.r Soğdlu, Soğd kavminden B.r.ç.k.r demektir; yine kitabelerdeki Törük Bilge Kağan, Oğuz Bilge Tamgaçı. Tabgaç Ong Tutuk, Yir Bayırku Ulug Irkın gibi. Sonra Türklerin Farslar"ı bu isimle (Berçeker, Berçiker?) andıkları asla düşünülemez. Esasen o zamanlar (VIII. yüzyılda) Farslar (İranlılar)'m devletleri yoktu ki elçi göndersinler. Soğdlu Berçeker Soğd (Suğdak) yani Semerkand bölgesi hükümdarının elçisi idi.
Bu hususları böylece belirttikten sonra bazı budunlar hakkında bilgi verelim.
Türük(Türk)Budun: Gök Türk devletini kuran, kağanların mensup bulundukları ve dayandıkları budundur. Kağanların bu budundan çıktıklarım göstermek için, bazan bu ad ile vasıflandırılır: Türük Tamı Kağan, Türk Bilge Kağan. Türük adının türü-(yahut törü-) fiilinden -k eki ile yapılmış bir isim olduğu görülüyor. Kuvvetli anlamındaki Türk sözüne gelince bu, Gök Türklerden çok sonra, X-XD1. yüzyıllara alt Uygur metinlerinde geçmektedir. Yani kuvvetli ve kudretli anlamındaki Türke Türk adının ortaya çıkışından çok sonra, geç bir zamanda ve tek bir Türk kavmine ait bazı metinlerde rastgelinmiştir, fakat ne kitabelerde, ne Divanu lugati't- Türk de ve ne de diğer eserlerde olmadığı gibi, şimdiki Türk lehçelerinde de görülemiyor. Fazla olarak Türk kelimesinin Uygurlar arasında kuvvetli ve kudretli anlamında kullanılması, Gök Türkler'in şerefli hatıralarından, büyük ünlerinden gelmiş olabilir. Bu sebeblerle Türük (Türk; kavim adının tür fiilinden geldiği hakkındaki İlk defa A. Vambery tarafından ileri sürülmüş olan görüşün gerçeği ifade ettiğinden asla şüphe etmiyoruz. Göçebe demek olan Yörük kelimesi de XIV. veya XV. yüzyılda Anadolu'da, yörü fiilinden, böyle meydana gelmişti.
Türük (Türk) yaratılmış, doğmuş, türemiş demektir:
"kişi oğlı kop ölgeli türümiş-insan oğlu sadece ölmek için doğmuş".
Doğu Gök Türk budununu meydana getiren boylar hakkında bilgimiz yoktur. Çin kaynaklarındaki Gök Türklerin aslı hakkında verilen efsanevi haberler, Türük budununun, batıdaki gibi On boydan teşekkül ettiğini telkin ediyor.
Fakat daha mühim olan haber şudur:
"Uygur Tenride Bolmış İl İtmiş Bilge Kağan'ın son kitabesinde Türk budunu Üç tuglıg Türük Budun" şeklinde anılmıştır.
Bu Üç Tuglıg sözü Türk budununun üç boydan (yahut üç bölük ve ya kümeden) meydana geldiğini gösterebilir. Üç Tuglıg=Üç askeri birlik manasına da gelebilir.
Oğuzlar: Tula (Tuğla) boylarında, ırmağın kuzeye doğru kıvrım yaptığı kısımında yaşadıkları anlaşılıyor. Kitabelerde Oğuzlar kuzeyde yaşayan bir budun olarak gösteriliyorlar. Onların doğu komşuları Tatarlar idi. Dokuz boydan meydana gelmiş bir budun olduğu için bazan onlara Tokuz Oğuz budun denilir. Biz bu dokuz boydan ancak ikisinin adını biliyoruz. Bunlar da Kum ve Tonra boylarıdır.
Aşağıda ayrıca söz edileceği üzere İl Tiriş Kağan, Türk devletini yeniden kurmak için uğraşırken karşısında en güçlü budun olarak Oğuzları bulmuştu. Onlar kağan unvanlı bir hükümdar tarafından idare olunuyorlardı. Bu sebeble Oğuzlar ile 5 defa savaşıldı. Baz Kağan unvanlı hükümdarları, beşinci savaşta yenilip bertaraf edilerek Oğuz devleti yıkıldı. Böylece Oğuzlar itaat altına alındılar. Fakat bir çok buduna yapıldığı gibi, başlarına kendilerinden ve ya hanedandan biri geçirilmedi; Türk budunu gibi doğrudan doğruya kağana bağlandılar. Türk budunundan farksız veya az farklı bir hukuki duruma sahip oldular.
Bundan dolayı Tonyukuk kitabesinde "Türük Bilge Kağan Türük Sir Budunug, Oğuz Budunug İgidü olurur" dediği gibi Bilge Kağan da Türk budununa olduğu üzere Oğuz budununa ve beylerine birlikte hitap etmektedir:
"Türük, Oğuz beğleri, budun eşidin". Bilge Kağan ayrıca, "Tokuz Oğuz budun kentü budunum erti" demiştir. Bu sözlerin kağan ile Oğuzlar arasında kavmi bir akrabalığı gösterdiği sanılmış ve Gök Türk devleti de bir Oğuz devleti sayılmıştır. Fakat, gerçekte kağan sözü ile hukuki bir münasebeti ifade etmiştir, yani Tokuz Oğuz budun, "Türük budun gibi, doğrudan doğruya bana bağlı, benim idaremde demiştir. Türük budun üçün tün udımadım, küntüz oturmadım. İnim Köl Tigin birle İki şad birle ölü yitti kazgandım diyen", Türük Bilge Kağan nasıl olur da Tokuz Oğuz budununa mensup olabilirdi! Bilge Kağan için dikilen kitabede Oğuzlar "Sir Tokuz Oğuz" şeklinde zikredilmişlerdir. Tonyukuk'un kitabesinde de Türük budun aynı kelime ile vasıflandırılmıştı. Buna göre zamanla Oğuzlar'ın derecesi yükselmiş bulunuyor. Fakat sahibine şeref veren bu sıfatın (yani sır sözünün) manası iyice anlaşılamamıştır.
Kaynakça
Kitap: OĞUZLAR
Yazar: Faruk SÜMER
Geri: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Tokuz Oğuzlar, yine aşağıda görüleceği üzere. On Uygurlar'ın devletinde de, Gök Türkler'inkinde olduğu gibi bir rol oynadılar; bu devletin de dayandığı ikinci bir unsur oldular ve hatta Uygur kağanına karşı da isyan hareketinde bulundular.
Fakat bir kısım alimler de Tokuz Oğuzlar ile On Uygurlar'ı aynı kavim kabul etmişlerdir ki, buna da hayret edilir. Filhakika Tula boylarında yaşayan ve dokuz boydan meydana gelen, Kağanlar tarafından idare edilen Oğuzlar ile, Selefle (Selenge) kıyılarında oturan, on boydan teşekkül eden ve İl teberlerce yönetilen Uygurlar, elbetteki aynı kavim olamazlar.
Ediz:
Edizler İki boydan meydana gelmişlerdi. Onun için kitabelerde bazan İki Ediz olarak zikredilirler; yurtlarının Oğuzlara yalan bir yerde olduğu anlaşılıyor. Bu sebeble 715 yılında Oğuzlar İle Togu Balık'ta yapılan savaştan sonra Edizler'in üzerine yürüyen Tarduş Şad (müstakbel Bilge Kağan) İle Köl Tigin Kuşlagak'ta onları, acınacak derecede ağır bir yenilgiye uğrattılar (Ediz budun anda ölü).
Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre Kuşlagak savaşı Ediz (Hie-thle) İl-teberinin başkaldırması yüzünden çıkmıştı.
İl Teber de Kapkan'ın kötü idaresi yüzünden ayaklanmıştı. Kuşlagak mağlubiyeti üzerine Edizler göçedip, "sabi ağısı yımşak" olan Tabgaç budununa sığındılar. Fakat Bilge Kağan hükümdar olunca geri gelip ona itaat ettiler. Sonra doğrudan doğruya kağana bağlandılar. Bilge Kağanın oğlunun Tokuz Oğuz ile İki Ediz üzerine kağan olduğunu söylemesi bu husustan İleri gelmiştir.
Kırgız (kitabelerde Kırkız):
Bu budun Gök Türkler devrinde ve sonraki zamanlarda kuzeyde, başlıca Abakarı bozkırında yaşamakta idi. Hükümdarlarının kağan unvanını taşıması onların bu esnada kuvvetli bir topluluk olduklarım gösterir. Bundan dolayı ne Gök Türkler, ne de Uygurlar Kırgızlar'ın siyasi varlıklarına son veremediler. Buna karşılık Kırgızlar'ın 840 yılında aşağıya inerek Uygur devletini yıkmak ve Orhun bölgesini fethetmek başarısını gösterdiklerini biliyoruz.
Kırgızlar'ın aslen Türk olmayan kavimlerden biri olduğu iddiası ilim aleminde büyük bir ilgi görmüştür. Çin kaynaklarının Kırgızlar'ın açık saçlı ve mavi gözlü insanlar olduklarını yazmaları ve İslam müelliflerinden Gerdizlinin de Kırgızlar'ın beyaz tenli ve kızıl saçlı olduklarını, bunun da Saklablar (Slavlar) ile karışma sonucunda meydana çıktığını yazması bu iddianın başlıca dayanaklarını oluşturmuştur. Ancak, Türk aleminin merkezinden uzakta ve buradan sıra dağlar, sık ormanlar ile ayrılmış bir yerde yaşayan Kırgızlar nasıl Türkleştiler? İşte bunu İzah etmek mümkün değildir. Böyle olunca da, bu iddianın bir değeri kalmamış bulunuyor.
Fazla olarak el-İstahri ve Kaşgarlı gibi müellifler de Kırgızları Öz Türk kavimleri arasında sayarlar:
"Çin ülkesinde türlü diller konuşulur. Bu yüzden orada insanlar birbirlerini anlamazlar. Halbuki Toguz Guzz (=Uygur), Hırhız(=Kırgız), Kimek, el Guzziyye (Oğuzlar) ve Harluhiyye (=Karluklar)den meydana gelen Türkler'in dilleri birdir, birbirlerini anlarlar". Hududu'l-alem, Mes'udi ve diğerleri de Kırgızlar'ı, Türk kavimleri arasında anarlar.
Tarduş:
Bu budunun yaşadığı yer iyice bilinemiyor. Bununla beraber, yurtları Ötüken yöresinden çok uzakta değildi. Onlar, kitabelere göre Gök Türkler'e sadık iki budundan biri idiler (diğeri Tölislef), daha soma Uygurlar'a tabi oldular. Kağanlar bu buduna şad unvanlı prensler tayin ediyorlardı. Bilge Kağan'ın şad unvanını taşıyarak 19 yıl Tarduşlar'ın başında bulunduğunu biliyoruz.
Tölis:
Kitabelerde çok defa Tarduşlarla birlikte zikredilen Tölisler'in de yurtlarının nerede olduğu iyice bilinemiyor. Bu budunun adım Töliş şeklinde okumak için de bana göre, kuvvetli bir delil yoktur.
Gök Türk kağanları bunların üzerine de yine hanedan azasından yabgular tayin ediyorlardı. Tarduş ve Tölisler'in adlan sadece bu tayinler dolayısı ile geçiyor.
Basmıl:
Beşbalik bölgesinde oturuyorlardı; varlıklarım XI. yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir; başbuğları iduk kut unvanını taşırlardı.
Karluk:
Bu budunun yurdu Kara İrtiş'in sağ tarafında Urungu Gölü. ile Zaysan Gölü arasında İdi; Üç boydan meydana geldikleri için bazan Üç Korluk da denilirdi; başbuğları İl-teber unvanım taşırdı. Karluklar Doğu Gök Türk devletinin yıkılmasında mühim bir rol oynadıkları gibi, 766 yılında da başkent Suyab'ı zapt edip, Türgiş devletine de son verdiler. Karluklar ile ilgili bu ve diğer olaylar hakkında aşağıda türlü yerlerde bilgi verilecektir.
Az:
Azlar Kırgızlar'ın komşuları idiler. Yurtlan Kögmen (=Tarınu Ola) dağının yakınlarında idi. Başbuğlarının İl-Teber unvanım taşıdığı biliniyor. Barthold şimdi Yenisey'in aşağı Turuhan bölgesinde yaşayan Asstrıler'in (diğer adı Kott) Azlar'ın kalıntısı olmalarının muhtemel bulunduğunu söylüyor.
Çik:
Kem ırmağının ötesinde yaşıyorlardı. Onlar Uygurlar zamanında çok daha faal idiler. Bu yüzden Uygur İl İtmiş Bilge Kağan'ı epeyce uğraştırdılar. En sonunda kağan onlara baş eğdirip üzerlerine bir vali (tutug) tayin etti. akibeti meçhul olan kavimlerden biri de bu Çiklerdir.
İzgil:
Bu topluluğun nerede yaşadığı bilinemiyor. Esasen kitabelerde onlardan bir defa söz ediliyor. Orada şöyle deniliyor"Amcam Kağan'ın devleti zayıflayıp budun ile hükümdar arasında iHHfc çıktığında İzgil budun ile savaştık Köl Tigin Alp Salçı'nın kır atına binip hücum etti. O at orada düştü. İzgil budun yok oldu".
Yer Bayırku:
Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, Yer Bayırku (Pa-ye-ko) dokuz boydan meydana gelmişti. Türkler ve Moğollar arasında dokuz rakamının kutsal olduğunu biliyoruz. Bu sebeble budunların, boylarının sayısını belirlemek üzere, dokuz sıfatını almalarında bunun da mühim bir rolü olduğu şüphesizdir. Uygurlar on boy idiler. (On Uygur). Çin kaynakları Uygurlar'ın dokuz boydan meydana geldiklerini yazarlar ve dokuz boyun adlarını da verirler. Bu takdirde Müslümanların Uygurlar'ı Togız Guzz(Tokuz Oğuz) adıyla anmaları daha kolay izah edilebilir. Onların Yukarı Kerülen'de yaşadıkları söyleniyor. Bilge Kağan'ın sözlerinden ise Bayırkular'ın yurtlarının kuzeyde, uzak bir yerde olduğu anlaşılıyor.
Bu sebeble onların yurdu Baykal çevresinde olmalıdır. Bayırkular'ın başında Ulug İrkin vardı. Ulug İrkin düşmanca bir tavır aldığından (yağı boldı) üzerine varılıp (muhtemelen 708 yılında) Turgi Yorgun Göl'de yenilmişti. Uluğ İrkin az bir kişi İle kaçıp gitmiş ise de, bindiği ak aygır Köl Tigin'in eline geçmiştir. Köl Tigin Kırgızlar ile yapılan savaşta (709'da) Bayırku'nun bu ak aygırına binmiş, fakat aygırın uyluğu kırılmıştı.
715 yılında birçok budunun devlete isyan ettiğini gören Yer Bayırkular da aynı şeyi yaptılar. Üzerlerine bizzat Kapkan Kağan yürüdü ve onları Tuğla ırmağı kıyılarında ağır bir yenilgiye uğrattı(716). Fakat kağan askerinden ayrılıp çok az bir adamla dönerken Bayırkular'ın pususuna düşüp hayatım kaybetti.
(22 Temmuz 716)
Yer Bayırkular ise güçsüz bir budun olarak yaşayıp Gök Türkler'den sonra Uygurlar'a tabi oldular.
XI.yüzyılda Türk aleminin doğusundaki budunlar arasında Yabaku adlı bir budun da görülüyor. Hatta bu budun Buka Budraç adlı başbuğlarının idaresinde Kara Hanlı ülkesine hücum etmiş İse de yenilmiş ve Buka Budraç da tutsak düşmüştür. Kendileri ile görüştüğüm bazı dilcilerimiz Yabaku adının Yer Bayırku'dan gelmiş olabileceğini ifade ettiler. Bu kesin ise Yer Bayırkular sonra Yabaku adiyle anılmış ve itmeler sonucunda batıya göç etmek zorunda kalarak Kara Hanlı ülkesinin kuzey doğu sınırlarına gelmiştir. Kara Hanlı yenilgisi Yabakular'ın varlıklarım sona erdirmiş görünüyor. Zira bu hadiseden sonra kaynaklarda artık onlardan söz edilmiyor.
Kurikan:
Üç boydan meydana gelmişti. Kitabelerde kuzeydeki budunlar sayılırken Kurikanlar da Kırgızlar ile Otuz Tatar arasında zikredilir. Buna göre onlar adı geçen budunların yurtlarının arasındaki yöre de yaşadıkları görülüyor. Kurikanlar'ın Yakutlar'ın ataları oldukları ileri sürülmüştür.
Fakat Yakutların dilleri onların daha eski zamanlarda Türk aleminden ayrıldıklarına şüphe bırakmıyor. Buna karşılık Barthold, Cengiz Han devrinde Baykalın kuzey batısında yaşayan Moğol asıllı Kuriler'in, Kurikanlar olduğunu söyler. Kuriler, o zaman yani Cengiz Han devrinde Tumat, Burul ve Töles İle birlikte bir topluluğun kollarını meydana getiriyorlardı. İslam coğrafyacıları Kırgızlar'ın doğusunda Furi adlı bir kavimden söz ederler. Yine onlara göre bu Furiler insan eti yiyen, acımasız kişilerdir. Her iki ismin, Barthold'un da kaydettiği gibi aynı topluluğu ifade ettiği görülüyor. Şu halde Gök Türkler devrindeki Üç Kurikanlar Moğol asıllı bir budundur:
Tatar:
Oğuzlar'ın komşuları oldukları biliniyor; Tatarlar, Gök Türkler çağında otuz boy halinde idiler. Bundan dolayı onlara Otuz Tatar denilir. Fakat bu Otuz Tatar'dan sadece dokuzu siyasi bir birlik meydana getirdiklerinden onlar da Tokuz Tatar adiyle anılır. Bu Tokuz Tatarların gerek Gök Türkler devrinde, gerek Uygurlar zamanında Tokuz Oğuzlar ile birlikte hareket ettikleri görülür. Bilge Kağan Türk ve Oğuz budunlarının yanında Otuz Tatar'a da hitap etmektedir. Bu, Otuz Tatar'ın da doğrudan doğruya Kağan'ın tebaası olduklarını akla getiriyor. Tatarlar'ın yurtlarının Tula'nın doğusunda Orıon ve Kerülen boylarında yani çok sonraları Moğolların yaşadıkları yerler olduğu, anlaşılıyor.
Tatarlar uzun müddet Moğollar'ı temsil ettiklerinden adlan bütün Moğol soyunun adı olmuştu. Batıdaki kavimler de bunu bilhassa Türkler'den öğrenerek Moğollara da Tatar dediler.
Kıtay(Kitany):
Güçlü bir Moğol ulusudur. Kitabelerde güneyde Tabgaç budun, doğu da da Kıtaylar gösterilir. Kapkan ve sonra Bilge Kağan, Kitaylar, üzerine başardı seferler yaptılar. Kıtaylar Uzak Doğu'da, Kore'ye yalan bir yerde ve Çin sınırında oturuyorlardı. Tatabı adlı diğer bir budun da Kıtayların ayrılmaz müttefikleri İdiler. Kıtaylar X. yüzyılın başlarında Kuzey Çin'i fethettiler ve Çin tarihinde Leau hûnedaru adıyla yer aldılar. Kitaylar X. yüzyılın birinci yarısının ortalarında Orhun bölgesinden Kırgızları çıkardılar (924). Bu,Türk tarihi bakımından pek mühim bir hadisedir. Zira bunun sonucunda Türklerin bilinen bu en eski tarihi yurtlan Moğolca konuşan ulusların ülkeleri haline geldi. Kıtaylar XII. yüzyılda Çinden kovulduktan sonra Türkistan'a gelip burada, nüfusları fazla olmadığı halde, bir imparatorluk kurdular. İslam tarihlerinde bu İmparatorluğu kuranlara Kara Hıtay denilir. Buradaki Kara sıfatı onlara Çin'den kovulmaları İle siyasi itibarlarını kaybetmeleri yüzünden olabilir.
On Oklar:
Gök Türk devletini kuran Bumın Kağan 552 yılında boylan ile birlikte on beyin başında kardeşi İstemi'yi batıya göndermişti. İstemi'nin vazifesi batıdaki Jnan Juanlara alt yerlere tasarruf etmek sonra da Isiğ Göl'ün doğusundaki yörelerden Horasan içlerine kadar uzanan geniş toprakların sahibi kudretli Eftalitler'in hakimiyetine son vermekti. İstemi vazifesini başarı İle yerine getirdi; Eftalitler devletini ortadan kaldırarak Ceyhun ırmağına kadar uzanan geniş topraklan eline geçirdi (565 yıllarında) O, yeğeni Mukan ile, kağanlık mücadelesine girişmedi, yabgu (melik, kıral) unvanını taşıyıp açtığı, zengin ve engin toprakları ölünceye kadar (575) kudretli ve ünlü bir hükümdar olarak idare etti. Halefi ve oğlu Tardu kağanlara karşı tabilik bağlarını kopardı. Kağan unvanım alarak istiklalini ilan etti. (582-584). Böylece Çin şeddinden (Türkçe adı: Burkurka yahut Bukurka) Hazar Denizi'ne kadar uzanan imparatorluk, ikiye bölündü. Aşağı yukarı Büyük Altaylar ile Doğu Türkistan'daki Hami'nin doğusundaki dağlar iki devletin sınırlarını meydana getiriyordu.
Batı Gök Türk hükümdarlarının yazlık ve kışlık merkezleri ilk zamanlarda Isığ Gölün (İsig Köl) doğusundaki yörelerde idi; sonra aynı gölün batısındaki yörelere götürüldü. Son zamanlarda yani Türgişler devrinde kağanlar ülkelerini Suyab, Talaş gibi şehirlerde oturarak idare ettiler.
Batı Gök Türk topluluğu on boydan meydana gelmiştir. Kağanlar on boyun boy beylerine birer ok vermekte idiler. Sonraları her ok bu boylardan birini ifade etti ve böylece on boya On Ok denildi Verilmiş olan oklar onların kağana tabi olduklarını gösteriyordu. Yani ok tabiliği, bağımlığı ifade ediyor, yay da hakimlik, metbuluk manasına geliyordu. Ok ve yay bu hukuki manalarını daha sonraları da sürdürdüler.
Fakat bir kısım alimler de Tokuz Oğuzlar ile On Uygurlar'ı aynı kavim kabul etmişlerdir ki, buna da hayret edilir. Filhakika Tula boylarında yaşayan ve dokuz boydan meydana gelen, Kağanlar tarafından idare edilen Oğuzlar ile, Selefle (Selenge) kıyılarında oturan, on boydan teşekkül eden ve İl teberlerce yönetilen Uygurlar, elbetteki aynı kavim olamazlar.
Ediz:
Edizler İki boydan meydana gelmişlerdi. Onun için kitabelerde bazan İki Ediz olarak zikredilirler; yurtlarının Oğuzlara yalan bir yerde olduğu anlaşılıyor. Bu sebeble 715 yılında Oğuzlar İle Togu Balık'ta yapılan savaştan sonra Edizler'in üzerine yürüyen Tarduş Şad (müstakbel Bilge Kağan) İle Köl Tigin Kuşlagak'ta onları, acınacak derecede ağır bir yenilgiye uğrattılar (Ediz budun anda ölü).
Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre Kuşlagak savaşı Ediz (Hie-thle) İl-teberinin başkaldırması yüzünden çıkmıştı.
İl Teber de Kapkan'ın kötü idaresi yüzünden ayaklanmıştı. Kuşlagak mağlubiyeti üzerine Edizler göçedip, "sabi ağısı yımşak" olan Tabgaç budununa sığındılar. Fakat Bilge Kağan hükümdar olunca geri gelip ona itaat ettiler. Sonra doğrudan doğruya kağana bağlandılar. Bilge Kağanın oğlunun Tokuz Oğuz ile İki Ediz üzerine kağan olduğunu söylemesi bu husustan İleri gelmiştir.
Kırgız (kitabelerde Kırkız):
Bu budun Gök Türkler devrinde ve sonraki zamanlarda kuzeyde, başlıca Abakarı bozkırında yaşamakta idi. Hükümdarlarının kağan unvanını taşıması onların bu esnada kuvvetli bir topluluk olduklarım gösterir. Bundan dolayı ne Gök Türkler, ne de Uygurlar Kırgızlar'ın siyasi varlıklarına son veremediler. Buna karşılık Kırgızlar'ın 840 yılında aşağıya inerek Uygur devletini yıkmak ve Orhun bölgesini fethetmek başarısını gösterdiklerini biliyoruz.
Kırgızlar'ın aslen Türk olmayan kavimlerden biri olduğu iddiası ilim aleminde büyük bir ilgi görmüştür. Çin kaynaklarının Kırgızlar'ın açık saçlı ve mavi gözlü insanlar olduklarını yazmaları ve İslam müelliflerinden Gerdizlinin de Kırgızlar'ın beyaz tenli ve kızıl saçlı olduklarını, bunun da Saklablar (Slavlar) ile karışma sonucunda meydana çıktığını yazması bu iddianın başlıca dayanaklarını oluşturmuştur. Ancak, Türk aleminin merkezinden uzakta ve buradan sıra dağlar, sık ormanlar ile ayrılmış bir yerde yaşayan Kırgızlar nasıl Türkleştiler? İşte bunu İzah etmek mümkün değildir. Böyle olunca da, bu iddianın bir değeri kalmamış bulunuyor.
Fazla olarak el-İstahri ve Kaşgarlı gibi müellifler de Kırgızları Öz Türk kavimleri arasında sayarlar:
"Çin ülkesinde türlü diller konuşulur. Bu yüzden orada insanlar birbirlerini anlamazlar. Halbuki Toguz Guzz (=Uygur), Hırhız(=Kırgız), Kimek, el Guzziyye (Oğuzlar) ve Harluhiyye (=Karluklar)den meydana gelen Türkler'in dilleri birdir, birbirlerini anlarlar". Hududu'l-alem, Mes'udi ve diğerleri de Kırgızlar'ı, Türk kavimleri arasında anarlar.
Tarduş:
Bu budunun yaşadığı yer iyice bilinemiyor. Bununla beraber, yurtları Ötüken yöresinden çok uzakta değildi. Onlar, kitabelere göre Gök Türkler'e sadık iki budundan biri idiler (diğeri Tölislef), daha soma Uygurlar'a tabi oldular. Kağanlar bu buduna şad unvanlı prensler tayin ediyorlardı. Bilge Kağan'ın şad unvanını taşıyarak 19 yıl Tarduşlar'ın başında bulunduğunu biliyoruz.
Tölis:
Kitabelerde çok defa Tarduşlarla birlikte zikredilen Tölisler'in de yurtlarının nerede olduğu iyice bilinemiyor. Bu budunun adım Töliş şeklinde okumak için de bana göre, kuvvetli bir delil yoktur.
Gök Türk kağanları bunların üzerine de yine hanedan azasından yabgular tayin ediyorlardı. Tarduş ve Tölisler'in adlan sadece bu tayinler dolayısı ile geçiyor.
Basmıl:
Beşbalik bölgesinde oturuyorlardı; varlıklarım XI. yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir; başbuğları iduk kut unvanını taşırlardı.
Karluk:
Bu budunun yurdu Kara İrtiş'in sağ tarafında Urungu Gölü. ile Zaysan Gölü arasında İdi; Üç boydan meydana geldikleri için bazan Üç Korluk da denilirdi; başbuğları İl-teber unvanım taşırdı. Karluklar Doğu Gök Türk devletinin yıkılmasında mühim bir rol oynadıkları gibi, 766 yılında da başkent Suyab'ı zapt edip, Türgiş devletine de son verdiler. Karluklar ile ilgili bu ve diğer olaylar hakkında aşağıda türlü yerlerde bilgi verilecektir.
Az:
Azlar Kırgızlar'ın komşuları idiler. Yurtlan Kögmen (=Tarınu Ola) dağının yakınlarında idi. Başbuğlarının İl-Teber unvanım taşıdığı biliniyor. Barthold şimdi Yenisey'in aşağı Turuhan bölgesinde yaşayan Asstrıler'in (diğer adı Kott) Azlar'ın kalıntısı olmalarının muhtemel bulunduğunu söylüyor.
Çik:
Kem ırmağının ötesinde yaşıyorlardı. Onlar Uygurlar zamanında çok daha faal idiler. Bu yüzden Uygur İl İtmiş Bilge Kağan'ı epeyce uğraştırdılar. En sonunda kağan onlara baş eğdirip üzerlerine bir vali (tutug) tayin etti. akibeti meçhul olan kavimlerden biri de bu Çiklerdir.
İzgil:
Bu topluluğun nerede yaşadığı bilinemiyor. Esasen kitabelerde onlardan bir defa söz ediliyor. Orada şöyle deniliyor"Amcam Kağan'ın devleti zayıflayıp budun ile hükümdar arasında iHHfc çıktığında İzgil budun ile savaştık Köl Tigin Alp Salçı'nın kır atına binip hücum etti. O at orada düştü. İzgil budun yok oldu".
Yer Bayırku:
Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, Yer Bayırku (Pa-ye-ko) dokuz boydan meydana gelmişti. Türkler ve Moğollar arasında dokuz rakamının kutsal olduğunu biliyoruz. Bu sebeble budunların, boylarının sayısını belirlemek üzere, dokuz sıfatını almalarında bunun da mühim bir rolü olduğu şüphesizdir. Uygurlar on boy idiler. (On Uygur). Çin kaynakları Uygurlar'ın dokuz boydan meydana geldiklerini yazarlar ve dokuz boyun adlarını da verirler. Bu takdirde Müslümanların Uygurlar'ı Togız Guzz(Tokuz Oğuz) adıyla anmaları daha kolay izah edilebilir. Onların Yukarı Kerülen'de yaşadıkları söyleniyor. Bilge Kağan'ın sözlerinden ise Bayırkular'ın yurtlarının kuzeyde, uzak bir yerde olduğu anlaşılıyor.
Bu sebeble onların yurdu Baykal çevresinde olmalıdır. Bayırkular'ın başında Ulug İrkin vardı. Ulug İrkin düşmanca bir tavır aldığından (yağı boldı) üzerine varılıp (muhtemelen 708 yılında) Turgi Yorgun Göl'de yenilmişti. Uluğ İrkin az bir kişi İle kaçıp gitmiş ise de, bindiği ak aygır Köl Tigin'in eline geçmiştir. Köl Tigin Kırgızlar ile yapılan savaşta (709'da) Bayırku'nun bu ak aygırına binmiş, fakat aygırın uyluğu kırılmıştı.
715 yılında birçok budunun devlete isyan ettiğini gören Yer Bayırkular da aynı şeyi yaptılar. Üzerlerine bizzat Kapkan Kağan yürüdü ve onları Tuğla ırmağı kıyılarında ağır bir yenilgiye uğrattı(716). Fakat kağan askerinden ayrılıp çok az bir adamla dönerken Bayırkular'ın pususuna düşüp hayatım kaybetti.
(22 Temmuz 716)
Yer Bayırkular ise güçsüz bir budun olarak yaşayıp Gök Türkler'den sonra Uygurlar'a tabi oldular.
XI.yüzyılda Türk aleminin doğusundaki budunlar arasında Yabaku adlı bir budun da görülüyor. Hatta bu budun Buka Budraç adlı başbuğlarının idaresinde Kara Hanlı ülkesine hücum etmiş İse de yenilmiş ve Buka Budraç da tutsak düşmüştür. Kendileri ile görüştüğüm bazı dilcilerimiz Yabaku adının Yer Bayırku'dan gelmiş olabileceğini ifade ettiler. Bu kesin ise Yer Bayırkular sonra Yabaku adiyle anılmış ve itmeler sonucunda batıya göç etmek zorunda kalarak Kara Hanlı ülkesinin kuzey doğu sınırlarına gelmiştir. Kara Hanlı yenilgisi Yabakular'ın varlıklarım sona erdirmiş görünüyor. Zira bu hadiseden sonra kaynaklarda artık onlardan söz edilmiyor.
Kurikan:
Üç boydan meydana gelmişti. Kitabelerde kuzeydeki budunlar sayılırken Kurikanlar da Kırgızlar ile Otuz Tatar arasında zikredilir. Buna göre onlar adı geçen budunların yurtlarının arasındaki yöre de yaşadıkları görülüyor. Kurikanlar'ın Yakutlar'ın ataları oldukları ileri sürülmüştür.
Fakat Yakutların dilleri onların daha eski zamanlarda Türk aleminden ayrıldıklarına şüphe bırakmıyor. Buna karşılık Barthold, Cengiz Han devrinde Baykalın kuzey batısında yaşayan Moğol asıllı Kuriler'in, Kurikanlar olduğunu söyler. Kuriler, o zaman yani Cengiz Han devrinde Tumat, Burul ve Töles İle birlikte bir topluluğun kollarını meydana getiriyorlardı. İslam coğrafyacıları Kırgızlar'ın doğusunda Furi adlı bir kavimden söz ederler. Yine onlara göre bu Furiler insan eti yiyen, acımasız kişilerdir. Her iki ismin, Barthold'un da kaydettiği gibi aynı topluluğu ifade ettiği görülüyor. Şu halde Gök Türkler devrindeki Üç Kurikanlar Moğol asıllı bir budundur:
Tatar:
Oğuzlar'ın komşuları oldukları biliniyor; Tatarlar, Gök Türkler çağında otuz boy halinde idiler. Bundan dolayı onlara Otuz Tatar denilir. Fakat bu Otuz Tatar'dan sadece dokuzu siyasi bir birlik meydana getirdiklerinden onlar da Tokuz Tatar adiyle anılır. Bu Tokuz Tatarların gerek Gök Türkler devrinde, gerek Uygurlar zamanında Tokuz Oğuzlar ile birlikte hareket ettikleri görülür. Bilge Kağan Türk ve Oğuz budunlarının yanında Otuz Tatar'a da hitap etmektedir. Bu, Otuz Tatar'ın da doğrudan doğruya Kağan'ın tebaası olduklarını akla getiriyor. Tatarlar'ın yurtlarının Tula'nın doğusunda Orıon ve Kerülen boylarında yani çok sonraları Moğolların yaşadıkları yerler olduğu, anlaşılıyor.
Tatarlar uzun müddet Moğollar'ı temsil ettiklerinden adlan bütün Moğol soyunun adı olmuştu. Batıdaki kavimler de bunu bilhassa Türkler'den öğrenerek Moğollara da Tatar dediler.
Kıtay(Kitany):
Güçlü bir Moğol ulusudur. Kitabelerde güneyde Tabgaç budun, doğu da da Kıtaylar gösterilir. Kapkan ve sonra Bilge Kağan, Kitaylar, üzerine başardı seferler yaptılar. Kıtaylar Uzak Doğu'da, Kore'ye yalan bir yerde ve Çin sınırında oturuyorlardı. Tatabı adlı diğer bir budun da Kıtayların ayrılmaz müttefikleri İdiler. Kıtaylar X. yüzyılın başlarında Kuzey Çin'i fethettiler ve Çin tarihinde Leau hûnedaru adıyla yer aldılar. Kitaylar X. yüzyılın birinci yarısının ortalarında Orhun bölgesinden Kırgızları çıkardılar (924). Bu,Türk tarihi bakımından pek mühim bir hadisedir. Zira bunun sonucunda Türklerin bilinen bu en eski tarihi yurtlan Moğolca konuşan ulusların ülkeleri haline geldi. Kıtaylar XII. yüzyılda Çinden kovulduktan sonra Türkistan'a gelip burada, nüfusları fazla olmadığı halde, bir imparatorluk kurdular. İslam tarihlerinde bu İmparatorluğu kuranlara Kara Hıtay denilir. Buradaki Kara sıfatı onlara Çin'den kovulmaları İle siyasi itibarlarını kaybetmeleri yüzünden olabilir.
On Oklar:
Gök Türk devletini kuran Bumın Kağan 552 yılında boylan ile birlikte on beyin başında kardeşi İstemi'yi batıya göndermişti. İstemi'nin vazifesi batıdaki Jnan Juanlara alt yerlere tasarruf etmek sonra da Isiğ Göl'ün doğusundaki yörelerden Horasan içlerine kadar uzanan geniş toprakların sahibi kudretli Eftalitler'in hakimiyetine son vermekti. İstemi vazifesini başarı İle yerine getirdi; Eftalitler devletini ortadan kaldırarak Ceyhun ırmağına kadar uzanan geniş topraklan eline geçirdi (565 yıllarında) O, yeğeni Mukan ile, kağanlık mücadelesine girişmedi, yabgu (melik, kıral) unvanını taşıyıp açtığı, zengin ve engin toprakları ölünceye kadar (575) kudretli ve ünlü bir hükümdar olarak idare etti. Halefi ve oğlu Tardu kağanlara karşı tabilik bağlarını kopardı. Kağan unvanım alarak istiklalini ilan etti. (582-584). Böylece Çin şeddinden (Türkçe adı: Burkurka yahut Bukurka) Hazar Denizi'ne kadar uzanan imparatorluk, ikiye bölündü. Aşağı yukarı Büyük Altaylar ile Doğu Türkistan'daki Hami'nin doğusundaki dağlar iki devletin sınırlarını meydana getiriyordu.
Batı Gök Türk hükümdarlarının yazlık ve kışlık merkezleri ilk zamanlarda Isığ Gölün (İsig Köl) doğusundaki yörelerde idi; sonra aynı gölün batısındaki yörelere götürüldü. Son zamanlarda yani Türgişler devrinde kağanlar ülkelerini Suyab, Talaş gibi şehirlerde oturarak idare ettiler.
Batı Gök Türk topluluğu on boydan meydana gelmiştir. Kağanlar on boyun boy beylerine birer ok vermekte idiler. Sonraları her ok bu boylardan birini ifade etti ve böylece on boya On Ok denildi Verilmiş olan oklar onların kağana tabi olduklarını gösteriyordu. Yani ok tabiliği, bağımlığı ifade ediyor, yay da hakimlik, metbuluk manasına geliyordu. Ok ve yay bu hukuki manalarını daha sonraları da sürdürdüler.
Geri: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
On boy iki kola ayrılmıştı. Fakat biz bu kolların taşıdıkları adların Tu-lu ve Nu-şe-pi olmak üzere sadece Çince şekillerini biliyoruz. Her kolda eşit Sayıda boy vardı. Bunlardan Tu-kdar sol kolu meydana getiriyorlar ve Isığ Göl'ün kuzeyi, kuzey doğusu ve doğusundaki yörelerde yaşıyorlardı. Sağ kolu teşkil eden Nu-şepiler de adı geçen gölün batısında, Çu ve Talaş ırmaklarının arasında oturuyorlardı.
Çin kaynaklarına göre bu on boyun adları şunlardır:
ON OKLAR
I.Tu-lu (sol-kol)
Boyun adı Beyinin unvanı Yurdu
1. Çu-mu-koen Lu Ç'uo (Çor). Balkaş gölünün doğusundaki Ala Köl'e dökülen Imil ırmağı kıyılan, Yen adlı bir şehirleri de vardı.
2. Hu-lu-u. Kiue Ç'uo (Köl Çor). Ayar Nor'a dökülen çayların kıyıları.
3. Şe-şo-ti. T'oen Çuo(Çor). İli'nin kuzeyinde, Sayram gölü ile Ebi Nor arasında.
4. Şu-ni-şe Çu-paî Çu'o(Çopan Çor). Büyük llduz vadisi, Bağraşa dökülen Haydugöl kıyıları.
5. Tu-ki-şe (-Türgiş). Ho-lo-şe Çu'o (Çor) İli kıyıları İli'nin batısı.
İki kola ayrılır: a. So-ko Mo-ho.
b. A-li-şe
II. Nu-şe-pi (sağ kol)
1. A-si-kie Kiue Se-kinf(Köl Erkin) Çok güçlü bir boy olup Çu ve Talaş ırmakları arasında yaşamakta bir kaç yüz bin atlı çıkartmakta
2. Ko-şu[-Koşu) Kiue Se-kin (Köl Erkin) Çu ve Talaş ırmakları arasında
3. Pay-say-kan Toen a-po Se-kin (Erkin) Çu ve Talaş ırmakları arasında
4. A-si-kie Ni-şu Se-kin (Erkin) Çu ve Talaş ırmakları arasında
5. Ko-şu (Koşu) Çu-pan Se-kin (-Çopan Erkin) Çu ve Talaş ırmakları arasında
Ne Mutlu Türküm Diyene
Kullanıcı avatarı
TurkmenCopur
Genelkurmay Başkanı
Genelkurmay Başkanı
Mesajlar: 9857
Kayıt: 29 Eki 2010, 17:26
Başa Dön
Re: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Mesajgönderen TurkmenCopur » 25 Ara 2010, 04:49
Bu on boydan, görüldüğü üzere, ancak İkisinin Türkçe adı bilinebiliyor. Bunlar da Türgiş ve Koşu boylarıdır. IX.-XI. yüzyıllar arasındaki Türk topluluklarının adları ile On Ok boylarının adları arasında bir benzerlik kurulamıyor.
Nu-şe-pilerden A-si-kieler ve Koşular ikişer kol halinde dört boyu temsil ediyorlar. Böylece Sağ kol yani Nu-şe-pi-ler aslında üç boydan meydana gelmiş bulunuyorlar (Öç Ok).
Bu on boydan ayn, Batı Gök Türk kağanlarına başka bir çok boylar da bağlı idiler.
630 yılında Doğu Gök Türk kağanlığı yıkıldığı gibi, Batı Gök Türk kağanlığı da gücünü kaybetti. Gerçekten bu yılda Tang Şe-Hu Kağan'ın öldürülmesi üzerine On Okların iki kolu arasında uzun bir mücadele baş gösterdi. 651 yılında Tu-Iu'nun başına geçen Hu-lu bu mücadeleye son verip birliği kurdu. Fakat 657 yılında Çirlilere yenilerek hayatım kaybetmesi üzerine ayır buyur siyaseti güden Çinliler her kolun başına kendilerine tabi bir kağan geçirdiler. Bu kağanlar arasında Çin hakimiyetinden kurtulmak için harekete geçenler oldu ise de bunlar başarı gösteremediler. Nihayet iktidar, Gök Türk hanedanından Türgiş başbuğu U-çe-le'nin eline geçti. Türgişlefn On Okların Tulu koluna bağlı boylardan biri olduğu yukarıdaki cetvelde görülmüştü.
Doğu Göktürk hükümdarı Kapkan Kağan 699 da On Okları hakimiyeti altına aldı. U-Çe-le'nin oğlu Soku bu hakimiyetten kurtulmak istedi. Fakat Bölçu'da hem savaşı, hem de hayatım kaybetti (711).
Kapkan Kağan'ın öldürülmesinden sonra yine Türgişler'dan Su-lu (717-738). On Okları bayrağı altına toplamaya muvaffak oldu. Bilge Kağan ile kız alıp vermek sureti ile dünürlük kurdu. Tibet hakanının güveyisi oldu. Arablar ve Çinliler ile başarılı mücadelelerde bulundu. Hatta Arapkir'i kendilerine zahmet verdiği için onu Ebu Muzahim (çok zahmet veren) lakabı ile andılar, fakat 736 yılında Doğu Türkistan'da Çinlilefe yenildiği gibi, ertesi yıl da Arablar üzerine yaptığı sefer de başarısızlıkla sonuçlandı(737). Bununla beraber maneviyatı bozulmamıştı; Semerkand üzerine yeni bir sefere hazırlandığı sırada büyük kumandanlarından Kür-su tarafından hayatına son verildi (737-738). Çin kaynaklarına göre Su-lu Kağan'ı öldüren TU-Iu'dan güçlü Çu-rruı -koen boyunun beyi Bağa Tarkan'dır.
Sulu Kağan'ın ölümünden sonra Çinliler Batı Gök Türk kağanlığı üzerinde yeniden hakimiyet kurdular. Fakat Çinliler Müslümanlar karşısanda Talaş savaşım kaybedip (751) askeri kuvvetlerini geri çektikleri halde Batı Türkleri kendilerini toparlayamadılar. Birbirlerine karşı acımasızca düşman olan San ve Kara Türgişlerin ayrı ayrı kağanları vardı. San Türgişlefİn kağanı Suyab'da Kara Türgişler'inki de Talaş şehrinde oturuyordu. Her iki kolun kağanları da zayıf şahsiyetler idiler. On Oklar gerçekten bitkin bir duruma düşmüşlerdi. O derecede'ki doğuda Uygurlar'a karşı yaptıkları mücadeleyi kaybedip batıya göç etmek zorunda kalan Karluklar, 766 yılında Süyab'ı ele geçirip Türgiş devletine kolayca son vermek başarısını gösterdiler.
Korluk fethinin bazı göçlere sebeb olması beklenirdi. Nitekim de olmuştur. Çu ve Talaş boylarında oturan Kalaç (Halaç'ların önemli bir kısmı Mavera'unnehr'e oradan da Horasan'a geçmişlerdir. Onlardan bir küme hala IX. yüzyılda Talas'ın doğusunda kesri Bas (Cermiyye) da Karlukların yanında kışlıyordu. Oğuzlar da Karluk fethi veya baskısı yüzünden batıya doğru göç etmişlerdir. Fakat Batı Göktürklerine mensup olan topluluklar sadece zikredilen Kalaç, Peçenek ve Oğuzlar değillerdi. X yüzyılda Balasagun'un batısındaki Ordu kasaba ve yöresinde yaşayan Türkmenler, Isıg Görün güney batısında oturan Barsguılar ve Fergana'da Öz-kende yerleşmiş bulunan Ezkişlerin de On Oklardan oldukları şüphesizdir. Bunlardan başka Kaşgar'ın kuzey doğusundaki Barçuk şehrinde oturan Çaruk ve Uygur sınırında yaşayan Oğrak adlı toplulukların da On Oklar'a mensup olup olmadıktan hakkında bir tahminde bulunmak bile mümkün değildir.
Batı Gök Türk kağanlığı ülkesinde yazı ve edebiyatları olan birçok kavim yaşıyordu. Bu kavimler aynı zamanda varlıklı topluluklar idiler. Kağanların para kestikleri gümüş madenleri vardı, ünlü ipek yolu ülkelerinden geçiyordu. Bunlara ilave olarak Batı Türkler'i iki asırdan fazla bir zaman siyasi varlıklarım sürdürdüler. Bütün bunlara rağmen Batı Gök Türkleri'nden bize kayda değer kültür hatıraları gelmemiştir. Buna gerçekten hayret edilir.
Doğu Gök Türkleri İse, pek önemli bir siyasi tarihe sahip olmalarının yanında ülkelerinin kuytu bir yerde bulunmasına ve oradaki sert coğrafi şartlara ve türlü mahrumiyetlere rağmen, alfabeye sahip olmuşlar, onunla ölmez yadigarlar bırakmışlar, ticaretin ehemmiyetini anlamışlar, şehir kurmayı da düşünmüşlerdir. Uygur hükümdarı Tenlide bolmuş İl İtmiş Bilge Kağan ın (ÖL759) Ordu Balık kurması. Gök Türk'lerin düşüncelerinin tatbikinden başka bir şey değildir.
Gök Türkler, 630 yılında hükümdarları Hie-li Kağan ile birlikte Çin'e gitmişlerdi. Türkler sayısı pek çok ve medeniyeti yüksek Çinliler arasında 50 yıl yaşadılar. Fakat buna rağmen onlar milli varlıklarını korudular. Bilhassa Türk budununun halk kitlesi (kara kamag budun) devletin yeniden kurulması ülküsünü kuvvetle taşıyordu. Bunun sonucu olarak hanedandan şad unvanını taşıyan Kutluğ harekete geçmiş ve 700 kişilik bir kuvvetle başarılar kazanmıştı. Kutluğ Şad dirayetli bir yardımcı bulmuştu. Bu 647 yılında Çinde doğmuş olan Tonyukuk idi. 682 yılında Türk budunu Çoğay Kuzı (yahut, Çoğay'ın kuzey kesimi) ile Kara Kum'da yaşıyordu. Bu yörelerin Ötükenin güney doğusunda Ongin ırmağının [-Kök Öng?) batısında bulunduğu anlaşılıyor. Bu sırada Gök Türkler'in 2000 asker çıkaracak bir sayılan vardı, budunun boğazı tok olup geyik, tavşan ve diğer av hayvanları ile de besleniyorlardı.
Gök Türkler'in en başta gelen hasımları Tulaf (Tuğla) başında oturan Oğuzlar idiler, şimdi Moğolistan denilen eski ve tarihi Türk yurdunda VII.yüzyılın ikinci yarısının ortalarında en büyük siyasi kuvveti Oğuzlar teşkil ediyorlardı. Ötüken de onların idaresinde idi. Bu sırada başlarına geçmiş olan hükümdarları Kağan unvanım taşıyordu. Bu, Baz Kağan idi. Fakat, Oğuzlar tek başlarına Gök Türkler İle baş edemiyeceklerini bildiklerinden müttefikler aramışlar ve bu gaye ile güneyde Çin'e Kum boyunun başı senün'ü, doğudaki Kıtaylar'a da Tonra boyunun beyi Esim'i gönderdiler. Bunu zamanında haber alan Gök Türkler, Ton-yukuk'un teklifi üzerine harekete geçip Tula kıyısında Oğuzlar ile karşılaştılar. Gök Türk ordusu 2000, Oğuz ordusu da 3000 kişi idi. Göğüs göğüse savaşıldı. Oğuzlar yenildiler. Birçokları ırmağa düşüp boğuldular, birçokları da kaçarken öldürüldüler. Bu yenilme üzerine Oğuzlardan geri kalanları itaat ettiler. Bu mühim başarıdan sonra ötüken'e varıldı. Bunu duyan etraftaki toplulukların hepsi gelip bağlılıklarım bildirdiler. Böylece Gök Türk devleti yeniden kuruldu(682). Türk Kara Kamag budununun ülküsüne varılmış, tutsaklık acılan da son bulmuştu.
Geri: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Oğuzlar'ın başındaki Baz Kağan'ın Tula Savaşı sonunda ne olduğu üzerinde bilgi yoktur. Yalnız Tonyukuk'un kitabesinin sonlarında İl Tiriş Kağan öğülürken onun Oğuzlar ile beş defa savaştığı yazılıyor. Bu savaşlardan dördü Tula savaşından önce mi, yoksa sonra mı yapılmıştır birşey söylenemez. Kesin olarak bilinen husus, Baz Kağan ın İl Tiriş Kağan için balbal diktirdiğidir.
İl Tiriş Kağan dokuz yıllık bir hükümdarlıktan sonra 691 yılında hayata gözlerini yumdu. O başlıca Çinliler (17 defa), Kıtaylar (7 defa) ve Oğuzlar (5 defa) ile savaşmış olmakla beraber, zamanı devletin teşkilatlanma devrini teşkil eder. Taşıdığı İl Tiriş unvanı ülkeyi toparlama, devleti düzenleme, kurma demektir. Bu arada Oğuzlar, Tarduşlar,; Tölisler, Uygurlar, İzgiller, Edizler, Korluk ve Basırullar devlete bağlandılar3. Bunlardan Tarduşlar hanedan azasından şad, Tölisler de yabgu unvanlı tiginlerin idaresine verildiler. Uygur, Karluk, İzgil ve Edizlefin başbuğları kendilerinden olup, bunlar, daha önce söylendiği gibi, il-teber unvanı ile anılıyorlardı. Dokuz boylu Oğuzlar'a gelince onlar doğrudan doğruya Kağan ın idaresine bağlandılar. Böylece Oğuzlar devletin doğrudan doğruya dayandığı ikinci bir güç olarak Türk budunun yanında yer aldılar.
İl Tiriş Kağan ın iki oğlu vardı:
Müstakbel Bilge Kağan ile Köl Tigin (aklı göl kadar geniş olan şehzade). Fakat bu tiginler babalarının ölümünde çocuk yaşta idiler. Müstakbel Bilge Kağan 684-685, Köl Tigin de 685-686 yıllarında doğmuşlardı. Bu yüzden töre gereğince İl Tiriş Kağan dan sonra kardeşi geçti. Bu hükümdar da Kapkan Kağan unvanı ile anıldı.
Kapkan Kağan'ın zamanı büyük fetihlerin yapıldığı şanlı ve unutulmaz bir devirdir. Daha önceleri bu devirde olduğu gibi uzak yerlere başardı seferler yapılmamıştı. İl Tiriş Kağanın ölümü yüzünden meydana gelen hareketler yatıştırılarak Kapkan Kağan ın hükümdarlığı sağlamlaştırıldıktan sonra, 699 yılında batıya bir sefer yapıldı. Bu seferde On Oklar hakimiyet altına alındıkları gibi, Attı Çöb Suğdak, Buhara bölgelerinin halkına devletin gücü tanıtıldı (700 yılı).
Çin (=Tabgaç) ile barış yapılmadığından bu ülkeye akınlar sürdürülüyordu. Kapkan barışın yapılması için Çinliler' den kendilerine sığınmış olan Türk asıllı oymakların geri gönderilmelerini istediği gibi tohumluk olarak kullanılmak üzere 300.000 kile dan, 3000 adet çiftçilik aleti İle çok miktarda demir verilmesini şart koşmuştu. Anlaşılacağı üzere, bu istekler Türk ülkesinde çiftçiliğin ve zanaatın gelişmesi ile ilgilidir. Esasen demirciliğin Gök Türkler'in atalarından kalma zanaatları olduğu yine Çin kaynaklarında anlatılır. Türk kağanının isteklerinden bir çoğu kabul edildiği halde barış yapılamadı. Batı seferinden dönülür dönülmez Ong Tutuk idaresindeki Çin ordusu yenildi (701) ve 706 yılında Çaça Senün kumandasındaki ordu da aynı akibete uğratıldı(706).
Fakat çok geçmeden Çinliler, Kırgızlar ve On Oklar arasında bir ittifak meydana geldi. Müttefikler, kendileri harekete geçince Oğuzların da isyan çıkaracaklarım bekliyorlardı. Bu ittifakı haber alan Gök Türkler üç müttefikin ortak saldırılarından kaygılandılar. Bunu önlemek için 710 kışında Kırgızlar üzerine bir sefer düzenlediler. Sefere Kapkan Kağan, "ayguçusu" Bilge Tonyukuk, Köl Tigin (o zaman 26 yaşında idi), Tarduş Şad (müstakbel Bilge Kağan) katıldılar. Kögvnen dağının (şimdi Tannu Ola) yolu karla kapandığı için ancak bir atlının gidebileceği başka bir yoldan zahmet çekilerek gidildi, Anı suyu geçilip süngü (mızrak) ile Kırgızlar'ın uykusu açılmış, Kırgız kağanı da softa ormanında yenilmiş ve hayatım da kaybetmişti.
Kırgızlar devlete bağlandıktan sonra ünlü Kögmen dağı dolanılarak Ötüken'e dönüldü. Fakat aynı yılın (710) yaz aylarında On Oklar üzerine yüründü. Çünkü, Türgiş devletini diriltmiş olan Soku ordusunu Yarış Yazısında toplamıştı. Gök Türk ordusunun başında Kapkan'ın oğlu İnel Kağan, Tarduş Şad, Köl Tigin, Tonyukuk ve Apa Tarkan olmak üzere seçkin kişiler bulunuyordu.
Tonyukuk'un teklifi üzerine Altun Yış (Altay dağlan) aşıldı, İrtiş ögüz geçildi. "Tün katılarak" tan atmadan. Bolçu'ya ulaşılarak orada ilk başarılar elde edildi. Ertesi gün Soku Kağan kumandasındaki Türgiş ordusu Varış Yazısı'ndan Bolçu'ya. geldi, sayıca Gök Türk ordusunun İki katı olduğu halde yenildi. Soku, yabgusu ve şadı ile birlikte hayatım kayb etti. Köl Tigin Bolçu savaşında da büyük kahramanlıklar göstermiş, Kağan Soku'nun buyruk'u (yani, saray beyi) Az Tutuk'u tutsak almıştı. On Oklar düzene sokuldular. Bu arada gelerek bağlılıklarını bildiren Kara Türgişler de Tatar'da konduruldular.
1 Bu ikinci On Ok seferi dolayısı ile Tonyukuk'un kitabesinde til (yahut tıl) sözü geçiyor. Til, dil şeklinde bir deyim olarak eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlıca metinlerde çok görülür. Dil muharebe vuku bulmadan (düşmanın durumunu öğrenmek için) düşmandan alınan tutsaka denilir. Bu işe dil almak denilir ve dil almağa da çok ehemmiyet verilirdi. Tonyukuk'un kitabesinde geçen til de aynı manada kullanılmıştır. Bu böyle olmakla beraber bazı eserlerde til'e haberci manası verilmiştir. Orkun çok doğru olarak tili dil kelimesi ile karşılamıştır (1, s.111,112).
2 "...Tün katdımız Bolçuka tan öntürü tegdimiz" (Orkun, 1, s.112). "Tün katmak, tünü (geceyi) küne(güne) katmak yani gündüz yürüyüşüne gece yürüyüşünü de ilave etmek, gece yürüyüşü yapmak demektir. Türkiye'de dün katmak şeklinde eski metinlerde görülür. Bu Türkçe deyim Farsça'ya XIV. yüzyılda şebgir kerden şeklinde çevrilmiştir. Tün katmak yayınlardan birinde doğru olmayarak tün akıtmak şeklinde gösterilmiştir.
Gök Türkler buradan, geri dönmediler. Muhtemelen Suğdakların. istekleri üzerine Yincü Ögüz (Şeyhim.) geçilerek Demir Kapı'ya gidilmiş ve pek çok ganimet ele geçirilmişti. Suğdak ülkesinde bulunulduğu sırada Kara Turgişler"in isyan ettikleri ve Keneres'e doğru gittikleri öğrenildi. Bu çok can sıkıcı bir haberdi. Zira On Oklar dönüş esnasında kendilerine güçlükler çıkarabilirler, hatta tehlikeler yaratabilirlerdi. Onların üzerine sayısı az, azıksız, atı yorgun, kendisi de durgun askerle Köl Tigin gönderildi. Onun Kara Türgişleri büyük bir savaşta yendikten soma On Okların ünlü boylarından Koşu boyunun beyi Tutuk'u da aynı akibete uğratıp karargahım ve mallarım ele geçirdiğinin haber alınması, Soğd ülkesinde bulunan asü orduda derin bir sevinç yaratmıştı.
711 yılında Arabların Maveraünnehiideki faaaliyetleri artmış ve bunun sonucunda Semerkand ellerine geçmişti. Tonyukuk'un kitabesinde sadece Tezik (=Arab) ismi bir defa geçiyor. Bunun da birçok harfler tamamen aşınmış olduğu için ne maksatla geçtiği iyice anlaşılmıyor.
Kapkan Kağan devrinde 25 sefer yapılmış ve on üç defa savaşılmıştı. .Bu seferlere Dokuz Oğuzların ve hatta diğer bazı budunların da katılmış oldukları şüphesizdir.. Bu seferler kitabelerde ifade edildiği gibi, Gök Türkler'e ve müttefiklerine maddi güç ve zenginlik getirdi.
Fakat 714 yılından itibaren budunlar birbiri arkasından devlete isyan etmeye başladılar. Çin kaynaklarında bunun Kapkan Kağan'ın katı ve hatta acımasız tutumundan İleri geldiği bildirilir.
Kara İrtiş boylarında yaşayan ve üç boydan meydana gelen Korluklar 712 yılında isyan ettiklerinde Çuş Başı'nda. savaşılmıştı. Onlar 714 yılında yeniden ayaklanddar. Bu defa Tamak Iduk Baş'da savaşıldı ve Korluklar kesin bir yenilgiye uğratıldı. Öyle ki onlar Çin'e göç edip himaye istediler.
Ertesi yıl (715 Tavşan yıh=9 Şubat 715-28 Ocak 716 Miladi) ayaklanmalar yaygın ve devleti temelinden sarsan bir hale dönüştü. Tarduş Şad (müstakbel Bilge Kağan 32 yaşmda) ve kardeşi Köl Tigin (31 yaşında) İlk önce Az budun üzerine yürüdüler. Azlar, daha önce yazıldığı üzere kuzeyde kögmen ormanı (=Tannu Ola) çevresinde yaşayan bir budun idi. Savaş Kara Köl (Göl) de yapıldı. Azların İl Teberi yani başbuğu Köl Tigin tarafından tutsak alındı ve Az budun andası yok boldu" Sonra İzgillerin üzerine varıldı ve İzgin budun da öldü.
Aynı yılda (715) Oğuzlar ve Edizler ile de savaşıldı. Edizler iki boylu bir budun idiler. Onlar da isyan bayrağım kaldırmışlardı. Fakat Edizler Kuşlagak'ta ağır bir yenilgiye uğradılar. Bunun üzerine Edizler'in İl-Teberi, Kapkan'ın güveylsi ile diğer birçok başbuğ Çine sığındılar. Bunların yanında 10.000 çadırlık bir topluluk vardı. Fakat çok geçmeden Kapkan Kağan'ın öldürüldüğü, yerine Bilge Kağan unvanı ile yeğeninin geçtiği, Tonyukuk'un da Bilge Kağan'ın danışmam olduğu haber alındı. Bu başbuğlar Bilge Kağan'a ve Tonyukuk'a güvenip yurtlarına döndüler ve Bilge Kağan'a bağlandılar.
Bilge Kağan'ın "Oğuz budun kentü budunum erti" sözü ile Oğuzlar'm siyasi, askeri, idari ve mali bakımlardan kendisine bağlı bir budun olduklarını İfade ettiği daha önce açıklanmıştı. Kağanlıktan önce, Tarduşların şad'ı iken var olduğu, zayıf da olsa, akla geliyor. Çünkü, Oğuzlar'ın ayaklanmalarının bastırılmasında, sadece kendisi ile kardeşi Köl Tigin görülüyor.
Bilge Kağan Oğuzların "yağı" (düşman) olmalarının her yerde karışıklıklar çıkması ile kıskançlıktan ileri geldiğini söylüyor.
Oğuzlar ile bir yılda (715-716 arasında) dört savaş yapıldı (715 Tavşan yılı).
İlk savaş Toğu Balık'ta vuku buldu. Toğu Balık'ın Tuğla (Tula) ırmağı kıyısında bir şehir veya bir yer olduğundan daha önce söz edilmişti.
İkinci savaş da Andırgu'da yapılmış, bundan da kesin bir sonuç elde edilememiştir.
Üçüncü savaş Çuş Başinda vuku bulmuştur. Bu savaşta Oğuzlar' m Tonra boyundan Alpagut ile 10 akrabası tutsak alındılar. Hanedandan Tona Tigin'in yug töreninde (715 Şubat-Mart) bu tutsakların hayatlarına son verildi.
Dördüncü savaş Ezgenti Kadaz da yapıldı Oğuz ordusu için "ol sü anda ölti" yahut "sûsin anda sançtım yabnttım" deniliyorsa da Gök Türkler'in kayda değer bir başarı kazanmadıklarını savaşın devam etmesi açıkça gösteriyor.
Gök Türkler kışı (716 yılı kışı) Amgı Kurgan da (kalesinde) geçirdiler. Bu esnada yut yani hayvan kırımı çıktı; Fakat bu yut korkulacak derecede değildi. Bu sebeble bahar gelince, Oğuzlar üzerine ordu gönderilmiş, Köl Tigin ise, karargahda(ordu)da kalmıştı. Çok geçmeden Oğuz askerleri, karargahı (ordu) bastı. Köl Tigin ancak büyük gayretler sarfederek Oğuzlar'ı uzaklaştırabildi. Mühim bir tehlike atlatılmıştı.
Bilge Kağan bu hadise ile ilgili olarak budununa şunları söylemektedir:
"Köl Tigin olmasa idi hepiniz ölecektiniz; annem, ablalarım, gelinlerim, konçuylarını, cariye olacaklardı. Ölenler de yurtta yolda yatıp duracaklardı."
Aradan bir az müddet geçtikten sonra Oğuzların üzerine varılıp obaları yağmalandı ise de, onlar Tokuz Tatar İle birlikte toplanıp yeniden geldiler. Ağu'da iki defa çetin savaşlar oldu. Oğuzlar ve Tatarlar bozguna uğrayarak kaçtılar (716 yazı).
İl Tiriş Kağan dokuz yıllık bir hükümdarlıktan sonra 691 yılında hayata gözlerini yumdu. O başlıca Çinliler (17 defa), Kıtaylar (7 defa) ve Oğuzlar (5 defa) ile savaşmış olmakla beraber, zamanı devletin teşkilatlanma devrini teşkil eder. Taşıdığı İl Tiriş unvanı ülkeyi toparlama, devleti düzenleme, kurma demektir. Bu arada Oğuzlar, Tarduşlar,; Tölisler, Uygurlar, İzgiller, Edizler, Korluk ve Basırullar devlete bağlandılar3. Bunlardan Tarduşlar hanedan azasından şad, Tölisler de yabgu unvanlı tiginlerin idaresine verildiler. Uygur, Karluk, İzgil ve Edizlefin başbuğları kendilerinden olup, bunlar, daha önce söylendiği gibi, il-teber unvanı ile anılıyorlardı. Dokuz boylu Oğuzlar'a gelince onlar doğrudan doğruya Kağan ın idaresine bağlandılar. Böylece Oğuzlar devletin doğrudan doğruya dayandığı ikinci bir güç olarak Türk budunun yanında yer aldılar.
İl Tiriş Kağan ın iki oğlu vardı:
Müstakbel Bilge Kağan ile Köl Tigin (aklı göl kadar geniş olan şehzade). Fakat bu tiginler babalarının ölümünde çocuk yaşta idiler. Müstakbel Bilge Kağan 684-685, Köl Tigin de 685-686 yıllarında doğmuşlardı. Bu yüzden töre gereğince İl Tiriş Kağan dan sonra kardeşi geçti. Bu hükümdar da Kapkan Kağan unvanı ile anıldı.
Kapkan Kağan'ın zamanı büyük fetihlerin yapıldığı şanlı ve unutulmaz bir devirdir. Daha önceleri bu devirde olduğu gibi uzak yerlere başardı seferler yapılmamıştı. İl Tiriş Kağanın ölümü yüzünden meydana gelen hareketler yatıştırılarak Kapkan Kağan ın hükümdarlığı sağlamlaştırıldıktan sonra, 699 yılında batıya bir sefer yapıldı. Bu seferde On Oklar hakimiyet altına alındıkları gibi, Attı Çöb Suğdak, Buhara bölgelerinin halkına devletin gücü tanıtıldı (700 yılı).
Çin (=Tabgaç) ile barış yapılmadığından bu ülkeye akınlar sürdürülüyordu. Kapkan barışın yapılması için Çinliler' den kendilerine sığınmış olan Türk asıllı oymakların geri gönderilmelerini istediği gibi tohumluk olarak kullanılmak üzere 300.000 kile dan, 3000 adet çiftçilik aleti İle çok miktarda demir verilmesini şart koşmuştu. Anlaşılacağı üzere, bu istekler Türk ülkesinde çiftçiliğin ve zanaatın gelişmesi ile ilgilidir. Esasen demirciliğin Gök Türkler'in atalarından kalma zanaatları olduğu yine Çin kaynaklarında anlatılır. Türk kağanının isteklerinden bir çoğu kabul edildiği halde barış yapılamadı. Batı seferinden dönülür dönülmez Ong Tutuk idaresindeki Çin ordusu yenildi (701) ve 706 yılında Çaça Senün kumandasındaki ordu da aynı akibete uğratıldı(706).
Fakat çok geçmeden Çinliler, Kırgızlar ve On Oklar arasında bir ittifak meydana geldi. Müttefikler, kendileri harekete geçince Oğuzların da isyan çıkaracaklarım bekliyorlardı. Bu ittifakı haber alan Gök Türkler üç müttefikin ortak saldırılarından kaygılandılar. Bunu önlemek için 710 kışında Kırgızlar üzerine bir sefer düzenlediler. Sefere Kapkan Kağan, "ayguçusu" Bilge Tonyukuk, Köl Tigin (o zaman 26 yaşında idi), Tarduş Şad (müstakbel Bilge Kağan) katıldılar. Kögvnen dağının (şimdi Tannu Ola) yolu karla kapandığı için ancak bir atlının gidebileceği başka bir yoldan zahmet çekilerek gidildi, Anı suyu geçilip süngü (mızrak) ile Kırgızlar'ın uykusu açılmış, Kırgız kağanı da softa ormanında yenilmiş ve hayatım da kaybetmişti.
Kırgızlar devlete bağlandıktan sonra ünlü Kögmen dağı dolanılarak Ötüken'e dönüldü. Fakat aynı yılın (710) yaz aylarında On Oklar üzerine yüründü. Çünkü, Türgiş devletini diriltmiş olan Soku ordusunu Yarış Yazısında toplamıştı. Gök Türk ordusunun başında Kapkan'ın oğlu İnel Kağan, Tarduş Şad, Köl Tigin, Tonyukuk ve Apa Tarkan olmak üzere seçkin kişiler bulunuyordu.
Tonyukuk'un teklifi üzerine Altun Yış (Altay dağlan) aşıldı, İrtiş ögüz geçildi. "Tün katılarak" tan atmadan. Bolçu'ya ulaşılarak orada ilk başarılar elde edildi. Ertesi gün Soku Kağan kumandasındaki Türgiş ordusu Varış Yazısı'ndan Bolçu'ya. geldi, sayıca Gök Türk ordusunun İki katı olduğu halde yenildi. Soku, yabgusu ve şadı ile birlikte hayatım kayb etti. Köl Tigin Bolçu savaşında da büyük kahramanlıklar göstermiş, Kağan Soku'nun buyruk'u (yani, saray beyi) Az Tutuk'u tutsak almıştı. On Oklar düzene sokuldular. Bu arada gelerek bağlılıklarını bildiren Kara Türgişler de Tatar'da konduruldular.
1 Bu ikinci On Ok seferi dolayısı ile Tonyukuk'un kitabesinde til (yahut tıl) sözü geçiyor. Til, dil şeklinde bir deyim olarak eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlıca metinlerde çok görülür. Dil muharebe vuku bulmadan (düşmanın durumunu öğrenmek için) düşmandan alınan tutsaka denilir. Bu işe dil almak denilir ve dil almağa da çok ehemmiyet verilirdi. Tonyukuk'un kitabesinde geçen til de aynı manada kullanılmıştır. Bu böyle olmakla beraber bazı eserlerde til'e haberci manası verilmiştir. Orkun çok doğru olarak tili dil kelimesi ile karşılamıştır (1, s.111,112).
2 "...Tün katdımız Bolçuka tan öntürü tegdimiz" (Orkun, 1, s.112). "Tün katmak, tünü (geceyi) küne(güne) katmak yani gündüz yürüyüşüne gece yürüyüşünü de ilave etmek, gece yürüyüşü yapmak demektir. Türkiye'de dün katmak şeklinde eski metinlerde görülür. Bu Türkçe deyim Farsça'ya XIV. yüzyılda şebgir kerden şeklinde çevrilmiştir. Tün katmak yayınlardan birinde doğru olmayarak tün akıtmak şeklinde gösterilmiştir.
Gök Türkler buradan, geri dönmediler. Muhtemelen Suğdakların. istekleri üzerine Yincü Ögüz (Şeyhim.) geçilerek Demir Kapı'ya gidilmiş ve pek çok ganimet ele geçirilmişti. Suğdak ülkesinde bulunulduğu sırada Kara Turgişler"in isyan ettikleri ve Keneres'e doğru gittikleri öğrenildi. Bu çok can sıkıcı bir haberdi. Zira On Oklar dönüş esnasında kendilerine güçlükler çıkarabilirler, hatta tehlikeler yaratabilirlerdi. Onların üzerine sayısı az, azıksız, atı yorgun, kendisi de durgun askerle Köl Tigin gönderildi. Onun Kara Türgişleri büyük bir savaşta yendikten soma On Okların ünlü boylarından Koşu boyunun beyi Tutuk'u da aynı akibete uğratıp karargahım ve mallarım ele geçirdiğinin haber alınması, Soğd ülkesinde bulunan asü orduda derin bir sevinç yaratmıştı.
711 yılında Arabların Maveraünnehiideki faaaliyetleri artmış ve bunun sonucunda Semerkand ellerine geçmişti. Tonyukuk'un kitabesinde sadece Tezik (=Arab) ismi bir defa geçiyor. Bunun da birçok harfler tamamen aşınmış olduğu için ne maksatla geçtiği iyice anlaşılmıyor.
Kapkan Kağan devrinde 25 sefer yapılmış ve on üç defa savaşılmıştı. .Bu seferlere Dokuz Oğuzların ve hatta diğer bazı budunların da katılmış oldukları şüphesizdir.. Bu seferler kitabelerde ifade edildiği gibi, Gök Türkler'e ve müttefiklerine maddi güç ve zenginlik getirdi.
Fakat 714 yılından itibaren budunlar birbiri arkasından devlete isyan etmeye başladılar. Çin kaynaklarında bunun Kapkan Kağan'ın katı ve hatta acımasız tutumundan İleri geldiği bildirilir.
Kara İrtiş boylarında yaşayan ve üç boydan meydana gelen Korluklar 712 yılında isyan ettiklerinde Çuş Başı'nda. savaşılmıştı. Onlar 714 yılında yeniden ayaklanddar. Bu defa Tamak Iduk Baş'da savaşıldı ve Korluklar kesin bir yenilgiye uğratıldı. Öyle ki onlar Çin'e göç edip himaye istediler.
Ertesi yıl (715 Tavşan yıh=9 Şubat 715-28 Ocak 716 Miladi) ayaklanmalar yaygın ve devleti temelinden sarsan bir hale dönüştü. Tarduş Şad (müstakbel Bilge Kağan 32 yaşmda) ve kardeşi Köl Tigin (31 yaşında) İlk önce Az budun üzerine yürüdüler. Azlar, daha önce yazıldığı üzere kuzeyde kögmen ormanı (=Tannu Ola) çevresinde yaşayan bir budun idi. Savaş Kara Köl (Göl) de yapıldı. Azların İl Teberi yani başbuğu Köl Tigin tarafından tutsak alındı ve Az budun andası yok boldu" Sonra İzgillerin üzerine varıldı ve İzgin budun da öldü.
Aynı yılda (715) Oğuzlar ve Edizler ile de savaşıldı. Edizler iki boylu bir budun idiler. Onlar da isyan bayrağım kaldırmışlardı. Fakat Edizler Kuşlagak'ta ağır bir yenilgiye uğradılar. Bunun üzerine Edizler'in İl-Teberi, Kapkan'ın güveylsi ile diğer birçok başbuğ Çine sığındılar. Bunların yanında 10.000 çadırlık bir topluluk vardı. Fakat çok geçmeden Kapkan Kağan'ın öldürüldüğü, yerine Bilge Kağan unvanı ile yeğeninin geçtiği, Tonyukuk'un da Bilge Kağan'ın danışmam olduğu haber alındı. Bu başbuğlar Bilge Kağan'a ve Tonyukuk'a güvenip yurtlarına döndüler ve Bilge Kağan'a bağlandılar.
Bilge Kağan'ın "Oğuz budun kentü budunum erti" sözü ile Oğuzlar'm siyasi, askeri, idari ve mali bakımlardan kendisine bağlı bir budun olduklarını İfade ettiği daha önce açıklanmıştı. Kağanlıktan önce, Tarduşların şad'ı iken var olduğu, zayıf da olsa, akla geliyor. Çünkü, Oğuzlar'ın ayaklanmalarının bastırılmasında, sadece kendisi ile kardeşi Köl Tigin görülüyor.
Bilge Kağan Oğuzların "yağı" (düşman) olmalarının her yerde karışıklıklar çıkması ile kıskançlıktan ileri geldiğini söylüyor.
Oğuzlar ile bir yılda (715-716 arasında) dört savaş yapıldı (715 Tavşan yılı).
İlk savaş Toğu Balık'ta vuku buldu. Toğu Balık'ın Tuğla (Tula) ırmağı kıyısında bir şehir veya bir yer olduğundan daha önce söz edilmişti.
İkinci savaş da Andırgu'da yapılmış, bundan da kesin bir sonuç elde edilememiştir.
Üçüncü savaş Çuş Başinda vuku bulmuştur. Bu savaşta Oğuzlar' m Tonra boyundan Alpagut ile 10 akrabası tutsak alındılar. Hanedandan Tona Tigin'in yug töreninde (715 Şubat-Mart) bu tutsakların hayatlarına son verildi.
Dördüncü savaş Ezgenti Kadaz da yapıldı Oğuz ordusu için "ol sü anda ölti" yahut "sûsin anda sançtım yabnttım" deniliyorsa da Gök Türkler'in kayda değer bir başarı kazanmadıklarını savaşın devam etmesi açıkça gösteriyor.
Gök Türkler kışı (716 yılı kışı) Amgı Kurgan da (kalesinde) geçirdiler. Bu esnada yut yani hayvan kırımı çıktı; Fakat bu yut korkulacak derecede değildi. Bu sebeble bahar gelince, Oğuzlar üzerine ordu gönderilmiş, Köl Tigin ise, karargahda(ordu)da kalmıştı. Çok geçmeden Oğuz askerleri, karargahı (ordu) bastı. Köl Tigin ancak büyük gayretler sarfederek Oğuzlar'ı uzaklaştırabildi. Mühim bir tehlike atlatılmıştı.
Bilge Kağan bu hadise ile ilgili olarak budununa şunları söylemektedir:
"Köl Tigin olmasa idi hepiniz ölecektiniz; annem, ablalarım, gelinlerim, konçuylarını, cariye olacaklardı. Ölenler de yurtta yolda yatıp duracaklardı."
Aradan bir az müddet geçtikten sonra Oğuzların üzerine varılıp obaları yağmalandı ise de, onlar Tokuz Tatar İle birlikte toplanıp yeniden geldiler. Ağu'da iki defa çetin savaşlar oldu. Oğuzlar ve Tatarlar bozguna uğrayarak kaçtılar (716 yazı).
Geri: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Bu sırada müstakbel Bilge Kağan 33 yaşına bastı. Fakat az sonra Kapgan Kağan, yanında pek az kişi ile bir ormandan geçerken, pusu kurmuş Bayırkular tarafından öldürüldü (22 Temmuz 716). Kapkan Bayırkular'a karşı kazandığı bir zaferden dönüyordu. Bilge Kağan Kapkan Kağan'ın ölümünden budununu sorumlu tutmuştur. O, amcasının budunu düzene soktuğunu, beslediğini, yoksulu bay (zengin) kıldığım, azı çok ettiğini söyler. Tonyukuk da Kapkan Kağan'ın gece uyumadığını, gündüz oturmadığını İfade eder.
Türklerde hükümdarlık veraseti meselesinin kesin bir kaideye bağlanmaması burada da kanlı bir mücadelenin çıkmasına sebeb oldu. Mücadelenin sonucunda sadece Kapkan Kağan'ın oğlu İnel Kağan ve yakınları hayatlarım kaybetmekle kalmadılar, İnel Kağan'ın taraftarı olmuş bulunan topluluklar da yurtlarım bırakıp başka yerlere gittiler, bazıları da Çin'e sığındılar. Bu arada, Oğuzların da Çin'e doğru gittikleri bildiriliyor. Aynı yılda Bilge Kağan, Yukarı Sefene(=Selenga) boylarında yaşayan Uygurlar üzerine yürüdü. Kaşgar'da yenilen Uygurlar Ormana çıktılar. Uygur el-teberi ise yüz kadar adamı ile doğuya doğru kaçarken Bilge Kağan'da ele geçirdiği yılkı ile aç Türk budununu doyuruyordu.
Bilge Kağan. 34 yaşında iken (717 Yılan Yılı-717-718 miladi) Oğuzlar Çin'e sığındılar. Kağan harekete geçmiş ise de birşey yapılamadığı anlaşılıyor.
Bundan soma kitabelerde Oğuzlarla İlgili herhangi bir olaydan söz edilmiyor. Yalnız 726 veya ona yalan bir zamanda dikildiği sanılan Tonyukuk kitabesinde Türk Bilge Kağan'ın, Türk Sir budununu, Oğuz budununu besleyip oturduğunun yazılması6 Oğuzların Çin'den dönüp Bilge Kağan'ın idaresine girdiklerini gösterdiği gibi, Bilge Kağan'ın da Köl Tigin için diktirdiği kitabede Oğuz budunu ve beylerine de hitap etmesi, Oğuzların Kağan'a bağlılıklarının sürdüğünü ifade ediyor.
Bilge Kağan devletinin direği Köl Tigin Koyun yılının X. ayının 17. günü vefat etti (=27 Şubat 731). Gök Türk kahramanı vefatında 47 yaşında İdi (doğumu: 685 Tavuk yılı=685-686 Miladı).
Onun yiğitlik ve askerlik sanatındaki maharetinin devletin gücünü sürdürmesinde pek mühim bir payı vardı. Bu sebeble ölümü başta Bilge Kağan olmak üzere hanedan azası arasında ve halk içinde pek derin bir üzüntü yarattı. Öyle ki Kağan, ağlamaktan budununun gözü kaşı fena olacak diye korkmuştu. Bu kanlı gözyaşları aynı zamanda Türk budununun çok yalan bir gelecekte karşılaşacağı çok karanlık günler için de dökülüyordu. Kabiliyetli adamlar birer birer gitmiş, yerlerine aynı yetenekte adamlar gelmemişti. Budunda da manevi bir gerileme olduğunu kağan açıkça görmüş ve bunu Köl Tigin'in kitabesinde ifade etmişti. Kendisi de 734 yılında hayata veda etti (25 Kasım). Böylece Gök Türkler çok değerli kağanlarının vefatı ile büsbütün yalnız kaldılar.
Bilge Kağan dan sonra yerine oğlu geçti. Bu da, babası gibi. Bilge Kağan unvanım taşıdı. Çin kaynaklarında ona Yl-yen (İ-jen, İjan) Kağan deniliyor. Yl-yen, babasının yuğunu (cenaze töreni) yaptırmış, Kağan'ın yeğeni Yolluğ Tigin de 34 gün çalışarak Bilge Kağan'ın abidesinin kitabesini yazmış resim ve süslemelerini yapmıştı.
Yi yen Kağan, Çin kaynaklarına göre, 8 yıl kağanlık yapmıştır. Bunun 7 yıl olması ve onun 741 yılında ölmüş bulunması daha çok muhtemeldir. Yerine geçen kardeşi de Bilge Kutluğ Kağan unvanım taşıdı. Çin imparatoru da ona Tenri Kağan unvanım verdi. Fakat bu kağan çok genç olduğu gibi, dirayetli devlet adamlarından da mahrumdu. Tonyukuk'un kızı olan annesi bile küçük bir subayla samimi ilişki kurup devlet işlerine karışmaya başlamıştı. Fena idare her yerde hoşnutsuzluk yarattı. Bu arada Kağan'ın sol kol (doğu) ve sağ kol (batı) valileri olan amcaları da ayaklandılar. Her iki kumandan da şad unvanım taşıyordu. Kutluğ Kağan bunlardan sağ kol valisini bertaraf edebildi ise de sol kol valisine yenildi ve hayatım da kaybetti. Sol kol valisi tahta Bilge Kağan'ın bir başka oğlunu çıkardı. Fakat yine hanedandan Ku-to Yabgu onu öldürüp kendi kardeşini yerine geçirdi. Sonra kardeşini de aynı akıbete uğrattı ve kendisini kağan İlan etti.
Bu iç mücadeleler Gök Türkleri zayıf düşürüp fırsat gözetenlere, haklı olarak, büyük ümitler verdi. Gerçekten 742 yılında Uygurlar, Korluklar ve Basmıllar anlaşıp birlikte Gök Türkler'e saldırdılar. Mağlubiyet kaçınılmazdı. Ku-to Yabgu öldürüldü. Bilge Kağan'ın oğuşum(akrabam) dediği, Basmıl Iduk Kutu, Gök Türk devletinin sona erdiğini kabul edip kağan unvanını aldı. Bunun üzerine Uygur ve Korluk el teberleri de yabgu unvanım taşımaya başladılar. Yabgu Kağandan sonra en yüksek unvandır. Yabgudan sonra da şad unvanı gelmektedir.
Ağır yenilgiye rağmen Gök Türkler de kendilerini toparlayıp Kutluğ Kağan'ı öldürmüş olan sol kol valisinin oğlunu tahta çıkardılar. Bu, Ozmış kağan unvanı ile anıldı. Çin İmparatoru Ozmış Kağan dan kendisine tabi olmasını istedi ise de Kağan bunu kabul etmedi. Her halde Çin İmparatorunun kışkırtması üzerine üç müttefik yeniden Gök Türklerin üzerine yürüyüp onları ikinci defa mağlup ettiler. Ozmış Kağan Ötüken'e çekildi. Fakat sağ kol yabgusu ve Ko-la-to adlı diğer yüksek mevkili birinin 5000 çadırlık halk ile Çin'e göç etmeleri Ozmış Kağan'ı büsbütün zayıf düşürdü. Bu yüzden Basmıl başbuğunun hücumuna dayanamadı; kurtula-mayıp2 hayatım da kaybetti(744). Genç Ozmış Kağan ın bahtsız başı Çin İmparatoruna gönderildi(744 yılı).
Her ne kadar Ozmış Kağan'ın kardeşi Po-mey Hu-lung-lu unvanı ile tahta çıkarıldı. Fakat Gök Türkler'den mühim bir kısmı veya çoğu ümidsiz idiler. Bu sebeble onlar, Gök Türk hanedanından gelen ve kendisini kağan ilan etmiş olan Basmıl Iduk Kut'un kağanlığını kabul ettiler.
Fakat Uygur ve Korluk İl-teberleri aynı şeyi yapmadılar ve İduk Kutun kağanlığını tanımadılar ve hatta onun üzerine yürüdüler. Kanlı vuruşmada Basmıllar ağır bir yenilgiye uğradılar. Başbuğları da ölenler arasında idi(745). Zaferin kazanılmasında Uygurlar daha mühim rol oynadıklarından başbuğları, Köl Bilge Kağan unvanını aldı. Bunu müteakip Köl Bilge Han Gök Türk Pomey Kağan'ı da ortadan kaldırıp Ötüken'de yerleşti(745).
Çünkü, Ötüken, Bilge Kağan'ın dediği gibi, "İl tutsık yir" yani ülke idare edilecek bir yer idi.
Gök Türkler'in sonu ne oldu?
Ozmış Kağan henüz hayatta olduğu esnada batı yabgusunun 5000 çadır ile Çin'e göç ettiğinden daha önce söz edilmişti. Pomey Kağan'ın da öldürülmesinden soma Bilge Kağan'ın eşi, Tonyukuk'un kızı Kutluğ Po-fu Katun kalabalık bir Türk topluluğu ile Çin'e sığınmış ve İmparatordan iyi bir kabul görmüştü. Halbuki Bilge Kağan budununa; "Tabgaç budun'a gitme gidersen yok olursun" demişti. Çin'e giden Türkler'in yanında Oğuzlardan da bir topluluğun bulunduğu Uygur İl İtmiş Kağan'ın, Şine Usu kitabesinde söylenir.
Gök Türkler in şüphesiz hepsi Çin'e gitmediler. Bir kısmı Uygurların idaresinde kaldığı gibi, onlara mensup bazı kollar da şüphesiz başka yerlere göç ettiler. Çin kaynaklarında X. yüzyılın birinci yarısında Gök Türkler (Tou-kioue)'den yeniden söz edilir. 926 ve 928 yıllarında Gök Türkler'in başbuğları armağanları ile bizzat Çin sarayına gelmişler, 931 ve 941 yıllarında da elçiler göndermişlerdir. 941 yılından sonra Türklerden bir daha haber alınamamıştır. Çünkü, bu tarihte onlar son derecede zayıf bir duruma düşmüşlerdi2. Çin kaynaklarında bu son Gök Türkler'in yurtlan hakkında bilgi verilmiyor. Anlaşıldığına göre bu son Gök Türkler küçük bir topluluk idiler.
IX. ve X. yüzyıllardaki İslam kaynaklarında sadece Türk adım taşıyan bir kavimden söz edilmez. Bu eserlerde Türk, birçok kavimlerden müteşekkil büyük bir soyun, yahut, topluluğun adı olarak geçer.
Orta Asya Türk tarihinin en mühim devrinin Gök Türkler devri olduğu şüphesizdir. Gök Türk imparatorluğu Türklerin Orta Asya'da kurdukları en büyük devlet olduğu gibi, Türk soyuna mensup hemen bütün topluluklar da son defa olarak bu devletin bayrağı altında toplanmışlardı. Bunun sonucunda Türk adı bilhassa Orta Doğuda Türkçe konuşan bütün budunların umumi adı şeklinde bir mana kazandı. Bu devrin dikkate değer hususiyetlerinden biri de Türk soyunun Orta Asya'nın batı bölgelerinde, bilhassa Isıg Göl çevresi ile Çu ve Talaş ırmakları bölgesinde toplanarak oraları Türkleştirmeleridir. Gök Türkler yerleşik hayat ve medeniyete İlgi duyan bir budun idiler. Onların devletlerini kurmadan önce Altay dağlarında yaşarlarken demirden aletler yaptıklarını biliyoruz. Devletlerini kurduktan sonra her alanda büyük bir uyum ve gelişme gösterdiler.
Çin kaynaklarında Gök Türkler göçebe olmakla beraber onlardan her kişinin bir toprak parçasına sahip olduğu söylenir. Bu toprak parçaları şüphesiz tarlalar idiler. Kapkan Kağan'ın Çin'den 3.00.000 kile tohumluk dan ve 3000 adet de ziraat aleti istediğinden daha önce söz edilmişti. Ticarete kuruluştan itibaren önem verildiği biliniyor. Bilge Kağan Ötüken yöresinde oturup ticaret yapmak sureti ile budununun mutlu olacağına inanıyor ve budununun da böyle yapmasını istiyor.
Ne Mutlu Türküm Diyene
Kullanıcı avatarı
TurkmenCopur
Genelkurmay Başkanı
Genelkurmay Başkanı
Mesajlar: 9857
Kayıt: 29 Eki 2010, 17:26
Başa Dön
Re: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Mesajgönderen TurkmenCopur » 25 Ara 2010, 04:51
Şehirler kurarak oralarda yerleşmek düşüncesi daha VI. yüzyılda Jlök Türk kağanlarını meşgul etmeye başlamıştı. Fakat budunun büyük tepkisi ile karşılaşacaklarından kaygılanarak düşüncelerini uygulayamadılar. Bilge Kağan'ın şehir kurmak arzusuna da Çin tehlikesini göstererek Tonyukuk mani oldu. Uygur İl Etmiş Kağan'ın Ordu Bahkı kurmasında, şüphesiz, Gök Türkler'in ve bilhassa Bilge Kağan'ın düşüncelerinin büyük bir payı vardır.
Gök Türkler ilk zamanlarda alfabe ve dil olarak Soğutça'yı kullandılar. Son zamanlarda da Türkçe yazdılar. Gök Türk yazısının yabancı bir alfabeden geldiği görüşü kabul edilebilir ve hatta bu alfabe VII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlanmış da olabilir. Fakat asıl mühim olan husus, bir alfabeye sahip olmaktır. Gök Türkler'in selefleri olan Juan-Juanlar, Si-en-piler ile Hunların alfabeleri olmadığı gibi, Hazarlar'ın da yoktu. Halbuki Hazarlar İslam ve Bizans'ın en yakın komşuları idiler. Üstelik Gök Türkler Soğdlar vasıtası ile Yakın Doğudan alındığı söylenen bu alfabede değişiklik ve ilavelerde bulunarak onu milli bir alfabe haline getirdiler.
Gök Türkler yazılarında kullanmak üzere on iki hayvanlı bir takvim kullandılar. Yapılan araştırmalara göre, bu takvimin daha VI. yüzyılın sonlarında Çin'den alındığı anlaşılıyor. Bu takvim sonra Gök Türkler'in halefleri Uygurlar tarafından da kullanıldı. Bu takvimi Uygurlardan öğrenen Moğollar onu İran'a ve hatta Anadolu'ya getirdiler; kendilerinden soma bu Türk takvimi İran'da son yüzyıllara kadar kullanıldı.
Gök Türkler bu alfabeleri ile kendi dillerinde güzel yadigarlar bırakmışlardır. Bu yadigarlar Türk dilinin, Türk edebiyatının, Türk tarihinin, geniş manası ile Türk kültürünün en eski ve en değerli kaynaklan ve abideleridir.
Türklerde hükümdarlık veraseti meselesinin kesin bir kaideye bağlanmaması burada da kanlı bir mücadelenin çıkmasına sebeb oldu. Mücadelenin sonucunda sadece Kapkan Kağan'ın oğlu İnel Kağan ve yakınları hayatlarım kaybetmekle kalmadılar, İnel Kağan'ın taraftarı olmuş bulunan topluluklar da yurtlarım bırakıp başka yerlere gittiler, bazıları da Çin'e sığındılar. Bu arada, Oğuzların da Çin'e doğru gittikleri bildiriliyor. Aynı yılda Bilge Kağan, Yukarı Sefene(=Selenga) boylarında yaşayan Uygurlar üzerine yürüdü. Kaşgar'da yenilen Uygurlar Ormana çıktılar. Uygur el-teberi ise yüz kadar adamı ile doğuya doğru kaçarken Bilge Kağan'da ele geçirdiği yılkı ile aç Türk budununu doyuruyordu.
Bilge Kağan. 34 yaşında iken (717 Yılan Yılı-717-718 miladi) Oğuzlar Çin'e sığındılar. Kağan harekete geçmiş ise de birşey yapılamadığı anlaşılıyor.
Bundan soma kitabelerde Oğuzlarla İlgili herhangi bir olaydan söz edilmiyor. Yalnız 726 veya ona yalan bir zamanda dikildiği sanılan Tonyukuk kitabesinde Türk Bilge Kağan'ın, Türk Sir budununu, Oğuz budununu besleyip oturduğunun yazılması6 Oğuzların Çin'den dönüp Bilge Kağan'ın idaresine girdiklerini gösterdiği gibi, Bilge Kağan'ın da Köl Tigin için diktirdiği kitabede Oğuz budunu ve beylerine de hitap etmesi, Oğuzların Kağan'a bağlılıklarının sürdüğünü ifade ediyor.
Bilge Kağan devletinin direği Köl Tigin Koyun yılının X. ayının 17. günü vefat etti (=27 Şubat 731). Gök Türk kahramanı vefatında 47 yaşında İdi (doğumu: 685 Tavuk yılı=685-686 Miladı).
Onun yiğitlik ve askerlik sanatındaki maharetinin devletin gücünü sürdürmesinde pek mühim bir payı vardı. Bu sebeble ölümü başta Bilge Kağan olmak üzere hanedan azası arasında ve halk içinde pek derin bir üzüntü yarattı. Öyle ki Kağan, ağlamaktan budununun gözü kaşı fena olacak diye korkmuştu. Bu kanlı gözyaşları aynı zamanda Türk budununun çok yalan bir gelecekte karşılaşacağı çok karanlık günler için de dökülüyordu. Kabiliyetli adamlar birer birer gitmiş, yerlerine aynı yetenekte adamlar gelmemişti. Budunda da manevi bir gerileme olduğunu kağan açıkça görmüş ve bunu Köl Tigin'in kitabesinde ifade etmişti. Kendisi de 734 yılında hayata veda etti (25 Kasım). Böylece Gök Türkler çok değerli kağanlarının vefatı ile büsbütün yalnız kaldılar.
Bilge Kağan dan sonra yerine oğlu geçti. Bu da, babası gibi. Bilge Kağan unvanım taşıdı. Çin kaynaklarında ona Yl-yen (İ-jen, İjan) Kağan deniliyor. Yl-yen, babasının yuğunu (cenaze töreni) yaptırmış, Kağan'ın yeğeni Yolluğ Tigin de 34 gün çalışarak Bilge Kağan'ın abidesinin kitabesini yazmış resim ve süslemelerini yapmıştı.
Yi yen Kağan, Çin kaynaklarına göre, 8 yıl kağanlık yapmıştır. Bunun 7 yıl olması ve onun 741 yılında ölmüş bulunması daha çok muhtemeldir. Yerine geçen kardeşi de Bilge Kutluğ Kağan unvanım taşıdı. Çin imparatoru da ona Tenri Kağan unvanım verdi. Fakat bu kağan çok genç olduğu gibi, dirayetli devlet adamlarından da mahrumdu. Tonyukuk'un kızı olan annesi bile küçük bir subayla samimi ilişki kurup devlet işlerine karışmaya başlamıştı. Fena idare her yerde hoşnutsuzluk yarattı. Bu arada Kağan'ın sol kol (doğu) ve sağ kol (batı) valileri olan amcaları da ayaklandılar. Her iki kumandan da şad unvanım taşıyordu. Kutluğ Kağan bunlardan sağ kol valisini bertaraf edebildi ise de sol kol valisine yenildi ve hayatım da kaybetti. Sol kol valisi tahta Bilge Kağan'ın bir başka oğlunu çıkardı. Fakat yine hanedandan Ku-to Yabgu onu öldürüp kendi kardeşini yerine geçirdi. Sonra kardeşini de aynı akıbete uğrattı ve kendisini kağan İlan etti.
Bu iç mücadeleler Gök Türkleri zayıf düşürüp fırsat gözetenlere, haklı olarak, büyük ümitler verdi. Gerçekten 742 yılında Uygurlar, Korluklar ve Basmıllar anlaşıp birlikte Gök Türkler'e saldırdılar. Mağlubiyet kaçınılmazdı. Ku-to Yabgu öldürüldü. Bilge Kağan'ın oğuşum(akrabam) dediği, Basmıl Iduk Kutu, Gök Türk devletinin sona erdiğini kabul edip kağan unvanını aldı. Bunun üzerine Uygur ve Korluk el teberleri de yabgu unvanım taşımaya başladılar. Yabgu Kağandan sonra en yüksek unvandır. Yabgudan sonra da şad unvanı gelmektedir.
Ağır yenilgiye rağmen Gök Türkler de kendilerini toparlayıp Kutluğ Kağan'ı öldürmüş olan sol kol valisinin oğlunu tahta çıkardılar. Bu, Ozmış kağan unvanı ile anıldı. Çin İmparatoru Ozmış Kağan dan kendisine tabi olmasını istedi ise de Kağan bunu kabul etmedi. Her halde Çin İmparatorunun kışkırtması üzerine üç müttefik yeniden Gök Türklerin üzerine yürüyüp onları ikinci defa mağlup ettiler. Ozmış Kağan Ötüken'e çekildi. Fakat sağ kol yabgusu ve Ko-la-to adlı diğer yüksek mevkili birinin 5000 çadırlık halk ile Çin'e göç etmeleri Ozmış Kağan'ı büsbütün zayıf düşürdü. Bu yüzden Basmıl başbuğunun hücumuna dayanamadı; kurtula-mayıp2 hayatım da kaybetti(744). Genç Ozmış Kağan ın bahtsız başı Çin İmparatoruna gönderildi(744 yılı).
Her ne kadar Ozmış Kağan'ın kardeşi Po-mey Hu-lung-lu unvanı ile tahta çıkarıldı. Fakat Gök Türkler'den mühim bir kısmı veya çoğu ümidsiz idiler. Bu sebeble onlar, Gök Türk hanedanından gelen ve kendisini kağan ilan etmiş olan Basmıl Iduk Kut'un kağanlığını kabul ettiler.
Fakat Uygur ve Korluk İl-teberleri aynı şeyi yapmadılar ve İduk Kutun kağanlığını tanımadılar ve hatta onun üzerine yürüdüler. Kanlı vuruşmada Basmıllar ağır bir yenilgiye uğradılar. Başbuğları da ölenler arasında idi(745). Zaferin kazanılmasında Uygurlar daha mühim rol oynadıklarından başbuğları, Köl Bilge Kağan unvanını aldı. Bunu müteakip Köl Bilge Han Gök Türk Pomey Kağan'ı da ortadan kaldırıp Ötüken'de yerleşti(745).
Çünkü, Ötüken, Bilge Kağan'ın dediği gibi, "İl tutsık yir" yani ülke idare edilecek bir yer idi.
Gök Türkler'in sonu ne oldu?
Ozmış Kağan henüz hayatta olduğu esnada batı yabgusunun 5000 çadır ile Çin'e göç ettiğinden daha önce söz edilmişti. Pomey Kağan'ın da öldürülmesinden soma Bilge Kağan'ın eşi, Tonyukuk'un kızı Kutluğ Po-fu Katun kalabalık bir Türk topluluğu ile Çin'e sığınmış ve İmparatordan iyi bir kabul görmüştü. Halbuki Bilge Kağan budununa; "Tabgaç budun'a gitme gidersen yok olursun" demişti. Çin'e giden Türkler'in yanında Oğuzlardan da bir topluluğun bulunduğu Uygur İl İtmiş Kağan'ın, Şine Usu kitabesinde söylenir.
Gök Türkler in şüphesiz hepsi Çin'e gitmediler. Bir kısmı Uygurların idaresinde kaldığı gibi, onlara mensup bazı kollar da şüphesiz başka yerlere göç ettiler. Çin kaynaklarında X. yüzyılın birinci yarısında Gök Türkler (Tou-kioue)'den yeniden söz edilir. 926 ve 928 yıllarında Gök Türkler'in başbuğları armağanları ile bizzat Çin sarayına gelmişler, 931 ve 941 yıllarında da elçiler göndermişlerdir. 941 yılından sonra Türklerden bir daha haber alınamamıştır. Çünkü, bu tarihte onlar son derecede zayıf bir duruma düşmüşlerdi2. Çin kaynaklarında bu son Gök Türkler'in yurtlan hakkında bilgi verilmiyor. Anlaşıldığına göre bu son Gök Türkler küçük bir topluluk idiler.
IX. ve X. yüzyıllardaki İslam kaynaklarında sadece Türk adım taşıyan bir kavimden söz edilmez. Bu eserlerde Türk, birçok kavimlerden müteşekkil büyük bir soyun, yahut, topluluğun adı olarak geçer.
Orta Asya Türk tarihinin en mühim devrinin Gök Türkler devri olduğu şüphesizdir. Gök Türk imparatorluğu Türklerin Orta Asya'da kurdukları en büyük devlet olduğu gibi, Türk soyuna mensup hemen bütün topluluklar da son defa olarak bu devletin bayrağı altında toplanmışlardı. Bunun sonucunda Türk adı bilhassa Orta Doğuda Türkçe konuşan bütün budunların umumi adı şeklinde bir mana kazandı. Bu devrin dikkate değer hususiyetlerinden biri de Türk soyunun Orta Asya'nın batı bölgelerinde, bilhassa Isıg Göl çevresi ile Çu ve Talaş ırmakları bölgesinde toplanarak oraları Türkleştirmeleridir. Gök Türkler yerleşik hayat ve medeniyete İlgi duyan bir budun idiler. Onların devletlerini kurmadan önce Altay dağlarında yaşarlarken demirden aletler yaptıklarını biliyoruz. Devletlerini kurduktan sonra her alanda büyük bir uyum ve gelişme gösterdiler.
Çin kaynaklarında Gök Türkler göçebe olmakla beraber onlardan her kişinin bir toprak parçasına sahip olduğu söylenir. Bu toprak parçaları şüphesiz tarlalar idiler. Kapkan Kağan'ın Çin'den 3.00.000 kile tohumluk dan ve 3000 adet de ziraat aleti istediğinden daha önce söz edilmişti. Ticarete kuruluştan itibaren önem verildiği biliniyor. Bilge Kağan Ötüken yöresinde oturup ticaret yapmak sureti ile budununun mutlu olacağına inanıyor ve budununun da böyle yapmasını istiyor.
Ne Mutlu Türküm Diyene
Kullanıcı avatarı
TurkmenCopur
Genelkurmay Başkanı
Genelkurmay Başkanı
Mesajlar: 9857
Kayıt: 29 Eki 2010, 17:26
Başa Dön
Re: Gök Türkler Devrinde Tokuz (Dokuz) Oğuzlar
Mesajgönderen TurkmenCopur » 25 Ara 2010, 04:51
Şehirler kurarak oralarda yerleşmek düşüncesi daha VI. yüzyılda Jlök Türk kağanlarını meşgul etmeye başlamıştı. Fakat budunun büyük tepkisi ile karşılaşacaklarından kaygılanarak düşüncelerini uygulayamadılar. Bilge Kağan'ın şehir kurmak arzusuna da Çin tehlikesini göstererek Tonyukuk mani oldu. Uygur İl Etmiş Kağan'ın Ordu Bahkı kurmasında, şüphesiz, Gök Türkler'in ve bilhassa Bilge Kağan'ın düşüncelerinin büyük bir payı vardır.
Gök Türkler ilk zamanlarda alfabe ve dil olarak Soğutça'yı kullandılar. Son zamanlarda da Türkçe yazdılar. Gök Türk yazısının yabancı bir alfabeden geldiği görüşü kabul edilebilir ve hatta bu alfabe VII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlanmış da olabilir. Fakat asıl mühim olan husus, bir alfabeye sahip olmaktır. Gök Türkler'in selefleri olan Juan-Juanlar, Si-en-piler ile Hunların alfabeleri olmadığı gibi, Hazarlar'ın da yoktu. Halbuki Hazarlar İslam ve Bizans'ın en yakın komşuları idiler. Üstelik Gök Türkler Soğdlar vasıtası ile Yakın Doğudan alındığı söylenen bu alfabede değişiklik ve ilavelerde bulunarak onu milli bir alfabe haline getirdiler.
Gök Türkler yazılarında kullanmak üzere on iki hayvanlı bir takvim kullandılar. Yapılan araştırmalara göre, bu takvimin daha VI. yüzyılın sonlarında Çin'den alındığı anlaşılıyor. Bu takvim sonra Gök Türkler'in halefleri Uygurlar tarafından da kullanıldı. Bu takvimi Uygurlardan öğrenen Moğollar onu İran'a ve hatta Anadolu'ya getirdiler; kendilerinden soma bu Türk takvimi İran'da son yüzyıllara kadar kullanıldı.
Gök Türkler bu alfabeleri ile kendi dillerinde güzel yadigarlar bırakmışlardır. Bu yadigarlar Türk dilinin, Türk edebiyatının, Türk tarihinin, geniş manası ile Türk kültürünün en eski ve en değerli kaynaklan ve abideleridir.
Similar topics
» Göktürkler Devrinde Şahıs Adları
» Dokuz Oğuz Beyliği
» Oğuzlar, Oğuz Boyu
» Uzlar (Oğuzlar) [860 - 1068]
» DOKUZ IŞIK
» Dokuz Oğuz Beyliği
» Oğuzlar, Oğuz Boyu
» Uzlar (Oğuzlar) [860 - 1068]
» DOKUZ IŞIK
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Genel Türk Tarih :: Büyük Türk Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz