Attila'nın Ölümü
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Genel Türk Tarih :: Büyük Türk Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
Attila'nın Ölümü
ATTİLA'NIN ÖLÜMÜ
Büyük Hun hükümdarı halkını fetihci bir kide haline getirerek, dünya fatihi (hakimi) olma idealini gerçekleştirmek istemiştir. Bunun için ilk önce, ikiye bölünmüş olan Doğu ve Batı Roma imparatorluklarını yıkmak istemiştir. İstanbul kuşatmasıyla Doğu'yu, Campus Mauriacus savaşıyla da Batı'yı etkisiz hale getirmiştir. Daha sonra ordusunu Tuna ile Tisa arasına çekerek, Sasanilere karşı yeni savaş planları tasarlamıştır. İktidarının ve kuvvetinin zirvesinde iken beklenmedik şekilde ölüvermiştir.
F. Riedl, Büyük Hun İmparatoru'nun ölümünü şöyle tasvir etmiştir:
"Kavimler göçünün dev dalgası herşeyi çölleştirip, çekip alarak, başka kıyılara vurmadan önce, imparatorluk otağının giriş perdesi açılır ve dünyanın gelecekteki efendisi sadık eşi Hinde'nin kollarında görülür".
Tarih ve destanlar Attila'nın ölümünün düğün gecesinde olduğunda hem fikirdirler. Bu noktada bütün kaynaklar mutabıktır. Attila'nın ölümü hakkında ilk bilgi veren kaynak Priskos'un tarihi eseridir. Fakat Priskos'un eseri günümüze sadece fragmanlar halinde intikal etmiş, büyük bir kısmı ise kaybolmuştur. Elimizdeki mevcut kısımlarda Attila'nın ölümü üzerine bir şey bulunmamaktadır. Bunun yanında Priskos'un Attila'nın bir çok faaliyeti ve ölümü hakkında da bilgiler verdiği şüphesizdir. Buna en büyük dayanak da, daha sonraları Hunlar hakkında bilgi veren kaynakların hemen hemen tüm bilgileri Priskos'a atfetmeleridir.
Nitekim Priskos'u, Eustathios'un Dünya Tarihi'nden tanıyan kilise tarihçisi Euagrios şunları aktarmaktadır:
"Bu zamanlarda İskitler'in kralı olan Attila'ya karşı savaş açıldı ki, Attila hakkında hatip Priskos ilmi bir eser yazmıştır. Bu eserde doğunun ve batının kısımlarına karşı sefer yaptığı, hangi şehirleri aldığı ve bundan sonra neler yaptığı anlatılır"
Bu sebeple Jordanes'in eserinde Attila'nın ölümü ile alakalı malûmat Priskos'un yazdıklarının nakledilmesidir.
Jordanes şunları yazmaktadır:
"Attila, tarihçi Priskos'un anlattığına göre, öldüğü sırada İldico adlı çok güzel bir kızı, o soyun geleneği uyarınca, sayısız eşlerinin ardından kendine eş olarak alıyordu ve düğün sırasında çok fazla neşelenerek gevşeyip şarap ve uykunun verdiği ağırlıkla sırtüstü uzandığında, her zaman başına geldiği üzere, burnundan oluk oluk kan akmaya başladı. Kanın normal akış yolları engellenince de, öldürücü yoldan boğazına inerek hayatına son verdi. Ertesi gün, güneş gökyüzünün tepesine yükseldiğinde hakanın adamları kuşku içerisindeydiler.
Kapıyı açıp içeriye girdiklerinde Attila'yı, ağlayıp sızlayan kızın kollarında yarası beresi olmadığı halde ölü durumda, kızı da yüzünü peçesinin altına gömmüş, ağlarken buldular.
Bu arada Jordanes, Attila'nın ölümü üzerine Doğu Roma imparatoru Markianos'un rüyasını Priskos'a dayanarak nakleder:
"O zaman şu hayrete şayan şey vukuû bulmuştur. Bu kadar vahşi düşman hususunda endişeli olan Doğu'nun kralı Markianos'a rüyasında,Tanrının kendi yanında oturduğu görülmüş ve tanrı ona Attila'nın yayının aynı gecede kırılmış olduğunu göstermiştir. Sanki bununla soyun kendisi bir çok şey elde ediyormuş. Sanki bu silahta çok anlam varmış gibi. Tarihçi Priskos bunu gerçekten ispat edebileceğini (yani buna gerçekten tanık olduğunu) söylemektedir".
Bundan sonra Jordanes Attila'nın cenaze törenini tasvir ederek:
"Ordugahın ortasındaki ipek çadırın içerisinde Attila'nın naaşı duruyordu. Bunun etrafında Hun askerlerinden seçilmiş süvariler savaş oyunları oynuyorlardı. Erkekler halk geleneğine uygun olarak saçlarını kestiler. Korku uyandıran yüzlerini derin yaralarla çirkinleştirdiler. Aynı zamanda ozanlar ve savaşçılar Hun dilinde ağı dar söylerler. Muncuk'un oğlu Attila, en kahraman milletlerin efendisi. Sen İskitya ve Germenya'ya sahip olduğun gibi, sayısız şehirleri de zaptettin. Her iki Roma imparatorluğunu da korkutarak kendine diz çöktürdün. Onlardan yıllık vergi aldın. Kaderin bütün bunları yaptıktan sonra düşmanların hıyanetinden yahut yarasından değil, halkının arasında hiçbir acı duymadan öldün. Priskos'un anlattığına göre daha sonra Attila'nın mezarının başında strava denilen cenaze yemeği yenmiş ve defin törenine başlanmıştır. Attila'nın cesedi birbiri ardına üç tabuta kondu. Bunlardan birincisi altın, ikincisi gümüş, üçüncüsü ise demirdendi. Bu, güçlü kralın üçüne de değdiğini göstermek içindi. Demir, kavimleri yendiğinin, altın ve gümüş ise her iki Roma imparatorluğunda kazandığı mevkinin işareti idi. Gömme işi geceleyin ve gizlice oldu. Savaşta düşmandan alınan silahlar, değişik taşlarla süslü altın işlemeli at koşum takımları ve krallığını gösteren değişik şeyler onunla birlikte mezara kondu. Bunlar onun sarayını süslüyorlardı. insana has aç gözlülüğü, bir büyük ve değerli hazineden uzak tutmak, kabrin yerini hiç kimsenin bilmemesi için mezarı kazanlar da öldürüldü"
Kaynakça
Kitap: AVRUPA HUN İMPARATORLUĞU
Büyük Hun hükümdarı halkını fetihci bir kide haline getirerek, dünya fatihi (hakimi) olma idealini gerçekleştirmek istemiştir. Bunun için ilk önce, ikiye bölünmüş olan Doğu ve Batı Roma imparatorluklarını yıkmak istemiştir. İstanbul kuşatmasıyla Doğu'yu, Campus Mauriacus savaşıyla da Batı'yı etkisiz hale getirmiştir. Daha sonra ordusunu Tuna ile Tisa arasına çekerek, Sasanilere karşı yeni savaş planları tasarlamıştır. İktidarının ve kuvvetinin zirvesinde iken beklenmedik şekilde ölüvermiştir.
F. Riedl, Büyük Hun İmparatoru'nun ölümünü şöyle tasvir etmiştir:
"Kavimler göçünün dev dalgası herşeyi çölleştirip, çekip alarak, başka kıyılara vurmadan önce, imparatorluk otağının giriş perdesi açılır ve dünyanın gelecekteki efendisi sadık eşi Hinde'nin kollarında görülür".
Tarih ve destanlar Attila'nın ölümünün düğün gecesinde olduğunda hem fikirdirler. Bu noktada bütün kaynaklar mutabıktır. Attila'nın ölümü hakkında ilk bilgi veren kaynak Priskos'un tarihi eseridir. Fakat Priskos'un eseri günümüze sadece fragmanlar halinde intikal etmiş, büyük bir kısmı ise kaybolmuştur. Elimizdeki mevcut kısımlarda Attila'nın ölümü üzerine bir şey bulunmamaktadır. Bunun yanında Priskos'un Attila'nın bir çok faaliyeti ve ölümü hakkında da bilgiler verdiği şüphesizdir. Buna en büyük dayanak da, daha sonraları Hunlar hakkında bilgi veren kaynakların hemen hemen tüm bilgileri Priskos'a atfetmeleridir.
Nitekim Priskos'u, Eustathios'un Dünya Tarihi'nden tanıyan kilise tarihçisi Euagrios şunları aktarmaktadır:
"Bu zamanlarda İskitler'in kralı olan Attila'ya karşı savaş açıldı ki, Attila hakkında hatip Priskos ilmi bir eser yazmıştır. Bu eserde doğunun ve batının kısımlarına karşı sefer yaptığı, hangi şehirleri aldığı ve bundan sonra neler yaptığı anlatılır"
Bu sebeple Jordanes'in eserinde Attila'nın ölümü ile alakalı malûmat Priskos'un yazdıklarının nakledilmesidir.
Jordanes şunları yazmaktadır:
"Attila, tarihçi Priskos'un anlattığına göre, öldüğü sırada İldico adlı çok güzel bir kızı, o soyun geleneği uyarınca, sayısız eşlerinin ardından kendine eş olarak alıyordu ve düğün sırasında çok fazla neşelenerek gevşeyip şarap ve uykunun verdiği ağırlıkla sırtüstü uzandığında, her zaman başına geldiği üzere, burnundan oluk oluk kan akmaya başladı. Kanın normal akış yolları engellenince de, öldürücü yoldan boğazına inerek hayatına son verdi. Ertesi gün, güneş gökyüzünün tepesine yükseldiğinde hakanın adamları kuşku içerisindeydiler.
Kapıyı açıp içeriye girdiklerinde Attila'yı, ağlayıp sızlayan kızın kollarında yarası beresi olmadığı halde ölü durumda, kızı da yüzünü peçesinin altına gömmüş, ağlarken buldular.
Bu arada Jordanes, Attila'nın ölümü üzerine Doğu Roma imparatoru Markianos'un rüyasını Priskos'a dayanarak nakleder:
"O zaman şu hayrete şayan şey vukuû bulmuştur. Bu kadar vahşi düşman hususunda endişeli olan Doğu'nun kralı Markianos'a rüyasında,Tanrının kendi yanında oturduğu görülmüş ve tanrı ona Attila'nın yayının aynı gecede kırılmış olduğunu göstermiştir. Sanki bununla soyun kendisi bir çok şey elde ediyormuş. Sanki bu silahta çok anlam varmış gibi. Tarihçi Priskos bunu gerçekten ispat edebileceğini (yani buna gerçekten tanık olduğunu) söylemektedir".
Bundan sonra Jordanes Attila'nın cenaze törenini tasvir ederek:
"Ordugahın ortasındaki ipek çadırın içerisinde Attila'nın naaşı duruyordu. Bunun etrafında Hun askerlerinden seçilmiş süvariler savaş oyunları oynuyorlardı. Erkekler halk geleneğine uygun olarak saçlarını kestiler. Korku uyandıran yüzlerini derin yaralarla çirkinleştirdiler. Aynı zamanda ozanlar ve savaşçılar Hun dilinde ağı dar söylerler. Muncuk'un oğlu Attila, en kahraman milletlerin efendisi. Sen İskitya ve Germenya'ya sahip olduğun gibi, sayısız şehirleri de zaptettin. Her iki Roma imparatorluğunu da korkutarak kendine diz çöktürdün. Onlardan yıllık vergi aldın. Kaderin bütün bunları yaptıktan sonra düşmanların hıyanetinden yahut yarasından değil, halkının arasında hiçbir acı duymadan öldün. Priskos'un anlattığına göre daha sonra Attila'nın mezarının başında strava denilen cenaze yemeği yenmiş ve defin törenine başlanmıştır. Attila'nın cesedi birbiri ardına üç tabuta kondu. Bunlardan birincisi altın, ikincisi gümüş, üçüncüsü ise demirdendi. Bu, güçlü kralın üçüne de değdiğini göstermek içindi. Demir, kavimleri yendiğinin, altın ve gümüş ise her iki Roma imparatorluğunda kazandığı mevkinin işareti idi. Gömme işi geceleyin ve gizlice oldu. Savaşta düşmandan alınan silahlar, değişik taşlarla süslü altın işlemeli at koşum takımları ve krallığını gösteren değişik şeyler onunla birlikte mezara kondu. Bunlar onun sarayını süslüyorlardı. insana has aç gözlülüğü, bir büyük ve değerli hazineden uzak tutmak, kabrin yerini hiç kimsenin bilmemesi için mezarı kazanlar da öldürüldü"
Kaynakça
Kitap: AVRUPA HUN İMPARATORLUĞU
Geri: Attila'nın Ölümü
Attila'nın nereye gömüldüğü bilinmemektedir. Fakat mezarının Tuna ve Tisa arasındaki bölgenin doğu yarısında olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca Jordanes'in mezarı kazanların öldürülerek Attila ile gömüldüğü haberinin ise hiçbir işareti bulunmamaktadır. Mezarın mecrası değiştirilen bir nehire gömüldüğü söylenmişse de, bunu destekleyecek deliller mevcut değildir. Yalnız çok kıymetli eşyaların bulunduğu Attila'nın kabri, o zamanki şartlar altında yağma ve soygunlara karşı gizli tutulmuştur.
IX. yüzyıl başlarında Dünya Kroniği yazan Theophanes ise Attila'nın ölümü ile alakalı şu notu yazar:
"Bu arada terbiyeli bir hanımefendiye, güzel bir kıza aşık olarak ve bununla evlenerek çok şarap içip uykuya dalınca, burnundan ve ağzından kan aktı ve öldü".
Theophanes'den uzun zaman önce, VI. yüzyılın ortalarında, hemen hemen Jordanes'le aynı devrinde Suriye'li Malalas, içinde Attila'nın ölümünün de geçtiği bir dünya tarihi yazmıştır. Burada olaylar kısaca aşağıdaki gibi ele alınmıştır:
Malalas'a göre, Aetius ve Alarik, Doğu ve Batı Roma imparatorlarını tehdit etmekten çekinmeyen "Gepid" Attila'ya karşı birleşmişlerdi. İki başlı ordu, Hun imparatorunun Tuna kıyısındaki ordugahına saldırır. Alarik bir okun isabet etmesi sonucu ölür. Fakat Attila'da kaderinden kurtulamaz. Gece bir Hun kızıyla birlikteyken, yoğun bir burun kanaması sonucu ölür. Malalas'ın bu destansı anlatımı yeni motifler içerir. Attila'nın ölümünden sonra kızın suçlandığını söyler. Yukarıdaki tasvirlerden sonra, bu savaşlardan söz eden kişi olarak Priskos'un adı geçer. Bütün bunlardan başka, Attila'nın muhafızlarından biri Aetius tarafından satın alınarak, efendisini öldürdüğünden de söz eder.
Malalas'ın eseri otorite ve kaynakları eleştirmeden kullanması sebebiyle yanılgılar ile, hatalı verilerle doludur. Bundan dolayı eserin Hunlarla alakalı bölümleri, tarihi vak'alara aykırı ve karanlık tasvirler ihtiva eder. Ona göre Attila'nın kökeni Gepidlere dayanır. Milyonluk ordusu ile Roma ve Bizans kapılarına dayanır. İmparatorlara yolladığı bir Got haberci ile saraylarını kendisi için hazır tutmalarını söyler. Malalas'a göre, Batı Gotlarının kralı Theodorik değil Alarik'dir ve Aetius ile Attila arasındaki büyük çarpışma Galya'da değil, Tuna boylarında cereyan eder. Malalas bir tarihi kaynak olarak göze çarpmaz.
Fakat halka ait rivayetleri barındırdığı için destan tarihi açısından yine de önemlidir. Bizans halk geleneği, kendisini Attila'nın ölümü, bu ölümün tarihi çekirdeğini oluşturan kız düğünü ve burun kanaması bölümlerinde gösterir. Bu son motif Eustathios'un Priskos alıntılarındandır. Kızın suçlanması ve Aetius'un rolüne ilişkin bilgiler ise Bizans rivayetlerinden başka bir şey değillerdir.
Attila'nın ölüm haberi İstanbul'a ulaştığında İmparator Marcianus ve halk derin bir soluk almıştı. Her çocuk bile ordusunu Bizans üzerine sürmek isteyen ve ölümünden kısa bir süre önce Doğu Roma'yı tehdit eden bu Hun imparatorunun adını bilirdi. Şahsi olarak onunla alıp vereceği olmayanlar da, Hun kuşatmasını ve Balkan yarımadası üzerindeki Hun akınlarını daha dün olmuş gibi hatırlardı. Bu yüzden Attila'nın tabii nedenlerle ölümü, Doğu Romalılara imkansız geliyordu. Halkın geniş bir katmanını meşgul eden her beklenmedik ve olağanüstü olay gibi, Attila'nın ölümü de binlerce umudun, varsayımın odak noktasını oluşturuyordu. İnsan ruhu tarihte harekete geçirici kuvveti, sebebi arar. Olaylarda ve tezahürlerde eylem, kahramanlık görür. İnsan şuurunun bu özelliğinde Attila'nın ölümüyle alakalı efsaneler kök salar. Priskos, İskenderiye'den dönüşünde herhalde Attila'nın ölümüne dair teferruatlı ve kendine has bir çalışma kaleme almıştır. Bunu kolaylıkla yapabilirdi. Çünkü elçiliğinden beri Hun sarayıyla düzenli bağlantısı vardı. Attila'nın ölümünden aşağı yukarı 20 yıl sonra yazdığı eserinde, onun ölümüyle alakalı yayılmış gerçek olmayan rivayetlere yer vermeksizin, kendine özgü duyarlılık ve dikkatle bu ölümün hakiki yanlarını ebedileştirmiştir.
Fakat rivayetleri ele alan yazarlar da vardı. Bunlar bize Malalas'ın tarihiyle ulaşmıştır. Bu rivayetler aşırı derecede tasvircidirler ve tipik bir Bizans karakteri gösterirler. Bilindiği gibi Bizans sarayı daha önce de Attila'yı saf dışı etmek için girişimde bulunmuştu. Priskos'un elçilik raporundan nüfuzlu Chrysaphius'un planladığı, Bigila'nın maşa olarak kullanılmasının düşünüldüğü suikast girişiminden haberdarız. Bu suikast Attila'nın uyanıklığı, adamlarının sadakati sayesinde başarısızlığa uğramıştır. Bizans'ta Attila'nın ani ölümü öğrenildiğinde, sonunda Doğu Roma sarayının planının başarıya ulaştığı ve son gecesini birlikte geçirdiği kızın rüşvet alarak onu öldürdüğü ihtimali yakın görünüyordu. Diğer bir kesim ise kızın değil, Attila'nın muhafızlarından birinin katil olduğunu, bu işin boşuna uğraşan Chrysaphius'un değil, Aetius'un başarısı olduğuna inanmak istiyordu.
Malalas'ın metinlerinden anlaşılacağı üzere, kızdan şüphelenilmesinde intikam değil rüşvet söz konusudur. Malalas'ın efsanevi hikayeleri Bizans saray dedikodusundan başka birşey değildir. Attila'nın muhafızı olan ilk şüpheli bize, Priskos'tan tanıdığımız Attila'ya sadık, görünüşte suikastta yer alan, Attila tarafından herkese adı bildirilen Edekon'u hatırlatır. Diğer şüpheli olan kızın kimliği ve kökeni üzerine tarihi kaynaklarda söz edilmez. Jordanes Attila'nın eşine İIdiko der. Kuşkusuz bu ad Germen kökenlidir. Malalas ise bir Hun kızından söz eder ve fahişe diye tanımlar ki, bu, rivayetin tamamen Bizans kaynaklı olduğunu gösterir. Daha sonraki Germen gelenekleri açısından İldiko'yu bir Germen olarak ele almak kolay olurdu. Fakat bu hipotez, şayet İldiko Germen olsaydı Germen kaynaklarının neden bu konuda uzun süre sessiz kaldıkları hakikati ile çeliştiğinden geçersizdir. Büyük ihtimalle böyle bir durumda konu Germenler arasında yayılır ve mutlaka bazı kayıtlara rastlanırdı. Üstelik Jordanes'in kendisi de konu hakkında bazı laflar ederdi. İldiko adının kendisi Germen kökenlilik için kesin bir delil oluşturamaz. Çünkü Germen adları Hunlar arasında da oldukça yaygındı.
Bizans'ta oluşan ve Bizans ruhuna yakın efsanevi rivayetler çabuk yayıldılar. Daha VI. yüzyılın başlarında Bizans'ta, Marcellinus Comes'in Latince olarak kaleme aldığı kronikte 454 yılına ait şu kayıt görülür:
"Hunların kralı Attila, geceleyin karısının eliyle ve bıçağıyla öldü. Bununla beraber bazıları kan boşalmasıyla öldüğünü söyler".
Jordanes ve Malalas'tan önce 518'e kadar olan dönemi, tarihi kaynaklara değil de, canlı destan geleneğinden derleyip yazan Bizans'lı tarihçi, salt rivayet olan her şeyi tarihi hakikat olarak ele alır ve tarihi gerçeği boş bir rivayet olarak ikinci derecede önemser. Bu yazılıp çizilenlerle Bizans'taki efsanevi hikaye geleneği bitmez ve bu hikayenin daha sonra da dal budak sararak geliştiğini sonradan gelen tarihçilerin yazdıkları da ispatlar.
X. yüzyıl başlarında Çar Symeon gözetiminde yazılan ve Bizans kaynaklarının Slavca'ya tercümesi olan Slav Kroniği'nin XVI. asra ait el yazması nüshalarında Attila'nın ölümüyle ilgili şu kayıtlar bulunmaktadır:
"Alarik atılan oklardan yara alarak öldü. Aynı şekilde Attila'da geceleyin burnundan kan gelerek öldü. Odalığı Hunna ile yatarken öldü. Bu kızdan, onun ölümünden dolayı şüphelenildi. Attila ve savaşları hakkında Priskos eser yazmıştır. Bazılan patricius olan Aetius'un Attila'yı öldürttüğünü söylerler".
Bir başka el yazmasında ise durum şöyle anlatılır:
"Yazılanların aksine kral Attila, kuzey ülkelerinden gelip, üstün savaş gücüyle Roma kentlerini almış ve Roma'yı kuşatmıştır. O zamanın Roma prensinin çok güzel kızı vardı ve surların üstünde duruyordu. Otuz yaşındaydı.
Kral (Attila), kızın güzelliğini duyunca şöyle buyurdu:
Onu bana vermezseniz, bütün Roma'yı yerle bir ederim.
Bunun üzerine kentin ileri gelenleri rahiplerle birlikte kıza gittiler ve şunu söylediler:
Derhal kral Attila'ya git ki, kentimizi yakıp yıkmasın ve Roma yok olmasın. Fakat kız onun ayaklan dibinde otururken, yattığı yerde burnu kanamaya başladı. Bu yüzden öldü. Kız onun paltosunu aldı ve hemşehrilerine Kral Attila'nın nasıl öldüğünü haber verdi. Fakat adamları onun cesedini alıp italya ve Almanya üzerinden Macaristan'a götürdüler ve oraya gömdüler".
Bizans geleneğinde Attila'nın başka kavimlere mal edilmesi kanıksanmıştır. Malalas, Attila'yı Gepidlere bağlamıştır. Bunun gibi X. yüzyılda Konstantinos Porphyrogennetos, Attila'yı Avarlar'ın kralı yapmıştır. Herhalde bunların hepsi yanılgı eseri değildir. Gepidlerin uzun süre Hun hakimiyetinde kalmış olduğu ve daha sonra Avarlar ile Macarlar'ında Hunların devamı olduğu unutulmamalıdır. Kavimler birbiri ardına gelip kaybolmuşlar, yeni düzenini oluşturana kadar, bir bölgeden diğerine birbirleriyle bağlantısız küçük ağırlıklar gibi savrulmuşlardır. Fakat Attila'nın güçlü varlığı, kendisini dalgalanan kavimlerin çevresinde bütün şiddet ve ısrarıyla gösterir. Komşu ülkelerin bakışlarını bağlar, çizgilerini Bizanslıların ve Germenlerin belleklerine kazır. Bunun sonucunda yeni kavimler, yeni zaferlerle Macar ovasını ele geçirdiklerinde Attila'nın muzaffer varlığı, Hunlardan alınan tasavvurlarla onlara geçer. Malalas'ın gözünde, onun zamanında orada Gepidler hakim olduğundan Gepid olur. En eski kaynağı herhalde Avarlar olan Konstantinos'un gözünde ise Avar kralı olur. X. yüzyıldaki Bizans fantazisinin onu Macarlar'ın atası ve kralı sayması da akla yakındır.
Bizans kaynaklarının, rivayetlerinin aksine Batı kaynakları Attila'nın ölümüne çok az yer vermişlerdir. Roma'da papalık sarayında yaşayan ve kroniğinde 455'e kadar Hunlar hakkında bilgi veren Prosper Aquitanus ve Hieronymos kroniğini 468 yılına kadar devam ettiren İspanyol kardinal Hydatius, Attila'nın öldüğü yalın hakikatinden başka birşey yazmamışlardır (ikisi de Attila'nın çağdaşıdır). Bunlardan başka VI. yüzyılda Vita Sancti Severi'nin yazarları olan Eugippus, Cassiodorus, Victor Tunnunensis ile VII. yüzyıl yazarlarından Isıdorus ve Fredegorius'da da bu konuda kayıt yoktur. V-VII. yüzyıllar arasındaki tarihi kaynaklarda şu kısa haberi veren Chronicum Gallicum'a rastlanır. Orada verilen bilgi ise sadece "Attila öldü" şeklindedir. Bu, Attila'nın ölümünün Batı'da da yayıldığını gösteren tek işarettir. Fakat burada da olayın ayrıntılı anlatımı yoktur.
Batı'da bu mühim hadise hakkında teferruatlı bilgi veren ilk yazar, 8. asırda yaşamış olan Paulus Diaconus'tur. Fakat o da Jordanes'in bilgilerini tekrarlar. Paulus'tan sonra bir dizi yazar Attila'nın ölümüyle ilgilenmiş, ama hemen hemen hepsi Jordanes'in metnini esas almışlardır. Bunların içinde en tanınmışları olarak XII. yüzyıldan Sigebertus Gemblacensis, Otto Frisingensis, Godefridus Viterbensis ve Resengburg Kraliyet Kroniği sayılabilir. Jordanes'e dayanan kayıtlar arasında, Macar kroniklerinin bu konuda Jordanes'ten yalnızca, Attila'nın son karısı Mikolt'dan esrarengiz "Baktaria Kralı'nın kızı" diye söz ederek ayrılan kaydı belirtilir. Hümanist yazarlar tarafından yazılan bütün bu geç Orta Çağ eserleri, düğün gecesinin ayrıntılarını şahsi zevklerine göre tasvir ederek, az veya çok Jordanes metninin serbest bir yorumunu verirler.
Bunların neticesinde Attila'nın ölümünün ortaçağ Avrupası'nın şuurunda yalnızca Jordanes tarafından aktarılan tarihi şekliyle yaşadığı söylenebilir. Fakat, sadece Orta Çağ yazılı kaynaklarında Attila'nın ölümüyle alakalı canlı destan geleneğine rastlanmakla kalınmaz, edebi eserlerde de bundan çok sonraları söz edilir. Hun hükümdarının edebiyatta yerini alabilmesi için, Attila'nın ölümünün üzerinden bir çok yüzyıl geçmesi gerekmiştir. Eski Germen destanı Nibelungen şarkısında Attila'nın ölümü üzerine hiç söz edilmez. Yazar bize bu konuda kesin birşey bilmediğini açıkça itiraf eder. XI. yüzyıldan sonra yazılan Edda şarkılarında "Atli"'nin ölümü üç versiyonla karşımıza çıkar. Birincisinde, Brynhilde Gudrun'un Atli'yi yatağında öldüreceği kehanetinde bulunur.
İkincisinde Gudrun, uyuyan Atli'yi Huithengi'in yardımıyla öldürür. Üçüncüsünde Gudrun oğullarını öldürüp Atli'ye yedirir ve sonunda sarhoşken onu öldürür. Bu daha sonraki destani anlatımlarda araştırmacılar, tek çıkış noktasını, Hunların Attila'dan önce Burgundlar'ın Kralı Gundicarius'u halkıyla birlikte kılıçtan geçirdiği tarihi olayın oluşturduğu uzun bir gelişimin son aşaması olarak görmüşlerdir. Son hadise aynı dönemdeki tarihi kaynaklar tarafından doğrulanmaktadır. Destan, Burgund hanedanının yok edilmesine Attila'nın adını karıştırarak, daha sonraki kroniklerde görüldüğü gibi, bu olayı Attila'ya mal etmiştir. İlk defa bundan söz eden VIII. yüzyılda Paulus Diaconus olmuştur. Alman destan araştırmacıları ise bu bağlanünın, Paulus'tan çok önceleri gerçekleşmiş olabileceğini iddia ederler.
6. asırda Franklar, Burgund ve Attila geleneğini mistik Niebelungun destanıyla birleştirirler. Böylece destana Etzel ve Gunther (Gundicarius)'ın figürleri girer. Attila'nın ölümüyle ilgili Edda şarkılarında bilinen Germen destanı, batıda Attila'nın ölüm haberiyle birlikte karısının onu öldürdüğü rivayetinin yayılmasıyla oluşmuş olmalıdır. Karısının bu hareketine Burgund kralı'nın kızı olarak, babasının ve halkının intikamını alması motif olarak gösterilir. Gördüğümüz gibi Burgundlar'ın Hunlar tarafından kılıçtan geçirilmesi ve Attila'nın İldiko adlı bir kızı karısı olarak alması, bu yeniden oluşturulmuş destanın tek tarihi temelini oluşturur. Attila'nın bu savaşı yönetmesi, İldiko'nun bir Germen, Burgund, üstelik kral Gundicarius'un kızı olması ve Attila'nın ölümünün bir intikam fiili olması ve tüm bu unsurların birleştirilmesi halk fantazisinin bir neticesidir. Yukarıda tarihi kaynaklarda İldiko'dan söz edilmediğini ve batılı tarihçilerin bu kızın varlığına ilişkin hemen hemen hiçbir şey bilmedikleri gerçeğine temas etmiştik. Hatta Chronicum Gallicum'da genel olarak yalnızca "occiditur" (ölüm) den söz edilir. Kızdan şüphelenen Bizans kaynakları ise, kızın hareketini çok değişik yönde ele alırlar ve intikamdan söz etmekten uzaktırlar. Germen destanlarının araşUrmacıları, yukarıda tasvir edilen Attila destanlarının gelişimleriyle ilgili varsayımlarını, Edda şarkılarının dışında üç tarihi kaynağın bilgilerine dayandırırlar.
İlk kaynak Şarlman'ın eylemlerini kroniğinde şarkılaştıran IX. yüzyıldaki Poeta Saxo'dur. Eserin Şarlman'ın Avar savaşlarının ve 790 yılının tarihinin anlatıldığı bölümünde Hun kralı Attila'dan sözedilir. Kronist bize Şarlman'ın, Avarlar'dan (yalnızca Hunni diye nitelenirler) Franklara musallat oldukları için intikam almak istediğini söyler.
Bu vesileyle Poeta Saxo'nurı yazarı kabul edilen Korveili keşiş, Attila'nın ölümünü şöyle anlatır:
"Hunlar saldırıyorlardı, hükümdarları Attila iken. Pek çok kavime sık sık galip gelen Attila, bir kadın eliyle sürüklendi yeraltı dünyasına ve öldü. Götürürler onu, şarap ve uykudan ağırlaşınca. Derin karanlık her türden yaratık için sükûneti getirdiğinde, nefreti kışkırtınca uyumaz ruhlara yol gösteren öfkeli karısı. Kraliçe korkunç bir cüretkarlık göstererek öldürmüş olmalı kralı, acımasız bir girişimle. Ama bu cinayetle almıştır öcünü, kendi babasının öldürülmesinin".
Tarihi kaynaklar arasında bu şiir, Attila'nın karısı tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak ilk defa intikam motifine yer vermesiyle istisnai bir durum oluşturur. Yazar, Attila'nın ölümüyle alakalı bu bilgileri Longabard kralı Alboin'in ölümünü anlatan kaynaklarla karıştırmıştır. Paulus Diaconus'da, Alboin'in Gepid kralı Kunimund'u halkıyla birlikte kılıçtan geçirdiği, kızı Rusimunda'yı kaçırdığı ve kendisine eş yaptığı, bir kaç yıl sonra bir ziyafette Alboin'in Rusimunda'yı öldürülen babasının kafatasından yapılmış bir tastan içki içmeye zorladığı, bu olaydan sonra kraliçenin kalbinde intikam ateşinin alevlendiği ve kendisine sadık birisi yardımıyla sarhoş kralı öldürdüğü anlatılmaktadır. Burada her iki olayın benzerliği açıkça görülmektedir.
IX. yüzyıl başlarında Dünya Kroniği yazan Theophanes ise Attila'nın ölümü ile alakalı şu notu yazar:
"Bu arada terbiyeli bir hanımefendiye, güzel bir kıza aşık olarak ve bununla evlenerek çok şarap içip uykuya dalınca, burnundan ve ağzından kan aktı ve öldü".
Theophanes'den uzun zaman önce, VI. yüzyılın ortalarında, hemen hemen Jordanes'le aynı devrinde Suriye'li Malalas, içinde Attila'nın ölümünün de geçtiği bir dünya tarihi yazmıştır. Burada olaylar kısaca aşağıdaki gibi ele alınmıştır:
Malalas'a göre, Aetius ve Alarik, Doğu ve Batı Roma imparatorlarını tehdit etmekten çekinmeyen "Gepid" Attila'ya karşı birleşmişlerdi. İki başlı ordu, Hun imparatorunun Tuna kıyısındaki ordugahına saldırır. Alarik bir okun isabet etmesi sonucu ölür. Fakat Attila'da kaderinden kurtulamaz. Gece bir Hun kızıyla birlikteyken, yoğun bir burun kanaması sonucu ölür. Malalas'ın bu destansı anlatımı yeni motifler içerir. Attila'nın ölümünden sonra kızın suçlandığını söyler. Yukarıdaki tasvirlerden sonra, bu savaşlardan söz eden kişi olarak Priskos'un adı geçer. Bütün bunlardan başka, Attila'nın muhafızlarından biri Aetius tarafından satın alınarak, efendisini öldürdüğünden de söz eder.
Malalas'ın eseri otorite ve kaynakları eleştirmeden kullanması sebebiyle yanılgılar ile, hatalı verilerle doludur. Bundan dolayı eserin Hunlarla alakalı bölümleri, tarihi vak'alara aykırı ve karanlık tasvirler ihtiva eder. Ona göre Attila'nın kökeni Gepidlere dayanır. Milyonluk ordusu ile Roma ve Bizans kapılarına dayanır. İmparatorlara yolladığı bir Got haberci ile saraylarını kendisi için hazır tutmalarını söyler. Malalas'a göre, Batı Gotlarının kralı Theodorik değil Alarik'dir ve Aetius ile Attila arasındaki büyük çarpışma Galya'da değil, Tuna boylarında cereyan eder. Malalas bir tarihi kaynak olarak göze çarpmaz.
Fakat halka ait rivayetleri barındırdığı için destan tarihi açısından yine de önemlidir. Bizans halk geleneği, kendisini Attila'nın ölümü, bu ölümün tarihi çekirdeğini oluşturan kız düğünü ve burun kanaması bölümlerinde gösterir. Bu son motif Eustathios'un Priskos alıntılarındandır. Kızın suçlanması ve Aetius'un rolüne ilişkin bilgiler ise Bizans rivayetlerinden başka bir şey değillerdir.
Attila'nın ölüm haberi İstanbul'a ulaştığında İmparator Marcianus ve halk derin bir soluk almıştı. Her çocuk bile ordusunu Bizans üzerine sürmek isteyen ve ölümünden kısa bir süre önce Doğu Roma'yı tehdit eden bu Hun imparatorunun adını bilirdi. Şahsi olarak onunla alıp vereceği olmayanlar da, Hun kuşatmasını ve Balkan yarımadası üzerindeki Hun akınlarını daha dün olmuş gibi hatırlardı. Bu yüzden Attila'nın tabii nedenlerle ölümü, Doğu Romalılara imkansız geliyordu. Halkın geniş bir katmanını meşgul eden her beklenmedik ve olağanüstü olay gibi, Attila'nın ölümü de binlerce umudun, varsayımın odak noktasını oluşturuyordu. İnsan ruhu tarihte harekete geçirici kuvveti, sebebi arar. Olaylarda ve tezahürlerde eylem, kahramanlık görür. İnsan şuurunun bu özelliğinde Attila'nın ölümüyle alakalı efsaneler kök salar. Priskos, İskenderiye'den dönüşünde herhalde Attila'nın ölümüne dair teferruatlı ve kendine has bir çalışma kaleme almıştır. Bunu kolaylıkla yapabilirdi. Çünkü elçiliğinden beri Hun sarayıyla düzenli bağlantısı vardı. Attila'nın ölümünden aşağı yukarı 20 yıl sonra yazdığı eserinde, onun ölümüyle alakalı yayılmış gerçek olmayan rivayetlere yer vermeksizin, kendine özgü duyarlılık ve dikkatle bu ölümün hakiki yanlarını ebedileştirmiştir.
Fakat rivayetleri ele alan yazarlar da vardı. Bunlar bize Malalas'ın tarihiyle ulaşmıştır. Bu rivayetler aşırı derecede tasvircidirler ve tipik bir Bizans karakteri gösterirler. Bilindiği gibi Bizans sarayı daha önce de Attila'yı saf dışı etmek için girişimde bulunmuştu. Priskos'un elçilik raporundan nüfuzlu Chrysaphius'un planladığı, Bigila'nın maşa olarak kullanılmasının düşünüldüğü suikast girişiminden haberdarız. Bu suikast Attila'nın uyanıklığı, adamlarının sadakati sayesinde başarısızlığa uğramıştır. Bizans'ta Attila'nın ani ölümü öğrenildiğinde, sonunda Doğu Roma sarayının planının başarıya ulaştığı ve son gecesini birlikte geçirdiği kızın rüşvet alarak onu öldürdüğü ihtimali yakın görünüyordu. Diğer bir kesim ise kızın değil, Attila'nın muhafızlarından birinin katil olduğunu, bu işin boşuna uğraşan Chrysaphius'un değil, Aetius'un başarısı olduğuna inanmak istiyordu.
Malalas'ın metinlerinden anlaşılacağı üzere, kızdan şüphelenilmesinde intikam değil rüşvet söz konusudur. Malalas'ın efsanevi hikayeleri Bizans saray dedikodusundan başka birşey değildir. Attila'nın muhafızı olan ilk şüpheli bize, Priskos'tan tanıdığımız Attila'ya sadık, görünüşte suikastta yer alan, Attila tarafından herkese adı bildirilen Edekon'u hatırlatır. Diğer şüpheli olan kızın kimliği ve kökeni üzerine tarihi kaynaklarda söz edilmez. Jordanes Attila'nın eşine İIdiko der. Kuşkusuz bu ad Germen kökenlidir. Malalas ise bir Hun kızından söz eder ve fahişe diye tanımlar ki, bu, rivayetin tamamen Bizans kaynaklı olduğunu gösterir. Daha sonraki Germen gelenekleri açısından İldiko'yu bir Germen olarak ele almak kolay olurdu. Fakat bu hipotez, şayet İldiko Germen olsaydı Germen kaynaklarının neden bu konuda uzun süre sessiz kaldıkları hakikati ile çeliştiğinden geçersizdir. Büyük ihtimalle böyle bir durumda konu Germenler arasında yayılır ve mutlaka bazı kayıtlara rastlanırdı. Üstelik Jordanes'in kendisi de konu hakkında bazı laflar ederdi. İldiko adının kendisi Germen kökenlilik için kesin bir delil oluşturamaz. Çünkü Germen adları Hunlar arasında da oldukça yaygındı.
Bizans'ta oluşan ve Bizans ruhuna yakın efsanevi rivayetler çabuk yayıldılar. Daha VI. yüzyılın başlarında Bizans'ta, Marcellinus Comes'in Latince olarak kaleme aldığı kronikte 454 yılına ait şu kayıt görülür:
"Hunların kralı Attila, geceleyin karısının eliyle ve bıçağıyla öldü. Bununla beraber bazıları kan boşalmasıyla öldüğünü söyler".
Jordanes ve Malalas'tan önce 518'e kadar olan dönemi, tarihi kaynaklara değil de, canlı destan geleneğinden derleyip yazan Bizans'lı tarihçi, salt rivayet olan her şeyi tarihi hakikat olarak ele alır ve tarihi gerçeği boş bir rivayet olarak ikinci derecede önemser. Bu yazılıp çizilenlerle Bizans'taki efsanevi hikaye geleneği bitmez ve bu hikayenin daha sonra da dal budak sararak geliştiğini sonradan gelen tarihçilerin yazdıkları da ispatlar.
X. yüzyıl başlarında Çar Symeon gözetiminde yazılan ve Bizans kaynaklarının Slavca'ya tercümesi olan Slav Kroniği'nin XVI. asra ait el yazması nüshalarında Attila'nın ölümüyle ilgili şu kayıtlar bulunmaktadır:
"Alarik atılan oklardan yara alarak öldü. Aynı şekilde Attila'da geceleyin burnundan kan gelerek öldü. Odalığı Hunna ile yatarken öldü. Bu kızdan, onun ölümünden dolayı şüphelenildi. Attila ve savaşları hakkında Priskos eser yazmıştır. Bazılan patricius olan Aetius'un Attila'yı öldürttüğünü söylerler".
Bir başka el yazmasında ise durum şöyle anlatılır:
"Yazılanların aksine kral Attila, kuzey ülkelerinden gelip, üstün savaş gücüyle Roma kentlerini almış ve Roma'yı kuşatmıştır. O zamanın Roma prensinin çok güzel kızı vardı ve surların üstünde duruyordu. Otuz yaşındaydı.
Kral (Attila), kızın güzelliğini duyunca şöyle buyurdu:
Onu bana vermezseniz, bütün Roma'yı yerle bir ederim.
Bunun üzerine kentin ileri gelenleri rahiplerle birlikte kıza gittiler ve şunu söylediler:
Derhal kral Attila'ya git ki, kentimizi yakıp yıkmasın ve Roma yok olmasın. Fakat kız onun ayaklan dibinde otururken, yattığı yerde burnu kanamaya başladı. Bu yüzden öldü. Kız onun paltosunu aldı ve hemşehrilerine Kral Attila'nın nasıl öldüğünü haber verdi. Fakat adamları onun cesedini alıp italya ve Almanya üzerinden Macaristan'a götürdüler ve oraya gömdüler".
Bizans geleneğinde Attila'nın başka kavimlere mal edilmesi kanıksanmıştır. Malalas, Attila'yı Gepidlere bağlamıştır. Bunun gibi X. yüzyılda Konstantinos Porphyrogennetos, Attila'yı Avarlar'ın kralı yapmıştır. Herhalde bunların hepsi yanılgı eseri değildir. Gepidlerin uzun süre Hun hakimiyetinde kalmış olduğu ve daha sonra Avarlar ile Macarlar'ında Hunların devamı olduğu unutulmamalıdır. Kavimler birbiri ardına gelip kaybolmuşlar, yeni düzenini oluşturana kadar, bir bölgeden diğerine birbirleriyle bağlantısız küçük ağırlıklar gibi savrulmuşlardır. Fakat Attila'nın güçlü varlığı, kendisini dalgalanan kavimlerin çevresinde bütün şiddet ve ısrarıyla gösterir. Komşu ülkelerin bakışlarını bağlar, çizgilerini Bizanslıların ve Germenlerin belleklerine kazır. Bunun sonucunda yeni kavimler, yeni zaferlerle Macar ovasını ele geçirdiklerinde Attila'nın muzaffer varlığı, Hunlardan alınan tasavvurlarla onlara geçer. Malalas'ın gözünde, onun zamanında orada Gepidler hakim olduğundan Gepid olur. En eski kaynağı herhalde Avarlar olan Konstantinos'un gözünde ise Avar kralı olur. X. yüzyıldaki Bizans fantazisinin onu Macarlar'ın atası ve kralı sayması da akla yakındır.
Bizans kaynaklarının, rivayetlerinin aksine Batı kaynakları Attila'nın ölümüne çok az yer vermişlerdir. Roma'da papalık sarayında yaşayan ve kroniğinde 455'e kadar Hunlar hakkında bilgi veren Prosper Aquitanus ve Hieronymos kroniğini 468 yılına kadar devam ettiren İspanyol kardinal Hydatius, Attila'nın öldüğü yalın hakikatinden başka birşey yazmamışlardır (ikisi de Attila'nın çağdaşıdır). Bunlardan başka VI. yüzyılda Vita Sancti Severi'nin yazarları olan Eugippus, Cassiodorus, Victor Tunnunensis ile VII. yüzyıl yazarlarından Isıdorus ve Fredegorius'da da bu konuda kayıt yoktur. V-VII. yüzyıllar arasındaki tarihi kaynaklarda şu kısa haberi veren Chronicum Gallicum'a rastlanır. Orada verilen bilgi ise sadece "Attila öldü" şeklindedir. Bu, Attila'nın ölümünün Batı'da da yayıldığını gösteren tek işarettir. Fakat burada da olayın ayrıntılı anlatımı yoktur.
Batı'da bu mühim hadise hakkında teferruatlı bilgi veren ilk yazar, 8. asırda yaşamış olan Paulus Diaconus'tur. Fakat o da Jordanes'in bilgilerini tekrarlar. Paulus'tan sonra bir dizi yazar Attila'nın ölümüyle ilgilenmiş, ama hemen hemen hepsi Jordanes'in metnini esas almışlardır. Bunların içinde en tanınmışları olarak XII. yüzyıldan Sigebertus Gemblacensis, Otto Frisingensis, Godefridus Viterbensis ve Resengburg Kraliyet Kroniği sayılabilir. Jordanes'e dayanan kayıtlar arasında, Macar kroniklerinin bu konuda Jordanes'ten yalnızca, Attila'nın son karısı Mikolt'dan esrarengiz "Baktaria Kralı'nın kızı" diye söz ederek ayrılan kaydı belirtilir. Hümanist yazarlar tarafından yazılan bütün bu geç Orta Çağ eserleri, düğün gecesinin ayrıntılarını şahsi zevklerine göre tasvir ederek, az veya çok Jordanes metninin serbest bir yorumunu verirler.
Bunların neticesinde Attila'nın ölümünün ortaçağ Avrupası'nın şuurunda yalnızca Jordanes tarafından aktarılan tarihi şekliyle yaşadığı söylenebilir. Fakat, sadece Orta Çağ yazılı kaynaklarında Attila'nın ölümüyle alakalı canlı destan geleneğine rastlanmakla kalınmaz, edebi eserlerde de bundan çok sonraları söz edilir. Hun hükümdarının edebiyatta yerini alabilmesi için, Attila'nın ölümünün üzerinden bir çok yüzyıl geçmesi gerekmiştir. Eski Germen destanı Nibelungen şarkısında Attila'nın ölümü üzerine hiç söz edilmez. Yazar bize bu konuda kesin birşey bilmediğini açıkça itiraf eder. XI. yüzyıldan sonra yazılan Edda şarkılarında "Atli"'nin ölümü üç versiyonla karşımıza çıkar. Birincisinde, Brynhilde Gudrun'un Atli'yi yatağında öldüreceği kehanetinde bulunur.
İkincisinde Gudrun, uyuyan Atli'yi Huithengi'in yardımıyla öldürür. Üçüncüsünde Gudrun oğullarını öldürüp Atli'ye yedirir ve sonunda sarhoşken onu öldürür. Bu daha sonraki destani anlatımlarda araştırmacılar, tek çıkış noktasını, Hunların Attila'dan önce Burgundlar'ın Kralı Gundicarius'u halkıyla birlikte kılıçtan geçirdiği tarihi olayın oluşturduğu uzun bir gelişimin son aşaması olarak görmüşlerdir. Son hadise aynı dönemdeki tarihi kaynaklar tarafından doğrulanmaktadır. Destan, Burgund hanedanının yok edilmesine Attila'nın adını karıştırarak, daha sonraki kroniklerde görüldüğü gibi, bu olayı Attila'ya mal etmiştir. İlk defa bundan söz eden VIII. yüzyılda Paulus Diaconus olmuştur. Alman destan araştırmacıları ise bu bağlanünın, Paulus'tan çok önceleri gerçekleşmiş olabileceğini iddia ederler.
6. asırda Franklar, Burgund ve Attila geleneğini mistik Niebelungun destanıyla birleştirirler. Böylece destana Etzel ve Gunther (Gundicarius)'ın figürleri girer. Attila'nın ölümüyle ilgili Edda şarkılarında bilinen Germen destanı, batıda Attila'nın ölüm haberiyle birlikte karısının onu öldürdüğü rivayetinin yayılmasıyla oluşmuş olmalıdır. Karısının bu hareketine Burgund kralı'nın kızı olarak, babasının ve halkının intikamını alması motif olarak gösterilir. Gördüğümüz gibi Burgundlar'ın Hunlar tarafından kılıçtan geçirilmesi ve Attila'nın İldiko adlı bir kızı karısı olarak alması, bu yeniden oluşturulmuş destanın tek tarihi temelini oluşturur. Attila'nın bu savaşı yönetmesi, İldiko'nun bir Germen, Burgund, üstelik kral Gundicarius'un kızı olması ve Attila'nın ölümünün bir intikam fiili olması ve tüm bu unsurların birleştirilmesi halk fantazisinin bir neticesidir. Yukarıda tarihi kaynaklarda İldiko'dan söz edilmediğini ve batılı tarihçilerin bu kızın varlığına ilişkin hemen hemen hiçbir şey bilmedikleri gerçeğine temas etmiştik. Hatta Chronicum Gallicum'da genel olarak yalnızca "occiditur" (ölüm) den söz edilir. Kızdan şüphelenen Bizans kaynakları ise, kızın hareketini çok değişik yönde ele alırlar ve intikamdan söz etmekten uzaktırlar. Germen destanlarının araşUrmacıları, yukarıda tasvir edilen Attila destanlarının gelişimleriyle ilgili varsayımlarını, Edda şarkılarının dışında üç tarihi kaynağın bilgilerine dayandırırlar.
İlk kaynak Şarlman'ın eylemlerini kroniğinde şarkılaştıran IX. yüzyıldaki Poeta Saxo'dur. Eserin Şarlman'ın Avar savaşlarının ve 790 yılının tarihinin anlatıldığı bölümünde Hun kralı Attila'dan sözedilir. Kronist bize Şarlman'ın, Avarlar'dan (yalnızca Hunni diye nitelenirler) Franklara musallat oldukları için intikam almak istediğini söyler.
Bu vesileyle Poeta Saxo'nurı yazarı kabul edilen Korveili keşiş, Attila'nın ölümünü şöyle anlatır:
"Hunlar saldırıyorlardı, hükümdarları Attila iken. Pek çok kavime sık sık galip gelen Attila, bir kadın eliyle sürüklendi yeraltı dünyasına ve öldü. Götürürler onu, şarap ve uykudan ağırlaşınca. Derin karanlık her türden yaratık için sükûneti getirdiğinde, nefreti kışkırtınca uyumaz ruhlara yol gösteren öfkeli karısı. Kraliçe korkunç bir cüretkarlık göstererek öldürmüş olmalı kralı, acımasız bir girişimle. Ama bu cinayetle almıştır öcünü, kendi babasının öldürülmesinin".
Tarihi kaynaklar arasında bu şiir, Attila'nın karısı tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak ilk defa intikam motifine yer vermesiyle istisnai bir durum oluşturur. Yazar, Attila'nın ölümüyle alakalı bu bilgileri Longabard kralı Alboin'in ölümünü anlatan kaynaklarla karıştırmıştır. Paulus Diaconus'da, Alboin'in Gepid kralı Kunimund'u halkıyla birlikte kılıçtan geçirdiği, kızı Rusimunda'yı kaçırdığı ve kendisine eş yaptığı, bir kaç yıl sonra bir ziyafette Alboin'in Rusimunda'yı öldürülen babasının kafatasından yapılmış bir tastan içki içmeye zorladığı, bu olaydan sonra kraliçenin kalbinde intikam ateşinin alevlendiği ve kendisine sadık birisi yardımıyla sarhoş kralı öldürdüğü anlatılmaktadır. Burada her iki olayın benzerliği açıkça görülmektedir.
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Genel Türk Tarih :: Büyük Türk Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz