Türkistan’dan Doğu Avrupa’ya Türk Göçleri
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Türkistan’dan Doğu Avrupa’ya Türk Göçleri
Günümüzde Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar çok geniş bir coğrafyada yaşayan Türkler, Altay Dağlarının kuzeyi ile Sayan Dağlarının güney-batısı arasındaki tespit edilebilen en eski yurtlarından itibaren birçok bölgeyi vatan edinmişlerdir. Zamanımızdaki adları ile bu sahalar doğudan batıya şu şekildedir: Yakutistan, Güney Sibirya-Altaylar, Moğolistan-Kansu-Ordos, Doğu Türkistan, Batı Türkistan, Kuzey Afganistan, Horasan, Kafkaslar ve Azerbaycan, Musul-Kerkük, Halep civarı, Anadolu, Balkanlar, Kırım, Kazan.
Altay-Sayan Dağlarının güneybatı kısmında yaşayan Proto-Türkler, M.Ö. 1700’den itibaren etrafa hakim olmaya ve yayılmaya başlamışlardır. Bu Proto-Türklerden bir kısmı bugünkü Kazakistan üzerinden Maveraünnehr’e (Maveraünnehir) kadar gelerek oradaki Akdeniz ırkları ile temas kurarken, batıya doğru açılan gruplar da Ural (Fin-Ugor) kavimleriyle irtibat sağlamışlardır.
Bu ilk hareketlenmeden itibaren çeşitli Türk boyları; kuraklık, nüfusun kalabalıklaşması, otlakların yetersizliği, mevsimlerin değişikliğe uğramaları sonucunda hayat tarzlarının etkilenmeleri ve daha çok hayvancılığa dayalı ekonomik yapılarının bozulmaları, başka bir Türk boyu tarafından yaşadıkları yerlerin istilaya uğraması gibi sebeplerle değişik zamanlarda, değişik yerlere göç etmişlerdir.
Doğu Avrupa sahası da, bazı Türk boylarının Türkistan’dan (Orta Asya) göç ederek devlet kurdukları coğrafyalardan birisi olmuştur. Türk oldukları henüz kesin olarak ispatlanamayan Sakalar (İskit) ile, menşeleri tartışılan Kimmerlerin milattan yüzyıllar önceki göçleri göz önüne alınmazsa, Doğu Avrupa’ya ilk Türk göçü Hunlarla başlamıştır. Anavatan Altaylar civarından başlayan bu göçler Avrupa ile Asya arasındaki tabii sınır olan Ural dağlık bölgesi ile, Ural Irmağı’nı Altay Dağlarına bağlayacak bir coğrafi yolla yapılmıştır.
Altayların eteklerinden başlayan bozkırlar, güney-doğu ve kuzeybatıya gittikçe düzleşmekte ve “step” haline gelmektedir. Aşağı Sir Derya (Seyhun) ve Aral Gölü istikametindeki bozkırlar Güney Sibir ovalarını teşkil etmekte ve Hazar Denizi’nin kuzeyinden Karadeniz’in kuzeyine uzanmaktadır. Bozkırlar, İrtiş Nehri’ne doğru çıktıkça zenginleşmekte, bol su ve bol otları ile hayvan beslemek için çok elverişli bir hal almaktadır. Bununla birlikte Sibirya’nın soğuk dalgalarına açık bulunması hasebiyle, yazları kısa ve kışları da o nispette uzun idi. Nehir mansıpları, sazlıkları ve kamışlıkları ile “kışlak” yeri olarak kullanılmaktadır.
Kışlaklar fazla kar almayan yerlerde yapılırdı. Çünkü hayvanların kurumuş otları kar altından tırnakları ile çıkarıp yemeleri gerekiyordu. İrtiş boyları ile Batı Sibirya’nın bir hususiyeti de, ancak tepeler mahiyetinde olan Orta ve Güney Ural Dağlarından, Kama ve İtil nehirleri boyuna gitmek için tabii bir engel teşkil etmeyişi idi.
Balkaş Gölü ve Talas Nehri’nden Seyhun, Yayık, Ukrayna’nın güney bölümü Don ve İtil nehirlerine doğru uzanan bozkırlar ise, Hazar Denizi’nin kuzeyinden, Uralların güneyinden, tarihte “kavimler kapısı” adıyla bilinen kum, çöl sahalarından sonra, İtil’in batısında yeniden bol otlu meralar ve yer yer dağlık-tepelik yaylalar halini almakta ve hakiki bir bozkır olarak Karadeniz’in kuzeyinden ta Karpatlara, Tuna boyuna kadar uzanmakta idi.
Karadeniz’in kuzeyindeki bu bozkırlar, Orta Asya ve Batı Sibirya’daki yayla ve bozkırların devamı mahiyetinde idi, orada, geçilmesini güçleştiren yüksek dağlar veya büyük çöller olmadığı cihetle, Türkistan’daki kavimler, doğudan batıya kolayca geçebilirlerdi. Nitekim daha milattan birçok yüzyıllar önceleri “kavimler kapısı” yolu ile birçok kavim Orta Asya’dan Doğu Avrupa’ya gelmişlerdir.
Avrupa’ya ilk göç eden Türk grubu Hunların batıya doğru ilerlemeleri Asya Hunlarının Türkistan’daki hakimiyetlerini kaybetmelerinden sonra vuku bulmuştur. Hunlar, Tanhu Mo-Tun zamanında (M.Ö. 209-174) sınırları doğuda Kore’ye, kuzeyde Kerulan, Tola, Selanga, Yenisey, Ob, İrtiş, İşim nehirlerine, batıda Balkaş Gölü’nün ötesinde Aral gölüne, güneyde ise Çin sınırında Wei Irmağı-Tibet yaylası-Karakurum’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk tesis etmişlerdi.
Aradan geçen uzun zaman içerisinde gerek iç huzursuzluklar, gerekse kesif Çin propagandasının tesiri ile kuvvet ve otoriteleri zayıflamaya başlamıştı. Ayrıca başa geçen tanhuların dirayetsizliği, akınların duraklayarak devletin iktisadi bakımdan oldukça sıkıntı içerisine düşmesi ve askeri başarısızlıklar da eklenince toprak kaybetmeye başlayan devlet iyice güçten düşmüştür.
Bu olumsuz şartlar altında başa geçen Tanhu Hohan-Yeh’in (M.Ö. 58-31), malî bakımdan rahatlamak gayesiyle Çin himayesine girme teklifi, durumu daha çok karıştırmıştır. Sol Bilge Eligi olan Çi-çi’nin, kardeşinin tanhuluğunu tanımaması ve Çin tahakkümünü reddetmesi üzerine devlet ikiye ayrıldı. Çi-çi’nin kardeşini mağlup ederek Orhon Nehri civarında bulunan başkenti de ele geçirdi. Ho-han-yeh ise kendine bağlı kitlelerle Çin imparatorunun hakimiyetini kabul ederek Çin’in kuzeybatı sınır bölgesine çekildi.
Altay-Sayan Dağlarının güneybatı kısmında yaşayan Proto-Türkler, M.Ö. 1700’den itibaren etrafa hakim olmaya ve yayılmaya başlamışlardır. Bu Proto-Türklerden bir kısmı bugünkü Kazakistan üzerinden Maveraünnehr’e (Maveraünnehir) kadar gelerek oradaki Akdeniz ırkları ile temas kurarken, batıya doğru açılan gruplar da Ural (Fin-Ugor) kavimleriyle irtibat sağlamışlardır.
Bu ilk hareketlenmeden itibaren çeşitli Türk boyları; kuraklık, nüfusun kalabalıklaşması, otlakların yetersizliği, mevsimlerin değişikliğe uğramaları sonucunda hayat tarzlarının etkilenmeleri ve daha çok hayvancılığa dayalı ekonomik yapılarının bozulmaları, başka bir Türk boyu tarafından yaşadıkları yerlerin istilaya uğraması gibi sebeplerle değişik zamanlarda, değişik yerlere göç etmişlerdir.
Doğu Avrupa sahası da, bazı Türk boylarının Türkistan’dan (Orta Asya) göç ederek devlet kurdukları coğrafyalardan birisi olmuştur. Türk oldukları henüz kesin olarak ispatlanamayan Sakalar (İskit) ile, menşeleri tartışılan Kimmerlerin milattan yüzyıllar önceki göçleri göz önüne alınmazsa, Doğu Avrupa’ya ilk Türk göçü Hunlarla başlamıştır. Anavatan Altaylar civarından başlayan bu göçler Avrupa ile Asya arasındaki tabii sınır olan Ural dağlık bölgesi ile, Ural Irmağı’nı Altay Dağlarına bağlayacak bir coğrafi yolla yapılmıştır.
Altayların eteklerinden başlayan bozkırlar, güney-doğu ve kuzeybatıya gittikçe düzleşmekte ve “step” haline gelmektedir. Aşağı Sir Derya (Seyhun) ve Aral Gölü istikametindeki bozkırlar Güney Sibir ovalarını teşkil etmekte ve Hazar Denizi’nin kuzeyinden Karadeniz’in kuzeyine uzanmaktadır. Bozkırlar, İrtiş Nehri’ne doğru çıktıkça zenginleşmekte, bol su ve bol otları ile hayvan beslemek için çok elverişli bir hal almaktadır. Bununla birlikte Sibirya’nın soğuk dalgalarına açık bulunması hasebiyle, yazları kısa ve kışları da o nispette uzun idi. Nehir mansıpları, sazlıkları ve kamışlıkları ile “kışlak” yeri olarak kullanılmaktadır.
Kışlaklar fazla kar almayan yerlerde yapılırdı. Çünkü hayvanların kurumuş otları kar altından tırnakları ile çıkarıp yemeleri gerekiyordu. İrtiş boyları ile Batı Sibirya’nın bir hususiyeti de, ancak tepeler mahiyetinde olan Orta ve Güney Ural Dağlarından, Kama ve İtil nehirleri boyuna gitmek için tabii bir engel teşkil etmeyişi idi.
Balkaş Gölü ve Talas Nehri’nden Seyhun, Yayık, Ukrayna’nın güney bölümü Don ve İtil nehirlerine doğru uzanan bozkırlar ise, Hazar Denizi’nin kuzeyinden, Uralların güneyinden, tarihte “kavimler kapısı” adıyla bilinen kum, çöl sahalarından sonra, İtil’in batısında yeniden bol otlu meralar ve yer yer dağlık-tepelik yaylalar halini almakta ve hakiki bir bozkır olarak Karadeniz’in kuzeyinden ta Karpatlara, Tuna boyuna kadar uzanmakta idi.
Karadeniz’in kuzeyindeki bu bozkırlar, Orta Asya ve Batı Sibirya’daki yayla ve bozkırların devamı mahiyetinde idi, orada, geçilmesini güçleştiren yüksek dağlar veya büyük çöller olmadığı cihetle, Türkistan’daki kavimler, doğudan batıya kolayca geçebilirlerdi. Nitekim daha milattan birçok yüzyıllar önceleri “kavimler kapısı” yolu ile birçok kavim Orta Asya’dan Doğu Avrupa’ya gelmişlerdir.
Avrupa’ya ilk göç eden Türk grubu Hunların batıya doğru ilerlemeleri Asya Hunlarının Türkistan’daki hakimiyetlerini kaybetmelerinden sonra vuku bulmuştur. Hunlar, Tanhu Mo-Tun zamanında (M.Ö. 209-174) sınırları doğuda Kore’ye, kuzeyde Kerulan, Tola, Selanga, Yenisey, Ob, İrtiş, İşim nehirlerine, batıda Balkaş Gölü’nün ötesinde Aral gölüne, güneyde ise Çin sınırında Wei Irmağı-Tibet yaylası-Karakurum’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk tesis etmişlerdi.
Aradan geçen uzun zaman içerisinde gerek iç huzursuzluklar, gerekse kesif Çin propagandasının tesiri ile kuvvet ve otoriteleri zayıflamaya başlamıştı. Ayrıca başa geçen tanhuların dirayetsizliği, akınların duraklayarak devletin iktisadi bakımdan oldukça sıkıntı içerisine düşmesi ve askeri başarısızlıklar da eklenince toprak kaybetmeye başlayan devlet iyice güçten düşmüştür.
Bu olumsuz şartlar altında başa geçen Tanhu Hohan-Yeh’in (M.Ö. 58-31), malî bakımdan rahatlamak gayesiyle Çin himayesine girme teklifi, durumu daha çok karıştırmıştır. Sol Bilge Eligi olan Çi-çi’nin, kardeşinin tanhuluğunu tanımaması ve Çin tahakkümünü reddetmesi üzerine devlet ikiye ayrıldı. Çi-çi’nin kardeşini mağlup ederek Orhon Nehri civarında bulunan başkenti de ele geçirdi. Ho-han-yeh ise kendine bağlı kitlelerle Çin imparatorunun hakimiyetini kabul ederek Çin’in kuzeybatı sınır bölgesine çekildi.
Similar topics
» Doğu Türkistan, tarihte birçok Türk İmparatorluklarına
» Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır...
» Doğu Türkistan'da katliam: 140 ölü
» Doğu türkistan milli davalarımız
» Unutulan Vatan Doğu Türkistan
» Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır...
» Doğu Türkistan'da katliam: 140 ölü
» Doğu türkistan milli davalarımız
» Unutulan Vatan Doğu Türkistan
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz