Kadim Türk- Oğuz Yurdu Ermenistan
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Kadim Türk- Oğuz Yurdu Ermenistan
Kadim Türk- Oğuz Yurdu Ermenistan
Türkiye’yi “soykırım” yapmakla suçlayıp tazminat ve toprak istemekle kalmayıp, Azerbaycan topraklarının yüzde 21′ini işgal altında tutan “Ermenistan”ın, üzerine kurduğu toprakların bile tarihi Türk yurdu olduğunu kimse hatırlamıyor. 1918 yılında Çar Rusyası’nın güdümünde sözde bağımsız olan “Ermenistan”ın nüfusunun yarısı Türk’tü. Bugün ise, bu minik ülkede ne bir Türk ve ne de Türk eseri vardır. “Ermenistan” soykırımcı değil, aynı zamanda medeniyet eserlrini de yok eden vandalisttir. Elinizdeki kitap, hem suçlu hemde güçlü olmak isteyen “Ermenistan”a tarihi bir cevaptır.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TÜRKİYE TÜRKÇESİ’NE ÖNSÖZ
Bugünkü Azerbaycan topraklarının yüzde 21′inî işgal altında tutan ve Türkiye’den toprak isteme cüretini gösteren “Ermenistan”ın üzerinde kurulduğu toprakların da aslında ‘Türk toprağı” olduğunu kaç kişi hatırlıyor? Çarlık Rusya’nın desteğiyle 1800 lü yıllardan başlayarak Azerbaycan’ın batı bölgesini ele geçiren “Ermenistan ın tarihi kimliğini ortaya koyma noktasında yeterli çalışmamız olduğu söylenemez. Hıristiyan köktendincilerin desteğiyle devamlı “1915 Olayları”nı gündemde tutan, “24 Nisan”ı bir nevi “soykırım günü” olarak anan Ermeniler, önce üzerinde yaşadıkları toprakların; Karabağ’dan önce Revan’ın, Gökçe’nin, Zengezur’un hesabını vermek zorundadırlar. İşgal ettikleri topraklardaki binlerce medeniyet eserlerini, yer yurt adlarını ortadan kaldırarak tam bir “kültür soykırımı” gerçekleştiren Ermenilerden “Vandalizm’in hesabını vermeden, hesap sormaya hakları yoktur! Emperyalizmin eseri olan “Ermenistan”da nüfusun yandan fazlası Türk iken, bugün neden bir tek Türk bu “ülke”de yaşamamaktadır?
Osmanlı Devleti’nin 24 Nisan 1915 yılında aldığı tehcir (zorunlu göç) kararını bahane ederek rezilce bir “soykırım” yalanının arkasına sığınan Ermeniler bizden değil, bizim Ermeniler’den hesap sorma hakkımız vardır. Günümüzde Türkiye topraklarında yüzlerce, binlerce Ermeni eseri (kilise, okul, hastane, yaşlılar bakım evi vs.) vardır. Daha birkaç yıl önce, bir tek Eermeninin yaşamadığı Van’ın (ki şovenist Ermenilere göre burası “Ermenistan”in başşehridir) Akdamar adasındaki tarihi Ermeni kilisesini milyonlarca dolar harcayarak restore ettirdiğimiz ne çabuk unutuldu? Yine unutmayalım ki, bu kilise 1915 olayları sırasında Ermem çetelerinin karargahı idi.’ Van’da binlerce müslüman Türk’ü katleden Ermeni çeteler burada yetiştirilmiş, burada barındırılmış, burada kutsanmışlardı)
“Batı’nın yeniçerileri” rolündeki bazı Türkiyeli okumuşların (hiç biri kendisini Türk olarak tanıtmaz) Türk milletini suçlu göstermek için başlattıkları kampanyanın asıl hederinin Türkiye’nin Ermenistan karşısında savunmak bırakmaktır. Halbuki Türkiye ve Türk Milleti, asla suçlu değildir Hele, vatan toprakları işgal altında olan Azerbaycan Türklerinin suçlanması insafsızlıktan da öte bir şeydir.
Zira; okur yazar olan herkes bilir ki, bugünkü “Ermenistan” toprakları, daha dün diyebileceğimiz kadar kısa bir zaman öncesine kadar Türklere aitti. Ermenilerin 150 yıldır (Ermeniler, 1828′den sonra İran ve Türkiye’den Azerbaycan topraklarına göç etmeye başlamışlardır), “Ermenistan” devleti ise, 90 yıldır silmeye çalıştığı Türk izleri bugün hala yaşıyor. En az 15 asırlık Türk Yurdu olan “Ermenistan”daki yer adları hala Türkçedir. Bilim, yer adlarının bir milletin tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmektedir Milletlerin oluşumu ve tarihi gelişimini öğrenmek ve dil özelliklerini tespit etmek için yer adları zengin ve vazgeçilmez kaynaklardır. Yer adları, dededen toruna, nesilden nesile aktarılarak yaşatılır. Şarkılarda, türkülerde, bütün folklor ve folklorik malzemelere sinmiş olan adların ortadan kaldırılması imkânsızdır.
Bilindiği gibi, son yıllarda “toponim” denilen yer adlan bilimi hızlı bir gelişme göstermektedir. Yunanca bir kelime olan “toponim” coğrafi ad demektir. Yer adları, o coğrafyada yaşayan veya yaşamakta olan halk veya halkların etnik kökeni hakkında bilgi verir. Bazı alimler yer adlarının “tarihin aynası” olduğu görüşünü savunur ki, bize göre de çok doğru bir yaklaşımdır. Bazı bilim adamları ise yer adlarının özel adların “özel bir türü “olduğu fikrini savunmaktadırlar. Türkçede ise yer adları ile ilgili çalışmalar maalesef çok azdır. Az sayıdaki bu çalışmalardan birisi de, elinizdeki Azerbaycanın genç alimlerinden Doç. Dr. Eziz Elekberli’nin “Kadim Türk Oğuz Yurdu Ermenistan” adlı eseridir. “Ermenistan’ın işgali altındaki Türk topraklarında doğmuş olan ve bugün Azerbaycan’ın başşehri Bakü’de yaşayan Dr.Elekberli, bu çalışmasıyla bize sadece Ermenistan’daki Türkçe yer adları hakkında bilgi vermekle kalmayıp, Ermenistanın oluşum sürecinde burada yaşayan soydaşlarınızın karşı karşıya kaldıkları zülüm hakkında da, özet de olsa, bilgi sunmaktadır “Ermenistan” devletinin aralıksız sürdürdüğü Ermenileştirme siyasetinin insanlara olduğu kadar, Türk eserlerine karşı da bir “soykırım”a dönüştüğüne şahit olmaktayız.
Kitabı okuyunca, “Ermenistan”daki yer adlarının yaşayan Türkçeyi olduğu kadar kadim Türkçe’nin izlerine de rastlıyoruz. Kitapta Oğuz Türkçesi ağırlıktadır. Ancak Alban ve Saka Türk boyları gibi çok eski Türk topluluklarının hatıralarıda karşımıza çıkmaktadır. Son bin yılda Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı idareleri arasında gidip gelen, 1800′lü yılların başında Rus hakimiyetine giren Azerbaycan beylik ve hanlıktan, en büyük darbeyi 20. yüzyılın başında yemiştir. Revan Türk Hanlığı arazisinde kurulan Ermenistan, Sovyetleştikten sonra Azerbaycanın Gökçe, Zengibasar ve Zengezur bölgelerini topraklarına katmıştır. Son işgal alanı ise, Karabağ’dır. (Kababağ, toplam olarak 18 bin kilometrekaredir. Dağlık Karabağ ise, 4 bin 500 bin metrekaredir.)
Tarihi Türk toprağı Karabağın nasıl adım adım Türksüzleştirilerek Ermenilere peşkeş çekildiğini yakında Turan Kültür Vakfı tarafından yayınlanacak olan “KARABAĞ Şanlı Tarihi, Acı Talihi” adlı kitapta izah edeceğizimizi de hatırlatalım.
Eziz Elekberli’nin çalışmasını Türkiye Türkçesine aktarırken, mümkün olduğu kadar Türkiye Türklerinin rahatça anlayabileceği bir dil kullanmaya gayret ettik. Azerbaycan Türkçesine girmiş olan bazı Ermenice ve Rusça kelimeleri aynen koruyarak Türkçe anlamlarını verdik. İdari bölünüş (inzibati bölgü) sistemine dokunmadık. Rayon, sovhoz, kolhoz şehir tipli kasaba, cumhuriyet statülü şehir gibi idari bölünüşleri anlaşılır hale getirmeye çalıştık
Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinin kök itibariyle bir olmasına (Oğuz diyalektiği) rağmen bazı kelimelerde küçük değişiklikler gözlenmektedir. Mesela Azerbaycan Türkçesinde “Kara” yerine “gara”, “kemer” yerine “gemer, “büyük” yerine boyük”, kız yerine giz, taze yeri teze şeklinde ifade ederler. Biz bunların hepsini Türkiye’de kullanıldığı gibi verdi. Bazı kelimelerdeki harf değişikliklerinin yanı sıra, bazı kelimelerde de de anlam değişikliği söz konusudur. Mesela Azerbaycan Türkleri köy yerine “kend”, “çocuk” yerine uşak, “kemik” yerine” sümük kelimesini kullanırlar. Biz hangisinin doğru olduğuna bakmadan Türkiye’de yerleşmiş olanı esas aldık.
Özel şahıs adlarına ise hiç dokunmadık. Soyadlarının Rusça ek olan “ev” ve “ov” ve “ova”ları da değiştirmedik.
Ermenilerin 1988 yılında başlattıkları ‘Türk Soylarımı” sırasında şehit olan soydaşlarımızın adlarını olduğu gibi yayınladık.
Kitabın künyesinden de anlaşılacağı gibi, 1994 yılında ilk baskısı yapılan çalışmanın geliştirilmeye muhtaç olduğunu yazarında kabul etmekte ve genç gazeteci yazar ve akademisyenleri hizmete davet etmektedir
Kitap. Türkiye’de çok az kişi tarafından bilinmektedir Elimizde, bazı yerleri silinmiş bîr fotokopi vardır. Bizden önce, İğdır Azerbaycan Türk Kültürünü Tanıtma Derneği tarafından (Ankara. 1990) yayınlanan “Ermeni Kültür Terörü” adlı eseri hazırlayan Cafer Kıyası ile İbrahim Bozyel’ce değerlendirilmiş. Başka kaynaklardan da istifade etmiş olan yazarların verdiği ” Batı Azerbaycan (Ermenistan)’da Adları Değiştirilen Yerleşim Birimlerinin Listesi” (a.g.e., s.]9) ile elimizdeki listeyi mukayese ettik. Çok küçük farklılıkları bulunan her iki listede Sovyet dönemindeki değişiklikleri göstermektedir. Daha büyük soykırımın (hem insan, hem de medeniyet eserlerine karşı) yaşandığı 1905 1906 ve 1918 1920 yıllarında yaşandığını biliyoruz.
Bu çalışma, Türkiye’de bir ilk” olmaktadır. Devamının gelmesini diliyor ve bekliyoruz. Bu da öncelikle Azerbaycan Türklerinin alim evlatlarına düşmektedir. Zira onların Ermeni ve Rus dili ile yanılmış kaynaklara ulaşma imkanı bizden çok daha fazladır. Biz ise, o çalışmaları Türkiye ve dünya kamuoyunun bilgisine sunmak zorundayız.
Bu “ilk adımı” atarken desteğini esirgemeyen Arif Acaloğlu, Levent Güçer e teşekkürü milli bir görev sayıyoruz.
Turan Kültür Vakfı Başkanı
Rasim Ekşi
“ERMENİSTAN”I TANIMAK
Türkiye ile Türk Dünyasının arasına tampon bir devlet kurma projesi Çarlık Rusyası tarafından üretilmiş, geliştirilmiş ve uygulanmaya konulmuştur. Aynı gaye ile İngiltere ve daha sonra ABD (Birinci Dünya Savaşı yıllarında) aynı yolu denemişlerdir. Çarlık Rusya ve Onun devamı olan Sovyet Rusya da her zaman Ermenilerin destekçisi olmuştur. Rusya, bölgede sadece yüzde 5′lik bir azınlık olarak yaşayan Ermenilere Kafkasya’da kendi güdümünde bir devlet kurma faaliyetlerine 1880′lı yıllarda başlamıştır. Rusya’nın önce İran’ın yenip Türkmençay Anlaşmasını (1881, daha sonra da Osmanlı Devleti’nin mağlup ederek Edime Anlaşmasını (1829 imzalamaya mecbur etmesi, daha önce geliştirdiği kukla tampon “Ermenistan” devletini kurmak için geniş imkânlar elde etmiştir.
Kafkasya’nın dışında Türkiye’nin Doğu Anadolu ve İran’ın İsfehan ve çevrelerinde azınlık olarak yaşayan Ermenilerin bugünkü “Ermenistan” topraklarına yerleşmeleri adı geçen anlaşmaların sonucu olarak başlamıştır. “Ermenistan”
…
Türkiye’yi “soykırım” yapmakla suçlayıp tazminat ve toprak istemekle kalmayıp, Azerbaycan topraklarının yüzde 21′ini işgal altında tutan “Ermenistan”ın, üzerine kurduğu toprakların bile tarihi Türk yurdu olduğunu kimse hatırlamıyor. 1918 yılında Çar Rusyası’nın güdümünde sözde bağımsız olan “Ermenistan”ın nüfusunun yarısı Türk’tü. Bugün ise, bu minik ülkede ne bir Türk ve ne de Türk eseri vardır. “Ermenistan” soykırımcı değil, aynı zamanda medeniyet eserlrini de yok eden vandalisttir. Elinizdeki kitap, hem suçlu hemde güçlü olmak isteyen “Ermenistan”a tarihi bir cevaptır.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
TÜRKİYE TÜRKÇESİ’NE ÖNSÖZ
Bugünkü Azerbaycan topraklarının yüzde 21′inî işgal altında tutan ve Türkiye’den toprak isteme cüretini gösteren “Ermenistan”ın üzerinde kurulduğu toprakların da aslında ‘Türk toprağı” olduğunu kaç kişi hatırlıyor? Çarlık Rusya’nın desteğiyle 1800 lü yıllardan başlayarak Azerbaycan’ın batı bölgesini ele geçiren “Ermenistan ın tarihi kimliğini ortaya koyma noktasında yeterli çalışmamız olduğu söylenemez. Hıristiyan köktendincilerin desteğiyle devamlı “1915 Olayları”nı gündemde tutan, “24 Nisan”ı bir nevi “soykırım günü” olarak anan Ermeniler, önce üzerinde yaşadıkları toprakların; Karabağ’dan önce Revan’ın, Gökçe’nin, Zengezur’un hesabını vermek zorundadırlar. İşgal ettikleri topraklardaki binlerce medeniyet eserlerini, yer yurt adlarını ortadan kaldırarak tam bir “kültür soykırımı” gerçekleştiren Ermenilerden “Vandalizm’in hesabını vermeden, hesap sormaya hakları yoktur! Emperyalizmin eseri olan “Ermenistan”da nüfusun yandan fazlası Türk iken, bugün neden bir tek Türk bu “ülke”de yaşamamaktadır?
Osmanlı Devleti’nin 24 Nisan 1915 yılında aldığı tehcir (zorunlu göç) kararını bahane ederek rezilce bir “soykırım” yalanının arkasına sığınan Ermeniler bizden değil, bizim Ermeniler’den hesap sorma hakkımız vardır. Günümüzde Türkiye topraklarında yüzlerce, binlerce Ermeni eseri (kilise, okul, hastane, yaşlılar bakım evi vs.) vardır. Daha birkaç yıl önce, bir tek Eermeninin yaşamadığı Van’ın (ki şovenist Ermenilere göre burası “Ermenistan”in başşehridir) Akdamar adasındaki tarihi Ermeni kilisesini milyonlarca dolar harcayarak restore ettirdiğimiz ne çabuk unutuldu? Yine unutmayalım ki, bu kilise 1915 olayları sırasında Ermem çetelerinin karargahı idi.’ Van’da binlerce müslüman Türk’ü katleden Ermeni çeteler burada yetiştirilmiş, burada barındırılmış, burada kutsanmışlardı)
“Batı’nın yeniçerileri” rolündeki bazı Türkiyeli okumuşların (hiç biri kendisini Türk olarak tanıtmaz) Türk milletini suçlu göstermek için başlattıkları kampanyanın asıl hederinin Türkiye’nin Ermenistan karşısında savunmak bırakmaktır. Halbuki Türkiye ve Türk Milleti, asla suçlu değildir Hele, vatan toprakları işgal altında olan Azerbaycan Türklerinin suçlanması insafsızlıktan da öte bir şeydir.
Zira; okur yazar olan herkes bilir ki, bugünkü “Ermenistan” toprakları, daha dün diyebileceğimiz kadar kısa bir zaman öncesine kadar Türklere aitti. Ermenilerin 150 yıldır (Ermeniler, 1828′den sonra İran ve Türkiye’den Azerbaycan topraklarına göç etmeye başlamışlardır), “Ermenistan” devleti ise, 90 yıldır silmeye çalıştığı Türk izleri bugün hala yaşıyor. En az 15 asırlık Türk Yurdu olan “Ermenistan”daki yer adları hala Türkçedir. Bilim, yer adlarının bir milletin tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmektedir Milletlerin oluşumu ve tarihi gelişimini öğrenmek ve dil özelliklerini tespit etmek için yer adları zengin ve vazgeçilmez kaynaklardır. Yer adları, dededen toruna, nesilden nesile aktarılarak yaşatılır. Şarkılarda, türkülerde, bütün folklor ve folklorik malzemelere sinmiş olan adların ortadan kaldırılması imkânsızdır.
Bilindiği gibi, son yıllarda “toponim” denilen yer adlan bilimi hızlı bir gelişme göstermektedir. Yunanca bir kelime olan “toponim” coğrafi ad demektir. Yer adları, o coğrafyada yaşayan veya yaşamakta olan halk veya halkların etnik kökeni hakkında bilgi verir. Bazı alimler yer adlarının “tarihin aynası” olduğu görüşünü savunur ki, bize göre de çok doğru bir yaklaşımdır. Bazı bilim adamları ise yer adlarının özel adların “özel bir türü “olduğu fikrini savunmaktadırlar. Türkçede ise yer adları ile ilgili çalışmalar maalesef çok azdır. Az sayıdaki bu çalışmalardan birisi de, elinizdeki Azerbaycanın genç alimlerinden Doç. Dr. Eziz Elekberli’nin “Kadim Türk Oğuz Yurdu Ermenistan” adlı eseridir. “Ermenistan’ın işgali altındaki Türk topraklarında doğmuş olan ve bugün Azerbaycan’ın başşehri Bakü’de yaşayan Dr.Elekberli, bu çalışmasıyla bize sadece Ermenistan’daki Türkçe yer adları hakkında bilgi vermekle kalmayıp, Ermenistanın oluşum sürecinde burada yaşayan soydaşlarınızın karşı karşıya kaldıkları zülüm hakkında da, özet de olsa, bilgi sunmaktadır “Ermenistan” devletinin aralıksız sürdürdüğü Ermenileştirme siyasetinin insanlara olduğu kadar, Türk eserlerine karşı da bir “soykırım”a dönüştüğüne şahit olmaktayız.
Kitabı okuyunca, “Ermenistan”daki yer adlarının yaşayan Türkçeyi olduğu kadar kadim Türkçe’nin izlerine de rastlıyoruz. Kitapta Oğuz Türkçesi ağırlıktadır. Ancak Alban ve Saka Türk boyları gibi çok eski Türk topluluklarının hatıralarıda karşımıza çıkmaktadır. Son bin yılda Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı idareleri arasında gidip gelen, 1800′lü yılların başında Rus hakimiyetine giren Azerbaycan beylik ve hanlıktan, en büyük darbeyi 20. yüzyılın başında yemiştir. Revan Türk Hanlığı arazisinde kurulan Ermenistan, Sovyetleştikten sonra Azerbaycanın Gökçe, Zengibasar ve Zengezur bölgelerini topraklarına katmıştır. Son işgal alanı ise, Karabağ’dır. (Kababağ, toplam olarak 18 bin kilometrekaredir. Dağlık Karabağ ise, 4 bin 500 bin metrekaredir.)
Tarihi Türk toprağı Karabağın nasıl adım adım Türksüzleştirilerek Ermenilere peşkeş çekildiğini yakında Turan Kültür Vakfı tarafından yayınlanacak olan “KARABAĞ Şanlı Tarihi, Acı Talihi” adlı kitapta izah edeceğizimizi de hatırlatalım.
Eziz Elekberli’nin çalışmasını Türkiye Türkçesine aktarırken, mümkün olduğu kadar Türkiye Türklerinin rahatça anlayabileceği bir dil kullanmaya gayret ettik. Azerbaycan Türkçesine girmiş olan bazı Ermenice ve Rusça kelimeleri aynen koruyarak Türkçe anlamlarını verdik. İdari bölünüş (inzibati bölgü) sistemine dokunmadık. Rayon, sovhoz, kolhoz şehir tipli kasaba, cumhuriyet statülü şehir gibi idari bölünüşleri anlaşılır hale getirmeye çalıştık
Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinin kök itibariyle bir olmasına (Oğuz diyalektiği) rağmen bazı kelimelerde küçük değişiklikler gözlenmektedir. Mesela Azerbaycan Türkçesinde “Kara” yerine “gara”, “kemer” yerine “gemer, “büyük” yerine boyük”, kız yerine giz, taze yeri teze şeklinde ifade ederler. Biz bunların hepsini Türkiye’de kullanıldığı gibi verdi. Bazı kelimelerdeki harf değişikliklerinin yanı sıra, bazı kelimelerde de de anlam değişikliği söz konusudur. Mesela Azerbaycan Türkleri köy yerine “kend”, “çocuk” yerine uşak, “kemik” yerine” sümük kelimesini kullanırlar. Biz hangisinin doğru olduğuna bakmadan Türkiye’de yerleşmiş olanı esas aldık.
Özel şahıs adlarına ise hiç dokunmadık. Soyadlarının Rusça ek olan “ev” ve “ov” ve “ova”ları da değiştirmedik.
Ermenilerin 1988 yılında başlattıkları ‘Türk Soylarımı” sırasında şehit olan soydaşlarımızın adlarını olduğu gibi yayınladık.
Kitabın künyesinden de anlaşılacağı gibi, 1994 yılında ilk baskısı yapılan çalışmanın geliştirilmeye muhtaç olduğunu yazarında kabul etmekte ve genç gazeteci yazar ve akademisyenleri hizmete davet etmektedir
Kitap. Türkiye’de çok az kişi tarafından bilinmektedir Elimizde, bazı yerleri silinmiş bîr fotokopi vardır. Bizden önce, İğdır Azerbaycan Türk Kültürünü Tanıtma Derneği tarafından (Ankara. 1990) yayınlanan “Ermeni Kültür Terörü” adlı eseri hazırlayan Cafer Kıyası ile İbrahim Bozyel’ce değerlendirilmiş. Başka kaynaklardan da istifade etmiş olan yazarların verdiği ” Batı Azerbaycan (Ermenistan)’da Adları Değiştirilen Yerleşim Birimlerinin Listesi” (a.g.e., s.]9) ile elimizdeki listeyi mukayese ettik. Çok küçük farklılıkları bulunan her iki listede Sovyet dönemindeki değişiklikleri göstermektedir. Daha büyük soykırımın (hem insan, hem de medeniyet eserlerine karşı) yaşandığı 1905 1906 ve 1918 1920 yıllarında yaşandığını biliyoruz.
Bu çalışma, Türkiye’de bir ilk” olmaktadır. Devamının gelmesini diliyor ve bekliyoruz. Bu da öncelikle Azerbaycan Türklerinin alim evlatlarına düşmektedir. Zira onların Ermeni ve Rus dili ile yanılmış kaynaklara ulaşma imkanı bizden çok daha fazladır. Biz ise, o çalışmaları Türkiye ve dünya kamuoyunun bilgisine sunmak zorundayız.
Bu “ilk adımı” atarken desteğini esirgemeyen Arif Acaloğlu, Levent Güçer e teşekkürü milli bir görev sayıyoruz.
Turan Kültür Vakfı Başkanı
Rasim Ekşi
“ERMENİSTAN”I TANIMAK
Türkiye ile Türk Dünyasının arasına tampon bir devlet kurma projesi Çarlık Rusyası tarafından üretilmiş, geliştirilmiş ve uygulanmaya konulmuştur. Aynı gaye ile İngiltere ve daha sonra ABD (Birinci Dünya Savaşı yıllarında) aynı yolu denemişlerdir. Çarlık Rusya ve Onun devamı olan Sovyet Rusya da her zaman Ermenilerin destekçisi olmuştur. Rusya, bölgede sadece yüzde 5′lik bir azınlık olarak yaşayan Ermenilere Kafkasya’da kendi güdümünde bir devlet kurma faaliyetlerine 1880′lı yıllarda başlamıştır. Rusya’nın önce İran’ın yenip Türkmençay Anlaşmasını (1881, daha sonra da Osmanlı Devleti’nin mağlup ederek Edime Anlaşmasını (1829 imzalamaya mecbur etmesi, daha önce geliştirdiği kukla tampon “Ermenistan” devletini kurmak için geniş imkânlar elde etmiştir.
Kafkasya’nın dışında Türkiye’nin Doğu Anadolu ve İran’ın İsfehan ve çevrelerinde azınlık olarak yaşayan Ermenilerin bugünkü “Ermenistan” topraklarına yerleşmeleri adı geçen anlaşmaların sonucu olarak başlamıştır. “Ermenistan”
…
erzurumlu25- .::Tengri::.
-
Yaş : 45
Cinsiyet :
Nerden : Erzurum
Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: : 757
Üyelik Tarihi : 29/12/09
Ermenistan tarihi Azerbaycan Türk toprağıdır! (1918)
Ermenistan tarihi Azerbaycan Türk toprağıdır! (1918)
Ruslar, biz birleşemeyelim diye Türkiye ve Azerbaycanın arasına ermenistan devletini kurmuştur.
Türkiye Türkleri paylaşsın..
Türkiye'de az bilinir bu bilgi!
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ruslar, biz birleşemeyelim diye Türkiye ve Azerbaycanın arasına ermenistan devletini kurmuştur.
Türkiye Türkleri paylaşsın..
Türkiye'de az bilinir bu bilgi!
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
erzurumlu25- .::Tengri::.
-
Yaş : 45
Cinsiyet :
Nerden : Erzurum
Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: : 757
Üyelik Tarihi : 29/12/09
Ermeni hezeyanları
Günümüzden 50-60 yıl önce, “Dünyanın en büyük palavracıları Acemlerle Marsilyalılardır…” derler, çeşitli fıkralar anlatıp gülerlerdi… Aradan bunca zaman geçtikten sonra bir de bakıyoruz ki: Ermeniler onları açık ara sollamışlar. Hem de ne sollayış; erişebilene, yetişebilene aşk olsun!..
Yok Ermeni katliamıymış, yok efendim Ermeni soykırımıymış…Mış da mış mış, mış da mış mış… Verdikleri rakamlara şöyle bir bakıyorsunuz, dünya dünya olalı o kadar Ermeni yeryüzünde görülmemiş!..
“Teb’a-i sâdıka” (sadık uyruk) demişiz, her türlü sanatı icra etmelerine göz yummuş, her türlü makama geçmelerine ses çıkarmamışız. Dahası:
Ayırmamışız, yan bakmamışız… Bütün bunlara karşılık onlar fırsat buldular mı ihanet etmekten vaz geçmemişler, Türk’ü arkadan vurmaktan geri kalmamışlardır!.. “Türk’ün zehirli kanı, Ermeninin asil kanıyla birleşince temizlenir” yavesini duymayan sebükmağzlar, nazik yerlerini yırtarcasına bağırdılar: “Hepimiz Ermeniyiz.”
Siyasette Ermeni palavrası, mimarlıkta Ermeni palavrası…Uluslar arası sorunlarda Ermeni palavrası… Herkesi kör, âlemi sersem sanıyorlar.
Yıl: 1919… ABD Kongresi’nden General James Guthurie Harbord başkanlığında oluşturulan bir kurul Türkiye’ye gelir. Aralarında Ermeni subaylar da vardır… Bu topluluk, Manda ve Ermeni meselesini araştıracaktır. General Harbord Ermeni yaygaralarına kulak asmayarak gördüklerini, öğrendiklerini yansıttığı raporunu ABD Kongresi’ne sunar. Ermeni sorunu, Kongrece Türkiye lehine çözümlenir. Aradan tam 92 yıl geçer ama, Ermeni palavraları bitmek tükenmek nedir bilmez. Ne hikmettir bilinmez, akıl erdirilemez: Dünya kamuoyu da bu safsatalara saf saf inanmakta devam eder… Bu arada bizim ilgililer-bilgililer, etkililer-yetkililer ne yaparlar, ne ederler; o da ayrı bir muammadır…Yemliha uykusuna horul horul devam ederler..
*
[URL="http://ermenimezalimi.atauniv.com/wp-content/uploads/2011/07/kadim-turkler-ve-ermenistan.jpg"][Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/URL]
Turan Kültür Vakfı’nın yayınladığı Kadim Türkler ve Ermenistan adlı kitapta şunları okuyoruz: “Ermeni tarihçiliğinin hâkim anlayışı, bugünkü Ermenistan topraklarında yaşayan Ermenilerin Avtohtan, yani köklü halk olarak kabul edilen peşin ve ilkel bir anlayışa dayanmasıdır. Bu anlayış tabiî olarak tarihî ve ilmî bir anlayış değil, geçen yüzyıldan miras kalan milliyetçilik hareketlerinin Ermenilerce ırkçılık boyutuna taşınan siyasî bir anlayıştır. Yine bu anlayış, Azerbaycan Türklerinin asıl vatanlarından kovulmalarına ve soykırıma uğramalarına temel teşkil etmektedir. Bölgenin asıl sahipleri olan Albanları, kadim Türkleri ve daha sonra devam eden Türk hâkimiyet dönemlerinin tarihini atlayarak yüzyılın başlarından itibaren başlatılan Ermeni vatanı tarihi (!) tarih ilmiyle hiçbir alâkası olmayan “yalan” bir Ermeni tarihidir. Bu tarihî yalanın tarihini ortaya koymak ise, her namuslu ilim adamı ahlâkı sahibi aydın ve tarihçinin sorumluluğu olduğu kanaatindeyiz.”
Yine Turan Kültür Vakfı’nın yayınladığı Kadim Türk-Oğuz Yurdu “Ermenistan”da şu satırlar gözümüze çarptı: “Türkiye’yi ‘soykırım’ yapmakla suçlayıp tazminat ve toprak istemekle
[URL="http://ermenimezalimi.atauniv.com/wp-content/uploads/2011/07/kadim-turk-ogus-yurdu-ermenistan.jpg"][Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/URL]
kalmayıp, Azerbaycan topraklarının yüzde 21’ini işgal altında tutan ‘Ermenistan’ın, üzerine kurulduğu toprakların bile tarihî Türk Yurdu olduğunu kimse hatırlatmıyor… 1918 yılında Çar Rusyası’nın güdümünde sözde ‘bağımsız’ olan ‘Ermenistan’ın nüfusunun yarısı Türk’tü… Bugün ise, bu minik ülkede ne birTürk ve ne de bir Türk eseri vardır…’Ermenistan’ yalnızca soykırımcı değil, aynı zamanda medeniyet eserlerini de yok eden vandalisttir. Elinizdeki kitap, hem suçlu hem de güçlü olmak isteyen ’Ermenistan’a tarihî bir cevaptır.”
***
Şimdi de gelelim mimarlık meselesine… Bu palavralara kulak verecek olursak, Istanbul’da Ayasofya, Süleymaniye ve Sultanahmet hariç, han, hamam, saray, sahilsaray, okul, kışla, cami, hastahane, devlet dairesi vb. bütün binaları Balyanlar yapmış…Hemen sormak gerektir: Balyanlar mimar mıdır?.. Ne gezer!.. Ya necidir?.. Müteahhit…
Heybeliada Bahriye Mektebi, Kirkor Balyan’ın değil, Mühendishane’de 30 yıl hocalık yapmış, 1827-29 yıllarında Başmimarlık makamında bulunmuş olan Kırımlı Mahmut Ağa’nındır…
Eski Çırağan Sarayı ve Rami Kışlası, Senekerim Balyan’ın eseri olarak gösterilen Bayazıt Yangın Kulesi, Nikoğos Balyan’ın adıyla anılan Ortaköy ve Hırka-i Şerif camileri; Garabet ve Nikoğos Balyan’a ait olduğu söylenilen Dolmabahçe Sarayı Seyyid Abdülhalim Efendi’nin eserleridir.
Divanyolu’ndaki Sultan II. Mahmud Türbesi Garabet Balyan’ın değil, Mühendis Halim Efendi’nindir.
Sarkis Balyan’ın eseri olarak gösterilen Mecidiye Kışlası (Taşkışla) ve Harbiye Mektebi (Askerî Müze) İngiliz Mimar Williams James Smith’indir. Yine ona bağlanan binalardan Baltalimanı Sahilsarayı ile Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu İtalyan Mimar Fossati’nin; Yıldız Hamidiye Camisi Rum Nikolaki Kalfa’nın, Aksaray Valide Camisi İtalyan Montanie; Harbiye Nezareti binası Mühendishane’den yetişen Ali Paşa’nındır. Sarayburnu Antrepoları Simon Balyan’ın değil, August Jasmund’un eseridir.
Kevork Pamukciyan, Sarkis Balyan’ın 1855’te Ecole des Beaux-Art’tan mezun olduğunu yazmaktadır. Oysa bu yıllarda Sarkis Balyan 1853’te Sultanahmet’te inşa ettiği bir hanın çatısının çökmesinden dolayı kodestedir… İTÜ’den Aygül Ağır’ın adı geçen okulla yaptığı yazışmalarda Balyanlardan hiçbir kimsenin o okulda okumadığı açıkça belirtilmiştir…
Osmanlı tarihinin en büyük inşaat yolsuzluğu Balyanlar tarafından yapılmıştır… 1871 tamamlanan Çırağan Sarayının müteahhitliğini yapan Sarkis Balyan’a, işçi ve esnafa ait ödemelerin bir kısmını yapmamasından dolayı dava açılır. 1886’da tamamlanan muhakeme sonucunda Balyanların üç yüz bin altını aşkın inşaat yolsuzlukları tespit edilip bütün mal varlıklarına el konulur.
Kuruçeşme adası meselesi de ayrı bir rezalettir…
[URL="http://ermenimezalimi.atauniv.com/wp-content/uploads/2011/07/son-donem-osmanli-mimarligi.jpg"][Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/URL]
Böyyük araştırmacı, eski yazıyı bilmediği için belgeleri ücretle okutan, Adalar Belediye Başkanı olmak şehvetiyle yanıp tutuşan Parsek Tuğlacıyan “irade”yi “ferman” olarak gösterir!.. Oysa, çalışmaları sayesinde aydınlandığımız, yukarıdaki bilgileri aldığımız Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Yar.Doç. Dr. Selman CAN Devlet Arşivlerinde yıllarca kafa patlatarak, göz nuru dökerek, dirsek çürüterek, emek vererek meseleyi enine boyuna inceler. Çalışmalarını zaman zaman makaleler, röportajlar şeklinde kamuya duyurur. Onun bu ömür törpüsü çalışmalarını Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü “Bilinmeyen aktörleri ve olayları ile SON DÖNEM OSMANLI MİMARLIĞI” (Erzurum 2011) adıyla kitaplaştırmış bulunuyor.
Büyük boy 128 sayfa; mazrufu kadar, zarfı da şirin bir kitap. Balyanların pek çok marifetleri yansız olarak işleniyor. Saydıklarımızdan çok daha fazlasını bu kitapta bulmak mümkün.
Genç, çalışkan ve değerli bilim adamımız olan Selman Can ile Erzurum Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü candan gönülden kutluluyoruz.
Aydil EROL
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
[/B]
Yok Ermeni katliamıymış, yok efendim Ermeni soykırımıymış…Mış da mış mış, mış da mış mış… Verdikleri rakamlara şöyle bir bakıyorsunuz, dünya dünya olalı o kadar Ermeni yeryüzünde görülmemiş!..
“Teb’a-i sâdıka” (sadık uyruk) demişiz, her türlü sanatı icra etmelerine göz yummuş, her türlü makama geçmelerine ses çıkarmamışız. Dahası:
Ayırmamışız, yan bakmamışız… Bütün bunlara karşılık onlar fırsat buldular mı ihanet etmekten vaz geçmemişler, Türk’ü arkadan vurmaktan geri kalmamışlardır!.. “Türk’ün zehirli kanı, Ermeninin asil kanıyla birleşince temizlenir” yavesini duymayan sebükmağzlar, nazik yerlerini yırtarcasına bağırdılar: “Hepimiz Ermeniyiz.”
Siyasette Ermeni palavrası, mimarlıkta Ermeni palavrası…Uluslar arası sorunlarda Ermeni palavrası… Herkesi kör, âlemi sersem sanıyorlar.
Yıl: 1919… ABD Kongresi’nden General James Guthurie Harbord başkanlığında oluşturulan bir kurul Türkiye’ye gelir. Aralarında Ermeni subaylar da vardır… Bu topluluk, Manda ve Ermeni meselesini araştıracaktır. General Harbord Ermeni yaygaralarına kulak asmayarak gördüklerini, öğrendiklerini yansıttığı raporunu ABD Kongresi’ne sunar. Ermeni sorunu, Kongrece Türkiye lehine çözümlenir. Aradan tam 92 yıl geçer ama, Ermeni palavraları bitmek tükenmek nedir bilmez. Ne hikmettir bilinmez, akıl erdirilemez: Dünya kamuoyu da bu safsatalara saf saf inanmakta devam eder… Bu arada bizim ilgililer-bilgililer, etkililer-yetkililer ne yaparlar, ne ederler; o da ayrı bir muammadır…Yemliha uykusuna horul horul devam ederler..
*
[URL="http://ermenimezalimi.atauniv.com/wp-content/uploads/2011/07/kadim-turkler-ve-ermenistan.jpg"][Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/URL]
Turan Kültür Vakfı’nın yayınladığı Kadim Türkler ve Ermenistan adlı kitapta şunları okuyoruz: “Ermeni tarihçiliğinin hâkim anlayışı, bugünkü Ermenistan topraklarında yaşayan Ermenilerin Avtohtan, yani köklü halk olarak kabul edilen peşin ve ilkel bir anlayışa dayanmasıdır. Bu anlayış tabiî olarak tarihî ve ilmî bir anlayış değil, geçen yüzyıldan miras kalan milliyetçilik hareketlerinin Ermenilerce ırkçılık boyutuna taşınan siyasî bir anlayıştır. Yine bu anlayış, Azerbaycan Türklerinin asıl vatanlarından kovulmalarına ve soykırıma uğramalarına temel teşkil etmektedir. Bölgenin asıl sahipleri olan Albanları, kadim Türkleri ve daha sonra devam eden Türk hâkimiyet dönemlerinin tarihini atlayarak yüzyılın başlarından itibaren başlatılan Ermeni vatanı tarihi (!) tarih ilmiyle hiçbir alâkası olmayan “yalan” bir Ermeni tarihidir. Bu tarihî yalanın tarihini ortaya koymak ise, her namuslu ilim adamı ahlâkı sahibi aydın ve tarihçinin sorumluluğu olduğu kanaatindeyiz.”
Yine Turan Kültür Vakfı’nın yayınladığı Kadim Türk-Oğuz Yurdu “Ermenistan”da şu satırlar gözümüze çarptı: “Türkiye’yi ‘soykırım’ yapmakla suçlayıp tazminat ve toprak istemekle
[URL="http://ermenimezalimi.atauniv.com/wp-content/uploads/2011/07/kadim-turk-ogus-yurdu-ermenistan.jpg"][Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/URL]
kalmayıp, Azerbaycan topraklarının yüzde 21’ini işgal altında tutan ‘Ermenistan’ın, üzerine kurulduğu toprakların bile tarihî Türk Yurdu olduğunu kimse hatırlatmıyor… 1918 yılında Çar Rusyası’nın güdümünde sözde ‘bağımsız’ olan ‘Ermenistan’ın nüfusunun yarısı Türk’tü… Bugün ise, bu minik ülkede ne birTürk ve ne de bir Türk eseri vardır…’Ermenistan’ yalnızca soykırımcı değil, aynı zamanda medeniyet eserlerini de yok eden vandalisttir. Elinizdeki kitap, hem suçlu hem de güçlü olmak isteyen ’Ermenistan’a tarihî bir cevaptır.”
***
Şimdi de gelelim mimarlık meselesine… Bu palavralara kulak verecek olursak, Istanbul’da Ayasofya, Süleymaniye ve Sultanahmet hariç, han, hamam, saray, sahilsaray, okul, kışla, cami, hastahane, devlet dairesi vb. bütün binaları Balyanlar yapmış…Hemen sormak gerektir: Balyanlar mimar mıdır?.. Ne gezer!.. Ya necidir?.. Müteahhit…
Heybeliada Bahriye Mektebi, Kirkor Balyan’ın değil, Mühendishane’de 30 yıl hocalık yapmış, 1827-29 yıllarında Başmimarlık makamında bulunmuş olan Kırımlı Mahmut Ağa’nındır…
Eski Çırağan Sarayı ve Rami Kışlası, Senekerim Balyan’ın eseri olarak gösterilen Bayazıt Yangın Kulesi, Nikoğos Balyan’ın adıyla anılan Ortaköy ve Hırka-i Şerif camileri; Garabet ve Nikoğos Balyan’a ait olduğu söylenilen Dolmabahçe Sarayı Seyyid Abdülhalim Efendi’nin eserleridir.
Divanyolu’ndaki Sultan II. Mahmud Türbesi Garabet Balyan’ın değil, Mühendis Halim Efendi’nindir.
Sarkis Balyan’ın eseri olarak gösterilen Mecidiye Kışlası (Taşkışla) ve Harbiye Mektebi (Askerî Müze) İngiliz Mimar Williams James Smith’indir. Yine ona bağlanan binalardan Baltalimanı Sahilsarayı ile Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu İtalyan Mimar Fossati’nin; Yıldız Hamidiye Camisi Rum Nikolaki Kalfa’nın, Aksaray Valide Camisi İtalyan Montanie; Harbiye Nezareti binası Mühendishane’den yetişen Ali Paşa’nındır. Sarayburnu Antrepoları Simon Balyan’ın değil, August Jasmund’un eseridir.
Kevork Pamukciyan, Sarkis Balyan’ın 1855’te Ecole des Beaux-Art’tan mezun olduğunu yazmaktadır. Oysa bu yıllarda Sarkis Balyan 1853’te Sultanahmet’te inşa ettiği bir hanın çatısının çökmesinden dolayı kodestedir… İTÜ’den Aygül Ağır’ın adı geçen okulla yaptığı yazışmalarda Balyanlardan hiçbir kimsenin o okulda okumadığı açıkça belirtilmiştir…
Osmanlı tarihinin en büyük inşaat yolsuzluğu Balyanlar tarafından yapılmıştır… 1871 tamamlanan Çırağan Sarayının müteahhitliğini yapan Sarkis Balyan’a, işçi ve esnafa ait ödemelerin bir kısmını yapmamasından dolayı dava açılır. 1886’da tamamlanan muhakeme sonucunda Balyanların üç yüz bin altını aşkın inşaat yolsuzlukları tespit edilip bütün mal varlıklarına el konulur.
Kuruçeşme adası meselesi de ayrı bir rezalettir…
[URL="http://ermenimezalimi.atauniv.com/wp-content/uploads/2011/07/son-donem-osmanli-mimarligi.jpg"][Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.][/URL]
Böyyük araştırmacı, eski yazıyı bilmediği için belgeleri ücretle okutan, Adalar Belediye Başkanı olmak şehvetiyle yanıp tutuşan Parsek Tuğlacıyan “irade”yi “ferman” olarak gösterir!.. Oysa, çalışmaları sayesinde aydınlandığımız, yukarıdaki bilgileri aldığımız Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Yar.Doç. Dr. Selman CAN Devlet Arşivlerinde yıllarca kafa patlatarak, göz nuru dökerek, dirsek çürüterek, emek vererek meseleyi enine boyuna inceler. Çalışmalarını zaman zaman makaleler, röportajlar şeklinde kamuya duyurur. Onun bu ömür törpüsü çalışmalarını Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü “Bilinmeyen aktörleri ve olayları ile SON DÖNEM OSMANLI MİMARLIĞI” (Erzurum 2011) adıyla kitaplaştırmış bulunuyor.
Büyük boy 128 sayfa; mazrufu kadar, zarfı da şirin bir kitap. Balyanların pek çok marifetleri yansız olarak işleniyor. Saydıklarımızdan çok daha fazlasını bu kitapta bulmak mümkün.
Genç, çalışkan ve değerli bilim adamımız olan Selman Can ile Erzurum Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü candan gönülden kutluluyoruz.
Aydil EROL
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
[/B]
erzurumlu25- .::Tengri::.
-
Yaş : 45
Cinsiyet :
Nerden : Erzurum
Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: : 757
Üyelik Tarihi : 29/12/09
Similar topics
» Gagauzlar Türk köküne mensup olan kadim Oğuz grubuna dahildirler
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» TÜRK OĞUZ ÇEPNİLER
» Diyarbakır...dört Türk devletine başkentlik yapmış kadim Türk şehridir
» 15 bin yıllık Türk yurdu
» Timur Davletov - Kadim Türk Tarihi, Türk İnancı, Türk Kültürü
» TÜRK OĞUZ ÇEPNİLER
» Diyarbakır...dört Türk devletine başkentlik yapmış kadim Türk şehridir
» 15 bin yıllık Türk yurdu
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz