Yeter Be! Artık Anlayın!..
1 sayfadaki 1 sayfası
Yeter Be! Artık Anlayın!..
Ergenekon darbesi, Balyoz tezgahı, casusluk uydurması v.b davalarda yaşananlara hayret ederek “şu da oldu, bu da oldu” diye yazıp duranlaradır sözüm. Her gün esir bir komutanın destansı kahramanlığını yazıp, “darbeci değil, kahraman” diyerek kısır savunma psikolojisinden çıkamayanlaradır sözüm.
Kardeş;
Ortada dava-mava yok! Suç yok, suçlu yok!
Bu süreçte tecavüze uğrayan adalet hanım acaba kaç piç doğurdu, önce o piçlerin izini sürün siz...
Darbe yalanıyla millî güçleri esir aldıranlar darbe falan olmayacağını biliyor zaten. Tezgahı kuranlara “darbe yok” diye açıklama yapmak komediden öteye bir acizliktir.
Bu esir alma oyununun gizli tanıkları kim?
PKK’lı katiller, PKK’lı sapıklar, PKK’lı tecavüzcüler….
Öcalan 2005 yılında Ergenekon' un E'si bile ortada yokken, avukatlarına Şemdinli olaylarından sonraki ilk görüşmesinde, "bu vesileyle ordu içinde bir kesimin tasfiye edileceği kesin ama bunun ne dereceye kadar nereye varacağı belli değil" diyor.
Öcalan TSK içinde yapılacak operasyonları 4-5 yıl öncesinden biliyor ve bu bilgiyi gitmesi gereken yerlere gönderiyor.
Hillary Clinton’ın 2012 yılında Erdoğan’a bir mektup yazdığı ortaya çıktı. O mektupta Clinton; “Anlaşmamız TSK'da tasfiye ile sınırlıydı, çok ileri gittiniz.” diyor.
Clinton, Erdoğan ile birlik olup Türk Ordusunu tasfiye ettiklerini ilân ediyor. Yabancı bir ülke ile işbirliği yapıp başbakanı olduğu ülkenin Ordusu’na tuzak kuran Başbakan onca suçun üzerinde otururken, hala nasıl savunma durumunda kalabiliyorsunuz?
Meşhur Oslo görüşmelerinde MİT yetkilisi bayan narko terör örgütü üyelerine ne diyordu?
“Sizinle savaşan ordu mensupları içeride…” diyordu değil mi?
Bu aleni ihanetin karşısında hala savunmada mı olacağız?
Zaman savunma zamanı değil, hesap sorma zamanıdır!..
Karayılan Erdoğan’a; “iktidara gelmenizde bizim de payımız var” diyerek payını istiyor.
Sahte haham Tuncay Güney;
“Ergenekon davası bir projeydi bitti artık. İçeridekilerin çıkması gerekir.” diye açıklama yapıyor.
Tertip ve tertibin çok ortaklı çetesi bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Karşımızda “siyasisi, polisi, medyası, istihbaratı, sanatçısı, sivil toplum kuruluşları, yabancı istihbarat elemanları ile organize bir suç çetesi” duruyor.
Beyler ve bayanlar; organize bir suç çetesine karşı savunma yapılmaz, saldırı yapılır. Hesap sorulur.
Esir evinde görevli(!) savcılarca Ümraniye’de buldukları sözde bombalar için esirlere şöyle sorular yöneltilmişti:
“İkinci bombayı patlattığınızda, birinci bombayı patlatmış mıydınız?”
Telefon konuşmaları içerisinde geçen İndre Gandi sözüne binaen;
“İndre Gandi kimdir? Tanıyor musunuz?”
Tutsak yazarlara;
“Fetullah Hoca aleyhinde niye yazı yazıyorsun?”
“Barzani aleyhinde niye yazı yazıyorsun?”
Siz bu soruları savcıların cahilliklerinden sehven sorduğunu mu sanıyorsunuz?
Tabii ki hayır!.. Bu sorular kasten; “sinir sistemlerini bozmak için, umutsuzluğa sürüklemek için, sizi burada dalga geçerek, delile gerek duymadan, istediğimiz gibi derdest ederiz, ediyoruz” mesajı vermek için soruluyor.
Peki; Ordu mensupları için hasmı olan PKK’lılar neden gizli tanık yapıldı? Şemdin Sakık gibi bir katilin gizli tanıklığı neden açık edildi? Neden bütün gizli tanıklar tecavüzcü ve sapıklardan seçildi?
Ordu’nun tümünün moralini çökertmek, aşağılamak için...
“Seni esir aldım. Gizli(açık) tanıklarımı da tecavüzcülerden seçerek seni, temsil ettiğin ordunu aşağılıyorum. Bunu yapmak için hukuk kurallarına gerek duymuyorum. Çünkü ülkenizde hakim güç benim. Bu gücü anlamanız için bütün kuralları 75 milyon insanın gözüne soka soka çiğniyorum. “ diyor.
Bu esir evlerini bu millet yıkmadıkça, kimse başı dik gezmesin!
Bertolt BRECHT’in dediği gibi;
“Ey mutsuzlar!
Kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz. Çığlıklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız! Haksızlık varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan. Ayaklanma olmuyorsa batsın o şehir yerin dibine. Yansın bitsin, kül olsun karanlıklar basmadan.”
Peki bu operasyonlar sadece “öncü işgal gücü görevi yapan” hükümet eli ile yapılabilir miydi?
Yapılamazdı!..
Bu operasyonların içinde sadece Polis teşkilatının F tipi çetesi yok! Bu operasyonların içinde MİT var. Bu operasyonların içinde Genel Kurmay Başkanları ve kuvvet komutanları var. Genel Kurmay Başkanları izin vermeden bu operasyonlar yapılamazdı. Bu durumu görün artık.
Ahmet Takan, Yeniçağ Gazetesindeki “ O fotoğrafa bir de böyle bakın!..” başlıklı yazısında;
Saygun’un 2’nci Başkanlığı döneminde askerlere karşı operasyon başlatıldı. 1 Temmuz 2008 tarihinde Hurşit Tolon ve Şener Eruygur’a karşı yapılan operasyon Silahlı Kuvvetlerde büyük infial yarattı. O gün Genelkurmay Sosyal Tesisleri’ne öğle yemeği için gelen general/amiral ve subaylar burnundan soluyor ve özellikle hakim sınıfından olan subaylar, Tolon ve Eruygur’un görevli ve yetkili olamayan polis ve mahkeme tarafından gözaltına alınmasına isyan ediyorlardı. O sırada, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile birlikte Ergin Saygun’un sanki hiçbir şey olmamış gibi güle oynaya, şen kahkahalar atarak yemeğe gelmeleri general ve subaylarda şok tesiri yarattı.” diyor.
İlker Başbuğ esir edilmesine rağmen tertibin arkasında ABD olduğunu söylemekten özenle kaçınıyor. Kozmik odaya girişe izin vermesini mazur göstermek için de; “izin vermeseydik hiç çıkamazdık” diyerek utanılası bir açıklamaya imza atıyor. Orduyu teslim etmiş bir komutan olarak, kendi ikbal derdine düştüğünü itiraf ediyor. Ederken de bir yerlere “görün” diye mesaj yolluyor.
Sakın kimse “darbe mi yapsalardı” diye zırvalamasın. Darbe yapmadan bir saldırıyı kuvvet Komutanları ve Genel Kurmay Başkanı durduramıyorsa orada ne işleri var?
Ayrıca; diyelim ki darbe yapıldı. Ne olacaktı kardeş? Bu günkünden daha mı kötü olacaktı?
Kıvırmaya gerek yok. Gerçek açık ve yalındır. Darbe, darbe diyenlere;
Darbe olsa bu günden daha mı kötü olurdu?
Darbe yapan asker ülkenin bütün mal varlıklarını küresel çetelere mi satardı? Ülkeyi etnik fesat tohumlarıyla mı zehirlerdi? Ülkenin topraklarını yabancılara mı satardı? Türk bayrağını suçlu, Atatürk’ü sanık, 'Kurtuluş Savaşı' yapanları suçlu, Rumları tanık mı yapardı? Kıbrıs’ı Rum’a peşkeş çekerken suçüstü mü olurdu? Ege’de 16 adayı Yunanistan’a hibe mi ederdi? Anadolu’yu kiliselerle mi donatırdı? Muhammet(s.a.) siz ezan mı okuturdu? Bir avuç Ermenistan önünde amuda mı kalkardı? İngiliz Kraliçesinin ayağına mı giderdi? Suudi Kralı’nın ayağına otele gidip sandıklarla gelen hediyeleri evine mi götürürdü? İsrail, ABD ile kayıt dışı gizli anlaşmalar mı yapardı? Türkiye NATO toprağıdır mı derdi? Yabancı ülke askerlerini ülkenin her tarafına mı yerleştirirdi? İsrail’i korumak adına Füze kalkanı mı kurardı? Barzani ile gurur mu duyardı? ABD çapulcu askerlerinin İncirlik üssündeki mescitte Kuran’ı Kerim’iparçalamalarını ört bas mı ederdi? Irak’ta binlerce Müslüman kadına tecavüz eden, fuhuşa sürükleyen ABD’li coniler ülkelerine sağ salim dönsün diye dua mı ederdi? Öcalan ile oturup yeni anayasa mı hazırlardı? Türk adını ayaklar altına alıp, bir takım kimliksiz adamlara sürekli Türk Milletine küfür mü ettirirdi?
Söyler misiniz; Ordu darbe yapsa bu saydıklarımı mı yapacaktı?
Yahu söyleyin, darbe olsa bu günden daha mı kötü olurduk?
Ey darbe ile yatıp darbe ile kalkan çığırtkan, yalancı, iftiracı takım! Ey işgal güçlerinin ayakçı takımı, size söylüyorum:
Siz bırakın darbeyi de; pazara çıkarılmış devleti, açık artırmayla satılan milliyetinizi, ayaklar altına alınan onurunuzu kurtarın önce...
Narko terör örgütünün başı Öcalan size anayasa yapıyor. Yeni anayasayı yapabilmek için adaya anayasa uzlaşma komisyonunda görevli iki sözde vekil gidiyor. Kendilerine Küresel İstihbarat Teşkilatından bir görevli refakat ediyor.
Yani; mecliste anayasa uzlaşma komisyonunda oturanlar aslında Öcalan ile birlikte uzlaşma komisyonunda oturuyor. Yalın gerçek işte budur!..
Öyleyse neymiş efendim?
Bu tertip içinde Meclis-i Mebusan’da varmış[URL="http://www.ilteris.0fees.net/yazismalik/"].[/URL]
Dolayısı ile, artık savunma kıskacından çıkın! İhanet şebekesine karşı izah edilecek bir durum yoktur.
ABD ile birlik olup Türk Ordusuna, Türk Milletine savaş açan öncü işgal çeteleri ile nasıl savaşmak gerekirse öyle savaşalım.
Onların istediği tartışmaları yaparak, onların istediği cevapları vererek kurulan tuzağa sadece malzeme olmaya yararsınız?
İçeri tıkılmış, yakalanır yakalanmaz çetesini satmış, aman dileyen, narko terör örgüt başı eli kanlı katil önünde “iktidarda kalmak uğruna” diz çökenler… Diz çökerken koskoca devleti de diz çöktürenlere karşı verilecek bir hesabımız yoktur!
Ancak;
“SORULACAK HESABIMIZ VARDIR!..”
BU DA BÖYLE BİLİNE...
Kardeş;
Ortada dava-mava yok! Suç yok, suçlu yok!
Bu süreçte tecavüze uğrayan adalet hanım acaba kaç piç doğurdu, önce o piçlerin izini sürün siz...
Darbe yalanıyla millî güçleri esir aldıranlar darbe falan olmayacağını biliyor zaten. Tezgahı kuranlara “darbe yok” diye açıklama yapmak komediden öteye bir acizliktir.
Bu esir alma oyununun gizli tanıkları kim?
PKK’lı katiller, PKK’lı sapıklar, PKK’lı tecavüzcüler….
Öcalan 2005 yılında Ergenekon' un E'si bile ortada yokken, avukatlarına Şemdinli olaylarından sonraki ilk görüşmesinde, "bu vesileyle ordu içinde bir kesimin tasfiye edileceği kesin ama bunun ne dereceye kadar nereye varacağı belli değil" diyor.
Öcalan TSK içinde yapılacak operasyonları 4-5 yıl öncesinden biliyor ve bu bilgiyi gitmesi gereken yerlere gönderiyor.
Hillary Clinton’ın 2012 yılında Erdoğan’a bir mektup yazdığı ortaya çıktı. O mektupta Clinton; “Anlaşmamız TSK'da tasfiye ile sınırlıydı, çok ileri gittiniz.” diyor.
Clinton, Erdoğan ile birlik olup Türk Ordusunu tasfiye ettiklerini ilân ediyor. Yabancı bir ülke ile işbirliği yapıp başbakanı olduğu ülkenin Ordusu’na tuzak kuran Başbakan onca suçun üzerinde otururken, hala nasıl savunma durumunda kalabiliyorsunuz?
Meşhur Oslo görüşmelerinde MİT yetkilisi bayan narko terör örgütü üyelerine ne diyordu?
“Sizinle savaşan ordu mensupları içeride…” diyordu değil mi?
Bu aleni ihanetin karşısında hala savunmada mı olacağız?
Zaman savunma zamanı değil, hesap sorma zamanıdır!..
Karayılan Erdoğan’a; “iktidara gelmenizde bizim de payımız var” diyerek payını istiyor.
Sahte haham Tuncay Güney;
“Ergenekon davası bir projeydi bitti artık. İçeridekilerin çıkması gerekir.” diye açıklama yapıyor.
Tertip ve tertibin çok ortaklı çetesi bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Karşımızda “siyasisi, polisi, medyası, istihbaratı, sanatçısı, sivil toplum kuruluşları, yabancı istihbarat elemanları ile organize bir suç çetesi” duruyor.
Beyler ve bayanlar; organize bir suç çetesine karşı savunma yapılmaz, saldırı yapılır. Hesap sorulur.
Esir evinde görevli(!) savcılarca Ümraniye’de buldukları sözde bombalar için esirlere şöyle sorular yöneltilmişti:
“İkinci bombayı patlattığınızda, birinci bombayı patlatmış mıydınız?”
Telefon konuşmaları içerisinde geçen İndre Gandi sözüne binaen;
“İndre Gandi kimdir? Tanıyor musunuz?”
Tutsak yazarlara;
“Fetullah Hoca aleyhinde niye yazı yazıyorsun?”
“Barzani aleyhinde niye yazı yazıyorsun?”
Siz bu soruları savcıların cahilliklerinden sehven sorduğunu mu sanıyorsunuz?
Tabii ki hayır!.. Bu sorular kasten; “sinir sistemlerini bozmak için, umutsuzluğa sürüklemek için, sizi burada dalga geçerek, delile gerek duymadan, istediğimiz gibi derdest ederiz, ediyoruz” mesajı vermek için soruluyor.
Peki; Ordu mensupları için hasmı olan PKK’lılar neden gizli tanık yapıldı? Şemdin Sakık gibi bir katilin gizli tanıklığı neden açık edildi? Neden bütün gizli tanıklar tecavüzcü ve sapıklardan seçildi?
Ordu’nun tümünün moralini çökertmek, aşağılamak için...
“Seni esir aldım. Gizli(açık) tanıklarımı da tecavüzcülerden seçerek seni, temsil ettiğin ordunu aşağılıyorum. Bunu yapmak için hukuk kurallarına gerek duymuyorum. Çünkü ülkenizde hakim güç benim. Bu gücü anlamanız için bütün kuralları 75 milyon insanın gözüne soka soka çiğniyorum. “ diyor.
Bu esir evlerini bu millet yıkmadıkça, kimse başı dik gezmesin!
Bertolt BRECHT’in dediği gibi;
“Ey mutsuzlar!
Kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz. Çığlıklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız! Haksızlık varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan. Ayaklanma olmuyorsa batsın o şehir yerin dibine. Yansın bitsin, kül olsun karanlıklar basmadan.”
Peki bu operasyonlar sadece “öncü işgal gücü görevi yapan” hükümet eli ile yapılabilir miydi?
Yapılamazdı!..
Bu operasyonların içinde sadece Polis teşkilatının F tipi çetesi yok! Bu operasyonların içinde MİT var. Bu operasyonların içinde Genel Kurmay Başkanları ve kuvvet komutanları var. Genel Kurmay Başkanları izin vermeden bu operasyonlar yapılamazdı. Bu durumu görün artık.
Ahmet Takan, Yeniçağ Gazetesindeki “ O fotoğrafa bir de böyle bakın!..” başlıklı yazısında;
Saygun’un 2’nci Başkanlığı döneminde askerlere karşı operasyon başlatıldı. 1 Temmuz 2008 tarihinde Hurşit Tolon ve Şener Eruygur’a karşı yapılan operasyon Silahlı Kuvvetlerde büyük infial yarattı. O gün Genelkurmay Sosyal Tesisleri’ne öğle yemeği için gelen general/amiral ve subaylar burnundan soluyor ve özellikle hakim sınıfından olan subaylar, Tolon ve Eruygur’un görevli ve yetkili olamayan polis ve mahkeme tarafından gözaltına alınmasına isyan ediyorlardı. O sırada, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile birlikte Ergin Saygun’un sanki hiçbir şey olmamış gibi güle oynaya, şen kahkahalar atarak yemeğe gelmeleri general ve subaylarda şok tesiri yarattı.” diyor.
İlker Başbuğ esir edilmesine rağmen tertibin arkasında ABD olduğunu söylemekten özenle kaçınıyor. Kozmik odaya girişe izin vermesini mazur göstermek için de; “izin vermeseydik hiç çıkamazdık” diyerek utanılası bir açıklamaya imza atıyor. Orduyu teslim etmiş bir komutan olarak, kendi ikbal derdine düştüğünü itiraf ediyor. Ederken de bir yerlere “görün” diye mesaj yolluyor.
Sakın kimse “darbe mi yapsalardı” diye zırvalamasın. Darbe yapmadan bir saldırıyı kuvvet Komutanları ve Genel Kurmay Başkanı durduramıyorsa orada ne işleri var?
Ayrıca; diyelim ki darbe yapıldı. Ne olacaktı kardeş? Bu günkünden daha mı kötü olacaktı?
Kıvırmaya gerek yok. Gerçek açık ve yalındır. Darbe, darbe diyenlere;
Darbe olsa bu günden daha mı kötü olurdu?
Darbe yapan asker ülkenin bütün mal varlıklarını küresel çetelere mi satardı? Ülkeyi etnik fesat tohumlarıyla mı zehirlerdi? Ülkenin topraklarını yabancılara mı satardı? Türk bayrağını suçlu, Atatürk’ü sanık, 'Kurtuluş Savaşı' yapanları suçlu, Rumları tanık mı yapardı? Kıbrıs’ı Rum’a peşkeş çekerken suçüstü mü olurdu? Ege’de 16 adayı Yunanistan’a hibe mi ederdi? Anadolu’yu kiliselerle mi donatırdı? Muhammet(s.a.) siz ezan mı okuturdu? Bir avuç Ermenistan önünde amuda mı kalkardı? İngiliz Kraliçesinin ayağına mı giderdi? Suudi Kralı’nın ayağına otele gidip sandıklarla gelen hediyeleri evine mi götürürdü? İsrail, ABD ile kayıt dışı gizli anlaşmalar mı yapardı? Türkiye NATO toprağıdır mı derdi? Yabancı ülke askerlerini ülkenin her tarafına mı yerleştirirdi? İsrail’i korumak adına Füze kalkanı mı kurardı? Barzani ile gurur mu duyardı? ABD çapulcu askerlerinin İncirlik üssündeki mescitte Kuran’ı Kerim’iparçalamalarını ört bas mı ederdi? Irak’ta binlerce Müslüman kadına tecavüz eden, fuhuşa sürükleyen ABD’li coniler ülkelerine sağ salim dönsün diye dua mı ederdi? Öcalan ile oturup yeni anayasa mı hazırlardı? Türk adını ayaklar altına alıp, bir takım kimliksiz adamlara sürekli Türk Milletine küfür mü ettirirdi?
Söyler misiniz; Ordu darbe yapsa bu saydıklarımı mı yapacaktı?
Yahu söyleyin, darbe olsa bu günden daha mı kötü olurduk?
Ey darbe ile yatıp darbe ile kalkan çığırtkan, yalancı, iftiracı takım! Ey işgal güçlerinin ayakçı takımı, size söylüyorum:
Siz bırakın darbeyi de; pazara çıkarılmış devleti, açık artırmayla satılan milliyetinizi, ayaklar altına alınan onurunuzu kurtarın önce...
Narko terör örgütünün başı Öcalan size anayasa yapıyor. Yeni anayasayı yapabilmek için adaya anayasa uzlaşma komisyonunda görevli iki sözde vekil gidiyor. Kendilerine Küresel İstihbarat Teşkilatından bir görevli refakat ediyor.
Yani; mecliste anayasa uzlaşma komisyonunda oturanlar aslında Öcalan ile birlikte uzlaşma komisyonunda oturuyor. Yalın gerçek işte budur!..
Öyleyse neymiş efendim?
Bu tertip içinde Meclis-i Mebusan’da varmış[URL="http://www.ilteris.0fees.net/yazismalik/"].[/URL]
Dolayısı ile, artık savunma kıskacından çıkın! İhanet şebekesine karşı izah edilecek bir durum yoktur.
ABD ile birlik olup Türk Ordusuna, Türk Milletine savaş açan öncü işgal çeteleri ile nasıl savaşmak gerekirse öyle savaşalım.
Onların istediği tartışmaları yaparak, onların istediği cevapları vererek kurulan tuzağa sadece malzeme olmaya yararsınız?
İçeri tıkılmış, yakalanır yakalanmaz çetesini satmış, aman dileyen, narko terör örgüt başı eli kanlı katil önünde “iktidarda kalmak uğruna” diz çökenler… Diz çökerken koskoca devleti de diz çöktürenlere karşı verilecek bir hesabımız yoktur!
Ancak;
“SORULACAK HESABIMIZ VARDIR!..”
BU DA BÖYLE BİLİNE...
Similar topics
» Yeter artık sevr’i rüyanızda görürsünüz!
» Bu Artık Türk’ün Sorunudur…
» ARTIK CENAZE TÖRENLERİ DE ENGELLİ
» Windows 7 Starter artık özgür!
» İnternette indirim artık yasallaşıyor
» Bu Artık Türk’ün Sorunudur…
» ARTIK CENAZE TÖRENLERİ DE ENGELLİ
» Windows 7 Starter artık özgür!
» İnternette indirim artık yasallaşıyor
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz