Dışişleri, Yunanistan sayfasını neden kaldırdı?..
1 sayfadaki 1 sayfası
Dışişleri, Yunanistan sayfasını neden kaldırdı?..
Rum okulu... Trabzonspor uçağının direkt Larnaka’ya inmesi ve Rum Vakıf Üniversitesi...
Bir de öğrendik ki; Dışişleri Bakanlığı, resmi internet sitesinden Yunanistan bölümünü sessiz sedasız kaldırıvermiş..
Fotoğraf iyice netleşiyor;
30 Eylül’e endekslenen “demokrasi paketi”nden yalnızca bölücü örgütün değil tüm Türk düşmanlarının talepleri
çıkacak.
keko açılımı.. Rum açılımı.. 2002 yılında gizli anlaşmalarla zemini hazırlanan Ermeni açılımı için neler olacak? Çok merak ediyorum.
Siz, Beşiktaş-Galatasaray maçına kafa yorarken, iktidar Türk yurdunun parçalanıp yutulması için tam gaz gidiyor!..
Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, biz “derbide provokasyonu kim yaptı”ya kafayı yorarken yutturulan bir gerçeği daha gözümüze soktu. Aleyhine gerçek bilgiler içerdiği için Yunanistan sayfası Dışişleri
Bakanlığı’nın sitesinden yok edilmiş. Ümit Yalım şunları söyledi;
“Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetinin Gökçeada Rum okulu jestinden sonra Yunanlıların Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman soydaşlarımıza neler yaptığını öğrenmek için T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasına baktığımızda ilginç bir durumla karşılaştık. Bakanlığın internet sayfasından Yunanistan ile ilgili bölüm kaldırılmış. Yunanistan, ne Avrupa ülkeleri arasında ne de Balkan ülkeleri arasında görünüyor. Herhalde Davutoğlu gerçekler görünmesin diye Yunanistan’ı siteden kaldırtmış. Ancak Google’dan “Yunanistan’daki Türk varlığı” yazarak arama yapınca, bakanlığın daha önce yazdıklarını görmek mümkün.”
-Bakanlığın siteden kaldırdığı sayfalarda neler vardı?
“Batı Trakya’da yaşayan 150 bin Türk ve Müslüman soydaşımız ile birlikte, ağırlıklı olarak Rodos ve İstanköy adaları olmak üzere 12 adalar bölgesinde yaşayan 6 bin Türk ve Müslüman soydaşımızın başına gelenler yazıyor. Bakanlık sayfasında, Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek Batı Trakya’daki Türk vakıflarını nasıl baskı ve kontrol altına aldığı yazılmış. Ancak Yunanistan’ın 2000 yılı Mayıs ayında Gümülcine Türk Vakıflarına ait önemli büyüklükteki (90+70 dönüm) arazileri devletleştirerek soydaşlarımızın elinden topraklarının nasıl alındığı yazılmamış. Batı Trakya’da yaşayan 150 bin soydaşımız için 2 lise olduğu yazılmış ama İstanbul’da yaşayan 3 bin Rum vatandaşımız için 6 lise olduğu yazılmamış. Batı Trakya’da, 2011 yılında 14 okul ve Şubat 2013’te 12 okul olmak üzere toplam 26 Türk okulunun kapatıldığı yazılmış ama Gökçeada’da 4 kişi için Rum okulu açıldığı yazılmamış. Rodos ve İstanköy’de Türkçe eğitimin yasaklandığı yazılmış ama 7 Türk okulunun kapatıldığı yazılmamış.”
Ümit Yalım, Lozan’ın bir kez daha nasıl çiğnendiğini de gözler önüne serdi;
“Yunanistan, yıllardır Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek Batı Trakya’da ve 12 adalar bölgesinde yaşayan Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkını engelliyor.
Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti ise soydaşlarımızın hakkına sahip çıkmadığı gibi Ruhban Okulu’na destek veriyor, öğrencisi olmayan, Selanik ve İstanbul’dan toparlama 4 öğrenci için Gökçeada Rum okulunu açıyor. AKP Hükümeti, Lozan Barış Antlaşması’nın 40’ıncı maddesindeki eşit haklar ve 45’inci maddesindeki mütekabiliyet esasını açıkça ihlal ediyor. Hal böyleyken şimdi de Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi’nin açılması gündeme geliyor.
Yunanistan’da Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkı gasp edilirken ve Türk cemaati vakıflarına karşı yapılan ihlaller ortadayken, Türkiye’de Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi açılamaz. Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. AKP Hükümeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve YÖK kendisini anayasa ve kanunların üstünde göremez. Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesindeki eşit haklar ilkesi ve 45’inci maddesindeki mütekabiliyet ilkesi ile Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi açılamaz ve bu maddeleri ihlal etmek hiç kimsenin haddine de değildir.”
-Nasıl kandırılıyoruz?
“Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi projesinin yürütücüleri arasında bulunan Prof. Dr. Ersi Abacı Kalfoğlu, ’bu üniversite aracılığıyla Türk Yunan dostluğunun bilimsel temellerini atmak istiyoruz’demiş. Bayan Ersi herhalde uzayda yaşıyor. Yunanistan, Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkını gasp ediyor, Türk cemaati vakıflarının canına okuyor, Ege Denizi ve Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve 1 kayalığı işgal ediyor, Kavala’daki Türk camisini kiliseye, Rodos’taki Türk camisini meyhaneye, İstanköy’deki Türk camisini AVM’ye çeviriyor, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 7 bin kilometrekare Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesini işgal ediyor ve Ersi Hanım Yunanistan’ın dostluğundan bahsediyor. Ersi Hanım milletimizle dalga mı geçiyor? Ersi Hanım, Türk Devletinin azınlık vatandaşlarımıza tanıdığı haklar sayesinde, Rum Kız Lisesi eğitiminden sonra Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almış ve kendisine YÖK tarafından Profesör unvanı verilmiş, halihazırda da bir üniversitede dekan olarak görev yapan bir vatandaşımızdır. Peki, Yunan Devleti Türk azınlık vatandaşlarına ne yapıyor? Türk azınlık ilkokullarında, Türkiye’deki öğretmen okullarından mezun soydaşlarımızın görevlendirilmesi uygulamasına 1973 yılında son veren Yunanistan’ın bu tarihten itibaren azınlık ilkokullarına akademik formasyonları yetersiz Selanik Özel Pedagoji Akademisi mezunlarını tayin etmeye başlamasıyla azınlık ilkokullarındaki eğitim seviyesi düşmüştür. Azınlık eğitiminin düzeyinin düşüklüğü, soydaş öğrencilere Yunan üniversitelerinde sağlanan yüzde 0,5 kontenjanın etkin kullanımını da engellemekte ve üniversitelere kaydolan öğrencilerin büyük kısmı yüksek öğrenimlerini tamamlayamamaktadır. Bu bilgiler Davutoğlu’nun Bakanlık internet sitesinden kaldırılan sayfalarda yazıyor. Peki Türkiye’deki Ersi Hanım gibi Yunanistan’da seçkin üniversitelerde eğitim alan, Profesörlük unvanı alan ve Dekanlık görevi verilen Türk soydaşımız var mı? Tabii ki yok.”
Ahmet TAKAN
Bir de öğrendik ki; Dışişleri Bakanlığı, resmi internet sitesinden Yunanistan bölümünü sessiz sedasız kaldırıvermiş..
Fotoğraf iyice netleşiyor;
30 Eylül’e endekslenen “demokrasi paketi”nden yalnızca bölücü örgütün değil tüm Türk düşmanlarının talepleri
çıkacak.
keko açılımı.. Rum açılımı.. 2002 yılında gizli anlaşmalarla zemini hazırlanan Ermeni açılımı için neler olacak? Çok merak ediyorum.
Siz, Beşiktaş-Galatasaray maçına kafa yorarken, iktidar Türk yurdunun parçalanıp yutulması için tam gaz gidiyor!..
Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, biz “derbide provokasyonu kim yaptı”ya kafayı yorarken yutturulan bir gerçeği daha gözümüze soktu. Aleyhine gerçek bilgiler içerdiği için Yunanistan sayfası Dışişleri
Bakanlığı’nın sitesinden yok edilmiş. Ümit Yalım şunları söyledi;
“Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetinin Gökçeada Rum okulu jestinden sonra Yunanlıların Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman soydaşlarımıza neler yaptığını öğrenmek için T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasına baktığımızda ilginç bir durumla karşılaştık. Bakanlığın internet sayfasından Yunanistan ile ilgili bölüm kaldırılmış. Yunanistan, ne Avrupa ülkeleri arasında ne de Balkan ülkeleri arasında görünüyor. Herhalde Davutoğlu gerçekler görünmesin diye Yunanistan’ı siteden kaldırtmış. Ancak Google’dan “Yunanistan’daki Türk varlığı” yazarak arama yapınca, bakanlığın daha önce yazdıklarını görmek mümkün.”
-Bakanlığın siteden kaldırdığı sayfalarda neler vardı?
“Batı Trakya’da yaşayan 150 bin Türk ve Müslüman soydaşımız ile birlikte, ağırlıklı olarak Rodos ve İstanköy adaları olmak üzere 12 adalar bölgesinde yaşayan 6 bin Türk ve Müslüman soydaşımızın başına gelenler yazıyor. Bakanlık sayfasında, Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek Batı Trakya’daki Türk vakıflarını nasıl baskı ve kontrol altına aldığı yazılmış. Ancak Yunanistan’ın 2000 yılı Mayıs ayında Gümülcine Türk Vakıflarına ait önemli büyüklükteki (90+70 dönüm) arazileri devletleştirerek soydaşlarımızın elinden topraklarının nasıl alındığı yazılmamış. Batı Trakya’da yaşayan 150 bin soydaşımız için 2 lise olduğu yazılmış ama İstanbul’da yaşayan 3 bin Rum vatandaşımız için 6 lise olduğu yazılmamış. Batı Trakya’da, 2011 yılında 14 okul ve Şubat 2013’te 12 okul olmak üzere toplam 26 Türk okulunun kapatıldığı yazılmış ama Gökçeada’da 4 kişi için Rum okulu açıldığı yazılmamış. Rodos ve İstanköy’de Türkçe eğitimin yasaklandığı yazılmış ama 7 Türk okulunun kapatıldığı yazılmamış.”
Ümit Yalım, Lozan’ın bir kez daha nasıl çiğnendiğini de gözler önüne serdi;
“Yunanistan, yıllardır Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek Batı Trakya’da ve 12 adalar bölgesinde yaşayan Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkını engelliyor.
Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti ise soydaşlarımızın hakkına sahip çıkmadığı gibi Ruhban Okulu’na destek veriyor, öğrencisi olmayan, Selanik ve İstanbul’dan toparlama 4 öğrenci için Gökçeada Rum okulunu açıyor. AKP Hükümeti, Lozan Barış Antlaşması’nın 40’ıncı maddesindeki eşit haklar ve 45’inci maddesindeki mütekabiliyet esasını açıkça ihlal ediyor. Hal böyleyken şimdi de Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi’nin açılması gündeme geliyor.
Yunanistan’da Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkı gasp edilirken ve Türk cemaati vakıflarına karşı yapılan ihlaller ortadayken, Türkiye’de Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi açılamaz. Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. AKP Hükümeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve YÖK kendisini anayasa ve kanunların üstünde göremez. Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesindeki eşit haklar ilkesi ve 45’inci maddesindeki mütekabiliyet ilkesi ile Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi açılamaz ve bu maddeleri ihlal etmek hiç kimsenin haddine de değildir.”
-Nasıl kandırılıyoruz?
“Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi projesinin yürütücüleri arasında bulunan Prof. Dr. Ersi Abacı Kalfoğlu, ’bu üniversite aracılığıyla Türk Yunan dostluğunun bilimsel temellerini atmak istiyoruz’demiş. Bayan Ersi herhalde uzayda yaşıyor. Yunanistan, Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkını gasp ediyor, Türk cemaati vakıflarının canına okuyor, Ege Denizi ve Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve 1 kayalığı işgal ediyor, Kavala’daki Türk camisini kiliseye, Rodos’taki Türk camisini meyhaneye, İstanköy’deki Türk camisini AVM’ye çeviriyor, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 7 bin kilometrekare Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesini işgal ediyor ve Ersi Hanım Yunanistan’ın dostluğundan bahsediyor. Ersi Hanım milletimizle dalga mı geçiyor? Ersi Hanım, Türk Devletinin azınlık vatandaşlarımıza tanıdığı haklar sayesinde, Rum Kız Lisesi eğitiminden sonra Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almış ve kendisine YÖK tarafından Profesör unvanı verilmiş, halihazırda da bir üniversitede dekan olarak görev yapan bir vatandaşımızdır. Peki, Yunan Devleti Türk azınlık vatandaşlarına ne yapıyor? Türk azınlık ilkokullarında, Türkiye’deki öğretmen okullarından mezun soydaşlarımızın görevlendirilmesi uygulamasına 1973 yılında son veren Yunanistan’ın bu tarihten itibaren azınlık ilkokullarına akademik formasyonları yetersiz Selanik Özel Pedagoji Akademisi mezunlarını tayin etmeye başlamasıyla azınlık ilkokullarındaki eğitim seviyesi düşmüştür. Azınlık eğitiminin düzeyinin düşüklüğü, soydaş öğrencilere Yunan üniversitelerinde sağlanan yüzde 0,5 kontenjanın etkin kullanımını da engellemekte ve üniversitelere kaydolan öğrencilerin büyük kısmı yüksek öğrenimlerini tamamlayamamaktadır. Bu bilgiler Davutoğlu’nun Bakanlık internet sitesinden kaldırılan sayfalarda yazıyor. Peki Türkiye’deki Ersi Hanım gibi Yunanistan’da seçkin üniversitelerde eğitim alan, Profesörlük unvanı alan ve Dekanlık görevi verilen Türk soydaşımız var mı? Tabii ki yok.”
Ahmet TAKAN
Erdoğan, 11 yıl önce kime ne söz verdi?
Cemil Bayık, PKK adına, Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıklayacağı “demokrasi paketi” konusunda “Bu defa keko sorununun çözümünde radikal adımlar atmazsa AKP sonun başlangıcını yaşar” diye tehdit etmeye devam ederken BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Hükümetin ortaya koyması gereken şey; bir halkın varlığının kabul edilip edilmemesi hususudur.
Eğer tanıyorsa, bu halkın diline, kimliğine, kültürüne, statüsüne, ortaya koyduğu siyasal iradeye saygı duyulacak mı duyulmayacak mı? Beklentimiz bu hususlara cevap verilmesidir” diyerek paketten ne beklediklerini açıklamış oldu!
Bir halkın varlığının tanınması ve statüsünün belirlenmesi ne demektir?
Özerklik talebi demektir!
***
Tayyip Erdoğan ise “Bu reformları Türkiye’de şartlar oluştuğu için, engeller ortadan kalktığı için, 11 yıllık zincirin bir halkası olarak gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu gün programında neyi ifade ettiyse, bugün şartlar oluştuğu için onu gerçekleştiriyor. Programımızda, tüzüğümüzde, seçim beyannamelerimizde ve kongrelerimizde çizdiğimiz çerçeve dahilinde milletimizi, ülkemizi, hakları oluşturuyor, verdiğimiz sözleri tek tek yerine getiriyoruz” diyor.
Peki Tayyip Erdoğan, 11 yıl önce kime, ne söz vermişti hatırlayan var mı? Tayyip Erdoğan, verilen söz olarak parti programını ve beyannamelerini gösterdiğine göre biz de onu esas almalıyız.
AKP’nin parti programının, bir lobi şirketi üzerinden gizli olarak New York’tan gönderildiğini bildiğimize göre Tayyip Erdoğan’ın kime ne söz verdiği de o belgeden ortaya çıkar.
Gizli belgede, “Mister Tayyip Erdoğan; Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.
İşte Erdoğan’ın “Milli birlik ve kardeşlik projesi” dediği proje, bu projedir.
Erdoğan, küresel örgütlerin taleplerini AKP’nin program ve tüzüğüne yerleştirmiş ve parti programı ile birlikte yayınlanan Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” sözünü vermiştir.
Parti programının 35’inci sayfasında da “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmektedir.
Bütün bu ifadeler o gizli belgeden alınmıştır.
***
Fakat söz kime verilmiştir?
Söz, o lobi şirketi üzerinden eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’e ve onun da bağlı olduğu CFR denilen örgüte verilmiştir.
CFR, kendisini dünya hükümeti olarak gören bir kuruluştur. ABD’yi yönetenler, CFR üyesidir.
Bu durumda, 11 yıl önce AKP, programı, tüzüğü ve Kurucular Kurulu kitabında, ABD’yi yöneten örgüte, merkeziyetçi devlet anlayışından vaz geçmek, “yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak” sözü verilmiş değil midir?
Yani söz PKK’ya değil, ABD’ye verilmiştir. PKK, ABD’nin Türkiye’yi 100 yıllık federe devletçiklere bölmek projesinin sadece bir enstrümanıdır. Fakat, AKP de bu sözü vermiş olmakla, ABD’nin projesinde taşeronluk yapmayı daha kurulurken kabul etmiştir.
Şimdi bölünmenin adına “demokratikleşme” denilecek, millet de yutacak öyle mi?
AKP zaten doğruyu söyleyen, imam ve müezzini bile yerlerinden sürdü... Yani yalan söylemezseniz, AKP döneminde size camilerde bile hayat hakkı yoktur. Fakat yalan ile iman bir arada durmaz; millet sonunda doğruyu görürse AKP’nin sonu ne olacak?
Arslan BULUT
Eğer tanıyorsa, bu halkın diline, kimliğine, kültürüne, statüsüne, ortaya koyduğu siyasal iradeye saygı duyulacak mı duyulmayacak mı? Beklentimiz bu hususlara cevap verilmesidir” diyerek paketten ne beklediklerini açıklamış oldu!
Bir halkın varlığının tanınması ve statüsünün belirlenmesi ne demektir?
Özerklik talebi demektir!
***
Tayyip Erdoğan ise “Bu reformları Türkiye’de şartlar oluştuğu için, engeller ortadan kalktığı için, 11 yıllık zincirin bir halkası olarak gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu gün programında neyi ifade ettiyse, bugün şartlar oluştuğu için onu gerçekleştiriyor. Programımızda, tüzüğümüzde, seçim beyannamelerimizde ve kongrelerimizde çizdiğimiz çerçeve dahilinde milletimizi, ülkemizi, hakları oluşturuyor, verdiğimiz sözleri tek tek yerine getiriyoruz” diyor.
Peki Tayyip Erdoğan, 11 yıl önce kime, ne söz vermişti hatırlayan var mı? Tayyip Erdoğan, verilen söz olarak parti programını ve beyannamelerini gösterdiğine göre biz de onu esas almalıyız.
AKP’nin parti programının, bir lobi şirketi üzerinden gizli olarak New York’tan gönderildiğini bildiğimize göre Tayyip Erdoğan’ın kime ne söz verdiği de o belgeden ortaya çıkar.
Gizli belgede, “Mister Tayyip Erdoğan; Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.
İşte Erdoğan’ın “Milli birlik ve kardeşlik projesi” dediği proje, bu projedir.
Erdoğan, küresel örgütlerin taleplerini AKP’nin program ve tüzüğüne yerleştirmiş ve parti programı ile birlikte yayınlanan Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” sözünü vermiştir.
Parti programının 35’inci sayfasında da “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmektedir.
Bütün bu ifadeler o gizli belgeden alınmıştır.
***
Fakat söz kime verilmiştir?
Söz, o lobi şirketi üzerinden eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’e ve onun da bağlı olduğu CFR denilen örgüte verilmiştir.
CFR, kendisini dünya hükümeti olarak gören bir kuruluştur. ABD’yi yönetenler, CFR üyesidir.
Bu durumda, 11 yıl önce AKP, programı, tüzüğü ve Kurucular Kurulu kitabında, ABD’yi yöneten örgüte, merkeziyetçi devlet anlayışından vaz geçmek, “yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak” sözü verilmiş değil midir?
Yani söz PKK’ya değil, ABD’ye verilmiştir. PKK, ABD’nin Türkiye’yi 100 yıllık federe devletçiklere bölmek projesinin sadece bir enstrümanıdır. Fakat, AKP de bu sözü vermiş olmakla, ABD’nin projesinde taşeronluk yapmayı daha kurulurken kabul etmiştir.
Şimdi bölünmenin adına “demokratikleşme” denilecek, millet de yutacak öyle mi?
AKP zaten doğruyu söyleyen, imam ve müezzini bile yerlerinden sürdü... Yani yalan söylemezseniz, AKP döneminde size camilerde bile hayat hakkı yoktur. Fakat yalan ile iman bir arada durmaz; millet sonunda doğruyu görürse AKP’nin sonu ne olacak?
Arslan BULUT
Similar topics
» Türkler neden cahil? Bilim neden gelişmiyor Türkiye'de?
» Neden Mi 'HAYIR'?
» Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Füze Kalkanı’nın hedefinin İran olduğunu
» Neden 10 Ağustos?.
» Trabzon’da kutlanan “Pontus Bayramı” Yunanistan’a ‘galibiyet sevinci’ yaşattı!
» Neden Mi 'HAYIR'?
» Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Füze Kalkanı’nın hedefinin İran olduğunu
» Neden 10 Ağustos?.
» Trabzon’da kutlanan “Pontus Bayramı” Yunanistan’a ‘galibiyet sevinci’ yaşattı!
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz