Tek Çıkar Yol Turan
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Tek Çıkar Yol Turan
"Yıkılmaz" denilen komünizmin yıkılacağını yıllar öncesinden ortaya koyan Türkçüleri tarih bir kez daha haklı çıkarmıştır. Yirmibirinci yüzyılın eşiğinde, tamamen olmasa da tutsaklık altında yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu birer birer bağımsızlığa kavuşmuştur.
Dünya Devletleri muhakkak ki, tarihte gerçekleşmiş ve büyük bir gizli güce sahip olan Turan ülküsünün yeniden yeşerebileceği endişesine kapılmıştır. Bu yüzdendir ki, içlerinde yüzyıllardır bulunan kini daha vahşice ortaya dökmeye başlamışlar ve Türk adını tarihten silmek için elele vermişlerdir.
En güçlü Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yükselmesini sürekli engellenmeye çalışan batı devletleri, güçlü bir Türkiye'nin varlığını istememektedirler. Cumhuriyet tarihimize bakarsak, gerek din kılıfında, gerek bölücü kılıftaki iç isyanlar sürekli batı devletlerince desteklenmiş ya da örgütlenmiştir. Bununla kalmayan batılı devletler, Türkiye karşıtı her türlü oluşuma kayıtsız ve şartsız destek vermekte; komünistinden teröristine, dincisinden adi suçlusuna kadar her türlü kanun dışı kişilere kucaklarını açmaktadırlar. Sevr haritaları, sözde soykırımlar, Kıbrıs'ın ilhakı, İstanbul'un Ortadoksluğun Merkezi yapılması, Güneydoğu'nun kuzey kürdistan olması, Atatürk ilkelerinin kaldırılması ve terörist hakları; Avrupa Birliği Meclisi'nin gündeminde tutulmakta, Türkiye'nin önüne ısıtılıp ısıtılıp konulmaktadır. Diğer taraftan komşu ülkelerimize konulan ambargolar; hayvancılık, tarım gibi ana üretim dallarımızı baltalamıştır.
Avrupa'nın siyaseti böyle iken, Avrupa'dan bağımsız gözüken Amerika ve Rusya'nın durumu farklı değildir. Amerika'nın erk kaynakları uğruna, vahşi anaparacılık siyaseti doğrultusunda her şeyi yapabileceğini göstermiş olması belleklerimizde taze olan bir konudur. Aynı batı devletleri, Irak'daki 6 milyon kürtten sürekli sözetmekte ama Kekük'teki Türkmenler ya da İran'da ki Türkler konusuna hiç değinmemektedir. Misak-ı Milli'ye göre topraklarımız olan Musul ve Kerkük'te Amerika destekli, ikinci bir İsrail olması olası kürdistan kurulmaya çalışılmaktadır. Rusya ise Kafkasya'da Türk karşıtı siyasetinden bir nebze vaz geçmiş değildir. Azerbaycan topraklarının %15'i Rus ordusunun desteği ile Ermenistan tarafından isgal edilmiştir. Tataristan Özerk Cumhuriyeti zorla Kiril abecesine geçmeye zorlanmıştır. Birçok Türk'ün kendi benliğine yabancılaşması, Kazakistan gibi Türklük beşiğinde Kazakların azınlığa düşmesi eski SSCB'nin beyni olan Rusya'nın güttüğü yayılmacı siyasetin ürünüdür.
Bu koşullarda diğer seçenekleri incelersek, ümmetçiliğin de büyük bir çıkmaz olduğu görülmektedir. Kuzey Afrika'da ki Arap Devleti yarı sömürü durumundadır; Arap Yarımadası ise tamamen batı devletlerin çıkarlarını gözeten şeyhlerin ya da kralların yönetiminde, üretimden yoksun bırakılmış, hatta kendi kaynaklarını bile yabancılara teslim etmiştir. Filistin ve Irak'ta kendi milli çıkarlarını bile koruyamaz halde olan Arap Dünyası sadece bizler için değerlendirecek bir pazar olabilir. Pakistan ve Endonezya büyük gizli güce sahiplerdir, uzaklık gibi coğrafi zorluklar bunlar ile ilk aşamada değerlendirilecek bir yakınlığa girmemize engel teşkil eder.
Dünya'nın diğer bölgelerine bakacak olursak, Güney Amerika İspanyol ve ABD sömürgesi olmuş, Afrika ise açlıktan kendini toparlayacak bir halde değildir. Çin büyük bir nüfusa sahip olmasından dolayı kendi halkına yetmemektedir. Doğu Türkistan'ı 56 yıldır işgal etmiş, oradaki soydaşlarımıza her türlü insanlık dışı muameleyi uygulamıştır. Hindistan ise fakirlik içinde, kendini sömüren devletlerin başlarına ördüğü çoraplar ile iç huzursuzluklar yaşamaktadır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, sadece duygusal olarak değil, mantıklı olarak da TURAN aklın gösterdiği tek çıkar yoldur. Büyük doğal kaynağa, tarım alanlarına, işgücüne ve eğitim seviyesine sahip olan Türk Dünyası'nın yakınlaşması ve her konuda işbirliğine girişmesi; Türk Devletleri'nin gücünü ve itibarını arttıracaktır. Bu güç, Türk'e düşman olan sinsi oyunları engellemeye yeter de artar bile.
Peki biz bunu görürken, devletimizin yüksek makamlarındaki koltukları dolduranlar bunları görememekte midir? Eğer görüyorlarsa, bizim ölüm fermanımızı meclislerinde ilan eden Avrupa Birliği'nin dost(!) devletlerinin koltuğunun altına girmeye çalışmaları nedendir? İnkılap tarihi okumuşlarsa, Atatürk'ün bütün anlaşmalarını neden Doğu devletleri ile yaptığını bilirler. "Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum." diyen bu devletin kurucusundan başka biri midir? Bu makamları dolduranlar! Bu devlet Türk Devletidir, layık olamayacaksanız, layık olacaklara yerlerinizi teslim edin!
Tanrıkut
14 Ocak 2004
Dünya Devletleri muhakkak ki, tarihte gerçekleşmiş ve büyük bir gizli güce sahip olan Turan ülküsünün yeniden yeşerebileceği endişesine kapılmıştır. Bu yüzdendir ki, içlerinde yüzyıllardır bulunan kini daha vahşice ortaya dökmeye başlamışlar ve Türk adını tarihten silmek için elele vermişlerdir.
En güçlü Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yükselmesini sürekli engellenmeye çalışan batı devletleri, güçlü bir Türkiye'nin varlığını istememektedirler. Cumhuriyet tarihimize bakarsak, gerek din kılıfında, gerek bölücü kılıftaki iç isyanlar sürekli batı devletlerince desteklenmiş ya da örgütlenmiştir. Bununla kalmayan batılı devletler, Türkiye karşıtı her türlü oluşuma kayıtsız ve şartsız destek vermekte; komünistinden teröristine, dincisinden adi suçlusuna kadar her türlü kanun dışı kişilere kucaklarını açmaktadırlar. Sevr haritaları, sözde soykırımlar, Kıbrıs'ın ilhakı, İstanbul'un Ortadoksluğun Merkezi yapılması, Güneydoğu'nun kuzey kürdistan olması, Atatürk ilkelerinin kaldırılması ve terörist hakları; Avrupa Birliği Meclisi'nin gündeminde tutulmakta, Türkiye'nin önüne ısıtılıp ısıtılıp konulmaktadır. Diğer taraftan komşu ülkelerimize konulan ambargolar; hayvancılık, tarım gibi ana üretim dallarımızı baltalamıştır.
Avrupa'nın siyaseti böyle iken, Avrupa'dan bağımsız gözüken Amerika ve Rusya'nın durumu farklı değildir. Amerika'nın erk kaynakları uğruna, vahşi anaparacılık siyaseti doğrultusunda her şeyi yapabileceğini göstermiş olması belleklerimizde taze olan bir konudur. Aynı batı devletleri, Irak'daki 6 milyon kürtten sürekli sözetmekte ama Kekük'teki Türkmenler ya da İran'da ki Türkler konusuna hiç değinmemektedir. Misak-ı Milli'ye göre topraklarımız olan Musul ve Kerkük'te Amerika destekli, ikinci bir İsrail olması olası kürdistan kurulmaya çalışılmaktadır. Rusya ise Kafkasya'da Türk karşıtı siyasetinden bir nebze vaz geçmiş değildir. Azerbaycan topraklarının %15'i Rus ordusunun desteği ile Ermenistan tarafından isgal edilmiştir. Tataristan Özerk Cumhuriyeti zorla Kiril abecesine geçmeye zorlanmıştır. Birçok Türk'ün kendi benliğine yabancılaşması, Kazakistan gibi Türklük beşiğinde Kazakların azınlığa düşmesi eski SSCB'nin beyni olan Rusya'nın güttüğü yayılmacı siyasetin ürünüdür.
Bu koşullarda diğer seçenekleri incelersek, ümmetçiliğin de büyük bir çıkmaz olduğu görülmektedir. Kuzey Afrika'da ki Arap Devleti yarı sömürü durumundadır; Arap Yarımadası ise tamamen batı devletlerin çıkarlarını gözeten şeyhlerin ya da kralların yönetiminde, üretimden yoksun bırakılmış, hatta kendi kaynaklarını bile yabancılara teslim etmiştir. Filistin ve Irak'ta kendi milli çıkarlarını bile koruyamaz halde olan Arap Dünyası sadece bizler için değerlendirecek bir pazar olabilir. Pakistan ve Endonezya büyük gizli güce sahiplerdir, uzaklık gibi coğrafi zorluklar bunlar ile ilk aşamada değerlendirilecek bir yakınlığa girmemize engel teşkil eder.
Dünya'nın diğer bölgelerine bakacak olursak, Güney Amerika İspanyol ve ABD sömürgesi olmuş, Afrika ise açlıktan kendini toparlayacak bir halde değildir. Çin büyük bir nüfusa sahip olmasından dolayı kendi halkına yetmemektedir. Doğu Türkistan'ı 56 yıldır işgal etmiş, oradaki soydaşlarımıza her türlü insanlık dışı muameleyi uygulamıştır. Hindistan ise fakirlik içinde, kendini sömüren devletlerin başlarına ördüğü çoraplar ile iç huzursuzluklar yaşamaktadır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, sadece duygusal olarak değil, mantıklı olarak da TURAN aklın gösterdiği tek çıkar yoldur. Büyük doğal kaynağa, tarım alanlarına, işgücüne ve eğitim seviyesine sahip olan Türk Dünyası'nın yakınlaşması ve her konuda işbirliğine girişmesi; Türk Devletleri'nin gücünü ve itibarını arttıracaktır. Bu güç, Türk'e düşman olan sinsi oyunları engellemeye yeter de artar bile.
Peki biz bunu görürken, devletimizin yüksek makamlarındaki koltukları dolduranlar bunları görememekte midir? Eğer görüyorlarsa, bizim ölüm fermanımızı meclislerinde ilan eden Avrupa Birliği'nin dost(!) devletlerinin koltuğunun altına girmeye çalışmaları nedendir? İnkılap tarihi okumuşlarsa, Atatürk'ün bütün anlaşmalarını neden Doğu devletleri ile yaptığını bilirler. "Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum." diyen bu devletin kurucusundan başka biri midir? Bu makamları dolduranlar! Bu devlet Türk Devletidir, layık olamayacaksanız, layık olacaklara yerlerinizi teslim edin!
Tanrıkut
14 Ocak 2004
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz