MİLLET BİZ, BİZ MİLLETİZ...
1 sayfadaki 1 sayfası
MİLLET BİZ, BİZ MİLLETİZ...
Kars'lıyım, söylemişimdir. Karslı olmanın, günümüzün en hayati konusuyla ne kadar ilişkili olduğunu, anlatmaya çalışacağım!
Babam Rahmetli'nin memuriyeti dolayısıyla değişik il ve ilçeleri gezişim, yüksek tahsilimi İstanbul, Ankara ve Erzurum'da yapışım, öğretmenlik ve değişik Devlet kurumlarında, değişik ünvan ve kademelerde memuriyet hayatım; hemen hemen Türkiye'nin her yerinde evini evim sayabileceğim, evimi evleri sayabilecek Dostlarımın oluşmasına vesîle oldu.
Birinci 12 Eylül Kıyâmeti 'ndeki -nasibimiz kadar- cezaevi süreçlerinde ise Allah'ım bana "En ..." lerle tanışmayı da nasip etti...
Her şeyi zıddı ile kâim kılan, yani her şeyi karşıtı ile algılamamızı, anlamamızı dileyen Allah(c.c.); beni, en şerefsizle bir cezaevinde bir koğuşa koydurduğunda, şereflileri algıladım! Yolumu bir hücrede, bir namussuzla kesiştiren Rabbim, namusluları algılamamı, anlamamı sağladı. Korkaklarla dolayısıyla muhbirlerle, antenlerle yolumu kesiştiren Çalabım; mertleri, delikanlıları, yiğitleri duruşlarından tanımama vesîle yarattı!
İmza yetkili bürokratlığımda; Devlet Memuru ile partizanı, hâinle sâdıkı gözlemlememi nasip etti!
Öğrenmenin yaşı ve haddi yoktur derler ya; aklım kesti keseli görerek, gözlemleyerek; akıl ve vicdan imbiğimden süzerek öğrenmeğe, toplamaya ve becerebildiğimce paylaşmaya çalışıyorum.
Yaşım ve yaşantımın üzerine biraz da kitap kurtluğu eklenince; ortaya işte böyle "Nev'î şahsına münhâsır" bir insan müsveddesi çıkıverdi!
Amacım, kendimi anlatmak değil ama bahsedeceğim konu ve bu yaşamsal konuya gösterdiği duyarlılıkla ömrümde görmediğim, yepyeni bir Millî Karakter 'i yeterince anlatabilmem için hakkımda bir kanaatiniz oluşsun istedim!
Yakın geçmişte, yaşadığımız en son Yerel Seçimler sürecindeydik.
Şu an Köşk'te mûkim Uzun Adam, Başbakan ve AKP'nin Genel Başkanı olarak seçim meydanlarındaydı. Nabza göre şerbet dağıtarak, gittiği bölge ve ilin etnoğrafik yapısına göre nutuklar atıyordu! İç Anadolu'da başka, Doğu Anadoluda başka, Ege'de başka, Karadeniz'de başka konuşuyordu! Gündeminde de eline tek malzeme olarak verilen "Açılım" vardı, demokrasi kesmeyince "İleri Demokrasi" vardı!
"Şeytanla da görüşür!" icâzetli Devlet memurları eliyle İmralı ve Kandil 'e de mavi boncuk sallıyordu!
Olanları; gücümüz nisbetinde Millete anlatmaya çalışırken, fazlasıyla da endişeleniyorduk!
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı, Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca; İzmir'in bir İlçesi'nde yöre halkıyla buluşacaktı. Mitinge saatler kala, otuza yakın partili arkadaşımızı, bir araya topladılar. Lûtfettiler, aralarında ben de vardım.
Devlet Adamı ciddiyeti ve titiz bir öğretmen denetçiliği ile arkadaşlara; Dünya, Ülke ve Bölge meseleleri hakkında sorular yöneltip nabız tutuyorlardı.
Sıra bana geldiğinde; Karslı oluşum ve Erzurum menşe'li bir gençlik yaşadığımdan olsa gerek benden de, "Açılım" la ve AKP 'nin; İmralı, Kandil ve BDP ile ilişkileri hakkında düşüncemi sordular! Ben de; bu zorlama uygulamanın sonuçsuz kalacağını, zaten Haçlı Senarist'in bu projede, olumlu bir sonuca izni olmayacağını ifadeye çalışarak; "Hocam! Bölgeyi tanıyorum. Bölgenin en hararetli, hareketli yerlerinde yakın dostlarım var. Onlarla yaptığım görüşmelerde; çoluk-çocuğunu emniyete alabilmek için Dededen, Babadan kalan mülkü satmaya çalışan Dostlarımın yüzüne karşı; "Sen, ya bırakıp kaçacaksın ya da seni öldüreceğiz! Evini barkını niye parayla alalım?" dediklerini biliyorum! O dostlarımın, kuru gürültüye papuç bırakmayacaklarını da çok iyi biliyorum. Hepsi aşiret mensûbu, geniş sülâle sahibi kişiler... Kanaatimce, o bölgede -Allah korusun- çok kan akıtacaklar! Ve oradaki çatışma asla bir Türk-Kürt çatışması olmayacak! Devlete sâdık Kürtlerle ihanet içine düşmüş Kürtler arasında kanlı bir savaş olacak! Bu Kürtler arasında; AK'lisi de , CH'lisi de, MHP 'lisi de var." Demeğe çalışmıştım!
Tekrarlayacağım; seçim sath-ı mailindeydik! Büyük görünümlü siyasilerin tamamı, sinekten yağ çıkarma harîsliği ile olası bir çatışmadan oy devşirmeğe hazırlarken; GÖNÜL ADAM dediğim Haydar Hoca 'yı sanki elektrik çarpmıştı!
Bana; "Bu kanı durdurmak için ne yapabiliriz?" diye sorduğunda, öz çocuğunu ateşten sakınan bir Baba vardı karşımda ve "Hocam! Bu sorunun cevabı ma'lesef bende yok!" diye inlediğimde; ne yalan söyleyeyim hiç bir siyâside görmediğim bu tavır beni şaşırtmıştı!
Haçlı senaryosu gereği; ülkemizdeki etnik ayrıştırmacılığa Hünkâr Hacı Bektaş ve Muhteşem Atatürk 'çe; "Müslüman eşittir Türk, Türk eşittir Müslüman" birleştirici formülü ile karşı çıkan Haydar Hoca; günümüz Lawrence' leri eliyle yeniden ateşlendirilmek istenen Mezhebî ayrıştırmacılığa ise İmam Ali (a.s.)' ce, Ehl-i Beyt 'çe, On İki İmam 'ca, İmâm-ı Âzam 'ca göğüs geriyor!
Siyaset Adamlığının çok önünde olan irşâd ediciliği ve Devlet Adamlığı özelliklerinden ilhamla öğrendiğimiz; "IŞİD ne kadar Müslümansa, PKK o kadar Kürt'tür! Dolayısıyla ne IŞİD'e terk edeceğimiz bir Müslüman, ne de PKK 'ya yem edeceğimiz bir Kürdümüz yoktur!" diye Baştürk 'ten aldığımız muhabbetle ünlemekteyiz!
Gadir-i Hum Bayramı 'nda, İstanbul'daki; "Oyun şu: Anadolu'ya karışıklık gelecek, Yahudiler de Büyük İsrail devletini kuracak. Allah'ın izniyle bu oyunlarını bozduk. Kürt Dostlarıma söylüyorum; sizin kurtuluşunuz bizimle birlikte olmaktır." seslenişiyle de yüreklere bir daha su serptiler.
"Can yanmazsa gözden yaş akmaz!" Bu değilse nedir Allah aşkına?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Babam Rahmetli'nin memuriyeti dolayısıyla değişik il ve ilçeleri gezişim, yüksek tahsilimi İstanbul, Ankara ve Erzurum'da yapışım, öğretmenlik ve değişik Devlet kurumlarında, değişik ünvan ve kademelerde memuriyet hayatım; hemen hemen Türkiye'nin her yerinde evini evim sayabileceğim, evimi evleri sayabilecek Dostlarımın oluşmasına vesîle oldu.
Birinci 12 Eylül Kıyâmeti 'ndeki -nasibimiz kadar- cezaevi süreçlerinde ise Allah'ım bana "En ..." lerle tanışmayı da nasip etti...
Her şeyi zıddı ile kâim kılan, yani her şeyi karşıtı ile algılamamızı, anlamamızı dileyen Allah(c.c.); beni, en şerefsizle bir cezaevinde bir koğuşa koydurduğunda, şereflileri algıladım! Yolumu bir hücrede, bir namussuzla kesiştiren Rabbim, namusluları algılamamı, anlamamı sağladı. Korkaklarla dolayısıyla muhbirlerle, antenlerle yolumu kesiştiren Çalabım; mertleri, delikanlıları, yiğitleri duruşlarından tanımama vesîle yarattı!
İmza yetkili bürokratlığımda; Devlet Memuru ile partizanı, hâinle sâdıkı gözlemlememi nasip etti!
Öğrenmenin yaşı ve haddi yoktur derler ya; aklım kesti keseli görerek, gözlemleyerek; akıl ve vicdan imbiğimden süzerek öğrenmeğe, toplamaya ve becerebildiğimce paylaşmaya çalışıyorum.
Yaşım ve yaşantımın üzerine biraz da kitap kurtluğu eklenince; ortaya işte böyle "Nev'î şahsına münhâsır" bir insan müsveddesi çıkıverdi!
Amacım, kendimi anlatmak değil ama bahsedeceğim konu ve bu yaşamsal konuya gösterdiği duyarlılıkla ömrümde görmediğim, yepyeni bir Millî Karakter 'i yeterince anlatabilmem için hakkımda bir kanaatiniz oluşsun istedim!
Yakın geçmişte, yaşadığımız en son Yerel Seçimler sürecindeydik.
Şu an Köşk'te mûkim Uzun Adam, Başbakan ve AKP'nin Genel Başkanı olarak seçim meydanlarındaydı. Nabza göre şerbet dağıtarak, gittiği bölge ve ilin etnoğrafik yapısına göre nutuklar atıyordu! İç Anadolu'da başka, Doğu Anadoluda başka, Ege'de başka, Karadeniz'de başka konuşuyordu! Gündeminde de eline tek malzeme olarak verilen "Açılım" vardı, demokrasi kesmeyince "İleri Demokrasi" vardı!
"Şeytanla da görüşür!" icâzetli Devlet memurları eliyle İmralı ve Kandil 'e de mavi boncuk sallıyordu!
Olanları; gücümüz nisbetinde Millete anlatmaya çalışırken, fazlasıyla da endişeleniyorduk!
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı, Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca; İzmir'in bir İlçesi'nde yöre halkıyla buluşacaktı. Mitinge saatler kala, otuza yakın partili arkadaşımızı, bir araya topladılar. Lûtfettiler, aralarında ben de vardım.
Devlet Adamı ciddiyeti ve titiz bir öğretmen denetçiliği ile arkadaşlara; Dünya, Ülke ve Bölge meseleleri hakkında sorular yöneltip nabız tutuyorlardı.
Sıra bana geldiğinde; Karslı oluşum ve Erzurum menşe'li bir gençlik yaşadığımdan olsa gerek benden de, "Açılım" la ve AKP 'nin; İmralı, Kandil ve BDP ile ilişkileri hakkında düşüncemi sordular! Ben de; bu zorlama uygulamanın sonuçsuz kalacağını, zaten Haçlı Senarist'in bu projede, olumlu bir sonuca izni olmayacağını ifadeye çalışarak; "Hocam! Bölgeyi tanıyorum. Bölgenin en hararetli, hareketli yerlerinde yakın dostlarım var. Onlarla yaptığım görüşmelerde; çoluk-çocuğunu emniyete alabilmek için Dededen, Babadan kalan mülkü satmaya çalışan Dostlarımın yüzüne karşı; "Sen, ya bırakıp kaçacaksın ya da seni öldüreceğiz! Evini barkını niye parayla alalım?" dediklerini biliyorum! O dostlarımın, kuru gürültüye papuç bırakmayacaklarını da çok iyi biliyorum. Hepsi aşiret mensûbu, geniş sülâle sahibi kişiler... Kanaatimce, o bölgede -Allah korusun- çok kan akıtacaklar! Ve oradaki çatışma asla bir Türk-Kürt çatışması olmayacak! Devlete sâdık Kürtlerle ihanet içine düşmüş Kürtler arasında kanlı bir savaş olacak! Bu Kürtler arasında; AK'lisi de , CH'lisi de, MHP 'lisi de var." Demeğe çalışmıştım!
Tekrarlayacağım; seçim sath-ı mailindeydik! Büyük görünümlü siyasilerin tamamı, sinekten yağ çıkarma harîsliği ile olası bir çatışmadan oy devşirmeğe hazırlarken; GÖNÜL ADAM dediğim Haydar Hoca 'yı sanki elektrik çarpmıştı!
Bana; "Bu kanı durdurmak için ne yapabiliriz?" diye sorduğunda, öz çocuğunu ateşten sakınan bir Baba vardı karşımda ve "Hocam! Bu sorunun cevabı ma'lesef bende yok!" diye inlediğimde; ne yalan söyleyeyim hiç bir siyâside görmediğim bu tavır beni şaşırtmıştı!
Haçlı senaryosu gereği; ülkemizdeki etnik ayrıştırmacılığa Hünkâr Hacı Bektaş ve Muhteşem Atatürk 'çe; "Müslüman eşittir Türk, Türk eşittir Müslüman" birleştirici formülü ile karşı çıkan Haydar Hoca; günümüz Lawrence' leri eliyle yeniden ateşlendirilmek istenen Mezhebî ayrıştırmacılığa ise İmam Ali (a.s.)' ce, Ehl-i Beyt 'çe, On İki İmam 'ca, İmâm-ı Âzam 'ca göğüs geriyor!
Siyaset Adamlığının çok önünde olan irşâd ediciliği ve Devlet Adamlığı özelliklerinden ilhamla öğrendiğimiz; "IŞİD ne kadar Müslümansa, PKK o kadar Kürt'tür! Dolayısıyla ne IŞİD'e terk edeceğimiz bir Müslüman, ne de PKK 'ya yem edeceğimiz bir Kürdümüz yoktur!" diye Baştürk 'ten aldığımız muhabbetle ünlemekteyiz!
Gadir-i Hum Bayramı 'nda, İstanbul'daki; "Oyun şu: Anadolu'ya karışıklık gelecek, Yahudiler de Büyük İsrail devletini kuracak. Allah'ın izniyle bu oyunlarını bozduk. Kürt Dostlarıma söylüyorum; sizin kurtuluşunuz bizimle birlikte olmaktır." seslenişiyle de yüreklere bir daha su serptiler.
"Can yanmazsa gözden yaş akmaz!" Bu değilse nedir Allah aşkına?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Similar topics
» Kahramanı kadar haini de çok bir milletiz!
» MİLLET RUHU
» MİLLET ‘EVET’ Mİ DEDİ?!
» Millet sesini bulduğu gün... / Necdet SEVİNÇ
» Asırlardır Soykırımına Uğrayan Bir Millet….
» MİLLET RUHU
» MİLLET ‘EVET’ Mİ DEDİ?!
» Millet sesini bulduğu gün... / Necdet SEVİNÇ
» Asırlardır Soykırımına Uğrayan Bir Millet….
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz