Vicdanı Alınmış Yaratıklar Kölelik
1 sayfadaki 1 sayfası
Vicdanı Alınmış Yaratıklar Kölelik
Kölelik
Manisa’nın Soma ilçesi, Yırca Mahallesi’nde, termik santral yapılacak bölgedeki zeytin ağaçlarının kesilmemesi için nöbet tutan köylülere, şirketin güvenlik görevlileri saldırdı. Çıkan olaylarda Emin Özkılınç başından yaralandı. Özel güvenlik görevlileri tarafından dört kişinin kelepçelenerek, 4 kilometre uzaklıktaki bir barakaya kapatıldığı iddia edildi. 6 bin zeytin ağacının hepsini kestiler. Gençleri de “kafanızı kırarız” diye tehdit etmişler.
6 bin zeytin ağacını kesen Kolin Şirketler Grubu, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuka uygun şekilde hareket edeceklerini bildirdi(!).. Orman kanunlarının geçerli olduğu bir ülkede hukuk mu dediniz? Haklının değil, güçlünün hukukun geçerli olduğu ülkemizde…
Yargı süreci bitmemiş olmasına rağmen, sabahın köründe, düşman malını yok eder gibi, 6 bin zeytin ağacını hangi hukuka göre yok ettiler acaba? Derebeyliğin hukuku olmaz. Derler ya? Sabahın köründe iki tip insan uyanıktır;
Sabah namazına gidenler ile hırsızlığa çıkanlar…
Kolin Şirketler Grubu eşkıya misali zeytin ağaçlarını yok ediyor. Güvenlik şirketi elemanı denilen yaratıklar, haddini aşıyor, köylüyü darp ediyor.
Haberi izlediğimde; “Amerika’nın 1600’lü yıllarında, koloni döneminde başlayan kölelik düzeninden bir film sahnesi izliyorum” sandım. İşte, vahşi kapitalizmin geldiği yer; burasıdır!!. Yaşadıklarımız;“merkezinde insanın olmadığı, para ve gücün put yapıldığı, geniş kitlelerin köleleştirildiği bir düzenin sonucudur.” İnsanın Nemrut’un saltanatına yakıt yapıldığı bir düzen… Cami minaresi gölgesinde yenen insan eti… Seccade hırsızları tarafından esir alınan insanlık…
Türk Milletine bin türlü şeytani tuzak kurulmuştur. Toros Dağlarına bile el konmuş, konar-göçer Yörüklerin göç yolları kesilmiştir.
Köylülerin meralarına el konuyor. Sularına el konuyor. Direnen köylüler darp ediliyor. Hapse atılıyor. Yerinden, yurdundan, tarlasından, merasından sürülen Türk köylüsü, metropollere sürülerek, beyaz adama asgari ücretli köle yapılıyor.
Yerinden, tarlasından, köklerinden koparılan insanların vatan kavramı yok olur. Fırtınalar karşısında tutunamaz, savrulur. Millet olma vasfımız; sınıflar arasında derin uçurumlar yaratılarak yok ediliyor.“Türk Milletini birbirine düşman ederek” yok ediliyor. Ortak paydalar eritiliyor. Bir taraf ekmek bulamazken, eli tespihli Nemrutlar;
“Ekmek bulamazsan pasta ye” diyor.
Gerçekle yalan, din ile küfür, iyi ile kötünün birbirine girdiği, zehrin ilaç diye millete içirildiği bir süreçten geçiyoruz.
Oyun içinde oyun, tuzak içinde tuzak kuruluyor. Kendi tohumu yasaklanan, kısır İsrail tohumlarına mecbur bırakılan, sularına el konan, meralarına el konan, ekmeği-aşı elinden alınan köylü, yerin 400 metre altında madenlere sokuluyor. Yasal haklarının ne olduğunu bilmeyen, bilse de açlık derdinden mecburen çalışmak zorunda kalan çiftçilerimizi, sendikasız maden işçisi yaparak madenlere gömüyorlar. Taşeronun da taşeronunun işlettiği madenler, Ortaçağ maden işletmelerini hatırlatıyor. Yemek yok, mola yok, yaşam odası yok. Adeta eli kırbaçlı insan avcıları tarafından ölüme yollanıyor.
İşçinin yıllarca mücadele ederek kazandığı hakları ellerinden alındı. AK çete 12 senede işçilerin bütün kazanımlarını sıfırladı. Sendikalı işçiler işlerinden atılıyor ama seslerini duyan kimse yok.
12 yılda sendikalı işçi sayısı %5’e düşürüldü. Taşeronluk denilen utanç verici sistem zaten köle sistemidir. Sahibinden insan kiralama sistemi; insan onurunu, şerefini hiçe saymaktır. Firavun düzeninin yeni köleleri işçilerimizdir.
İnşaat malzemesiyle yapıldığını sandığınız AK saraylar; gerçekte, “insan kemikleri” üzerinde yükseliyor. İnsanların sofralarından çalınanlar, Tiran çetesine “lale devri” saltanatı imkanları sunuyor.
Soma’da 301 can, Karaman’ın Ermenek İlçesi’nde su basması sonucu 18 can madene gömüldü. Eğer bu ülkede insana dair bir değer kalsaydı, Soma maden cinayetinden sonra değil bir AK çete hükümeti, kırk firavun hükümeti olsa düşerdi. Vicdan yok, insana dair hiçbir emare yok. Sanki; “adını koyamadığımız mahlukatlar” tarafından işgal edildik.
Gelelim Özel Güvenlik Şirketlerine;
Özel Güvenlik Şirketlerinin kuruluşu yasalaştığında; Türkiye için hangi sakıncaları doğuracağını çok yazdık. Uyardık ama maalesef uyandıramadık. Özel Güvenlik Şirketleri kurulduktan sonra şirketler hızla el değiştirdi. Büyük çoğunluğu yabancıların eline geçti. AK çetenin bu konularda donanımı yoktur. Küresel şirket savaşlarının merkezinde olan ülkemizde; “ülkeyi değiştirip, Somali sürecine sokabilmek için, silahlı bir güce, özel güvenlik şirketi elemanlarına” ihtiyaç vardı. AK Çete sayesinde Özel Güvenlik Şirketi kurmak yasallaştırıldı.
Özel güvenlik şirketi elemanlarının silah taşıma yetkisi var ama asgari ücretle çalışıyorlar(!).. İnsana;“tarlalarda köle olarak çalışan zencilerin başında bulunan, eli kırbaçlı, ırkına ihanet eden, beyaz adamın maşası” zencileri hatırlatıyorlar. Bu durumu madende görüyorsunuz, inşaat sektöründe görüyorsunuz. Zalim avcıya hizmet eden avcı köpeklerinin durumunda olduklarını acaba biliyorlar mı?
2013 yılında Manavgat’ın Ahmetler köyünde, HES yapımına direnen köylülere, kayıt dışı silahlar kullandıkları iddia edilen bazı kişiler, ‘özel güvenlik’ görevlisi adı altında ateş etmiştir. Köylülerin üzerine ateş açmaları suretiyle yaşanan arbede sonucunda üç yurttaşımız yaralanmıştır.
Özel Güvenlik Şirketi elemanlarının hak ve yetkileri hakkında Türk Milletinin bir bilgisi yoktur.
Güvenlik Şirketi deyince aklımıza Amerikan sivil güvenlik şirketi Blackwater geliyor. Şirket; askeri eğitimli personel ve askeri donanım kullanmaktadır. Irak’ta insanlara yaptıkları işkencelerden, tecavüzden, hırsızlıktan dolayı kötü bir şöhretleri vardır. Kötü ününü gizlemek amacıyla 2011 yılında adını Academi olarak değiştirmiştir. Son zamanlarda şirket elemanlarını IŞİD ve PYD içinde de gördük.
Özel güvenlik Şirketlerinin ülkemiz için ne gibi problemler oluşturabileceğini; HES yapımı ve zeytinlerin kesilmesine direnen köylüye uyguladıkları şiddetten ibaret sanmak, büyük bir yanılgıdır.Devletin otoritesini kaybettiği, güvenlik güçlerinin görev binalarına hapsedildiği Güneydoğu’da; Özel Güvenlik Şirketlerinin durumunu bilen var mı? Resmi kurumların da Özel Güvenlik Şirketlerinden hizmet aldığını düşünürsek, durumun vahametini de belki algılamış oluruz.
Güneydoğu’da; “Asker-Polis- İstihbarat” kurumları dışında kalan, “Özel Güvenlik Şirketi” elemanı olarak bulundurulan silahlı insan sayısı ne kadardır? Bunların ellerinde bulunan silahları kim kontrol ediyor? Daha doğrusu;
Kontrol eden bir mekanizma var mı?
O silahlı güç; yarın bir isyan başlatılırsa, o silahları kime karşı kullanacaktır?
Manisa’nın Soma ilçesi, Yırca Mahallesi’nde, termik santral yapılacak bölgedeki zeytin ağaçlarının kesilmemesi için nöbet tutan köylülere, şirketin güvenlik görevlileri saldırdı. Çıkan olaylarda Emin Özkılınç başından yaralandı. Özel güvenlik görevlileri tarafından dört kişinin kelepçelenerek, 4 kilometre uzaklıktaki bir barakaya kapatıldığı iddia edildi. 6 bin zeytin ağacının hepsini kestiler. Gençleri de “kafanızı kırarız” diye tehdit etmişler.
6 bin zeytin ağacını kesen Kolin Şirketler Grubu, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuka uygun şekilde hareket edeceklerini bildirdi(!).. Orman kanunlarının geçerli olduğu bir ülkede hukuk mu dediniz? Haklının değil, güçlünün hukukun geçerli olduğu ülkemizde…
Yargı süreci bitmemiş olmasına rağmen, sabahın köründe, düşman malını yok eder gibi, 6 bin zeytin ağacını hangi hukuka göre yok ettiler acaba? Derebeyliğin hukuku olmaz. Derler ya? Sabahın köründe iki tip insan uyanıktır;
Sabah namazına gidenler ile hırsızlığa çıkanlar…
Kolin Şirketler Grubu eşkıya misali zeytin ağaçlarını yok ediyor. Güvenlik şirketi elemanı denilen yaratıklar, haddini aşıyor, köylüyü darp ediyor.
Haberi izlediğimde; “Amerika’nın 1600’lü yıllarında, koloni döneminde başlayan kölelik düzeninden bir film sahnesi izliyorum” sandım. İşte, vahşi kapitalizmin geldiği yer; burasıdır!!. Yaşadıklarımız;“merkezinde insanın olmadığı, para ve gücün put yapıldığı, geniş kitlelerin köleleştirildiği bir düzenin sonucudur.” İnsanın Nemrut’un saltanatına yakıt yapıldığı bir düzen… Cami minaresi gölgesinde yenen insan eti… Seccade hırsızları tarafından esir alınan insanlık…
Türk Milletine bin türlü şeytani tuzak kurulmuştur. Toros Dağlarına bile el konmuş, konar-göçer Yörüklerin göç yolları kesilmiştir.
Köylülerin meralarına el konuyor. Sularına el konuyor. Direnen köylüler darp ediliyor. Hapse atılıyor. Yerinden, yurdundan, tarlasından, merasından sürülen Türk köylüsü, metropollere sürülerek, beyaz adama asgari ücretli köle yapılıyor.
Yerinden, tarlasından, köklerinden koparılan insanların vatan kavramı yok olur. Fırtınalar karşısında tutunamaz, savrulur. Millet olma vasfımız; sınıflar arasında derin uçurumlar yaratılarak yok ediliyor.“Türk Milletini birbirine düşman ederek” yok ediliyor. Ortak paydalar eritiliyor. Bir taraf ekmek bulamazken, eli tespihli Nemrutlar;
“Ekmek bulamazsan pasta ye” diyor.
Gerçekle yalan, din ile küfür, iyi ile kötünün birbirine girdiği, zehrin ilaç diye millete içirildiği bir süreçten geçiyoruz.
Oyun içinde oyun, tuzak içinde tuzak kuruluyor. Kendi tohumu yasaklanan, kısır İsrail tohumlarına mecbur bırakılan, sularına el konan, meralarına el konan, ekmeği-aşı elinden alınan köylü, yerin 400 metre altında madenlere sokuluyor. Yasal haklarının ne olduğunu bilmeyen, bilse de açlık derdinden mecburen çalışmak zorunda kalan çiftçilerimizi, sendikasız maden işçisi yaparak madenlere gömüyorlar. Taşeronun da taşeronunun işlettiği madenler, Ortaçağ maden işletmelerini hatırlatıyor. Yemek yok, mola yok, yaşam odası yok. Adeta eli kırbaçlı insan avcıları tarafından ölüme yollanıyor.
İşçinin yıllarca mücadele ederek kazandığı hakları ellerinden alındı. AK çete 12 senede işçilerin bütün kazanımlarını sıfırladı. Sendikalı işçiler işlerinden atılıyor ama seslerini duyan kimse yok.
12 yılda sendikalı işçi sayısı %5’e düşürüldü. Taşeronluk denilen utanç verici sistem zaten köle sistemidir. Sahibinden insan kiralama sistemi; insan onurunu, şerefini hiçe saymaktır. Firavun düzeninin yeni köleleri işçilerimizdir.
İnşaat malzemesiyle yapıldığını sandığınız AK saraylar; gerçekte, “insan kemikleri” üzerinde yükseliyor. İnsanların sofralarından çalınanlar, Tiran çetesine “lale devri” saltanatı imkanları sunuyor.
Soma’da 301 can, Karaman’ın Ermenek İlçesi’nde su basması sonucu 18 can madene gömüldü. Eğer bu ülkede insana dair bir değer kalsaydı, Soma maden cinayetinden sonra değil bir AK çete hükümeti, kırk firavun hükümeti olsa düşerdi. Vicdan yok, insana dair hiçbir emare yok. Sanki; “adını koyamadığımız mahlukatlar” tarafından işgal edildik.
Gelelim Özel Güvenlik Şirketlerine;
Özel Güvenlik Şirketlerinin kuruluşu yasalaştığında; Türkiye için hangi sakıncaları doğuracağını çok yazdık. Uyardık ama maalesef uyandıramadık. Özel Güvenlik Şirketleri kurulduktan sonra şirketler hızla el değiştirdi. Büyük çoğunluğu yabancıların eline geçti. AK çetenin bu konularda donanımı yoktur. Küresel şirket savaşlarının merkezinde olan ülkemizde; “ülkeyi değiştirip, Somali sürecine sokabilmek için, silahlı bir güce, özel güvenlik şirketi elemanlarına” ihtiyaç vardı. AK Çete sayesinde Özel Güvenlik Şirketi kurmak yasallaştırıldı.
Özel güvenlik şirketi elemanlarının silah taşıma yetkisi var ama asgari ücretle çalışıyorlar(!).. İnsana;“tarlalarda köle olarak çalışan zencilerin başında bulunan, eli kırbaçlı, ırkına ihanet eden, beyaz adamın maşası” zencileri hatırlatıyorlar. Bu durumu madende görüyorsunuz, inşaat sektöründe görüyorsunuz. Zalim avcıya hizmet eden avcı köpeklerinin durumunda olduklarını acaba biliyorlar mı?
2013 yılında Manavgat’ın Ahmetler köyünde, HES yapımına direnen köylülere, kayıt dışı silahlar kullandıkları iddia edilen bazı kişiler, ‘özel güvenlik’ görevlisi adı altında ateş etmiştir. Köylülerin üzerine ateş açmaları suretiyle yaşanan arbede sonucunda üç yurttaşımız yaralanmıştır.
Özel Güvenlik Şirketi elemanlarının hak ve yetkileri hakkında Türk Milletinin bir bilgisi yoktur.
Güvenlik Şirketi deyince aklımıza Amerikan sivil güvenlik şirketi Blackwater geliyor. Şirket; askeri eğitimli personel ve askeri donanım kullanmaktadır. Irak’ta insanlara yaptıkları işkencelerden, tecavüzden, hırsızlıktan dolayı kötü bir şöhretleri vardır. Kötü ününü gizlemek amacıyla 2011 yılında adını Academi olarak değiştirmiştir. Son zamanlarda şirket elemanlarını IŞİD ve PYD içinde de gördük.
Özel güvenlik Şirketlerinin ülkemiz için ne gibi problemler oluşturabileceğini; HES yapımı ve zeytinlerin kesilmesine direnen köylüye uyguladıkları şiddetten ibaret sanmak, büyük bir yanılgıdır.Devletin otoritesini kaybettiği, güvenlik güçlerinin görev binalarına hapsedildiği Güneydoğu’da; Özel Güvenlik Şirketlerinin durumunu bilen var mı? Resmi kurumların da Özel Güvenlik Şirketlerinden hizmet aldığını düşünürsek, durumun vahametini de belki algılamış oluruz.
Güneydoğu’da; “Asker-Polis- İstihbarat” kurumları dışında kalan, “Özel Güvenlik Şirketi” elemanı olarak bulundurulan silahlı insan sayısı ne kadardır? Bunların ellerinde bulunan silahları kim kontrol ediyor? Daha doğrusu;
Kontrol eden bir mekanizma var mı?
O silahlı güç; yarın bir isyan başlatılırsa, o silahları kime karşı kullanacaktır?
Similar topics
» ASKER EŞLERİNE ÇAMUR ATMAYA ÇALIŞAN YARATIKLAR
» Tarihi Maddecilik ve Toplumcu Ülkücülük
» Vicdani Redciyim Askere Gitmem Diyen Yezidi Kürtler
» VATAN haini akpe ALLAH'sız kitapsız gürcü tayyip Vicdani ret de geliyo
» Tarihi Maddecilik ve Toplumcu Ülkücülük
» Vicdani Redciyim Askere Gitmem Diyen Yezidi Kürtler
» VATAN haini akpe ALLAH'sız kitapsız gürcü tayyip Vicdani ret de geliyo
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz