Vatana ve millete hayırlı olmasın!
1 sayfadaki 1 sayfası
Vatana ve millete hayırlı olmasın!
BİR grup Çerkes, geçen gün “Çoğulcu Demokrasi Partisi” adında siyasî bir parti kurmuş...
Bu partinin ismi basında bir-iki seneden buyana geçiyordu ama anladığım kadarı ile iki gün öncesine kadar resmen mevcut değilmiş. Kuruluş hazırlıkları tamamlanmışmış fakat İçişleri Bakanlığı nezdinde yapılması gereken hukukî bildirimde bulunulmadığı için parti kimliği resmen mevcut değilmiş, hukukî muamele geçen gün tamamlanmış ve siyasî parti hüviyeti kazanmışlar.
Büyük dedelerinin ve ninelerinin yüzde 70’ten fazlası Kafkasya’dan gelmiş bir kişi olarak “Çoğulcu Demokrasi Partisi” hakkında tek bir temennim var: Vatana ve millete hayırlı olmasın!
ÂTIFET VE NANKÖRLÜK
Neden mi?
Hâle bakın: Partinin kurucu genel başkanı Türkiye’deki tüm etnik kimlik sorunlarının savunucusu olacaklarını söylüyor, “İktidar ile devlet diğer kimliklerin hepsini yok saydı” diyor, üstelik bir yazısında çok daha sert ifadeler kullanıyor: “Çerkes halkı da kimseyle etle tırnak değildir ve en az Türkler ve Kürtler kadar onurludur. Şundan kimsenin şüphesi olmasın ki, Çerkes halkı bu ülkede eşit ve onurlu bir halk olarak yaşamak için gerekli her türlü mücadeleyi verecektir. Çerkes gibi haykırın; ‘Biz Türk değil Çerkes’iz, Çerkes kalacağız, bize biçilen elbiseyi giymedik, giymeyeceğiz, devşirilmedik, devşirilmeyeceğiz, bedel ödemek gerekirse ödeyeceğiz’ deyin”...
Her etnik yahut muhacir grubun böyle tantanalı lâflarla partileşip hak talebinde bulunması üzerine canlarına tak edecek olan Türkler’in de bir “Türk Partisi” kurduklarını düşünün!
“Irkçılık”, işte o zaman hakikat olur!
Birkaç sene önce yazıp TV’de söylediğim ve hemen ertesi günü küçük bir Çerkes grubunun Habertürk binasının önünde toplanıp beni “ayın faşisti” ilân ettikleri düşüncelerimden bazılarını şimdi burada tekrar edeceğim:
Bugün bu memlekette yaşayan Çerkesler’in cedleri Türkiye’ye “Turistik bir seyahate çıkalım”, “Bilmediğimiz yerleri keşfedelim” yahut “Gidip şuralarda da şansımızı deneyelim” hevesiyle değil, Kafkasya’da özellikle 19. yüzyılın ortalarında yoğunlaşan ve Çar’ın kılıcından, yani son derece kanlı olan Rus saldırılarından canlarını kurtarabilmek için gelmişlerdir. O zamanın sıkıntılar içerisindeki Türkiye’si yüzbinlerce Çerkes’e kucak açmış; ev, iş, aş sağlamış ve devlette önemli görevler vermiştir.
İmparatorluğun bu himayesine “âtıfet”; şimdi “Haklarımız elden gidiyor” yahut “Kimliğimiz kayboluyor” gibisinden terânelere de “nankörlük” denir!
Türkiye’deki diğer etnik gruplar dillerini unutmuyor, nesilden nesile devam ettiriyor ama Kafkasyalı ailelerin genç nesli anadillerini konuşamıyor ve âdetlerini bilmiyor ise, bunun sorumlusu devlet değil, ailelerdir. Genç nesil kültürel kimliğini merak etmemiş, büyükler de öğretmemişler demektir ve bu işte devletin kabahati yoktur!
MOSKOF’TAN İSTESENİZE!
Hangi “ezilme”? Kafkasya ile ilgili yayınların ve internet sitelerinin bugün hemen tamamında “İz Bırakan Çerkesler” gibisinden bir fasıl vardır ve Türkiye’de önemli yerlere gelmiş Kafkasyalılar’dan iftiharla bahsedilir. Listelerde siyasetçisinden sanatçısına, âliminden işadamına kadar pekçok isim görürsünüz ama buna rağmen “Kimliğimiz gidiyoooor!” feryatları nankörlükten de ötedir, vefasızlığın daniskasıdır, bunun böyle olduğunu söyleyenleri “devşirmelikle” suçlamaya da “edepsizlik” denir!
Tamam, “anavatan” Kafkasya ama “vatan” iki asra yakın bir zamandan buyana Türkiye’dir ve aradan geçen bu kadar zaman sonra bile kendilerini hâlâ “buranın vatandaşı” hissedemeyenlerin bahane olarak ortaya sürdükleri taleplerinin muhatabı Türkiye değil, başkasıdır: “Anavatan”a hâkim olan “Moskof Devleti”!
Çerkes nezaketine ve terbiyesine tamamen ters düşen, üstelik nankörük ve vefasızlık misâli olan bu son girişim hakkındaki temennimi tekrar edeyim: Çoğulcu Demokrasi Partisi, vatana ve millete hayırlı olmasın!
Bu partinin ismi basında bir-iki seneden buyana geçiyordu ama anladığım kadarı ile iki gün öncesine kadar resmen mevcut değilmiş. Kuruluş hazırlıkları tamamlanmışmış fakat İçişleri Bakanlığı nezdinde yapılması gereken hukukî bildirimde bulunulmadığı için parti kimliği resmen mevcut değilmiş, hukukî muamele geçen gün tamamlanmış ve siyasî parti hüviyeti kazanmışlar.
Büyük dedelerinin ve ninelerinin yüzde 70’ten fazlası Kafkasya’dan gelmiş bir kişi olarak “Çoğulcu Demokrasi Partisi” hakkında tek bir temennim var: Vatana ve millete hayırlı olmasın!
ÂTIFET VE NANKÖRLÜK
Neden mi?
Hâle bakın: Partinin kurucu genel başkanı Türkiye’deki tüm etnik kimlik sorunlarının savunucusu olacaklarını söylüyor, “İktidar ile devlet diğer kimliklerin hepsini yok saydı” diyor, üstelik bir yazısında çok daha sert ifadeler kullanıyor: “Çerkes halkı da kimseyle etle tırnak değildir ve en az Türkler ve Kürtler kadar onurludur. Şundan kimsenin şüphesi olmasın ki, Çerkes halkı bu ülkede eşit ve onurlu bir halk olarak yaşamak için gerekli her türlü mücadeleyi verecektir. Çerkes gibi haykırın; ‘Biz Türk değil Çerkes’iz, Çerkes kalacağız, bize biçilen elbiseyi giymedik, giymeyeceğiz, devşirilmedik, devşirilmeyeceğiz, bedel ödemek gerekirse ödeyeceğiz’ deyin”...
Her etnik yahut muhacir grubun böyle tantanalı lâflarla partileşip hak talebinde bulunması üzerine canlarına tak edecek olan Türkler’in de bir “Türk Partisi” kurduklarını düşünün!
“Irkçılık”, işte o zaman hakikat olur!
Birkaç sene önce yazıp TV’de söylediğim ve hemen ertesi günü küçük bir Çerkes grubunun Habertürk binasının önünde toplanıp beni “ayın faşisti” ilân ettikleri düşüncelerimden bazılarını şimdi burada tekrar edeceğim:
Bugün bu memlekette yaşayan Çerkesler’in cedleri Türkiye’ye “Turistik bir seyahate çıkalım”, “Bilmediğimiz yerleri keşfedelim” yahut “Gidip şuralarda da şansımızı deneyelim” hevesiyle değil, Kafkasya’da özellikle 19. yüzyılın ortalarında yoğunlaşan ve Çar’ın kılıcından, yani son derece kanlı olan Rus saldırılarından canlarını kurtarabilmek için gelmişlerdir. O zamanın sıkıntılar içerisindeki Türkiye’si yüzbinlerce Çerkes’e kucak açmış; ev, iş, aş sağlamış ve devlette önemli görevler vermiştir.
İmparatorluğun bu himayesine “âtıfet”; şimdi “Haklarımız elden gidiyor” yahut “Kimliğimiz kayboluyor” gibisinden terânelere de “nankörlük” denir!
Türkiye’deki diğer etnik gruplar dillerini unutmuyor, nesilden nesile devam ettiriyor ama Kafkasyalı ailelerin genç nesli anadillerini konuşamıyor ve âdetlerini bilmiyor ise, bunun sorumlusu devlet değil, ailelerdir. Genç nesil kültürel kimliğini merak etmemiş, büyükler de öğretmemişler demektir ve bu işte devletin kabahati yoktur!
MOSKOF’TAN İSTESENİZE!
Hangi “ezilme”? Kafkasya ile ilgili yayınların ve internet sitelerinin bugün hemen tamamında “İz Bırakan Çerkesler” gibisinden bir fasıl vardır ve Türkiye’de önemli yerlere gelmiş Kafkasyalılar’dan iftiharla bahsedilir. Listelerde siyasetçisinden sanatçısına, âliminden işadamına kadar pekçok isim görürsünüz ama buna rağmen “Kimliğimiz gidiyoooor!” feryatları nankörlükten de ötedir, vefasızlığın daniskasıdır, bunun böyle olduğunu söyleyenleri “devşirmelikle” suçlamaya da “edepsizlik” denir!
Tamam, “anavatan” Kafkasya ama “vatan” iki asra yakın bir zamandan buyana Türkiye’dir ve aradan geçen bu kadar zaman sonra bile kendilerini hâlâ “buranın vatandaşı” hissedemeyenlerin bahane olarak ortaya sürdükleri taleplerinin muhatabı Türkiye değil, başkasıdır: “Anavatan”a hâkim olan “Moskof Devleti”!
Çerkes nezaketine ve terbiyesine tamamen ters düşen, üstelik nankörük ve vefasızlık misâli olan bu son girişim hakkındaki temennimi tekrar edeyim: Çoğulcu Demokrasi Partisi, vatana ve millete hayırlı olmasın!
Geri: Vatana ve millete hayırlı olmasın!
Bardakçı, söylenmesi gerkeni güzelce demiş. Çerkes partisinden yaptığı alıntıda doğru kısım, Türk ile Çerkes'in farklı milliyetler olduğudur. Fakat bu doğruyu ezik sığıntı yığını Kafkas hırsızı Çerkeslerin değil, Türklerin demesi gerekir. Bunu ma'lûmu ilâmı bir Çerkes yaparsa ona "Herhâlde lan ezik, sen Türk değilsin ve olamazsın" sözünden başka bir şey' denemez. Partilerine de özetle, «Yavuz hırsız, ev sâhibini bastırır» denir.
Osmanlı'da Türk dışındaki bütün unsurlar azdı kudurdu.
Buna tepkiyle Türk de "Ben de Türküm" deyince denmedik laf kalmadı!
Bazı Türkler de bu yaygara karşısında Türk olmaktan korktular ve üç kuruşluk makam ve para duygusuyla boyunlarını eğerek kardeşiz, Osmanlıyız filan diyerek zavallılaştılar.
Şimdi de öyle değil mi?
Hayri Yıldırım.
***
"Osmanlı İmparatorluğu içindeki çeşitli topluluklar, hep ulusal ilkelere sarılarak, ulusçu ilkenin gücüne dayanarak kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Gücümüzü yitirdiğimiz anda, bizi aşağıladılar, küçük gördüler. Anladık ki, suçumuz kendimizi unutmamızmış."
Ulus Hakanı, Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK
**
"Türk'ten gayrı unsur elbet ayrı bir kan, bir terbiye ve gayededir. Yapacağını yapar. Kabahat, kendi milletini bırakıp da, onları kullanan devlet ve millettedir." Rızâ Nûr
Devlet işlerinin başına devletin kurucusu olan kavimden başkaları geçince, o devlet inkırâz bulur. Yani millet, istiklâlini kaybeder. Misal mi istersiniz? İşte Abbâsîler, işte Endülüs ve işte Osmanlılar! Yeni Türk Cumhûriyetinin devlet işleri başında mutlakâ Türkler bulunacaktır. Türk'ten başkasına inanmayacağız." Mahmut Esat Bozkurt
Peyâmî Safâ: «Soyu sopu melez, kanında çeşitli ırkların kanları çatışan veyâ bir âile disiplininden mahrûm yâhut cinsî sapıklıklar ve ahlâksızlıklar yuvası bir âilede yetişmiş, köksüz, îmânsız, idealsiz genç vardır. Bu fenâ kaderi mâzûr gösterecek, milliyet ve ahlâk düşmanı bir nazariye arar. Marxçılık ona da istediği afyonlu şerbeti sunmuştur. Milletsiz, Allâhsız ve ahlâksız bir dünyâ hayâli içinde, aşağılık duygusunu bastırmağa uğraşır.»
Osmanlıcılık tuzaktır Türkü tarihten kaldırmaktır 72 milletli karışık kuruyemiş misali Dikkat edin osmanlıcılara Türk kelimesi yok
Osmanlı'da Türk dışındaki bütün unsurlar azdı kudurdu.
Buna tepkiyle Türk de "Ben de Türküm" deyince denmedik laf kalmadı!
Bazı Türkler de bu yaygara karşısında Türk olmaktan korktular ve üç kuruşluk makam ve para duygusuyla boyunlarını eğerek kardeşiz, Osmanlıyız filan diyerek zavallılaştılar.
Şimdi de öyle değil mi?
Hayri Yıldırım.
***
"Osmanlı İmparatorluğu içindeki çeşitli topluluklar, hep ulusal ilkelere sarılarak, ulusçu ilkenin gücüne dayanarak kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Gücümüzü yitirdiğimiz anda, bizi aşağıladılar, küçük gördüler. Anladık ki, suçumuz kendimizi unutmamızmış."
Ulus Hakanı, Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK
**
"Türk'ten gayrı unsur elbet ayrı bir kan, bir terbiye ve gayededir. Yapacağını yapar. Kabahat, kendi milletini bırakıp da, onları kullanan devlet ve millettedir." Rızâ Nûr
Devlet işlerinin başına devletin kurucusu olan kavimden başkaları geçince, o devlet inkırâz bulur. Yani millet, istiklâlini kaybeder. Misal mi istersiniz? İşte Abbâsîler, işte Endülüs ve işte Osmanlılar! Yeni Türk Cumhûriyetinin devlet işleri başında mutlakâ Türkler bulunacaktır. Türk'ten başkasına inanmayacağız." Mahmut Esat Bozkurt
Peyâmî Safâ: «Soyu sopu melez, kanında çeşitli ırkların kanları çatışan veyâ bir âile disiplininden mahrûm yâhut cinsî sapıklıklar ve ahlâksızlıklar yuvası bir âilede yetişmiş, köksüz, îmânsız, idealsiz genç vardır. Bu fenâ kaderi mâzûr gösterecek, milliyet ve ahlâk düşmanı bir nazariye arar. Marxçılık ona da istediği afyonlu şerbeti sunmuştur. Milletsiz, Allâhsız ve ahlâksız bir dünyâ hayâli içinde, aşağılık duygusunu bastırmağa uğraşır.»
Osmanlıcılık tuzaktır Türkü tarihten kaldırmaktır 72 milletli karışık kuruyemiş misali Dikkat edin osmanlıcılara Türk kelimesi yok
Geri: Vatana ve millete hayırlı olmasın!
"Türklerin Viyana kapılarına dayanması İbrahim Paşa'nın iktidarından değil, tarihin tekâmül kanunundandır; İbrahim Paşa işte bu kanundan istifade etmesini bilememiş ve Kânunî Sultan Süleyman da Belgrad ve Rodos seferlerini muvaffakiyetle başaran büyük Sadrazam Pirî Mehmet Paşa'nın yerine bu şımarık ve haris devşirmeyi getirmiş olmasının cezasını işte bu muvaffakiyetsizliğiyle çekmiş demektir." İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
"Akıncılar efrâdı umumiyetle Türk ırkından olan, iki buçuk asırdan beri Avrupa'yı titreten şanlı bir tarihe sahipti. Koca Sinan denilen fecî devşirmenin sebep olduğu en büyük felâketlerden biri de işte bu şanlı ocağın sönmesinde gösterilebilir" İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
«Hristiyânlık taasubiyle Anadolu'nun yarısını Ermenistân görmek isteyen bir takım Türk düşmânlarının bu gibi herzeler ve hattâ küfürler savurmaları pek tabiîdir: Fakat Ermenî komitecisine karşı Türk'ün hakkını koruduğu için Sultân Hamîd'e müteassıb Fransızın ortaya attığı «Sultan Rouge» lakabını Türkçeye tercüme edip de «Kızıl Sultân» diyen bâzı gâfil Türkler'in yüz kızartıcı gaflet ve cehâletlerine ne denilebilir?»
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
"Eğer Sultân Süleymân, Rûmeli Beğlerbeği Hâin (=Arnavud) Ahmed Paşa'nın fikrine kapılıp da Belgrad'ı arkada bırakıp doğrudan doğruya Macaristân'a yüklenmiş olsaydı, hem ordunun gerisi tehlikede kalmış, hem yapılan sefer ancak bir akın mâhiyetini almış olurdu."
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Türk milleti, millî ve ahlâkî şuûru yüksek olduğu çağlarda güçlüydü. Devletimizin güçlü olduğu çağlarda Atillâ, Bizans İmperatoru'na "Ben soylu bir milletin evlâdıyım!" diyerek cevâb veriyordu; Gök-Türkler, Çinli kadından olma tigini, kağan yapmıyorlardı; Tonyukuk, millî çıkarlarımıza ters olduğu içün Budizm'e karşı çıkıyordu; Rûm Mehmed Paşa, Karamanlı Türkmenler'e zulmettiği için "it gibi" boğduruluyordu; Mohaç Muhârebesi öncesinde kopuz çalınıp Oğuzlamalar söyleniliyordu; Pargalı İbrâhim, Türklüğe hakâret ettiği gerekçesiyle öldürülüyordu; Barbaros, "Dîn kardeşimizdir." diyip de Arablar'a güvenmiyordu.
İtalyan kökenli Safiye Sultân, "İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in gönderdiği hediyelere dayanamayarak, gerek politik ve gerekse ticârî ve iktisâdî bakımlardan İngilizler'e yardım edeceğini, hem İngiliz sefîrine, hem de Kraliçe Elizabeth'e yazmaktan geri durmuyordu. Bu, Osmânlı Devleti için bir ihânetten başka bir şey değildi."
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Viyana Kuşatması hakkında Tatarlar'ı suçlamaya bayılan târihçilerimiz, Türk Ordusu'nun sağ cenâhının komutanı Budin Beğlerbeği Arnavud Uzun İbrâhim Paşa'nın ihânetinden ve bu yüzden îdâm edildiğinden niçün bahsetmezler? Alamandağı (=Kahlenberg) Savaşı'nın kaybedilmesinin başlıca müsebbibi odur.
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
“Arnavud devşirmesi Gedik Ahmed Paşa, Karamanlı Türkler'i kesmekten büyük zevk duyarken; Arnavudluk'a sefer çıkmıyor. "Herhâlde, Anadolu Türklerine karşı bu gibi tereddütlerle ihmâllere kapıldığı hiç görülmemiş olan Gedik Ahmet'in Arnavutluğa karşı bir sefer açılınca Fatih'in emrini bile dinlememesi bu devşirme vezirin ruhî vaziyeti bakımından bilhassa dikkat edilecek bir noktadır.”
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Genç Osmân, Hotin Muhâsarası'nda "Askerin kırılmasına sebeb oluyorsunuz" diyen devşirmelere, "Pâdişâh'a kul mu yok; eşek yerine it bağlarız" diyerek hakâret etmişti.
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
"Akıncılar efrâdı umumiyetle Türk ırkından olan, iki buçuk asırdan beri Avrupa'yı titreten şanlı bir tarihe sahipti. Koca Sinan denilen fecî devşirmenin sebep olduğu en büyük felâketlerden biri de işte bu şanlı ocağın sönmesinde gösterilebilir" İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
«Hristiyânlık taasubiyle Anadolu'nun yarısını Ermenistân görmek isteyen bir takım Türk düşmânlarının bu gibi herzeler ve hattâ küfürler savurmaları pek tabiîdir: Fakat Ermenî komitecisine karşı Türk'ün hakkını koruduğu için Sultân Hamîd'e müteassıb Fransızın ortaya attığı «Sultan Rouge» lakabını Türkçeye tercüme edip de «Kızıl Sultân» diyen bâzı gâfil Türkler'in yüz kızartıcı gaflet ve cehâletlerine ne denilebilir?»
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
"Eğer Sultân Süleymân, Rûmeli Beğlerbeği Hâin (=Arnavud) Ahmed Paşa'nın fikrine kapılıp da Belgrad'ı arkada bırakıp doğrudan doğruya Macaristân'a yüklenmiş olsaydı, hem ordunun gerisi tehlikede kalmış, hem yapılan sefer ancak bir akın mâhiyetini almış olurdu."
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Türk milleti, millî ve ahlâkî şuûru yüksek olduğu çağlarda güçlüydü. Devletimizin güçlü olduğu çağlarda Atillâ, Bizans İmperatoru'na "Ben soylu bir milletin evlâdıyım!" diyerek cevâb veriyordu; Gök-Türkler, Çinli kadından olma tigini, kağan yapmıyorlardı; Tonyukuk, millî çıkarlarımıza ters olduğu içün Budizm'e karşı çıkıyordu; Rûm Mehmed Paşa, Karamanlı Türkmenler'e zulmettiği için "it gibi" boğduruluyordu; Mohaç Muhârebesi öncesinde kopuz çalınıp Oğuzlamalar söyleniliyordu; Pargalı İbrâhim, Türklüğe hakâret ettiği gerekçesiyle öldürülüyordu; Barbaros, "Dîn kardeşimizdir." diyip de Arablar'a güvenmiyordu.
İtalyan kökenli Safiye Sultân, "İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in gönderdiği hediyelere dayanamayarak, gerek politik ve gerekse ticârî ve iktisâdî bakımlardan İngilizler'e yardım edeceğini, hem İngiliz sefîrine, hem de Kraliçe Elizabeth'e yazmaktan geri durmuyordu. Bu, Osmânlı Devleti için bir ihânetten başka bir şey değildi."
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Viyana Kuşatması hakkında Tatarlar'ı suçlamaya bayılan târihçilerimiz, Türk Ordusu'nun sağ cenâhının komutanı Budin Beğlerbeği Arnavud Uzun İbrâhim Paşa'nın ihânetinden ve bu yüzden îdâm edildiğinden niçün bahsetmezler? Alamandağı (=Kahlenberg) Savaşı'nın kaybedilmesinin başlıca müsebbibi odur.
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
“Arnavud devşirmesi Gedik Ahmed Paşa, Karamanlı Türkler'i kesmekten büyük zevk duyarken; Arnavudluk'a sefer çıkmıyor. "Herhâlde, Anadolu Türklerine karşı bu gibi tereddütlerle ihmâllere kapıldığı hiç görülmemiş olan Gedik Ahmet'in Arnavutluğa karşı bir sefer açılınca Fatih'in emrini bile dinlememesi bu devşirme vezirin ruhî vaziyeti bakımından bilhassa dikkat edilecek bir noktadır.”
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Genç Osmân, Hotin Muhâsarası'nda "Askerin kırılmasına sebeb oluyorsunuz" diyen devşirmelere, "Pâdişâh'a kul mu yok; eşek yerine it bağlarız" diyerek hakâret etmişti.
İsmâil Hâmi DÂNİŞMEND
Geri: Vatana ve millete hayırlı olmasın!
Yabancı unsur kendisini o vatana kan bağı ile bağlı görmediği için; kendisini asıl milliyetinden vazgeçmeye mecbur eden millete karşı içinden kin duyduğu için, o milletin içinde yalnız kendi hususî menfaatlerini güder. Fırsat bulduğu zaman ihanetten çekinmez. Tarihteki en büyük imparatorluklar olan Roma, Abbasî ve Osmanlı İmparatorlukları, içlerindeki yabancıların fesadından ve bunların yüksek mevkilere geçmelerinden dolayı yıkılmışlardır. Bir devlet kuvvetli iken ona hizmet eden yabancılar daima görülmüştür. Onaltıncı asırda Osmanlı sadrazamı olan Hırvat dönmesi Sokullu Mehmed Paşa Turancılık yapmış, ondokuzuncu asırda İngiliz Başvekili olan Yahudi Lord Bikonsfild İngiltere'de Yahudi aleyhtarı kanunları çıkarmışlardır. Fakat bunlar arızîdir. Türk tarihi, yabancıların birkaç hizmetine karşılık binlerce ihaneti ile dolup taşan bir ibret tarihidir. Çin'e sefere çıkan Türk hakanını zehirleyen Çinli prensesten Şerif Hüseyin'e, Çerkez Ethem'e ve Kürt Şeyh Sait'e kadar binlerce vakası olan bir ihanetler tarihidir. Memleketin öz çocukları ise hizmet etmek için yüksek mevkilere geçmeyi beklememişlerdir. Her yerde, her zaman, her şart içinde sessizce, gösteriş yapmadan hizmet etmişler, kan ve can vergisi vermişlerdir.
Irkçılık Türkiye’de yabancı ırkların tesanüdüne karşı bir aksülamel olarak doğmuştur. Azınlıklar hususî cemaat teşkilâtları, Türklerle karışmamak hususundaki gelenekleri, birbirlerini koruyan tesanütleri, ayrı mezarlıkları, ayrı dilleri ve dinleri, ayrı mektepleri ve soyadlarıyla kendi ırkî hüviyetlerini inatla sakladıkları, yani, memlekette Türklükten başka ayrı milli hüviyetler yaşatarak millî birliğe engel oldukları, Türkiye’yi yirmi parçaya ayırdıkları hâlde bunun suç sayılmayıp da onların bu ayrımcı ve bozguncu hareketine karşı millî bir reaksiyon gösteren, memlekette tek ve rakipsiz bir Türk ırkından başka hiçbir ırk kalmamasını isteyen, yani Türkiye’nin mânevi birliğini özleyen Türklerin, bu memleketi bin parçaya ayırmakla itham edilmesi gibi bir düşünceye tarihin hiçbir çağında hiçbir yerde, hiçbir millette rastlanmadığı gibi bugünkü hukuk telâkkileri de buna müsaade etmez. Kâzım Alöç’ün inatla müdafiliğini yaptığı başka ırklar, her vesile ile kendilerini Türk’ten ayrı saymakta devam ettiklerini gazetelere verdikleri ilânlarla da göstermektedirler. Mahkemenize sunduğum iki gazetedeki ölüm ilânları sözlerimin delilidir. Birinde (4 Kânunuevvel 1944 tarihli Akşam’da) Ümerâ-yı Çerâkese’den Murat Beyin kerimesi İsmet Hanımın, öbüründe de (30 İkinciteşrin 1944 tarihli Cumhuriyet’te de) maruf tüccar Sabri Süleymanoviç’in acı ölümlerinden bahsolunuyor. Irkçılığı millî tefrikacılık sayanlar ve hele bu hususta isterik bir hassasiyet gösteren Kâzım Alöç bu ilânları görmeli, Çerkezlik ve Boşnaklık iddiasının gösterişli şekilleri olan bu ilânları verenler hakkında takibat yapmalıydı.
Savcının ırkçılıktan dolayı bana yakıştırdığı 142'nci maddenin ırkçılıkla ilgisi olamaz. Ceza Kanununu iyi karıştırsın. Irkçılığı suç sayan başka bir madde bulabilirse onu ileri sürsün. Çünkü 142'nci maddede zikr olunan içtimai ve iktisadi zümreler değil, millî, ırkî veya kavmî zümrelerdir. 142'nci madde memleketin iktisadî nizamını bozmak ve içtimaî bir zümre olan amele sınıfının diğerleri üzerine tahakkümünü mümkün kılmak için faaliyete geçen komünistlere karşı konulmuştur. Komünistler için kullanılan madde, komünist düşmanları için de kullanılmaz.
Irkçılığı reddetmek günün birinde bu devletin başına Yahudi bir devlet başkanı, yahut Ermeni bir başvekil, zenci ordu kumandanları, çingene profesörler görmeye razı olmak demektir. Irkçılığı inkâr etmekle savcının böyle bir duruma razı olduğu anlaşılıyor. Fakat ben asla kabul etmeyeceğim.
Türk milletinin gözünü açmak için ileride büyük ciltler hâlinde neşredeceğimiz bu ihanet silsilelerini burada saymaya imkân yoktur. Yalnız, eğer açılabilirse, savcının gözünü açmak için burada birkaç tarihî vakayı anmakla iktifa edeceğim:
1- Namık Kemal'in büyük dedesi olan gazi ve şehit Topal Osman Paşa, Nadir Şah'la savaşırken Osmanlı ordusunda bulunan Araplar ve Kürtler topyekûn ihanet ederek ordumuzun bozulmasına sebep olmuşlardır.
2- Balkan Harbinde, Sırplarla yapılan Kumanova Meydan Savaşı'nda Osmanlı ordusundaki Arnavutlar yine topyekûn ihanet ettikleri için ordumuz savaşı kaybetmiştir.
3- Yine Balkan Harbinde Selanik'i müdafaa edecek olan 40.000 mevcutlu kolordunun kumandanı Arnavut Tahsin Paşa, tek fişek atmadan şehri ve kolorduyu Yunanlılara teslim etmiştir.
4- Birinci Cihan Harbi'nde Araplar İngilizlerle, Ermeniler Ruslarla birleşerek ordularımızı arkadan vurmuşlar, Türk esirlerini kesip doğrayarak örneksiz vahşetler yapmışlardır.
5- Türk milletinin idam fermanı olan Sevr Barışını ancak Ermeni aslından Damat Ferit, Arap Hâdi ve Arnavut Rıza Tevfik imzalamıştır. Rıza Tevfik imzada kullandığı kalemi Amerikan Kolleji'ne hediye etmiştir.
6- Mütareke yıllarında "Nemrut Mustafa" diye anılan Kürt Mustafa Divân-ı Harbi sırf ırkî bir taassupla Türk vatanperverlerini idam etmiş, Ermeni tehcirlerini bahane göstermiştir. Ermeni tehcirini yapan Türkleri idam etmekle İstiklâl Harbine iştirak eden Türkleri idam etmek arasında mahiyet farkı olmasa gerektir.
7- Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem ve yardakçıları, Düzce ve Bolu havalisindeki Çerkez ve Abazalar topyekûn millî dâvâya ihanet etmişlerdir. Bunların bir kısmı Balıkesir havalisinde bir Çerkez devleti kurmaya kalkışmışlardır.
8- Kurtuluş Savaşından sonra Doğu Anadolu'daki Kürt ve Zazalar topyekûn isyan ederek ayrı devlet kurmak sevdasına kapılmışlardır.
9- Daha sonra Türk ordusunda bir yüzbaşı olan Kürt İhsan Nuri, Ağrı Dağı'ndaki Kürtlerle birleşerek ve yabancılardan yardım görerek bir isyan hareketi yapmıştır. Dikkate değer ki İhsan Nuri, kumanda ettiği bölüğü de bu isyana sürüklemek istediği hâlde Kürt efrat kendisine uymuşlar, fakat Türk erat bunu kabul etmemişlerdir.
Asırlardan beri içimizdeki yabancılardan gördüğümüz ihanetler Türk halkında aksülamel ve öfke doğurmuş, Aydın illerinde bir millet kahramanı gibi hâlâ anılan ve adına kitaplar çıkarılan Çakırcalı Efe, bu kahraman dağ şövalyesi, Arnavut ve Çerkez mezarlığı yapmaya and içmiş ve andını yerine getirmişti.
Türk milleti içimizdeki yabancıları, gerek bize yaptıkları fenalıkları, gerek ahlâksızlıkları yüzünden daima aşağı görmüş, tehzil etmiştir. Halkın içinde ve kitaplarda yaşayan tabirler, darbımeseller ve fıkralar yabancılara karşı Türk ırkının tiksintisini, gururunu, telâkkisini, inancını göstermektedir.
- Hüseyin Nihâl ATSIZ / 19 Şubat 1945 - Türkçülük dâvâlarında mahkeme heyetine karşı yaptığı savunma Kısa Kesit
Irkçılık Türkiye’de yabancı ırkların tesanüdüne karşı bir aksülamel olarak doğmuştur. Azınlıklar hususî cemaat teşkilâtları, Türklerle karışmamak hususundaki gelenekleri, birbirlerini koruyan tesanütleri, ayrı mezarlıkları, ayrı dilleri ve dinleri, ayrı mektepleri ve soyadlarıyla kendi ırkî hüviyetlerini inatla sakladıkları, yani, memlekette Türklükten başka ayrı milli hüviyetler yaşatarak millî birliğe engel oldukları, Türkiye’yi yirmi parçaya ayırdıkları hâlde bunun suç sayılmayıp da onların bu ayrımcı ve bozguncu hareketine karşı millî bir reaksiyon gösteren, memlekette tek ve rakipsiz bir Türk ırkından başka hiçbir ırk kalmamasını isteyen, yani Türkiye’nin mânevi birliğini özleyen Türklerin, bu memleketi bin parçaya ayırmakla itham edilmesi gibi bir düşünceye tarihin hiçbir çağında hiçbir yerde, hiçbir millette rastlanmadığı gibi bugünkü hukuk telâkkileri de buna müsaade etmez. Kâzım Alöç’ün inatla müdafiliğini yaptığı başka ırklar, her vesile ile kendilerini Türk’ten ayrı saymakta devam ettiklerini gazetelere verdikleri ilânlarla da göstermektedirler. Mahkemenize sunduğum iki gazetedeki ölüm ilânları sözlerimin delilidir. Birinde (4 Kânunuevvel 1944 tarihli Akşam’da) Ümerâ-yı Çerâkese’den Murat Beyin kerimesi İsmet Hanımın, öbüründe de (30 İkinciteşrin 1944 tarihli Cumhuriyet’te de) maruf tüccar Sabri Süleymanoviç’in acı ölümlerinden bahsolunuyor. Irkçılığı millî tefrikacılık sayanlar ve hele bu hususta isterik bir hassasiyet gösteren Kâzım Alöç bu ilânları görmeli, Çerkezlik ve Boşnaklık iddiasının gösterişli şekilleri olan bu ilânları verenler hakkında takibat yapmalıydı.
Savcının ırkçılıktan dolayı bana yakıştırdığı 142'nci maddenin ırkçılıkla ilgisi olamaz. Ceza Kanununu iyi karıştırsın. Irkçılığı suç sayan başka bir madde bulabilirse onu ileri sürsün. Çünkü 142'nci maddede zikr olunan içtimai ve iktisadi zümreler değil, millî, ırkî veya kavmî zümrelerdir. 142'nci madde memleketin iktisadî nizamını bozmak ve içtimaî bir zümre olan amele sınıfının diğerleri üzerine tahakkümünü mümkün kılmak için faaliyete geçen komünistlere karşı konulmuştur. Komünistler için kullanılan madde, komünist düşmanları için de kullanılmaz.
Irkçılığı reddetmek günün birinde bu devletin başına Yahudi bir devlet başkanı, yahut Ermeni bir başvekil, zenci ordu kumandanları, çingene profesörler görmeye razı olmak demektir. Irkçılığı inkâr etmekle savcının böyle bir duruma razı olduğu anlaşılıyor. Fakat ben asla kabul etmeyeceğim.
Türk milletinin gözünü açmak için ileride büyük ciltler hâlinde neşredeceğimiz bu ihanet silsilelerini burada saymaya imkân yoktur. Yalnız, eğer açılabilirse, savcının gözünü açmak için burada birkaç tarihî vakayı anmakla iktifa edeceğim:
1- Namık Kemal'in büyük dedesi olan gazi ve şehit Topal Osman Paşa, Nadir Şah'la savaşırken Osmanlı ordusunda bulunan Araplar ve Kürtler topyekûn ihanet ederek ordumuzun bozulmasına sebep olmuşlardır.
2- Balkan Harbinde, Sırplarla yapılan Kumanova Meydan Savaşı'nda Osmanlı ordusundaki Arnavutlar yine topyekûn ihanet ettikleri için ordumuz savaşı kaybetmiştir.
3- Yine Balkan Harbinde Selanik'i müdafaa edecek olan 40.000 mevcutlu kolordunun kumandanı Arnavut Tahsin Paşa, tek fişek atmadan şehri ve kolorduyu Yunanlılara teslim etmiştir.
4- Birinci Cihan Harbi'nde Araplar İngilizlerle, Ermeniler Ruslarla birleşerek ordularımızı arkadan vurmuşlar, Türk esirlerini kesip doğrayarak örneksiz vahşetler yapmışlardır.
5- Türk milletinin idam fermanı olan Sevr Barışını ancak Ermeni aslından Damat Ferit, Arap Hâdi ve Arnavut Rıza Tevfik imzalamıştır. Rıza Tevfik imzada kullandığı kalemi Amerikan Kolleji'ne hediye etmiştir.
6- Mütareke yıllarında "Nemrut Mustafa" diye anılan Kürt Mustafa Divân-ı Harbi sırf ırkî bir taassupla Türk vatanperverlerini idam etmiş, Ermeni tehcirlerini bahane göstermiştir. Ermeni tehcirini yapan Türkleri idam etmekle İstiklâl Harbine iştirak eden Türkleri idam etmek arasında mahiyet farkı olmasa gerektir.
7- Kurtuluş Savaşında Çerkez Ethem ve yardakçıları, Düzce ve Bolu havalisindeki Çerkez ve Abazalar topyekûn millî dâvâya ihanet etmişlerdir. Bunların bir kısmı Balıkesir havalisinde bir Çerkez devleti kurmaya kalkışmışlardır.
8- Kurtuluş Savaşından sonra Doğu Anadolu'daki Kürt ve Zazalar topyekûn isyan ederek ayrı devlet kurmak sevdasına kapılmışlardır.
9- Daha sonra Türk ordusunda bir yüzbaşı olan Kürt İhsan Nuri, Ağrı Dağı'ndaki Kürtlerle birleşerek ve yabancılardan yardım görerek bir isyan hareketi yapmıştır. Dikkate değer ki İhsan Nuri, kumanda ettiği bölüğü de bu isyana sürüklemek istediği hâlde Kürt efrat kendisine uymuşlar, fakat Türk erat bunu kabul etmemişlerdir.
Asırlardan beri içimizdeki yabancılardan gördüğümüz ihanetler Türk halkında aksülamel ve öfke doğurmuş, Aydın illerinde bir millet kahramanı gibi hâlâ anılan ve adına kitaplar çıkarılan Çakırcalı Efe, bu kahraman dağ şövalyesi, Arnavut ve Çerkez mezarlığı yapmaya and içmiş ve andını yerine getirmişti.
Türk milleti içimizdeki yabancıları, gerek bize yaptıkları fenalıkları, gerek ahlâksızlıkları yüzünden daima aşağı görmüş, tehzil etmiştir. Halkın içinde ve kitaplarda yaşayan tabirler, darbımeseller ve fıkralar yabancılara karşı Türk ırkının tiksintisini, gururunu, telâkkisini, inancını göstermektedir.
- Hüseyin Nihâl ATSIZ / 19 Şubat 1945 - Türkçülük dâvâlarında mahkeme heyetine karşı yaptığı savunma Kısa Kesit
En son İlteriş Kağan tarafından C.tesi 31 Ocak 2015 - 22:12 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Geri: Vatana ve millete hayırlı olmasın!
''Irkçılık tehlikelidir diye bağıranlar dünyadan haberi olmayan bir takım zavallılardır. Dünyanın her yerinde, hatta ırkçılık düşmanlığını kısmen bizim gafillere aşılayan İngiltere ve Amerika'da bile mükemmel bir ırkçılık vardır. Amerikalılarla İngilizlerin ırkçılık düşmanı gözükmeleri İkinci Cihan Harbinde Almanların kendi ırklarının üstün olduğunu iddia edip bazı haklı neşriyatla Amerikan ve İngilizlerin karışma yüzünden düştükleri gösterince Anglosaksonlar siyasi rekabet ve kıskançlık sebebinden ırkçılığa düşman kesilmişlerdir. Fakat onların düşman olduğu ırkçılık resmi ve aleni Alman ırkçılığı olup gizli ve örfi Anglosakson ırkçılığı değildir.''
Hüseyin Nihâl ATSIZ
Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras’ı Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hıristiyan dünyasının sevgisini ve yardımını kazanırız diye düşünürsün.
Sen bir Yahudi sarrafın maliye bakanı olmasına ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail’e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hattâ kürt devleti kurmak için bunca Türk’ün kanına giren Şeyh Said’in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın.
Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut da beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın.
Hüseyin Nihâl ATSIZ, Ötüken Dergisi, 15 Şubat 1966, Sayı: 26
Hüseyin Nihâl ATSIZ
Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras’ı Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hıristiyan dünyasının sevgisini ve yardımını kazanırız diye düşünürsün.
Sen bir Yahudi sarrafın maliye bakanı olmasına ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail’e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hattâ kürt devleti kurmak için bunca Türk’ün kanına giren Şeyh Said’in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın.
Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut da beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın.
Hüseyin Nihâl ATSIZ, Ötüken Dergisi, 15 Şubat 1966, Sayı: 26
Similar topics
» İsrail'le oynanan tiyatroyu millete yutturabilmek için Pay kapma yarış
» Ülkedeki kaosun kaynağı Cemaat olmasın sakın
» Düşmanla İşbirliği Yapmak Vatana İhanettir!
» Bu vatana verdiğimiz ilk ŞEHİT
» Vatana İhanet Sizce Ne demektir
» Ülkedeki kaosun kaynağı Cemaat olmasın sakın
» Düşmanla İşbirliği Yapmak Vatana İhanettir!
» Bu vatana verdiğimiz ilk ŞEHİT
» Vatana İhanet Sizce Ne demektir
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz