3 Mayıs'a selâm olsun!.. 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın!..
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
3 Mayıs'a selâm olsun!.. 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın!..
Türkçülük düşüncesi, statik değil, dinamik bir yapıya sahiptir. Bu sebeple değişmez ve klâsik bir tarif yapmak mümkün olmayabilir.
Denilebilir ki, Türkçülük; Türk’e has değerleri bilmek ve korumak, Türk Milleti’nin bağımsız olarak daha iyi şartlarda yaşaması için fikir üretmek, Türk Milletine yönelik sevgiyi eyleme dönüştürmektir.
Türkçü, bizi biz yapan değerleri bilecek. Bu değerleri sevecek, koruyacak ve daha geniş kitlelere sevdirecek. Kültürlü ve ahlâklı olacak. Giyimde, edebiyatta, müzikte, güzel sanatlarda, beslenme alışkanlıklarında ve hayatın her safhasında Türk gibi düşünmek ve Türk gibi yaşamak her Türkçünün aslî görevidir. Türkçülüğün bir adı da Türk Milliyetçiliği’dir. Genel anlamda milliyetçilik de milletini sevmektir…
Türkçülük hareketi, başta Kızıllar olmak üzere, günümüzde at koşturan liberal, ve vahşi kapitalizm savunucularının ödünü koparmıştır. Her yerden ısrarla ‘TÜRK’ adının silinmeye çalışılması işte bundandır…
Kendi özürlerini de çok basit bir gerekçe ile kamufle ederler, o gerekçe ‘Irkçılık-Şoven’ yaftası ile insanları sindirmeye çalışmalarıdır…
Sorarım size, hangi büyük ülke ırkçı ve şoven düşüncelere hakim değildir? Eğer böyle değillerse neden dün üzerinde güneş batmayan imparatorluklar kurma derdinde oldular? Neden bugün aynı zihniyet tüm dünyaya zulüm ve katliam düzeni getirmek istiyor?
Yani; Türkçülük asla utanılacak bir kavram değil her Türk’ün göğsünü gere gere savunacağı bir onurlu fikir akımıdır. Bu fikir akımı şimdilerde bağımsız bir harekettir. Bir partisi yoktur. Bazı partilerin işlerine geldiği zaman ‘Türkçü’ kesildikleri bir vakadır. Ama oy devşirme zamanı geçtiği zaman onlar da Türkçülere şaşı bakmayı adeta şiar edinirler. Zira onların “Biz de Türkçüyüz” dedikleri hiç görülmemiştir. Böyle konuşan dilleri de susturmaya çalıştıkları ayrı bir gerçektir…
3 Mayıs Türkçüler Bayramınızı kutluyorum. Korkmayın, bu bayram Türkçülerin bayramıdır. Kendini Türk kabul eden herkesin bayramı… Kendini Türk kabul etmeyenlere bir sözümüz yoktur. Kendi milletini yok sayan ve aşağılayan kalabalıkların da Türkçüler arasında yeri yoktur…
“Türkçülük bir bayrak gibidir; tıpkı Türk bayrağı gibi. Bu bayrağı vatanın her köşesinde durmadan dalgalandırmak her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir.”
(Mustafa Kemal Atatürk)
Denilebilir ki, Türkçülük; Türk’e has değerleri bilmek ve korumak, Türk Milleti’nin bağımsız olarak daha iyi şartlarda yaşaması için fikir üretmek, Türk Milletine yönelik sevgiyi eyleme dönüştürmektir.
Türkçü, bizi biz yapan değerleri bilecek. Bu değerleri sevecek, koruyacak ve daha geniş kitlelere sevdirecek. Kültürlü ve ahlâklı olacak. Giyimde, edebiyatta, müzikte, güzel sanatlarda, beslenme alışkanlıklarında ve hayatın her safhasında Türk gibi düşünmek ve Türk gibi yaşamak her Türkçünün aslî görevidir. Türkçülüğün bir adı da Türk Milliyetçiliği’dir. Genel anlamda milliyetçilik de milletini sevmektir…
Türkçülük hareketi, başta Kızıllar olmak üzere, günümüzde at koşturan liberal, ve vahşi kapitalizm savunucularının ödünü koparmıştır. Her yerden ısrarla ‘TÜRK’ adının silinmeye çalışılması işte bundandır…
Kendi özürlerini de çok basit bir gerekçe ile kamufle ederler, o gerekçe ‘Irkçılık-Şoven’ yaftası ile insanları sindirmeye çalışmalarıdır…
Sorarım size, hangi büyük ülke ırkçı ve şoven düşüncelere hakim değildir? Eğer böyle değillerse neden dün üzerinde güneş batmayan imparatorluklar kurma derdinde oldular? Neden bugün aynı zihniyet tüm dünyaya zulüm ve katliam düzeni getirmek istiyor?
Yani; Türkçülük asla utanılacak bir kavram değil her Türk’ün göğsünü gere gere savunacağı bir onurlu fikir akımıdır. Bu fikir akımı şimdilerde bağımsız bir harekettir. Bir partisi yoktur. Bazı partilerin işlerine geldiği zaman ‘Türkçü’ kesildikleri bir vakadır. Ama oy devşirme zamanı geçtiği zaman onlar da Türkçülere şaşı bakmayı adeta şiar edinirler. Zira onların “Biz de Türkçüyüz” dedikleri hiç görülmemiştir. Böyle konuşan dilleri de susturmaya çalıştıkları ayrı bir gerçektir…
3 Mayıs Türkçüler Bayramınızı kutluyorum. Korkmayın, bu bayram Türkçülerin bayramıdır. Kendini Türk kabul eden herkesin bayramı… Kendini Türk kabul etmeyenlere bir sözümüz yoktur. Kendi milletini yok sayan ve aşağılayan kalabalıkların da Türkçüler arasında yeri yoktur…
“Türkçülük bir bayrak gibidir; tıpkı Türk bayrağı gibi. Bu bayrağı vatanın her köşesinde durmadan dalgalandırmak her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir.”
(Mustafa Kemal Atatürk)
Geri: 3 Mayıs'a selâm olsun!.. 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın!..
3 Mayıs'a selâm olsun!.. 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşasın!..
3 Mayıs 1944 tarihini her yıl unutmamak, yeniden yaşamak demektir. Türklüğün her türlü riyakarlığa, baskıya karşı baş kaldırışının ve direnişinin günüdür.
Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu 5 Ağustos 1942'de TBMM'de yaptığı konuşmada
"Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız." demiştir. Bu açıklamaya rağmen devletin her tarafına "komünist" kadroların yerleştirilmekte olduğunu düşünen Nihal Atsız dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu'na Orhun dergisi'nde 1 Mart 1944'te ve gene bir ay sonra 1 Nisan 1944'te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır, Başbakan'a şikayet ve uyarıda bulunur. Şikayet edilenlerin arasında Ahmed Cevad Emre, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antel ve Hasan Âli Yücel de vardı.Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, o günlerin Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay ve dönemin Ankara valisi Nevzat Tandoğan üçlüsü'nün teşviki ile Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verildiği düşünülmektedir.
26 Nisan 1944'te Ankara'da başlayan ilk mahkeme, dönemin üniversite gençliği tarafından hınca hınç doldurulur. Bu yoğun kalabalık ve tezahurat karşısında mahkeme heyetinin içeriye pencerelerden girebildiği söylenir.
Nihal Atsız mahkeme heyetine: "Sabahattin Ali'den sorulsun, hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı?" diye sorar. Mahkeme, 3 Mayıs1944'e ertelenir.Tarihte 3 Mayıs Olayları adıyla anılan olaylar Nihal Atsız'ın, hakkında açılan dava için Ankara'ya geldiği sırada başlamıştır. Bu tarihte gençlik komünizm aleyhine bir gösteri düzenler ve beraberinde Nihal Atsız'a sevgilerini belirtirler. Mahkeme salonuna giremeyen gençler Ulus Meydanı'na doğru yürüyüşe geçmişler, burada İstiklâl Marşı söylemiş ve komünizm aleyhinde sloganlar atmışlardır Kafile Ulus Meydanı'ndan sonra Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek istemişse de bunda başarılı olamamış, milliyetçi gençlerin gösterileri hükümet tarafından şiddetle önlenmiştir.Bu gösterilerde tutuklanan üniversiteli gençlerin sayısı 165 olarak tespit edilmiştir
Bu gösteriye kadar Türkiye'de yapılan bütün nümayişlerde hep hükümetin parmağı bulunmuştu. Alpaslan Türkeş olaylarla ilgili olarak:"Bunlar Milli Şef ve onun gözde Milli Eğitim Bakanına nasıl gösteri yapabiliyorlardı? O zamana kadar Milli Şef'in müsaade etmediği hiçbir gösteri yapılamazdı. Demokrasi, Eşitlik, Hürriyet, Gençlik... Bütün bunlar Türkiye'nin 1944 iktidarında hep parad palavradır. Halkın alkışları, gençlikten çıkacak "yaşa" naraları kayıtsız şartsız İnönü'nün tekelinde kalmalıdır."
3 Mayıs'ta bir araya gelen ve gösteriler yapan gençler birer birer tespit edilip toplanır ve tutuklanır. Milli Şef'in emriyle saldıranlara zerre kadar merhamet tanımamışlardır. Milliyetçi gençler kıyasıya dövülür. Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıkdan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Alpaslan Türkeş konuyla ilgili olarak:"3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı."Dava, İstanbul 1 Numaralı Örfi İdare Mahkemesinde görüşülmeye başlanmıştır. 65 oturum süren davada Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun,Nejdet Sançar, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Said Bilgiç olmak üzere toplam 23 sanık yargılanmıştır. Davadan 13 sanık beraat etmiştir ve Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal olmak üzere 10 sanık da 26 Ekim 1945'e kadar tutuklu kalmıştır. 3 Mayıs'ın ilk yıldönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane'deki Askerî Cezaevindetutuklu bulunan bir avuç Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Günü oluşmuştur.
3 Mayıs günü bayram değildir çünkü aslında bir ızdırabın başlangıcıdır. 3 Mayıs bir matem günü de değildir çünkü bir imtihan günü, iyiyle kötüyü ayırt etmek günüdür. Komünizme başkaldırıdır, 3 Mayıs Türkiye üstünde emelleri olan dış güçlere vatanın sahipsiz olamadığının göstergesidir.
''Türkçülük, tek sandığı düşmanına karşı 3 Mayıs hareketini yaparken onun çift olduğunu acı bir deneme ile öğrendi. Bu millî hareketin zaferinden korkan Türkçülük düşmanları, Türkçüler ortaçağı andıran vahşetlerle hapse atılır ve aleyhlerinde türlü yayınlar yapılırken, onları tartışmaya çağırmak garabetini de gösterdiler. Tarih bunu bağışlamayacak ve Türkçülerdin günü olan 3 Mayıs, bir gün Türkler’in günü olunca onlar tarihin büyük mahkemesinde lâyık oldukları akıbete uğrayacaklardır.'' Hüseyin Nihal ATSIZ
3 Mayıs 1944 tarihini her yıl unutmamak, yeniden yaşamak demektir. Türklüğün her türlü riyakarlığa, baskıya karşı baş kaldırışının ve direnişinin günüdür.
Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu 5 Ağustos 1942'de TBMM'de yaptığı konuşmada
"Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız." demiştir. Bu açıklamaya rağmen devletin her tarafına "komünist" kadroların yerleştirilmekte olduğunu düşünen Nihal Atsız dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu'na Orhun dergisi'nde 1 Mart 1944'te ve gene bir ay sonra 1 Nisan 1944'te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır, Başbakan'a şikayet ve uyarıda bulunur. Şikayet edilenlerin arasında Ahmed Cevad Emre, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antel ve Hasan Âli Yücel de vardı.Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, o günlerin Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay ve dönemin Ankara valisi Nevzat Tandoğan üçlüsü'nün teşviki ile Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verildiği düşünülmektedir.
26 Nisan 1944'te Ankara'da başlayan ilk mahkeme, dönemin üniversite gençliği tarafından hınca hınç doldurulur. Bu yoğun kalabalık ve tezahurat karşısında mahkeme heyetinin içeriye pencerelerden girebildiği söylenir.
Nihal Atsız mahkeme heyetine: "Sabahattin Ali'den sorulsun, hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı?" diye sorar. Mahkeme, 3 Mayıs1944'e ertelenir.Tarihte 3 Mayıs Olayları adıyla anılan olaylar Nihal Atsız'ın, hakkında açılan dava için Ankara'ya geldiği sırada başlamıştır. Bu tarihte gençlik komünizm aleyhine bir gösteri düzenler ve beraberinde Nihal Atsız'a sevgilerini belirtirler. Mahkeme salonuna giremeyen gençler Ulus Meydanı'na doğru yürüyüşe geçmişler, burada İstiklâl Marşı söylemiş ve komünizm aleyhinde sloganlar atmışlardır Kafile Ulus Meydanı'ndan sonra Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek istemişse de bunda başarılı olamamış, milliyetçi gençlerin gösterileri hükümet tarafından şiddetle önlenmiştir.Bu gösterilerde tutuklanan üniversiteli gençlerin sayısı 165 olarak tespit edilmiştir
Bu gösteriye kadar Türkiye'de yapılan bütün nümayişlerde hep hükümetin parmağı bulunmuştu. Alpaslan Türkeş olaylarla ilgili olarak:"Bunlar Milli Şef ve onun gözde Milli Eğitim Bakanına nasıl gösteri yapabiliyorlardı? O zamana kadar Milli Şef'in müsaade etmediği hiçbir gösteri yapılamazdı. Demokrasi, Eşitlik, Hürriyet, Gençlik... Bütün bunlar Türkiye'nin 1944 iktidarında hep parad palavradır. Halkın alkışları, gençlikten çıkacak "yaşa" naraları kayıtsız şartsız İnönü'nün tekelinde kalmalıdır."
3 Mayıs'ta bir araya gelen ve gösteriler yapan gençler birer birer tespit edilip toplanır ve tutuklanır. Milli Şef'in emriyle saldıranlara zerre kadar merhamet tanımamışlardır. Milliyetçi gençler kıyasıya dövülür. Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıkdan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Alpaslan Türkeş konuyla ilgili olarak:"3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı."Dava, İstanbul 1 Numaralı Örfi İdare Mahkemesinde görüşülmeye başlanmıştır. 65 oturum süren davada Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun,Nejdet Sançar, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Said Bilgiç olmak üzere toplam 23 sanık yargılanmıştır. Davadan 13 sanık beraat etmiştir ve Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal olmak üzere 10 sanık da 26 Ekim 1945'e kadar tutuklu kalmıştır. 3 Mayıs'ın ilk yıldönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane'deki Askerî Cezaevindetutuklu bulunan bir avuç Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Günü oluşmuştur.
3 Mayıs günü bayram değildir çünkü aslında bir ızdırabın başlangıcıdır. 3 Mayıs bir matem günü de değildir çünkü bir imtihan günü, iyiyle kötüyü ayırt etmek günüdür. Komünizme başkaldırıdır, 3 Mayıs Türkiye üstünde emelleri olan dış güçlere vatanın sahipsiz olamadığının göstergesidir.
''Türkçülük, tek sandığı düşmanına karşı 3 Mayıs hareketini yaparken onun çift olduğunu acı bir deneme ile öğrendi. Bu millî hareketin zaferinden korkan Türkçülük düşmanları, Türkçüler ortaçağı andıran vahşetlerle hapse atılır ve aleyhlerinde türlü yayınlar yapılırken, onları tartışmaya çağırmak garabetini de gösterdiler. Tarih bunu bağışlamayacak ve Türkçülerdin günü olan 3 Mayıs, bir gün Türkler’in günü olunca onlar tarihin büyük mahkemesinde lâyık oldukları akıbete uğrayacaklardır.'' Hüseyin Nihal ATSIZ
Similar topics
» Moda bir slogan var “yaşasın halkların kardeşliği”
» İçimizdeki Düşmanlar
» 3 Mayıs Türkçüler Günü Kutlu Olsun!
» 3 Mayıs Türkçüler Günü Kutlu Olsun!
» Yuh Olsun Bize Yazıklar Olsun! / Necdet SEVİNÇ
» İçimizdeki Düşmanlar
» 3 Mayıs Türkçüler Günü Kutlu Olsun!
» 3 Mayıs Türkçüler Günü Kutlu Olsun!
» Yuh Olsun Bize Yazıklar Olsun! / Necdet SEVİNÇ
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz