Türk Ordusuna / Necdet SEVİNÇ
1 sayfadaki 1 sayfası
Türk Ordusuna / Necdet SEVİNÇ
Türk Ordusuna
Biz egemenliğimizi; kullanabileceğimiz son mermiyi namluya sürüp, çıkarabileceğimiz son askeri cepheye sevk ederek kazanmıştık!
Nitekim Fevzi Paşa, Büyük Taarruz’dan önce Afyon Cephesi’ne herhangi bir askerî birliğin konuşlandırılmadığını görünce Gazi Paşa’yı ikaz etmek ihtiyacını duymuş ve demiştir ki:
“-Milletin bize verebileceği başka askeri yoktur Paşam! Siz bu askerle savaşı kazanmak mecburiyetindesiniz!”
Gazi Paşa, vatanın her karışını mübarek kanıyla sulayan işte bu askerle istiklâl savaşı denen mucizeyi yaratmış, istiklâl kavramının sanıldığı gibi sadece gönderlerde bayrak dalgalandırmaktan ibaret olmadığını da bütün dünyaya öğretmiştir! Yani Gazi’nin istiklâlden anladığı şey, direkte bayrak dalgalandırmak değildir!
Ya nedir?
-İstiklâl-i tamdır!
Paşa, İstiklâl-i Tam’ın ne anlama geldiğini şöyle açıklıyor:
“-Tam İstiklâl denildiği zaman elbette malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî vs her hususta tam istiklâl kastedilmektedir. Bu saydıklarımdan herhangi birinde istiklâlden mahrum olmak, hakiki mânâsıyla bütün istiklâlden mahrum olmak demektir!”
Oysa biz, Avrupa Birliği tutkusu yüzünden siyasî, malî, adlî, iktisadî ve harsî istiklâlimizi kaybettik! Siyasî, malî, iktisadî ve kültürel hayatımız Brüksel tarafından tesbit ve tanzim ediliyor. Avrupa Birliği’nin üyesi dahi olmadığımız, yani karar organlarında bulunmadığımız halde, Brüksel’in münasip bulmadığı ülke ile ticaret yapamıyoruz! İstiklâl’in sadece direkte bayrak dalgalandırmaktan ibaret sanılması sebebiyle memurlarımızın maaşını takdir hakkına bile sahip değiliz. Toprağa ne ekeceğimize ve ne kadar ekeceğimize ecnebi karar veriyor. Kimi azınlık kabul edip kimi etmeyeceğimizi tesbit yetkisi de ecnebiye ait! Devletin kuruluş senedi olan Lozan’ı, İstiklâl Savaşı’nda mağlup ettiğimiz istilacıların Sevr’i esas alan taleplerine göre değiştiriyoruz.
Velev ki yanlış dahi olsa, verilen hükmü değiştirmek veya tasdik etmek yetkisi Türk Mahkemeleri’ne ait olmalıdır. Oysa Türkiye’yi yönetenler yargı yetkisini ecnebi mahkemelere devretmişlerdir!
Yazmaktan utanıyorum, başkalarının namına yüzüm kızarıyor ama bir devlet, yargı hakkını kullanamıyorsa, devlet değildir! Öyle ise siz hangi devletin ordusu oluyorsunuz.
“Atatürk’ün izindeyiz” deyip duruyorsunuz, “Atatürkçü düşünce sisteminden tâviz vermeyeceğinizi” söylüyorsunuz.
Atatürk mü kaldı Allahaşkına?
Atatürkçü düşünce sistemi mi kaldı?
Baksanıza Recep Tayyip kimden intikam alıyor ve kime meydan okuyorsa, millî egemenliğimizi kurumlaştıran Cumhuriyet’in yıldönümünde millî egemenliğimizi ecnebilere devreden paçavraya imza attı!
Gazi Paşam hayatta olsaydı ve yukarıda özetleyegeldiğim tavizlerden herhangi biri de onun zamanında verilseydi hiç şüpheniz olmasın ki ya istiklâl Mahkemeleri’ni yeniden kurardı, ya da darağacı bulvarlarını!
“Ben bu sancıyı; egemenliğin paylaşılması lazım geldiğini” söylemek için televizyona çıkan Bülent Arınç’a anlatamam. “Millî devlet ve milliyetçilik kavramlarının modası geçtiğinden” bahseden Ahmet Necdet Sezer’e de anlatamam.
Ama siz anlamalısınız beni.
Anlamalı ve Türk Milleti için şeref, haysiyet ve namus demek olan millî egemenliğe sahip çıkmalısınız!
Yoksa, bu gidişle bayrak sadece bu köşede dalgalanacaktır.
Necdet SEVİNÇ, Yeniçağ, 2 Kasım 2004
Biz egemenliğimizi; kullanabileceğimiz son mermiyi namluya sürüp, çıkarabileceğimiz son askeri cepheye sevk ederek kazanmıştık!
Nitekim Fevzi Paşa, Büyük Taarruz’dan önce Afyon Cephesi’ne herhangi bir askerî birliğin konuşlandırılmadığını görünce Gazi Paşa’yı ikaz etmek ihtiyacını duymuş ve demiştir ki:
“-Milletin bize verebileceği başka askeri yoktur Paşam! Siz bu askerle savaşı kazanmak mecburiyetindesiniz!”
Gazi Paşa, vatanın her karışını mübarek kanıyla sulayan işte bu askerle istiklâl savaşı denen mucizeyi yaratmış, istiklâl kavramının sanıldığı gibi sadece gönderlerde bayrak dalgalandırmaktan ibaret olmadığını da bütün dünyaya öğretmiştir! Yani Gazi’nin istiklâlden anladığı şey, direkte bayrak dalgalandırmak değildir!
Ya nedir?
-İstiklâl-i tamdır!
Paşa, İstiklâl-i Tam’ın ne anlama geldiğini şöyle açıklıyor:
“-Tam İstiklâl denildiği zaman elbette malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî vs her hususta tam istiklâl kastedilmektedir. Bu saydıklarımdan herhangi birinde istiklâlden mahrum olmak, hakiki mânâsıyla bütün istiklâlden mahrum olmak demektir!”
Oysa biz, Avrupa Birliği tutkusu yüzünden siyasî, malî, adlî, iktisadî ve harsî istiklâlimizi kaybettik! Siyasî, malî, iktisadî ve kültürel hayatımız Brüksel tarafından tesbit ve tanzim ediliyor. Avrupa Birliği’nin üyesi dahi olmadığımız, yani karar organlarında bulunmadığımız halde, Brüksel’in münasip bulmadığı ülke ile ticaret yapamıyoruz! İstiklâl’in sadece direkte bayrak dalgalandırmaktan ibaret sanılması sebebiyle memurlarımızın maaşını takdir hakkına bile sahip değiliz. Toprağa ne ekeceğimize ve ne kadar ekeceğimize ecnebi karar veriyor. Kimi azınlık kabul edip kimi etmeyeceğimizi tesbit yetkisi de ecnebiye ait! Devletin kuruluş senedi olan Lozan’ı, İstiklâl Savaşı’nda mağlup ettiğimiz istilacıların Sevr’i esas alan taleplerine göre değiştiriyoruz.
Velev ki yanlış dahi olsa, verilen hükmü değiştirmek veya tasdik etmek yetkisi Türk Mahkemeleri’ne ait olmalıdır. Oysa Türkiye’yi yönetenler yargı yetkisini ecnebi mahkemelere devretmişlerdir!
Yazmaktan utanıyorum, başkalarının namına yüzüm kızarıyor ama bir devlet, yargı hakkını kullanamıyorsa, devlet değildir! Öyle ise siz hangi devletin ordusu oluyorsunuz.
“Atatürk’ün izindeyiz” deyip duruyorsunuz, “Atatürkçü düşünce sisteminden tâviz vermeyeceğinizi” söylüyorsunuz.
Atatürk mü kaldı Allahaşkına?
Atatürkçü düşünce sistemi mi kaldı?
Baksanıza Recep Tayyip kimden intikam alıyor ve kime meydan okuyorsa, millî egemenliğimizi kurumlaştıran Cumhuriyet’in yıldönümünde millî egemenliğimizi ecnebilere devreden paçavraya imza attı!
Gazi Paşam hayatta olsaydı ve yukarıda özetleyegeldiğim tavizlerden herhangi biri de onun zamanında verilseydi hiç şüpheniz olmasın ki ya istiklâl Mahkemeleri’ni yeniden kurardı, ya da darağacı bulvarlarını!
“Ben bu sancıyı; egemenliğin paylaşılması lazım geldiğini” söylemek için televizyona çıkan Bülent Arınç’a anlatamam. “Millî devlet ve milliyetçilik kavramlarının modası geçtiğinden” bahseden Ahmet Necdet Sezer’e de anlatamam.
Ama siz anlamalısınız beni.
Anlamalı ve Türk Milleti için şeref, haysiyet ve namus demek olan millî egemenliğe sahip çıkmalısınız!
Yoksa, bu gidişle bayrak sadece bu köşede dalgalanacaktır.
Necdet SEVİNÇ, Yeniçağ, 2 Kasım 2004
Similar topics
» Türkiye’de Türk yok mu? / Necdet SEVİNÇ
» Türk Ordusu Kerkük’e Girmelidir / Necdet SEVİNÇ
» Bunların Tek Şikâyeti Türk Olmak! / Necdet SEVİNÇ
» AB raporu ve gerçekler / Necdet SEVİNÇ
» Türkçe’ye ihanet / Necdet SEVİNÇ
» Türk Ordusu Kerkük’e Girmelidir / Necdet SEVİNÇ
» Bunların Tek Şikâyeti Türk Olmak! / Necdet SEVİNÇ
» AB raporu ve gerçekler / Necdet SEVİNÇ
» Türkçe’ye ihanet / Necdet SEVİNÇ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz