SARIKAMIŞ “KİRLER” ALTINDA
1 sayfadaki 1 sayfası
SARIKAMIŞ “KİRLER” ALTINDA
Cumhuriyet Düşmanlarının İki Büyük Yalanı
Birinci Dünya Savaşından günümüze kadar tekrarlana gelen iki büyük yalan vardır. Bu yalanların ilki, o büyük savaşa, İttihat ve Terakki önderleri olan Enver/Talat/Cemal Paşaların kendi aralarında verdikleri bir keyfi karar üzerine girdiğimiz yalanıdır. İttihat-Terakki düşmanlığını; siyasal İslamcılardan tutun da, Nutuk’u okumamış, okusa bile Vesikalar/Belgeler cildini görmemiş sözde Atatürkçülere, tarihçi diye bilinen medyatik allamelere, solculuk diye Atatürk düşmanlığı yapan takıntılı aydıncıklara, bölücülüğünü sol maskesiyle gizleyen Fikret Başkaya’lara kadar birçok kesim bir miras gibi sahipleniyor. Bu büyük yalanı, çok geniş ve kapsamlı bir araştırma eseri olan “Adil Hafızanın Işığında- Osmanlının Son Savaşı” adlı muhteşem eseriyle Altay Cengizer, temelinden/kökünden çürütmüş, tarihin çöp sepetine atmıştır...
İkinci BÜYÜK YALAN ise Sarıkamış Harekatı üzerine koparılan, onun üzerinden İttihat-Terakki ve Enver Paşayı karalamak ve ebediyen mahkum etmek için uydurulan, Enver Paşa’nın SARIKAMIŞ’ta doksan bin kişiyi, karakışta tek kurşun atmadan dondurduğu BÜYÜK YALAN’ıdır. Böylesine büyük bir yalan günümüze kadar sürdürülmekle kalınmamış, asıl uzmanlığı kalp doktorluğu olduğu halde, her ne hikmetse Sarıkamış harekatı üzerine otorite kesilen kalp tarihçiler tarafından bir takım sözde gösterilere bahane yapıla gelmiştir. Ancak Yavuz Özdemir ve Ramazan Balcı gibi akademisyenler, dönemin ilgili bütün devletlerinin arşiv kayıtlarına dayalı olarak yürüttükleri araştırmalarla bütün bu kirli propagandaların aslını esasını ve dayandıkları kaynaklarını tam bir yetkinlikle ortaya koymuşlardır.
Sonuç itibariyle bu iki büyük yalanın arkasında da yine Batılı büyük merkezler, o dönem itibariyle de en başta İngiltere vardır. Bugün de Altay Cengizer’in adına “Liberal/emperyalist anlatı” dediği kirli propaganda çarkı bütün hızıyla işlemekte, ulus olarak övüncümüz olması gereken tarihi olaylar bile savaşların kaçınılmaz trajedileri üzerinden yeniden kurgulanarak ve onların üzerine bindirilerek tarihi şahsiyetlerimiz karalanmaktadır!
Sarıkamış Gerçekleri
Sarıkamış harekâtı bahara bırakılamaz mıydı türünden cehalet eseri soruları cevaplandırmak içinse şu ibret verici örneği anmakla yetineceğim: 9. Kolordu kumandanı Galip Paşa ikmal güçlüklerini dile getirerek, taarruzun yaza bırakılmasını istemiş; Galip Paşa'yı dinleyen Enver Paşa, yanındaki Bronzard Paşa'ya dönüp, "sanki Ruslar bizi o zamana kadar bekleyecek değil mi?" diyerek, konunun diğer bir boyutuna dikkat çekmiş, açıkçası Galip Paşayla alay etmiştir. Çünkü Çarlık ordusunun saldırı için hazırlık yaptığını herkes biliyordu.
Birinci Dünya Savaşının hemen başlarında İttihat ve Terakki Hükümetinin Goben ve Breslau adlarındaki Alman savaş gemilerini millileştirerek Yavuz ve Midilli adıyla Türk Deniz gücüne katmaları, Rusların Karadeniz’deki donanma üstünlüğünü ortadan kaldırmış, bulacağı ilk fırsatta doğrudan İstanbul’a çıkarma yapmayı planlayan Rusların hesaplarını da alt-üst etmiştir. Bu iki gemiye Türk bayrağı çekilmesi üzerine İstanbul halkının bayram ettiğini ise bizdeki tarih bilincinden yoksun cahiller bilmez.
Osmanlı Türkiye'si Birinci Cihan Harbine Almanya/Avusturya-Macaristan saflarında, savaşın başlamasından üç ay sonra filen katılmıştır. O zamana kadar Batı cephesinde Alman ve Avusturya-Macaristan güçlerini sıkıştırmaya başlayan Rusya, Türkiye’nin de savaşa fiilen girmesiyle birlikte iki cephede birden savaşmak zorunda kalmış, batı cephesinde gerilemeye başlamıştır. Çünkü Ruslar tarihlerinin hiçbir döneminde iki cepheden birden savaşmak başarısını gösterememişlerdir. Doğu cephesinde Rusya ile sıcak çatışmaya girmemizin asıl maksadı da müttefiklerimiz üzerindeki Rus baskısını hafifletmektir. Bazı şarlatanların iddia ettikleri gibi Turan hülyası peşinde koşmak gibi düşüncelerle Sarıkamış macerasına(!) girişilmiş değildir.
Sarıkamış Olmasa Bolşevik Devrimi Olmazdı
Sarıkamış Harekâtı, Erzurum’daki Ordu komutanı Hasan İzzet Paşanın gevşekliği yüzünden iki ay sonra ve çetin kış şartlarında girişilebilmiş; lojistik yönden büyük eksikliklerimiz dışında, mükemmel bir planlamayla stratejik bir baskın tarzında icra edilmiş ve sonuçları da stratejik nitelikli olan büyük bir askeri harekâttır.
Bu konuda yazıp çizenlerin –tarihçiler dahil- bilmedikleri ve söylemedikleri işte bu harekatın stratejik sonuçlarıdır. Sarıkamış harekâtı Kafkasya’ya bir buçuk milyon asker yığmak zorunda kalan Çarlık Rusya’sını bitirmiştir. Rusların işte tam o sıralarda İngiliz kralına yalvar yakar olmaları üzerine İtilaf devletleri Çanakkale’yi önce denizden, başaramayınca karadan geçmeye kalkmışlar, hezimete uğramaları üzerine de Çarlık Rusya’sı dışarıdan yardım alamadığı için yaşadığı iç karışıklıklar neticesinde zayıflamış, olağan şartlarda Rusya’da hiçbir başarı şansı bulunmayan Bolşevikler ihtilal yaparak Rus Çarlığını ortadan kaldırmışlar; bunun üzerine Rusya saf dışı kalmıştır. Sonuç itibariyle Çarlık Rusya’sının devrilmesinde en büyük etken öncelikle Sarıkamış harekâtı sonra da Çanakkale’deki destansı Türk direnişidir. İşte o dönemde yapılan İngiliz ve Rus propaganda filmlerinin niçin İttihatçı önderleri hedef aldığını, onları halkın gözünden düşürmek maksadıyla “gavur”, “mason” gibi iftira ve karalamalara niye başvurduklarını şimdi çok daha iyi anlayabiliyoruz.
Enver Paşa ve İttihatçı Düşmanları Kimler?
Mütareke dönemi malum, büyük Harpte Osmanlı Türkiyesi yenilince ülkeyi terk etmek zorunda kalmış olan İttihatçı liderlere (ve tabii bütün İttihatçılara da), içerde Hürriyet ve İtilaf Partisi mensupları, dışarıda ise Ruslar, Ermeniler ve İngilizler amansız derecede düşman idiler. Ermenilerin düşmanlık sebepleri bellidir; tehcir kararından ötürü Türk yurdunda bir Ermenistan kurmak hevesleri kursaklarında kalmıştır. İngilizler ise bir yılda bitireceklerini düşündükleri 1. Dünya savaşının, bütün cephelerinde karşılaştıkları ve hiç ummadıkları Türk direnişinden ötürü üç yıl daha uzamasından İttihatçıları sorumlu tutuyorlardı.
Peki, günümüzde niçin birileri, güya Sarıkamış şehitlerini anma bahanesiyle yahut her bir vesileyle ve her fırsatta Enver Paşa ve İttihatçı düşmanlığı yapıyorlar?
Gizli kin taşıyan Türk düşmanları; Türkçülük fikrini zamanla bir devlet politikası haline getirdikleri; Türklerin uyanmasına yol açtıkları için Enver Paşa ve İttihatçılara düşmandırlar.
Batı emperyalizminin içimizdeki uzantıları ve bir takım sözde aydınlar, beyinleri emperyalist işgale uğradığı için İttihatçılara düşmandırlar. Çünkü ittihatçılar, anti-emperyalist bilinçle hareket eden ilk Türk iktidar gücüydüler; 1913 yılına gelinceye kadar Türk tüccar ve esnafın kredi alabileceği bir tek banka yokken, onlar daha sonra “Türk Ticaret Bankası” adını alacak olan Adapazarı İslam Bankasını kurdular. Yine aynı yıl Batı Anadolu’daki Türk köylüsünü ve çiftçisini yabancı ve yerli azınlıkların ortak sömürüsünden korumak için Milli Aydın Bankasını kurdular ki adı daha sonra TARİŞBANK olmuştur. En önemlisi de Birinci Dünya Savaşına girmemizin artık kaçınılmaz olduğunu anladıkları günün bir gün öncesi yani 30 Ekim 1914 tarihinde yabancı devletlere yüzlerce yıldır verilmiş olan bütün Kapitülasyonları tek taraflı bir kararla kaldırdılar ve o doğrultuda Türk milletinin haklarını korumaya yönelik kanunlar çıkardılar.
Ne İttihatçılıktan ne de Enver Paşa’dan ve hatta ne de tarihten haberdar bulunan bir kısım sahte ve sözde Kemalistler ve bunlarla aynı teraneleri tutturan cahiller…
İngiliz işbirlikçisi Sait Molla’nın ardılları olan K.N.F gibilerin İttihatçılar hakkında uydurup ortaya attıkları yalanları hiç düşünmeden olduğu gibi benimseyen yobazlar…
Korkaklık ve pısırıklık iliklerine kadar işlediği için İttihatçıların temsil ettiği kahramanlık ruhuna düşman yaradılıştaki tipler…
Ulus Bilinci Cephelerde Oluştu
Sarıkamış Harekâtı, halk ile orduyu aynı cephede buluşturan bir savaştır. Bir millet sırtında cephane yüküyle cephelere yürümüştür.
Ordu-millet bir olmuş, bir tebaanın millet olması yolunda en büyük adımlardan biri atılmıştır. Çanakkale’ye okulunu bırakıp koşan çocukların, milli mücadeleye bebesini bırakıp koşan kadınların ruhu, Sarıkamış’taki karlı dağlarda doğmuştur. Mesele sadece Çarlık ordusunu bir sonraki yıl asker bulamaz hale getirmesi değildir. Sarıkamış Türk tarihinin gururla anılması gereken, binlerce kahramanına mal olan bir destandır. Kimsenin, canlarını verirken bile gıkı çıkmayan o kahramanları acındırmaya, onları sömürmeye hakkı yoktur. Kahramanlar, kahraman gibi anılır. Ağlamadan, sızlanmadan ve sömürmeden…
Hanifi Altaş
Birinci Dünya Savaşından günümüze kadar tekrarlana gelen iki büyük yalan vardır. Bu yalanların ilki, o büyük savaşa, İttihat ve Terakki önderleri olan Enver/Talat/Cemal Paşaların kendi aralarında verdikleri bir keyfi karar üzerine girdiğimiz yalanıdır. İttihat-Terakki düşmanlığını; siyasal İslamcılardan tutun da, Nutuk’u okumamış, okusa bile Vesikalar/Belgeler cildini görmemiş sözde Atatürkçülere, tarihçi diye bilinen medyatik allamelere, solculuk diye Atatürk düşmanlığı yapan takıntılı aydıncıklara, bölücülüğünü sol maskesiyle gizleyen Fikret Başkaya’lara kadar birçok kesim bir miras gibi sahipleniyor. Bu büyük yalanı, çok geniş ve kapsamlı bir araştırma eseri olan “Adil Hafızanın Işığında- Osmanlının Son Savaşı” adlı muhteşem eseriyle Altay Cengizer, temelinden/kökünden çürütmüş, tarihin çöp sepetine atmıştır...
İkinci BÜYÜK YALAN ise Sarıkamış Harekatı üzerine koparılan, onun üzerinden İttihat-Terakki ve Enver Paşayı karalamak ve ebediyen mahkum etmek için uydurulan, Enver Paşa’nın SARIKAMIŞ’ta doksan bin kişiyi, karakışta tek kurşun atmadan dondurduğu BÜYÜK YALAN’ıdır. Böylesine büyük bir yalan günümüze kadar sürdürülmekle kalınmamış, asıl uzmanlığı kalp doktorluğu olduğu halde, her ne hikmetse Sarıkamış harekatı üzerine otorite kesilen kalp tarihçiler tarafından bir takım sözde gösterilere bahane yapıla gelmiştir. Ancak Yavuz Özdemir ve Ramazan Balcı gibi akademisyenler, dönemin ilgili bütün devletlerinin arşiv kayıtlarına dayalı olarak yürüttükleri araştırmalarla bütün bu kirli propagandaların aslını esasını ve dayandıkları kaynaklarını tam bir yetkinlikle ortaya koymuşlardır.
Sonuç itibariyle bu iki büyük yalanın arkasında da yine Batılı büyük merkezler, o dönem itibariyle de en başta İngiltere vardır. Bugün de Altay Cengizer’in adına “Liberal/emperyalist anlatı” dediği kirli propaganda çarkı bütün hızıyla işlemekte, ulus olarak övüncümüz olması gereken tarihi olaylar bile savaşların kaçınılmaz trajedileri üzerinden yeniden kurgulanarak ve onların üzerine bindirilerek tarihi şahsiyetlerimiz karalanmaktadır!
Sarıkamış Gerçekleri
Sarıkamış harekâtı bahara bırakılamaz mıydı türünden cehalet eseri soruları cevaplandırmak içinse şu ibret verici örneği anmakla yetineceğim: 9. Kolordu kumandanı Galip Paşa ikmal güçlüklerini dile getirerek, taarruzun yaza bırakılmasını istemiş; Galip Paşa'yı dinleyen Enver Paşa, yanındaki Bronzard Paşa'ya dönüp, "sanki Ruslar bizi o zamana kadar bekleyecek değil mi?" diyerek, konunun diğer bir boyutuna dikkat çekmiş, açıkçası Galip Paşayla alay etmiştir. Çünkü Çarlık ordusunun saldırı için hazırlık yaptığını herkes biliyordu.
Birinci Dünya Savaşının hemen başlarında İttihat ve Terakki Hükümetinin Goben ve Breslau adlarındaki Alman savaş gemilerini millileştirerek Yavuz ve Midilli adıyla Türk Deniz gücüne katmaları, Rusların Karadeniz’deki donanma üstünlüğünü ortadan kaldırmış, bulacağı ilk fırsatta doğrudan İstanbul’a çıkarma yapmayı planlayan Rusların hesaplarını da alt-üst etmiştir. Bu iki gemiye Türk bayrağı çekilmesi üzerine İstanbul halkının bayram ettiğini ise bizdeki tarih bilincinden yoksun cahiller bilmez.
Osmanlı Türkiye'si Birinci Cihan Harbine Almanya/Avusturya-Macaristan saflarında, savaşın başlamasından üç ay sonra filen katılmıştır. O zamana kadar Batı cephesinde Alman ve Avusturya-Macaristan güçlerini sıkıştırmaya başlayan Rusya, Türkiye’nin de savaşa fiilen girmesiyle birlikte iki cephede birden savaşmak zorunda kalmış, batı cephesinde gerilemeye başlamıştır. Çünkü Ruslar tarihlerinin hiçbir döneminde iki cepheden birden savaşmak başarısını gösterememişlerdir. Doğu cephesinde Rusya ile sıcak çatışmaya girmemizin asıl maksadı da müttefiklerimiz üzerindeki Rus baskısını hafifletmektir. Bazı şarlatanların iddia ettikleri gibi Turan hülyası peşinde koşmak gibi düşüncelerle Sarıkamış macerasına(!) girişilmiş değildir.
Sarıkamış Olmasa Bolşevik Devrimi Olmazdı
Sarıkamış Harekâtı, Erzurum’daki Ordu komutanı Hasan İzzet Paşanın gevşekliği yüzünden iki ay sonra ve çetin kış şartlarında girişilebilmiş; lojistik yönden büyük eksikliklerimiz dışında, mükemmel bir planlamayla stratejik bir baskın tarzında icra edilmiş ve sonuçları da stratejik nitelikli olan büyük bir askeri harekâttır.
Bu konuda yazıp çizenlerin –tarihçiler dahil- bilmedikleri ve söylemedikleri işte bu harekatın stratejik sonuçlarıdır. Sarıkamış harekâtı Kafkasya’ya bir buçuk milyon asker yığmak zorunda kalan Çarlık Rusya’sını bitirmiştir. Rusların işte tam o sıralarda İngiliz kralına yalvar yakar olmaları üzerine İtilaf devletleri Çanakkale’yi önce denizden, başaramayınca karadan geçmeye kalkmışlar, hezimete uğramaları üzerine de Çarlık Rusya’sı dışarıdan yardım alamadığı için yaşadığı iç karışıklıklar neticesinde zayıflamış, olağan şartlarda Rusya’da hiçbir başarı şansı bulunmayan Bolşevikler ihtilal yaparak Rus Çarlığını ortadan kaldırmışlar; bunun üzerine Rusya saf dışı kalmıştır. Sonuç itibariyle Çarlık Rusya’sının devrilmesinde en büyük etken öncelikle Sarıkamış harekâtı sonra da Çanakkale’deki destansı Türk direnişidir. İşte o dönemde yapılan İngiliz ve Rus propaganda filmlerinin niçin İttihatçı önderleri hedef aldığını, onları halkın gözünden düşürmek maksadıyla “gavur”, “mason” gibi iftira ve karalamalara niye başvurduklarını şimdi çok daha iyi anlayabiliyoruz.
Enver Paşa ve İttihatçı Düşmanları Kimler?
Mütareke dönemi malum, büyük Harpte Osmanlı Türkiyesi yenilince ülkeyi terk etmek zorunda kalmış olan İttihatçı liderlere (ve tabii bütün İttihatçılara da), içerde Hürriyet ve İtilaf Partisi mensupları, dışarıda ise Ruslar, Ermeniler ve İngilizler amansız derecede düşman idiler. Ermenilerin düşmanlık sebepleri bellidir; tehcir kararından ötürü Türk yurdunda bir Ermenistan kurmak hevesleri kursaklarında kalmıştır. İngilizler ise bir yılda bitireceklerini düşündükleri 1. Dünya savaşının, bütün cephelerinde karşılaştıkları ve hiç ummadıkları Türk direnişinden ötürü üç yıl daha uzamasından İttihatçıları sorumlu tutuyorlardı.
Peki, günümüzde niçin birileri, güya Sarıkamış şehitlerini anma bahanesiyle yahut her bir vesileyle ve her fırsatta Enver Paşa ve İttihatçı düşmanlığı yapıyorlar?
Gizli kin taşıyan Türk düşmanları; Türkçülük fikrini zamanla bir devlet politikası haline getirdikleri; Türklerin uyanmasına yol açtıkları için Enver Paşa ve İttihatçılara düşmandırlar.
Batı emperyalizminin içimizdeki uzantıları ve bir takım sözde aydınlar, beyinleri emperyalist işgale uğradığı için İttihatçılara düşmandırlar. Çünkü ittihatçılar, anti-emperyalist bilinçle hareket eden ilk Türk iktidar gücüydüler; 1913 yılına gelinceye kadar Türk tüccar ve esnafın kredi alabileceği bir tek banka yokken, onlar daha sonra “Türk Ticaret Bankası” adını alacak olan Adapazarı İslam Bankasını kurdular. Yine aynı yıl Batı Anadolu’daki Türk köylüsünü ve çiftçisini yabancı ve yerli azınlıkların ortak sömürüsünden korumak için Milli Aydın Bankasını kurdular ki adı daha sonra TARİŞBANK olmuştur. En önemlisi de Birinci Dünya Savaşına girmemizin artık kaçınılmaz olduğunu anladıkları günün bir gün öncesi yani 30 Ekim 1914 tarihinde yabancı devletlere yüzlerce yıldır verilmiş olan bütün Kapitülasyonları tek taraflı bir kararla kaldırdılar ve o doğrultuda Türk milletinin haklarını korumaya yönelik kanunlar çıkardılar.
Ne İttihatçılıktan ne de Enver Paşa’dan ve hatta ne de tarihten haberdar bulunan bir kısım sahte ve sözde Kemalistler ve bunlarla aynı teraneleri tutturan cahiller…
İngiliz işbirlikçisi Sait Molla’nın ardılları olan K.N.F gibilerin İttihatçılar hakkında uydurup ortaya attıkları yalanları hiç düşünmeden olduğu gibi benimseyen yobazlar…
Korkaklık ve pısırıklık iliklerine kadar işlediği için İttihatçıların temsil ettiği kahramanlık ruhuna düşman yaradılıştaki tipler…
Ulus Bilinci Cephelerde Oluştu
Sarıkamış Harekâtı, halk ile orduyu aynı cephede buluşturan bir savaştır. Bir millet sırtında cephane yüküyle cephelere yürümüştür.
Ordu-millet bir olmuş, bir tebaanın millet olması yolunda en büyük adımlardan biri atılmıştır. Çanakkale’ye okulunu bırakıp koşan çocukların, milli mücadeleye bebesini bırakıp koşan kadınların ruhu, Sarıkamış’taki karlı dağlarda doğmuştur. Mesele sadece Çarlık ordusunu bir sonraki yıl asker bulamaz hale getirmesi değildir. Sarıkamış Türk tarihinin gururla anılması gereken, binlerce kahramanına mal olan bir destandır. Kimsenin, canlarını verirken bile gıkı çıkmayan o kahramanları acındırmaya, onları sömürmeye hakkı yoktur. Kahramanlar, kahraman gibi anılır. Ağlamadan, sızlanmadan ve sömürmeden…
Hanifi Altaş
Similar topics
» ENVER PAŞA'NIN GÖLGESİNE SIĞINAN SİYASAL İSLAMCI ZAVALLILAR
» Sarıkamış Harekatı ve General Nikolski'den Notlar
» ÇAPRAZ ATEŞ ALTINDA...
» AKP SİYASETİNİN NE MAL OLDUĞUNU ÇEVRENİZE ANLATMALISINIZ.
» 400 BİN TÜRKMEN KUŞATMA ALTINDA
» Sarıkamış Harekatı ve General Nikolski'den Notlar
» ÇAPRAZ ATEŞ ALTINDA...
» AKP SİYASETİNİN NE MAL OLDUĞUNU ÇEVRENİZE ANLATMALISINIZ.
» 400 BİN TÜRKMEN KUŞATMA ALTINDA
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz