hırsızlar karşısında sus pus.
1 sayfadaki 1 sayfası
hırsızlar karşısında sus pus.
Dün Türk Telekomu Oger'e satarken Oger'in ne kadar mübarek ve büyük bir kurum olduğunu savunanlar bugün içi boşaltılan,alınan krediyi iç eden ve tüyen hırsızlar karşısında sus pus.
Ve
Şimdi de Tank Palet'i sattıkları Katar firmasının ne kadar"mübarek" olduğunu anlatıyorlar!
Saçma sapan ölü eşek fiyatına bir özelleştirme, şirkete tanınan özel hakların suiistimal edilmesi, özelleştirme sonrasında yapılan acayip işler, denetimsizlik ve gıkı çıkmayan bir ülke…
Bugüne kadar neredeydi? Bunlar görülmedi mi? Şirket sus payı olarak yandaş medyaya milyonlarca liralık reklam verince görülmez oldu. Bu işten hepsi kazandı.
Oger Telecom’a bağlı OTAŞ’tan alınıp üç bankaya devredilen Türk Telekom’un özelleştirme süreci baştan sona adeta bir soygun hikayesi. Haraç mezat satılan Türk Telekom özelleştirmeden önce üst üste 4 yıl en fazla Kurumlar Vergisi ödeyen, 2004 yılında 2.2 milyar TL net kârı olan, 60 bine yakın çalışanı bulunan Türkiye’nin en köklü kurumlarından biriydi.
Türk Telekom’u Oger’e peşkeş çektiler
“Türk Telekom’un varlıkları satılamaz halde olduğu halde Oger tarafından satıldı. Binaları satıldı ve kiraya verildi.
‘Türkiye Cumhuriyeti’nde yüzyılın vurgunu’ Katar firmasına sadece şirket satılmamıştı, iktidar Türk Telekom’a en büyük hissedar haline getirdiği Oger firması için ihale şartnamesini değiştiriyor ve daha fazla kar etmesinin yolunu açıyordu. Firma için Kurumlar Vergisi yüzde 30’dan 20’ye düşürülürken telefon abonelerinden sabit hat ücretleri alınarak şirketin geliri arttırılıyordu. Yani Vatandaşı soydurmaktaydılar.
Borç batağına sokulan Telekom 5 milyar lira faiz borcu ödemek zorunda bırakılıyordu. Katar firması Türkiye’deki borçlarını ödeyemeyince 2013’te oluşturulan konsorsiyumdan 4 milyar 478 milyon dolar ve üç bankadan 211 milyon 970 bin dolar kredi alan OTAŞ Telecom, Eylül 2016’dan itibaren 4.75 milyar dolarlık kredinin üç ödemesini yapamadı.
Şirket aldığı krediler karşılığında Türk Telekom’daki hisselerini rehin gösteriyor, çektiği krediyi de ödemiyordu. Böylece sahip olduğu hisselerin parasını kendisinin yerine bankalara ödemiş oluyordu.
Telekom üzerinde kayıtlı, PTT’ye ait olan, Türkiye’nin dört bir yanında, kırsal kesimde, il ve ilçe merkezlerinde arsalar, araziler, binalar, eğitim tesisleri sayısız taşınmaz mülk vardı. 2026’da şirketi devretmesi gereken Telekom, kendisine ait olmayan ve geçici olarak devredilmiş olan mülkleri sattı.Hariri’nin kasasına gitti.
Bu satışlardan ne kadar kazanç sağlandığı halka hiçbir açıklanamazken, kurumda çalışmaya devam eden yöneticiler yüksek maaş almaya devam etti.
Oger Telecom borçlarını ödemeyince iki yıla yakın süren ve hisse satışı görüşmelerinin de yapıldığı süreç sonunda Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası, Oger Telekomunikasyon’a ait hisseyi devralmak için Temmuz ayında Rekabet Kurumu’na başvurdu.
Türk Telekom’daki yüzde 55 OTAŞ hissesinin 3 bankanın kuracağı girişim şirketine devrine Hazine ve Maliye Bakanlığı onay verdi.
OTAŞ’a verilen kredide Akbank yaklaşık 1.5 milyar dolar, Garanti Bankası 1 milyar dolar, İş Bankası ise 500 milyon dolar paya sahip. Yeni şirkette bankalar, kredideki payları oranda hisseye sahip olacak.
Özelleştirmede gelinen noktada Oger kârına kâr katarken, Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından biri Türk Telekom zarar ettirildi ve batırıldı. “O günün şartlarında Türk Telekom’u Oger’e peşkeş çektiler. Biz Türk Telekom’un bu halkın yerli ve milli malı olduğunu ve bu halkın gelirlerinden vergilerinden kesilerek büyüyen bir kurum olduğunu, halkın malı yani bir KİT olduğunu anlattık ama sermaye ‘zarar ediyor, yürümüyor’ diyerek halkı kandırdı. Biz o gün bu hale geleceğini biliyorduk. Nitekim peşkeş de çekildi.Türk Telekom’un varlıkları satılamaz halde olduğu halde Oger tarafından satıldı. Binaları satıldı ve kiraya verildi. Kendi işinin dışında kullanıldı. Halen taşeron aracılığıyla peşkeş çekiliyor.
KEMAL UNAKITAN, BİNALİ YILDIRIM VE HARİRİ’NİN ÇEK POZU
Ve
Şimdi de Tank Palet'i sattıkları Katar firmasının ne kadar"mübarek" olduğunu anlatıyorlar!
Saçma sapan ölü eşek fiyatına bir özelleştirme, şirkete tanınan özel hakların suiistimal edilmesi, özelleştirme sonrasında yapılan acayip işler, denetimsizlik ve gıkı çıkmayan bir ülke…
Bugüne kadar neredeydi? Bunlar görülmedi mi? Şirket sus payı olarak yandaş medyaya milyonlarca liralık reklam verince görülmez oldu. Bu işten hepsi kazandı.
Oger Telecom’a bağlı OTAŞ’tan alınıp üç bankaya devredilen Türk Telekom’un özelleştirme süreci baştan sona adeta bir soygun hikayesi. Haraç mezat satılan Türk Telekom özelleştirmeden önce üst üste 4 yıl en fazla Kurumlar Vergisi ödeyen, 2004 yılında 2.2 milyar TL net kârı olan, 60 bine yakın çalışanı bulunan Türkiye’nin en köklü kurumlarından biriydi.
Türk Telekom’u Oger’e peşkeş çektiler
“Türk Telekom’un varlıkları satılamaz halde olduğu halde Oger tarafından satıldı. Binaları satıldı ve kiraya verildi.
‘Türkiye Cumhuriyeti’nde yüzyılın vurgunu’ Katar firmasına sadece şirket satılmamıştı, iktidar Türk Telekom’a en büyük hissedar haline getirdiği Oger firması için ihale şartnamesini değiştiriyor ve daha fazla kar etmesinin yolunu açıyordu. Firma için Kurumlar Vergisi yüzde 30’dan 20’ye düşürülürken telefon abonelerinden sabit hat ücretleri alınarak şirketin geliri arttırılıyordu. Yani Vatandaşı soydurmaktaydılar.
Borç batağına sokulan Telekom 5 milyar lira faiz borcu ödemek zorunda bırakılıyordu. Katar firması Türkiye’deki borçlarını ödeyemeyince 2013’te oluşturulan konsorsiyumdan 4 milyar 478 milyon dolar ve üç bankadan 211 milyon 970 bin dolar kredi alan OTAŞ Telecom, Eylül 2016’dan itibaren 4.75 milyar dolarlık kredinin üç ödemesini yapamadı.
Şirket aldığı krediler karşılığında Türk Telekom’daki hisselerini rehin gösteriyor, çektiği krediyi de ödemiyordu. Böylece sahip olduğu hisselerin parasını kendisinin yerine bankalara ödemiş oluyordu.
Telekom üzerinde kayıtlı, PTT’ye ait olan, Türkiye’nin dört bir yanında, kırsal kesimde, il ve ilçe merkezlerinde arsalar, araziler, binalar, eğitim tesisleri sayısız taşınmaz mülk vardı. 2026’da şirketi devretmesi gereken Telekom, kendisine ait olmayan ve geçici olarak devredilmiş olan mülkleri sattı.Hariri’nin kasasına gitti.
Bu satışlardan ne kadar kazanç sağlandığı halka hiçbir açıklanamazken, kurumda çalışmaya devam eden yöneticiler yüksek maaş almaya devam etti.
Oger Telecom borçlarını ödemeyince iki yıla yakın süren ve hisse satışı görüşmelerinin de yapıldığı süreç sonunda Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası, Oger Telekomunikasyon’a ait hisseyi devralmak için Temmuz ayında Rekabet Kurumu’na başvurdu.
Türk Telekom’daki yüzde 55 OTAŞ hissesinin 3 bankanın kuracağı girişim şirketine devrine Hazine ve Maliye Bakanlığı onay verdi.
OTAŞ’a verilen kredide Akbank yaklaşık 1.5 milyar dolar, Garanti Bankası 1 milyar dolar, İş Bankası ise 500 milyon dolar paya sahip. Yeni şirkette bankalar, kredideki payları oranda hisseye sahip olacak.
Özelleştirmede gelinen noktada Oger kârına kâr katarken, Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından biri Türk Telekom zarar ettirildi ve batırıldı. “O günün şartlarında Türk Telekom’u Oger’e peşkeş çektiler. Biz Türk Telekom’un bu halkın yerli ve milli malı olduğunu ve bu halkın gelirlerinden vergilerinden kesilerek büyüyen bir kurum olduğunu, halkın malı yani bir KİT olduğunu anlattık ama sermaye ‘zarar ediyor, yürümüyor’ diyerek halkı kandırdı. Biz o gün bu hale geleceğini biliyorduk. Nitekim peşkeş de çekildi.Türk Telekom’un varlıkları satılamaz halde olduğu halde Oger tarafından satıldı. Binaları satıldı ve kiraya verildi. Kendi işinin dışında kullanıldı. Halen taşeron aracılığıyla peşkeş çekiliyor.
KEMAL UNAKITAN, BİNALİ YILDIRIM VE HARİRİ’NİN ÇEK POZU
Geri: hırsızlar karşısında sus pus.
Bu haberi hiç bir yerde bulamayabilirsiniz.
Büyük bir ihtimalle de yayın yasağı gelir bence.
Hatta bu haberi yaptığım için yine engellenirim!...
O yüzden yazdığım bilgileri okuyun ve öğrenin lütfen...
Bugün TCDD tarafından Haydarpaşa ve Sirkeci Gar sahasındaki alanların kiralanması ihalesi yapıldı biliyorsunuz.
İhalede son ikiye, İBB Konsorsiyumu (Kültür AŞ,İSBAK,İstanbul Ulaşım AŞ,Medya AŞ) ile Hezarfen Danışmanlık kaldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin milyonlarca lira sermayesi bulunan iştirak şirketleri ile
sadece 10 bin ₺ sermaye ile kurulan Hezarfen Danışmanlık şirketinin son ikiye kaldığı ihalede en yüksek teklif kime ait?
300 bin ₺ ile Hezarfen isimli şirkete!...
(Bu arada İBB’nin teklifi 100 Bin ₺)
Maaşla çalışırken 10 bin ₺ sermaye ile Hezarfen şirketini kurup aynı sene kamudan milyonlarca liralık organizasyon işleri alan Hüseyin Avni Önder'i ve gizli ortaklarını araştırdık. Kimler çıktı kimler. Fotoğraflar sanırım kimler olduğunu destekler!...
Hazerfen Danışmanlık'ın H. Avni Önder dışında gizli ortağı olduğu isimler şöyle;
AKP Gençlik Kolları Başkanı Ahmet Büyükgümüş,
AKP Eski Gençlik Kolları Başkanı Melih Ecertaş,
Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız,
AKP Eski Gençlik Kolları Başkanı Taha Ayhan.
Mesela bugün,
Hezarfen Danışmanlık'ın sitesinde referans gösterilen şirket ve kurumlar arasında, Cumhurbaşkanlığı, PTT, Turkcell, İGA, TCDD, Beyoğlu Belediyesi, TRT, Türk Hava Yolları bulunuyor.
Şirketin İBB'den ihale aldığı en az 15 proje var. Anlaşılan CHP'ye geçen belediyeler listeden atılmış şimdi
Eveeeeeeet şimdi biraz daha geniş bilgi vereyim;
Bugün TCDD ihalesine giren ve İBB'nın üç katı teklif veren Hezarfen Danışmanlık şirketinin sahibi Hüseyin Avni Önder'in, Bilal Erdoğan yönetimindeki Okçular Vakfı'nın müdürü ve İBB'nin eski çalışanı olduğu ortaya çıktı!...
Mesela,
Hezarfen Danışmanlık'ın sahibi Hüseyin Avni Önder'in, TCDD'nin bağlı bulunduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan ile makam odasında yaptığı görüşmenin fotoğrafı elimize ulaştı.
(2. Fotoğraf)
Ne görüştüler.!?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının İBB'nin TCDD ihalesine girmesini istemeyişinin Hezarfen Danışmanlık'la olan bu yakınlıkla bir ilgisi var mıdır.!?
Diğer fotoğraflar buraya bırakıyorum;
Okçular Vakfı > Hezarfen Danışmanlık > TCDD > Ulaştırma Bakanlığı
Şaibeli Haydarpaşa ve Sirkeci Garı ihalesi iptal edilene kadar;
Okçular Vakfı
Hezarfen Danışmanlık
TCDD
Ulaştırma Bakanlığı ilişki ağının her detayını bilgiye ulaştıkça anlatmaya devam edeceğim Dostlar...
Büyük bir ihtimalle de yayın yasağı gelir bence.
Hatta bu haberi yaptığım için yine engellenirim!...
O yüzden yazdığım bilgileri okuyun ve öğrenin lütfen...
Bugün TCDD tarafından Haydarpaşa ve Sirkeci Gar sahasındaki alanların kiralanması ihalesi yapıldı biliyorsunuz.
İhalede son ikiye, İBB Konsorsiyumu (Kültür AŞ,İSBAK,İstanbul Ulaşım AŞ,Medya AŞ) ile Hezarfen Danışmanlık kaldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin milyonlarca lira sermayesi bulunan iştirak şirketleri ile
sadece 10 bin ₺ sermaye ile kurulan Hezarfen Danışmanlık şirketinin son ikiye kaldığı ihalede en yüksek teklif kime ait?
300 bin ₺ ile Hezarfen isimli şirkete!...
(Bu arada İBB’nin teklifi 100 Bin ₺)
Maaşla çalışırken 10 bin ₺ sermaye ile Hezarfen şirketini kurup aynı sene kamudan milyonlarca liralık organizasyon işleri alan Hüseyin Avni Önder'i ve gizli ortaklarını araştırdık. Kimler çıktı kimler. Fotoğraflar sanırım kimler olduğunu destekler!...
Hazerfen Danışmanlık'ın H. Avni Önder dışında gizli ortağı olduğu isimler şöyle;
AKP Gençlik Kolları Başkanı Ahmet Büyükgümüş,
AKP Eski Gençlik Kolları Başkanı Melih Ecertaş,
Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız,
AKP Eski Gençlik Kolları Başkanı Taha Ayhan.
Mesela bugün,
Hezarfen Danışmanlık'ın sitesinde referans gösterilen şirket ve kurumlar arasında, Cumhurbaşkanlığı, PTT, Turkcell, İGA, TCDD, Beyoğlu Belediyesi, TRT, Türk Hava Yolları bulunuyor.
Şirketin İBB'den ihale aldığı en az 15 proje var. Anlaşılan CHP'ye geçen belediyeler listeden atılmış şimdi
Eveeeeeeet şimdi biraz daha geniş bilgi vereyim;
Bugün TCDD ihalesine giren ve İBB'nın üç katı teklif veren Hezarfen Danışmanlık şirketinin sahibi Hüseyin Avni Önder'in, Bilal Erdoğan yönetimindeki Okçular Vakfı'nın müdürü ve İBB'nin eski çalışanı olduğu ortaya çıktı!...
Mesela,
Hezarfen Danışmanlık'ın sahibi Hüseyin Avni Önder'in, TCDD'nin bağlı bulunduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan ile makam odasında yaptığı görüşmenin fotoğrafı elimize ulaştı.
(2. Fotoğraf)
Ne görüştüler.!?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının İBB'nin TCDD ihalesine girmesini istemeyişinin Hezarfen Danışmanlık'la olan bu yakınlıkla bir ilgisi var mıdır.!?
Diğer fotoğraflar buraya bırakıyorum;
Okçular Vakfı > Hezarfen Danışmanlık > TCDD > Ulaştırma Bakanlığı
Şaibeli Haydarpaşa ve Sirkeci Garı ihalesi iptal edilene kadar;
Okçular Vakfı
Hezarfen Danışmanlık
TCDD
Ulaştırma Bakanlığı ilişki ağının her detayını bilgiye ulaştıkça anlatmaya devam edeceğim Dostlar...
"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz"
Suriye'de Kürdistan Kuruldu Bile Kimse Kendini Kandırmasın.
BOP'cu çete ve sahipleri amerika TÜRK milletini oyalayıp kandırıyor.
BOP'un eş başkanlığını yapmaya devam ediyor. Bakmayın öyle kızıyor, bağırıyor çağırıyor. 'İç politikada Aptal kitlesinin gazını almakta dışarıda istediğinizi yapabilirsiniz. Demekte'
"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz", siz BOP projesi olan ABD-İsrail projesi olan AKP'nin izlediği siyasete bakınız ve bu siyasetten kimin fayda sağladığına bakınız.
1982 yılında, Dünya Siyonist Yayın organı KİVUNİM'de yayınlandı. Planın ana hedefi; Bu coğrafyadaki ülkeleri etnik ve dinsel temelde ayrıştırıp parçalayarak, bu parçalardan İsrail'e müttefik devletçikler yaratmak, yine İsrail'e müttefik Arap olmayan bir devlet yaratmak, yani Yahudi Kürdistan Arap Baharı diye bir şey yok, Ortadoğu'da olan bitenlerin adı "İsrail Baharı" ya da "Yahudi Baharı" olması gerek, çünkü İsrail Planı tıkır tıkır işliyor... PKK'nın hedefi, Büyük Orta Doğu Projesi'ne uyumlu ise bu projenin eş başkanı da Erdoğan olduğuna göre, çözüm bulması mümkün müdür?
Türk Milleti bunu görecek ama geç olacak geç...
- Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da PKK açılımı yaparak PKK'yı güçlendirenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da "Kürdistan'a selam olsun" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da şehitlerimize "Kelle" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da Kobani'deki PKK'ya silah yardımı yapanlardır.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da teröristbaşı Öcalan'ı övme kuyruğuna girenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da pkk açılımı ile halkı oyalarken, PKK'nın şehirlere silah depolamasına göz yumanlardır.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da Dolmabahçe'de PKK'nın partisi HDP ile Kürdistan kurma anlaşması yapanlardır.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da Oslo'da PKK'lı teröristlere "Güneydoğu'da rahatsız olduğunuz vali, kaymakam, emniyet müdürü, komutan varsa söyleyin değiştirelim" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da şehit yakınlarını tutuklatan, şehit yakınlarına hakaret edenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da "Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanmaz" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da sizin gibi Türklük düşmanı BOP'culardır, Peşmergecilerdir, PKK'yı yol ve dava arkadaşı edinenlerdir. TSK'ya kumpas kuran Bunlar.
BOP'cu çete ve sahipleri amerika TÜRK milletini oyalayıp kandırıyor.
BOP'un eş başkanlığını yapmaya devam ediyor. Bakmayın öyle kızıyor, bağırıyor çağırıyor. 'İç politikada Aptal kitlesinin gazını almakta dışarıda istediğinizi yapabilirsiniz. Demekte'
"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz", siz BOP projesi olan ABD-İsrail projesi olan AKP'nin izlediği siyasete bakınız ve bu siyasetten kimin fayda sağladığına bakınız.
1982 yılında, Dünya Siyonist Yayın organı KİVUNİM'de yayınlandı. Planın ana hedefi; Bu coğrafyadaki ülkeleri etnik ve dinsel temelde ayrıştırıp parçalayarak, bu parçalardan İsrail'e müttefik devletçikler yaratmak, yine İsrail'e müttefik Arap olmayan bir devlet yaratmak, yani Yahudi Kürdistan Arap Baharı diye bir şey yok, Ortadoğu'da olan bitenlerin adı "İsrail Baharı" ya da "Yahudi Baharı" olması gerek, çünkü İsrail Planı tıkır tıkır işliyor... PKK'nın hedefi, Büyük Orta Doğu Projesi'ne uyumlu ise bu projenin eş başkanı da Erdoğan olduğuna göre, çözüm bulması mümkün müdür?
Türk Milleti bunu görecek ama geç olacak geç...
- Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da PKK açılımı yaparak PKK'yı güçlendirenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da "Kürdistan'a selam olsun" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da şehitlerimize "Kelle" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da Kobani'deki PKK'ya silah yardımı yapanlardır.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da teröristbaşı Öcalan'ı övme kuyruğuna girenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da pkk açılımı ile halkı oyalarken, PKK'nın şehirlere silah depolamasına göz yumanlardır.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da Dolmabahçe'de PKK'nın partisi HDP ile Kürdistan kurma anlaşması yapanlardır.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da Oslo'da PKK'lı teröristlere "Güneydoğu'da rahatsız olduğunuz vali, kaymakam, emniyet müdürü, komutan varsa söyleyin değiştirelim" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da şehit yakınlarını tutuklatan, şehit yakınlarına hakaret edenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da "Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanmaz" diyenlerdir.
Şehitlere bu ülkede sevinecekler varsa, o da sizin gibi Türklük düşmanı BOP'culardır, Peşmergecilerdir, PKK'yı yol ve dava arkadaşı edinenlerdir. TSK'ya kumpas kuran Bunlar.
.''Ne yazık ki -fos çıktı.''
20 küsur yıl önce Saddam'a "biz Arapların iç işlerine karışmayız, Küveyt'e girersen gir" diyen de Amerika idi.
*ABD aniden inanılmaz derecede de olumlu bir şey söylüyorsa,
inanmadan önce uzun süre düşünüp, taşınıp, tartmakta, sonra hareket etmekte daima yarar vardır..
"Baas rejimi Irak'ta içi boş 'Dünyada en büyük biziz, Batı bize diz çöktü' naralarını, yıllardır Aptal kitlelerin kafalarına kazıyordu." - Kendini dev aynasında görmek deyiminin anlamı Budur.!
Oysa ne büyük laflar ediliyordu. Neredeyse Irak’ın yüzölçümünü kapsayacak kadar yeraltında silahları olduğu ve işgale karşı büyük bir mücadele verileceği söyleniyordu.''Ne yazık ki -fos çıktı.'' Ancak Irak şimdi Hırsları, öngörüsüz adamlar Sayesinde koskoca bir ülkeyi yerle bir etti.
Irak 1991 yılına kadar ABD’nin çok önemli bir müttefikiydi. Hatta İran-Irak savaşı boyunca Batı’dan hem askeri hem de siyasi açıdan çok önemli destek görmüştü. nüfusu tabiri caizse demir yumrukla idare ediyordu. İran’la savaşın son yıllarında başlayan isyanı bastırmak için yapılmıştı. Donald Rumsfeld Saddam’a; “Kuveyt sizin hakkınızdır, doğal sınırınızdır. Kuveyt’e girerseniz buna kimse karşı çıkmaz” sözleri onun aklını başından almaya yetti. Saddam bu girişiminin sonu olacağını bilmiyordu. Önce ülkesinin kuzeyini elinden aldılar. O bölgeyi lojistik ve stratejik açıdan laboratuara çevirdiler. İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi aynı zamanda Türkiye’yi bu bölge üzerinden tehdit etmeye ve coğrafyayı yeniden şekillendirmeye çalıştılar. Aslında Rumsfeld’in bu tuzağı Irak’ın 2003’teki işgali için ön hazırlıktan başka bir şey değildi.
Emperyalizm diktatöre diktatör demez, diktatörü kullandığı müddetçe. Diktatör sıkıntı yarattığında, kısmen bile olsa söz dinlemediğinde ve kullanım ömrünü tamamlandığında, emperyalizm diktatöre diktatör der "Kullanım süren bitti Dediğinde delikten aşağıya süpürür"
*ABD aniden inanılmaz derecede de olumlu bir şey söylüyorsa,
inanmadan önce uzun süre düşünüp, taşınıp, tartmakta, sonra hareket etmekte daima yarar vardır..
"Baas rejimi Irak'ta içi boş 'Dünyada en büyük biziz, Batı bize diz çöktü' naralarını, yıllardır Aptal kitlelerin kafalarına kazıyordu." - Kendini dev aynasında görmek deyiminin anlamı Budur.!
Oysa ne büyük laflar ediliyordu. Neredeyse Irak’ın yüzölçümünü kapsayacak kadar yeraltında silahları olduğu ve işgale karşı büyük bir mücadele verileceği söyleniyordu.''Ne yazık ki -fos çıktı.'' Ancak Irak şimdi Hırsları, öngörüsüz adamlar Sayesinde koskoca bir ülkeyi yerle bir etti.
Irak 1991 yılına kadar ABD’nin çok önemli bir müttefikiydi. Hatta İran-Irak savaşı boyunca Batı’dan hem askeri hem de siyasi açıdan çok önemli destek görmüştü. nüfusu tabiri caizse demir yumrukla idare ediyordu. İran’la savaşın son yıllarında başlayan isyanı bastırmak için yapılmıştı. Donald Rumsfeld Saddam’a; “Kuveyt sizin hakkınızdır, doğal sınırınızdır. Kuveyt’e girerseniz buna kimse karşı çıkmaz” sözleri onun aklını başından almaya yetti. Saddam bu girişiminin sonu olacağını bilmiyordu. Önce ülkesinin kuzeyini elinden aldılar. O bölgeyi lojistik ve stratejik açıdan laboratuara çevirdiler. İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi aynı zamanda Türkiye’yi bu bölge üzerinden tehdit etmeye ve coğrafyayı yeniden şekillendirmeye çalıştılar. Aslında Rumsfeld’in bu tuzağı Irak’ın 2003’teki işgali için ön hazırlıktan başka bir şey değildi.
Emperyalizm diktatöre diktatör demez, diktatörü kullandığı müddetçe. Diktatör sıkıntı yarattığında, kısmen bile olsa söz dinlemediğinde ve kullanım ömrünü tamamlandığında, emperyalizm diktatöre diktatör der "Kullanım süren bitti Dediğinde delikten aşağıya süpürür"
Geri: hırsızlar karşısında sus pus.
‘GÖZYAŞI PINARI’ HAREKÂTI
‘Türk Ordusu’ değil, TSK, yani Dr Recep’in Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye yeniden girmiş.
‘Avcı Birlikleri’ mi önde, yoksa ‘ÖSOcu’lar mı ?
Sadece ve yalnızca bu ölçüt bile, ortalıkta ‘Türk Ordusu’nun olmadığını göstermeye yeter.
Diyanet İşleri Başkanı ne diyor ?
-Tüm camilerde ‘Fetih Sûresi’ okunacak.
Radyo ve televizyolarda ‘Mehter’ !
N’oluyor diye sorulacak olursa, Dr Recep ‘fet’he çıkmış’ diyorlar.
Planı, programı, hedefi kim belirlemiş ?
Boynunda Fetullahçı yaverinin izi geçmemiş ‘Savunma Bakanı’..
‘Millî’ midir ?
Kesinlikle değil.
‘Bakan’ mıdır ?
Belki, ama asla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin ‘Millî Savunma Bakanı’ değildir.
Dr Recep’e ‘bakan’lardan biridir, o kadar.
Şimdi bu koşullarda, bu ‘Harekâtın sonu n’olacak’ diye soranlara, hemen yanıt verilebilir :
Bolca gözyaşı, daha fazla ekonomik sıkıntı, milletin daha fazla bölünmesi, yurttaşların canlarından bezmesi, daha fazla baskı, daha fazla hukuksuzluk, daha fazla üçkâğıt, yeni yeni ‘savaş zenginleri’, daha fazla iç karışıklık ve kaos !
Deniyor ki, ‘harekâtın sonunu şimdiden kestirmek zor’.
Tarihsel bir saptamadır :Napolyon Bonapart’a sorduklarında da, benzer bir yanıt vermişti :
-« Önce savaşa girelim, sonuçlarına sonra bakarız ».
Napolyon’un girdiği savaşın sonu ne olmuştu diyorsanız ; savaş kaybedilmiş, kendisi de tutuklanarak Elbe Adası’ndaki tutukevine gönderilmişti.
Bu ‘Gözyaşı Pınarı Harekâtı’nın sonu da öyle mi olacak diyorsanız.
Bence öyle olmalı.
Olmazsa yazıklar olsun diyeceğim.
Efendim, ‘Kalkan/Kılıç Oyunu’ ve ‘Zeytin Çekirdeği’ harekâtlarının sonu öyle olmadı ama diyebilirsiniz.
Ancak, bir uzsözümüz var değil mi ?
« Çekirge bir sıçrarsın, iki sıçrarsın… »
Kaldı ki, o harekât, bu harekât da, ‘sorun ne’ diye soran yok.
Efendim, ‘Bizim Seyis’ Esad’la anlaşamıyormuş.
Eee canın cehenneme, senin ‘kişisel kapris’in yüzünden, neredeyse on yıldır, ülkenin altı-üstüne geldi.
Beş-altı milyon ‘sığınmacı’.
Kırk-elli milyar dolar para.
Sokaklarda can güvenliği yok. Ve ilah…
O arada, sen ‘mal üstüne mal’ yığıyorsun, oğul, kız, damat da devleti ‘kemiriyor’.
Ne Allah’tan korkuyorsunuz, ne de kuldan utanıyorsunuz.
‘Devrimci Kemal’ da içi kan ağlayarak ‘Harekâtı’ desteklemiş.
Niye içi kan ağlıyormuş, bilen yok.
Dilim dönmüyor, elim varmıyor diyemiyor da ondan olsa gerek.
Oysa, Türkiye’de gerçekten bir ‘muhalefet’ olsa idi, yeri göğü inletir ve bu ‘Suriye Sorunu’nu bu duruma getirmezdi.
Binlerce kez yazdım ; ‘zararın neresinden dönülse kârdır’ dedim.
Bu IIIncü Abdülhamit’’i en az on kez ‘indirmek fırsatı’ çıkmıştı.
Bu kadar namussuzluk ve alçaklığa, bu saf millet lâyık değildir dedim.
Bir namuslu insan çıksın yeter (di).
Madem, « önce savaşa girelim, sonrasına bakarız » deniyor ; bu kadar yetkincilik niye ?
Niye, ‘O giderse kim gelecek ?’ diye kara kara düşünüyoruz.
Önce O’nu indirelim, sonrasına bakarız.
O kadar mı özgüvenden yoksunuz ?
Kaldı ki, onca belâya ek olarak, n’oldu şimdi ?
Bu işin sonu n’olacak diyorduk ya, bence bu işin sonu, Suriye’yle savaş-mavaş değil, Türkiye’de ‘iç savaştır’, ‘iç savaş’ !
O bukalemun soylu ‘siyasetçi’ ve ‘lider’lere kanmayın sakın.
‘Kaderi kendi eline almak’ diye bir sözümüz olmalı.
Gün ‘kaderemize el koymak zamanıdır’, vesselam.
Boş yere sızlanmanın âlemi yok.
‘Türk Ordusu’ değil, TSK, yani Dr Recep’in Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye yeniden girmiş.
‘Avcı Birlikleri’ mi önde, yoksa ‘ÖSOcu’lar mı ?
Sadece ve yalnızca bu ölçüt bile, ortalıkta ‘Türk Ordusu’nun olmadığını göstermeye yeter.
Diyanet İşleri Başkanı ne diyor ?
-Tüm camilerde ‘Fetih Sûresi’ okunacak.
Radyo ve televizyolarda ‘Mehter’ !
N’oluyor diye sorulacak olursa, Dr Recep ‘fet’he çıkmış’ diyorlar.
Planı, programı, hedefi kim belirlemiş ?
Boynunda Fetullahçı yaverinin izi geçmemiş ‘Savunma Bakanı’..
‘Millî’ midir ?
Kesinlikle değil.
‘Bakan’ mıdır ?
Belki, ama asla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin ‘Millî Savunma Bakanı’ değildir.
Dr Recep’e ‘bakan’lardan biridir, o kadar.
Şimdi bu koşullarda, bu ‘Harekâtın sonu n’olacak’ diye soranlara, hemen yanıt verilebilir :
Bolca gözyaşı, daha fazla ekonomik sıkıntı, milletin daha fazla bölünmesi, yurttaşların canlarından bezmesi, daha fazla baskı, daha fazla hukuksuzluk, daha fazla üçkâğıt, yeni yeni ‘savaş zenginleri’, daha fazla iç karışıklık ve kaos !
Deniyor ki, ‘harekâtın sonunu şimdiden kestirmek zor’.
Tarihsel bir saptamadır :Napolyon Bonapart’a sorduklarında da, benzer bir yanıt vermişti :
-« Önce savaşa girelim, sonuçlarına sonra bakarız ».
Napolyon’un girdiği savaşın sonu ne olmuştu diyorsanız ; savaş kaybedilmiş, kendisi de tutuklanarak Elbe Adası’ndaki tutukevine gönderilmişti.
Bu ‘Gözyaşı Pınarı Harekâtı’nın sonu da öyle mi olacak diyorsanız.
Bence öyle olmalı.
Olmazsa yazıklar olsun diyeceğim.
Efendim, ‘Kalkan/Kılıç Oyunu’ ve ‘Zeytin Çekirdeği’ harekâtlarının sonu öyle olmadı ama diyebilirsiniz.
Ancak, bir uzsözümüz var değil mi ?
« Çekirge bir sıçrarsın, iki sıçrarsın… »
Kaldı ki, o harekât, bu harekât da, ‘sorun ne’ diye soran yok.
Efendim, ‘Bizim Seyis’ Esad’la anlaşamıyormuş.
Eee canın cehenneme, senin ‘kişisel kapris’in yüzünden, neredeyse on yıldır, ülkenin altı-üstüne geldi.
Beş-altı milyon ‘sığınmacı’.
Kırk-elli milyar dolar para.
Sokaklarda can güvenliği yok. Ve ilah…
O arada, sen ‘mal üstüne mal’ yığıyorsun, oğul, kız, damat da devleti ‘kemiriyor’.
Ne Allah’tan korkuyorsunuz, ne de kuldan utanıyorsunuz.
‘Devrimci Kemal’ da içi kan ağlayarak ‘Harekâtı’ desteklemiş.
Niye içi kan ağlıyormuş, bilen yok.
Dilim dönmüyor, elim varmıyor diyemiyor da ondan olsa gerek.
Oysa, Türkiye’de gerçekten bir ‘muhalefet’ olsa idi, yeri göğü inletir ve bu ‘Suriye Sorunu’nu bu duruma getirmezdi.
Binlerce kez yazdım ; ‘zararın neresinden dönülse kârdır’ dedim.
Bu IIIncü Abdülhamit’’i en az on kez ‘indirmek fırsatı’ çıkmıştı.
Bu kadar namussuzluk ve alçaklığa, bu saf millet lâyık değildir dedim.
Bir namuslu insan çıksın yeter (di).
Madem, « önce savaşa girelim, sonrasına bakarız » deniyor ; bu kadar yetkincilik niye ?
Niye, ‘O giderse kim gelecek ?’ diye kara kara düşünüyoruz.
Önce O’nu indirelim, sonrasına bakarız.
O kadar mı özgüvenden yoksunuz ?
Kaldı ki, onca belâya ek olarak, n’oldu şimdi ?
Bu işin sonu n’olacak diyorduk ya, bence bu işin sonu, Suriye’yle savaş-mavaş değil, Türkiye’de ‘iç savaştır’, ‘iç savaş’ !
O bukalemun soylu ‘siyasetçi’ ve ‘lider’lere kanmayın sakın.
‘Kaderi kendi eline almak’ diye bir sözümüz olmalı.
Gün ‘kaderemize el koymak zamanıdır’, vesselam.
Boş yere sızlanmanın âlemi yok.
Geri: hırsızlar karşısında sus pus.
Gerçek şu ki; AKP iktidarı, Suriye'de kendi yarattığı sorun çözmeye çalışıyor. Bir düzine sözümona bilgisiz, analiz yeteneği sınırlı uzman da durumu açıklamaya ve Erdoğan yönetiminin kurtarmaya çalışıyor. Soru şudur; 2011'de böyle bir sorun var mıydı yok muydu? Gerisi palavradır!
AKP nin izlediği her politikanın stratejisi iktidarlarını güçlendirmek, ekonomik rantını yemek, sosyolojik olarak tabanını tahkim etmektir. Ülke menfaati Değildir.
Kendi yarattığı sorunların içinde boğuşurken ölen vatan evlatlarını ne yapacağız yazık değilmi...Atlar tepişti, çimenler ezildi !!!
ülkede çözülmeye çalışılan sorunların iktidar tarafından çıkartıldığını bu toplum bilmiyormu.Sorunu yaratan ve büyüten bellidir."komşularla sıfır sorun" deniyordu, komşumuz kalmadı.
En doğru soru bu. Bir de; “Kardeşim Esad”, nasıl oldu da bir günde “katil Esed” e dönüştü sorusu var.
B
O
P
AKP 82 milyonun hayatı ile fena halde oynadı. Kimsede Çıt yok. Herşey bitti. Bu kadar iş bilmezi o makamlara getirmenin acısını çekecek. Bu toplum Hemde İşgal edilip kanlı şekilde
AKP nin izlediği her politikanın stratejisi iktidarlarını güçlendirmek, ekonomik rantını yemek, sosyolojik olarak tabanını tahkim etmektir. Ülke menfaati Değildir.
Kendi yarattığı sorunların içinde boğuşurken ölen vatan evlatlarını ne yapacağız yazık değilmi...Atlar tepişti, çimenler ezildi !!!
ülkede çözülmeye çalışılan sorunların iktidar tarafından çıkartıldığını bu toplum bilmiyormu.Sorunu yaratan ve büyüten bellidir."komşularla sıfır sorun" deniyordu, komşumuz kalmadı.
En doğru soru bu. Bir de; “Kardeşim Esad”, nasıl oldu da bir günde “katil Esed” e dönüştü sorusu var.
B
O
P
AKP 82 milyonun hayatı ile fena halde oynadı. Kimsede Çıt yok. Herşey bitti. Bu kadar iş bilmezi o makamlara getirmenin acısını çekecek. Bu toplum Hemde İşgal edilip kanlı şekilde
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz