¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır...

Aşağa gitmek

Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Empty Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır...

Mesaj tarafından TRABZON61 Çarş. 4 Kas. 2009 - 9:14

TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİNDE
İLKELİ DAVRANILMALIDIR...

Devletlerarası ilişkilerde siyasi dengelerin mütekabiliyet esasına dayalı olarak kurulması çok mühimdir.
Özellikle de Türkiye gibi bütün dünyanın dikkatini celbeden ve jeopolitik önemi büyük olan bir devletin sahip olduğu değerleri “Savurgan bir mirasçı” gibi har vurup harman savurmaya hakkı yoktur. Türkiye'ye karşı iyi niyet besleyen ya da beslemeyen bütün dünya devletlerinin iyi ilişkiler içinde olmaya mahkûm olduğu bir ülke olan Türkiye'nin devlet adamlarının dünya siyasetini çok büyük bir ustalıkla ve günü birlik değil yüzlerce yıllık plân ve projelerle yürütmeleri şarttır. Aynı zamanda bu, tarihin ve dünyadaki Türk varlığının Türkiye'nin üzerine yüklediği bir mecburiyettir.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra izlenen politikaların hemen, hemen tamamı batıya ve Amerika'ya endeksli politikalar olup, Türkiye'yi tedrici olarak batıya ve ABD'ye bağımlı hale getirmiştir.

Zaman içerisinde bu bağımlılığın farkına varan Türkiye'deki bazı siyasetçiler akılları sıra ABD ve batıya alternatif devletlerle de ilişkiler kurmak adına, uzun yıllar boyunca araya mesafe koymuş olduğu Rusya ve Çin ile dostluk ilişkileri kurmaya yöneldi.

Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sıkıntı ne iktisadî sıkıntıdır, ne işsizlik sıkıntısıdır ve nede bir başka sıkıntıdır. Türkiye'nin en büyük problemi Türkiye'ye sözde dost görünen devletlerin besleyip palazlandırdıkları ve halende desteklemeye devam etmekte oldukları bölücü terör örgütü PKK'nın getirdiği sıkıntılardır. Türkiye'deki iktisadî ve içtimaî problemlerin hepsini ortaya çıkartan yine PKK terör örgütü ve bu örgütün iç ve dış destekçileridir… Öncelikle ülke problemlerinin çözümünde Türk halkının ve devlet adamlarının Türkiye için birinci tehdit ve sıkıntı kaynağının PKK terör örgütü olduğu konusunda hem fikir olmaları gerekir. Öyle zannediyorum ki; Türkiye'de yaşayan ve aklîselim olan her kes bu asgarî müşterekte birleşmektedir.

1980 öncesinde onlarca yıl Türkiye'yi sağ-sol kavgaları ile iç savaşa sürüklemek isteyen ve bundan medet uman Türk ve Türkiye düşmanı sözde dostlarımız 1980'li yılların hemen başında da kafa kafaya vererek Türkiye'nin başına bölücü terör örgütü PKK'yı musallat etmişlerdir. 25 yıldır Türkiye terör belâsıyla uğraşmaktan âdeta başka bir şey düşünemez hale gelmiş, 30 bin can ve milyarlarca dolar maddî kayba uğramıştır..
ABD ve AB'nin sözde Ermeni soykırımını ve Güney Kıbrıs'ı Türkiye'nin tanımasını istemek gibi dayatmacı ve yanlı tutumundan rahatsızlık duyanlar kendilerince haklı olarak uzun vadede Türkiye'nin Çin ve Rusya ile iyi ilişkiler içine girmesini ileri sürmektedirler.

Fakat unutulmamalıdır ki, Rusya sözde Ermeni soykırımını resmen ilk tanıyan ülkelerden biridir. PKK terör örgütüne de Kuzey Irak Peşmergelerinden sonra en büyük lojistik desteği Rusya sağlamaktadır.
Öbür yandan Çin-Türkiye ilişkileri de, 1984 yılında karşılıklı üst düzey ziyaretlerle başlamış olmasına rağmen bu güne kadar iki ülke ilişkileri hiçbir zaman Türkiye'nin yararına bir gelişme göstermemiştir. Türkiye'nin önündeki en büyük problemin bölücü terör örgütü olduğunu iyi bilen Çin, Türkiye'ye karşı Güney Kıbrıs ve PKK konusunu “Stratejik koz” olarak elinde tutmakta ve zamanı geldiğinde değerlendirmek istemektedir.
Çin'de yayınlanan ve Çin devletinin resmi görüşünü yansıtan yayınlar açıkça Güney Kıbrıs Rumlarının desteklenmekte olduğunu ortaya koyarken, diğer yandan da aynı yayınlar PKK terör örgütüne ve Türkiye'deki bölücü Kürtçülük hareketine destek vermektedir.
Ayrıca, Çin dünya kamuoyuna Doğu Türkistan bağımsızlık yanlılarının merkezinin Türkiye olduğunu ileri sürse de, bugün Doğu Türkistan meselesi Amerika'nın ve bazı batılı devletlerin de yakından ilgilendikleri bir mesele durumundadır.

Bazı siyasî analizcilere göre 2030 yılında Çin'in ABD'nin karşısına dikilebilecek bir küresel güç olacağı yorumları yapılsa da, Çin ancak Orta Asya Bölgesinde boy gösterebilecek bir güce sahip olabilecektir. Tabiî ki; “Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi” devletlerin desteğini devamlı surette alabilirse..

Türkiye hükümetleri bu güne kadar Çin ile oluşturmak istedikleri dostluk ilişkilerinde, 18-21 Nisan 2000'de Türkiye'yi ziyarete gelen Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin'e zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in söylediği ve Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan Türklerini kast ederek; “Bu kişilerin Çin'e sadık yurttaşlar olarak ülkenizin bir parçası olduklarına inanıyorum. Çin'in toprak bütünlüğünün korunması Türkiye'nin politikasıdır”. Söyleminin takipçisi oldular ve bu güne kadar da aynı resmi görüşü devam ettirmektedirler. Oysaki Çin basını PKK terör örgütü elebaşından söz ederken “Türkiye hükümeti karşıtı Kürt İşçi Partisi Lideri Öcalan” veya “Türkiye Kürt İşçi Partisi Lideri Öcalan” diye söz etmekte ve asla “PKK Terör Örgütü” deyimini kullanmamaktadırlar... 1990 -1994 yılları arasında “Doğu Türkistan Problemi”nin kaleme alındığı “Panislamizim ve Pantürkizimin Doğu Türkistan daki yayılmaları ve buna karşılık uygulanacak tedbirler” adlı 387 sayfalık raporda II. Abdülhamit döneminden beri Türkiye’nin Doğu Türkistan dan elini çekmediği ileri sürülmekte ve suçlanmaktadır.

Çin'in bilimsel dergilerinde PKK'nın başlangıç dönemiyle yakından ilgilendiği dikkat çekmektedir. Wang Zhijuan'ın “Kürt Milletinin Dramı Ne Zaman Bitecektir?” konulu yazısında yer alan kaynakçalarında yabancı dillerden tercüme edilen makalelere 1984 yılında yer verilmiştir. Yalnızca Minzu Yicong (Etniklerle İlgili Tercüme Eserler Dergisi) adlı dergide, “Kürtlerin Acı Durumu” (1984), “Türkiye'nin Kürt Sorunu”(1985), “Kürdistan: Coğrafyasız Tarih” (1990), “Türkiye'nin Kürt Sorunları, 1925-1984” (1991), “Kürtler” (1994) ve “Türkiye'deki Kürtlerin Sorunları” (1995) gibi makalelere yer verilerek bu tür kasıtlı makalelerle Türkiye'nin hassasiyetleri hiçe sayılmaktadır.

Türkiye'ye karşı hiçbir zaman dürüst davranmayan, uluslararası platformlarda devamlı surette Türkiye'nin aleyhinde bir tutum sergileyen, Türkiye hakkında iyi şeyler düşünmeyen ve asla düşünmeyecek olan Çin ile kurulacak münasebetler, doğru ve karşılıklı dengeler üzerine tesis edilmelidir. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Çin'e değil, Çin Türkiye'ye muhtaçtır.

Türkiye, bölücü terör örgütü ile mücadelede başarıya ulaşmak istiyorsa öncelikle terörü destekleyen sözde dostlarını doğru tanımalıdır. “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” sözünde olduğu gibi ABD ve AB dayatmalarının devamlılığından kurtulmak için Rusya ve Çin'e yaklaşırken kendisinin hassasiyetlerinden ve vazgeçilmez millî önceliklerinden asla taviz veremez, vermemelidir…



Doğu Türkistanlı Çocuklar Çin'e Kaçırılıyor



Doğu Türkistanlı çocuklar kötü niyetli insan tüccarları tarafından aldatılarak Çin'in içeri bölgelerine götürüldükten sonra orada başka şebekelere satmakta ya da uyuşturucu satışı, yankesicilik, hırsızlık gibi alanlarda çalıştırmaktadırlar.

Bu durum Doğu Türkistan'da çok ağır içtimai bir problem olarak yaygınlaşmaktadır. Onlarca yıldır devam eden bu toplumsal yara her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Çin’in çeşitli bölgelerinde türlü kötülüklerle karşılaşmakta olan sersefil durumdaki Uygur çocuklarının durumları Doğu Türkistan'daki ilgili birimler tarafından da biliniyor. 1. Sayfadan Devam-Çin'in çeşitli bölgelerinden RFA radyosunu telefonla arayan bazı Uygurlar Çin'e görevli olarak ya da çeşitli vesilelerle gittiklerinde Otobüslerde ya da insan kalabalıklarının çok olduğu alış veriş merkezlerinde 10 yaş civarındaki Uygur çocuklarının gelen geçenlerin çantalarına ve ceplerine el atmakta olduklarını, hatta bazılarının da uyuşturucu satmakta oldukları gibi manzaralara çok sıklıkla rastlandığını ve bu körpecik çocukların çok küçük yaşlarda suç teşkil eden olayların içinde boğulmakta olduklarını görerek acıdıklarını ifade ediyorlardı.

Doğu Türkistan'dan telefon eden bazı dinleyicilerin de son zamanlardan beri bazı insan tüccarlarının Uygur kız ve erkek çocuklarını ve gençlerini aldatarak Çin'in bilinmeyen bölgelerine götürerek, hırsızlık, gasp, uyuşturucu satıcılığı ve hatta fahişelik yaptırarak gayrimeşru yollardan para kazanma aracı olarak kullandıkları öğrenilmiştir. Bu tür olaylarla meşgul olan kara topluluklara bazı polislerinde ortaklık ettikleri de beyan edilmektedir.

Giderek Yaygınlaşmakta olan İçtimai Problem

Çin Polis bürolarından elde edilen bilgilere göre, beş yaşından 10 küsur yaşları arasında olan ve sokaklarda hırsızlık yapmakta olan Uygur çocuklarına, Çin'in Pekin, Şanghay Guangju gibi büyük şehirlerinde sıkça rastlamak mümkün olmaktadır.

Bu Uygur çocuklarının bir kısmını insan tüccarları tarafından yurtlarından kaçırılarak hırsızlık şebekelerinin elebaşlarına satılanlar oluştururken, diğer bir kısmını da bu şebeke elebaşlarının veya onların maiyetinde çalışanlar tarafından bizzat Doğu Türkistan'dan kaçırılarak karanlık faaliyetlerde çalıştırılanlar teşkil etmektedir.Her ne kadar bu sosyolojik facia Doğu Türkistan'daki polis daireleri tarafından da biliniyorsa da, nedense her geçen gün biraz daha fazla sayıda Uygur çocukları ruhi ve fiziki zarlara uğramaya devam etmektedir.

Uygur çocuklarının simsarlar tarafından aldatılarak Çin'e götürül sonra çeşitli suç Kulvar'larında kullanılması hadisesi defalarca Doğu Türkistan'daki “Halk Vekilleri Kurultayı”nda gündeme getirtilmesine rağmen bir çözüm üretilememiştir.

Konu ile İlgili Yapılan Toplantılar Göstermelik mi?

Doğu Türkistan'daki resmi dairelerden elde edilen bilgilere göre, “Halk vekilleri” tarafından da gündeme getirilmekte olan bu içtimai meseleyle ilgili olarak toplum tarafından gelen sert tepkilere dayalı 7 ve 8 Şubat 2007 tarihlerinde Doğu Türkistan'da “Sersefil çocuklara yardım etme ve aldatılarak kaçırılmaya darbe vurma” toplantısı tertip edildi. Söz konusu toplantıya Uygur Otonom Bölgesi (Doğu Türkistan) Halk İşleri Bakanlığı, toplum Güvenliği Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve daha 19 ayrı organın ilgili üst düzey yetkilileri ve Hoten, Aksu, Kaşgar gibi yerlerin ilgili memurları katılmışlardır.

Toplantıda, Sersefil çocuklara çeşitli şekillerde yardım verme ve onları koruyup kollama hizmetini güçlendirerek, onları aldatarak kaçırıp kanun dışı işlerle uğraşmaya zorlayanlara sert darbe indirme ve yasal ergenlik yaşına ulaşmamış olanları birlikte koruma altına alma kararları alınmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen gidişatta her hangi bir iyileşme gözlenmemektedir.

Uygur Otonom Bölgesi(Doğu Türkistan)nin kukla Başkan yardımcısı Cabbar Habibullah, Otonom Bölgeyi (Doğu Türkistan) temsilen İli, Kaşgar, Hoten ve Aksu başta olmak üzere il ve eyalet başkanları ile “Sersefil çocuklara yardım etme ve koruyup kollama mesuliyet namesi imzalamışlardır. Konu ile ilgili olarak tafsilatlı bilgiler almak için Sersefil çocukları kurtarma bürosuna ve halk işleri bakanlığına telefon açan RFA ilgililerine, Amerika'dan telefon ediyor olmaları sebebiyle cevap vermemişlerdir.

Doğu Türkistanlıların Bu Konudaki Görüşleri

Uygur aydınlarının bazıları, bu tür içtimai meselelere Çin anayasal sisteminin doğru ve adil olmamasının sebep olmakta olduğunu gösterirken bazıları da bu meseleyi Çin hükümetinin Uygurlara yönelttiği iktisadi, dini ve maarif politikasının doğru olmamasının ortaya getirmekte olduğunu söyleyerek şöyle demektedirler. “Eğer Çin'de adalet olsaydı, eğer Uygur halkında dini ve siyasi özgürlük olmuş olsaydı, Uygurlar maddi ve manevi cihetlerden yoksul olmasalardı çocuklar da bu tür suç unsurlarına bulaşmamış olurlardı.” Söz konusu meselelere duyarlı olan çok sayıdaki Uygurlar bu meselelere Çin'in Uygurlara yönelik olarak uygulamakta olduğu içtimai, siyasi ve iktisadi baskı politikalarının sebep olduğunu biliyorlar ve mevcut şartların Doğu Türkistan halkının kendi çocuklarına dini, örf- adet, gelenek ve göreneklerini öğretebilmelerine engel teşkil etmekte olduğu görüşünü ileri sürmektedirler. (RFA-Gülçehre)



PAKİSTAN'IN İHANETİ:

FAŞİST ÇİN, BİR TÜRK’Ü DAHA ŞEHİT ETTİ



09.02.2007-Uygur Halkının münevver evladı yorulmaz mücahitlerinden biri olan İsmail Abdusemet Hacinin 08.02.2007 günü Komünist Çin tarafından hunharca şehit edilmesi haberi bütün Doğu Türkistanlıları derinden yaraladı, sonsuz bir kaygı ve üzüntüye sevk etti. Komünist Çin müstemlekecilerinin bu tür cellâtlık eylemlerini ve İslâmiyet'e karşı yapmadık düşmanlık bırakmadıklarını Doğu Türkistanlılar zaten biliyor. Fakat tarihten beri Doğu Türkistanlılarla dost ve iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşaya gelen Pakistan hükümetinin Uygur kardeşlerini, öldürüleceklerini bile bile kan içici Çin devletine teslim etmelerini anlamakta Doğu Türkistanlılar güçlük çekiyorlar. 1. Sayfadan Devam-Pakistan hükümetinin bu ihanet içindeki tavrını bütün doğu Türkistanlılar şiddetle kınıyor ve lanetliyorlar.

İsmail Abdusemet Haci 1969 yılı Mayıs ayının 20'sinde Kaşgar'ın Yenisar nahiyesi Saghan köyünde dünyaya gelmiş olup, Çin hâkimiyeti onu 1990 yılının Nisan ayında “Barın İsyanı ile ilişkisi var” diyerek tutuklayıp hapse atmıştı.

1992 yılının eylül ayında geçici olarak serbest bırakıldıktan sonra 1993 yılının Eylül ayında tekrar tutukladılar. 1996 yılının Eylül ayında serbest bıraktılarsa da onun peşini bırakmadılar. Çin hâkimiyetinin elinden kurtulmayı başaran İsmail Abdusemet 1997 yılında gizlice ülkesinden ayrılarak hicret etmek mecburiyetinde kalmıştı.

2002 yılının Şubat ayında Pakistan hükümeti tarafından Ravalpindi bölgesinde tutuklanarak derhal Çin hükümetine teslim edilmiş ve 2005 yılında Ürümçi yargı mahkemesi tarafından “Vatanın bütünlüğünü parçalama girişiminde bulundu” şeklindeki suçlama ile ölüm cezasına çarptırıldı. Yenisarlı Uygur siyasi girişimci İsmail Abdusemet Haci 2007 yılı Şubat ayının 8'inde Ürümçi'de sabah saat 06.00 da Çin hükümeti tarafından şehit edildi.

Doğu Türkistanlıların milli kahramanlarından biri olan şehit İsmail Abdusemet Hacı'ya Gazetemiz ve Doğu Türkistan camiası adına, cenabı Allah'tan rahmet, onun çoluk-çocuğuna, anne babasına, akraba, dost ve yarenlerine sabır diliyoruz. Allah şehidimizin yattığı yeri cennet etsin!



ERCİYES TELEVİZYONUNDA DOĞU TÜRKİSTAN ANLATILDI



Kayseri'de yayın yapan Erciyes Televizyonun da 21.02.2007 günü saat 19.00'da

Edebiyatçı ve araştırmacı yazar Burhanettin Akbaş tarafından hazırlanıp sunulmakta olan “KİTABİSTAN” adlı programa katılan İstiklâl Gazetesi Sahibi Mehmet Emin Batur Televizyon izleyicilerine Doğu Türkistan ile ilgili önemli bilgiler verdi.

Burhanettin Akbaş'ın sunduğu programa şair İsmail Hadi Şahin ve Mehmet Emin Batur konuk oldular. Programda Mehmet Emin Batur'un “Özgür Doğu Türkistan İçin”, “Doğu Türkistan'da İstiklal Savaşı”, “Doğu Türkistan Barın Şehitleri” ve “Çin Devlet Konseyi Basın Ofisinin İftiralarına Reddiye” adlı kitapları ve üç yıldan beri aylık olarak istikrarlı bir şekilde çıkartılmakta olan İstiklâl Gazetesi tanıtıldı. Bu yayınların içerikleri hakkında da açıklamalarda bulunan Batur, Kayseri'de 1976 yılında kurulan “Türkistan Gençler Birliği Derneği”nin o yıllarda teksir makineleri ile çıkartmış olduğu aylık bülteninden bir örnek de göstererek bültenle ilgili bilgiler de verdi. (Tamamını seyretmek için hurgokbayrak.com)



Kerkük’e sahip çık!



İstiklâl Gazetesi Finlandiya Temsilciliğinin Etkinliklerinden

İstiklâl Finlandiya-Türk milliyetçiliği çizgisinden ödün vermeyen İstiklâl Gazetesinin Finlandiya Temsilciliği, 1 Şubat 2007 tarihinde Helsinki`de tertiplenen Irak Türkleri’nin mitingine katıldı.

Yayın hayatına başladığı günden bugüne Türk milliyetçiliği çizgisinden ödün vermeyen ve temsil etmek için yola çıktığı Doğu Türkistan Türklüğünün yanısıra Türk dünyasının genelinin sesi olmayı başarabilmiş tek yayın organı olan İstiklâl Gazetesi, Türkiye basınının yüz akı olarak ilerlemektedir. Avrupa ülkelerinde ardı ardına temsilcilikler alan İstiklâl, Türklük gurur ve şuurunun yegâne yazılı basın temsilcisidir. 1. Sayfadan Devam-Türk milletiyle tarihin derinliklerinde bir arada yaşamış kardeş halklardan Fin milletinin gelişmiş ülkesi Finlandiya`da da temsilciliği olan gazetemiz, Doğu Türkistan Türklüğünün olduğu kadar diğer Türk topluluklarının da eli ayağı olma çabasından feragat etmeyecektir. Türk milleti doğudan batıya, kuzeyden güneye ayrılmaz bir bütündür anlayışıyla hareket eden İstiklâl Gazetesi Finlandiya Temsilciliği, 1 Şubat 2007 tarihinde Helsinki`de tertiplenen Irak Türklerinin mitingine katıldı. Saat 13.oo`de Amerika Büyükelçiliği önünde toplanan eylemciler; Kerkük`ün tarihi Türk şehri olduğunu, işgalcilere bırakılmasının mümkün olmadığını ve bu uğurda silâha sarılmaktan geri durmayacaklarını haykırdılar. Katılımın yüksek olduğu miting yaklaşık iki saat sürdükten sonra, olaysız olarak sona erdi. Finlandiya polisinin yoğun gözetiminde gerçekleştirilen mitingde; Çin işgalindeki Doğu Türkistan`ın bayrağı, otuzbeş milyonluk Güney Azerbaycan Türklerinin bayrağı, mazlum Irak Türkmenlerinin bayrağıyla beraber dalgalandırılmış ve Türkmenlerce alkışlanmıştır. Türk Türk`e destek olmaya devam edecek, İstiklâl gazetesi yolundan dönmeyecektir.



BAĞIMSIZ DOĞU TÜRKİSTANLILAR BİRLİĞİ'NDEN BASIN

BİLDİRİSİ:

“ÇİN KATLİAMI”



Kızıl Çin'in 5 Şubat 1997 tarihinde Doğu Türkistan'ın Gulca şehrinde Kadir Gecesi'ni ihya eden bayanların tutuklanması nedeniyle çıkan olaylarda onlarca Doğu Türkistan Türkü'nü şehit edilmesinin 10.yıldönümünde katliamların devam ettiğini söyleyen Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, 15 gün önce yine Barın köyünde yaşanan olayda 18 Uygur Türkünün daha şehit edildiğini belirtti. Avşar, Çin'in tüm baskısına ve asimile politikasına rağmen Doğu Türkistan Türkleri başkaldırısını sürdürüyor. 1. Sayfadan Devam-Baskı ve zulümlere dayanamayan Türkler, şehit olma pahasına olaylara tepki koymaya devam ediyor" dedi. Kızıl Çin'in 5 Şubat 1997 tarihinde Doğu Türkistan'ın Gulca şehrinde Kadir Gecesi'ni ihya eden bayanların tutuklanması nedeniyle çıkan olaylarda onlarca Doğu Türkistan Türkü'nü şehit edilmesinin 10.yıl dönümünde katliamların devam ettiğini söyleyen Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, 15 gün önce yine Barın köyünde yaşanan olayda 18 Uygur Türkünün daha şehit edildiğini belirtti. Avşar, Çin'in tüm baskısına ve asimile politikasına rağmen Doğu Türkistan Türkleri başkaldırısını sürdürüyor. Baskı ve zulümlere dayanamayan Türkler, şehit olma pahasına olaylara tepki koymaya devam ediyor" dedi.

İSTİKLALE KADAR DEVAM EDECEK

50 yıldan fazla bir zamandır devam eden zulümlere rağmen Uygur Türklerinin içindeki istiklal ateşinin sönmediğini belirten Avşar, yaşanan hadiselerin bunun en büyük ispatı olduğunu vurguladı. Avşar, şöyle devam etti:

"Doğu Türkistan'ın istiklaline kadar mücadele sürecektir. Akan şehit kanları mücahitlerin azmini daha fazla artırmaktadır. Dünyanın 3 maymunu oynadığı Doğu Türkistan Davası, Allah'ın izniyle bağımsızlığına kadar devam edecektir. Bu konuda tüm Doğu Türkistanlıların inancı ve imanı tamdır."

Avşar, Çin'in katliam ve zulümlerini kınayarak, zulmün ebediyen devam etmeyeceğini söyledi.

DERNEK FARKLI SAYFA AÇACAK

Bağımsız Doğu Türkistanlılar Derneği'nin 2 aydan beri faaliyetlerine devam ettiğini söyleyen Avşar, "Kerem Erol, Alpaslan Ötüken, Ömer Baykara, Abdulmecit Avşar, İbrahim Nilkalı, Aziz Kağan ve Mehmet Nilkalı'nın kurucu üyeliği ve yönetim kurulunu oluşturduğu derneğimiz, Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı konusunda farklı bir sayfa açacaktır" diye konuştu.



Guantanamo'daki Uygur Türklerinin Dramı



İtalya'daki Corriere della Sera gazetesinde, "Kandahar'dan Tiran'a: Guantanamo'daki “Uygurlar yurtsuz kaldılar" başlığıyla yayımlanan habere göre; Guantanamo'daki tutukluluk, Uygur Türkleri'nin suçsuz olmalarına karşın bugün hiçbir ülkeden sığınma hakkı alamaz duruma gelmelerini de beraberinde getirdi. Haberde; 2006 ortalarından beri Tiran'da BM'ye ait bir mülteci kampında tutulan 5 Uygur Türkü'nün, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı ülkelere sığınma başvuruları hep olumsuz sonuçlandı.



ABD'nin 11 Eylül 2001 'den sonra terörle mücadele yöntemleri neticesinde, Uygur Türkleri'nden 18 kişinin yaşadığı dram İtalya'daki Corriere della Sera gazetesine haber oldu. Gazetede, ''Kandahar'dan Tiran'a: Guantanamo'daki Uygurlar yurtsuz kaldılar'' başlığıyla yayımlanan habere göre, Guantanamo'daki tutukluluk, Uygur Türkleri'nin suçsuz olmalarına karşın bugün hiçbir ülkeden sığınma hakkı alamaz duruma gelmelerini de beraberinde getirdi. Haberde, 2006 ortalarından beri Tiran'da BM'ye ait bir mülteci kampında tutulan 5 Uygur Türkü'nün, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı ülkelere sığınma başvuruları hep olumsuz sonuçlandı.

KAÇIŞLARI TAM BİR TRAJEDİ

Corriere della Sera'nın haberine göre, 18 Uygur Türkü'nün, daha güzel bir gelecek umuduyla 2001 yılında Doğu Türkistan'dan kaçışları tam bir trajediyle sonuçlandı. Uygurların, Guantanamo'da tutuklu kalmalarını da kapsayan dram, şöyle gelişti: '16. Sayfadan Devam- 'Uygur Türkleri'nden 18 kişi, 2002 yılında Kandahar'da Pakistan yetkilileri tarafından tutuklanarak, 5000 dolar karşılığında, 'terörist' oldukları iddiasıyla ABD'ye teslim edildi. ABD askerlerinin, Guantanamo'ya sevk ettikleri Uygurlar'ın, oradaki tutuklulukları ve sorguları neticesinde suçsuz oldukları anlaşıldı.

Çin Halk Cumhuriyeti tarafından fişlendikleri için ülkelerine dönemeyen Uygur Türkleri, hiçbir ülkeden siyasi sığınma da elde edemez duruma düştü.'' Haberde, ABD yetkililerinin suçsuz buldukları 18 Uygur Türkü'nden 5'inin geçen yılın ortalarından itibaren Arnavutluk'taki BM mülteci kampında, diğerlerininse halen Guantanamo'da bekledikleri; muhtelif ülkelere yaptıkları sığınma başvurularının da Çin Halk Cumhuriyeti'nden tepki endişesiyle sürekli geri çevrildiği belirtildi. Halen Tiran'daki kampta bulunan Uygurlar'ın, Ahmet Adil, Ahtar Kasım, Eyüp Hacı Mehmet, Ebubekir Kasım ve Adil Abdulhakim'den oluştuğu belirten Corriere della Sera'daki haberde, şu ifadelere yer verildi:

''Beş Uygur, şimdi Tiran'da gelecek beklentisinden yoksun tecrit edilmiş biçimde yaşıyor. Sığınma talepleri, Finlandiya, İsveç, Almanya, Norveç, Türkiye tarafından reddedildi.''

ÇİNLİ AJANLAR DA SORGU YAPMIŞ

Haberde, Uygur Türkleri'nin Eylül 2002'de Guantanamo Kampında Çinli ajanlar tarafından da sorgulandığı belirtilerek, şöyle denildi:

''Uygurlar, Eylül 2002'de Guantanamo'da iki hafta boyunca altı Çinli ajan tarafından da sorgulandıklarını iddia ediyor. Tehditler eşliğinde, gündüzleri aç bırakılıp, soğuğa tabi tutulma taktiğiyle sorgulanmışlar. ABD'li yargıçlara, BM gözlemcilerine izin verilmeyen Guantanamo'da, bu nasıl mümkün olabilir? Bir FBI ajanına göre, 'O dönemde ABD yetkilileri, Ortadoğu konusunda Çin'den peşin destek alma karşılığında Uygurları Pekin'e teslim etme hesapları yapmaktaydı.'

Halen Guantanamo'da görev yapan, isminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, Çinlilerin orada bulunmuş olduklarını doğruladı. Guantanamo'daki sözcü Robert Durant ise konuya ilişkin sorumuzu cevapsız bıraktı.'' Uygur Türkleri'nin ABD'li avukatı Sabin Willet ise Corriere della Sera'daki demecinde, suçsuz durumdaki müvekkillerine hiçbir Ülkenin sığınma hakkı vermemesini eleştirerek,

"Hükümetim, yapılan hatayı telafi etmek durumunda. Ama Guantanamo'yu eleştiren Avrupalılar, hadiseyi olumlu sonuçlandırma girişimimizde bizi hayal kırıklığına uğrattılar'' dedi.

Avukat Willet, Küba'da Camp 6'da beklemekte olan müvekkillerinin morallerininse son derece kötü olduğunu kaydetti. Avukat Willet, Küba'da kendisiyle en son geçen ay görüştüğü Abdüssamed adlı müvekkilinin, kendisine, "Eşime söyleyin yeniden evlensin. Beni artık ölmüş biri olarak addetsin'' demesini de buna örnek olarak gösterdi.

TRABZON61
TRABZON61
.::Otağ Yetkilisi::.


.::Otağ Yetkilisi::.


Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Turkey10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Gencat10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro10
Yaş Yaş : 39
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Trabzon
Lakap Lakap : ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/11/84
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Çanakkale´ye yürüyüş
İletiler: İletiler: : 1325
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 12/04/09
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro1010
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... 910
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Empty Türk Kültür Gecesi’nde Doğu Türkistan

Mesaj tarafından TRABZON61 Çarş. 4 Kas. 2009 - 9:16

Türk Kültür Gecesi’nde Doğu Türkistan



24 Şubat 2007'de Almanya'nın Stuttgart şehrinde yapılan Türk Kültür Gecesinde Doğu Türkistan'ı tanıtım ve İstiklâl Gazetesi sergisi açıldı.

1500 civarında Türkiye sevdalısı Avrupa Türkünün katıldığı bu gecede sergimize oldukça büyük ilgi gösterildi.

İstiklâl Gazetesi temsilcileri sergiye ilgi gösterenlere; Çinlilerin Müslüman Uygur Türklerine yaptıkları zulümleri anlattılar. Bilhassa gençlerin büyük ilgi gösterdiği sergide Gençler; bundan böyle Alman arkadaşlarını Doğu Türkistan meselesinden haberdar edeceklerini söylediler. Çinin yapmış olduğu bu zulümlerin insan hak ve hürriyetlerine tamamen aykırı olduğunu belirttiler.

Ali Yüksel Haberi:

25 Şubat 2007'de Almanya'nın Augsburg şehrinde yapılan Türk Kültür Gecesinde Doğu Türkistan'ı tanıtım ve İstiklâl Gazetesi Sergisi açıldı.

1000 civarında Türkiye ve Türk Dünyası sevdalısı Avrupa Türkünün katıldığı bu gecede de sergimize oldukça büyük ilgi gösterildi.

İstiklâl Gazetesi Temsilcileri sergiye ilgi gösterenlere; Çinlilerin Müslüman Uygur Türklerine yaptıkları insanlık dışı zulümleri anlattılar.

İstiklâl Gazetesi'ne çok sayıda yeni aboneler kazandığımız bu gecede Avrupa Türkleri Çin zulmünü lânetlediler. Avrupa'da kamuoyu oluşturmak için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini ifade ettiler.



Çin'de Yüksek Okul Bitirenler Niçin İş Bulamıyorlar?



“Almanya Dalgaları” Radyosunun verdiği habere göre, günümüzde Çin'de yüksek okulları bitirenlerin genel sayısı 23 milyon kişi olup, sadece geçen yıl yüksek okul bitirenlerin sayısı 1 milyon 240 bine ulaşarak önceki yıla göre 50 bin kişi artış göstermiştir. Fakat yüksek okul bitirenlerin çoğunluğu mesleki gücü ve kolektif faaliyet gösterme seviyeleri düşük olduğundan Fabrika, maden ve atölyeler onları çokça talep etmemektedir. Bu yüzden çoğu iş bulamadan boş gezmektedirler. Mesela, geçen sene yüksek okul bitirdikten sonra iş bulamayanların sayısı 1 milyon 240 bin kişiye ulaşmış bulunmaktadır. Almanya'daki bir makine imalatçısı şirketin Çin'de bulunan şubesinin yöneticisi olan Mr. Donn Çin'de yüksek okul bitirenlerin hiçbir mesleki bilgisinin bulunmadığını vurgulayarak, “ Mesela bir elektrik işçisi pense ve kontrol aletlerini yanına almaksızın işe başlamaktadır. Bazen ondan 'sen diplomanı nerden satın aldın' diye soracağım geliyor. Yine yüksek okulu bitirip gelenler hatta torna tezgâhlarının şalterini bile açmayı bilmezler” demiştir.

Yabancı ülke mütehassıslarının bildirdiklerine göre, Çin'in okutma usulü eski ve aksak olup, çağa uyumlu değildir. ETIC



Şahyar'da tatilde Dini Eğitim Alan 3 İlk Öğretim Okulu

Öğrencisine Ceza verildi



ETIC'in Doğu Türkistan'dan edindiği bilgilere göre, geçen hafta Şahyar Nahiyesinin Toyboldi köyündeki ilköğretim okulunun 3 Uygur öğrencisi kış tatilinden yararlanarak o köyde gizli olarak açılan Kuran kursuna giderek dini eğitim almaya başlamışlar. Bu durumdan haberdar olan yerel hükümet derhal okulun bütün öğretmen ve öğrencilerini toplayarak bir toplantı düzenleyip söz konusu 3 öğrenciyi ortaya çıkartarak sert şekilde tenkit etmiş ve bu üç gence her gün okula gelerek siyasi eğitime katılma cezası vermişlerdir.

Yerel hükümet yine, bu olayı bahane ederek diğer öğretmen ve öğrencilere de siyasi eğitime katılma mecburiyeti getirmiştir.

Son zamanlardan beri Çin hükümeti milli eğitim sahasına yönelttiği dinsizleştirme hareketini özel olarak güçlendirmekte ve birçok okullarda öğretmen ve öğrencilerin kendi aralarında “Selamünaleyküm”, “Allaha şükür”, “Allaha emanet”… Gibi dini içerikli kelimeleri telaffuz etmeleri yasaklanmıştır. Ayrıca, öğretmen ve öğrencilerin namaz kılmaları, oruç tutmaları, bayram ve cenaze namazlarına gitmeleri de şiddetli şekilde yasaklanmıştır. Bu yasaklara uymayanlar okuldan uzaklaştırılmaktadırlar. Hatta emekliye ayrılan ve yaşlanan öğretmenlerin de dini faaliyetlerle meşgul olmaları ve hacca gitmeleri yasaklanmıştır. Bazı okul rehberleri öylesine hadlerini aşmışlardır ki; Ramazan döneminde öğretmen ve öğrencilerin oruç tutmalarının önünü almak için kasıtlı olarak yemekler düzenleyip, yemek yemeyi reddedenleri cezalandıra gelmektedirler.02.02.2007



“Satır Arası” Haftalık Gazete Yayın Hayatına Başladı. Abdulmecit Avşar’ın Genel Yayın Koordinatörlüğünde çıkmaya başlayan yerel gazeteye yayın hayatında başarılar dileriz.



Stefan Harper: Kanada Kendi Vatandaşının Haklarını Korur



Kanada Başbakanı Stefan Harper : Çin hükümetinin elinde tutuklu bulunan Hüseyin Celil'in haklarından asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Kanada Başbakanı Stefan Harper 10.02.2007 tarihinde bir basın toplantısı düzenleyerek, Kanada'nın Çin'in İnsan hakları meselesinin devamlı takipçisi olduğunu ve bu konuya özel bir dikkat sarf ettiğini söyleyerek Kanada ile Çin arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerinin zarara uğramasından bir endişe duymadıklarını da ifade etti.

Ayrıca kendi vatandaşları olan ve bu gün Çin hükümetinin elinde tutuklu bulunan Hüseyin Celil'in haklarından da asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı. Stefan Harper söz konusu basın toplantısında özellikle Hüseyin Celil konusu üzerinde durdu. RFA



Doğu Türkistan da GULCA KATLİAMI

10. Yılı



Tarihin şahitlik ettiği en dehşet verici katliamlardan birinin daha 10. yılındayız. 05.02.1997 tarihinde, 1949 yılından beri Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan'ın Gulca vilayetinde Çin işgalcileri tarafından bir katliam gerçekleştirildi.

5 Şubat Çarşamba günü Kadir Gecesi olması münasebetiyle bir evde toplanarak Kuran okumakta olan bir gurup Doğu Türkistanlı kadın, Çin'in sözde güvenlik güçlerinin ani baskınına uğradılar. Bu kadınlar yaka-paça alınarak dipçik darbeleriyle polis merkezine götürülürler. Bu duruma tepki gösteren halkın polis merkezinin önüne gelerek Çin polislerinin suçsuz yere tutuklamak istedikleri kadınların serbest bırakılmasını istemeleri üzerine iki Doğu Türkistanlı kadının cesedi kalabalığın önüne atılır. Çinli polislerin bu insanlık dışı davranışlarının akabinde galeyana gelen silahsız halkın üzerine makineli tüfeklerle yaylım ateşi açılır. Bu şiddetli kurşun yağmuru altında yüzlerce masum Doğu Türkistanlı hayatını kaybeder.

Bundan sonra ise, Çin polislerinin durumu kontrol edebilmesi imkânsızlaşmış, yıllardan beri zaten bunun benzeri katliamlarla karşılaşan halk ellerine geçirebildikleri aletlerle Çin işgal güçlerine karşı topyekûn bir milli ayaklanma başlatmışlardır.

O günlerde çeşitli sebeplerle Doğu Türkistan'da bulunan yabancı ülke temsilcilerinin, uluslararası kuruluşlar ve dış basının verdikleri haberlere göre, Çin güvenlik kuvvetleri Gulca ayaklanması sırasında 400 Doğu Türkistan Türkünü olay yerinde şehit etmiş, pek çoğunun ağır yaralanmasına sebebiyet vermiş ve ilk aşamada 2000 kişiyi tutuklamıştır. Ölen 400 kişinin 16'sı, havaların aşırı soğuk olması nedeniyle üzerlerine sıkılan tazyikli su nedeniyle donarak ölmüş, 90'ı dövülerek öldürülmüş ve 160'ı da Çin güvenlik kuvvetlerinin açtığı ateşle şehit edilmiştir. Çin yönetimi, Gulca ve civarındaki bütün doktorlara bir genelge göndererek, ayaklanma sırasında yaralananların tedavilerini yasaklamış, tedavi edenlerin ağır cezalara çarptırılacağını duyurmuş ve böylece pek çok Doğu Türkistanlının gerekli acil tedavileri göremeden hayatını kaybetmelerine veya sakat kalmalarına sebebiyet vermiştir.

Aynı gece yapılan ev baskınları olayının sadece Gulca vilayetinde değil, eş zamanlı olarak birçok vilayet ve bölgelerde de yapıldığı ve sudan bahanelerle insanları evlerinden çıkartıp uluorta kurşuna dizdikleri haberleri de alınmıştır.

Doğu Türkistan halkı o günlerde dünyada eşine az rastlanır bir katliamla karşı karşıya iken, Türkiye'den Anadolu Ajansı Doğu Türkistan'a hâlâ “Uygur Özerk bölgesi”, İstiklâl Savaşçılarına ise “Gösterici Müslümanlar” adını verirken dünyanın önemli haber ajansları bölgeyi Türk yurdu olarak göstermekteydiler.

AFP, AP, CNN'in 10, 11, 12 Şubat tarihlerinde bütün dünyaya geçtiği geniş haber bültenlerinde Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı zulüm politikalarına geniş yer verdi. İşte konu ile ilgili batı basınından ve Türkiye'deki gazete başlıklarından bazıları: “5 Şubat akşamından; yani, kadir gecesinden beri Çin güvenlik kuvvetleri ile halk arasında sokak çatışmaları sürüyor.”

“Doğu Türkistan'da olağanüstü hal... Binlerce Müslüman tutuklandı.”

“Başkent Urümçi, Yarkent ve Kaşgar'da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.”

“Beş büyük yerleşim merkezinin kontrolü mücahitlerin eline geçti.”

“Kızıl Çin toplama kamplarında işkenceden, açlıktan ve soğuktan 15 ilâ 25 yaş arası gençlerde ölümler başladı.”

Dünya haber ajansları konuyu haber yapıyor, fakat dünyanın hiçbir insan hakları örgütü, hiçbir uluslar arası teşkilatı ya da herhangi bir devlet bu insanlık dışı katliamı sona erdirmek adına fiili bir girişimde bulunmuyorlardı.

Türkiye' de ise, T.B.M.M. yapılan günden dışı konuşmalar sırasında Hatay milletvekili Mehmet Sılay ve 49 arkadaşının konu ile ilgili olarak verdikleri soru önergesine zamanın Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın verdiği cevap bu günün hükümet yetkililerinin izledikleri politikalardan daha farklı değildi: “Türkiye, Sincan-Uygur Özerk Bölgesini, Çin Halk Cumhuriyetinin bir parçası olarak görmekte ve Çin Halk Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünün korunmasına önem atfetmektedir.”

Her hangi bir dünya devletinin kendi çıkarlarını korumak adına bir başka ülkenin ve milletin haklarını birilerine altın tepsi içerisinde sunmaya veya,“milli menfaatler” den söz ederek insanlığın çok derin yaralar almasına göz yumarak işlenen insanlık suçlarına çanak tutmaya hakkı yoktur.

Türk milletinin dünyadaki varlığına kasteden düşmanlara karşı verdikleri ve vermekte oldukları mücadeleler sırasında hayatlarını kaybeden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, Ruhları şad olsun diyoruz.



“Vazifemiz Oldukça Zor”



Wang Le Guan, Silahlı Polis Birliklerine Yönelik Yaptığı Konuşmada “Sinkiang (Doğu Türkistan)ın Güvenliğini Koruma Vazifemiz Oldukça Zor ve Meşakkatli” Dedi.

“Sözde Sinkang (Doğu Türkistan) Gazetesi”nin haberine göre “Otonom Bölge (Doğu Türkistan) Komünist Partisi”nin sekreteri Wang Le Guan 29.01.2007 tarihinde yapılan “2. Dönem Çin Silahlı Polis Birlikleri Sinkiang (Doğu Türkistan)Baş ünite Komünist Partisi”nin 17. Genişletilmiş toplantısında yaptığı konuşmada, Doğu Türkistan'ı işgal etmiş olan silahlı Polis birliklerinden, talim-terbiye ve askeri eğitimi daha da güçlendirerek partinin sadık askerleri sıfatıyla güvenliği korumak için mücadele etmelerini talep etmiştir. Ve “Sinkiang (Doğu Türkistan) ın güvenliğini koruma vazifemiz oldukça zor ve meşakkatli” demiştir.

Çin Silahlı Polis Birliklerinin doğu Türkistan'da konuşlandırılmış baş ünitesi özellikle bu bölgede meydana gelen halk ayaklanmalarını, milli başkaldırıları ve Uygurların milli hareketlerini bastırmakla mükellef olup, onların sayısı tahminen 100 bin civarındadır. Onların bütün vilayet ve nahiyelerde oldukça çok sayıda şube ve üniteleri var. Normalde Doğu Türkistan'daki ölüm cezalarını da silahlı polis birlikleri icra etmektedir. ETIC



Wang Le Guan ve İsmayil Tilivaldi, Koşrap

Katliamına Katılan Çin Askerlerinden Hal-Hatır Sordu



ETIC-“Sinkiang(Doğu Türkistan) Gazetesi”nin verdiği habere göre, 31.01.2007 günü “Otonom Bölge(Doğu Türkistan)Komünist Partisi”nin sekreteri Wang Le Guan, “Otonom Bölge”(Doğu Türkistan)Başkanı İsmayil Tilivaldi başta olmak üzere bir grup heyet, “Sinkiang(Doğu Türkistan)Toplum Güvenliği Bakanlığı”nın Askeri Eğitim Kampına giderek bu yıl 05.01.2007 tarihinde Koşrap Katliamına katılan Çin askerlerinin hatırını sorarak onlara para ödülü dağıtmıştır.

Wang Le Guan Eğitim kampında askerlere yönelik yaptığı konuşmasında onların “Üç Türlü Güçler” e darbe vurmada kahramanlık göstererek “Sinkiang”(Doğu Türkistan)ın barış ve güvenliği için büyük katkı yaptıklarından söz etmiştir. Bununla beraber Çin asker ve polislerinden “Üç Türlü Güçler” e sert darbe vurmanın önemini muhafaza edip, emirlere harfiyen uyarak ve her an uyanık kalarak “Üç Türlü Güçler”in bölücülük hareketlerinin engellenmesini istemiştir.

Aynı gün Wang Le Guan ve İsmail Tilivaldi yine, “Sinkiang (Doğu Türkistan)Askeri Bölgesi” bünyesindeki malum bir hava savunma bölüğünü de ziyaret ederek onların askeri faaliyetlerini gözden geçirmiştir. ETIC'in Doğu Türkistan'dan edindiği bilgilere göre, Çin makamları Koşrap olayını bahane ederek Doğu Türkistan'ın askeri bölgelerinde Uygurlara yönelik olarak geniş çaplı tutuklama hareketi başlatmış olup, bu harekat esnasında önceleri hapis cezasına karar verilerek hapse atılan ve cezalarının bitiminde serbest bırakılan bir çok Uygurları tekrar tutuklayarak hapse atmışlardır. Bazı gayri resmi istatistiklere göre, Koşrap olayından bu yana Çin polislerinin Doğu Türkistan'da 2000'e yakın Uygur'un siyasi sebeplerle tutuklandıkları kaydedilmektedir.



Doğu Türkistan'da Uygurlar Özgürlükten Mahrum Bırakıldı



RFA Radyosunun ücretsiz hattı aracılığı ile telefon eden bir Uygur'un anlattıklarına göre, Doğu Türkistan'da Uygurlar özgürlükten tamamen mahrum bırakılmışlardır. Doğu Türkistan halkının dört tarafı Çin'in askeri birlikleri ile çevrilmiş halde sıkıntı içinde yaşamaktadırlar. Doğu Türkistan'da Uygurlar kendi dillerini kullanamıyorlar. Okullarda kendi dillerinde ders dinleyememektedirler. Kendi basını yok tümüyle Çin'in müstemlekesi olarak yaşamaktadırlar. Özgürlük yok.

RFA Radyosunun ücretsiz hattından telefon eden bir Uygur'un anlattıklarına göre, Uygur Otonom Bölgesi (Doğu Türkistan)nde Uygur yetkililerin(!) hepside birer kuklaya çevrilmişlerdir. Uygurların tepkilerini kaale almazlar. Onlar şeklen Uygur ancak, Çin hükümetinin ağzından konuşurlar. Her hangi bir mevzu olduğunda hemen siyasileştirerek Uygurları sebepsiz yere “terörist”lerle ilişkilendirerek değerlendirirler.

RFA'ya telefon eden bu Uygur'un ifadelerine göre, “Uygur Otonom Bölgesi (Doğu Türkistan)”ndeki “milli görünüm”lerin hepsi Çin hükümetinin epey bir masraf ederek yaptığı “milli şekil”dir. Normalde ise, Uygurların bir alanda toplanarak Uygurca konuşarak mutlu bir biçimde gülerek eğlendikleri bir durum söz konusu değildir. Çin hükümetinin suni organizasyonlarının asıl amacı ise, dış ülkelerden Uygurların feryatlarını gizlemeye yöneliktir.

RFA'ya içini döken Uygur, sözlerine şöyle devam ediyor: “Uygur Otonom Bölgesi(Doğu Türkistan)nde Çinliler Uygurları açıkça aşağılarlar. Uygurlarla Çinlilerin barış içinde yaşamakta oldukları söz konusu değildir. Uygurlar için öfkelerini yutmaktan başkaca yol yoktur. Doğu Türkistan'da Çin hükümetinin politikalarına yardım etmekte olanlar tıpkı Çinli gibi davranan, Çinli karakterli ve sadece fiziki olarak Uygur gibi görünen, kendileri için çıkar temin etmekten başka bir şey düşünmeyen kişilerdir. 12.02.2007-RFA-Veli



Nurbekri, “Vatanperver Dini Zatlar”ı Eğitme Görevinin Sıkı

Tutulmasını Talep Etti



Mescitlerde Komünist Partisinin propagandasını yapmayı reddeden dini zatları “yasa dışı dini unsur” şeklindeki yaftalama ile tutuklayıp hapse atıyor. Onların yerlerine baldırı çıplak yarım hocaları yerleştirerek onlar aracılığı ile Allah'ın dergâhında komünist partisinin çeşitli politikalarının propagandasını yaparak Müslüman halkı komünist partisine karşı sadık olmaya çağırmaktadırlar.



“Sinkiang (Doğu Türkistan) Gazetesi”nin verdiği habere göre, 01.02. 2007 tarihinde “Otonom Bölge (Doğu Türkistan) Birlik Saf Bölümü milli ve dini işler komiteleri müdürleri toplantısı” tertip edilmiş olup, “Otonom Bölge (Doğu Türkistan) Komünist Partisi”nin sekreter yardımcısı Nurbekri toplantıda bir konuşma yapmıştır.

Nurbekri yapmış olduğu konuşmasında dini hizmeti güvenlik hizmetlerinin mühim bir ayrıntısına dönüştürerek “Vatansever Dini zatlar” ı eğitme hizmetini daha da derinleştirerek dini zatları temel kabul etmek suretiyle siyasi eğitim vermeyi, Arap dili öğrenilen okulların tesis edilmesi işlerinin güçlendirilmesini talep etmiştir.“Otonom Bölge (Doğu Türkistan) Halk Hükümeti” nin Başkan Yardımcısı Cabbar Abdullah'ta bu yakınlarda yaptığı konuşmasında dini görevleri Parti ve hükümet hizmetlerinin umumi vaziyeti için harekete geçirmeyi talep etmiştir.

Bugün Doğu Türkistan, Çin hâkimiyetinin dini alana yönelttiği baskı ve siyasi ziyankârlıklarının doruğa ulaştığı bir dönemi yaşamaktadır. Mescitlerde Komünist Partisinin propagandasını yapmayı reddeden dini zatları “yasa dışı dini unsur” şeklindeki yaftalama ile tutuklayıp hapse atıyor. Onların yerlerine baldırı çıplak yarım hocaları yerleştirerek onlar aracılığı ile Allah'ın dergâhında komünist partisinin çeşitli politikalarının propagandasını yaparak Müslüman halkı komünist partisine karşı sadık olmaya çağırmaktadırlar.
TRABZON61
TRABZON61
.::Otağ Yetkilisi::.


.::Otağ Yetkilisi::.


Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Turkey10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Gencat10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro10
Yaş Yaş : 39
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Trabzon
Lakap Lakap : ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/11/84
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Çanakkale´ye yürüyüş
İletiler: İletiler: : 1325
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 12/04/09
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro1010
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... 910
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Empty Doğu türkistan'da islâm dinine şiddetli baskı

Mesaj tarafından TRABZON61 Çarş. 4 Kas. 2009 - 9:17

DOĞU TÜRKİSTAN'DA İSLÂM DİNİNE ŞİDDETLİ BASKI



İşgalci Çin hükümetinin Doğu Türkistan'daki insanlık dışı Uygulamaları her geçen gün daha da vahşileşiyor. Yıllardan beri Doğu Türkistan halkı üzerinde tedrici bir asimilasyon ve soykırım politikası uygulamakta olan Çin devleti son zamanlarda söz konusu politikalarını daha da sertleştirdi.

Bunun sebebi ise, son yıllarda dünya devletleri ile yapmakta olduğu sözde ticari potansiyelini kendisi için bir siyasi güç olarak kazanç hanesine kaydetmiş olmasındandır. Zira dünyanın bütün ülkeleri Çin'in sahte ve kalitesiz mallarına teslim olmuş görünmektedir. Dünya ülkelerinin Çin'e olan bu mahkûmiyeti de Çin'i daha da kuvvetlendirmekte ve cesaretlendirmektedir. Bu sebeple de işgali altındaki Doğu Türkistan Türklerine yapmadık işkence, soykırım ve ırki aşağılama bırakmamaktadır.

“Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”nin verdiği bilgilere göre, Şahyar Nahiyesinin Toyboldi köyünde yerel hükümetin insan haklarına tamamen aykırı ve akıllara durgunluk verecek tarzdaki uygulamasını gözler önüne sermektedir. Buradaki uygulamayı bütün Doğu Türkistan'a teşmil edebiliriz.

Kış tatilinden istifade ederek köyde açılan bir kuran kursunda dini bilgiler almakta olan 3 ilköğretim okulu öğrencisinin olduğu haberini alan Çinli yerel hükümet bütün köy sakinlerini okulda toplayarak söz konusu 3 öğrenciyi ve ailelerini halkın huzurunda çok sert bir biçimde tenkit ederek adeta sistemin düşmanı ilan etmişlerdir. Bu üç ilköğretim okulu öğrencinsin de her gün okula gelerek tekmil vermelerini ve her gün siyasi eğitim almaları cezası vermişlerdir. Bununla beraber aynı okulun öğrenci ve öğretmenlerinin de siyasi eğitimden geçirilmeleri uygulaması başlatmışlardır.

Bilhassa 2003 yılından beri Doğu Türkistanlılara yönelik dini baskıları arttırmışlar Maarif sahasında öğretmenlerle öğrenciler arasında “Selamünaleyküm”, “Allaha şükür”, “Allaha emanet”… Vb. manevi terimlerin kullanılmasına yasak getirilmiş ve buna uymayan öğretmen ve öğrenciler okuldan uzaklaştırılmaktadırlar. Hatta emekliye ayrılan ve yaşlanan öğretmenlerin de dini faaliyetlerle meşgul olmaları ve hacca gitmeleri yasaklanmıştır. Bazı okul rehberleri öylesine hadlerini aşmışlardır ki; Ramazan döneminde öğretmen ve öğrencilerin oruç tutmalarının önünü almak için kasıtlı olarak yemekler düzenleyip, yemek yemeyi reddedenleri cezalandıra gelmektedirler. Ayrıca, öğretmen ve öğrencilerin namaz kılmaları, oruç tutmaları, bayram ve cenaze namazlarına gitmeleri de şiddetli şekilde yasaklanmıştır. Mao döneminde “Din morfindir, insanı uyuşturur, çalışmaktan alıkoyar” sloganı ile bütün cami ve mescitler kapatılmış, “İbadet esnasında geçen zaman boşa geçen zamandır” denilerek namaz kılmak kesinlikle yasaklanmış ve bu yasaklara uymayanlar çok ağır şekillerde cezalandırılmışlardır.

Mao'nun ölümünden sonra “Batıya açılma Projesi” çerçevesinde kısmen bir gevşeme söz konusu ise de, İlköğretim okullarında “Çift Dilde Eğitim” adı altında başlatılan Çince eğitime geçilmesine paralel olarak dini baskıları şiddet bir şekilde arttırdılar. Bilhassa “11 Eylül” olayından sonra ellerine büyük bir koz geçiren işgalci Çin devleti Doğu Türkistan halkı üzerindeki dini baskıları had safhaya çıkarttılar.

Halkın saygı duyduğu kişilerin hemen hepsine de “Radikal dinci”, “yasa dışı faaliyette bulundu”, “Yurt dışındaki yasa dışı İslâmi terör örgütleri ile ilişkisi var” yaftaları vurarak tutuklayıp hapislere attılar ve hatta kimilerini de kurşuna dizdiler.

Komünist Çin devletinin zaten din düşmanlığı bütün dünya tarafından bilinen bir gerçektir. Fakat her nedense sudan bahanelerle Doğu Türkistan halkının dini inancına darbe üstüne darbe vurmasına ve insanlık dışı uygulamalar gerçekleştirmesine bütün dünya seyirci olmakla yetinmektedir.

Oysaki Doğu Türkistan halkının asırlar öncesinden beri inandığı din olan İslam dini yalnızca Doğu Türkistan halkına ait bir din olmayıp, bütün dünyadaki Müslümanlarında inandığı bir dindir. İslam düşmanı batılı zihniyetin Doğu Türkistan'da yaşananlara sessiz kalması normal olabilir. Fakat dünya İslam âleminin bu konudaki duyarsızlığını anlamak mümkün değildir.



GAYESİ NET OLMAYAN, ALTI-ÜSTÜ BELİRSİZ TEŞKİLAT

VE GRUPLARA KARŞI UYANIK OLMAMIZ GEREKİR



Dış ülkelerdeki Uygurların sayılarının artması ve sürekli olarak güçlenmesine paralel olarak yakın dönemlerden beri milli mücadele saflarımızda gaye ve maksadını açık bir şekilde izah edemeyen ve anlaşıldığı kadarı ile arkası teferruatlı bazı teşkilat ve gruplar ortaya çıkmaya başladı.

Onların ortak özellikleri ise şu:

1-Vatanımızın isminden ve ay-yıldızlı Gökbayrağımızdan kendilerini uzak tutarlar.

2-Onların hiçbir toplumsal temeli olmayıp kendilerinin yaşamakta oldukları ülkelerdeki Uygur toplumunun destek ve yardımlarından uzaktırlar.

3- Bu teşkilatları ortaya çıkartanların hepside Çin'e rahatça gidip gelmekte olan, Çin'den mal getirip ticaret yapmakta olan, anne-babası ya da yakın akrabaları Çin'de salâhiyet sahibi olan kişilerdir.

4- Bu kişilerin çoğunluğu dış ülkelerde uzun yıllardan beri aktif faaliyet göstermekte olan ve halkımız tarafından kabul ve destek gören merkezi teşkilatlarımıza gizli ya da aleni olarak karşıdırlar. Onlar kendi etraflarına topladıkları ortakları ile beraber bu teşkilatlarımıza ve onların rehberlerine kasıtlı olarak hücum ederler.

5-Sanki belli bir yerden emir almışçasına teşkilat ve toplumumuzu bölmeye ve parçalamaya çalışırlar. Bu maksatlarına erişmek için siyasi anlayışı ve sezgileri zayıf olan kardeşlerimizi kendilerine çekerek, onları şefkatle misafir etmekte tereddüt etmezler. Kısacası bu tür kişilerin söylem ve icraatları insanın kafasında çeşitli şüphe ve görüşlerin oluşmasına yol açar.

Bizim milli hareketimiz oldukça teferruatlı ve şerefli bir harekettir. Milli mücadelemizin güçlenmesini müteakip Çin hâkimiyetinin dış ülkelerdeki teşkilatlarımıza ve köklü siyasi faaliyetçilerimize yönelttiği siyasi saldırı ve iftiraları da artıyor. Çin Toplum Güvenliği Bakanlığının 4 teşkilatımız ile 11 siyasi faaliyetçimizi dünya kamuoyuna “terörist” ve “terörist teşkilat” olarak tanıtmaya çalışması bunun en açık bir ispatıdır. Diğer taraftan Çin hâkimiyeti dış ülkelerde milli duygularını ve milli gururunu kaybeden bir kısım Uygurları ve kendisinin bir dizi eğitimden geçirdiği güruhu seferber ederek suni teşkilat ve grupları ortaya çıkartarak “Uygur” ismini kullanarak Uygurların milli hareketlerini parçalamaya ve bölmeye teşebbüs etmektedirler. Bunun göstergeleri epey çok sayıdaki ülkelerde görülmektedir.

Bu sebeple, halkımız bu mesele konusunda uyanık bulunmalı ve milli mücadelemizin sağlam bir şekilde gelişmesi için gerekli katkıyı yapmalıdır. Gayesi açık olmayan ve altı-üstü belirsiz durumdaki teşkilat ve şahıslarla olan münasebetlerindeki sınırlarını belirleyerek onların bozgunculuk hareketlerine açık bir tavırla ve kesin bir biçimde karşı çıkmalıdırlar.

(ETIC 'in kısa mülahazası)



Hollanda da Çin Zulmü Lanetlendi



Hollanda'da yaşayan 500 kadar Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur Türkleri, parlamento kenti Lahey'de bir yürüyüş yaptı. Hollanda par1amentosu önünde bir araya gelen Uygur Türkleri ve onlara destek veren bazı sivil toplum örgütü mensupları, 5 kilometrelik bir mesafede bulunan Çin Elçiliğine yürüdü. Yaklaşık 500 kişinin katıldığı yürüyüş boyunca Çin'i telin eden ''Mazlumlar burada insan hakları nerede'', ''özgürlük istiyoruz'', ''katil Çin'', ''vatan sana can feda'' şeklinde Uygurca ve Türkçe sloganlar atıldı. Yürüyüş Çin Elçiliği önünde okunan mektupla sona erdi. Merkezi Tilburg kentinde bulunan Hollanda Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Bahtiyar Şemsettin düzenlenen gösteriyle ''Çin devletinin korkunç zulmünü protesto ederek tüm dünyaya duyurmak istediklerini'' belirtti.

Şemsettin, 1949'da ülkeleri Doğu Türkistan'a yapılan Çin işgalinden sonra bugüne dek 60 bin kardeşlerinin şehit edildiğini belirterek şöyle konuştu: ''1997 yılında salt haklarını aramak için gösteri yapan binlerce insan soykırıma uğradı. Her sene yaptığımız bu yürüyüşle, bu soykırımı gündeme getirmek istiyoruz. Çin'i şiddetle protesto ediyoruz. Doğu Türkistan'da yaşayan insanlarımız halen korkunç bir zulüm altındalar. Her türlü insanî haktan mahrumlar. Halen dolaylı yollarla soykırıma tabi tutuluyorlar. Ne ibadet özgürlüğü var ne de insanca yaşama özgürlüğü." Birçoğu Hollanda'da mülteci kamplarında kalan Uygurlar özgürlük mücadelesi vermeye ve dünya kamuoyuna seslerini duyurmaya çalışı yor. Bu arada; Çin Dışişleri Bakanlığı, terörizm suçuyla yargılanan Doğu Türkistanlı bir Kanada vatandaşının konsolosluk yardımı almasına müsaade etmeyeceklerini belirtti.

Hüseyin Celil isimli Kanada vatandaşı imamın aynı zamanda Çin vatandaşı olduğunu belirten Çinli yetkililer, Kanadalı makamların davayı takip etmelerine izin verilmeyeceğini açıkladı. 2001'de Kanada vatandaşlığı alan Celil'in yakınları ise, akrabalarının suçsuz olduğunu belirterek, Celil'in terörist olarak nitelenmesini kınadı. Bu arada yakınları, Uygur Türkü olan Celil'in Ürümçi şehrinde tutukluluğu sırasında işkenceye uğradığını ileri sürdü.



Turfan'a Bağlı ............an Nahiyesindeki Bazı Uygur Kızları “İşe

Yerleştirilmek” Üzere Çin'e Götürülüyor



13.02.2007 “Sinkiang (Doğu Türkistan) Haber Sitesi”nin bu yakınlarda verdiği haberden, Doğu Türkistan'ın Turfan vilayetine bağlı ............an Nahiyesinden 167 Uygur gencin Çin'in Jejyang eyaletinin Heyyen nahiyesindeki bir Konfeksiyon fabrikasına çalışmaya gönderildikleri öğrenildi.

Bundan önce Çin haber organları yine, Peyzavat ve civarındaki nahiyelerden özel olarak Uygur kızlarının içerideki Çin bölgelerinde işe yerleştirildiklerini, geçen yıl Peyzavattan bir defada 400 kızın, hemen ardından da 200 kızın Çin'in içeri bölgelerine götürüldüklerini haber yapmıştı. Konu ile ilgili yansımalara göre, Bu defa Çin'e götürülen kızların sayısının, hükümet yetkililerinin verdikleri rakamlardan çok daha fazla olduğu ve bu olayın aynı zamanda bir mecbur etme temelinde cereyan ettiği açıklanmaktadır.

Haberden anlaşıldığına göre, ............an nahiyesinden Jejyang eyaletine götürülen bu 167 gencin cinsiyetlerinden söz edilmemiş olduğundan RFA Radyosu ............an nahiyesine telefon etmiş ve Çin'e götürülenlerin % 95'ini kızların oluşturduğu öğrenilmiştir. Telefona çıkan ............an nahiyesi Tren İstasyonunun başkanı Wu Guy Tung, Jejyan'ın Heyyan nahiyesindeki Konfeksiyon fabrikasına yerleştirilen işçilerden kendisinin tam olarak haberdar olduğunu bildirerek RFA muhabirine tafsilatlı olarak malumat verdi.

O verdiği mülakatta; “Bizim ............an nahiyemizden ilk önce 68 kişi, daha sonra 178 kişi Çin'e gönderildi. Çoğunluğu köylerdeki kadınlardır. Yani bu gönderilenlerin % 95'ini bayanlar teşkil ediyor. Onların hepsi de Orta Okul ve Lise mezunudurlar. Yaş sınırlamasına göre kesinlikle en az Orta Okul mezunu olma şartı getirilmiştir. Bunların hemen hepsi de Liseyi bitirip Üniversitelere giremeyenlerdir.

Bizim Turfan vilayetinde kuraklık had safhada. Su az olduğundan yaşam alanları az. Çiftçilerin her aldıkları mahsulleri ve gelirimiz az. Bu sebeple çiftçilerin gelirini yükseltmek için nahiye hükümeti, yani bizim Nahiye başkanımız özellikle Çin'in iç kısımlarında iş araştırması yaparak döndükten sonra geniş çaplı bir teşvikat yürüterek çiftçilerin kızlarını içeri bölgelerdeki Konfeksiyon Fabrikalarına giderek çalışmaya çağırdı.

İlk müracaatların sayısı 100'ü geçti. Fakat resmen yola çıkılacağı zaman bir kısım anne-babalar çocuklarını göndermediler. Çünkü Uygurların örf ve adetlerine göre kızlarını yalnız başlarına dışarıya yollamayı doğru bulmuyorlar. Fakat ilk gurup yola çıktıktan sonra şu anda bu cihetteki istekler çoğaldı. İşe başlayanların hepsi Uygur. Onların yol harcırahı için nahiye yetkilileri 100'er yuen para dağıttı. Onları Fabrikaya götürerek işe yerleştirecek görevliler tayin etti.” Dedi. Tren istasyonu başkanı, bizim ona “onların maaşları ne kadar” diye sorduğumuz soruya, “2000 yuen den 3000 yuen'e kadar” diye cevap verdi.

O yine, Uygur kızlarını Çin'deki fabrikalarda çalışmaya yerleştirme görevine ............an nahiyesinin nahiye başkanı Ferhat Tohti'nin öncülük ederek sorumluluk üstlendiğini de sözlerine ekledi.

Çince bilmeyen Uygur kızlarının Çin'e götürülmesi çeşitli soruları da beraberinde getirdi. RFA Radyosu temsilcisi, ............an nahiyesinin nahiye başkanı Ferhat Tohti'den Okuma yaşındaki kızlara fabrikalarda çalışmayı teşvik etmedeki maksadını, özellikle de bir kısım anne-babaların karşı çıkmakta olduğu bir zamanda niçin böyle bir konuyu dayatmakta olduklarını sordu. Her ne kadar ............an nahiyesinin Tren istasyonu başkanı Wuguytong RFA muhbirlerine Uygur kızlarının aldıkları maaşın 2 bin yuen ile 3000 yuen arasında olduğunu söylemişse de, RFA muhabirinin telefon görüşmesini kabul eden Turfan bölgesindeki bir kadın, bu konuda verdiği bilgide onların 1000 yuen aldıklarını söylediklerini bildirdi.

Dış ülkelerdeki Doğu Türkistan Faaliyetçileri Doğu Türkistan'da yaşayıp, “ Çin dilini bilmiyor” bahanesiyle işe yerleşemeyen Uygur kızlarının, bütünüyle Çin dilinin kullanıldığı Çin ülkesine götürülerek işe yerleştirilmesinin mantıksızlığını ve Çin'e götürülen Uygur kızlarının çeşitli türde istenmedik olaylarla ve horlanmalarla karşılaşacaklarını bildirmektedirler. Dünya Uygur Kurultayının Kadınlar Komitesi başkanı Aygül Yusuf Hanım RFA'nın görüşme teklifini kabul ederek kendisinin bu konudaki görüşlerini ortaya koydu. RFA' Radyosu, ............an nahiyesi Tren istasyonunun başkanı olan Wu Guy Tung'dan hükümetin Turfan vilayetine bağlı bütün nahiye ve köylerden Çin'e gönderilecek olan Uygur kızlarının sayısının 5000'e ulaştırılacağının haberini aldı. RFA



Doğu Türkistan'ın Köylerine Yapılmakta Olan Yatırımlardan

Kimler Yararlanıyor?



“Şinhua Haber Sitesi”nin 30.01.2007 tarihli haberinde 2006 yılında Doğu Türkistan'da “Yeni Köy Kalkındırma İdaresi” için 77 milyar 700 milyon yuen yatırım yapılarak köylerde sosyalizm temeline dayalı büyük değişimler sağlanmış.

Bunun sonucunda geçen yıl Doğu Türkistan'daki çiftçi ve besicilerde kişi başına düşen yıllık gelir 2742 yuen'e ulaşmış olup, rekor seviyelere ulaşmış!Yukarıdaki meblağ, köylerin yol inşaatına, hastalıkların önlenmesi çalışmalarına, içme suyunu iyileştirmeye ve temel birimlerin kültürel yapılanması… Gibi alanlara harcanarak köylerin geçim seviyesi iyileştirilmiş!

Fakat Çin medyasında yayınlanan daha başka haberler Doğu Türkistan'da Uygurların yoğun halde yerleşik bulundukları güney bölgelerdeki yerli halkın geçim seviyesinde hiçbir değişikliğin olmadığını göstermektedir. Mesela, “Tiyanşan (Tanrı dağı) İnternet Sitesi”nin 21.10.2006 tarihinde yayınladığı haberde Kaşgar vilâyeti Komünist Partisinin sekreteri Shi Da Gang Ürümçi’de toplanan parti kurultayında yaptığı konuşmada aynen şöyle demiştir: “Eğer Güney Sinkiang (Doğu Türkistan)ın durumu iyileşmezse bütün Sinkiang'ın durumunun iyileşmesi mümkün değil. Kaşgar vilayeti ise Sinkiang (Doğu Türkistan)ın kırsal alanı geniş ve nüfusu büyük olan bir bölgesi olup, Kaşgar'daki çiftçilerin sayısı bütün Sinkiang (Doğu Türkistan)daki çiftçi sayısının 6'da birini teşkil etmektedir… Fakat türlü sebepler den dolayı çiftçilerin yıllık gelirlerini arttırmak zor olmaktadır. Geçen yıl kişi başına düşen ortalama gelir bir önceki yıla göre 200 yuen artmış olarak 1800 yuen civarında olmuşsa da bununla sadece çiftçilerin karınlarını doyurma işi halledilebilmiştir.”

Kaşgar valisi Akber Gopur'da bir konuşma yaparak dert dökmüş ve Kaşgar'da ki durumda bir kalkınma sağlanacaksa Vilayet bünyesindeki 5 ırmak ve akıntıya dâhil olan 800 küsur metre uzunluktaki sel felâketinden korunma setlerini sağlamlaştırmak gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, çoraklığın giderek artmasıyla ciddî tehlike altına kalan 4 milyon 600 bin dönüm tutarındaki ekili alanları ıslah etmek için ciddi biçimde tedbir almak gerektiğini, vilâyet genelinde şimdiye kadar idare lambası ile %10 nispetindeki kırsal yerleşim alanlarına elektrik getirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Hoten vilayetinin vaziyeti daha da ağır olup, buradaki yerli çiftçilerin yıllık kişi başına düşen gelir 1000 yuen etrafındadır. Hal böyle iken insanların kafasına “köylere yapılan bu kadar çok yatırım nereye gitti? Ondan kimler yararlanıyor? Neden Uygurların iktisadî durumunda bir iyileşme olmuyor? Şeklinde sorular gelmektedir.

Fakat Doğu Türkistan'ın durumuna bakacak olursak, Çin hükümetinin temel hedefini Bingtuen'in çiftçilik alanlarını kalkındırmaya yönelttiklerini görebilmek zor değil. ETIC
TRABZON61
TRABZON61
.::Otağ Yetkilisi::.


.::Otağ Yetkilisi::.


Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Turkey10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Gencat10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro10
Yaş Yaş : 39
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Trabzon
Lakap Lakap : ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/11/84
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Çanakkale´ye yürüyüş
İletiler: İletiler: : 1325
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 12/04/09
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro1010
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... 910
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Empty Azerbaycan da HOCALI KATLİAMI

Mesaj tarafından TRABZON61 Çarş. 4 Kas. 2009 - 9:17

Azerbaycan da HOCALI KATLİAMI



[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


26 Şubat günü Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanısıra aynı zamanda insanlık tarihi için de kelimenin tam anlamıyla siyah bir sayfadır.

Türk Milletini "Sözde Ermeni Soykırmı" yapmakla suçlayanlar asıl Ermeni'lerin dün Anadolu'da, bugün Azerbaycan'da yaptıklarına bakmaları gerekmektedir.

1992 senesinin 25 Şubatını 26 Şubata bağlayan gecesi, ağır silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı 'ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptılar.

Stratejik bir konuma sahip olan Hocalı 'yı, Ermeni'ler 10 Eylül 1991 tarihinden 25 Şubat 1992 tarihine kadar geçen 5 aylık süre içinde kuşatma altında bulundurdular.

25 Şubat gecesi Rus Motorize Alayının tanklarından açılan "" ve roket saldırıları ile bölgedeki tek havaalanı olan Hocalı havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dışarısı ile ilişkisi tamamen kesildi.

Şehri savunan askerlerin kahramanca şehit olmasından sonra Hocalı 'nın işgali sonucu sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledilmiştir. Resmi verilere göre, o gece 613 kişi hunharca katledilmiş; bunlardan 83 çocuk, 106 bayan acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürülmüştür. Ayrıca, 487 kişi ağır yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmıştır. 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmıştır. Ermeniler şehitleri acımasızlıkla, gözlerini oyarak, kafataslarının derisini soyarak ve vücutlarının farklı organlarını keserek öldürmüştür. Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlarımız diri diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin bir çoğunun cesetleri yakılmıştır.

Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı 'da dehşet verici olaylar yaşandı. Ermeniler canlı insanların kafataslarını yüzdüler, sağ olarak ele geçirdikleri insanları sistematik bir işkenceye ve tıbbi deneylere tabi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Yapılan bu katliamın sonucu on bin kişilik Hocalı kentinden ancak iki bin kişi sağ kurtulabildi.

1988 yılında başlayan Ermenistan Azerbaycan savaşında üç yüz bini Ermenistan'dan olmak üzere bir milyondan fazla Azerbaycan Türkü Azerbaycan'ın işgal edilmiş topraklarından göçe zorlandı. Bu insanlar şimdi soğukta, kışta, aç, yoksul, sefalet içinde çadırlarda yaşamaktadırlar.

Burada dünya kamuoyuna seslenmek istiyoruz. 85 yıl öncesinin olaylarıyla ilgilenme cesaretini gösterenler, Ermeni'lerin çok yakın geçmişimizde Karabağ'da yaptıkları vahşetleri niye görmüyorlar? Soykırım deniliyor.

Ya Ermeni'lerin 1992 yılında Hocalı 'da yaptığı vahşete ne ad verilmeli?Bu vahşet soykırım değil mi?

Bu katliam, Ermeni'lerin Türklere karşı yaptıkları ilk katliam değildir. 1905 ve 1920 yılları arasında Azerbaycan'ın Baku, Şamahı, Guba, Karabağ bölgelerinde yine Rus askerlerinin desteği ile büyük katliamlar yaparak binlerce insanımızın katline sebep oldular.

Yakın tarihimizde Ermeni terör örgütü ASALA'nın 37 Türk diplomatını katletmesine, Türkleri soykırım yapmakla suçlayanlar neden sessiz kaldılar? İnsan hakları savunucuları bu olayları görmüyor mu?

Ermenistan’ın Azerbaycan'ın %25 topraklarının işgalini niye kimse görmek istemiyor?



GÜNEY AZERBAYCAN TÜRK MİLLETİ RESMEN TANINIYOR



Müge Çetinkaya- 1995 yılında İran`ın Tebriz şehrinde kurulan Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketinin, 2002 yılında İran dışına yayılarak güçlenmesiyle sürdürdüğü faaliyetler, uluslar arası kurumların gündeminden düşmemekte.



2003 yılındaki Babek Galası yürüyüşünde milliyetçilerce kaldırılan milli bayrak; 1813 Gülüstan - 1828 Türkmençay anlaşmaları ile, Araz çayı sınır alınarak parçalanan Azerbaycan`ın birleşmesi yolunda dalgalandırılmış kutsal semboldü. Kısa zamanda ataklarına devam eden GAMOH çatısı altındaki milli hareketçiler, maddi zorluklara rağmen ayakta kaldılar. Uluslararası kuruluşların dikkatini çeken Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi, 1-2 Şubat 2007 günlerinde tarihi bir atak daha yaptı. Resmi olarak, UNPO ( Devletsiz milletler teşkilatı) tarafından Belçika`nın başkenti Brükseldeki Avrupa Parlamentosuna davet edilen GAMOH lideri Dr. Çöhreganlı`nın, burada süren iki günlük temasları neticesinde;

-Güney Azerbaycan`ın mazlum Türk milleti UNPO tarafından resmen tanındı,

-2003 yılında dalgalandırılan kutsal bayrak Güney Azerbaycan Türklüğünün resmi bayrağı olarak kabul edildi,

-GAMOH`un, bu mazlum milleti temsil edebilecek tek teşkilat olduğu açıklandı.

İki günlük temasların sonunda Dr. Çöhreganlı , Gülüstan anlaşması imza edilene kadar bir olan Azerbaycan topraklarının parçalanışı ve Azerbaycan Türk milletinin haklarının elinden alınışı konularında dinleyicilere seminer verdi.

Güney Azerbaycan`da sürdürülen milli hareket ve milliyeti baskı altında tutulan mazlum Türk milleti hakkında yaklaşık onsekiz ay araştırma yapan UNPO`nun davetine, GAMOH`den dört kişilik heyet katıldı.



Güney Azerbaycan Bayrağı Tebriz`de Dalgalandı



Müge Çetinkaya -21 Şubat Dünya Ana dili günü münasebetiyle Güney Azerbaycan şehirlerinde etkinlikler gerçekleştiriliyor. Üniversite öğrencilerinin öncülüğünde harekete geçen halk , “Türk`ün dili ölen değil , Fars diline dönen değil “ , Ölüm olsun Faşizme” , “Haray haray ben Türkem” , “We are Türk” sloganlarının yazılı olduğu dövizleri taşıdılar. Güney Azerbaycan`ın başkenti Tebriz`de , 20 Şubat günü Ebu Reyhan ve Abrisan meydanlarındaki üst geçitlere milli bayrak asıldı. Dakikalarca asılı kalan bayrak , halk tarafından alkışlandı. Bu olay üzerine adı geçen meydanlar Tebrizlilerce “bayrak meydanı” olarak anılmaya başlandı. Tebriz`de dalgalandırılan bayrağın , geçtiğimiz Mayıs ayındaki milli ayaklanmalarda şehit olan gençlerden birinin annesinin diktiği ve “oğlum bu bayrağı öpüp çıktı , bir daha dönmedi.” diye göz yaşı döktüğü bildirildi.



Şeyhül Muharririn

AHMET KABAKLI ANILDI



Türk edebiyatının köşe taşlarından biri olan Şeyhül Muharririn Ahmet Kabaklı vefat yıldönümü dolayısıyla çeşitli etkinliklerle anıldı.

Kültür Emperyalizmi, Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Mehmet Akif, Yunus Emre, Mevlana, Bizim Alkibiaadis, Ecurufya, Sohbetler 1-2, Temellerin Duruşması, Güneydoğu Yakından, Şiir İncelemeleri, Doğudan Doğuş, Türk Edebiyatı 1-3 gibi eserleriyle kültür hayatımıza renk katan Ahmet Kabaklı için düzenlenen anma töreninde Yavuz Bülent Bakiler konuşmacı olarak katıldı.

Kabaklı'nın edebi ve milli duruşunu hayatından kesitlerle anlatan Yavuz Bülent Bakilerin konuşmasından sonra misafirlere helva ikram edildi.



Türklerin Neslini Kurutmada Yeni Taktik



Yakın zamanlardan beri Çin hükümeti “Az Doğum Yaparak Çabuk Zengin Olma Mükâfatı” adı verilen bir uydurma ortaya çıkartarak hiç doğurmamış ya da sadece bir tek çocuk sahibi olmuş olan Uygur kadınlarını mükâfatlandırma ve iki yada daha fazla çocuk sahibi olanları cezalandırma yöntemi ile Uygurların nüfus artışının önünü alma girişimlerini sürdürüyor.

“Sinkiang (Doğu Türkistan) Gazetesi”nin verdiği habere göre, 30.01.2007 tarihinde Gulca vilayetinin Tograk Köyünde hükümetin “Doğum Kontrolü politikası”na riayet eden 80 ailenin her birine 3000 yuen tutarında para ödülü dağıtmışlardır.

Yine aynı günden itibaren İli Eyaletine bağlı 10 nahiyedeki 7030 aileye de 2109'ar yuan “Az doğum yaparak çabuk zengin olma mükâfatı” dağıtılacakmış.“İli Haber Sitesi” nin 17.01.2007 tarihli haberinde, 2006 yılında bütün İli eyaleti genelinde yerli çiftçi ve besiciler arasından sadece bir çocuk sahibi olarak hükümetin “Doğum Kontrolü şeref karnesi”ni alanların sayısı 30 bin 337 kişiye ulaşarak, 2005 yılındakine oranla % 46.6 oranında artmıştır.

Hükümet tarafı ise, daha fazla sayıda yerli halkın az çocuk sahibi olmasını sağlamak için 2006 yılında 37 bin 832 kişiye mükâfat dağıtmıştır.

Yukarıdaki haberde işaret edildiğine göre Çin hükümeti bu yıl İli Eyaletinde bir çocuk sahibi olan yerli halkı ödüllendirmek için 210 milyon yuenden fazla bütçe ayırmıştır. Çin hâkimiyetinin Doğu Türkistan'ın yerli halkına yönelttiği “Doğum Kontrolü Genelgesinde şehirdekilerin iki, köydekilerin ise, üç çocuk sahibi olabilmesine izin verilmektedir. Fakat Çin hükümeti, yerli halka yönelik “Doğum Kontrolü” politikasını icra etmeye başladığı 1988 yılından beri kendilerinin çıkartmış oldukları genelgenin içeriğinin aksine şehir ve köylerde yaşamakta olan yerli halkın hepsini sadece bir çocuk sahibi olmaya zorlamaktadır. Çin hükümeti “Bir çocuk sahibi olursan Çabuk zengin olursun” şeklindeki safsatayı ortaya çıkartarak tek çocuk sahibi olanları ödüllendirme ve çeşitli cihetlerde taltif etme, iki yada üç çocuk sahibi olanları ise siyasî, iktisadî ve içtimaî cihetten dışlama taktiğini kullanarak onları tek çocuk sahibi olmaya mecbur ede gelmektedirler.



İRAN TÜRKLERİNİN HAKLI İSTEKLERİ



Güney Azerbaycan`ın Zengan şehrinde toplanan üniversite öğrencileri, ağızlarını beyaz bantlarla kapatarak ana dil haklarının ellerinden alınışını protesto ettiler. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında, İran`ın resmi gazetesi İran- ı Cuma`nın çocuk ekinde yayınlanan Türkleri aşağılayıcı karikatürleri protesto için çıkan ayaklanmalarda şehit olanların da anıldığı gösteride, Azerbaycan Türkçesinde yazılmış pankartlar taşıyan öğrenciler, sessiz direnişlerine anlamlı bir basın açıklamasıyla son verdiler. Basın açıklaması şöyledir :

-İran, çok milletli bir ülkedir. Burada yaşayan bütün milletler kendi hak ve hukuklarını kullanabilmelidir. İran hâkimiyeti İslam kurallarını dikkate alarak Fars olmayan milletlerin haklarını korumalı, onların gelişmeleri için uygun koşulları sağlayıp kalkınmalarında çaba sarf etmeli, toplumda adaleti kurmalıdır.

-İran`da adaletin sağlanması ve medenî seviyenin yükselmesi için bütün milletlerin taleplerine cevap verilmelidir.

-İran`da Azerbaycan Türkçesi resmi dillerden ilân edilmeli ve Güney Azerbaycan Türkleri ana dillerinde öğrenim görebilmelidir.

-Azerbaycan Türkçesinin araştırılması, geliştirilmesi, öğrenimi için dil ve edebiyat fakülteleri açılmalıdır

-İran`ın bütün üniversitelerinde Türk diliyle ders okunması imkanı sağlanmalıdır.

-Azerbaycan Türkçesinde yayın yapan yazılı ve görsel medya ağı kurulmalıdır

-Güney Azerbaycan`ın Türkçe olan tarihi yer, bölge, şehir adları, tekrar eski haline döndürülmelidir

-Güney Azerbaycan Türk çocuklarına ve iş yerlerine Türkçe adlar verilmeli, her milletin öz ana dilinde ad alma hakkı sağlanmalıdır

-Türk milli, medenî kimliğinin sembolü sayılan tarihi eserler devlet yaptırımıyla korunmalıdır. Müge Çetinkaya
TRABZON61
TRABZON61
.::Otağ Yetkilisi::.


.::Otağ Yetkilisi::.


Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Turkey10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Gencat10
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro10
Yaş Yaş : 39
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Trabzon
Lakap Lakap : ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤ ¤ۣۜ..¤
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/11/84
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Çanakkale´ye yürüyüş
İletiler: İletiler: : 1325
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 12/04/09
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Pro1010
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... 910
Türkiye-çin ilişkilerinde ilkeli davranılmalıdır... Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz