¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Evet oyu Türkiye'yi böler

Aşağa gitmek

Evet oyu Türkiye'yi böler  Empty Evet oyu Türkiye'yi böler

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Ptsi 2 Ağus. 2010 - 22:01

Yılma Durak'tan eski ülkücülere sert mesajlar

Sayın Yılma Durak'ın,Yeşim Demir Turan'la yapmış olduğu röportaj...
Y.D.T. : Son bir kaç aydır, hatta altı ay önce başladı sanıyorum, eski ülkücü yeni ülkücü tartışmaları var. Bu tartışmaların size göre ana kaynağı nedir? Neden böyle bir tartışma yaratıldı?
Y.DURAK : Şimdi ülkücünün eskisi yenisi olmaz. Çünkü ülkücü fikir aslında tabi bu daha uzun bir tartışma konusu ama ülkücülük şudur; Ülkücülük Türk Milliyetçiliği düşüncesiyle yaşamayı hayat haline getirmiştir. Türk Milliyetçiliği düşüncesi Türkiye'de ülkücülükle hayat haline gelmiştir. Çünkü ülkücülükle Türk Milliyetçiliği siyasetle devlete talip olmuştur. Dolayısıyla ülkücülük eski yeni ülkücü diye ayırt edilecek yapıyı hiçbir zaman yaşamamıştır, yaşatmamıştır.
Ancak son zamanlarda bazı arkadaşlarımız nedense kendilerine eski ülkücü diyorlar. Ben rahmetli Türkeş'in Türkiye'ye geldiği günden beri hareketin içersinde olan birisiyim. Ben derim ki yepyeni bir ülkücüyüm. Çünkü her gün yeniden doğuyoruz biz. Her gün yeniden bazı problemlerle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla hiçbir ülkücü; Kendini yenilemeyen hiçbir ülkücü kendisini böyle tarif etmemeli. İşin bir bu tarafı var yani böyle fikri bir tarafı var.
İkincisi de maalesef Türkiye'de bir kısım arkadaşlarımız, çok ağır geliyor bana çokta içimi sızlatıyor ama bir kısmı yakın menfaat hesaplarına göre abluka ediliyorlar, bazıları da bana göre bu yoğun propaganda bombardımanı altında maalesef şaşkınlığa düştükleri için bunları söylüyorlar. Dolayısıyla eski ülkücü diye adlandırılan arkadaşlarımızın kendilerini sorgulamaları lazım. Aslında inşallah zamanımızda olacak ben bunlarla hepsiyle zaten tanıyorum bir çoğunu oturup tartışmamızda lazım.
Biz 80 ihtilalinden sonra birazda darmadağın edilmiş bir hareketiz. Yani ihtilalle fitne merkezleri kurulmuş ve bu merkezler ülkücüleri darmadağın etmiştir. Bir çok ülkücü Türkiye'de ki bütün siyasi partilere dağılmıştır. Bunun içersinde DSP'de vardır, şuan CHP'de var, AKP'de var bütün partilerde var. Yani dolayısıyla ülkücü hareketin ne olduğunu bu eski ülkücüler iyi bilirler ama şunu da bilirler ki; Ülkücü Hareket büyük bir kadro hareketiydi, ülkücü hareket bir mektebin ifadesiydi. Mektebi ifade etmektedir, mekteptir ülkücü hareket. Şimdi bu arkadaşlarımız Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları Türkiye coğrafyasının dikta ettirdiği, Türk kültürünün dikta ettirdiği, Türk tarihinin dikta ettirdiği doğrulara göre kendilerini tanzim ederek bugünkü meselelere uygulamazlar ise, bunların ülkücülükleriyle yaşadıkları hayatla Türkiye'yi nereye taşıdıklarını farkında olmadan bu hayatlarına nasıl devam edecekler. Yarın öbür gün bizimle mahcup olmadan nasıl konuşacaklar ben onu da merak ediyorum.
Dolayısıyla son zamanlarda bilhassa bu Anayasa değişikliği noktasında bazı arkadaşlarımız 12 Eylül mağduru gibi gözükenler böyle şeyler söylüyorlar. Ben bu hareket içersinde belki 3 belki 5 belki 10 ama ilk sırada 12 Eylül'ün ciddi mağduru olmuş birisiyim. Çok ciddi işkenceler görülmüş, benim üzerimden MHP yargılanmak istenmiştir. Ben 4,5 yıl hücrede yattım, büyük işkenceler gördüm.
15. Madde'yi kaldırılıyor duygusal bazı manzaralar oluyor, peki 15. Madde'nin kaldırılması ülkücülere ne getiriyor? 12 Eylül'de hırsızlık eden devlet malından çalanların bu çaldıkları paraların hesabı sorulabilecek mi? Sadece onlarda değil bana göre Türkiye'de demokrasinin yerleşmemesinde 3 ciddi unsur var;
1. Devletten hırsızlık edenlerin işledikleri suçların müruru zaman içersinde tutularak müruru zamandan sonra bunların affedilmesi. Adam milletvekilliği yapıyor müruru zamana uğruyor, hırsızlık yapıyor müruru zamana uğruyor. İhtilal yapıyor darbe yapıyor, müruru zaman kendisini koruyor, müruru zamana uğruyor. Yetim hakkını gasp eden bunlar rahatça yaşıyorlar. Yurtdışına kaçıyorlar geliyorlar, dolayısıyla bugünkü Anayasa değişikliği eğer insanımızın huzura ereceği bir Anayasa değişikliyse eğer bu demokratik bir Anayasa'ysa önce hırsızların, devlet malından para çalanların, yetim hakkı çalanların ve darbeyle bu hırsızlığı yapanların, siyasette milletvekilliğiyle bu hırsızlığı yapanların, bürokraside bu hırsızlığı yapanların suçlarının zaman aşımından çıkarılması lazım. 15. Madde'nin kaldırılması, hiçbir hukuki sorunun halledilmesine yol açmıyor. Yani ben bu 15. Madde kaldırıldığı zaman şunu söyledik müruru zamanı da kaldırın! Ben o zaman gazeteye de beyanat verdim; Eğer kaldırırsan hukuki savaşa başlayacağız dedim. E peki, benim önümü tıkıyorsun! E 15. Madde'yi kaldırdık! Kaldırdın da ne oldu kardeşim? Kaldırdın da hangi hukuki hakkımızı bunlar üzerinde hak iddia ederek koruyacağız veya sonuçlandıracağız?
Dolayısıyla eski ülkücülerin kendilerini yeniden sorgulayarak böyle duygusal, falan filan.. Bu arkadaşlarımızın hiçbirisi ben kendime bir şey söylemek istemiyorum ama hiçbirisi ne benim kadar işkence görmüşlerdir! Hepsi için söylüyorum! Ne de ailece benim kadar mağdur edilmişlerdir. 15. Madde'nin kaldırılmasıyla 12 Eylül'den hesap sorulmuyor. Aksine hırsızların, devlet malını çalanların önünü açıyorlar. Meseleye böyle bakmak lazım.
2. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ciddi bir tehditle karşı karşıyadır.
Y.D.T. : 15. Madde'nin kaldırılmasının sonucu değiştirmeyeceğini, bir sorgulamanın hukuki olarak zaman aşımına uğraması nedeniyle yapılamayacağını söylüyorsunuz. Bugün baktığımızda bu eski ülkücü yeni ülkücü tartışmalarının belki de temelindeki nokta bu. Eski ülkücü olarak tanımlanan isimlerin pek çoğu da siyasetin belli noktalarında belli kademelerde yer edinmiş isimler. Bu noktayı gözden kaçırmak mümkün olabilir mi? Yoksa hakikaten 80 sürecinin yaşattığı o travma o gerçek acıların duygusal boyutunun etkisinde mi kalınıyor? Çünkü hukuki olarak söyledikleriniz çok doğru. Ayrıca, Türkiye'de tartışılması gereken Anayasa değişiklik paketinde sadece bu 15. Madde değil, bunun yanı sıra toplu iş sözleşmeleri, işçinin, memurların, yargının hepsini ilgilendiren maddeler var ,ama gündemde özellikle 15.Madde yani 12 Eylül sürecinin sorgulanması tartışılıyor. Dolayısıyla hukuki olarak bu kadar net olan bir pencereyi görmemek neyin tezahürüdür?
Y.DURAK : Bir şey daha tabi bu arada bir özeleştiri yapalım. Özeleştiri şu; 12 Eylül'den sonra maalesef bu mağdur olmuş ve ülkücü hareketin içersinde biraz evvel söylediğim gibi profesyonel organizasyonlarla kimyası kısmen bozulmuş bu arkadaşlarımızla siyasetimiz ilgilenmedi. Bu ciddi bir hadisedir. İlgi mi bekliyorlar? Belki de ilgi beklemiyorlar ama ben bazılarının ilgi beklediği kanaatini taşıyorum. Bu konuda siyasetimizin merkezinde bulunan siyasi büyüklerimizin burada kendilerini sorgulamaları lazım. Bu arkadaşlarımız olabilir yani işte dediğim sebeplerden dolayı yakın menfaat hesapları olabilirler, propaganda bombardımanından etkilenmiş olabilirler ayrıca çeşitli duygusal kuşatmalar içersinde olabilirler. Ama bir tek ülkücünün kaybedilmemesi için siyasi karargahımızın gayret içersinde olması lazım. Burada ben bu gayretin noksan bırakıldığını zaman zaman müşahade ediyorum. Biz 12 Eylül'den sonra hakikaten bu hareketi darmadağın edenlerin canına ot tıkamak için bunu nasıl hallederiz nasıl çözeriz diye ciddi şekilde meseleyi tezekkür edip müzakere edip cebe koymuşta değiliz. Buda bizim için bir özeleştiridir.
Bu arkadaşlarımızın bu hale gelmesi için işte ben bakıyorum, bu hükümet yanlısı gazeteler bir tek ülkücüden böyle bir beyanat almak için olağanüstü gayret gösteriyorlar. Yani bir ülkücü çıksın hükümetin politikasını desteklesin, bir ülkücü çıksın Anayasa'ya evet desin, onu gazete manşetlerine taşıyorlar. Bu ahlaksızlıktır! Ama ülkücü dostlarıma buradan sesleniyorum, bu beyanatları veren dostlarıma sesleniyorum!
Türkiye'nin bölünmesine rıza göstermek istiyor musunuz? Evet deyin!
Türkiye'de devlet malını çalanların yaptıkları hırsızlığa evet mi demek istiyorsunuz? Evet deyin!
Türkiye'de etnik partilerin, Türkiye'nin içini yarın daha çok karıştırmasına evet mi diyorsunuz? Evet deyin!
Y.D.T. : Bu Anayasa'nın Türkiye'yi böleceğini çok kesin bir dille ifade ediyorsunuz. Bunları hangi maddelere hangi konulara dayandırarak söylüyorsunuz? Yani siyasi bir söylemin ötesinde duruyor sizin sözleriniz açıkçası.
Y.DURAK : Şimdi efendim şöyle; Birincisi bu parti kapatmanın ağırlaştırılmasının bana göre Türkiye'de etnik veya başka amaçlı Türkiye'nin milli birliğini tehdit edecek siyasetlerin oluşmasını da sağlayacaktır!
Yani zaten bu BDP Türkiye'ye küfür ediyor her gün. Sabah kalkıyorlar milletvekilleri, demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden bahsediyorlar ama kendileri demokrat değil ama demokrasiyi makyajlayarak milletimizin önüne koyuyor! Kendileri demokrat mı? Hayır! Hiç bir BDP Milletvekili kendi aşiret mensubu karşısında demokrat değildir! Yani demokrasiyi kendi hayatlarına yaşanır hale getirmemişlerdir ama demokrasi lafıyla Türkiye'yi bölmek istiyorlar! Biz haksızlığa uğruyoruz diyorlar, kendileri kendi halklarına en büyük haksızlığı yapıyorlar bu unutuluyor ve hak diyorlar hukuk diyorlar hukukun üstünlüğü diyorlar!
Bu Anayasa değişikliğinin getirdiği en önemli mesele, Türkiye'de bundan sonra bölücülük, bölgecilik suç olmayacaktır! Bu Anayasa değişikliği bunu getiriyor!
Yani bizim sinirlerimizle daha çok uğraşacaklar. Biz çaresiz kalacağız! Zaten çetin bir coğrafyada yaşıyoruz, bu çetin coğrafyada yaşarken şimdi son zamanlarda ki teröre terör mü dememiz lazım? Hayır! Tam bir kalkışmadır! Bu artık terör olmaktan çıkmıştır! Bu bir kalkışmadır! Bu kalkışmayı da ifade ediyorlar. Şimdi tabi suç olduğu için bu parti örtülü laflar ediyor ama bunu yarın aleni söyleyecek! Ben büyük \"\"\"\"\"'ı kuracağım diyecek!
Y.D.T. : Sözünüzü kesiyorum ancak , Sırrı Sakık geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı kamuoyunda da oldukça yankı uyandırdı. Dediği şuydu; Türkler ve Kürtler birbirinden ayrılamazlar, benimde eşim Türk ne yapacağız? Kamuoyunda açıkçası ilginin yanı sıra şaşkınlıkla da karşılandı bu sözler çünkü söylemleri çok farklıydı. Şimdi Referanduma çok yakın tarihler kaldı ve bütün partiler net tavırlar aldı! MHP kesinlikle hayır diyor, CHP kesinlikle hayır diyor ki MHP'nin tabanında farklı seslerde çıkıyor..
Y.DURAK : Onları düzelteceğiz inşallah...
Y.D.T. : Onu da konuşacağız sizle ama; BDP'yi konuştuğumuz için hemen öne aldım bu soruyu. BDP boykot edeceğini söyledi. Şimdi burada çok enteresan bir konu var genelde şöyle algılanır; Boykot etmek evet anlamına gelir! Evet olarak yorumlanır. BDP şuanda ki Türkiye fotoğrafı içersinde kenara çekilmiş durumda gözüküyor. Şimdi bugüne kadar özellikle son 5-6 aydır yani hükümetin açılım projesini hızlandırdığı süreçten itibaren, BDP'nin özellikle Bitlis Milletvekilinin son yapmış olduğu açıklama, Baydemir bir yandan çok farklı açıklamalar bunların her biri bölmeye yönelikken bir anda Sırrı Sakık çıktı, Boykot açıklamasından bir iki sonra böyle bir açıklama yaptı. Bir anda sanki farklı bir tablo çizdi bunu neye bağlıyorsunuz. BDP'nin çelişkili söylemlerini, referandumdaki boykot kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Y.DURAK : Şimdi ben şunu söylemek istiyorum. Biraz daha işi derinleştirelim. Birincisi şu; Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin yaşaması ancak Türkiye'nin desteğiyle olur. İkincisi; Irak'ın Kuzeyi'nde dikkat ederseniz \"\"\"\"\"'nin de sözlerinde değişiklik görüyoruz. Bundan bir sene evvel ben bir Kürt kedisini bile size vermem diyen \"\"\"\"\", şimdi bulun teslim edelim diyor! Yok diyor pardon.. Tabi bunların bir sebebi var. Bu dünyadaki konjonktürle ilgili bir hadisedir.
Amerika Irak'ta, Afganistan'da, Hindistan'da, Pakistan'da ciddi bir şekilde hem mevzi kaybına uğradı, hem psikoloji kaybına hem de ciddi şekilde fiziki kayıplara uğradı.
Kuzey Irak'ta Kürt devletinin yaşaması ancak Türkiye'yle mümkündür dememin sebebi şu; Bugün Bağdat'ta ya da Bağdat çevresinde peşmerge kıyafetiyle bir tek Kürt gezemiyor. Yani Kürt - Arap savaşı kaçınılmaz hale gelmek üzeredir. Amerika Kuzey Irak'tan çekildikten sonra kesin olarak söylüyorum; Bir Şii Türkmen, Şii Arap, Sünni Arap, Sünni Türkmenlerle Kürtler arasında kesinlikle bir ayrılık olacaktır. Bu Kürtleri endişeye sevk etmektedir. Onun için son zamanlarda Türkiye'ye karşı \"\"\"\"\" bir kısım yumuşak laflar ediyor.
Amerika'nın da Türkiye'nin önüne koyduğu bir proje var. O proje; Kerkük - Musul - Erbil, Diyarbakır - Hakkari Şemdinli'de bir Kürt federasyonu oluşturmak, Türkiye'ye bağlı bir federasyon oluşturmak!
Bunun ekonomik boyutlarını Türkiye'ye anlatıyorlar, sosyal boyutlarını anlatıyorlar. Şimdi bu Anayasa değişikliği, bütün bunların mutfağını oluşturmaktadır! Bunun farkında değiliz.
Anayasa'mızın, HSYK'mızın belki tenkit edilecek çok yanı vardır ama, hükümetin kontrolünde olan bir Anayasa Mahkemesi, hükümetin kontrolünde olan bir Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Türkiye'deki bu hukuki gelişmeleri ne hale getirecektir?
Bir başka şeyde söylemek istiyorum. Sırrı Sakık ve Şemdin Sakık biliyorsunuz kardeş. Şemdin Sakık Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücünü tespit etmiştir. Ayrıca Kürt devletinin Türkiyesiz yaşayamayacağını anlamıştır. Bana göre Sırrı Sakık zaman zaman Kuzey Irak'ın rüzgarlarını hissederek birde aile psikolojisi içersinde bu lafları söylemiş olması hiçbir şey ifade etmez! Yani Sırrı Sakık'ta bir değişim olmaz! Sırrı Sakık ailesine hakim değildir! Dolayısıyla Sırrı Sakık ölçü olamaz! Nedir ölçü? Ölçü; Abdullah Öcalan'ın politikaları, \"\"\"\"\"'nin ortaya koyduğu politikalar ve büyük \"\"\"\"\"'ın kurulması için yapılan projeler..
KCK; İran'da, Suriye'de ve Türkiye'de büyük \"\"\"\"\"'ın kurulması için Türkiye'de görev yapan bir üst yapıdır. Bir Kürt parlamentosudur. Ve bunlar yurtdışındaki yapılanmaların tavsiyeleriyle kurulmuş ve oluşturulmuştur..
PKK'yı çok yakın tespit etmiş birisi olarak söylüyorum ve PKK terörü nasıl halledilir diye de Rahmetli Türkeş'e ciddi raporlar verdim. Onlarda devlete verdiğini söyledi. Avrupa'da ki Kürt ve Ermeni yayınlarının %80'nini topladım, bunları arşiv haline getirdim ve bu arşivlerin ışığında rapor hazırladım.
Taşnak teşkilatının kucağında PKK doğmuştur! Amerika tarafından da bu güçlendirilmiş ve bu hale getirilmiştir!
Güneydoğu'da Kürtlerin 4'de 3'ü Türkiye'den ayrılmak istemiyor kardeşim. 4'de 3'ü kendi geleceklerinin Milli birliğin ve Milli beraberliğin sağlanmasıyla sağlanacağına inanmış insanlardır..
Şimdi son zamanlarda olan bir başka şeyde PKK terörü karşısında Amerika yavaş yavaş vaziyet almaya başladı. Bu gözden uzak tutulmamalı!
Amerika önce ne diyor? PKK \"\"\"\"\" kaçakçısıdır diyor! Gerçekten \"\"\"\"\" ticaretinden büyük menfaatler sağlayan PKK Avrupa'da da bütün unsurlarıyla bu işi yürütüyor. Amerika'da şu anda PKK'yı uyarıyor diyor ki; PKK terör örgütüdür! Avrupa'da şuanda hemen hemen tüm şehirlerde PKK'nın hayatı dar bir koridor içersine sıkıştırılmaya çalışılıyor. Ciddi tutuklamalar oldu ve hesaplarına da nispeten el konulmaya başlandı!
Amerika Kuzey Irak'ta Türkiyesiz bir Kürt devleti kurulamayacağına inandığı için bu meseleyi bir dar koridorda sıkıştırmaya başladı! Tabiki Sırrı Sakık bu gerçeği gören bir adam! Sırrı Sakık Kürt bir aile değildir! Kendiside Kürt değildir bakmayın siz!
Y.D.T. : BDP'de özellikle Kürt olmayan pek çok isim var. Ama şunu da biliyoruz ben şuanda isim vermeyeceğim, Türklüklerini de saklıyorlar! Yani Kürtlere karşı kendilerinin Türk olduklarını saklayan bir politikayı özellikle izliyorlar! Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Y.DURAK : Şöyle bir mesele var. Maalesef Türkiye 150 seneden beri önündeki bu problemi bir devlet politikası haline getirip masaya koyup çözmek istememiştir! Bu bir devlet politikası olmalıdır! Siyasi partiler bunları çözemez. Son zamanlarda bunlar telaffuz ediliyor ama Kürt meselesinin çözümü bir devlet politikası haline getirilmelidir! Hiçbir parti siyasi menfaatlerine göre orada oy almak için Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer, Diyarbakır başkentidir dememelidir! Siyasi partiler bunları söylediler! Bu söyledikleri doğru olduğu için değil, oradaki insanlardan oy almak için söylüyorlar!
Siyasi menfaatlere göre Kürt meselesi Türkiye'de değerlendirildi! Bütün siyasiler bu meseleyi kendi siyasi menfaatlerine göre tanzim etti, değerlendirdi! Dolayısıyla bu kördüğüm haline geldi!
Çok enteresan bir şey daha söyleyeyim. 1979'da bir tartışma yapıldı. Tartışma şu; Kürtçülüğü içeren bir Sosyalizm mi? Yoksa Sosyalizmi içeren bir Kürtçülük mü? Bu tartışmanın sonucunda Kürtçülüğü içeren bir Sosyalizm'de karar kılındı. Sebep şu; Taşnak teşkilatının iddiasıyla PKK'nın iddiası noktası noktasına örtüşüyor! 1980'de ihtilal olunca ASALA devreye girdi! Ondan sonra dağda aşiret çocuklarından daha çok Ermeni Militanlar PKK'yı destekledi! Bunlar hepimizin bildiği gerçekler. Bütün bunlar gerek Avrupa'nın gerek Amerika'nın da PKK'ya çok lojiktik destekler sağladığının da ispatıdır!
Şimdi mesela PKK'ya terör örgütü diyor Amerika ama PJAK'a terör örgütü demiyor! Niye demiyor? Çünkü Amerika'nın menfaatlerine uygun bir şekilde Amerika'dan lojistik destek alarak İran'a problem oluyor! Ortadoğu'da Şii'lerin ciddi bir güç haline gelmesini Amerika istemiyor! Çok ciddi bir Şii güç var! Bu Şii gücü yönetende İran'dır! İran'da Şii Türklerde var tabi İran'ın Türkiye'yle de münasebetlerini tanzim etmesi gerekiyor, ediyorda!
Şimdi burada söylenmesi gereken şudur; Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK terör örgütünü topyekun yok etmedikçe Türkiye'de Kürt meselesinin çözümü de mümkün değildir! Çünkü Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı da PKK'nın korkusuyla PKK'nın laflarını telaffuz ediyor!
Y.D.T. : Evet Bölge yaptığımız pek çok araştırma ve görüşmelerde bunun yansımalarını görüyoruz. Bölge halkında çok ciddi bir korku var! Ciddi bir arada kalmışlık var bunun örneğini hatta ben kendi haberimizden bir alıntıyla vereyim. İstanbul'da Belediye'de çalışan 22 yaşında bir işçi PKK'nın yayın organlarından birine şu açıklamayı yapıyor; Beni işten çıkardılar, dövdüler.. Bizde hemen o Belediye'ye bağlı firmayla görüştük böyle bir şey olmadığını ayrılmanın başka sebeplerden olduğunu ama haklarının da ödendiğini söylediler. Daha sonra bu habere konu olan ismi araştırdık tamamen yalan bir haber ama beyanat korkuyla verilmiş! Böyle bir propagandası da var bu sadece bölgeyle de sınırlı değil yani Türkiye'nin geneline yayılan hem BDP'nin hem PKK'nın kullandığı yalan propaganda var! Bunlarla mücadele etmenin sistemi nedir size göre?
Y.DURAK : Bakınız ben artı bir şey daha söyleyeceğim. Biliyorsunuz Güneydoğu'da PKK, kendisine karşı çıkan aşiretleri kundaktaki çocuklarına kadar kurşunlayarak kendisine muhalif olanları korkutmak ve sindirmek için silah kullanmıştır. O zaman bizde dedik ki, bunlar kendi insanlarını öldürdüğüne göre oranın insanı PKK'ya karşı topyekun bir tavır alırlar! Hayır, bunlar kaçtılar! PKK teröründen kaçan, Akdeniz'e, Ege'ye, Marmara'ya yerleşenler aradan 6 ay geçtikten sonra PKK kartının bir güç olduğunu anladılar, o PKK kartıyla ticaretlerini sürdürebileceklerini anladılar ve PKK'lı oldular! Devlet onları yerleştirdi oraya bir kısım çalışmalarla ama bugün bütün sahillerde çok ciddi bir tehdit var!
Şimdi çok enteresan bir şey de var, işte efendim silahlar operasyonlar dursun! PKK terör örgütü bizim askerimizi, polisimizi kurşunladı.. Askere sivile karşı savaş açan PKK'nın bu hakikatini saklayarak; Askerde onları öldürüyor efendim! Ne yapsın asker? Milli istiklalini ve istikbalini korumak mecburiyetinde olan ordular başka ne yapabilir? Ben ileri giderek söylüyorum yok edilmelidir bunlar!
Hiçbir merhamet ve insaf ölçüsü içersinde de olmamalı! Bu iş yarın belli bir seviyeye gelirse; Ey İstanbullular, Ey Ankaralılar, Ey İzmirliler bu müsamahanız size çok ağıra mal olabilir! Çok açık ve net söylüyorum!
Benim eniştem Kürt benim komşum Kürt, benim komşumla, eniştemle bir problemim yok! Ne insani ne İslami problemim yok! Olmamıştır da! Ama bakınız İstanbul'da PKK'yı oynatanların kimler olduğunu biz biliyoruz. Şimdi taş atan çocuklar konusu halledildi hakkaten bu çocuklara yazık bizde buna bir şey demiyoruz. Ama bir baksınlar Kürt aileler çocuklarına nasıl nüfuz cüzdanı alıyorlar. Yani 12 yaşındaki çocuk hakkaten 12 yaşında mı? Hepsi için demiyorum ama 14 yaşındaki çocuk 14 yaşında mı?
Bu intifada meselesi Filistin'in İsrail'e karşı uyguladığı taktik bir savaştır! İntifada oradaki Filistinli çocukların İsrail'e karşı yaptıkları savaştır! İntifada'nın aynısını PKK Türkiye'ye uygulamak istiyor! Peki bunu nasıl çözeceksiniz kardeşim? Doğru bu çocukları hakkaten topluma kazandıralım ama bunun altyapısını hazırladınız mı? Yani bu çocukları topluma kazandırmak için oralarda sosyal kültürel çalışmalar yapıyor musunuz?
Biz bir ara bütün bu meseleleri müzakere etmek için bir çalışma yaptık. Bu çalışmada da devlet planlama teşkilatının Güneydoğu'daki yatırımlarını da istedik! Verilen kredileri de istedik size samimi bir şey söyleyeyim, ben Erzurumluyum, benim köyüme Güneydoğu'da ki köye yapılanın yüzde 1'i yapılmamıştır! Ne oluyor peki? Yani bu iyileştirmenin sosyal, ekonomik, kültürel sonuçları tanzim ediliyor mu?
Şimdi bu savaş sadece ekonomik savaş ya da sadece siyasal yapılacak bir savaş değildir! Bu savaş topyekun milletimizi kuşatan sosyal, psikolojik, değerler manzumesi, tarihi olgularımızla coğrafyamızın dikta ettirdiği hakikatlerle masamıza koyup çözmek mecburiyetinde olduğumuz bir meseledir! Şu anda bu bölgedeki bürokrasi bu bölgenin hakikatlerine göre tanzim edilmiş değildir! Yarın tanzim edilsin %50 bu iş çözülür!
2.Dünya Savaşı'nda Alman Hava Kuvvetleri çok büyük güç kaybediyorlar. En son teknolojiyle donatılmış uçaklar var, en iyi şekilde eğitilmiş pilotlar var fakat kayıplar çok. Bunun üzerine bir araştırma yapıyorlar, yapılan araştırma çok basit araştırma. Her pilot ve her pilot yardımcısına tek bir soru soruyorlar; Hangi pilotla uçarsın? Hangi pilot yardımcısıyla uçarsın? Diye.. Bu neticelere göre tanzim edildiğinde zaiyat %95 azalıyor!
Şimdi ben bir şey söyleyeyim. Diyarbakır Valisi, Diyarbakır Jandarma Komutanı, Diyarbakır Emniyet Müdürü, Diyarbakır Defterdarı, Diyarbakır Nüfus Müdürü, Diyarbakır üst bürokrasisi Diyarbakır gerçeğine göre hazırlanarak mı orada tanzim edilmiştir? Hayır! Hiçbirisi bir diğerine sırtını bile dönemiyor! Böyle bir rezalet olur mu? Böyle bir devlet olur mu? Yani en basit iş bu!
Y.D.T. : Hükümet bu Anayasayla mı çözmeye çalışıyor bütün bunları?
Y.DURAK : Hayır efendim, bu Anayasa daha ciddi şekilde Türk Milli birliğini zedeleyecektir! Mesele bundan ibarettir!
Y.D.T. : Peki hükümet bu Anayasa'yı hazırlarken, bu sonuçları göremedi mi? Bu bir tecrübesizliğin ya da hızlı çalışmanın sonucu mu? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl düşünmek lazım?
Y.DURAK : Burada ben şunu söylüyorum. Sözlerimin başında devletin malına el uzatanların işledikleri suçların müruru zamandan çıkarılmalıdır demiştim. Bu mesele bu hükümetin en büyük problemidir! Dikkat ederseniz 35.Madde antidemokratiktir dediler. Peki ya seçim kanunu? Ya partiler kanunu? Yani şimdi ben şunu söylüyorum Yeşim Hanım hükümet hükümet olmanın tadını damağında sürekli tutmak için, hükümet olmayı sürekli devam ettirebilmek için bu tedbirleri almıştır! AKP tekrar hükümet olmak için bunları yapıyor. Gelecek kuşaklara demokrat, çağdaş, hukukun üstün olduğu bir Türkiye bırakılmak için bunlar yapılmıyor ki. Amerika kendi projelerini gerçekleştirebilmek için bir proje önermiştir. Peki şurada sorulması gereken soru şu;
Amerikan Anayasa'sında buna benzer değişiklikler nedir? Amerika'da buna benzer yasalar var mı? Bu Anayasa'ya çok ideal deniyor ya, Amerika çok iyi iş yaptınız, demokrat Anayasa sağlıyorsunuz diyor ya! Peki senin Anayasa'nda senin insanının hayatında bunların yeri ne kadardır!
Y.D.T. : Bu Anayasa değişiklik paketi bir kaç kez Avrupa Birliği Komisyon başkanına sunuldu ve değerlendirmeden geçirilerek onay geldikten hemen sonrada Amerika'ya gitti. Obama'da değerlendirdikten sonra Türkiye'ye geldi ve mecliste görüşülmeye başlandı.Bu noktada ülkemizdeki hukukçularda ikiye ayrılmış durumda. Kimisi Avrupa Birliği üye ülkelerinin bir kısmında buna benzer aynı işlevi gören maddelerin olduğunu söylerken, bir kısmı da böyle olmadığını dile getiriyor.Hukukta böyle bir çelişki olması doğal mıdır?
Y.DURAK: Türk Hukuk Felsefesi yapılmadan, yani Türk tarihinin, Türk geleneğinin, Türk sosyal yapısının gerektirdiği Türk Hukuk Felsefesi olmadan Türkiye'de hukukun üstünlüğünden adaletten bahsedilemez! Bunu sadece ben söylemiyorum, batılı hukukçularda söylüyor..
Batı'da hukuk felsefeleri yapılmadan, hukuk tanımları yapılmamıştır! Anayasa yapılmamıştır! Bugün halen daha İtalyan ve Fransız hukukçularının kararları bizde esas olarak alınıyor! Ama Türk Hukuk Felsefesi yapılırsa hukukçular böyle ana meselelerde ayrılamazlar! Çünkü o zaman Türk Hukuk Felsefesi'nin ona dikta ettirdiği doğruların dışına çıkamazlar!
Şimdi şunu sormak lazım bu hukuk profesörlerimize! Bu hukuk dehalarımıza! Batı'da böyle bir hukuki tartışmayı gördük diyebilir misiniz? Böyle bir şey olamaz çünkü orada hukukçunun haddini bildiren adamlar var. Bunu çok üzülerek söylüyoruz maalesef Türkiye'de hukukçular kendi menfaatlerine göre ahkam kesiyorlar! Milletvekili olabilmek için insan hakları komisyonu başkanı olabilmek için.. Ayıp bir şey bu. Günahtır.. Yani doğruları söyleyin.. Birisinin ak dediğine öbürü kara diyor böyle bir hukuk olur mu?
Y.D.T. : Başbakanımızın geçtiğimiz günlerde grup toplantısında yaptığı konuşmada okuduğu mektup neticesinde gözyaşlarına tanık olduk. Bu durumu eleştirildi ve halende devam eden bir polemiğe sebep oldu. Rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubuydu ve son sözlerini de okumamıştı .Başbakanımızın, Adalet Bakanımızın ve İç İşleri Bakanımızın söylemleri şu yönde; 12 Eylül'de gençler işkenceden geçirilmiştir, haksız yere cezalandırılmıştır, haksız idamlar olmuştur dolayısıyla bunun cezası en azından vicdani olarak sorulmalıdır ve o günlerle yüzleşmeliyiz diyorlar! Şunu sormak istiyorum ben; Bu söylenen sözlere karşılık sizin de dediğiniz gibi hala yurtdışında yaşamak zorunda kalan, halen cezaevlerinde olan insanlarımız var.. Bunlar niçin gündeme getirilmiyor? Eğer bir haksızlıktan yola çıkılarak 12 Eylül'le yüzleşilecekse halen devam eden mağduriyetlerin bir telafisi olması gerekmez mi? Şuana kadar tartışılan konular arasında bu konuyu belki de ilk defa sizinle gündeme getiriyoruz, isimleri hiç anılmadı..
Y.DURAK: Şimdi ben bunları çok dillendirdim.. Şimdi hukuk profesörleri demokrasi diyorlar değil mi? Hukuk'un üstünlüğü diyorlar değil mi? Peki kardeşim, bu hukuk solculara ayrı uygulanıyor, sağcılara ayrı uygulanıyor ve sizde bu ayrı hukuk kıskaçları arasında bunları seyrediyorsanız, bunlara tebessüm ediyorsanız, siz kimsiniz? Türkiye'ye gerçekten adaleti getirmek isteyen hukukçular mısınız? Yoksa siyasi menfaatlerinize göre hukuku makyajlayarak bu milleti kandırmaya çalışan zavallılar mısınız? Bunlar zavallılar! Dünyanın hiçbir yerinde böyle hukuksuzluk olmaz! Hiçbir yerinde..
Ben 6 yıl cezaevinde yattım.. Yönetici olarak yattım.. Benimle beraber DEV-YOL'un DEV-SOL'un yöneticileri 2 yıl ceza yattılar.. Bizim 300 yıl 400 yıl 600 yıl ceza alan arkadaşlarımız oldu. Aynı suçu işleyen PKK'lıların ve Marksistlerin aldığı cezaysa 3 yıl 5 yıl 10 yıl! Böyle bir şey var mı ya..
Dolayısıyla öyle hukuk adalet falan bunların ağızlarına yakışmıyor! Hem en büyük zulmü yapıyorlar, ondan sonrada kalkıyorlar yaptıkları zulme ağlıyorlar! Böyle bir şey var mı.. Dünya'da böyle bir adalet var mı..
Dolayısıyla şimdi bu arkadaşlar bizim eski ülkücüler; Ya kardeşim senin dışarıda ağlayan, anasına babasına kavuşmayan, haksız yere gurbetlerde yaşayan insanlar var! Ey eski ülkücüler! Kendine eski ülkücü diyenler! Şuanda hapishanelerde yatan, ne olduğunu da bilmediğimiz insanlar var! Siz nerdesiniz? Günahtır.. Yazıktır..
Bu arkadaşlarla gidip tartışacağım ben. Biraz konuşacağız sohbet edeceğiz.. İnanıyorum ki doğruyu bulacağız.
Eğer senin görevin Türk Devleti'ni ilelebet yaşatmak, milli birliğini ve bütünlüğünü korumaksa, teknolojide medeniyette çağları atlatıp Türkiye'yi öne çıkarmaksa, ülkücülüğü de hayat nizamı olarak hayatına geçirmişsen, bu sözlerle çelişmektesin! Bunu düzeltmen lazım..
Y.D.T. : Yılma Bey, bir yandan referandumu konuşuyoruz, Anayasa değişikliğini konuşuyoruz, bir yandan MHP yönetimi ve tabanı arasındaki farklı düşünce ve söylemleri konuşuyoruz, bu noktada bir de bu olayın internet boyutu var ve bildiğiniz gibi paylaşım siteleri bulunuyor. Bu paylaşım sitelerinde son günlerde dikkatimizi çeken Anayasa değişikliğine evet propagandasında Rahmetli Alparslan Türkeş'in videolarının da yer alması.. O videoların bir bölümünü bizlerde izledik, ve o videolarda sadece 1-2 dakikalık kısa bölümler Anayasa değişikliği olmalıdır dediği bölümler yer alıyor.1995 yılında Tansu Çiller'in başbakanlığında meclise sunulmuş olan değişiklik maddeleriyle ilgili konuşmalar yapılmış ve o videolardaki tartışmalarda o tarihteki konuşmalara ait.. Evet o dönemlerde Alparslan Türkeş, 12 Eylül sürecinin de tam anlamıyla yargılanmasının önünü açan değişiklik maddelerine evet demiş..
Yine o tarihlerde bugün AKP'de, Saadet Partisi'nde ve diğer siyasi partilerin içinde yer alan siyasi isimler o tarihlerde Refah Partisi'nde yer almışlar. Dikkat çeken o tarihteki değişiklik maddelerine, sürecin tam anlamıyla yargılanmasının da önünü açan düzenlemelere bugün mutlaka evet denilsin diyen isimler "hayır" diyerek Meclis'te reddetmişler! O gün hayır diyenlerin bugün evet demesi garip değilmidir? Bu bir çelişki değil midir? Rahmetli Alparslan Türkeş'in söylemlerinin bu noktada kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? O günleri bizzat yaşayan bir isim olarak o tarihlerde neden bu Anayasa paketi geçmedi meclisten bize anlatır mısınız?
Y.DURAK: Türkiye'de hiç kimsenin 12 Eylül Anayasa'sının değişmemesi yönünde laf etmesi mümkün değildir. Yani bugünkü Anayasa, 12 Eylül Anayasa'sı daha doğrusu topyekun değiştirilmeli..
Rahmetli Başbuğ ve Milliyetçi Hareket Partisi, bu anayasanın topyekun değiştirilmesine inanmış bir siyasi harekettir. 12 Eylül'ün en ciddi mağduru olmuş olan MHP'nin, 12 Eylül Anayasa'sının değiştirilmesine karşı çıkması mümkün değildir! Bunun öncülüğünü de yapmıştır..
Fakat Çiller hükümeti döneminde, maalesef Anayasa'nın 15. Maddesi'nin kaldırılması ve 12 Eylül'ü yapanların yargılanmasıyla ilgili hukuki düzenlemeyi yapan teklife o dönemde de Milletvekili olan ve bugün AKP'li olanlar karşı çıkmışlardır! Bugünse evet diyorlar.. Dün niçin hayır dediniz? Bugün niçin evet diyorsunuz? Peki bu kafanızdaki çelişki acaba sizin fikri gelişmenizle ilgili geldiğiniz bir nokta mıdır? Yoksa bu çelişki siyasi yakın menfaatlerinizin çok çirkin bir gerekçesi midir? Bana göre çok çirkin bir gerekçedir..
Böyle bir Anayasa değişikliğini ciddi şekilde sorgulamalıyız..
Y.D.T. : Yine bir başka konuda, MHP'nin üst yönetimine tabandan gelen eleştiriler.Eleşrilerin büyük kısmı şu; CHP ve BDP'yle aynı karede yer aldı, hatta hükümetinde MHP'ye eleştirileri bu yönde.. Bu eleştirileri nasıl değerlendiyorsunuz?
Y.DURAK : MHP Türkiye'nin gerçekleri ve Milli hassasiyetiyle bu işe hayır diyor.. Bunun yanında CHP'nin olması önemli değil ki.. CHP hayır dediği için hayır demiyor ki MHP.. BDP hiç oy kullanmayacağız diyor. Niye? Çünkü BDP iki arada bir derede kalmıştır.. Ben bu işte yokum demekle evet demek arasında bir fark yok ki. Oy kullanmıyorsun ama bir noktada sende AKP'nin ekmeğine yağ sürüyorsun..
Dolayısıyla bunlar bana göre çok basit siyasi tenkitlerdir.. AKP BDP'yle çok ciddi dirsek temaslarında bulunmuştur hatta çok ciddi taktik beraberlikleri içersinde bulunmuşlardır.. Ama BDP bazı taraflarını AKP'den tam koparamadığı içinde iki arada bir derede kalmıştır. Hiçbir siyasi kıymeti yoktur bu işin.
Türkiye'de devlet malını çalanlar abat olmamışlardır. Bunun hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır. Nasıl hukuk tanzim ederlerse etsinler.. Yaptıkları hırsızlıkların bir gün mutlaka hesabını vereceklerdir.. Hukuk'u nasıl tanzim ederlerse etsinler! Ama bir gün bu ülke artık bu seviyesizliğe tahammül edemeyecektir! Edemezde!
Y.D.T. : Bu Anayasa değişikliğinde gündeme getirilmeyen ancak az önce sizin dikkat çektiğiniz Türk siyasetinin ivme kazanması için değiştirilmesi şart olan Siyasi Partiler kanunuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Y.DURAK : Milletvekilleri milletin vekili olmadıkça, bu işler düzelmez.. Millete hesap vermiyor ki! Genel başkanına yakın olmaya çalışıyor, millete yakın olmuyor! Partiler kanunu değiştirilmeli.. Antidemokratiktir bu! Milletvekillerimiz milletimiz tarafından seçilen ve milletimiz tarafından denetlenen vekiller olmalıdır..
Avrupa Birliği mesela antidemokratik bu kanunlara hiçbir laf etmiyor. Milleti tarafından seçilmeyen, milletine hesap vermeyen milletvekilleriyle bu demokrasi nasıl sağlanacak? Bunlar lafla olmuyor..
Ümit ediyoruz ki, zannediyoruz ki bu işler inşallah gelecekte düzelir ve bu milletin vekilleri bu millete hesap verecek bu millete sadece hizmet edecek bir düzenleme ile parti yönetimlerinin esiri olmaktan kurtulur..
Y.D.T. : Son olarak şunu sormak istiyorum. Başbakan farklı zamanlardaki konuşmalarında hiçbir şekilde bir araya gelmeyecek isimlerden alıntılar yapıyor Bir tarafta Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu, diğer taraftan tartışma konusu olan hakkında pek çok sayıda dava açılan Ahmet Kaya, bir diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Ulu önder Atatürk' Deccal diyen Said Nursi, Nazım Hikmet ve daha pek çok örnek verilebilir. Başbakan'ın bütün bu isimleri bir arada kullanmasını nasıl yorumluyorsunuz? Nasıl değerlendirmek lazım? Siyaset bütün bunları kaldırabilen bir olgu mudur?
Y.DURAK : Bu seviyesiz siyaset bunları kaldıracak olgudadır.. Bu seviyesiz siyasettir. Çok demokrat, insanlara çok fazla saygı ve hürmet gösteren, insan sevgisiyle donanmış bir Başbakan, bu tür çelişkiler içersinde bulunan insanları konuşmasının merkezine koyabilir.. Bunları yapmasını da çok fazla yadırgamıyorum, yapabilir.. Ama bir şey söyleyeyim;
Ülkücülerin, MHP'lilerin mücadelesini, tarihi misyonunu, geçmişten bugüne kadar getirdiği mücadeleyi eğer iyi biliyorsa ve Başbakan bu duygulara da sahipse, Başbakan'ın MHP'de olması lazım.. Ülkücü olması lazım..
Bir siyasi zeminde öne çıkarılan bu insan, çıkarıldığı yerin şuurunda olmadan o siyasi yapıyı alıp götürüyor..
Şimdi biz öyle acı şeyler yaşadık ki, o duyguların daha fazlasıyla yaşamaya devam ediyoruz. Ama ben Türkiye'nin milli birliğini, milli bütünlüğünü korumaya çalışan bir yapının içersindeyim.
Bir hatıratımı anlatayım..
Ben subay ve ast subaylara Kürt ve Ermeni meselelerini anlattım. Oranın kurmay başkanı kalktı ve dedi ki; Türkiye'nin yakın tehditi Kürt ve Ermeni meselesi değildir.. Siz ya gaflet içindesiniz ya hıyanet içindesiniz Türkiye'nin önüne yeni düşmanlıklar koyuyorsunuz. Dedi.. Sene 1972 veya 1973...
Dedim ki komutanım ben belgelerle konuşuyorum, bu belgeleri biz icat etmedik. Türkiye'nin yakın tehditi Kürt ve Ermeni meselesidir.. Çünkü Batı'da Avrupa'da Dünya'nın her yerinde bu iş hazırlandı. Kurmay Başkanı da; Türkiye'nin yakın tehditleri bunlar değildir, Faşizm'dir, Bölücülüktür ve İlticadır dedi..
Tamam ben bunlara itiraz etmiyorum ama biliniz ki; Yakın tehdit diye algıladığınız bu tehditler Türkiye'nin fikir seviyesiyle ilgilidir. Türkiye'nin fikri seviyesi ne kadar yükselirse, bu sorunlarda kendi kendine erir tükenir. Bütün dünyada bu böyle olmuştur.
Ama Ermeni ve Kürt meselesini yabancı Emperyal güçler bir istiklal mücadelesi olarak tanzim ediyorlar. Ve bu büyük \"\"\"\"\"'la büyük Ermenistan.. Mesele bu...
Neyse bu konuşmadan sonra aradan bir zaman geçti, Los Angeles'ta bir Ermeni bizim konsolosumuzu şehit etti. Ermeni yaşasın büyük Ermenistan diye kurşun sıktı..
Sonra o kurmay bana geldi. Ben o zaman Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde Kütüphanedeydim. Geldi ve dedi ki; Siz hangi istihbarata hangi bilgiye sahipsiniz ki böyle şeyleri gelip anlattınız.
Bende dedim ki; Komutanım biz hiçbir istihbarata hiçbir özel bilgi kaynağına sahip değiliz. Ama bu Türk Milliyetçilerinin bir yanlışı vardır. Bir hatası vardır, bizim bir hatamız var..
Türk Milleti'nin ve Devleti'nin aleyhine nerde bir ufacık rüzgar eserse biz o rüzgarı fırtına gibi algılar ve vaziyet alırız. Hatamız bu.. Bu yanlışı da sürekli devam ettiriyoruz. Türk Milletinin ve Devletinin aleyhine herhangi bir yerde ufacık bir şey varsa biz onunla meşgul oluruz, ona tavır alırız bunu anlamayanlarsa bizi suçlarlar. Bize karşı vaziyet alırlar, sonra da haklı olduğumuzu anlarlar ama iş işten geçmiş olur.


HaberMedyaTürk

İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Evet oyu Türkiye'yi böler  Turkey10
Evet oyu Türkiye'yi böler  Gencat10
Evet oyu Türkiye'yi böler  Pro10
Yaş Yaş : 42
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5563
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Evet oyu Türkiye'yi böler  Pro1010
Evet oyu Türkiye'yi böler  290407


Evet oyu Türkiye'yi böler  Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz