¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

çin emperyalizminin esiri doğu türkistan

Aşağa gitmek

çin emperyalizminin esiri doğu türkistan Empty çin emperyalizminin esiri doğu türkistan

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Çarş. 10 Ekim 2012 - 23:06

çin emperyalizminin esiri doğu türkistan tibet ve iç moğolistan'da özgürlük mücadeles

Çin bir uluslar hapishanesidir. Adı sözde halk cumhuriyeti olan fakat; Han Çinlilerinin egemenliğinde olan Çin kültür ve milliyetçiliğini esas alan Doğu Türkistanlıları ve Tibet ve İç Moğolistan’ı sürekli olarak baskı altında tutan, Bu halkları ''Sözde Özerk'' bölgelere Han Çinlisi göçmenler yerleştirerek halkı azınlık durumuna düşürerek asimile etmeye çalışan emperyalist bir devlettir.


çin emperyalizminin esiri doğu türkistan 545730_522686827745965_270049576_n

Çin’de işgal altındaki bölgelerin halklarının hiçbir söz hakkı yoktur. Bu bölgelerdeki özerk cumhuriyetlerdeki yetki Çinli yöneticilerin ellindedir. Yerli yöneticiler vitrinlik olarak kullanılan kuklalardır. Çin Özerk bölgelerdeki nüfusu doğum kontrolü ve yerleştirdiği Han Çinlileri sayesinde asimile edip Çinlileştirmeye çalışmaktadır.


Türklerden sonra gelen başlıca azınlıklar: Şuanglar, Hueiler, Tibetliler ve Moğollardır. Şuangların nüfusu 10 milyon kadar olup, Orta Çin’in güney kesimlerinde, Kuang-si Şuang eyaletinde yaşamaktadırlar.

Tibetliler: Nüfusu 4 milyon kadar olup, Yüksek Tibet yaylalarında dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.

Huei’ler: Ning-hsia-huei eyaletinde yaşamaktadırlar. 5 milyon civarında nüfusları vardır.

Moğollar: İç Moğolistan’da yaşamakta olup, iki milyon civarında nüfusları vardır.

Mançular ve Mançurya: 9 milyondan fazla nüfusa sahip olan Mançu milliyeti esas olarak ülkenin kuzeydoğusundaki Hei Longjiang, Jilin ve Liaoning eyaletlerinde, geri kalan kısmı ise ülkenin diğer orta ve büyüklükteki kentlerinde yaşıyor. Mançu milliyeti 2000 yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Mançu milliyetinin kendi dili ve yazısı vardır. Mançu dili Altay dili ailesine aittir.


Mançular ,günümüzde Kuzeydoğu Çin'de olan Mançurya kökenli Tunguz halkıdır. 17.yüzyılda Çin'deki Ming Hanedanını yenmiş ve Qing İmparatorluğunu kurmuşlardır. Qing İmparatorluğu Çin'i 1912 yılında Çin Xinhai Devrimine kadar yönetmiştir. Bu devrimle Çin Cumhuriyeti kurulmuştur. Mançuların yurduna Mançurya denir.Bugün Mançurya Çin işgali altında bir ülkedir. Ülke hızla Çinlileştirilmektedir.


Mançurya, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuzeydoğu bölümüdür. Kuzeyde Heilongjiang (Heylungkyang), ortada Jilin (Kirin) ve güneyde Liaoning yönetim bölgeleri ile İç Moğolistan özerk bölgesinin kuzeydoğu kesiminden oluşur.

Mançurya güneyde Kuzey Kore ile sınır komşusudur. Liaotung (Liaodong) Yarımadası'nın içlerine kadar giren San Deniz' de kıyısı vardır. Öbür yönleri tümüyle dağlarla çevrelenmiştir. Dağların ortasında yer alan Mançurya Ovası, Songhua (Sungari) Irmağı ile Liao Ho (Liao Irmağı) tarafından akaçlanır. Songhua Irmağı, kuzeyde SSCB sınırı boyunca akan Amur Irmağı ile birleşir. Mançurya'nın dağlık yöreleri Çin'in kereste gereksiniminin çoğunu sağlar.

Ormanlarda, aralarında Mançurya kaplanı da bulunan ender hayvanlar ve çeşitli kuşlar yaşar. Kısa süren yazlar çok sıcak, kışlar çok soğuktur. Irmaklar nisana kadar donar. Yalnızca birkaç liman donmaz. En çok yağmur kısa yaz aylarında yağar. Halkın büyük bir bölümü Çinli'dir. 2.000 yıldan uzun süredir bu bölgede yaşayan Mançulardan başka az sayıda Koreli vardır. Çiftçilik başlıca uğraştır. En önemli tarım ürünleri darı benzeri bir tahıl olan kaoliang, soya fasulyesi, mısır ve buğdaydır. Güneyde az miktarda pirinç ve pamuk da yetiştirilir.

Koyun ve sığırlar daha kurak doğu bölgelerinde beslenir.
Mançurya, Çin'in en büyük sanayi bölgesidir. Shenyang'ın (Şenyang) yakınındaki Fushun'da (Fuşun) geniş kömür madenleri vardır. Aynı bölgede bol miktarda demir, manganez ve boksit (alüminyum cevheri) de bulunur. Ayrıca bir tür koyu renkli tortul kay aç olan petrol şeylinden petrol elde edilir. Shenyang'ın güneybatısında yer alan Anshan' da (Ansan) demir çelik üretilir. Elektrik, Yalu, Songhua ve Mudanjiang (Mutankyang) ırmaklarındaki hidroelektrik santralardan sağlanır. Shenyang ve Harbin'de her çeşit makineden başka kimyasal maddeler ve çeşitli ürünler üretilir.

Luta'da gemi yapımı ve ağır sanayi vardır. Mançurya'nın başlıca kentleri kuzeyde Harbin, merkezde Jilin (Kirin) ve Changchun (Çangçun), güneyde Shenyang' dır


. Mançurya'nın demiryolları Çin'in geri kalan bölümünden çok daha iyi durumdadır. Demiryolu ağı, önce Ruslar ve sonradan Japonların işgali sırasında döşenmiştir. Luta' nın derin su limanı, Çin'in başlıca limanlarından biridir.

Mançurya 2.000 yıldan uzun bir süre önce Mançuların ve başka kabilelerin Çin'e saldırılarını önlemek amacıyla yapılan Çin Şeddi' nin dışında yer alır {bak. ÇİN ŞEDDİ). Mançular 1664'te Çin Seddi'ni aşarak Çin'i istila ettiler ve cumhuriyetin ilan edildiği 1911'e kadar süren bir imparatorluk kurdular.



Kıta Çinin’de Çin-Tibet dil ailesine bağlı çeşitli lehçeler konuşulur. Ancak resmi dil Kuzey Çin’in konuştuğu Mandarin lehçesidir. Bölgelere göre lehçeler değişmekte ve farklı telaffuzlar ile mana bozulmaktadır. Ancak kullanılan yazı dili herkes tarafından anlaşılmaktadır. Çincede harfler heceyi gösterdiğinden dolayı, 4 binden fazla harf vardır. Son zamanlarda bu sayı indirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıklar ise kendi aralarında kendi dillerini kullanmaktadırlar. Çin’in resmi bir dini yoktur. Ancak halk Taoizm, Konfüçyonizm, Budizm, İslam, az miktarda Hıristiyan dinine mensupturlar.

Çin tarihi 3000 yıllık bir süreci kapsamaktadır. Bu 3000 yıllık sürecin olgularını çözümlediğimizde karşımıza bozkır ve dağ bölgesindeki Türk ve Moğol etnisiyle güneyde Yangçe Nehri vadisinde yerleşen Çin etnisi arasındaki savaşın tarihi görülmektedir.

Çin batıdan Tibet yükseltisiyle sınırlanmaktadır. Güneyde ise Hindçini alanıyla sınırlıdır. Çin coğrafyası, Yangçe Nehri dediğimiz bugünkü Güney Çin alanında Yangçe düzlüğündeki bir coğrafyada ortaya çıkmıştır.

Kuzeyde ise Sarı Irmak diye tanımlanan, günümüzde Kuzey Çin olarak belirtilen ve Çin Seddi’nin de bulunduğu bu bölge; kuzeydeki bozkır halklarıyla güneyli Çin halkını oluşturduğu ileri sürülen vadi halkları arasındaki savaş alanıdır.


Bu anlamla bakıldığında Doğu Türkistan’ı da alan ve Tibet’in kuzeyinden başlayıp Kore’ye kadar uzanan Kuzey Çin bölgesi sanıldığı gibi Çin coğrafyası değildir.

Çin halk Cumhuriyetinin Kurucusu, Mao Zedong(Ocak 1929’da) Jin-gang-shan’de kaleme alıp yayımladığı “Kızıl 4. Ordu Parti Karargâhı Komünist Parti Deklarasyonda Çin’i birleştirip, Mançu, Moğol, Uygur, Tibet, Miao ve Yao milletlerinin kendi kaderini tayin etme haklarını kabul edeceğini ilan etmiştir.

Mayıs 1930’da Çin komünistleri “Ulusal Sovyet Bölge Temsilcileri Toplantısı”nda onaylanan “Çin Sovyeti’nin 10 Programı”nın 5. maddesinde “milletlerin kendi kaderini tayin etme hakları ilkesi temelinde, tüm azınlık milletlerin tamamen ayrılma ve gönüllü birleşme hakları vardır” denilmektedir.[2] Çin komünistlerinin bu vaatleri

Milliyetçi Çin Partisi hâkimiyetini devirene kadar devam etmiş 1949 yılına gelindiğinde, Çin komünistleri birden bire söylem değiştirmiş, daha önce verdiği vaatlerinden vaz geçmiştir. Önce Çin’deki milletlerin dağılım durumlarının Çin’de federasyon devlet yapısını mümkün kılmadığını ileri sürmüşlerdir. Daha önce dile getirdikleri “otonomi” söylemini ise göstermelik olarak uygulamaya mecbur olmuşlardır. 29 Eylül 1949’da Çin Halk İstişare Toplantısı’nın 1. Genel Toplantısı’nda onaylanan 7 bölüm ve 60 maddeden ibaret “Çin Halk Siyasi Kurulu’nun Ortak Programı”nın 6. bölümünün 50–53. maddeleri Çin Halk Cumhuriyeti’nin milletlerle ilgili politikasını yansıtmaktadır.

Ortak programın 50. maddesinde Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisindeki milletlerin eşit olduğu, milletler arasında hakaretin yasaklandığı; 51. maddesinde azınlık milletlerin bulunduğu bölgelerde bölgesel otonomilerin uygulamaya konulacağı; 53. maddesinde azınlık milletlerin kendi dil ve yazılarını geliştirme, örf adetlerini koruma veya ıslah etme haklarına, dini inanç özgürlüğüne sahip olacağı ifade edilmiştir.

Bu program 1954 yılındaki 1. Ulusal Halk Temsilciler Meclisi’nin 1. Toplantısı’nda yapılan “Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası”na konulmuştur. 9 Ağustos 1952’de Merkezi Halk Hükümeti “Çin Halk Cumhuriyeti Milli Bölgesel Otonomi Uygulama Programı”nı ilan etmiştir. 7 bölüm ve 40 maddeden ibaret bu programın “1. Bölüm Genel İlkeler” kısmının 2. Maddesinde “Milli otonom bölgeler Çin Halk Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir kısmıdır.

Milli otonom bölgelerin otonom organları merkezi halk hükümeti yönetimi altındaki birinci dereceli yerel hâkimiyetlerdir, üst dereceli halk hükümetlerinin yönetimini kabul ederler” denmektedir. Bu ifadeye göre, milli otonom bölgeler her hangi bir şekilde Çin Halk Cumhuriyeti’nden ayrılamazlar, kendi kaderlerini tayin etme talebinde bulunamazlar. Ancak merkezde toplanan yetkilerden sonra, belli ölçülerde otonomi yetkilerini paylaşırlar. Çin komünistleri bu kanunla Çin’deki azınlık milletlerin kendi kaderlerini tayin etme haklarıyla ilgili umut ve arzularını yok etmişlerdir. Otonomi hakkı tanınan azınlık milletlerin otonomi yetkilerini kullanmalarını da önemli ölçüde engellemişlerdir. Milli Bölgesel Otonom Bölgeleri’nin üst dereceli idari yapısı ve kurumların idaresi otonomi hakkına sahip milletlerin üyelerinden oluşturulmuş göstermelik bir yönetim vardır.


Otonom bölgelerin yetkisi tamamen Çin komünist partisi ve merkezi hükümet kurumlarına aittir. Milli Bölgesel Otonom Bölgeleri’nin yerel siyasi karar yetkisi de bölgedeki Çin komünist partisi grubunun elindedir. Çin komünist partisi örgütünün en üst düzey sorumlusu asla otonomi hakkına sahip milletlerin üyelerinden seçilmez.

Çin Devlet Konseyi (Guo-wu-yuan) Basın Odası’nın 26. 09. 2009’te Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, bir gazetecinin Uygur Otonom Bölgesi’ndeki yönetim kadrosuyla ilgili sorusuna, Çinli yetkililer Han Çinlilerin daha çok parti sekreterliği görevini üstlendikleri cevabını vermiştir. Bu durumda otonomi hakkı tanınan milletlerin gerçek anlamda otonomi yetkilerine sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. Çin komünistlerinin amacı sınır bölgelerindeki idari yapıyı istediği gibi ayarlayıp bölgesel yetki bölünmesinin önüne geçmek ve bu suretle tek rejimli devlet yapısını güçlendirmek, azınlık milletlerin Çin’den ayrılma eğilimlerini önlemekti. Çin komünistleri bunun için çok ince bir planla aşağıdan yukarıya doğru milli otonomiler kurdular. Mesela Doğu Türkistan sınırları içerisindeki bölgesel otonomileri önce Kazak, Kırgız, Döngen, Moğol, Tacik ve Şiveler arasında paylaştırdılar, sonra Uygurlara otonomi verdiler.

Uygurlar Doğu Türkistan genel nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturmalarına rağmen, yerel otonom sistemi içerisinde söz sahibi olamadılar. Çin komünistleri otonom bölgelerde yönetim tabakalarını genişleterek Han nüfusu yerleştirmek suretiyle otonomi hakkına sahip milletlerin gücünü dağıttılar, yetkilerini böldüler. Mesela 15 Mart 1954’te kurulan Karaşeher Döngen Otonom Nahiyesi’nde Döngenlerin genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 32,7; 25

Mart 1954’te kurulan Çapçal Şive Otonom Nahiyesi’nde Şivelerin otonom bölge genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 28; 17 Temmuz 1954’te kurulan Mori Kazak Otonom Nahiyesi’ndeki Kazakların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 33; 10 Eylül 1954’te kurulan Hobosar Moğol Otonom Nahiyesi’nde Moğolların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 58; 17 Eylül 1954’te kurulan Taşkorgan Tacik Otonom Nahiyesi’ndeki Taciklerin genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 78.10; 30 Eylül 1954’te kurulan Barköl Kazak Otonom Nahiyesi’nde Kazakların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 31; 23 Haziran 1954’te kurulan Bayangol Moğol Otonom Vilayeti’nde Moğolların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 35; 13 Temmuz 1954’te kurulan Börtala Moğol
Otonom Vilayeti’nde Moğolların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 24; 14 Temmuz 1954’te kurulan Kızılsu Kırgız Vilayeti’nde Kırgızların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 36; 15 Temmuz 1954’te kurulan Sanci Döngen Otonom Vilayeti’nde Döngenlerin gene nüfus yapısındaki oranı yüzde 37; 29 Kasım 1954’te kurulan İli Kazak Vilayeti (oblast)de Kazakların genel nüfus yapısındaki oranı 53.47; 1 Ekim 1955’te kurulan Uygur Otonom Bölgesi’nde Uygurların genel nüfus yapısındaki oranı yüzde 75.40 olarak ayarlanmıştır.[3][7]

Özel belirlenen idari tabakaya otonomi hakkına sahip milletlerin üyelerini değil, daha alt seviyedeki otonomi hakkına sahip milletlerin üyelerini yerleştirdiler. Böylece “yabancıları yabancılarla idare etme”, “nüfus yerleştirmek suretiyle gücü bölme” hedefine ulaşmaya çalıştılar. Çin komünistleri azınlık milletlerin ekonomik kalkınmasına yardım etme bahanesiyle Milli Bölgesel Otonomi Bölgeleri’nin idari yapısının kapsamını genişleterek Han Çinlilerini nakledip otonomi hakkına sahip milletlerin bölgedeki nüfus oranını azınlığa düşürmeye çalıştılar.


31 Mayıs 1984’te 6. Ulusal Halk Meclisi’nin 2. Toplantısı’nda onaylanan “Milli Bölgesel Otonomi Kanunu” 7 bölüm ve 74 maddeden oluşmaktadır. Anayasaya göre düzenlenmiş olan bu kanunun 2. maddesinde “Milli otonom bölgelerin tümü Çin Halk Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir kısmıdır” ifadesi tekrar vurgulanmıştır. Bu kanunun 8. maddesinde “Üst dereceli devlet organları milli otonom bölgelerin otonom organlarının otonomi yetkilerini kullanmalarını garanti ederler” denmektedir. Bu ifadeye göre, otonom bölgelerde otonomi yetkilerinin kullanılması devlet güvencesi altındadır.

Ancak otonom bölgelerin otonomi yetkileri Han Çinlilerinin ellerinde olduğu için bu madde sözde otonomi hakkı tanınmış azınlık milletler için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Uygur otonom bölgesinde otonom yetkilerinin paylaşımı ve kullanımı ile ilgili açıkça gözüken büyük sorunlar olmasına rağmen, merkezi hükümetin hiçbir denetimi söz konusu olmamaktadır.

Uygur otonom bölgesindeki yetki sahibi Çinliler, Sheng Shih-tsai döneminde olduğu gibi, merkezi hükümetten bağımsız hareket etmektedirler ya da merkezi hükümetin gizli plan ve projelerini uygulamaya koymaktadırlar.

Çünkü merkezi hükümetin uzun vadedeki planı Uygurları asimile etmektedir. Kanunun 10. maddesinde “Milli otonom bölgelerin otonom organları o bölgelerdeki milletlerin dil ve yazısını kullanma, geliştirme, kendi örf adetlerini muhafaza etme veya ıslah etme özgürlüğünü garanti ederler” denmektedir. Oysa Uygur, Tibet ve Moğol otonom bölgelerinde durum bunun aksını göstermektedir.

Mesela İç Moğolistan Otonom bölgesinde Çin komünistleri Moğolları önce yoğun nüfus yerleştirme yöntemiyle asimile etmiş, sonra Moğolca eğitim veren okullar açıp kendi dillerini kaybetmiş Moğol çocuklarına Moğolca öğretmeye çalışmış, bunu komünist partinin lütfü olarak göstermişlerdir. Uygur otonom bölgesinde de okullarda Uygurca yasaklanarak Çince eğitime geçilmiştir.

Kanunun 11. maddesinde “Milli otonom bölgelerin otonom organları her millet vatandaşlarının dini inanç özgürlüğünü garanti ederler” denmesine rağmen, Uygur otonom bölgesinde dini özgürlükten bahsedilemez. Camiler açık ise de, içeri girip ibadet etmek yasaktır. Bu yasakları cami kapılarına astıkları tabelalarda açıkça görmek mümkündür.

Kanunun 17. maddesinde “Otonom bölgelerinin başkanları, otonom vilayetlerin yöneticileri, otonom nahiyelerin kaymakamları bölgesel otonomiyi yürüten milletlerin vatandaşlarından olur” ifadesi bulunmaktadır. Milli bölgesel otonom bölgelerinde bu madde göstermelik olarak uygulanmıştır. Çünkü otonom bölge başkanı, otonom vilayetin yöneticisi ve otonom nahiyenin kaymakamları azınlık milletlerden ise de, bunlar komünist parti üyeleri arasından seçildiğinden ve komünist partisi örgütünün yönetimi altında olduğundan, gerçekte hiçbir karar alma yetkileri bulunmamaktadır.

Dolayısıyla bu madde bir göz boyama niteliği taşımaktadır. Kanunun 20. maddesinde “Üst dereceli devlet organının karar, buyruk ve direktifleri milli otonom bölgelerin reel durumuna uygun değilse, otonom organları, o üst dereceli devlet organının onayını aldıktan sonra, pratik olarak yürürlüğe koyabilir veya yürütmeyi durdurabilir.” ifadesi yer alır. Bu maddeye göre, merkezi hükümetin Çin’in diğer bölgeleri için uygulamaya koydukları, milli otonom bölgelerin durumuna uygun değilse, otonom bölgeler bunları uygulamaya koymayabilirler. Mesela merkezi hükümetin diğer bölgeler için uyguladığı planlı doğum politikası milli otonom bölgelerin durumuna uygun değildir. Çünkü bunlar adı üstünde azınlıktır.

Bunların planlı doğuma ihtiyaçları yoktur, aksine çoğalmaları gerekir. Oysa Uygur otonom bölgesinde planlı doğum politikası acımasızca uygulanmış, Müslümanlarca günah sayılan zorunlu kürtaj uygulamasıyla Müslümanlar rencide edilmiştir. Kanunun 21. maddesinde “Milli otonom bölgelerin otonom organları görevlerini yerine getirirken, o milli otonom bölgelerin otonomi nizamlarındaki kurallara göre, o bölgede ortak kullanılan bir çeşit ya da birkaç çeşit dil veya yazıyı kullanırlar; görev ifa ederken ortak kullanılan birkaç çeşit dil ve yazıyı birlikte kullananlar bölgesel otonomiyi yürüten milletin dil ve yazısını temel alırlar” denmektedir.

Yine kanunun 49. maddesinde “Han (Çinli) memurları o bölgedeki azınlık milletlerin dil ve yazısını öğrenme ve kullanmalarının yanı sıra, ülke çapından kullanılan Mandarin Çincesini ve standart Çinceyi öğrenmelidirler.” ifadesi yer alır. Oysa Uygur otonom bölgesindeki devlet organlarında Uygur dilinin kullanılmadığı, bunun yerine tamamen Çince kullanıldığı herkesçe bilinmektedir. Ayrıca Han (Çinli) memurlarının büyük bir kısmı Uygurca bilmez ve bunun için özel bir çaba da sarf etmez. Kanunun 23. maddesinde “Milli otonom bölgelerdeki şirket ve meslek kurumları, devletin kararlarına göre, eleman kabul etmede önce azınlık milletlerden kabul ederler hem de köylerden ve hayvancılık bölgelerindeki azınlık millet ahalisinden kabul edebilirler..” denmektedir. Uygur otonom bölgesinde ise, durum tam bunun aksidir.

Bütün şirket ve meslek kurumlarında öncelik Han Çinlilerinindir. Bunu Devlet Konseyi (Guo-wu-yuan) Basın Odası’nın 26. 09. 2009 tarihli basın toplantısında Milli İşler Komitesi müdürü Yang Jin’in bir gazetecinin Uygur otonom bölgesindeki istihdamla ilgili sorusuna “Dil, örf adet ve kültür farklılığı dolayısıyla Uygurlar az işe alınıyor. Bu gerçektir. Onları eğitmek için program hazırlanıyor” şeklinde verdiği cevap da doğrulamaktadır.

Bugün Çin’de işsizlik oranı en yüksek bölgelerin biri Uygur otonom bölgesidir. Shaoguan ve Urumçi’de yaşanan kanlı olayların arkasındaki önemli sebeplerin biri de bu işsizlik meselesidir. Kanunun 28. maddesinde “Milli otonom bölgelerin otonom organları yasalardaki esaslara göre, kendi bölgelerindeki doğal kaynakları yönetir ve korurlar. Milli otonom bölgelerin otonom organları yasalardaki esaslara ve devletin genel planlamasına göre, o bölgelerdeki açılabilir doğal kaynakları önce uygun bir şekilde açarlar ve ondan yararlanırlar” denmektedir.

Bu maddeye göre, Uygur otonom bölgesinde bulunan petrol, doğalgaz, kömür, altın ve diğer doğal kaynaklar bölgeye ait olması gerekir. Ancak durum bunun tam tersidir. Çin’in enerji ihtiyacının yüzde 30’unu karşılayan, petrol, doğalgaz ve kömür üzerinde yaşayan Uygurlar Çin’de en yoksul halklardan biridir. Çin’in iç kesimlerinde doğalgaz kullanımı yaygın iken, bazı Uygurlar köylerinde hâlâ yakıt olarak tezek kullanılmaktadır.

Kanunun 44. maddesinde “Milli otonom bölgelerin otonom organları planlı doğumu, sağlam doğumu ve iyi beslenmeyi uygulamaya koyup her millet ahalisinin kalitesini yükseltirler.” ifadesi bulunmaktadır. Bu ifadeye göre, planlı doğum politikası her millet ahalisinin kalitesini yükseltmek için uygulanmaya konmuştur. Oysa bu politikayla ulaşmak istenilen hedefin milli otonom bölgelerindeki azınlık milletlerin nüfus büyümesini kontrol altına alıp Han Çinlilerinin nüfusunu büyütmek olduğu gayet açıktır. Mesela Uygur bölgesinde bir taraftan Uygur nüfusu kontrol altında tutulurken, diğer taraftan milyonlarca Han Çinlisi bölgeye nakledilmekte, bölgeye gelen Çinliler için doğum sınırlaması konulmamaktadır.


Bütün bunlar Çin’de uygulanan milli bölgesel otonomilerin gerçek otonomi olmadığını, sahte olduğunu ve göz boyama niteliği taşıdığını, dünya kamuoyunun anladığı otonomi ile Çinlilerin anladığı otonominin tamamen farklı olduğunu göstermektedir.

Nitekim Devlet Konseyi (Guo-wu-yuan) Basın Odası’nın 26. 09. 2009 tarihli basın toplantısında Çinli yetkililer Çin’de uygulanan otonominin ne milli otonomi, ne yerel otonomi olduğunu açıkça dile getirmişlerdir. Oysa Uygurların istedikleri otonomi bu değildi. Şubat 1951’de Çin komünist Partisi Kuzeybatı Bürosu Milli İşler Komitesi’nin direktifi doğrultusunda Doğu Türkistan’a “fikir alma ve araştırma anketi” gönderip Uygurların Çin komünistlerinden beklentilerini sormuştu.

Anketin “Şincan(Doğu Türkistan) halkının otonomi ve halkların birlikteliğine olan tepkisi nasıldır” (maddesindeki, “bize verilen otonomi ne tür bir otonomi olması gerek?” sorusuna Uygurların verdiği cevap:
“Bize verilen otonomi Çin Halk Cumhuriyeti sistemi içerisindeki otonom cumhuriyet olmalıdır. Otonom cumhuriyet Çin devlet armasını ve devlet bayrağını kullanmalı, ama devlet armasına otonom cumhuriyetin adı yazılmalıdır.

Otonom cumhuriyetin askeri işleri ve diplomasisi Çin Halk Cumhuriyeti merkezi halk hükümetinin idaresinde olmalıdır. Otonom cumhuriyet sınırları içerisinde bulundurulacak ordu yerlilerden oluşturulmalıdır, emniyet kısımları da yerli halktan teşkil edilmelidir. Eğitim ve kültürde Sovyetler Birliği’ndeki cumhuriyetler ile doğrudan ilişki kurma yetkisi verilmelidir.

“Şincan” adı bırakılıp “Tiyanşan” veya “Türkistan” adı kullanılmalıdır.” şeklinde olmuştur.[4][8] Bundan anlaşılıyor ki, Uygurların istediği otonomi bugün dünyanın diğer bölgelerinde uygulanan gerçek anlamdaki otonomidir. Ancak Çinliler gerçek otonomi ile bağımsızlığa aynı şey diye baktıkları için, azınlıklara gerçek otonomi değil, sahte otonomiyi reva görmüşlerdir.

Gerçek otonominin ayrılıkçıları cesaretlendireceği, bağımsızlık taleplerini güçlendireceği, sonunda Çin’in parçalanacağı endişesiyle gerçek otonomi taleplerini hoş karşılamamaktadırlar. Dalay Lama’nın hakiki otonomi talebi böyle bir endişeyle reddedilmektedir. Aynı endişelerle insan hakları hiçe sayılmakta, gerçek otonomi veya bağımsızlık fikrini aklından geçirenler dahi acımasızca imha edilmektedir. Yine bu endişelerle otonom bölgelere yoğun bir şekilde Han nüfusu kaydırarak azınlıkları kendi bölgelerinde azınlığa düşürmeye, pasifize etmeye ve nihai olarak asimile etmeye çalışmaktadırlar. Dolayısıyla azınlık milletlerin önünde asimile olmaktan, yok olmaktan başka seçenek bırakılmamıştır.



Bizi ilgilendiren, ekonomik ve siyasi çıkar hesaplarından ve politika oyunlarından ziyade; Müslüman kardeşlerimiz ve soydaşlarımız (akrabalarımız) olan Müslüman Doğu Türkistan Halkının yürek parçalayan bir zulme maruz kalıyor, namus, iffet ve insanlık onurlarının ayaklar altına alınıyor olmasıdır.


Siyasi ve ekonomik çıkar hesapları nedeniyle Türkistan Halkına uygulanan zulme sessiz kalamayız. Bütün mevcudiyetimizle en yüksek ses tonu ile bu zulmü kınamalı ve tel'in etmeliyiz. Elimizden hiç bir şey gelmiyorsa; kardeşlerimizin sulh ve selameti için, mezalimden kurtulup, hür ve müreffeh yaşayabilmeleri için gözyaşı dökerek dualar etmeliyiz.

Doğu Türkistan şarken Çin ve Moğolistan, şimalen Sibirya, garben Batı Türkistan, cenuben Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Tibet'le hem hudut olması ve bu mevki itibariyle de hem Şarka ve hem de Garba karşı köprübaşı teşkil etmesi dolayısıyla stratejik bakımdan fevkalade ehemmiyeti haizdir. Yeraltı ve yer üstü servetleri bakımından çok zengin olan bu memleket, Çin'in akaryakıt ihtiyacının mühim bir kısmını karşıla- maktadır. Rusya için Ural-Altay bölgesi ne gibi sınaî ehemmiyeti haiz ise, Çin içinde Doğu Türkistan aynı önemi taşımaktadır.

Türkistan; kuzeyden Sibirya, batıdan İdil-Ural ve Hazar Denizi, doğudan Moğolistan ve Çin, güneyden İran, Afganistan, Keşmir ve Tibet ile çevrilidir. Yaklaşık olarak yüz ölçümü 6milyon km. karedir. Kâinatın yaratıcısı, topraklarına bereket, altın, gümüş, kömür, petrol ve uranyum gibi çeşitli maden zenginlikleri vermiştir. Bu servetler, kendi evlatlarının hükümdarlık devirlerinde İslam ve insanlığın hizmetinde kullanılmış- tır.

Fakat Rus ve Çin emperyalistlerinin bu güzel topraklar üzerine hükümran olmasından sonra yağmacı ve zorbacıların hazinelerine akıtılmıştır. Şimdi ise, bu servet geri kalmış milletlere yardım adı altında bazı devletlere verilmektedir. Hâlbuki bu servetlerin gerçek sahibi olan 35 Milyon Türkistanlı Müslüman, benzeri görülmeyen açlık, sefalet ve mahrumiyet içindedir.


Doğu Türkistan'a gelince: Buranın yüzölçümü 1.800.000 kilometrekare olup Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan, Mançurya gibi sömürgeler dâhil, Çin topraklarının 1/5'i kadardır. Nüfusu on milyon olan Doğu Türkistan ile Çin arasında devam eden sürekli çarpışmalar, Yakup Han'ın ölümünden sonra Çinlilerin burayı işgal ettikleri 1876 yılına kadar devam etti. Çinliler bu tarihten itibaren Doğu Türkistan'ın adını yeni sömürge manasına gelen “Sinkiang” ismi ile ve şehirlerinin adlarını da Çince isimlerle değiştirdiler. Memleketi diktatörlükle yönetmeye başladılar. Bu durum karşısında birçok ayaklanmalar oldu, bunlar da şiddetle ve vahşetle bastırıldı. 1931 yılında yapılan büyük çaplı ayaklanmada, halk Urumçi'den başka bütün şehirleri Çin esaretinden kurtardı. 1953 yılında merkezi Kaşgar olmak üzere bir İslam Cumhuriyeti kuruldu. Cumhurresi Hoca Niyaz, hükümet başkanı Sabit Damolla olan bu yeni hükümet, henüz kendi durumunu düzenlemekle meşgulken, Rusya Doğu Türkistan'a burada bulunan Çin valisi Şın-Şı-Say'a yardım maksadıyla- modern silahlarla donatılmış bir askeri birlik yolladı. Rus kuvvetleriyle Şın-Şı-Say Doğu Türkistan hükümeti- ni dağıttı. Doğu Türkistan'ı idareye başladı. Rus kuklası olan General Şın Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı Hacı Hoca Niyaz ve başvekili Sabit Damolla başta olmak üzere 360 bin kişiyi tevkif etti. Bunlar üzerinde 125 çeşit işkence kullandı. Gene Hacı Hoca Niyaz, Sabit Damolla başta olmak üzere 120bin kişiyi, 28 çeşit ölüm şekli uygulayarak şehit etti. İkinci Dünya Savaşında Rus kuvvetleri geri çekildi. 1943 yılında onların yerini Milliyetçi Çin aldı. Bunlarda yerli halkı çeşitli ithamlarla suçlayarak birçoklarını vahşice öldürdüler. Bu mezalime dayanamayan halk, 1944 yılında İli vilayetinde Şeyh Ali Han Töre başkanlığında istiklallerini ilan ederek Türkistan hükümetini kurdular. Sonra Ruslar araya girdi. Doğu Türkistan'a muhtariyet verilmesi şartı ile mücahitler, barışı kabul ettiler. Dr. Mesut Sabri, Genel vali olup hükümetin genel sekreterliğini de ben deruhte etmekte idim. Fakat Milliyetçi Çin kumandanı 26.9.1949'da ülkeyi komünist Çinlilere teslim edeceğini bildirdi. Böylece Mao Tse Tung'un komünist birlikleri 20 Eylül 1949 tarihinde temiz Türkistan topraklarına kirli ayaklarını bastılar. Ve burada kendi hükümranlıklarını kurabilmek için işkence ve tedhiş yollarına başvurdular. İşte Doğu Türkistan, hala bu zalim devletin esareti altında ezilmektedir.

Doğu Türkistan bağımsızlık mücadelesinde dış güçlerin kışkırtması ve parmağı olduğu safsatasını savunmak Bir halkın özgürlük mücadelesini görmemektir ve gerçekçi değildir.

ABD veya Avrupa ülkelerinin hesabı ve politikaları her ne olursa olsun ortada değişmeyen bir gerçek var ki; İslam medeniyetinin inşasında baş mimarlardan birisi olan Müslüman Doğu Türkistan halkı, dün olduğu gibi bugünde Komünist Çin zulmü altında inim inim inlemekte ve imdat çığlıkları atmaktadır.

Doğu Türkistan Asya kıtasının tam ortasında olup tabii mânialarla çevrili 1.828,421 kilometrekarelik bir ülkedir. Bu ülkenin nüfusu tahminen 45 milyon kadar olup nüfusun yüzde 95'i Türk ve Müslüman'dır.

Bugün Çin’in desteklediği ve bağımsız bir ülke olan Kuzey Kore’nin nüfusu 21.964.000 milyondur. Doğu Türkistan Kuzey Koreden fazla nüfus barındırmasına rağmen Çin’in esareti altındadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, Doğu Türkistan, 1997’den beri devlet güvenliği sebebiyle idam cezasına çarptırılan 200’den fazla insanla, dünyada en çok idam cezası uygulanan bölge olmuştur. 11 Eylül 2001’den sonra Çin yönetimi, Doğu Türkistanlı Müslümanları, “ayrılıkçı”, “terörist” veya “karşı-devrimci” olarak nitelendirmek için zemin bulmuşken Çin halkının çoğunluğunu da, Han ve Uygur milletleri arasında düşmanca duyguları besleyerek Doğu Türkistan Uygurlarının terörist olduğuna inandırmıştır. Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da 145 hapishane ve 30’dan fazla da toplama kampı açmıştır. Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi verilerine göre, 250 bin Müslüman siyasi tutuklu bu cezaevlerinde yatmaktadır. Yine aynı kaynak, Urumçi Liudavan cezaevin de her ay 20–30 Müslümanın işkence sonucu öldüğünü bildirmektedir. Ayrıca Doğu Türkistan Günlüğü gazetesinin 12 Nisan 2000 tarihli nüshasında Doğu Türkistan’ın pek çok il ve ilçelerinde inşa edilen 1500 caminin kapatıldığı, 153 caminin inşaatının durdurulduğu ve Çin Komünist Partisine sadakat bildirmeyen 25 bin Türk görevlinin işine son verildiği açıklanmıştır.

Doğu Türkistan bağımsızlık ayaklanması Türkiye’deki Çinci lobi (Maocu- Perincekçi- Türk-Çin İş konseyi) anlattığı gibi Dış güçlerin kışkırtmasıyla olan bir ayaklanma değildir. İşgal Altındaki Bir halkın özgürlük mücadelesidir. Çin sömürgeciliğine bir başkaldırıdır. Doğu Türkistan olayı Çinin Sömürgeci yüzünün ortaya çıkmasının bir dışa vurumudur. Bu olaya ideolojik bir gözle bakamayız. Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan sorunu aynı zamanda bir insanlık sorunudur. Yok, edilmeye çalışılan kültürlerin var olma mücadelesidir. Bu olaylar Çinin nasıl Faşist ve baskıcı devlet olduğunu Sosyalist oluğunu iddia eden emperyalist bir ülkenin, İşgal altındaki Uluslarını kendi kaderini tayın hakkını hiçe saydığının en açık delilidir.

Kaynaklar:

1) Suna LEE. “2008 Pekin Olimpiyat Oyunlar ve Çin’ de İnsan Hakları Sorunu”, Stratejik Analiz, Sayı. 100 (Ağustos 2008), s. 79.
2)Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya Derleyen: Deniz Ü. Arıboğan
3)www.hrw.org (Human Rights Watch)
4)www.amnesty-international.org.uk
5)www.uygur.org
6)www.doguturkistan.net
7)www.freetibet.org/
8)www.innermongolia.org
10)tr.wikipedia.org/wiki/Mançurya


Yücel TANAY
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


çin emperyalizminin esiri doğu türkistan Turkey10
çin emperyalizminin esiri doğu türkistan Gencat10
çin emperyalizminin esiri doğu türkistan Pro10
Yaş Yaş : 42
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5563
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
çin emperyalizminin esiri doğu türkistan Pro1010
çin emperyalizminin esiri doğu türkistan 290407


çin emperyalizminin esiri doğu türkistan Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz