Türkiye’yi savaşa sokma tezgahları
1 sayfadaki 1 sayfası
Türkiye’yi savaşa sokma tezgahları
Türkiye, adeta gizli bir el tarafından Suriye ile çatışma noktasına doğru sürükleniyor.
Memleketin başına örülmek istenen çorabın başkent sakinleri hariç, herkes farkında.
Türkiye’nin uçağı neden düşürüldü, Suriye’nin helikopteri hangi gerekçe ile vuruldu, ‘neyin ne olduğunu’ bilen bir yetkili ortada yok.
Bir tür ‘kendin pişir, kendin ye’ faaliyeti sürdürülüyor; mangalı, eti verip, yer gösterip “Abi damak tadına göre takıl işte” diyorlar.
Uçak düşürüldü mü, düşürüldü.
Helikopter vuruldu mu, vuruldu.
Zamana yaymalarından, kamuoyunu doğru dürüst bilgilendirmemelerinden de anlaşılıyor ki, gelişmelerden kendileri de duruma hakim değiller.
Bir şeyler oluyor da ‘neler’ oluyor, ‘kimler tarafından’ olduruluyor meçhul.
İşin aslı, bu “meçhul” denilen şey, aslında son birkaç aydır herkese malum:
Suriye ihalesi Türkiye’ye kaldı.
Fakat ‘aynı merkezden’ icazet aldıkları cuntacıların tabiriyle ‘şartlar henüz olgunlaşma’ kıvamına gelmedi.
İşin içine Rusya, Çin ve İran’ın girmesi ile ‘tereyağından kıl çekme’ hevesleri kursaklarında kaldı.
***
‘Kendin pişir, kendin ye’ iyi bir etkinlik; güzel bir hafta sonu fantezisi.
Lakin elin oğlu “Sana yedirmem” deyip dişlerini gösterdi mi ‘dala budağa’ el atmaya başlarsın; NATO’dan medet umar hale gelirsin.
Daha doğrusu yıllarca ‘sırtında’ taşıdığın, ‘her ayak işine’ koştuğun organizasyona “Ben bu işin altından kalkamayacağım” mesajları gönderirsin.
‘Modern’ dünyayı bu ‘şer gücüne’ karşı ortak harekete ikna etsen de nafile.
Operasyonun sonunda senin payına düşecek olan ‘kelleler’, onların payına düşecek olan ise ‘Suriye’nin doğal kaynakları’ olacak.
Onunla kalsa öp başına koy; ‘Suriye halkını’ diktatörün zulmünden kurtaracağım teranesiyle, ‘kendi halkının’ başına olmadık belalar getirmek de işin cabası.
Köşe başında su satıp, yaz tatilini değerlendiren ilkokul öğrencisi bile asıl hamlenin “Birleşik Kürdistan’a kapı aralamak” olduğundan haberdar.
“İnceldiği yerden kopsun” diyorsan, senin bileceğin iş; tarih önünde ‘basiretsiz’, ‘gafil’, ‘öngörüsüz’ diye damgalanırsın olur biter.
Ancak “Yok öyle bir şey” diye kafa tutup, burnunun doğrusuna devam edersen işte o zaman memleketin hali dumandır.
***
‘Kibrit’ çakıldı, ‘Kuzey Atlantik’ten beklenen rüzgar eserse ‘mangalın’ tütmesi, odunların çatırdaması yakındır.
Allah’tan bu kez muhalefet boşboğazlık edip “Odunlar ıslak” diye feryadı basmıyor.
‘İncir çekirdeğini’ dolduracak lafları olmasa da ‘gaz alınması’ doğrultusunda oldukça temkinli hareket ediyorlar.
Hele hele son ‘çözüm’ teranesine ‘yedek lastik’ olmasından anlaşıldığı üzere ana muhalefetin Sam Amca’ya rağmen ‘yerli’ bir politikayı dillendirmesi mümkün değil.
Tek seçenek olarak ‘balkona’ çekilip, işi “kem küm” ile geçiştirmeye çalışıyorlar.
Yoksa şimdiye kadar çoktan meydanları doldurup, günde on öğün dillendirdikleri o sanal ’barış’tekerlemelerini sıralamaya başlamışlardı.
Ağırdan alıp, “Görelim Sam Amca neyler” stratejisi izliyorlar.
Herkesin çoluk çocuğunu başına toplayıp bir kuytuda, ağaçların serin gölgesinde “Kendin pişir, kendin ye” keyfine dalması hakkıdır.
Ama ‘başkalarının’ bağında, bahçesinde mangal yakmak bu coğrafyada çok da kabul edilebilir bir durum değildir.
Hadi mangal için ‘izin koparıldı’ diyelim, ‘ocaklara ateş düşürmek’ hiç mi hiç affedilir bir eylem olmasa gerek.
***
Eğer sizi ‘komşunuzun ocağını’ tarumar etmeye zorlayanlar varsa, bu gerçeğin er ya da geç su yüzüne çıkacağını unutmayın.
Hani ikide bir ağzınızda sakız ettiğiniz bir laf var ya, “Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur” diye.
Esad’ın metodu ile Esad’ı alt etmeye çalışmak sizi işte o sona götürür.
İsrafil K.KUMBASAR
Memleketin başına örülmek istenen çorabın başkent sakinleri hariç, herkes farkında.
Türkiye’nin uçağı neden düşürüldü, Suriye’nin helikopteri hangi gerekçe ile vuruldu, ‘neyin ne olduğunu’ bilen bir yetkili ortada yok.
Bir tür ‘kendin pişir, kendin ye’ faaliyeti sürdürülüyor; mangalı, eti verip, yer gösterip “Abi damak tadına göre takıl işte” diyorlar.
Uçak düşürüldü mü, düşürüldü.
Helikopter vuruldu mu, vuruldu.
Zamana yaymalarından, kamuoyunu doğru dürüst bilgilendirmemelerinden de anlaşılıyor ki, gelişmelerden kendileri de duruma hakim değiller.
Bir şeyler oluyor da ‘neler’ oluyor, ‘kimler tarafından’ olduruluyor meçhul.
İşin aslı, bu “meçhul” denilen şey, aslında son birkaç aydır herkese malum:
Suriye ihalesi Türkiye’ye kaldı.
Fakat ‘aynı merkezden’ icazet aldıkları cuntacıların tabiriyle ‘şartlar henüz olgunlaşma’ kıvamına gelmedi.
İşin içine Rusya, Çin ve İran’ın girmesi ile ‘tereyağından kıl çekme’ hevesleri kursaklarında kaldı.
***
‘Kendin pişir, kendin ye’ iyi bir etkinlik; güzel bir hafta sonu fantezisi.
Lakin elin oğlu “Sana yedirmem” deyip dişlerini gösterdi mi ‘dala budağa’ el atmaya başlarsın; NATO’dan medet umar hale gelirsin.
Daha doğrusu yıllarca ‘sırtında’ taşıdığın, ‘her ayak işine’ koştuğun organizasyona “Ben bu işin altından kalkamayacağım” mesajları gönderirsin.
‘Modern’ dünyayı bu ‘şer gücüne’ karşı ortak harekete ikna etsen de nafile.
Operasyonun sonunda senin payına düşecek olan ‘kelleler’, onların payına düşecek olan ise ‘Suriye’nin doğal kaynakları’ olacak.
Onunla kalsa öp başına koy; ‘Suriye halkını’ diktatörün zulmünden kurtaracağım teranesiyle, ‘kendi halkının’ başına olmadık belalar getirmek de işin cabası.
Köşe başında su satıp, yaz tatilini değerlendiren ilkokul öğrencisi bile asıl hamlenin “Birleşik Kürdistan’a kapı aralamak” olduğundan haberdar.
“İnceldiği yerden kopsun” diyorsan, senin bileceğin iş; tarih önünde ‘basiretsiz’, ‘gafil’, ‘öngörüsüz’ diye damgalanırsın olur biter.
Ancak “Yok öyle bir şey” diye kafa tutup, burnunun doğrusuna devam edersen işte o zaman memleketin hali dumandır.
***
‘Kibrit’ çakıldı, ‘Kuzey Atlantik’ten beklenen rüzgar eserse ‘mangalın’ tütmesi, odunların çatırdaması yakındır.
Allah’tan bu kez muhalefet boşboğazlık edip “Odunlar ıslak” diye feryadı basmıyor.
‘İncir çekirdeğini’ dolduracak lafları olmasa da ‘gaz alınması’ doğrultusunda oldukça temkinli hareket ediyorlar.
Hele hele son ‘çözüm’ teranesine ‘yedek lastik’ olmasından anlaşıldığı üzere ana muhalefetin Sam Amca’ya rağmen ‘yerli’ bir politikayı dillendirmesi mümkün değil.
Tek seçenek olarak ‘balkona’ çekilip, işi “kem küm” ile geçiştirmeye çalışıyorlar.
Yoksa şimdiye kadar çoktan meydanları doldurup, günde on öğün dillendirdikleri o sanal ’barış’tekerlemelerini sıralamaya başlamışlardı.
Ağırdan alıp, “Görelim Sam Amca neyler” stratejisi izliyorlar.
Herkesin çoluk çocuğunu başına toplayıp bir kuytuda, ağaçların serin gölgesinde “Kendin pişir, kendin ye” keyfine dalması hakkıdır.
Ama ‘başkalarının’ bağında, bahçesinde mangal yakmak bu coğrafyada çok da kabul edilebilir bir durum değildir.
Hadi mangal için ‘izin koparıldı’ diyelim, ‘ocaklara ateş düşürmek’ hiç mi hiç affedilir bir eylem olmasa gerek.
***
Eğer sizi ‘komşunuzun ocağını’ tarumar etmeye zorlayanlar varsa, bu gerçeğin er ya da geç su yüzüne çıkacağını unutmayın.
Hani ikide bir ağzınızda sakız ettiğiniz bir laf var ya, “Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur” diye.
Esad’ın metodu ile Esad’ı alt etmeye çalışmak sizi işte o sona götürür.
İsrafil K.KUMBASAR
Similar topics
» Türkiye’ye Yönelik Tehditler ve Türkiye Milli Birleşik Cephesi’nin İn
» Artık! arap baas faşizmi Türkiye'de!Türkiye bir arap ülkesi imiş gibi
» İnşallah bunlarla savaşa girmeyiz!
» Sevr’den BOP’a Türkiye
» IŞİD AMERİKA’NIN ORTADOĞU’DA KULLANDIĞI BİR MAŞADIR
» Artık! arap baas faşizmi Türkiye'de!Türkiye bir arap ülkesi imiş gibi
» İnşallah bunlarla savaşa girmeyiz!
» Sevr’den BOP’a Türkiye
» IŞİD AMERİKA’NIN ORTADOĞU’DA KULLANDIĞI BİR MAŞADIR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz