¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright

Aşağa gitmek

İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright Empty İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright

Mesaj tarafından GökBörü Perş. 18 Ara. 2014 - 18:37

İsmet İnönü’nün bu sözleri, kendisinin Türkiye’yi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi; onun bir Türkiye Cumhuriyeti kahramanı, Cumhurbaşkanı, Başbakanı olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı.
İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright 25u77k6
Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu Tarihçesi
Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, ya da diğer bir adıyla Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu, 1949 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye arasında imzalanan ikili anlaşma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır.

Fulbright Eğitim Komisyonu, Türk ve Amerikalı üniversite mezunlarını, akademisyenleri, sanatçıları ve kamu görevlilerini eğitim, yaşam ve seyahat masraflarını kapsayan burslarla desteklemekte ve ABD’de eğitim almak isteyen Türk öğrencilere danışmanlık hizmeti sunmaktadır.

Komisyonun bütçesi 1949 yılındaki kuruluşu itibariyle, Türk ve Amerikan Hükümetleri tarafından ortaklaşa oluşturulmaktadır.

2014 yılında kuruluşunun 65.yılını kutlayacak olan Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, kurulduğundan bu yana 5.200’den fazla Türk ve Amerikalı öğrenci ile akademisyene burs olanağı sağlamıştır.

Fulbright mezunu Türk öğrenci ve öğretim üyeleri, ABD'deki çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönerek ülkemize faydalı (!) çalışmalar yapmaktadırlar.

Türkiye’ye gelen Amerikalı akademisyenler de, çeşitli dallarda gerçekleştirdikleri araştırmalar ve aldıkları eğitim ile alanlarına önemli katkılarda bulunmaktadırlar.

Programlarını tamamlayıp ülkelerine dönen Fulbrightlılar, görev aldıkları önemli mevkilerde, Türkiye ile bağlarını sürdürerek, Fulbright’ın amacını uygulamış ve gerçekleştirmiş olmaktadırlar.

Osmanlı devletini çökerten anlaşmalardan Balta Limanı Anlaşmasının bin beteri olan 1995 Gümrük Birliği Anlaşmasının, Türkiye Cumhuriyeti’ni ekonomik kıskaca aldığını, Türkiye’yi açık pazar yaptığını, üretime dayalı ekonomik yapıyı tümüyle ortadan kaldırarak, yerine tüketime dayalı bir yapı oluşturduğunu biliyoruz.

Tam bağımsızlıkçı Kemalist düşünceye dayalı Türk Milli Eğitim sistemini altüst eden, Türkiye’yi parçalayacak alt yapıyı oluşturan bir anlaşma da ABD ile 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan “Fulbright” Anlaşmasıdır.

ABD Fulbright bürosu,

Fulbright komisyonu,

Fulbright bursu,

Fulbright kredisi, …vb çok sayıda ad altında, yalnız Türkiye’de değil, hemen bütün ekonomik, siyasal işgali altındaki ülkelerde çalışmalarını sürdürmektedir.

27 Aralık 1949 tarihli “Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması’’ hakkındaki Anlaşma”nın en önemli özelliği;

Türkiye’de kazanılacak Amerikan yanlısı kadroların eğitilme biçiminin saptanması ve bu iş için gerekli giderleri karşılama yöntemlerinin belirlenmesidir.

Belirlemeler aynı zamanda, Amerika’nın Türkiye’ye göndereceği uzman, araştırmacı, öğretim üyesi adı altındaki personel için de yapılmaktadır.

ABD’ye, Türkiye’de “yardım” edip “işbirliği” yapacak, geleceğin “Türk” yöneticilerini yetiştirmek üzere, Amerika’ya götürülecek Türk öğrenci, öğretim üyesi ve kamu görevlilerinin konumları da bu anlaşmayla belirlenmektedir.

Eğitim Anlaşmasıyla başlayan süreç ABD açısından o denli başarılı olmuştur ki, bugün Türkiye’de Amerikan yanlısı eğitim almamış üst düzey yönetici kalmamış gibidir.

Sözü edilen Anlaşmanın birinci maddesi şöyleydi:

“ Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır.

Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası T.C Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır.

Kurulacak komisyonun yetki, işleyiş ve oluşumu ile ilgili olarak 1.1 ve 2.1 alt maddelerinde ise şunlar vardır;

“Türkiye’deki okul ve yüksek öğrenim kurumlarında ABD vatandaşlarının yapacağı eğitim, araştırma, öğretim gibi eğitim faaliyetleri ile Birleşik Devletlerdeki okul ve yüksek öğrenim kuruluşlarında Türkiye vatandaşlarının yapacağı eğitim, araştırma, öğretim gibi faaliyetlerini; yolculuk, tahsil ücreti, geçim masrafları ve öğretimle ilgili diğer harcamaların karşılanması da dahil olmak üzere finanse etmek…

Komisyon harcamalarını yapacak veznedar veya bu işi yapacak şahsın ataması ABD Dışişleri tarafından uygun görülecek kişilerden olacak ve ayrılan paralar, ABD Dışişleri Bakanı tarafından tespit edilecek bir depoziter veya depoziterler nezdinde bankaya yatırılacaktır.

Kullanma yer ve miktarına ABD Dışişleri Bakanı’nın karar vereceği harcamaların nereden sağlanacağı ise, Anlaşmanın giriş bölümünde belirtilmiştir.

Bu kaynak ise, ABD’nin Türkiye’ye verdiği borcun faizlerinin yatırılacağı T.C Merkez Bankası’na Türk Hükümeti’nce ödenen paralardan oluşan bir kaynaktır.

T.C Hükümeti bu anlaşmalarla, kendi parasıyla kendini bağımlı hale getiren bir açmaza düşmektedir.

Anlaşmanın 5. maddesi, Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim komisyonunun kuruşunu belirlemektedir.

“Komisyon; dördü T.C vatandaşı, Dördü de ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır.

ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir.

Bu anlaşmayla, Milli Eğitim Bakanlığı’nda bugün çalışmalarını “etkin” bir biçimde sürdüren, personel politikalarından ders programlarına, imam-hatip okulu açılmasından yüksek İslam enstitülerinin yaygınlaştırılmasına, pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen, “Milli Eğitimi Geliştirme” adlı bir komisyon vardır.

1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıydı.

Komisyonun başında L. Cook adlı bir Amerikalı, L.Cook’tan ayrı olarak, adı Howard Reed, unvanı “ Milli Eğitim Bakanlığı Bağımsız Başdanışmanı” olan başka bir “ etkin” Amerikalı daha vardı.

Amerikalıların Türk Milli Eğitimine 1949 dan beri süregelen ilgileri günümüze dek hiç eksilmedi.

Köy Enstitülerinin kapatılmasından, yatılı bölge okullarının işlevsizleştirilmesine, “ vakıf üniversitelerinden” yabancı dilde eğitime dek yaratılan kargaşa ortamında; paralı hale getirilen Türk Milli Eğitimi bugün, altından kalkılması güç sorunlar içindedir.

Atatürk’ün çok önem verdiği “Eğitim Birliği” ilkesi, yasanın yürürlükte olmasına karşın, eylemsel olarak ortadan kaldırıldı.

Durumdan rahatsız olan insanlarımız, gelinen noktanın gerçek nedenlerinin; Amerikalıların Türk Milli Eğitimine 65 yıldır duydukları “ ilgide” yattığını göremediler.

Bunları salt “ oy avcısı” siyasetçilerin özgür iradeleri ile verdikleri ödünler sandılar.

Türkiye’nin 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay 1968 yılında şunları söylüyordu: “

Bugünkü okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilemez..

Biz, laik okullara karşı imam- hatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz.

Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu okullarda yetiştireceğiz.”

Bu düşünceleri savunan bir kişinin “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü a anladığını söyleyebilir miyiz?

12 Eylül Darbesinden sonra Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren’in 15 yıl sonraki söylemleri Sunay’ın söylemi gibi:

“İmam –Hatip okullarında iyi eğitim veriliyor.

O çocuklardan zarar gelmez.

Türkiye laikliği dinsizlik olarak algılamış.

Yanlış tatbikatlar yapmıştır.

1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum.” Diyordu.

“1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum” sözünü; ben Atatürk’e inanmıyorum diye okumak yanlış olabilir mi?

ABD emperyalizmi, Irak’ta Sünni- Şii çatışmasını yaratmıştır.

Mezhep çatışmaları, ABD nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde yer almaktadır.

ABD ile yapılan Fulbright anlaşması sonrasında, Türkiye’nin gündeminde yer almayan türban, çok büyük bir sorun haline gelmiştir.

Bizler yapay gündemlerle oyalanırken, topraklarımız, yeraltı -yer üstü zenginlilerimiz elimizden gitmiştir.

“Yeni Dünya Düzeni” politikalarının az gelişmiş ülkeler için öngördüğü eğitimin ortaya çıkardığı acı sonuçları hep birlikte yaşıyoruz.

Türkiye'dekiAmerikan Yardım Teşkilatı’nın ( AID), Türkiye’deki çalışmalarında elde ettiği “verimi” saptamak üzere 1968 yılında Ankara’ya gönderilen Richard Podol, üstlerine yazdığı raporda şunları yazıyordu:

“Yirmi yıldan beri Türkiye’de faaliyette bulunan yardım programı, bir zamandan beri meyvelerini vermeye başlamıştır.

Önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bir bakanlık ya da İktisadi Devlet Teşekkülü hemen hemen kalmamıştır.

Genel Müdür ve Müsteşarlık mevkilerinden daha büyük görevlere kısa zamanda geçmeleri beklenir.

AID bütün gayretlerini bu guruba yöneltmelidir.

Geniş ölçüde Türk idarecileri indoktrine etmek gerekir.

Burada özellikle orta kademe yöneticiler üzerinde de durmak yerindedir.

Amaç, bunlara yeni davranışlar kazandırmaktır.

Bu grubun yakın gelecekte, yüksek sorumluluk mevkilerine geçecekleri düşünülürse, bütün gayretlerin bu kimseler üzerinde toplanması doğru bir karardır”.

Rapordaki; “Önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bir bakanlık ya da İktisadi Devlet Teşekkülü hemen hemen kalmamıştır.” Cümlesi çok çarpıcı olmasının yanında, çok alçaltıcı ve ne acıdır ki gerçek.

Oysa Gazi Mustafa Kemal Atatürk;

“Tarihimizi inceleyiniz. Türk’ün çektiği bütün felaketler, karşılaştığı tehlikeler ve kötülükler hep kendi öz benliğini, milli varlığını ihmal ederek, nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle ait bulundukları belirsiz birtakım kimseleri kendilerine yönetici tanıyarak, onların bilinçsiz bir aracı olmak durumuna düşmüş olmasıdır.”

Diyerek kimi uyarmıştı?

Yüce Atatürk, yöneticilerimizi seçerken çok dikkatli olmamız için bizi uyarmıştı.

Atatürk’ün sözlerini, uyarılarını öğrenmemek, anlamamak; bağımsızlığımızın ve geleceğimizin yok olmasına seyirci olmaktır.

Biz bu uyarılara kulaklarımızı tıkadık ve ABD yurttaşı olanları bile bakan, başbakan yaptık.

Türkiye Cumhuriyeti’ni ölümcül kapitülasyon hastası yapanlar, Yüce Atatürk’ün uyarılarını Türk Ulusundan gizleyenlerdir.

Fulbright anlaşmasına karşı çıkıyoruz ve yürürlükten kaldıracağız diyen bir siyasal parti var mı?

Kurulun ABD vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin, elçilikteki CIA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir. Böylece, CIA, Milli Eğitim Bakanlığı’na rahatça sızma olanağı bulacak ve kurul üyesi sıfatıyla; öğrenci ve eğitim üyeleri arasında casuslar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır.

Okul kitaplarına ve ders kitaplarına Amerikan hayranlığının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.

O günden bugüne kadar, Milli Eğitim'imizi ve daha pek çok bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.

''FULBRİGHT'' kurulu adı altında, Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında, Amerikan büyükelçisi oturmaktadır.

İsmet İnönü: Türkiye'nin, Amerikan'ın yarı sömürgesi olduğunu, yalnızca Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıklarının, 1949'dan başlayarak Amerikalı uzmanlar tarafından yönetildiğine ilişkin acı gerçekleri 1963'de, timsah gözyaşlarıyla şöyle itiraf etmişti.

''Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlenmesini istiyoruz.

Herkes aynı şeyden söz ediyor.

Nasıl yapacağım ben bunu?

Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim.

Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar.

Yapabilirler mi bunu?

Hepsinin çevresinde uzman denen yabancılar dolu.

İğfal etmeye çalışıyorlar.

Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar.

O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar.

Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Waşington’un haberi oluyor.

Sonucu, memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra, Lozan’da, asıl savaşım da bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten belli idi.

Tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik.

Bütün savaşım, hükümetimize yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı.

Bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar.

Dayattık.

Biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk.

Onlar da bizim neden inatla reddettiğimizi biliyorlardı.

Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları verir gibi yaparlar.

İmzayı attınız mı, ertesi günü gelmişlerdir.

Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir.

Ondan sonra sökebilirsen sök.

Gitmezler.

Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek.

Yoksa ne bağımsız dış politika ne de bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz.

Fakat, sanmayın ki bu kolay bir iştir.
Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez.”
Türkiye’nin, Şubat 1948'de 705 bin dolar olan yabancı para varlığını, Mayıs 1950'de eksi(-) 12 milyon dolara; 1946'da 214 ton olan altın varlığını, 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince altın ve yabancı para bulunmasına karşın, Amerika’dan borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne sokan İsmet İnönü’nün, bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında:

''Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken, Türkiye’ye, Amerikalı uzmanların dolmasına neden olacak anlaşmalar yaptınız?'' demek gerekiyor.

İsmet İnönü’nün bu sözleri, kendisinin Türkiye’yi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi; onun bir Türkiye Cumhuriyeti kahramanı, Cumhurbaşkanı, Başbakanı olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı
GökBörü
GökBörü
.::Tengri::.


.::Tengri::.


İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright Azerba10
İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright Gencat10
İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Azerbaycan
Lakap Lakap : kaan
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 13/09/80
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Türk Ülküsü
İletiler: İletiler: : 1035
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 16/06/11
İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright Pro1010
İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright 617300
İhanet Anlaşması Yürülükte : Fulbright Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz