ENVER PAŞA'NIN GÖLGESİNE SIĞINAN SİYASAL İSLAMCI ZAVALLILAR

[İlteriş Kağan]

Yeni bir moda çıktı şimdilerde; bu modaya uyanlar ve bunu yayanlar; geçmişte sümüklü Feto'nun rahle-i tedrisinden geçmiş maklubeciler; yüz sürmedikleri tarikat şeyhi kapısı kalmamış, doğuştan kul/köle taifesi dindoşlar, Turgut Özal'dan yemlenip MHP'li geçmişinden utandığını tez yaparak sosyal demokrat hocalar sayesinde Dr. unvanı alan siyasi dönekler; bütün bu saydıklarım, akıllarının dibinde yatan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını kusmak için sosyal medyadaki profiline Enver Paşa fotoğrafları iliştiren görünüşte milliyetçi, özde siyasal/sayısal İslamcı düzenbazlardır.

Haa, bir de bunların karşısında, Mustafa Kemal Paşa'yı güya yüceltmek için- sanki onun bu sapısiliklere ihtiyacı varmış gibi- onu Enver Paşa'nın karşısına -sanki bu ikisi rakipmiş gibi- koymaya kalkışan, kendilerine de Kemalist diyen tarih bilinci ve ulusal bilinç yoksunu serseriler ve bunların resimli tarihi roman tadında kalın kalın kalın kitaplar yazan üstadları var.

Biz Türkçüler, dünya tarihine ve Türk tarihine bütüncül olarak bakarız; bizim diğerlerinden farkımız budur. Biz futbol takımlarının amigoları da fanatikleri de değiliz, olmayız ve olamayız. Biz ne Enverci olabiliriz ne de Mustafa Kemalci! Zaten bütün hayatlarını kan ve ateş denizleri içinde bir destan gibi yaşamış o iki kahramanın bizim gibilerin taraftarlığına da, gösterisine de (tezahüratına da)  hiç mi hiç ihtiyaçları yoktur. Amma ve lakin akıl/mantık, tarih/kronoloji, sebep/sonuç ilişkileri kapsamında düşünemeyen cahiller, bağnazlar/fanatikler (tutucular), ısrarla bu iki kahramanı bir diğerinin karşısına koymaya çalışan ajanların oyununa geliyorlar ve çok feci biçimde yanılıyorlar.

On altı yıl önce yazdım; tarihte takdim/tehir yoktur; önceyi başa, başı sona alamazsınız! Ara kesit de yoktur; Mustafa Kemal Paşamız gökten zembille inmedi yani.

Enver Paşa olmasa idi bugün Mustafa Kemal Paşa adını bile duyamayacaktınız!
Ama Mustafa Kemal Paşa olmasa idi, o ikisinin adını dahi duyamayacaktınız! Duysanız bile, İngiliz himayesindeki küçücük bir sömürge sultanlığında kulaklarınıza ve beyninize her ikisi de hain olarak çakılı kalacaktı!

Adı milliyetçi olup Kubilay'ın şehadetinin yıldönümlerinde kör, sağır ve dilsiz kesilen sahtekar ve düzenbazlara  ithaf ediyorum:
iki eliyle kurt işareti yapmış sonra dönüp "Enver Paşa hayalperestti, 90.000 askeri Sarıkamış'ta öldürdü" paylaşımı yapıyor... Yaşı 50, hatta 60 olanlar bile var... "Geçmişte bu insanlarla mı yol yürüdüm?" diye

KUBİLAY'IN KESİK BAŞI ÖNÜNDE*
"Bugün doğrudan doğruya üç müessese mâtem içindedir…
Türk vatanına silâh, ilim, idare ve iman kuvvetini veren Askerlik ocağı ; geri kalmış halk kitleleri ortasında, yeni nesilleri hidayete ve hakikate çağıran bir resul vazifesini üzerine almış muallimlerimizin ilim ocağı ; ve Kubilay’ın şahsında en ateşli ve en imanlı evlâtlarından birini kaybeden Türk Ocağı…”

(DÖNEMİN TÜRK OCAKLARI BAŞKANI HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER'İN NUTKUNDAN BİR BÖLÜM)

[İlteriş Kağan]

Tarihi olaylar hakkında hüküm verebilmek için şu üç şey kesinlikle gereklidir. 1- Kronoloji (tarihi olayların zaman sıralaması) bilmek 2- Tarih (ve tabii coğrafyayı) iyi bilmek ve bunun için de sahih kaynaklara, belgelere dayanmak 3- Doğru bir mantık ve muhakeme (akıl yürütme) sahibi olmak…

Çok garip bir devirde yaşıyoruz; eline kalemi alan, aklına esen her konuda yazıyor; ağzı olan vara yoğa konuşuyor. Şimdi sorsan bu katmerli cahillere ki, “biz I. Dünya Savaşına ne zaman girdik, bu büyük savaşın önemli muharebelerini tarih sırasına göre sayar mısın” sayamazlar. Çünkü kronoloji bilmezler. Hem sonra yüz yıldır yalanın üzerine yanlış, yanlışın üzerine yalan bindirile bindirile cehaletleri katmerlenmiş bir takım kara cahillerin ve kara yobazların yazdıkları masalları tarih diye belledikleri için de tarihin gerçeklerinden zerrece haberdar değillerdir. Hal böyle olunca da yazdıkları ve söylediklerinin akla ve mantığa uygun olmasına imkan ve ihtimal yoktur.

Sarıkamış Harekatı, Lojistik yönden büyük eksikliklerimiz dışında, mükemmel bir planlamayla stratejik bir baskın tarzında icra edilmiş ve sonuçları da stratejik nitelikli olan, büyük bir askeri harekattır. Bu konuda yazıp çizenlerin –tarihçiler dahil- bilmedikleri ve söylemedikleri işte bu harekatın stratejik sonuçlarıdır. Sarıkamış harekatı Kafkasya’ya bir buçuk milyon asker yığmak zorunda kalan Çarlık Rusya’sını bitirmiştir.

Bu tarihi gerçeği bilmeden, tarihimizin şartları itibariyle belki de en zor meydanı olan Sarıkamış hakkında ileri geri konuşmak, o muharebenin şehitlerine ve gazilerine yapılabilecek en büyük haksızlık ve dahası saygısızlıktır. Onlar hiç de öyle bazı zavallıların iddia ettikleri gibi, boş yere ve bir hiç uğruna kan döküp ölmediler!

Yüzüncü yıl dönümünde, karakışta, kar ve tipiye rağmen, gece gündüz demeden, kardan kaftanlar giymiş olarak Allahüekber dağlarının doruklarından Sarıkamış üzerine yürüyen, o büyük savaşın şehit ve gazilerinin pek yüksek ve şerefli hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğilelim!