Karabağ bilmecesi

tarafından **TRABZON61** Salı 27 Ekim 2009 - 4:44

Ermenistan, Azerbaycan'ın Karabağ özerk bölgesini ve diğer 7 başka bölgeyi işgal etmişti.

Bunun üzerine zamanın Türkiye hükümeti, Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınırı kapatmıştı.

Bu durumda, sınırın tekrar açılması Ermenistanın işgale son vermesine bağlı olacak şekilde bir Türkiye siyaseti şekillenmiş oluyordu.

Ancak, yoğun ABD ve AB baskısı üzerine AKP hükümeti Ermenistan açılımı yaparak, sınırın açılması ile işgalin sona erdirilmesi arasındaki bağı koparttı.

Türkiye ile Ermenistan arasında İsviçre'de gizli devam eden müzakerelerin tutanaklarını Rus ajanları ele geçirdi.

Putin, Türkiye'nin sınırı açmak için Karabağ şartını protokole koymayacağını Aliyev'e haber verdi.

Bunun üzerine Aliyev, Türkiye'de yapılan Nabucco Hattı toplantısına katılmadı. Rusya'ya Putin'le görüşmeye gitti.

Azerbaycan'ın kırgınlığını gidermek ve havayı yumuşatmak için Tayyip Bey Azerbaycan'a gitti ve orada mecliste yaptığı konuşmada "Ermenistan işgali kaldırmazsa sınırı açmayız" diye söz verdi.

Ancak, protokoller açıklanınca görüldü ki, sınırın açılması için Karabağ şartı yoktu.

Yani, protokoller mecliste onaylandıktan 2 ay sonra sınır kapıları açılacaktı.

Bu durumda Tayyip Bey'in Azerbaycan Meclisi'nde yaptığı konuşmada verdiği sözden cayılmış olmuyor muydu?

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’la görüşmesinde şöyle dedi: “Anlaşmayı imzalayacağız, ancak meclisimiz kabul etmeyecek. Onlar ne zaman işgal altında tuttukları Azerbaycan’ın 7 bölgesini tahliye etmeye başlayacak, işgale son verecekler, o zaman anlaşma meclisten geçecek. Bu konuda olumlu işaretler alıyoruz”. (Hürriyet, 16 Eylül 2009)

İmza töreninde yapacağı konuşmada Karabağ sorununa değinmek isteyen Dışişleri Bakanımızın bu hevesi kursağında kaldı. Törenden önce konuşma metnini inceleyen Ermenistan heyeti, buna itiraz etti. Ermeniler zaten sürecin en başından beri bu protokollerle Karabağ arasında hiçbir ilişki olmadığını defalarca en yetkili ağızlardan ifade etmişlerdi. Ermeniler, bu protokoller için hiçbir önşart kabul etmediklerini defalarca açıklamışlardı.

-"Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı" iddialarından vaz geçmeyeceklerdi.

-Türkiye-Ermenistan sınırını çizen Kars Anlaşmasını kabul ettiklerini asla söylemeyeceklerdi

-Karabağ ile protokoller arasında bir bağ olduğunu kabul etmeyeceklerdi.

Yani Türkiye'nin kırmızı çizgileri ile ilgili hiçbir önşart kabul etmiyorlardı. Ermeni tarafının tepkisi üzerine imzadan önce konuşma yapılmadı, yani zaten protokollerde yer almayan Karabağ konusuna laf olarak bile değinilemedi.

İmza töreninden sonra Tayyip Bey: "Biz bu anlaşmayı meclise götürürüz. Ancak milletvekilleri bakarlar, Karabağ konusunda bir ilerleme var mı, ona göre karar verirler" dedi.

Yani Türkiye'nin boynuna aynen Kıbrıs konusundaki ek protokol benzeri bir değirmen taşı bağladıklarını itiraf etti.

Türkiye'yi uluslararası alanda çok zor ve haksız bir duruma sokan bu sakat AKP mantığının açıklaması şöyle:

"Biz bir söz veririz, imzayı atarız ama uygulamak için protokolde olmayan başka bir şeyi şart koşarız".

AKP, aynı şeyi Kıbrıs konusundaki ek protokolde de yapmıştı. "Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına Türkiye limanlarını açacağız" diye söz veren ek protokolü imzalamışlar, sonra da bunun uygulanması için izolasyonların kaldırılmasını beklediklerini söylemişlerdi. Şimdi de imzayı atmışlar, sınırı açmak için Karabağ şartını öne sürmektedirler. Bu, ciddiyetten çok uzak bir tutumdur. Bırakalım ciddi bir devleti, bir aşiret bile böyle bir uygulama yapmaz.

Gelelim işin samimiyet boyutuna: Acaba Tayyip Bey hem Kıbrıs ek protokolü hem de Ermeni protokolünün uygulanması konusundaki söylediklerinde samimi midir? Bence samimi değildir. Bunlar seçim yatırımıdır. Seçimlerden sonra yine tek başına iktidar olduğu taktirde, izolasyonlar kaldırılmadan Rum uçak ve gemilerine limanlarımızı açmakta ve Karabağ işgali sona ermeden Ermenistan sınır kapılarını açmakta tereddüt etmeyecektir. Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi (Haçlı Seferi) Eşbaşkanı olması hasebiyle, kendisinin görevi budur.

Tabii Türkiye'nin milli kuvvetlerini buna izin verecekleri derecede sindirebilirse...

Serdar Polat