Türk birliği Türk kanlıların kutlu dileğidir
1 sayfadaki 1 sayfası
Türk birliği Türk kanlıların kutlu dileğidir
Türk’ün düşmanları için kabus, kahramanları için ideal olan Turan ülküsü yani Türk birliği, zayıf karakterlilerin savunabileceği bir ülkü olmadığı için, Mustafa Kemal Atatürk ve “samimi” silah arkadaşlarından sonra üzerinde çalışılmamış bir tarihi miras olmuştur. Türk’ün atasözlerinden birisi, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” der. Bu bir milletin, binlerce yıldır süregelen, ona öğretilmese dahi genlerinde yaşayan birlik anlayışını en iyi yansıtan sözdür.
Türk kanlı olmayanlar ve Türk kanlı olmayanlar tarafından eğitilenler için Turan “imkansız” olabilir. Bunun sebebi Türk düşmanlarının kendilerini motive etmek istemesinden başka bir şey değildir. Türk olmayanların dayattığı “Türk birliği zordur, hayaldir, imkansızdır” aldanmalarına kananlar için iş işten geçmiş değildir. Bunlara da gerçek Türk tarihini okuttuğumuz vakit, kendilerine geleceklerdir.
Bir ülkü, ihtiyaçtan ve ihtiyaca bağlı hayalden doğar. Eğer bir şeye ihtiyaç yoksa, o bir ülkü olamaz. Aynı şekilde, hayal edilemez. Ama ülküleri dinç tutan yegane yol, hayal etmektir. Hayal etmeyen bir kişi, herhangi bir amaca sahip olabilir mi? Türkçüler gözlerini Türk birliği hayali ile kapatacaklardır ki, gelecek nesiller Türk birliğini görebilsin.
Mete Han’ın haykırışında, Kürşad’ın narasında, Türk’ün kanında gizli olan ülkü, geçmişte 7 defa gerçekleşmiştir. Bu birliğin sonuncusu, Timur devletidir. Timur’un Türklerle daha çok savaşmış olmasının sebebi budur. Aynı şekilde Turan’ı amaçlamayan Türk devletlerine karşı başarılı oluşunun sebebi de budur. Çünkü Turan ülküsü, kanında ve şuurunda daha fazla Türklük barındıranların taşıyabileceği bir ülküdür. Timur bu yüzden üstün gelmiştir.
Türk’ün Turancı olduğu sürece ırktaşlarına ait olan topraklarla birleşmekten başka bir isteği yoktur. Bu yüzden kimse çıkıp “Başkalarının toprağına saygılıyız” nutukları atmasın. Başkalarının toprakları diye ifade ettikleri, atalarımızın kanıyla sulanmış ve bize miras kalmış asırlık Türk yurtlarıdır. Bir toprak uğrunda en çok kan döken ve kanı dökülen tarafından hak edileceği için Türk’ün yaşadığı hiçbir toprak üstünde başkaları hak talep edemez. Böyle bir talep olması durumunda hak talep edenler, millet şuura sahip ise büyük felaketler ile karşılaşacaktır.
Bugün Ermeni’nin hatırlandığı sürece kalbi sızlatacak kadar büyük katliamlar yaptığı Karabağ için bile sesini çıkartmayanlar, yine “Başkalarının topraklarına saygımız var” diye söylenmesinler. Eğer gerçekten başkalarının topraklarına saygılı olsalardı, önce kendi topraklarına saygı duyan ve işgal edilen yurtları uğrunda savaşan bireyler olurlardı. Fakat o şuur, o cesaret bunlarda nerede?
Bütün bunlar bitince yeni bir zırvalama başlıyor; Türkiye’nin Orta Asya’da sevilmediğini ve bu yüzden Türk birliğinin olamayacağını söylüyorlar. Her zaman şükretmişimdir, böyleleri Türk’ün daha dar boğazda olduğu dönemlerde yaşamamışlar diye…
Aksi takdirde halimiz nice olurdu?
Söyleyeyim; Pontus devleti kurulmasını ister ve bunu hümanizme bağlarlardı. “Batılılar bizi sevmiyor” der, sevdirmek için işgale yardımcı olurlardı. Hatta milli mücadeleden rahatsız olup “Genç Siviller Rahatsız” örgütünü kurarlardı. Atatürk’ün adının Atatürk olmasını eleştirir, “Atainsan” olmasını isterlerdi.
Ve dahası…
Var olan sorunları öne sürüp onlar için çözüm üretmemek, o sorunların hep var olacağını düşünerek olumlu çözümlere karşı durmak acizliktir. Orta Asya’da Türkiye Türklerini sevmeyenlerin olduğu doğrudur. Ama bunlar ne için var, nasıl oluştu, nasıl çözülür diye düşünmek, her Türk kanlının görevidir. Bu görevi, Türkçüler olarak şerefle taşıyor ve Türk birliğini arzuluyoruz.
Türkiye’den Orta Asya’ya giden öğrencilerin bir çoğu maalesef yetiştirilme şekilleri Türk töresine, Türk ahlakına uymadığından, bize yakışmayan hareketlerde bulunuyorlar. Bu suçu başkasına atmak değil; var olan bir sorunu dile getirerek bunun için çözüm üretilmesine katkıda bulunmaktır. Samimi manada Orta Asya’da ki Türkler ile bağ kuran pek çok kişi, Türklükten değil, Türk öğrencilerin o yurtlarda ki bayanlara yaklaşımlarından şikayet ettiklerini bilir.
Bunun çözümü nedir? Bu ahlaki bir sorundur. Bunun çözümü Türk ahlak törelerine uygun nesiller yetiştirmektir. Böyle bir çözümün birinci yolu, eğitimdir. Önce okullar anlayışını değiştirip Türk töresine yönelsin ki daha sonra aileler çocuklarını aynı şekilde yetiştirsin. Disiplin sahibi olduğu sürece bu milletin her türlü zorluğun üstesinden geldiğine, tarihin sayfaları şahittir.
Başka bir sorun-ki bu sorunların en büyüğü ve en köklüsüdür- Rusya’nın geçmişte ve bugün uyguladığı politikalardır. Ders kitaplarından Türkistan adını çıkaran, Türk aydınlarını idam eden, önceleri Türklere Latin alfabesini benimsetip ardından Türkiye Latin alfabesine geçince Kiril alfabesine dönen (Rusya, Latin alfabesini uygularken şiddetle savunmuş ancak Türkiye Latin alfabesine geçince bu tavrından cayınca Türkçülerin haklılığı ortaya çıkmıştır), Semey’de nükleer denemeler yaparak Kazak Türklerine büyük zarar veren bu milletin etkisinin azaltılması, Türk birliği için çok önemlidir.
Bunun için ne olduğu belli olmayan ülkeler ile olan ilişkilerine ayırdığımız vakti Orta Asya’ya ayırmalıyız. Orada ki imajımızı düzeltmemiz çok önemlidir. Önce orada tanınma şeklimizi değiştirip, ardından etkin olmaya çalışabiliriz.
Cesur olmalıyız!
Ortak alfabeye geçmek, Türk boylarının karşılaştığı sürgünleri ve uğradığı soykırımları ortak yas günleri ilan etmek, ortak eğitim programları uygulamak, her ülkede eşit derecede millileşmeye önem vermek gereklidir. Ne olduğunu bilmeyen Türk’ün, kardeşini tanımayan Türk’ün, ırkını sevmeyen Türk’ün, hangi alanda meslek sahibi olursa olsun Türk için yaşamayan Türk’ün bu dünyada yaşama hakkı yoktur. Kendini; sahip olduğu ruhu ve kanı bilmeyen adamın bedenen var olması zarardır. Eğer şuursuzca yaşamak bir haksa, bu hakka sahip olduğunu düşünen her şuursuz devletinden ve çevresinden aldığı her türlü yardımdan vazgeçmelidir.
Türkiye Türkleri, Bozkurt’u, Başbuğluk unvanını, Türk töresini siyasete hatta Türkçülüğe has bir şeymiş gibi tanımamalıdır. Eğer bilirse Bozkurt ile selamlaşan Gagauz Türklerini veya Güney Azerbaycan Türklerini, o kişin kanında gizlenen Türk ülküsü derhal açığa çıkacaktır. Tabi bunun için, yabancı bir ırkın şuurunu taşımaması lazımdır.
Gerçekler belgeleri ile ortaya çıktığı için, başta Başbuğ Atatürk olmak üzere pek çok Türk büyüğünün ve kahramanlarının dileği anlaşılmıştır. Bu ülkü uğrunda yaşamlarını feda edenler, “Cehenneme gideceksin” dediklerinde ahretini feda edenler; ruhlarınız şad, mekanınız Tanrı dağları olsun.
Türk’ün ülküsü en kutlu dileğidir. Bu kutlu ülküyü gerçekleştirmenin en doğru yolu, Türk gibi Türk olmaktır.
Tanrı Türk’ü Korusun!
Türk kanlı olmayanlar ve Türk kanlı olmayanlar tarafından eğitilenler için Turan “imkansız” olabilir. Bunun sebebi Türk düşmanlarının kendilerini motive etmek istemesinden başka bir şey değildir. Türk olmayanların dayattığı “Türk birliği zordur, hayaldir, imkansızdır” aldanmalarına kananlar için iş işten geçmiş değildir. Bunlara da gerçek Türk tarihini okuttuğumuz vakit, kendilerine geleceklerdir.
Bir ülkü, ihtiyaçtan ve ihtiyaca bağlı hayalden doğar. Eğer bir şeye ihtiyaç yoksa, o bir ülkü olamaz. Aynı şekilde, hayal edilemez. Ama ülküleri dinç tutan yegane yol, hayal etmektir. Hayal etmeyen bir kişi, herhangi bir amaca sahip olabilir mi? Türkçüler gözlerini Türk birliği hayali ile kapatacaklardır ki, gelecek nesiller Türk birliğini görebilsin.
Mete Han’ın haykırışında, Kürşad’ın narasında, Türk’ün kanında gizli olan ülkü, geçmişte 7 defa gerçekleşmiştir. Bu birliğin sonuncusu, Timur devletidir. Timur’un Türklerle daha çok savaşmış olmasının sebebi budur. Aynı şekilde Turan’ı amaçlamayan Türk devletlerine karşı başarılı oluşunun sebebi de budur. Çünkü Turan ülküsü, kanında ve şuurunda daha fazla Türklük barındıranların taşıyabileceği bir ülküdür. Timur bu yüzden üstün gelmiştir.
Türk’ün Turancı olduğu sürece ırktaşlarına ait olan topraklarla birleşmekten başka bir isteği yoktur. Bu yüzden kimse çıkıp “Başkalarının toprağına saygılıyız” nutukları atmasın. Başkalarının toprakları diye ifade ettikleri, atalarımızın kanıyla sulanmış ve bize miras kalmış asırlık Türk yurtlarıdır. Bir toprak uğrunda en çok kan döken ve kanı dökülen tarafından hak edileceği için Türk’ün yaşadığı hiçbir toprak üstünde başkaları hak talep edemez. Böyle bir talep olması durumunda hak talep edenler, millet şuura sahip ise büyük felaketler ile karşılaşacaktır.
Bugün Ermeni’nin hatırlandığı sürece kalbi sızlatacak kadar büyük katliamlar yaptığı Karabağ için bile sesini çıkartmayanlar, yine “Başkalarının topraklarına saygımız var” diye söylenmesinler. Eğer gerçekten başkalarının topraklarına saygılı olsalardı, önce kendi topraklarına saygı duyan ve işgal edilen yurtları uğrunda savaşan bireyler olurlardı. Fakat o şuur, o cesaret bunlarda nerede?
Bütün bunlar bitince yeni bir zırvalama başlıyor; Türkiye’nin Orta Asya’da sevilmediğini ve bu yüzden Türk birliğinin olamayacağını söylüyorlar. Her zaman şükretmişimdir, böyleleri Türk’ün daha dar boğazda olduğu dönemlerde yaşamamışlar diye…
Aksi takdirde halimiz nice olurdu?
Söyleyeyim; Pontus devleti kurulmasını ister ve bunu hümanizme bağlarlardı. “Batılılar bizi sevmiyor” der, sevdirmek için işgale yardımcı olurlardı. Hatta milli mücadeleden rahatsız olup “Genç Siviller Rahatsız” örgütünü kurarlardı. Atatürk’ün adının Atatürk olmasını eleştirir, “Atainsan” olmasını isterlerdi.
Ve dahası…
Var olan sorunları öne sürüp onlar için çözüm üretmemek, o sorunların hep var olacağını düşünerek olumlu çözümlere karşı durmak acizliktir. Orta Asya’da Türkiye Türklerini sevmeyenlerin olduğu doğrudur. Ama bunlar ne için var, nasıl oluştu, nasıl çözülür diye düşünmek, her Türk kanlının görevidir. Bu görevi, Türkçüler olarak şerefle taşıyor ve Türk birliğini arzuluyoruz.
Türkiye’den Orta Asya’ya giden öğrencilerin bir çoğu maalesef yetiştirilme şekilleri Türk töresine, Türk ahlakına uymadığından, bize yakışmayan hareketlerde bulunuyorlar. Bu suçu başkasına atmak değil; var olan bir sorunu dile getirerek bunun için çözüm üretilmesine katkıda bulunmaktır. Samimi manada Orta Asya’da ki Türkler ile bağ kuran pek çok kişi, Türklükten değil, Türk öğrencilerin o yurtlarda ki bayanlara yaklaşımlarından şikayet ettiklerini bilir.
Bunun çözümü nedir? Bu ahlaki bir sorundur. Bunun çözümü Türk ahlak törelerine uygun nesiller yetiştirmektir. Böyle bir çözümün birinci yolu, eğitimdir. Önce okullar anlayışını değiştirip Türk töresine yönelsin ki daha sonra aileler çocuklarını aynı şekilde yetiştirsin. Disiplin sahibi olduğu sürece bu milletin her türlü zorluğun üstesinden geldiğine, tarihin sayfaları şahittir.
Başka bir sorun-ki bu sorunların en büyüğü ve en köklüsüdür- Rusya’nın geçmişte ve bugün uyguladığı politikalardır. Ders kitaplarından Türkistan adını çıkaran, Türk aydınlarını idam eden, önceleri Türklere Latin alfabesini benimsetip ardından Türkiye Latin alfabesine geçince Kiril alfabesine dönen (Rusya, Latin alfabesini uygularken şiddetle savunmuş ancak Türkiye Latin alfabesine geçince bu tavrından cayınca Türkçülerin haklılığı ortaya çıkmıştır), Semey’de nükleer denemeler yaparak Kazak Türklerine büyük zarar veren bu milletin etkisinin azaltılması, Türk birliği için çok önemlidir.
Bunun için ne olduğu belli olmayan ülkeler ile olan ilişkilerine ayırdığımız vakti Orta Asya’ya ayırmalıyız. Orada ki imajımızı düzeltmemiz çok önemlidir. Önce orada tanınma şeklimizi değiştirip, ardından etkin olmaya çalışabiliriz.
Cesur olmalıyız!
Ortak alfabeye geçmek, Türk boylarının karşılaştığı sürgünleri ve uğradığı soykırımları ortak yas günleri ilan etmek, ortak eğitim programları uygulamak, her ülkede eşit derecede millileşmeye önem vermek gereklidir. Ne olduğunu bilmeyen Türk’ün, kardeşini tanımayan Türk’ün, ırkını sevmeyen Türk’ün, hangi alanda meslek sahibi olursa olsun Türk için yaşamayan Türk’ün bu dünyada yaşama hakkı yoktur. Kendini; sahip olduğu ruhu ve kanı bilmeyen adamın bedenen var olması zarardır. Eğer şuursuzca yaşamak bir haksa, bu hakka sahip olduğunu düşünen her şuursuz devletinden ve çevresinden aldığı her türlü yardımdan vazgeçmelidir.
Türkiye Türkleri, Bozkurt’u, Başbuğluk unvanını, Türk töresini siyasete hatta Türkçülüğe has bir şeymiş gibi tanımamalıdır. Eğer bilirse Bozkurt ile selamlaşan Gagauz Türklerini veya Güney Azerbaycan Türklerini, o kişin kanında gizlenen Türk ülküsü derhal açığa çıkacaktır. Tabi bunun için, yabancı bir ırkın şuurunu taşımaması lazımdır.
Gerçekler belgeleri ile ortaya çıktığı için, başta Başbuğ Atatürk olmak üzere pek çok Türk büyüğünün ve kahramanlarının dileği anlaşılmıştır. Bu ülkü uğrunda yaşamlarını feda edenler, “Cehenneme gideceksin” dediklerinde ahretini feda edenler; ruhlarınız şad, mekanınız Tanrı dağları olsun.
Türk’ün ülküsü en kutlu dileğidir. Bu kutlu ülküyü gerçekleştirmenin en doğru yolu, Türk gibi Türk olmaktır.
Tanrı Türk’ü Korusun!
Similar topics
» Neden Türk Birliği Değil de Avrupa Birliği
» TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ NEDEN TÜRK GENÇLİK BİRLİĞİ OLAMADI?
» Türk ülkesinde Türk fakir Türk kimsesiz
» Türk Tarihinde Yabancı Kanlıların İhanet Serisi
» Türk Birliği Ve Töremiz Üzerine
» TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ NEDEN TÜRK GENÇLİK BİRLİĞİ OLAMADI?
» Türk ülkesinde Türk fakir Türk kimsesiz
» Türk Tarihinde Yabancı Kanlıların İhanet Serisi
» Türk Birliği Ve Töremiz Üzerine
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz