Yavaş Yargı Yüzünden Örtülü Af Gibi Tahliyeler!
1 sayfadaki 1 sayfası
Yavaş Yargı Yüzünden Örtülü Af Gibi Tahliyeler!
CMK’nın tutukluluk süresini sınırlayan 102. maddenin yürürlüğü girmesiyle, kamu vicdanını yaralayan suçları işleyen sanıkların tahliyesi hem tartışmayı hem de endişeyi başlattı. Adalet Bakanlığı, CMK’nın hangi hallerde tutuklama kararı verileceğini düzenleyen 100. maddesi ile ilgili bir çalışma başlattı.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutukluluk sürelerini sınırlayan 102. maddesinin yılın son günü yürürlüğe girmesiyle tahliyelerin başlaması yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Yargının yavaş işlemesi nedeniyle ağır cezalık suçlarda 5 yılı dolduran tutukluların tahliyesinin, “örtülü af” niteliği kazanmasından endişe ediliyor. Öldürme ve tecavüz gibi ağır suçların sanıklarına, hiçbir şiddet olayına karışmamış olsa bile sırf özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılandığı için tutuklanan sanıklara uygulanan sürenin yarısının uygulanması da başka bir hukuk garabetini ortaya koydu.
CMK’nın 102. maddesinin önceki gün yürürlüğe girmesinin ardından kanunda öngörülen süreleri dolduran tutuklular tahliye olmaya başladı. Bu kapsamdaki en çarpıcı örnek Bingöl’ün Solhan İlçesi’nde çıkan aşiret kavgasında 5 kişiyi öldürmek, 7 kişiyi de yaralamak suçundan 90 yıl 10 ay hapis cezası alan Mahmut K’nın davası henüz bitmediği için Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’nce tahliye edilmesi oldu.
Öldürme ve tecavüzde sınır 5 yıl
Adam öldürme, tecavüz gibi suçlarda 5 yıldır tutuklu bulunanlar davaların uzun sürmesinden faydalanarak tahliye olurken hiçbir şiddet eylemine karışmamış “örgüt suçu” sanıkları bu haktan faydalanamıyor. Bu tutuklular için cezaevinde kalacakları azami süre konusunda tartışma olsa da Adalet Bakanlığı ve Yargıtay’ın bu sürenin 10 yıl olarak uygulanması eğiliminde oldukları biliniyor.
Cezaevlerindeki 57 bin tutuklunun yaklaşık 5 bin 200’ü özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılandıkları için kanundaki süreler 2 kat uygulanıyor. Yani genel ağır ceza mahkemelerinde yargılananlardan 5 yıldır tutuklu olup da hakkındaki dava sonuçlanmayanlar tahliye olurken özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde ancak 10 yıldır tutuklu olup da davası bitmeyenler tahliye olabiliyor. Bu kişilerin sayısının da 30 civarında olduğu tahmin ediliyor. Özel yetkili ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda “terör eylemi”ne bulaşmış az sayıda tutuklu olmasına rağmen tutukluların büyük bölümü hiçbir şiddet eylemine karışmamış olması bile “örgüt üyeliği” suçundan tutuklandıkları için aynı kapsamda değerlendiriliyorlar. Ergenekon ve KCK davalarında yargılanan sanıkların neredeyse tamamı şiddet eylemine karışmamış sanıklardan oluşuyor. Ayrıca öğrenci eylemlerinden alınanlar, pankart açıp slogan attıkları için tutuklananlar da “terör suçu” işlemiş sayıldıkları için tutuklama sürelerinin sınırlanmasından yararlanamıyorlar.
Bakan çalışma başlattı
Ergenekon ve KCK davaları başta olmak üzere tutuklu yargılamanın bir cezaya dönüştüğüne ilişkin görüşlerin uluslararası konferanslarda da Türkiye’ye yönelik eleştirilere neden olması üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin, konuya ilişkin bir çalışma başlatılması talimatı verdi. Özellikle Türkiye’deki mevzuat ve uygulamanın AİHM kriterlerine aykırı olduğu eleştirisi üzerinde duran Bakan Ergin, şikâyetlerin araştırılmasını ve neler yapılabileceğinin ortaya konulmasını, bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olup olmadığı konusunda da rapor hazırlanmasını istedi.
Tutuklu-hükümlü farkı nedir?
Tutuklu, hakkında açılan dava sürerken çeşitli nedenlerle cezaevinde tutulmasına karar verilen sanığı ifade ediyor. Bir sanık tutuklu olduğu dönemde ‘suçlu’ sayılmıyor. Dava sonunda beraat ederse tahliye oluyor, mahkûm olursa hükümlü oluyor. Yani hükümlü, hakkında açılan davada verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen sanığı ifade ediyor. Bir mahkumiyetin kesinleşmesi için mahkeme tarafından karar verilmesi yetmiyor. Kararın Yargıtay tarafından da onanması gerekiyor. Yargıtay mahkûmiyet kararını bozarsa yeniden yargılama yapılıyor. Uzun tutukluluk sürelerinin en önemli nedenlerinden biri davaların uzun sürmesi. Cezaevlerindeki 121 bin kişinin yaklaşık 57 bini tutuklu, 64 bini ise hükümlülerden oluşuyor.
İşte eleştirilen madde
Maddeye göre sanığın isnat edilen suçu işlediğine işaret eden “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular” tutuklama kararına yetmiyor. Bu “kuvvetli şüphenin” yanında ayrıca “sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular olması, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması” olasılığını gösteren olguların da olması gerekiyor. Ancak maddenin 3. fıkrasında bazı suçlarda sanığın durumuna bakılmadan otomatik olarak “kuvvetli suç şüphesinin” var olduğu kabul ediliyor. Bu suçlar “öldürme, işkence, cinsel saldırı, uyuşturucu, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar” olarak sıralanıyor. Bu suçlardan özellikle, örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar ile anayasal düzene karşı suçlar sözkonusu olduğunda, mahkemeler, tutuklama kararları veriyor.
Tezcan: Tahliyeler hukuka uygun
Kültür Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan: “Mahkeme, yargılamayı bitiremiyorsa bir an önce salıvermesi lazım. Ancak bu salıverme tamamen serset bırakma anlamında değildir. CMK’da adli kontrol tedbirleri var. Tahliye ederken bu tedbirlerin uygulanmasına karar verebilir. Mesala nakdi kefalet alma şeklinde tedbir uygulanması yanında, yurt dışı çıkış yasağı var. Bir an önce tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına geçilmesi lazım. Ben ağır ceza mahkemelerinde uzun yıllardır tutuklu olanların CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye edilmesini tehlikeli bir durum olarak görmüyorum. Bu CMK’ya uygun bir karardır.”
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutukluluk sürelerini sınırlayan 102. maddesinin yılın son günü yürürlüğe girmesiyle tahliyelerin başlaması yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Yargının yavaş işlemesi nedeniyle ağır cezalık suçlarda 5 yılı dolduran tutukluların tahliyesinin, “örtülü af” niteliği kazanmasından endişe ediliyor. Öldürme ve tecavüz gibi ağır suçların sanıklarına, hiçbir şiddet olayına karışmamış olsa bile sırf özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılandığı için tutuklanan sanıklara uygulanan sürenin yarısının uygulanması da başka bir hukuk garabetini ortaya koydu.
CMK’nın 102. maddesinin önceki gün yürürlüğe girmesinin ardından kanunda öngörülen süreleri dolduran tutuklular tahliye olmaya başladı. Bu kapsamdaki en çarpıcı örnek Bingöl’ün Solhan İlçesi’nde çıkan aşiret kavgasında 5 kişiyi öldürmek, 7 kişiyi de yaralamak suçundan 90 yıl 10 ay hapis cezası alan Mahmut K’nın davası henüz bitmediği için Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’nce tahliye edilmesi oldu.
Öldürme ve tecavüzde sınır 5 yıl
Adam öldürme, tecavüz gibi suçlarda 5 yıldır tutuklu bulunanlar davaların uzun sürmesinden faydalanarak tahliye olurken hiçbir şiddet eylemine karışmamış “örgüt suçu” sanıkları bu haktan faydalanamıyor. Bu tutuklular için cezaevinde kalacakları azami süre konusunda tartışma olsa da Adalet Bakanlığı ve Yargıtay’ın bu sürenin 10 yıl olarak uygulanması eğiliminde oldukları biliniyor.
Cezaevlerindeki 57 bin tutuklunun yaklaşık 5 bin 200’ü özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılandıkları için kanundaki süreler 2 kat uygulanıyor. Yani genel ağır ceza mahkemelerinde yargılananlardan 5 yıldır tutuklu olup da hakkındaki dava sonuçlanmayanlar tahliye olurken özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde ancak 10 yıldır tutuklu olup da davası bitmeyenler tahliye olabiliyor. Bu kişilerin sayısının da 30 civarında olduğu tahmin ediliyor. Özel yetkili ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda “terör eylemi”ne bulaşmış az sayıda tutuklu olmasına rağmen tutukluların büyük bölümü hiçbir şiddet eylemine karışmamış olması bile “örgüt üyeliği” suçundan tutuklandıkları için aynı kapsamda değerlendiriliyorlar. Ergenekon ve KCK davalarında yargılanan sanıkların neredeyse tamamı şiddet eylemine karışmamış sanıklardan oluşuyor. Ayrıca öğrenci eylemlerinden alınanlar, pankart açıp slogan attıkları için tutuklananlar da “terör suçu” işlemiş sayıldıkları için tutuklama sürelerinin sınırlanmasından yararlanamıyorlar.
Bakan çalışma başlattı
Ergenekon ve KCK davaları başta olmak üzere tutuklu yargılamanın bir cezaya dönüştüğüne ilişkin görüşlerin uluslararası konferanslarda da Türkiye’ye yönelik eleştirilere neden olması üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin, konuya ilişkin bir çalışma başlatılması talimatı verdi. Özellikle Türkiye’deki mevzuat ve uygulamanın AİHM kriterlerine aykırı olduğu eleştirisi üzerinde duran Bakan Ergin, şikâyetlerin araştırılmasını ve neler yapılabileceğinin ortaya konulmasını, bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olup olmadığı konusunda da rapor hazırlanmasını istedi.
Tutuklu-hükümlü farkı nedir?
Tutuklu, hakkında açılan dava sürerken çeşitli nedenlerle cezaevinde tutulmasına karar verilen sanığı ifade ediyor. Bir sanık tutuklu olduğu dönemde ‘suçlu’ sayılmıyor. Dava sonunda beraat ederse tahliye oluyor, mahkûm olursa hükümlü oluyor. Yani hükümlü, hakkında açılan davada verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen sanığı ifade ediyor. Bir mahkumiyetin kesinleşmesi için mahkeme tarafından karar verilmesi yetmiyor. Kararın Yargıtay tarafından da onanması gerekiyor. Yargıtay mahkûmiyet kararını bozarsa yeniden yargılama yapılıyor. Uzun tutukluluk sürelerinin en önemli nedenlerinden biri davaların uzun sürmesi. Cezaevlerindeki 121 bin kişinin yaklaşık 57 bini tutuklu, 64 bini ise hükümlülerden oluşuyor.
İşte eleştirilen madde
Maddeye göre sanığın isnat edilen suçu işlediğine işaret eden “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular” tutuklama kararına yetmiyor. Bu “kuvvetli şüphenin” yanında ayrıca “sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular olması, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması” olasılığını gösteren olguların da olması gerekiyor. Ancak maddenin 3. fıkrasında bazı suçlarda sanığın durumuna bakılmadan otomatik olarak “kuvvetli suç şüphesinin” var olduğu kabul ediliyor. Bu suçlar “öldürme, işkence, cinsel saldırı, uyuşturucu, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar” olarak sıralanıyor. Bu suçlardan özellikle, örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar ile anayasal düzene karşı suçlar sözkonusu olduğunda, mahkemeler, tutuklama kararları veriyor.
Tezcan: Tahliyeler hukuka uygun
Kültür Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan: “Mahkeme, yargılamayı bitiremiyorsa bir an önce salıvermesi lazım. Ancak bu salıverme tamamen serset bırakma anlamında değildir. CMK’da adli kontrol tedbirleri var. Tahliye ederken bu tedbirlerin uygulanmasına karar verebilir. Mesala nakdi kefalet alma şeklinde tedbir uygulanması yanında, yurt dışı çıkış yasağı var. Bir an önce tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına geçilmesi lazım. Ben ağır ceza mahkemelerinde uzun yıllardır tutuklu olanların CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye edilmesini tehlikeli bir durum olarak görmüyorum. Bu CMK’ya uygun bir karardır.”
Similar topics
» Tanrı mı Allah mı gibi, kısır ve anlamsız kıyaslamalar yüzünden
» 1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek
» Bu harita yüzünden esiriz!
» Halk AKP yüzünden sahura kalkamıyor
» Bu derneği…cemaatin imamı yönetiyor örtülü ödenekten para alıyor
» 1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek
» Bu harita yüzünden esiriz!
» Halk AKP yüzünden sahura kalkamıyor
» Bu derneği…cemaatin imamı yönetiyor örtülü ödenekten para alıyor
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz