Türk Kızları Nasıl Yetiştirilmeli? - Hüseyin Nihal Atsız
1 sayfadaki 1 sayfası
Türk Kızları Nasıl Yetiştirilmeli? - Hüseyin Nihal Atsız
Her şeyden önce yarının Türk anaları oldukları düşünülerek yetiştirilmelidir. Dünyadaki muhtelif milletler arasında Türkler, kadına gerçek değerini veren belli başlı milletlerden biridir. Eski Yunanlılar, Romalılar, Araplar, İranlılar ve Hintliler kadını kötü bir yaratık sayıyor ve ona esir muamelesi yapıyorlardı. Türklerde ise saygı görüyor, fakat hiçbir zaman da her işte erkekle eşit tutulmuyordu. Zaten fizyolojik ayrılıklar erkekle kadının tamamı ile müsavi olmasına engeldir.
Bugün memlekette kadına karşı yanlış bir hava esiyor: Ya onun hukuku hiç tanınmıyor, yahut da feminizm teranesi altında ona fevkalâde itibar ediliyor, âdeta imtiyazlı bir sınıf muamelesi gösteriliyor. Bunların ikisi de yanlıştır. İkisi de kadını manevî sukuta götürür. Birincisinin neticesinde kadın esarete, ikincisinin neticesinde de koketliğe düşer. Yalnız süs ve lüks düşünen kadın, kadına hakkı olmadan verilen fazla ve büyük değerin neticesidir.
Türk kızları, çok eski zamanlardaki Türk kızları gibi fazilet mümessili olarak yetiştirilmelidir. Soğukkanlı, vakur, sade ve vazifeşinas olmalıdırlar. Yalnız süs peşinde koşan bir kız, analık ve yurt duygularından uzaklaşmış müstakbel bir kokettir. Bu vatanın iyi dans eden, şu kadar elbisesi olan, güzel boyanan, hattâ kusursuz pasta yapan kızlara değil; "bu vatana şerefli oğullar ve faziletli kızlar yetiştirmek en büyük borcumdur" diyen kızlara ihtiyacı vardır.
Bu seciyeyi kız çocuklarımıza şimdilik ancak okullarda verebileceğiz. Fakat bunun için de kız çocuklarımız karşılarında örnek kadın öğretmenler görmelidir. Boyalı ve züppe kadın öğretmenlerden ders alan kız talebelere sadeliğin faziletinden bahsetmek biraz gülünç oluyor.
Kızlarımızın faziletli olmasını istiyoruz. Fakat bin türlü vasıtalarla onların zehirlenmesinin önüne geçecek tedbirleri hiç düşünmüyoruz. Filimler, romanlar, plâjlar ve sokaklar bin türlü ahlâksızlıkla dolup taşarken okullarda verilecek birkaç öğüdün ne tesiri olabilir?
Birçok kimse, sinemasız kalmaktansa gençliği zehirleyen filmlerin gösterilmesine taraftar bulunuyor. Bunlar fikirlerini "güzel sanat" ve "bediî ihtiyaç" maskesiyle yaldızlıyorlar. Hakikatte ise yalnız zevklerinin ve keyiflerinin tellâllığını yapıyorlar. Acaba gençlerimizin ve bilhassa kızlarımızın zehirlenmesine engel olmak için bütün memlekette sinemalar kapatılsa, erkek ve kadın plâjları ayrılsa, roman ve hikâyeler sansürden geçse ne olur? Demokrasi, hürriyet suya düşüp medeniyet yok mu olur? Yoksa "Abdullah Çavuş"un dediği gibi kıyamet mi kopar?..
Orhun, 1 Şubat 1943, Sayı: 13
Bugün memlekette kadına karşı yanlış bir hava esiyor: Ya onun hukuku hiç tanınmıyor, yahut da feminizm teranesi altında ona fevkalâde itibar ediliyor, âdeta imtiyazlı bir sınıf muamelesi gösteriliyor. Bunların ikisi de yanlıştır. İkisi de kadını manevî sukuta götürür. Birincisinin neticesinde kadın esarete, ikincisinin neticesinde de koketliğe düşer. Yalnız süs ve lüks düşünen kadın, kadına hakkı olmadan verilen fazla ve büyük değerin neticesidir.
Türk kızları, çok eski zamanlardaki Türk kızları gibi fazilet mümessili olarak yetiştirilmelidir. Soğukkanlı, vakur, sade ve vazifeşinas olmalıdırlar. Yalnız süs peşinde koşan bir kız, analık ve yurt duygularından uzaklaşmış müstakbel bir kokettir. Bu vatanın iyi dans eden, şu kadar elbisesi olan, güzel boyanan, hattâ kusursuz pasta yapan kızlara değil; "bu vatana şerefli oğullar ve faziletli kızlar yetiştirmek en büyük borcumdur" diyen kızlara ihtiyacı vardır.
Bu seciyeyi kız çocuklarımıza şimdilik ancak okullarda verebileceğiz. Fakat bunun için de kız çocuklarımız karşılarında örnek kadın öğretmenler görmelidir. Boyalı ve züppe kadın öğretmenlerden ders alan kız talebelere sadeliğin faziletinden bahsetmek biraz gülünç oluyor.
Kızlarımızın faziletli olmasını istiyoruz. Fakat bin türlü vasıtalarla onların zehirlenmesinin önüne geçecek tedbirleri hiç düşünmüyoruz. Filimler, romanlar, plâjlar ve sokaklar bin türlü ahlâksızlıkla dolup taşarken okullarda verilecek birkaç öğüdün ne tesiri olabilir?
Birçok kimse, sinemasız kalmaktansa gençliği zehirleyen filmlerin gösterilmesine taraftar bulunuyor. Bunlar fikirlerini "güzel sanat" ve "bediî ihtiyaç" maskesiyle yaldızlıyorlar. Hakikatte ise yalnız zevklerinin ve keyiflerinin tellâllığını yapıyorlar. Acaba gençlerimizin ve bilhassa kızlarımızın zehirlenmesine engel olmak için bütün memlekette sinemalar kapatılsa, erkek ve kadın plâjları ayrılsa, roman ve hikâyeler sansürden geçse ne olur? Demokrasi, hürriyet suya düşüp medeniyet yok mu olur? Yoksa "Abdullah Çavuş"un dediği gibi kıyamet mi kopar?..
Orhun, 1 Şubat 1943, Sayı: 13
Similar topics
» En Büyük Türk Kahramanı: “Kürşad” (Hüseyin Nihâl ATSIZ)
» TÜRK Kara Ordusu Ne Zaman Kuruldu?(Hüseyin Nihal ATSIZ)
» MİLLİ AHLAK /Hüseyin Nihâl ATSIZ, Atsız Mecmua 1931, 6. Sayı, 121/122
» Hüseyin Nihal Atsız
» Hüseyin Nihâl Atsız’ı Özlerken
» TÜRK Kara Ordusu Ne Zaman Kuruldu?(Hüseyin Nihal ATSIZ)
» MİLLİ AHLAK /Hüseyin Nihâl ATSIZ, Atsız Mecmua 1931, 6. Sayı, 121/122
» Hüseyin Nihal Atsız
» Hüseyin Nihâl Atsız’ı Özlerken
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz