Geçen hafta basına önemli bir haber düştü: Amerikalı ve Rus antropolog
1 sayfadaki 1 sayfası
Geçen hafta basına önemli bir haber düştü: Amerikalı ve Rus antropolog
Geçen hafta basına önemli bir haber düştü: Amerikalı ve Rus antropologların araştırmasında, Kuzey Amerika kıtasının ilk sakinlerinin genetik beşiğinin Sibiryaínın güneyindeki dağlık Altay bölgesi olduğu ortaya çıktı. ABD’deki İnsan Genetiği dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan Pennsylvania Üniversitesi Antropoloji bölümü Doçenti Theodore Schurr, Rusya, Moğolistan, Çin ve Kazakistan’ın kesiştiği Altay bölgesinin on binlerce yıldır çok sayıda halkın gelip gittiği kilit bir yer olduğunu belirtti
Araştırmaya göre, Amerika kıtasındaki ilk insanların ataları, bu halklardan biriydi ve bugün Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan Altay’dan 20 bin ila 25 bin yıl önce gelmişlerdi. Asyalılara ait genetik özelliklere sahip bu insanlar, tüm Sibirya’yı katettiler ve o dönemde sular altında olmayan Bering Boğazı’nı geçerek Kuzey Amerika’ya girdiler.
ERGENEKON ORASI
Hemen belirtelim ki bilim adamlarının bugün tarifini ettikleri Altay bölgesi; Türk tarihinin en önemli alanlarından birisidir. Çünkü, Türklerin anavatanı da burasıdır. Hyung-Nu (Hun) Türk imparatorluğu’nun yıkılmasından sonra 5. Yüzyıl başlarında demirçi Açina (Asena) boyu bu bölgede ortaya çıkmıştır. Kendilerine “Soylu Kurt” anlamına gelen Aşina diyen bu Türkler, tarihte Gök Türk İmparatorluğu olarak bilinen devleti kurmuşlardır.
Bunlar; düşmanlardan korunmak için başlangıçta kendilerine ulu sıradağların kesiştiği bu sarp alanı yurt olarak seçmişlerdi. Bulundukları noktaya da “Dik Yamaç” anlamına gelen Ergenekon diyorlardı. Bu bilgiler, dünyaca ünlü Sovyet tarihçisi Prof. L. N. Gumilev’in Eski Türkler isimli kitabında yer almaktadır. Biz de bu Türkler ile demirci Türkmenler arasındaki bağlantıyı Türk Kimliği isimli eserimizde gösterdik. Bu demirci Açinalar; Asya’nın teknolojik üstünlüğünü (demir teknolojisini) elinde tutuyorlar ve çok değerli savaş aletleri yapıyorlardı.
ABD’li Antropolog Schurr’un tarif ettiği coğrafya, tarihimizde Ergenekon olarak bilinen yerin ta kendisidir.
Bu gün sadece tarihçiler değil genetik bilimcileri de ispat etti ki tarih öncesinden beri Türklerin yaşadığı bu Ergenekon bölgesinden yola çıkan boylar; uzun bir yolculuktan sonra Kuzey Amerika’ya ulaşmışlar; orada; Ergenekon bölgesinden götürdükleri kültürü yaşatmışlardır.
Yani Kızılderililer bile Ergenekon’un çocuklarıdır.
ATATÜRK HAKLI ÇIKTI
Mustafa Kemal Atatürk de Türk tarihi ile ilgili çalışmalar sonucunda 1930’ların ortasında bu sonuca ulaşmıştı. Bu amaçla Meksika Büyükelçisi Hasan Tahsin Mayakon’u görevlendirmişti. Mayatepek, 1935-1937 yılları arasında Orta Amerika’da Maya kültüründeki güneş kültü ve güneşe tapınma eyleminin Orta Asya’daki güneş kültü ile olan ilişkisini, Maya dili ile Türkçe ve diğer Asya dillerinin ilişkisini incelemiştir. Bu çalışmalar sonucunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı. Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu. Tarihçilerin o dönemdeki tespitinde de Türklerin Bering Boğazı’ndan Kuzey Amerika’ya geçtiği bilgisi yer alıyordu.
Bu iddiayı faşistlik diye alaya alanların, genetik olarak da ispatlanan bu gerçek karşısında ne yapacağını hiç merak etmiyorum. Çünkü onlar, Türk milletinin büyüklüğünü gösteren bu yeni keşif yüzünden sinir krizleri geçirmekle meşguller.
ŞAMANİST KÜLTÜR
Ergenekon merkezli erken dönem Türk kültürü Şamanist nitelik taşır ve bu kültür(inanç) günümüzde bile yaşamaktadır. Büyük şehirlerimizde bugün bile var olan babalar inancı bu şamanist inancın en açık örneklerinden birisidir.
Bu inanışta yeryüzü, yeraltı ve gök olmak üzere üç parçadan oluşan tek evren vardır. Yeraltını Ay Tanrı temsil eder ve olumsuz (kötü) ruhlar inanışa göre orada yığılmıştır. Yeryüzü ve gökte ise olumlu ruhlar bulunur. Yeryüzü, toprak ve su ruhları ile doludur. Ağaçlar, sular, kayalar o ruhları barındırır.
Şaman toplumundaki din adamları (şamanlar) iyi ruhlarla bağlantı kurarak yeraltı ruhlarının kötü etkisini yok etmeye çalışırlar. Bunun için kurban keserler. Değişik hareketlerle (dans) kötü ruhları kovmak ve iyi ruhları memnun etmek isterler. Bu arada şaman davuluna vurup müziksel ritm yaratırlar.
Sonunda insan ile doğa ve ruhlar (Tanrılar) arasında bir uyum kurmaya çalışırlar. Böylece de Gök Tanrı’yı (Güneş) memnun ederler.
BAYRAKTAKİ SEMBOLLER
Ay ile Güneş, MÖ 1000 yıllarına kadar uzanan Kün-Ay sembolü olarak Türk bayrağında bugün yaşamaktadır. Gün-ay; Osmanı zamanında da devlet armalarından birisiydi. Bugün halen İstanbul Valiliği’nin Gülhane’ye bakan ana kapısının üstünde Ay Tanrı ve Güneş Tanrı’yı temsil eden bu sembolü görmek mümkündür.
Türk bayrağındaki yıldız; Güneş sembolünün stilize edilmiş halidir. Önce çok dallı çizilen güneş daha sonra sadeleştirilmiştir. Yahudi yıldızı sanılan altı dallı yıldızı da Türkler güneşin sembolü olarak bol bol kullanmışlardır.(Bu önemli gerçeğin ayrıntısını Yabancı Kaynaklara Göre Türk Kimliği isimli kitabımızda gösterdik.)
ABD’DEN İŞARETLER GELMİŞTİ
George Washington Üniversitesinden Prof. Dr. Türker Özdoğan, Kızılderililerle Türkler arasında kültürel, ruhani pek çok bağ olduğunu çeşitli örneklerle ortaya koydu. ABD’nin Arizona eyaletinde Kızılderililerin yaşadığı ‘’Havasu’’ kentinin ne anlama geldiğini yerlilere sorduğunda Türkçe’dekiyle aynı anlama geldiğini öğrenince çok şaşırdığını belirten Özdoğan, Türk ve Kızılderili kilim motiflerinin birbirinden ayırt edilmesinin zor olduğunu, dil, müzik, heykel, mücevher ve diğer el sanatlarında büyük benzerlikler olduğunu belirtti.
Konuyu ABD’de inceleyen başka akademisyenler de Kızılderililer ile Türkler arasında ‘’ayı, kurt, kartal’’ gibi totem ve simgelerin aynı şekilde yaygın biçimde kullanıldığını, dil, tarih, biyolojik ve ruhaniyet açısından büyük benzerlikler olduğunu göstermişlerdi.
ABD Doğu Yakası Kabileleri (Ayı Klanı) Başkanı Brian Paterson da yaptığı açıklamada Türkleri kardeş ve aynı aileden gördüklerini, aynı değerleri paylaştıklarını kaydederek, esprili şekilde, ‘’Türk insanların ataları da belki de bu topraklardan (Amerika’dan) göç etti’’ demişti.
Amerika’dan Avrupa’ya kadar en geniş topraklara damgasını vuran Türk milletini yok saymaya çalışanlar, bilimin şaşırtıcı verileri ile böyle daha çok darbe yiyeceklerdir.
Rıza Zelyut
05 Şubat 2012
Araştırmaya göre, Amerika kıtasındaki ilk insanların ataları, bu halklardan biriydi ve bugün Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan Altay’dan 20 bin ila 25 bin yıl önce gelmişlerdi. Asyalılara ait genetik özelliklere sahip bu insanlar, tüm Sibirya’yı katettiler ve o dönemde sular altında olmayan Bering Boğazı’nı geçerek Kuzey Amerika’ya girdiler.
ERGENEKON ORASI
Hemen belirtelim ki bilim adamlarının bugün tarifini ettikleri Altay bölgesi; Türk tarihinin en önemli alanlarından birisidir. Çünkü, Türklerin anavatanı da burasıdır. Hyung-Nu (Hun) Türk imparatorluğu’nun yıkılmasından sonra 5. Yüzyıl başlarında demirçi Açina (Asena) boyu bu bölgede ortaya çıkmıştır. Kendilerine “Soylu Kurt” anlamına gelen Aşina diyen bu Türkler, tarihte Gök Türk İmparatorluğu olarak bilinen devleti kurmuşlardır.
Bunlar; düşmanlardan korunmak için başlangıçta kendilerine ulu sıradağların kesiştiği bu sarp alanı yurt olarak seçmişlerdi. Bulundukları noktaya da “Dik Yamaç” anlamına gelen Ergenekon diyorlardı. Bu bilgiler, dünyaca ünlü Sovyet tarihçisi Prof. L. N. Gumilev’in Eski Türkler isimli kitabında yer almaktadır. Biz de bu Türkler ile demirci Türkmenler arasındaki bağlantıyı Türk Kimliği isimli eserimizde gösterdik. Bu demirci Açinalar; Asya’nın teknolojik üstünlüğünü (demir teknolojisini) elinde tutuyorlar ve çok değerli savaş aletleri yapıyorlardı.
ABD’li Antropolog Schurr’un tarif ettiği coğrafya, tarihimizde Ergenekon olarak bilinen yerin ta kendisidir.
Bu gün sadece tarihçiler değil genetik bilimcileri de ispat etti ki tarih öncesinden beri Türklerin yaşadığı bu Ergenekon bölgesinden yola çıkan boylar; uzun bir yolculuktan sonra Kuzey Amerika’ya ulaşmışlar; orada; Ergenekon bölgesinden götürdükleri kültürü yaşatmışlardır.
Yani Kızılderililer bile Ergenekon’un çocuklarıdır.
ATATÜRK HAKLI ÇIKTI
Mustafa Kemal Atatürk de Türk tarihi ile ilgili çalışmalar sonucunda 1930’ların ortasında bu sonuca ulaşmıştı. Bu amaçla Meksika Büyükelçisi Hasan Tahsin Mayakon’u görevlendirmişti. Mayatepek, 1935-1937 yılları arasında Orta Amerika’da Maya kültüründeki güneş kültü ve güneşe tapınma eyleminin Orta Asya’daki güneş kültü ile olan ilişkisini, Maya dili ile Türkçe ve diğer Asya dillerinin ilişkisini incelemiştir. Bu çalışmalar sonucunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı. Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu. Tarihçilerin o dönemdeki tespitinde de Türklerin Bering Boğazı’ndan Kuzey Amerika’ya geçtiği bilgisi yer alıyordu.
Bu iddiayı faşistlik diye alaya alanların, genetik olarak da ispatlanan bu gerçek karşısında ne yapacağını hiç merak etmiyorum. Çünkü onlar, Türk milletinin büyüklüğünü gösteren bu yeni keşif yüzünden sinir krizleri geçirmekle meşguller.
ŞAMANİST KÜLTÜR
Ergenekon merkezli erken dönem Türk kültürü Şamanist nitelik taşır ve bu kültür(inanç) günümüzde bile yaşamaktadır. Büyük şehirlerimizde bugün bile var olan babalar inancı bu şamanist inancın en açık örneklerinden birisidir.
Bu inanışta yeryüzü, yeraltı ve gök olmak üzere üç parçadan oluşan tek evren vardır. Yeraltını Ay Tanrı temsil eder ve olumsuz (kötü) ruhlar inanışa göre orada yığılmıştır. Yeryüzü ve gökte ise olumlu ruhlar bulunur. Yeryüzü, toprak ve su ruhları ile doludur. Ağaçlar, sular, kayalar o ruhları barındırır.
Şaman toplumundaki din adamları (şamanlar) iyi ruhlarla bağlantı kurarak yeraltı ruhlarının kötü etkisini yok etmeye çalışırlar. Bunun için kurban keserler. Değişik hareketlerle (dans) kötü ruhları kovmak ve iyi ruhları memnun etmek isterler. Bu arada şaman davuluna vurup müziksel ritm yaratırlar.
Sonunda insan ile doğa ve ruhlar (Tanrılar) arasında bir uyum kurmaya çalışırlar. Böylece de Gök Tanrı’yı (Güneş) memnun ederler.
BAYRAKTAKİ SEMBOLLER
Ay ile Güneş, MÖ 1000 yıllarına kadar uzanan Kün-Ay sembolü olarak Türk bayrağında bugün yaşamaktadır. Gün-ay; Osmanı zamanında da devlet armalarından birisiydi. Bugün halen İstanbul Valiliği’nin Gülhane’ye bakan ana kapısının üstünde Ay Tanrı ve Güneş Tanrı’yı temsil eden bu sembolü görmek mümkündür.
Türk bayrağındaki yıldız; Güneş sembolünün stilize edilmiş halidir. Önce çok dallı çizilen güneş daha sonra sadeleştirilmiştir. Yahudi yıldızı sanılan altı dallı yıldızı da Türkler güneşin sembolü olarak bol bol kullanmışlardır.(Bu önemli gerçeğin ayrıntısını Yabancı Kaynaklara Göre Türk Kimliği isimli kitabımızda gösterdik.)
ABD’DEN İŞARETLER GELMİŞTİ
George Washington Üniversitesinden Prof. Dr. Türker Özdoğan, Kızılderililerle Türkler arasında kültürel, ruhani pek çok bağ olduğunu çeşitli örneklerle ortaya koydu. ABD’nin Arizona eyaletinde Kızılderililerin yaşadığı ‘’Havasu’’ kentinin ne anlama geldiğini yerlilere sorduğunda Türkçe’dekiyle aynı anlama geldiğini öğrenince çok şaşırdığını belirten Özdoğan, Türk ve Kızılderili kilim motiflerinin birbirinden ayırt edilmesinin zor olduğunu, dil, müzik, heykel, mücevher ve diğer el sanatlarında büyük benzerlikler olduğunu belirtti.
Konuyu ABD’de inceleyen başka akademisyenler de Kızılderililer ile Türkler arasında ‘’ayı, kurt, kartal’’ gibi totem ve simgelerin aynı şekilde yaygın biçimde kullanıldığını, dil, tarih, biyolojik ve ruhaniyet açısından büyük benzerlikler olduğunu göstermişlerdi.
ABD Doğu Yakası Kabileleri (Ayı Klanı) Başkanı Brian Paterson da yaptığı açıklamada Türkleri kardeş ve aynı aileden gördüklerini, aynı değerleri paylaştıklarını kaydederek, esprili şekilde, ‘’Türk insanların ataları da belki de bu topraklardan (Amerika’dan) göç etti’’ demişti.
Amerika’dan Avrupa’ya kadar en geniş topraklara damgasını vuran Türk milletini yok saymaya çalışanlar, bilimin şaşırtıcı verileri ile böyle daha çok darbe yiyeceklerdir.
Rıza Zelyut
05 Şubat 2012
Similar topics
» Amerikalı Diplomatların Güneydoğu Faaliyetleri
» Hafta yine kanlı başladı: 22 ölü 87 yaralı
» GÖNÜL CEMREM GÖĞE DÜŞTÜ
» TAKKE DÜŞTÜ, FENA MI OLDU?!
» Almanya'da helikopter düştü: 2 ölü
» Hafta yine kanlı başladı: 22 ölü 87 yaralı
» GÖNÜL CEMREM GÖĞE DÜŞTÜ
» TAKKE DÜŞTÜ, FENA MI OLDU?!
» Almanya'da helikopter düştü: 2 ölü
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz