TURGUT ÖZAL VE RECEP BEY

[İlteriş Kağan]

Sivil, Demokrat, Halk Adamı, Recep Bey’in İdolü Turgut Özal’dan 12 Eylül Faşizmine Emir Eri Duruşlu Saygı Selâmının Resmidir:

NOT: Faşizm’in devrik hükümetteki adamı olan Özal, bu resim çekildiğinde Faşizm’in başbakan yardımcısıdır ve 5 dakikalık mesafede Mamak Cezaevinden işkence görenlerin çığlıkları, onay verdiği günahsız Şehit Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamı üzerine ülkücü Yusufiyelilerin okudukları Kur’an sesleri ayyuka çıkmaktadır.



5 Ocak 1991… Mikrofonda RP İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan var. Yine bağırıyor ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal için, dalgasını da geçerek “Biz baba değiliz diyor, ana da değiliz, herkes babalığını bilsin diyor. Eeee… Sen bu millete baba değilsen bu millet de seni azledecektir. Baba değiller ama ne bunlar? Uşak, uşak !.. Neyin uşağı? Batının uşağı, Amerika’nın uşağı”… Bir başka konuşmasında artık resmen hakaret de değil, belâ okuyarak, değil cumhurbaşkanlığı yapmış birine, hiç kimseye söylenemeyecek, şu mübarek günde tekrarlayamayacağımız sözler ardından “Özal lânetle yad edilecektir” ifadesini kullanıyor. Bu konuşmaları kendi sesinden CD olarak elimizde.

Yani Recep Bey’in birden uyanan Özalcılığı da gömlek değiştirme karakterinin bir zuhuru olarak oyla alâkalı. Ama Allah için, aralarında büyük benzerlikler var. “Türk” adını pek sevmeyişleri, biri “Anam ??’tü” derken diğerinin “Anam babam Gürcü” deyişi, ABD başkanlarıyla arkadaş (?) olan ilk ve ikinci Türk liderler ve “politikalarımız ve menfaatlerimiz ABD ile tamamen uyuşmaktadır” diyen yegâne yöneticilerimiz oluşları; Özal’ın PKK’dan da ileri giderek, onların bile istemediği tavizi verip devletimizin adını “Anadolu (Federe ?) Cumhuriyeti”ne çevirme arzusu, Azerbaycan, tarihinin en zor anlarını yaşar, Rus tankları insanların üzerinden geçerken baba Bush’a hitaben, televizyonlarda kendi sesinden verilen “Azerîler zaten bizden falan değil; onlar Şiî ve İran’a yakınlar !” herzesi az benzerlik mi?

Özal’ın, demokrasiye bağlılığını ve halka karşı baba tavrını öne süren Recep Bey ve şürekâsı, onun halkı maddeten ezen, ahlâken göçerten, soygunu ticaret hâline getiren 24 Ocak 1980 kapitalist devriminin babası olduğunu artık unutmuş gibi. Bu kararların oturabilmesi için, bakanlarından da önemli bir adamı olduğu hükümeti yıkan faşist darbenin ilk 7 isminden biri, faşistlerin güvendiği adamı, başbakan yardımcısı olduğunu es geçti. Siyasî haklar gibi en tabiî insan hakkını vermeye mecbur kalınca, bunun için dünyada referandum yapan ilk devlet adamı olduğunu da… Partisi RP’liler için neler söylediğini de…

Recep Bey’deki şu yeni Menderes-Özal reklâmasyonu istismarın en çirkin örneği olarak bizi iğrendiriyor. Hele 12 Eylül darbecileri eli kanlı faşistlerin sözde yargılanma yolu açılırken, ölmüş darbeci faşistlerden hesap sorulamamasının da kararlaştırılmasıyla, “Darbeci Özal”ın tarihin muhakemesinden kaçırılmaya çalışılması karşısında öğüreceğimiz geldi.

[İlteriş Kağan]

Yıl 1950 – 1960 arası

Tarih tekkerür etti ! ;Bunun adına 2.Kezban vakası diyebilirmiyiz ? Geçmişe bakacak olursak evet.Menderes – Özal – Erdoğan . Muhteşem üçlü , Amerikanın en sadık Adamları .!Bu üçlü nasılda bir birine çok benziyor !?Kısaca Malatyalı Kezban Olayı :

Yıl 1950 – 1960 arası . Menderes tüm ekibiylen Türkiyeyi, Amerikaya bağlı bir eyalet olması için büyük bir mücadele içerisindeydi . Her yer Amerikan askerleri ile dolup taşmıştı . Anadoluda Cumhuriyet Bayramı kutlamaları devam ediyordu. Amerikalılar Malatya‘yı istila etmişti . Saatler Akşam 9’u gösteriyordu.

Malatya Genelevi Malatyanın tam Merkezinde ve en kalabalık yerindeydi.Şık giyinmiş İki Amerikalı General o gece ‘‘ Şu Türk Hatunların tadına bakalım ‘‘ diyerek önce Pavyona daha sonra Malatya Genelevine gelmişlerdi . Yanlarında bizim Amerikan yalakası Turgut Özal tercümanlık etmek üzere bulunuyordu !

Genelevini gezen Coniler tam karşılarında Kezbanı görmüşlerdi . Balık etli ve Genelevin en alımlı bayanıydı . Generaller hemen ellerini şaplatarak Tercüman a ( Turgut Özal ) ‘‘şu kadını bize getir hemen ‘‘ diyerek emir verdiler. Tercüman eliylen Kezbana gelmesini söyledi . Kezban Hacıanaya dönerek ‘‘ yorgunum anne , daha sonra lütfen ‘‘diyerek isteklerini geçiştirdi . Olayı fark eden Generalden biri epey bir sinirlenerek kızdı .Bunun üzerine Kezban da sinirlenerek ‘‘ Laftan anlamazmısınız be adamlar !‘‘ diye çıkıştı . Araya Tercüman Özal girerek ‘‘bu müşterilerin emirlerini yerine getirmeklen sorumlusun , sen bir hayat kadınısın ‘‘ diyerek Kezbanı daha çok sinirlendirdi . Kezban bu sefer daha çok hiddetlenerek Tercümana ‘‘ ben hayat kadınıyım ama bu isteklerini yerine getirmiyeceğim ‘‘dedi.

Bu olayı hazmedemeyen Tercüman Turgut Özal hemen Polise başvurdu .Polis olay gerine geldi ve Kezbana vazifesini yapmasını söyledi , lakin karşılığında kendisinin Gavur O…. olmadığını sadece Türk O…. olduğunu haykırdı. Bunları duyan yaşlı Polis Memuru göz yaşlarına hakim olamamıştı.

Erdoğan aynen Menderes ve Özalı taklit etmiştir vede edecektir . Malatyanın namusuna gelecek olan zararın sorumlusu ve 2.Kezbanlar vakasının baş rol oyuncusu bu sefer Erdoğan olacaktır !
%70 e yakın AKP’ye oy veren Malatya halkı

Mahallene Amerikan askerleri için lojmanların inşaatı çoktan başladı . Hiçmi düşünmesiniz yarınınızı ? Acaba ailende ki kadınların ve kız çocuklarını !... namuslarını nasıl koruyacaksınız sokaklarda ? Bu hayat kadınlarımı şahsiyetsiz yoksa Amerikaya kucak açan ,Din ile insanları kandırmaya çalışan AKP‘ ye oy atan ve üç beş kuruş için menfaat gözeten paracı halkmı ? Kezbanlar bile Amerikanın kucağına oturmazken , AKP’ye oy veren esnaf ve iş adamları Amerikalıların kucağına oturmak için can atmaktadır! Şimdi kim daha Milliyetci ve namuslu bir düşünün ? Kezbanlarmi yoksa AKP’ye oy atan ve Malatyayı Amerikan eyaleti haline dönüşmesine vesile olan çıkarcı Malatya halkımı ?!
Genelevi çalışanı , coniye hayır !
AKP , Coniye Evet !

Bakmayın siz adı geçenlere ''Demokrasinin Yıldızları'' dendiğine, bunlar aslında ABD'nin ülkemizdeki yıldızlarıdır... Işığını ''Beyaz Saray''dan alan bu ''yıldızlar'', Washigton'dan aldıkları ''ışık'' kesildiği anda kayıp gitmektedirler...

İktidara gelecek partilerin ve politikacıların yolu Washington'da açılmakta, ''milli irade'' yutturmacasıyla seçim sandığından, sihirbazın şapkasından çıkan tavşan gibi, hep Sam Amca'nın istediği partiler ve politikacılar çıkmaktadır.