Karabekir: Irk Meselesini Fevkalade Mühim Görüyorum
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Karabekir: Irk Meselesini Fevkalade Mühim Görüyorum
Karabekir tüccarlarının, Atatürk muhalifliğine kılıf bulmak için ortaya koydukları seçme sözlere, Karabekir'in kaleminden cevap vermeye devam ediyoruz.
Kâzım Karabekir, askeri hayatında II. Abdülhamid'e muhalif olan kesimin yanında da olmuştur. Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin de Karabekir'in beklentilerini karşılamadığı bilinmektedir. Cumhuriyet yönetimine muhalif olmamasına karşın, Atatürk ile aralarında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle bir süre siyasi yaşamdan uzak kalmış ve 1939'dan ölümüne değin CHP Milletvekili ve daha sonra TBMM Başkanı olarak yeniden siyasi yaşama dönmüştür. Bu konuya ve Kâzım Karabekir'in Dersim ile ilgili görüşlerine daha evvel değinmiştik.
Bu makalede Kâzım Karabekir'in, tüccarları tarafından "nedense" göz ardı edilmiş bir başka yönünü göreceğiz. Kâzım Karabekir Erzurum'dayken Harbiye Nezareti'ne gönderdiği bir lâyihada Türklük ve diğer milletler hakkındaki görüşlerini ve orduda görev alacak subaylarda hangi özelliklerin aranması gerektiğini şu sözler ile açıklıyor:
"Bendeniz ırk meselesini fevkalade mühim görüyorum. Bugün bir Suriyeli asker veya mülkiye memuru, namuskârane, Türk milletiyle beraber çalışabilir, fakat bilakis düşmanlarımız hesabına da çalışması da mümkündür. Bu imkân daima göz önünde bulundurularak bu zevatı her yeri Türklerle meskûn yerlerde kullanmak pek basiretkârane olur. Dünyada yalnız Türk'e has olan safiyetten hâlâ vazgeçilmezse daha şahidi olacağımız feci mukadderatımızı zavallı Türk tarihine kaydedeceğiz demektir.Dersim'in Erzincan'a en yakın aşâirinde bile Kürtlük cereyanı yapılırken ve o biçare halk Araplarla ve Ermenilerle ittifak ederek büyük bir devlet olacaklarına dair tahrik ve iğva olunurken Erzincan hükümeti uyuyor, belki de malumatı var da igmaz veya teşvik ediyor. Bugün bir keko - Arap birliği diye çalışılırken velev iffet ve sadakatle binlerce şahidi dahi olsun hassas noktalarda bir Arap mutasarrıfı veya bir keko kaymakamı bulundurulması kendi elimizle korkulan felaketleri ihzar demektir. Mesela bugün Bayburt vakası hiç yoktan hükümet-i mahalliye ve daha ziyade mevki kumandanının idraksizliğinden çıkmıştır. Mevki kumandanı ise ahz-ı asker kalem reisi Şamlı Miralay Hasan Lütfü Bey'dir. Bu gibi zevatın pek namuslu olması ve Türk'ten iftirak eden ve memleketlerinden Türk'ü kovan vatandaşlarından ve ırktaşlarından bile teneffür etmesi, variddir. Fakat en ehven olarak bunların kendi memleketlerinde vaziyetlerini tespite kadar vakit geçirmek politikası gözetecekleri de nazar-ı teemmüle alınmalıdır. Binaenaleyh, bir Türk gibi, kalbi hiçbir zaman çarpmayacaktır. Mahzurlu olmakla beraber ufak rütbeden olanlar pek o kadar haiz-i ehemmiyet olmayabilir. Fakat kaymakam, mutasarrıf veyahut erkan-ı harp ve kumandanlar hakkında nasp ve tayinlerde her Nezaretçe esaslı düşünmek pek lazımdır."
Irk meselesinin önemine vurgu yapan, Suriyeli bir Arap'ın Anadolu'da görev almasından doğabilecek sıkıntılara vurgu yapan, bunun riskine dikkat çeken bir Karabekir... Tüccarlarının işi neredeyse "Bugün yaşasaydı AKP'li olurdu" raddesine getirdiği düşünülürse, Karabekir'in gözden kaçan sözlerini okuyabilmek ve onu anlayabilmek için birilerinin seçtiklerine değil, biraz vakit ayırıp tüm yazdıklarına göz atmanın gerekliliği bu makale ile bir kez daha ortaya çıkıyor.
Anılarını kaleme almamış padişahların adına "hatıra defterleri" uydurulan bir ülkede yaşayınca, anılardan dilediğini kullanan dilediğini yok sayanların "tarihçilik suçu" gözümde nedense bir derece daha azalıyor.
KAĞAN BAHADIR
Kâzım Karabekir, askeri hayatında II. Abdülhamid'e muhalif olan kesimin yanında da olmuştur. Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin de Karabekir'in beklentilerini karşılamadığı bilinmektedir. Cumhuriyet yönetimine muhalif olmamasına karşın, Atatürk ile aralarında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle bir süre siyasi yaşamdan uzak kalmış ve 1939'dan ölümüne değin CHP Milletvekili ve daha sonra TBMM Başkanı olarak yeniden siyasi yaşama dönmüştür. Bu konuya ve Kâzım Karabekir'in Dersim ile ilgili görüşlerine daha evvel değinmiştik.
Bu makalede Kâzım Karabekir'in, tüccarları tarafından "nedense" göz ardı edilmiş bir başka yönünü göreceğiz. Kâzım Karabekir Erzurum'dayken Harbiye Nezareti'ne gönderdiği bir lâyihada Türklük ve diğer milletler hakkındaki görüşlerini ve orduda görev alacak subaylarda hangi özelliklerin aranması gerektiğini şu sözler ile açıklıyor:
"Bendeniz ırk meselesini fevkalade mühim görüyorum. Bugün bir Suriyeli asker veya mülkiye memuru, namuskârane, Türk milletiyle beraber çalışabilir, fakat bilakis düşmanlarımız hesabına da çalışması da mümkündür. Bu imkân daima göz önünde bulundurularak bu zevatı her yeri Türklerle meskûn yerlerde kullanmak pek basiretkârane olur. Dünyada yalnız Türk'e has olan safiyetten hâlâ vazgeçilmezse daha şahidi olacağımız feci mukadderatımızı zavallı Türk tarihine kaydedeceğiz demektir.Dersim'in Erzincan'a en yakın aşâirinde bile Kürtlük cereyanı yapılırken ve o biçare halk Araplarla ve Ermenilerle ittifak ederek büyük bir devlet olacaklarına dair tahrik ve iğva olunurken Erzincan hükümeti uyuyor, belki de malumatı var da igmaz veya teşvik ediyor. Bugün bir keko - Arap birliği diye çalışılırken velev iffet ve sadakatle binlerce şahidi dahi olsun hassas noktalarda bir Arap mutasarrıfı veya bir keko kaymakamı bulundurulması kendi elimizle korkulan felaketleri ihzar demektir. Mesela bugün Bayburt vakası hiç yoktan hükümet-i mahalliye ve daha ziyade mevki kumandanının idraksizliğinden çıkmıştır. Mevki kumandanı ise ahz-ı asker kalem reisi Şamlı Miralay Hasan Lütfü Bey'dir. Bu gibi zevatın pek namuslu olması ve Türk'ten iftirak eden ve memleketlerinden Türk'ü kovan vatandaşlarından ve ırktaşlarından bile teneffür etmesi, variddir. Fakat en ehven olarak bunların kendi memleketlerinde vaziyetlerini tespite kadar vakit geçirmek politikası gözetecekleri de nazar-ı teemmüle alınmalıdır. Binaenaleyh, bir Türk gibi, kalbi hiçbir zaman çarpmayacaktır. Mahzurlu olmakla beraber ufak rütbeden olanlar pek o kadar haiz-i ehemmiyet olmayabilir. Fakat kaymakam, mutasarrıf veyahut erkan-ı harp ve kumandanlar hakkında nasp ve tayinlerde her Nezaretçe esaslı düşünmek pek lazımdır."
Irk meselesinin önemine vurgu yapan, Suriyeli bir Arap'ın Anadolu'da görev almasından doğabilecek sıkıntılara vurgu yapan, bunun riskine dikkat çeken bir Karabekir... Tüccarlarının işi neredeyse "Bugün yaşasaydı AKP'li olurdu" raddesine getirdiği düşünülürse, Karabekir'in gözden kaçan sözlerini okuyabilmek ve onu anlayabilmek için birilerinin seçtiklerine değil, biraz vakit ayırıp tüm yazdıklarına göz atmanın gerekliliği bu makale ile bir kez daha ortaya çıkıyor.
Anılarını kaleme almamış padişahların adına "hatıra defterleri" uydurulan bir ülkede yaşayınca, anılardan dilediğini kullanan dilediğini yok sayanların "tarihçilik suçu" gözümde nedense bir derece daha azalıyor.
KAĞAN BAHADIR
Similar topics
» Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir, Ergenekon davasını izledi
» İki Mühim Eser
» Kazım Karabekir Paşa’dan BirAnı
» ATATÜRK VE KÂZIM KARABEKİR PAŞA
» Yetimler babası Kazım Karabekir Paşa
» İki Mühim Eser
» Kazım Karabekir Paşa’dan BirAnı
» ATATÜRK VE KÂZIM KARABEKİR PAŞA
» Yetimler babası Kazım Karabekir Paşa
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz