AKP'nin de arka çıktığı Suriyeli muhaliflerden İsrail itirafı!
1 sayfadaki 1 sayfası
AKP'nin de arka çıktığı Suriyeli muhaliflerden İsrail itirafı!
İsrail’de yayımlanan YNet News’a röportaj veren ÖSO militanı, İsrail’in muhalifleri desteklediği takdirde kazançlı çıkacağını söyledi. Türkiye’de ÖSO’ya nasıl katıldığını da anlatan muhalif, NATO’ya müdahale çağrısı yapmayı da ihmal etmedi.
İsrail’de yayımlanan YNet News, Tabia Kanafani isimli bir kadın militanla röportaj gerçekleştirdi. Suriye’deki olayların başlamasından önce Kanada’da yaşayan Kanafani, Suriye’deki olayların başlamasının ardından Türkiye’de Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO)nasıl katıldığını da anlattı. Röportajında NATO’ya Suriye’ye müdahale çağrısında bulunan ÖSO militanı, muhalefetin “aşırılıkçı” olmadığını, ancak Esad’ı devirmek için “şeytanla işbirliği yaptığını” savundu.
YNet News tarafından muhaliflere Batılı ve "laik" bir yüz kazandırmak için özellikle seçildiği anlaşılan Kanafani, İsrail rejiminin duymak istediği sözleri sarf etmekten de geri durmadı.
Kanada'da yaşayan ÖSO militanı Tania Kanfani (ortada).
Kanada’dan Türkiye’ye…
Şam doğumlu bir mühendis olduğu belirtilen Tania Kanafani, 1995 yılında Birleşik Arap Emirlikleri merkezli bir şirkette çalışmak üzere Kanada’nın Toronto kentine yerleşmiş. YNet’le Toronto’da görüşen Kanafani, Halep ve İdlib kentlerindeki çatışmalarda ÖSO saflarında savaştığını söylüyor. Olayların başlangıcından sonra Suriye’ye para yolladığını ve Facebook üzerinden Suriye’yle ilgili makaleler paylaştığını söyleyen militan, “ama Suriye’deki durum daha da kötüye gitti ve ben de artık sahada bir şeyler yapmak gerektiğine karar verdim” diyor.
Mayıs ayında önce Mısır’a gidip burada çok sayıda siyasetçiyle görüştüğünü söyleyen Kanafani, “Onların siyasi kültürden yoksun olduklarını ve devrimin başlangıcında ayak sürünmesine bunun neden olduğunu anladım” diyor. Kanafani, bir ay sonra Türkiye’ye geçerek burada ÖSO’ya katılmasını ise şöyle anlatıyor: “Özgür Suriye Ordusu’ndan subaylarla görüştüm ve onlara muhalefeti birleştirerek, devrimci orduyu temsil edecek bir siyasi konsey kurmalarını önerdim.”
20 seneye yakın bir süredir Kanada’da yaşayan ve “durum kötüye gidince sahada bir şeyler yapmaya karar veren” Kanafani’nin önce Mısır’da, sonra Türkiye’de kendisini muhalefet diye adlandıran silahlı grupların temsilcileriyle nasıl temas kurduğu ise meçhul. Dahası Kanada’dan gelen bir kişinin daha ilk görüşmelerinde ÖSO yöneticilerine siyasi strateji konusunda tavsiyelerde bulunmuş olduğunu söylemesi de dikkat çekici.
Kanafani, pek çok subayı ikna ettiğini ve Türkiye’deyken muhalif birliklerin ortak bir komuta yapısı altında birleştirilmesinin yolunu formüle etmeye başladıklarını söyleyerek devam ediyor. “Özgür Suriye Ordusu taburlarına Türkiye-Suriye sınırında katıldım” diyen Kanafani, sonraki dört ay boyunca Suriye ile Türkiye mekik dokuduğunu da sözlerine ekliyor. Suriye’de geçirdiği en uzun sürenin Halep’te kaldığı10 gün olduğunu söyleyen Kanafani’nin vaktinin büyük kısmını Türkiye’de geçirdiği anlaşılıyor.
Siyonistlere duymak istediklerini söylüyor
Tam olarak Batı’nın görmek istediği “muhalif türü” olan Kanafani, röportajında İsrail devletinin duymak istediklerini de sıralamaktan çekinmiyor. ÖSO militanı sözlerine şöyle devam ediyor:
“Esad İran, Hizbullah ve Rusya’dan teçhizat veya asker olarak günlük yardım almış olmasaydı Halep’teki ve Suriye’nin diğer bölgelerindeki savaşa asla devam edemezdi. Kendi gözlerimle Esad’ın güçlerine katılan İranlıları ve Hizbullah üyelerini gördüm. Suriyelilerle İranlılar ya da Lübnanlılar arasındaki farkı anlayabilirim.”
İsrail devleti ve ABD’nin sürekli tekrar ettiği bu argüman bir muhalifin ağzından tekrarlattırıldıktan sonra, ÖSO’ya da şu sözlerle “mağdur” ve “mağrur” bir nitelik atfediliyor: “Ne yazık ki Suriyeliler kendilerini savunmak için silah kullanmak zorunda kaldı.”
Oysa Suriye’deki gelişmeleri biraz olsun izleyen herkes, daha 2011’in Mart ayında ülkeye komşu ülkelerden silah ve militan sokulmaya başlandığını, İslamcı grupların olayların hemen başında silaha sarıldıklarını ve barışçıl gösterilerin çok kısa bir süre içinde kesildiğini biliyor.
Kanafani, İsrail’in duymak istediklerini söylemek konusunda burada da durmuyor ve sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“Muhalefetin pek çok üyesi İsrail medyasıyla konuşmak istemiyor, çünkü kendilerine karşı yalan ithamlarda bulunulacağını biliyorlar; kendisini İsrail’e karşı duran ve Arapları koruyan bir kişi olarak resmeden Beşar’ın babası Hafız el Esad’ın yarattığı mitle ilgili suçlamalar… Hafız Esad insanların beynini yıkadı.”
“Biz İsrail’in düşmanı değiliz ve İsrail’e zarar vermeyeceğiz. Ancak eğer İsrail Esad’ı desteklemeye devam ederse, Esad ve çapulcularından daha sadık olabilecek dostları kaybedecek.”
“Arapçada, bütün isyancıların üzerinde uzlaştığı bir deyiş vardır: ‘Komşum, sen kendi evindesin, ben de kendi evimde’. Yani isyancıların İsrail’e dönük bir ilgisi yok.”
“NATO müdahale etsin”
“Uygun muhalif” Kanafani, röportajında NATO’ya Suriye’ye müdahale etme çağrısında bulunmayı da ihmal etmeyerek, “Özgür Suriye Ordusu ve bütün isyancılar dünyaya kendilerine askeri yardım yapılması çağrısında bulunuyor ve NATO’dan Esad’ı devirmek için müdahale etmesini istiyor. [Muhalifler] dünyadan destek istiyor, ama ne yazık ki dünya onları terk etti.”
ÖSO militanı “uluslararası toplum” olayların en başında müdahale etmiş olsaydı Esad’ın devrilebileceğini söyleyerek, bunun olmadığını ve bu nedenle Suriyelilerin bütün dünyaya yönelik nefretlerinin büyüdüğünü savunuyor. Kanafani, “Bana kalırsa İsrail hükümetinin Suriye’yle kalıcı bir barış yapma şansı vardı, ama bunu Esad’ı destekleyerek kaybetti” diyor.
İsrail’in Esad yönetimini hiçbir zaman desteklemediği gerçeği akılda tutulunca, aslında bu mesajın “istemem yan cebime koy” diye anlaşılması gerektiği söylenebilir.
“İsrail’in desteği bizi memnun eder”
Ancak Kanafani bu mesajı zaten yoruma gerek bırakmayacak açıklıkla veriyor:
“Bana göre isyancılar İsrail’den gelecek her türlü desteği memnuniyetle karşılar. İsrail de dahil pek çok kaynaktan sürekli olarak askeri yardım istediler. Ancak sizin karar mercileriniz isyancılara yönelik bir ilgi göstermiyor ve bence bu da İsrail hükümeti adına büyük bir hata, çünkü tarih boyunca her devrim eninde sonunda başarıya ulaşmıştır; bu zaman alsa bile…”
Kanafani, YNet muhabirinin “aşırı İslamcılar”la ilgili kaygılardan bahsetmesi üzerine de “Aşırılıkçı unsurların hakimiyet kuracağı yönünde bir korku var, ama şu ana kadar isyancılar onların kendi saflarına sızma çabalarına direndi” diyor. O halde bugüne kadar gördüğümüz gırtlak kesme, çoluk çocuk katletme, silahsız kişileri infaz etme, Alevilerin ve Müslüman olmayanların evlerini basma gibi görüntülerin tamamı da muhaliflerin saflarına “aşırılıkçıların” sızmasına karşı direnç göstermesinin örnekleri olmalı. Kanafani de aynen bunu söylüyor: “İsyancılar aşırılıkçılık yanlısı değil, ama Esad’ın egemenliğine son vermek için yardımı olacaksa şeytanla bile işbirliği yapmaya razılar.”
İsrail’de yayımlanan YNet News, Tabia Kanafani isimli bir kadın militanla röportaj gerçekleştirdi. Suriye’deki olayların başlamasından önce Kanada’da yaşayan Kanafani, Suriye’deki olayların başlamasının ardından Türkiye’de Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO)nasıl katıldığını da anlattı. Röportajında NATO’ya Suriye’ye müdahale çağrısında bulunan ÖSO militanı, muhalefetin “aşırılıkçı” olmadığını, ancak Esad’ı devirmek için “şeytanla işbirliği yaptığını” savundu.
YNet News tarafından muhaliflere Batılı ve "laik" bir yüz kazandırmak için özellikle seçildiği anlaşılan Kanafani, İsrail rejiminin duymak istediği sözleri sarf etmekten de geri durmadı.
Kanada'da yaşayan ÖSO militanı Tania Kanfani (ortada).
Kanada’dan Türkiye’ye…
Şam doğumlu bir mühendis olduğu belirtilen Tania Kanafani, 1995 yılında Birleşik Arap Emirlikleri merkezli bir şirkette çalışmak üzere Kanada’nın Toronto kentine yerleşmiş. YNet’le Toronto’da görüşen Kanafani, Halep ve İdlib kentlerindeki çatışmalarda ÖSO saflarında savaştığını söylüyor. Olayların başlangıcından sonra Suriye’ye para yolladığını ve Facebook üzerinden Suriye’yle ilgili makaleler paylaştığını söyleyen militan, “ama Suriye’deki durum daha da kötüye gitti ve ben de artık sahada bir şeyler yapmak gerektiğine karar verdim” diyor.
Mayıs ayında önce Mısır’a gidip burada çok sayıda siyasetçiyle görüştüğünü söyleyen Kanafani, “Onların siyasi kültürden yoksun olduklarını ve devrimin başlangıcında ayak sürünmesine bunun neden olduğunu anladım” diyor. Kanafani, bir ay sonra Türkiye’ye geçerek burada ÖSO’ya katılmasını ise şöyle anlatıyor: “Özgür Suriye Ordusu’ndan subaylarla görüştüm ve onlara muhalefeti birleştirerek, devrimci orduyu temsil edecek bir siyasi konsey kurmalarını önerdim.”
20 seneye yakın bir süredir Kanada’da yaşayan ve “durum kötüye gidince sahada bir şeyler yapmaya karar veren” Kanafani’nin önce Mısır’da, sonra Türkiye’de kendisini muhalefet diye adlandıran silahlı grupların temsilcileriyle nasıl temas kurduğu ise meçhul. Dahası Kanada’dan gelen bir kişinin daha ilk görüşmelerinde ÖSO yöneticilerine siyasi strateji konusunda tavsiyelerde bulunmuş olduğunu söylemesi de dikkat çekici.
Kanafani, pek çok subayı ikna ettiğini ve Türkiye’deyken muhalif birliklerin ortak bir komuta yapısı altında birleştirilmesinin yolunu formüle etmeye başladıklarını söyleyerek devam ediyor. “Özgür Suriye Ordusu taburlarına Türkiye-Suriye sınırında katıldım” diyen Kanafani, sonraki dört ay boyunca Suriye ile Türkiye mekik dokuduğunu da sözlerine ekliyor. Suriye’de geçirdiği en uzun sürenin Halep’te kaldığı10 gün olduğunu söyleyen Kanafani’nin vaktinin büyük kısmını Türkiye’de geçirdiği anlaşılıyor.
Siyonistlere duymak istediklerini söylüyor
Tam olarak Batı’nın görmek istediği “muhalif türü” olan Kanafani, röportajında İsrail devletinin duymak istediklerini de sıralamaktan çekinmiyor. ÖSO militanı sözlerine şöyle devam ediyor:
“Esad İran, Hizbullah ve Rusya’dan teçhizat veya asker olarak günlük yardım almış olmasaydı Halep’teki ve Suriye’nin diğer bölgelerindeki savaşa asla devam edemezdi. Kendi gözlerimle Esad’ın güçlerine katılan İranlıları ve Hizbullah üyelerini gördüm. Suriyelilerle İranlılar ya da Lübnanlılar arasındaki farkı anlayabilirim.”
İsrail devleti ve ABD’nin sürekli tekrar ettiği bu argüman bir muhalifin ağzından tekrarlattırıldıktan sonra, ÖSO’ya da şu sözlerle “mağdur” ve “mağrur” bir nitelik atfediliyor: “Ne yazık ki Suriyeliler kendilerini savunmak için silah kullanmak zorunda kaldı.”
Oysa Suriye’deki gelişmeleri biraz olsun izleyen herkes, daha 2011’in Mart ayında ülkeye komşu ülkelerden silah ve militan sokulmaya başlandığını, İslamcı grupların olayların hemen başında silaha sarıldıklarını ve barışçıl gösterilerin çok kısa bir süre içinde kesildiğini biliyor.
Kanafani, İsrail’in duymak istediklerini söylemek konusunda burada da durmuyor ve sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“Muhalefetin pek çok üyesi İsrail medyasıyla konuşmak istemiyor, çünkü kendilerine karşı yalan ithamlarda bulunulacağını biliyorlar; kendisini İsrail’e karşı duran ve Arapları koruyan bir kişi olarak resmeden Beşar’ın babası Hafız el Esad’ın yarattığı mitle ilgili suçlamalar… Hafız Esad insanların beynini yıkadı.”
“Biz İsrail’in düşmanı değiliz ve İsrail’e zarar vermeyeceğiz. Ancak eğer İsrail Esad’ı desteklemeye devam ederse, Esad ve çapulcularından daha sadık olabilecek dostları kaybedecek.”
“Arapçada, bütün isyancıların üzerinde uzlaştığı bir deyiş vardır: ‘Komşum, sen kendi evindesin, ben de kendi evimde’. Yani isyancıların İsrail’e dönük bir ilgisi yok.”
“NATO müdahale etsin”
“Uygun muhalif” Kanafani, röportajında NATO’ya Suriye’ye müdahale etme çağrısında bulunmayı da ihmal etmeyerek, “Özgür Suriye Ordusu ve bütün isyancılar dünyaya kendilerine askeri yardım yapılması çağrısında bulunuyor ve NATO’dan Esad’ı devirmek için müdahale etmesini istiyor. [Muhalifler] dünyadan destek istiyor, ama ne yazık ki dünya onları terk etti.”
ÖSO militanı “uluslararası toplum” olayların en başında müdahale etmiş olsaydı Esad’ın devrilebileceğini söyleyerek, bunun olmadığını ve bu nedenle Suriyelilerin bütün dünyaya yönelik nefretlerinin büyüdüğünü savunuyor. Kanafani, “Bana kalırsa İsrail hükümetinin Suriye’yle kalıcı bir barış yapma şansı vardı, ama bunu Esad’ı destekleyerek kaybetti” diyor.
İsrail’in Esad yönetimini hiçbir zaman desteklemediği gerçeği akılda tutulunca, aslında bu mesajın “istemem yan cebime koy” diye anlaşılması gerektiği söylenebilir.
“İsrail’in desteği bizi memnun eder”
Ancak Kanafani bu mesajı zaten yoruma gerek bırakmayacak açıklıkla veriyor:
“Bana göre isyancılar İsrail’den gelecek her türlü desteği memnuniyetle karşılar. İsrail de dahil pek çok kaynaktan sürekli olarak askeri yardım istediler. Ancak sizin karar mercileriniz isyancılara yönelik bir ilgi göstermiyor ve bence bu da İsrail hükümeti adına büyük bir hata, çünkü tarih boyunca her devrim eninde sonunda başarıya ulaşmıştır; bu zaman alsa bile…”
Kanafani, YNet muhabirinin “aşırı İslamcılar”la ilgili kaygılardan bahsetmesi üzerine de “Aşırılıkçı unsurların hakimiyet kuracağı yönünde bir korku var, ama şu ana kadar isyancılar onların kendi saflarına sızma çabalarına direndi” diyor. O halde bugüne kadar gördüğümüz gırtlak kesme, çoluk çocuk katletme, silahsız kişileri infaz etme, Alevilerin ve Müslüman olmayanların evlerini basma gibi görüntülerin tamamı da muhaliflerin saflarına “aşırılıkçıların” sızmasına karşı direnç göstermesinin örnekleri olmalı. Kanafani de aynen bunu söylüyor: “İsyancılar aşırılıkçılık yanlısı değil, ama Esad’ın egemenliğine son vermek için yardımı olacaksa şeytanla bile işbirliği yapmaya razılar.”
Similar topics
» Suriyeli Mültecilere de Oy Kullandırıldı!
» "2 MİLYON SURİYELİ'YE VAR DA BİR AHISKALIYA YER YOK MU"
» Ergenekon sanığından şok Muhsin Yazıcıoğlu itirafı
» Füzelerin kumandası NATO’da' itirafı geldi
» DEVLET'İN YENİ MERCEDESLERİ ARKA KAPIDA
» "2 MİLYON SURİYELİ'YE VAR DA BİR AHISKALIYA YER YOK MU"
» Ergenekon sanığından şok Muhsin Yazıcıoğlu itirafı
» Füzelerin kumandası NATO’da' itirafı geldi
» DEVLET'İN YENİ MERCEDESLERİ ARKA KAPIDA
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz