¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kırgız Türkleri Tarihi

Aşağa gitmek

Kırgız Türkleri Tarihi Empty Kırgız Türkleri Tarihi

Mesaj tarafından GökBörü Paz 16 Ara. 2012 - 12:01

Kazak-Kırgızların güney komşuları olan Kara Kırgızlar da, onlar gibi aynı kültür seviyesinde bulunurlar. Kara-Kırgızlar, dil, gelenek, giyim, ev kuruluşu, meslek ve yaşayış tarzı bakımından, Kazaklardan pek az ayrılırlar. Fakat Kara-Kırgızların tipi, Kazaklara nazaran muhakkak ki başkadır, bu cihet, 1862 yılında ilk olarak Karkara nehri boyunda Kara-Kırgızlardan Bugu boyunu ziyaret ettiğim zaman bilhassa dikkatimi çekti.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kara-Kırgızların yüz şekli, bana Altaylı dağ Kalmıkları ile Teleütleri hatırlattı. Giyim bakımından, Kara-Kırgızlarla Kazaklar arasında pek az fark vardır. Dikkatimi çeken yegane fark, türlü renkten şeritlerle süslü kaftanlar, mermi, saçma kutuları ve ak keçe şapkalardır ki, bunlar halk arasında Ak-Kalpak tesmiye edilir ve Kazaklar arasında çok ender bulunur. Bunun gibi, yurtlarını kuruluş şekli de Kazak yurtlarından pek farklı değildir, ancak bunlarda halı ve işlemeli şeritler daha az bulunur ve yurdun yanında yere çakılı bir mızrak gözükür, halbuki Kazaklarda böyle bir şey yoktur.

Kara-Kırgızlar da, Kazaklar gibi aşağı yukarı aynı şeylerle meşgul olurlar. Esas meslekleri hayvancılıktır ve bu iş aynen yukarda açıklandığı gibi yapılır. Fakat şurasının zikretmek icab eder ki, Kara Kırgızlar, deve ve küçük baş hayvanlara nazaran daha çok at ve sığır beslerler. Daha küçük olan atlar, Moğol cinsine benzer.

Kazakların dört çeşit hayvanından başka, Kara-Kırgızlar bir de Tibet menşeli Gyak (bos gruniens) adlı bir hayvan besler ve buna kudas derler. Umumi olarak denebilir ki, Kara Kırgızlar, büyük yüz Kazaklarına nazaran daha az hayvan beslerler. 2000 at ve 3000 koyunu olan kimseler, artık çok zengin sayılır.

Kara-Kırgızların göçebeliği, Kazaklardan farklıdır. Kara-Kırgızlar, aullara bölünerek değil de, bütün boylar bir arada oldukları halde yaşarlar, kışın nehir boyunda sonu gelmeyen sıralar halinde uzanan yurtlar, bazan 20 ve daha fazla verst mesafe kaplar. Onlar, yazın yurtlarıyla aynı şekilde dağa yükselir ve bu esnada her boy muayyen bir dağ sahasını işgal eder.

Bu şekil göçebeli, kısmen memleketin durumuna ve kısmen de halkın daha fazla savaşçı olmasına tabidir. Kara-Kırgızlarda gördüğümüz böyle bir yurt teşkilatı, saldırmak veya savunmak için birkaç saat içerisinde bütün bir ordunun meydana gelmesini mümkün kılmaktadır. Bu şekil göçebelik, eskiden her halde Kazaklar arasında da cari olmuştur, çünkü bu, serbest göçebeler arasında gördüğümüz harp hali için mümkün olan biricik şekildir.

1864 yılında Soltu’da bulunduğum zaman memurların anlattığına göre, Kara-Kırgızlar, Rusya tarafından tamamiyle itaat altına alındıktan sonra, yurt teşkilatlarını değiştirmeye ve Kazaklar gibi aullar halinde bölünmeye başlamışlardır.

Avcılık, Kazaklarda olduğu gibi ancak eğlence olarak yapılır. Avcılığı meslek edinmiş olanlar azdır, bunlar da ancak ilkbaharda avlanırlar, çünkü bu mevsimde, Çinliler tarafından yüksek fiyatla satın alınan boynuzu taze kan dolu maralları yakalamak mümkün olur. Kuşlarla yapılan avcılık da aynen Kazaklar arasında olduğu gibi revaçtadır.

Kara-Kırgızlar, Kazaklara nazaran daha çok ziraatle meşgul olurlar, toprağı daha dikkatle işler ve 10-15 nispetinde ekin elde ederler. Tarlaların suni olarak sulanması lazım gelir, bu işi de Kazaklara nazaran daha fazla emek vererek yaparlar. Bulguların tarlası umumiyetle Terskey, Küngäy ve Tuykal gölleri boyundadır; Sarı-Bağışların tarlası ise Kürmet ve Kisngir nehirleri arasında bulunur. Kara-Kırgızlar buğday, arpa ve birkaç cins darı ekerler. At yemi olarak arpa ve bir nevi ince darı kullanırlar. Kara-Kırgızlar, arpadan bir nevi bira (buzu) yapar ve bundan da, kışın içmek için rakı kaynatırlar. Yukarda zikredildiği gibi, yazın süt rakısı yaparlar. kımız

Bütün diğer el işleri Kazaklarda olduğu gibidir, ancak kadınlar ince keçi yününden keçe ayakkabılarla, yine keçeden, uzun kollu ve “kibenek” adı verilen manto dikerler. Kazaklar bu sanatı bilmezler.

Kara-Kırgızların hepsi de, Kazaklar gibi Müslümandır (busurman), ancak onların İslamiyet’i daha geç kabul ettikleri söyleniyor. Tatarlar, Kara-Kırgızların tamamiyle putperest olduklarını ne oruç, ne namaz ve ne de iman şartlarını bilmediklerini ve hatta peygamberin adından bile habersiz olduklarını iddia ederler. Onlar, keyif veren içkileri her şeyden fazla sever ve zil zurna sarhoş oluncaya kadar içmeyi günah saymazlarmış.

Aralarında eski putperestliğin bir çok hatıraları da yaşarmış. Bana anlattıklarına göre, mesela, gerek erkek ve gerek kadınlar, ateşin üzerine yağ döker ve önünde eğilirlermiş, bu gibi bir merasim, perşembe günleri dokuz ateş önünde yapılırmış. Erkekler, halk efsanesine göre eskiden azizlerin yaşamış olduğu ağaçlıklar civarında lamba yakarlarmış.

Sonra, Bugular arasında öğrendiğime göre, o civarda Kara-Kırgızlarca kutsal sayılan üç yer varmış, bunların adları şudur: Şu membaındaki Küngrämän dağı, Koy-su nehri boyundaki Çulpasa dağı ve Tes boyundaki Ala-Başı-Ata Dağı. Bütün bu adaletleri, büyük ordu Kazakları bile putperestlik putperestliksayarmış, halbuki onlar da o kadar titiz Müslüman değildir.

Fakat bana kalırsa diyebiliriz ki, Kara-Kırgızlar kendilerini çok ciddi Müslüman sayar ve Kalmıkları kafir addederek kendilerini onlardan kesin surette ayırırlar. Din üzerine bilgileri az olmakla beraber, onlar Kazaklara nazaran daha fanatiktir, destanları din savaşlarından bahseder. Bunun sebebi, kısmen belki de kafirlerle komşu olarak yaşamalarından ileri gelebilir.

Onların dini düşüncelerini, Kalmık hükümdarlarından Alman-Bet’in İslamiyet’i kabul edişini anlatan bir halk destanında en iyi bir şekilde görmek mümkündür.

Alman-Bet, Issık boyunda avlanmakla meşgul olan Kökçö’ye rastlar ve onu Kalmıçka selamlar. Kökçö, onu anlamadığını söyler. Bunu üzerine Alman-Bet selamını açıklıyarak şöyle devam eder:2

“Bu dünyadan göçerken,
Ötekisine uçarken,
Bize yol var mı acaba?”

Kökçö durdu şöyle dedi:

“Bıyığını kestirsen,
Sakalını koyuversen,
Saçlarını kazıtsan,
Başından şapka düğmesini kaldırsan,

O Cuma ile bu Cuma
Arasında yedi gün,
Kendisi ile sekiz gün,
Sonra cennete girilir;

Allahı taala hazret,
Ayı gökte parlattı,
Günü gökte parlattı,
Bununla yeri ısıttı”.

Alman-Bet şöyle dedi:

“Bıyığımı kestirsem,
sakalımı bıraksam,
altın ışıklı tuğ gelir,

altmış boy ordu gelir.
Makasın vardır yanında,
usturan vardır kabında,
Kitabın vardır koynunda,

Kur’an’ın vardır boynunda,
Ver Kur’an’ı göreyim,
Kitaptan okuyayım!”

Kökçü çadırını kurar ve Alman-Bet’i çaya davet etmek ister. Fakat öteki, İslamiyet’i kabul etmeden çaya elimi sürmem, der. Bunun üzerine Kökçö yukardaki teklifi tekrar eder.

“Kaplan gibi Alman-Bet,
Bıyığım iyice kesti,
Sakalını iyice bıraktı,
Kafasını kazıttı,

Kutsal yazıyı açtı,
Önüne koyuverdi,
Yardımsız Kur’an okudu,
Yardımsız kitap okudu.
Kara-Kan’ın çocuğu”

Kaplan gibi Alman-Bet:

“Ben Müslüman olacağım!” dedi.

Bunun üzerine Kökçü ile dost olur ve şöyle der:

“Şimdi halkıma gideceğim,
Şimdi yurtuma gideceğim,
Halkıma söyliyeceğim.
Yurtuma söyliyeceğim!

Halkım söz dinlemezse,
Ak gümüş servetimi serpeceğim,
Kızıl püsküllü Oyrot’un
Hanımını öldürüp kaçacağım!

Halkım sözü dinlerse,
Nehir tarafından korkup kaçan,
Oyrotlu altı çocuğu,
Üç baba oğul Müslüman
Arasına yerleştireyim!

Mallarını sesle sayarım,
Hayvanlarını kutsal yaparım,
Mülklerini sayarım,
Onu da kutsal yaparım!
Sonra Müslümanlarla yaşarım!”

Bundan sonra Alman-Bet at üzerinde babasına koşar.

“Babasının evine,
Gelip girdi Alman-Bet,
“Selam aleyküm baba” dedi.
Selam verdi Alman-Bet,
Cevap veren adam yok,
Ayağa kalkan adam yok.
Alman-Bet ateş yanında”

Dura kaldı söylendi:

“Çocuk doğurmayasınız”
Büyütmeden kurup kalasınız,
Burda yalan dünya var,
Orda doğru dünya var,

Öteki dünya için bu dünyada
İyilik yapmak işi var,
Kulkuldabat kualdat,
Kur’an dilini bilelim!

Mekke ile cennetin
Ortasını isteyelim!
Biz Müslüman olalım!
Şimdi bunu konuşun,
Yarın ben öğrenirim!”

Alman-Bet ertesi günü gelince babasını tekrar İslamiyet’e davet eder, dünkü sözlerini tekrarladıktan sonra şöyle der;

“Kafir hanı olmaktansa,
İslam kulu olurum!”

Fakat gerek anası ile babası ve gerek bütün Oyrot halkı onun davetini kabul etmek istemezler; bunun üzerine Alman-Bet babayurtunu terk ederek Kalmık ordularıyla savaşır.

“Alman-Bet tuğunu açtı,
Kızıl püsküllü oyrotları,
Doğu tarafına sürdü.
Göğsümde canım bir dostum,

Boynunda dilim, bir dostum,
Melekler yardım etsin!
Kızıl püsküllü Oyrotların
Alasın (hayvanın) alıp kaçmadım,

Kulasın sürüp kaçmadım,
Tanrım, ya ben ne yaptım?
Kudret, sana ne kıldım?”

Alman-Bet savaşa hazırlanır ve savaş için haykırır:

“Sayısız erin sesini,
Alman-Bet çıkarıyor,
Sayısız atın sesini,
Onun kızıl atı çıkarıyor,
Şapkalarını dağ gibi yığdı,

Elbiselerini ev gibi yığdı,
Bütün mallarını dağıttı.
Kızıl püsküllü Oyrotların,
Hanını öldürüp kaçtı.

Ayın ışığı soldu,
Aydar-Kan’ın oğlu Kan-Kökçö,
Kucaklaşıp dost oldu,
Sonra Müslüman oldu.”
GökBörü
GökBörü
.::Tengri::.


.::Tengri::.


Kırgız Türkleri Tarihi Azerba10
Kırgız Türkleri Tarihi Gencat10
Kırgız Türkleri Tarihi Pro10
Yaş Yaş : 44
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Azerbaycan
Lakap Lakap : kaan
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 13/09/80
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Türk Ülküsü
İletiler: İletiler: : 1035
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 16/06/11
Kırgız Türkleri Tarihi Pro1010
Kırgız Türkleri Tarihi 617300
Kırgız Türkleri Tarihi Ile10

https://www.teknoloji-gunlugu.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz